Monday, January 23, 2012

Çağdaş Türk siyasi düşüncesine giriş

Nejla Önsoy adlı hanımefendi yazmış, Atatürk’ü beğenmediğime göre, doğal olarak, bu ülkeyi terk etmem gerektiğini savunmuş:
“Şimdi siz tutmuşsunuz Mustafa Kemalle ilgili bazı paylaşımlarda bulunmuşsunuz, madem ona saygı duymuyorsunuz ki sevmiyorsunuz demiyorum böyle bir zorunluluğunuz yok bu ülkede işiniz ne kuzum? Neden eğitim aldığınız coğrafyada kalmadınız da benim güzel yurdumdasınız? Fikirlere saygım var ama Mustafa Kemal’e yada benim güzel yurduma yapılan saygısızlığa tahammülüm yok ! [...] sizin diyebileceğim en güzel laf NATO KAFA NATO MERMER!”
Totaliter düşüncenin bu denli net ifadesine ender rastlanır, o yüzden Nejla Hanımın mektubunu değerli buldum. Ezcümle diyor ki, MADEM malum siyasi lidere saygı duymuyorsun DEMEK Kİ bu ülkede yaşama hakkın yok. YANİ vatandaşlık haklarını (İngilizcesi civil rights) iptal ettim. Oysa vatandaşlık hakkı (doğduğu veya benimsediği ülkede eşit ve tam bir birey olarak yaşama hakkı), Fransız ve Amerikan insan ve vatandaş hakları beyannamelerinde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları şeysinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde vesairede temel insan hakları arasında sayılır. Yani şuna veya buna inanma şartına bağlanmamıştır, siyasi otoritenin hoşuna giderse vereceği gitmezse vermeyeceği bir hak değildir. İnsanın doğmakla kazandığı bir haktır. Yahut başka bir dilde ifade etmek isterseniz, padişahtan veya firavundan değil, Allahtan kaynaklanan bir haktır.

Nejla Hanım (ve onunla aynı fikri paylaşan milyonlar) belli ki farklı bir görüşteler. Daha doğrusu, ta 1920’lerde rahmetli İtalya başbakanı Benito Mussolini’nin veciz bir şekilde ifade ettiği diğer anlayışı savunuyorlar. Diyorlar ki, tabii hak diye bir şey yoktur, ancak siyasi lidere veya rejimin siyasi simgelerine itaat ettiğin sürece vatandaşlık haklarına kavuşursun, yoksa avucunu yala. Doksan yıldan beri Türk eğitim sistemi bu tezi kafalarına kazımış.

Tabii Nejla Hanım belli ki az da olsa aile terbiyesi almış biri olduğundan, temel hakların iptali meselesini “git Amerika’da yaşa” seviyesinde ele alıyor. Kendisi gibi düşünenlerin büyük çoğunluğunun zihni, insan haklarının bütünselliği konusunda daha nettir. Temel hakları iptal etmenin, a) yaşama hakkının, ve b) bedensel dokunulmazlık hakkının da iptalini içerdiğini daha kolay kavrıyorlar. Resmi ideolojiye itaat etmememin cezasını, vücudumun – sahip olduğum veya olmadığım – çeşitli organlarıyla irtibatlandırıyorlar.

Geçen ay çıktığım Mehmet Ali Birand programından sonra bu arkadaşlardan yüz civarında mail aldım. Saklamayı akıl edemeyip çoğunu sildiğim için şimdi üzgünüm. En son 30 Aralık ve sonrasında gelenlerden bir demet kalmış. Şöyle:
Mehmet Ümit Yiğit: NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE ! BU VATANIN EKMEĞİNİ YİYİP İHANET EDENLER EKMEĞİ YEDİKLERİ YERDEN KURŞUNU DA YİYECEKLER ! 
Sezer Doğanyurt: ermeni pisliği yakında senide bir “Ogün Samast” vurur... Yaşasın Türk milleti kahrolsun ermeni !!! 
Sunay Abbasov [şiir tarzında]: irevanda dogdu/orospu cocugu oldu/gotune koyum senin/sevan nisanyan 
Zeynep Usta: Onun bunun çocuğu! Türkler gerçekten soykırım yapsaydı şimdi bi tane bile ermeni olmazdı piçç...! 
Ayhan Orak: senin ammmmcigina sokiim ermeni iti sülalenizi sikmisler sizin yetmemis
İşin acıklısı Anıtlar Kurulu üyesinin de bakış açısı üç aşağı beş yukarı bu, İl Özel İdaresinin de bu, genel müdürünün de bu, generalinin de bu, hatta bakanının da bu. Kimi daha yuvarlak laflarla ifade ediyor, kimi daha sivri. Ama temeldeki ideoloji aynı. Türk Nazizmi.

Namı diğer Kemalizm: bu ülkede medeniyetin önündeki en büyük engel.

Monday, January 16, 2012

Ağan kudursa ne yaparsın?


Başbakan İnönü’nün 18 Eylül 1937 tarihli Meclis konuşmasından:
“Arkadaşlar, (...) Şimdi size, Tuncelindeki vaziyetin bu günkü halini arz etmek isterim. Cumhuriyetin imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber, altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretten müşevvik ve sergerde ne kadar adamlar varsa bunlar reislerile beraber faaliyet imkanından tamamen mahrum bırakılmışlardır. Altı aşiretten birinin reisleri imha edilmiş ve diğerlerinin reislerinin hepsi yakalanmış, adalete teslim edilmiştir... Cumhuriyet ordusu, ve zabıtası, bu hadise esnasında yaptığı takiplerde, hurafa olarak zihinlerde yerleşen ne kadar uçurum halinde dere ve ne kadar çıkılmaz dağ varsa, hepsini Ankara sokakları gibi baştan başa geçmişlerdir.”
Tercüme edelim: Rejime “muhalefet” edenler (“isyan” dememiş) altı aşirettir, onların da nüfusu azdır. Elebaşları etkisiz hale getirilmiş, liderler yakalanmıştır. Dersim dağlarının ulaşılmazlığına dair söylenenler hurafedir. Ordu ve zabıta, duruma tamamen hakimdir. Dolayısıyla:
“Arkadaşlar; mukavemet vaziyetini bertaraf ettikten sonra halkının refah ve serbestisi için takib edilen programa devam ediyoruz.”
Yani terör meselesi çözülmüştür, şimdi ekonomik ve siyasi birkaç reform yapsak iyi olur.
Oysa Reisicumhur aynı kanıda değildir. Süleyman Demirel’in Celal Bayar’dan aktardığına göre, muhtemelen bu konuşmadan hemen önce, ya da aynı gün öğleden sonra yaptığı uzun gezinti esnasında:
“Atatürk ve Mareşal Çakmak oturmuş, konuşmuşlar. Tunceli’yi temizlemek lazım geldiğine karar vermişler. İnönü’nün temizlik yapmaya fazla istekli olmadığını bildiklerinden, Celal Bayar’a sormuşlar; ‘Yapar mısın?’ Celal bey bize anlattıydı. ‘Yaparım’ demiş. Girişmişler.”
Bayar 1913 ve 1919’da İttihatçılar adına Ege Bölgesinde Rum halka karşı yürüttüğü terör eylemleri ile tanınan eski bir çetecidir. Yani görev için biçilmiş kaftandır. Ayrıca – sık sık kendi iradesini ortaya koyan İnönü’nün aksine – Reisicumhura karşı “dalkavukluk” ve “yaltaklanma” nitelemelerine uyan bir tavır içindedir.
Yukarıdaki konuşmadan bir gün önce, 17 Eylülde, Çankaya’da İnönü ile Atatürk arasında konukların huzurunda sert bir tartışma geçmiş, Başbakan Reisicumhuru “sarhoş sofrasından memleket yönetmekle” suçlamıştır.
Meclis konuşmasının yapıldığı günün akşamı reisicumhur ile başbakan Ankara’dan birlikte trenle İstanbul’a giderler. Yolda Atatürk İnönü’ye “sağlık gerekçesiyle” görevden ayrılmasını önerir. Sabahleyin İstanbul’a varınca birlikte Dolmabahçe sarayına gelirler, ancak oradaki resepsiyona katılması beklenen İnönü saraydan ayrılarak Heybeliada’daki evine geçer. O gece Türk Tarih Kurultayının açılışı vardır. İnönü katılmaz. 20 Eylülde başbakanın bir buçuk ay izin aldığı ilan edilir, yerine vekâleten Bayar getirilir. 25 Ekimde görev değişikliği resmileşir. İnönü, totaliter rejimlere özgü bir süreçte “non-person” haline gelir. Gazetelerde bir daha adı anılmaz. Evine gidip gelenler polis gözetimine alınır. 29 Ekimde stadyuma gittiğinde provokasyon niteliği ağır basan birtakım tezahüratla karşılanır. Sonra bir yıl boyunca halk arasında görünmez.
*
İnönü’nün meclis konuşmasından bir hafta önce, 10 Eylül 1937 civarında Dersim direnişinin lideri Seyit Rıza tuzağa düşürülerek yakalanmıştır. Ekim ortalarında Elazığ’da askeri mahkemeye sevk edilir. 15 Kasımda altı yoldaşıyla birlikte Buğday Meydanında idam edilir. İnfaz günü Atatürk Elazığ’dadır. İnfazlar sona erinceye dek şehre girmeyerek garda bekler.
Kış boyu süren askeri hazırlıktan sonra 11-12 Haziran 1938’de büyük Dersim katliamı başlar. Tayyip Erdoğan’ın iki ay önce açıkladığı resmi kayıtlara göre, kadın, çoluk, çocuk ayırt etmeksizin 13.806 TC vatandaşı (başka ifadelere göre 40.000 kişi) katledilir. 12.000 kişi Batıya sürgün edilir. Binlerce çocuk ve genç kız ailelerinden alınarak Türk ailelerine evlatlık verilir. Çok sayıda köy imha edilir.
İlginç olan, İnönü’nün yıllar sonra Abdi İpekçi’yle yaptığı mülakatta söyledikleridir.
“Atatürk ile birlikte çalışmamız … şöyle olmuştur. Akşamları bir araya gelir, toplanırız. O coşar, biz coşarız, meydan okuyucu birtakım konuşmalar olur. Şöyle yapalım böyle yapalım diye birtakım kararlar alınır ve gece geç vakit dağılırız. Ertesi sabah … kalkar Atatürk’e giderim, onu yatakta iken uyandırırım, oturup konuşuruz. Söylerim, “dün akşam biz yine coştuk, şunu yapalım bunu yapalım diye kararlar aldık. Ama olacak şeyler değil, nasıl yapacağız?” Canım sen bildiğin gibi yap, der bana..
Sonra bir devir oldu. Yine aynı şekilde akşamları toplanıp alınmış kararları ertesi sabah görüşmeye gittiğimde artık “sen bildiğini yap” demiyordu. Israr ediyordu bu defa asabileşiyordu. Esaslı bir değişiklik olmuştu Atatürk’te. Doktorlarına sordum. “Hastalığın bir safhasıdır bu..” dediler. Yani demek istediğim şudur ki Atatürk’ün sıhhati ciddi olarak bozulduktan sonra sinir hakimiyeti, sinir sükuneti zayıflamıştı. Bu birlikte çalışmalarımızı etkiliyor ve etrafında telkinler yapanlar için ümitli bir hal yaratıyordu.”
Burada kastedilen “coşku içinde alınan” kararlardan biri, 30 Aralık 1930’da Menemen kasabasını havadan bombalayarak yok etme kararı olmalıdır. Döneme tanıklık etmiş kişilerin hatıralarına göre İnönü’nün ısrarıyla vazgeçilmiştir. Aynı şekilde Türkçe ezan aleyhtarı gösteriler nedeniyle Bursa kentine karşı askeri harekât kararı alınmış, fakat heyecan yatışınca uygulamaya konmamıştır.
İnönü’nün “sonra bir devir oldu… sinir hakimiyeti zayıflamıştı” diye özetlediği durum acaba Dersim olayına gönderme olabilir mi?
*
İnönü’nün söylediklerinde ilgi çekici olan diğer nokta “hastalığın bir safhasıdır bu” cümlesidir. Atatürk’ün herkesçe bilinen hastalığı karaciğer sirozu idi. Sirozun asabileştirici etkisine dair literatürde bir bilgi bulamıyoruz. Acaba kastedilen hastalık hangisidir. Sözlü gelenekte sık sık anılan frengi veya benzeri bir sağlık sorunu olabilir mi?
*
İktidar sarhoşluğuyla çığırından çıkan bir lideri bertaraf etmek, demokratik sistemlerde nispeten kolaydır. Aklı başında insanlar bir araya gelir, en geç bir dahaki seçimde iktidarın usulüne uygun bir şekilde değişmesini sağlayacak tedbirler alınır. Peki, diktatörlük şartlarında değişimi nasıl sağlarsın?
İnönü’nün “vatansever” (yani, prensip olarak memleketin iyiliğini düşünen) biri olduğunu varsayabiliriz. O bir yana, 13 yıl başbakanlık etmiş biri olarak iktidara alışkın ve ülke yönetimine dair birtakım fikirlere sahip olduğunu düşünelim. Sevdiği ve saydığı liderinin akli dengesinin bozulduğuna, büyük sıkıntılara yol açacak bir katliam kararı verdiğine kanaat getirdiğinde nasıl bir tepki göstermiş olabilir sizce? Ya da, nasıl bir tepki göstermeliydi?
Diğer soru: Atatürk’ün ölümüne dek kendi evinde münzevi hayatı yaşayan İnönü, 10 Kasımdan bir gün sonra nasıl oy birliğiyle cumhurbaşkanı seçildi? Kapalı bir rejimde bu kadar ani bir değişim nasıl olabilir? Şöyle açımlayalım: daha bir gün öncesine dek üçüncü şahıslar huzurunda İnönü’nün adını bile anmaktan çekinecek rejim ileri gelenleri, 24 saatten kısa bir süre içinde nasıl fikir değiştirip, birbirleriyle istişare edip, itirazları giderip, inatçıları ikna edip, ortak bir karara varabildiler? Mantıklı geliyor mu bu size?
Hele Atatürk’ün 5 Eylül 1938’de vasiyetnamesini yazdırırken muhtemelen İnönü’nün ölmüş olduğuna inandığı, bu yüzden İnönü’nün oğullarının eğitimi için kendi şahsi servetinden fon ayrılması talimatı verdiği göz önüne alınırsa, gerçekten ilginç bir durum değil mi?
1937 Eylülü ile 1938 Kasımı arasında Türkiye’de gerçekte neler oldu? Al sana doktora tezi – o da olmadı, tarihi roman – konusu.

Friday, January 13, 2012

Terminatör




Facebook profilimde gırgırına yazdığım bir cümle var. Gencin biri ona takmış, bana sitem etmiş:


"Merhaba Sevan bey, ben sizin henüz kitaplarını okumadım ama bazı programlarda fikirlerinizi dinledim... Facebook sayfanızda Atatürk'ün insan öldürdüğünü ima etmişssiniz. Lütfen sizden rica ediyorum beni aydınlatırmısınız Atatürk nerede insan öldürmüştür?  Ha bizim namusumuzu,özgürlüğümüzü savunduğu savaşlarda insan öldürdüğünü söylüyorsanız o savaşta olmayı ben şeref kabul ediyorum onuda bilmenizi isterim . . . !"

Dayanamadım, etraflıca cevap yazdım.

Dayı gazete mi okumuyorsun? Sırf Dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra. İsyan misyan ettikleri yoktu, korkudan paniğe kapılmış taş devri aşiretleri idiler. Devlet başkanının alkol ve iktidar hastalığıyla zıvanadan çıkmış fantezisinin eseri bir manasız katliamdı. “Almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı yoktu. Başbakan İnönü’yü “olmaz artık bu kadar” dediği için görevden aldı, yerine emirlerine daha kolay boyun eğecek bir yalaka getirdi. Av operasyonunu baştan sona bizzat idare etti.

1930’da Zilan vadisinde katledilen köylülerin sayısı belirsizdir. Devlet Başkanının şahsi emriyle kadın, yaşlı, çoluk çocuk belki binlerce Kürt öldürüldü. Daha geri git: 1925’te bütün Kürdistan’da kaç bin kişi idam edildi, kaç on bin kişi dağda bayırda katledildi belli değildir. Koskoca Genç kasabası Gazi Hazretlerinin emriyle taş üstüne taş bırakmamacasına yok edildi. [Şimdi adı Genç olan kasaba değil, eski il merkezi; yerinde yeller eser.] 1930’da Menemen kasabasının da havadan bombalanarak yok edilmesini emretti; gene İsmet’in tavassutuyla vaz geçirdiler.

1925’te Devlet Başkanının kaprisi doğrultusunda şapka giymeyi reddetti diye memlekette onlarca kişi çarşı meydanlarında asıldı. Şapkaya karşı gösteri oldu diye Rize şehrini denizden topa tuttular. Hasbelkader kendini Devlet Başkanı ilan ettirmiş generalin teki “herkes kafasına külah takacak” yahut “sakallar traş edilecek” diye emretse sen olsan ne yapardın? Seni bilmem ama ben inadına sakal uzatırdım gibi geliyor bana.

Milli Mücadele’nin ilk günlerinde yanında duran hemen herkesi 1925-26’da iktidarını pekiştirdikten sonra idam ettirdi, bilir misin? Milli Mücadelenin başlıca finansörü olan Cavit, Sivas Kongresine İttihat ve Terakki örgütünün desteğini getiren Vasıf asıldı; Milli Mücadelenin İstanbul ayağını örgütleyen Kara Kemal saklandığı kümeste kendini öldürdü. Liseden beri en yakın arkadaşı ve Ankara’daki ilk günlerinde oda arkadaşı olan Albay Arif Beyin idam kararını imzaladığı gece parti verip sabaha kadar dans etti; herkesi de zorla dans ettirdi. Rauf’u, Halide Edip’i ve Adnan Adıvar’ı da astıracaktı; vaktinde haber alıp kaçtılar. Karabekir’in idamı için emir verdi; gene İsmet’in araya girmesiyle, ordu ayaklanır diyerek vazgeçirdiler. Karabekir kimdi? Vahdettin’in ve İngilizlerin adamı diye bilinen Mustafa Kemal’i Erzurum Kongresinde Milli Mücadele ekibine kabul ettiren ve liderliğe gelmesini sağlayan kişiydi. Onu da yok etmek istedi; beceremedi.

1923’te Meclis’te kendisini diktatörlükle suçlayan Ali Şükrü Beyi Çankaya bahçesinde şahsi muhafız alayının başı olan Topal Osman’a öldürttü. Çok fazla tepki alınca bu sefer Topal Osman’ı öldürttü. Bundan iki ay önce aynı yerde, 3 yıllık sevgilisi ve muhtemelen gayrımeşru çocuğunun anası olan Fikriye’yi kafasının arkasından vurarak öldürdüler. Tetiği bizzat kendisinin çektiği rivayet edilir, ama kanıtı yoktur.

Bundan bir süre sonra karısının kuzeni ve Halit Ziya Uşaklıgil’in oğlu olan Vedat intihar etti veya ettirildi. Onun da hikâyesi çoktur, ama başka zaman anlatılması daha doğru olur.

Milli Mücadele sırasında bizzat Başkomutana bağlı ve onun emriyle iş yapan İstiklal Mahkemeleri 9000 civarında insanı sorgusuz sualsiz idam etti. Bunların ezici çoğunluğu 7 yıl süren savaşta sefil olmuş, ocağı batmış, İttihatçı manyaklığından takati tükenmiş zavallı Anadolu köylüleriydi. “Milli Mücadele” adı verilen Yunan Harbinde şehit olan asker sayısı, İstiklal Mahkemelerince idam edilenlerden azdır, farkında mısın? [Genelkurmay kayıtlarına göre Yunan ve Ermeni Harplerinde şehit asker sayısı 9177.]

Dünya Harbinin son günlerinde Filistin’de iki adet orduyu [merak ediyorsan 7. ve 8. ordular] bütün mevcuduyla İngilizlere esir verdi; beceriksizlik mi yoksa danışıklı döğüş mü, henüz aydınlığa kavuşmuş konu değildir. Kalan bir avuç askeriyle ricat ederken Halep’te Araplar ayaklanıp gösteri yaptı diye kentin ana caddesinde mitralyöz kurup sivil halkın üstüne ateş açtırdı. Kaç kişinin öldüğü belli değildir.

Çanakkale’de ve Bitlis Cephesinde hadi diyelim ki savaş vardı; aldığı emirleri yerine getirdi; onlar cinayet sayılmaz. Ya Libya’ya ne diyeceksin? Osmanlı hükümetinin müdahale etmeme kararına rağmen, İttihat ve Terakki’nin gizli teşkilatının emriyle tebdil-i kıyafet edip 1912’de Libya’ya çıktılar; sözde İtalyanlara karşı direniş örgütlediler. İtalyanlara karşı tek kurşun atamadılar gerçi, ama arada yüzlerce gariban Arabı direnişe karşı çıktı yahut İtalyanlarla yaşamaktan memnun oldu diye katlettiler.

*

Aklında bulunsun: cinayet işine gireceksen büyük gireceksin. On kişi öldürsen Karındeşen Jak diye namın çıkar. Yüzbin kişi öldürsen vatan kurtaran kahraman olursun, ilkokul sınıflarına fotoğrafını asarlar.

Misal: 33 sivil Kürdü öldürdü diye General Mustafa Muğlalı’yı katil ilan ettiler. Adamcağız hapislerde öldü; Van’da bir kıytırık kışlaya verdikleri adını zorla kaldırttılar. Ötekisi Zilan Vadisinde 44 tane köyü yakıp ahalisini topyekün kılıçtan geçirdi. Kışlayı bırak, memleketin her kasabasında caddesi, meydanı, heykeli, okulu, stadyumu var.

*

Tahmin ediyorum ki gençsin. Koyun güdücülerin propagandasından kendini kurtarmaya çalış; ilkokul kitaplarında okuduğun her şeye kanma. “O savaşlarda olmayı şeref kabul ediyorum” gibi afili cümlelere de boş ver, kendini gülünç duruma düşürmekten başka şeye yaramaz.

Selamlar,
Sevan

*********
Birkaç gün sonra düzeltme gereği duydum:

Geçen günkü "Terminatör" yazımda "Karabekir’in idamı için emir verdi; gene İsmet’in araya girmesiyle, ordu ayaklanır diyerek vaz geçirdiler," diye bir cümle kullandım. Bu konuları iyi bilen bir dostum uyardı, hikâyenin aslını anlattı. Meğer daha ilginçmiş.

15 Haziran 1926'da "İzmir Suikasti" adı verilen tuhaf komplo ortaya çıkarılır. 26 Haziran'da Ankara'da İstiklal Mahkemesi kurulur. Milli Mücadele'nin örgütleyicisi ve ilk yöneticileri olan kadronun neredeyse TÜMÜ tutuklanır. Bir hafta kadar süren duruşmalarda ondördü idama mahkûm edilir. Sıra Karabekir'e gelince Başbakan İsmet Paşa bir telgrafla Gazi'ye başvurur, Milli Mücadele'nin iki numaralı kahramanını idam etmenin birtakım sıkıntılar doğuracağını belirterek şefaat önerir. Bunun üzerine mahkeme başkanı Kel Ali [Çetinkaya] İnönü'nün de tutuklanmasını emreder. Gazi bu kararı uygulatmaz.

Duruşma günü elli kadar subay siyah sivil takım elbiseyle (ve şüphesiz silahlı olarak) mahkeme salonunda yer alır. Mahkeme heyeti gelince ayağa kalkarlar. "Otur" emrine rağmen oturmazlar, mutlak sessizlik içinde ayakta durmaya devam ederler. Karabekir onlara dönüp "oturun çocuklarım" deyince otururlar. Mahkeme heyetinde bet beniz atar. Beraat kararı verilir.

Filmi yapılacak sahne, değil mi?

İdam edilenler kimlerdir? Cavit Bey: İttihat ve Terakki'nin kudretli maliye bakanı; Alman ittifakına ve Enver'e muhalefetiyle ünlü; Mustafa Kemal'i lider olarak ilk öneren kişi; 1918 Kasım'ında Mustafa Kemal'in Fethi [Okyar] ile birlikte kurduğu gazetenin finansörü; 1918-19'da memleketin her vilayetinde kurulan Müdafaa-yı Hukuk örgütlerinin, her kent ve kasabada aynı anda yayına geçen Millici yayın organlarının ve Kuvayı Milliye çetelerinin tediye veznesi. Kara Kemal:   Milli Mücadelenin İstanbul ayağını örgütleyen kişi; 1918-1920 döneminde İstanbul kadrolarının Anadolu'ya geçmesini örgütleyen teşkilatın lideri. Doktor Nazım: Ermeni tehcirinin başlıca iki mimarından biri ve tek hayatta kalanı. Sonradan "Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti" adını alan Teşkilat-ı Mahsusa'nın liderlerinden biri. Albay Arif: Mustafa Kemal'in ilk gençlikten beri en yakın arkadaşı; Ankara'ya gelişini örgütleyen ve İstasyon binasında bir süre onunla aynı odayı paylaşan kişi. Halis Turgut ve Rüştü Paşa: Milli Mücadele'nin Sivas ve Erzurum ayaklarını örgütleyen, iki kongrenin yapılabilmesini sağlayan kişiler.İsmail Canbulat: Milli Mücadele'nin iç terör örgütünün liderlerinden biri.

Asıl idamı öngörülen örgüt başı Rauf Bey'dir [Orbay]; zamanında haber alıp yurt dışına kaçar. Rauf, Mustafa Kemal olmasa Milli Mücadele'nin lideri olması düşünülen "ikinci adam"dır. Gazi'den iki ay önce Anadolu'ya "ayak basıp" Milli Mücadelenin Ege ayağını örgütlemiştir. Misak-ı Milli'yi ilan eden meclis grubunun lideri ve Ankara rejiminin ilk başvekilidir. Milli Mücadelenin başlangıç manifestosu olan Amasya Bildirgesindeki yedi imzadan ikincisi onundur. [Atatürk meşhur Nutuk'unda bildirgenin taslağını kaleme alan memurla yaverin adlarını anar, ama imzalayanları "diğer bazı kişiler" diyerek geçiştirir. Internette Kemal şakşakçılarının kaleme aldığı doksan bin anlatıda da o isimler "diğer bazı kişiler" olarak kalır.]  1938'de İnönü'nün affıyla memlekete döner; ölünceye dek polis gözetimi altında yaşar.

Amasya bildirgesinde imzası olan yedi askeri liderden beşi (Rauf, Karabekir, Refet, Cafer Tayyar ve Ali Fuat [Cebesoy]) idam istemiyle yargılanır, fakat bir şekilde paçayı kurtarırlar. Altıncısı (Mersinli Cemal) Nutuk'ta Gazi'nin alay ve hakaretlerine maruz kalır. Milli Mücadele'nin en tanınmış ideologu Adnan Adıvar ile "star" ismi Halide Edip, yurt dışına kaçarak kurtulurlar. Her ikisi de, 1920'de Damat Ferit hükümetinin idam hükmü verdiği isimler arasındadır.

*
Şöyle bağlayalım. Sovyetler Birliğinde 1920 ve 30'larda Stalin'in yaptığı "temizlikler" hakkında bugün tonla literatür var. Bizde ise Kemal Tahir'den bu yana kimse bu konulara girmeye cesaret edemedi.

Sizce vakti gelmemiş midir?

106 yorum:

  1. Eye opener!
    Yanıtla
  2. bu yaziyi Prof. Baskin Oran'a mail atmak lazim, kendisi belki birkac hafta once yazdigi bir yazida Mustafa Kemal'den buyuk adam diye soz etmisti. Okumasini istiyorum dogrusu bu cok ayrintili bir sekilde anlatilmis CV'yi. merak ediyorum ayrica kendisinin buyuk adamlik anlayisi buysa Enver'le Talat'la problemi ne diye.
    Yanıtla
  3. Hocam bu yazıları facebooktan takip ediyorum. Yazıların kendisi kadar sonrasında yazılan yorumlar ve bazısına verdiğiniz espirili cevaplar müthiş.
    Yanıtla
  4. Ben bir müslüman genç olarak bu yazıyı okuduğumda büyük utanç duydum. Bu anlattıklarınız bilinmeyen şeyler değil, ancak mertçe bunları ifade edebilen, fütursuzca "s. şıkkı"nı seçen kaç müslüman var? SC'nin kuruluşundan bugüne aman vermeden devam eden yıldırma politikalarından, imha edilen hatıratlardan, konuştuğu ya da konuşacağı düşünüldüğü için başına olmadık işler açılanlardan.. haberdarım elbette. Yine de Gregor'un 2012. yılında gözlerimi açıp etrafa bakınca bütün bunları kıvırmadan bu netlikle ifade eden Sevan Nişanyan'ı gördüm.

    Sizin için ne ifade eder bilemeyeceğim, ama ben kendi adıma sizin için isteyebileceğim en yüce şeyi diliyorum: Allah hidayet nasip etsin!" Gönül dolusu teşekkür..
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Bir müslüman genç olarak hadis külliyatından aktarılanları, Buhari'yi, Taberi'yi okuduğunda da utanç duydun mu sevgili Hakan? Müslümanlar uygar dünyanın önemli bir kısmını ele geçirirken aman vermeden hurma ve gül suyu dağıtmış olacak ki gayri müslimler hiç yılmamış desene.
  5. zilan deresine az yazmışsınız. orada 10 bin değil 250 bin kürt öldürüldü. dersim isyanında da 13 bin değil 300 bin kişi öldürüldü.
    fikrinizi daha kuvvetli sunmak için böyle etkileyici rakamlar veriyorsunuz. böyle durumlar için ekşi sözlükte güzel bir giri var:
    "küsuratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın"
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. abartılı bulduğunuz rakamlar resmi olarak kabul edilen, hatta devletin vakt-i zamanında övündüğü rakamlar. saldırmadan önce biraz araştırın lütfen.
    2. Sen dersim katliamı hakkında ne biliyorsun senin faşist ordun orda kadın çoluk çocuk yaşlı hamile denemeden binlerce insanı süngülerle, mitralyözlerle, kimyasal gazlarla zehirledi.
  6. su cümleniz dikkatimi cekti: "Başbakan İnönü’yü “olmaz artık bu kadar” dediği için görevden aldı, yerine emirlerine daha kolay boyun eğecek bir yalaka getirdi."

    celal bayar da dersim katliamiyla ilgili olarak aynen sunu söylemis: "atatürk vurun dedi, vurduk".
    Yanıtla
  7. Bunu bilimkurgu romanı olarak yazmak lazım isimler yerler değiştirilmeli. Yoksa ilköğretim hayatımız boyunca başka lider görmeyen bizler zihnimizdeki atatürkün böyle yıkıldını görünce pek bir tepki veririz.
    Yanıtla
  8. Bir solukta okurken kanımın donduğunu söyleyebilirim..söylüyorum.
    Yanıtla
  9. Vedat usakligil 1937 de Arnavutlukta intihar etti.
    Yanıtla
  10. şu "danışıklı döğüş" meselesinden bi süredir haberdarım ancak tatmin edici kaynak bulup ta doğru dürüst inceleyemedim meseleyi. salih fansa,allenby falan, şu konuyu biraz açıp detaylandırsanız.
    Yanıtla
  11. Aah ah o vakit geldi de geçiyor bile.. Hâlâ çocuklarını Atatürk sevgisiyle yetiştirmeyi hayal eden insanlar var bu memlekette..

    Hadi kendin nasıl bir akıl tutulmasına yakalandıysan, bu yukarıdaki gibi bir adamı varlığının sebebi sayabilecek kadar sevdin. Yahu ter temiz bir sabiiye neden enjekte etmek istersin ki bu zehri. ''Olmasaydın olmazdık'' diyorlar bir de utanmadan, ''Olduğu için OLMAYANLARın'' sesi çıkmıyor tabii.. Ah dile gelseler de anlatsalar bir bir nasıl YOK edildiklerini.. Gerçi ona da kör kalır şakşakçılar..
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Çocuklarını Atatürk sevgisiyle yetiştirmek isteyen insanların kafasındaki Atatürk imgesinin burada çizilenle ve gerçek olanla pek bir ilgisi olmadığını kenara yazalım. O imgeye göre yetişecek çocukların bugün hadis külliyatından aktarılan Muhammed, demek gerçek tarihsel bir figür olarak Muhammed'e ilişkin birincil önemde olan kaynaktan aktarılan Muhammed, imgesine imrendirilen çocuklardan daha sağlıksız bireyler olacağını düşünür müsünüz?
  12. Vedat Çankaya'da değil arnavutluk'ta sefir iken ölmüştür (İntihar deniyor).
    Yanıtla
  13. Mustafa Kemal ve arkadaşları, adı üstünde bir "devrim" yaptılar. Devrim, mevcut sisteme ait olan değerleri sıfırlamayı öngörür. Bunu da aynı anda bir çok kanaldan gerçekleştirmeniz gerekir ve devrim sürecinde muhalif görüşlere tolerans 0'ın altındadır. Mevzubahis Türkiye Cumhuriyeti devriminde de demokratik bir platform oluşturmak için devrimin fikir sahipleri tarafından yer yer monarşik ve faşizan bir yol izlenmesi doğaldır ve devrimin başarılı olması açısından gereklidir. İnsanoğlu devrim yapmaya başladığından beri (Fransız ihtilali diyelim) bu şekildedir, ki siz bunu benden daha iyi biliyorsunuzdur.
    Kimse kalkıp istiklal mahkemeleri adil bir yargılama organıdır diyemez. Fakat o günün şartları söz konusu olduğunda öyle bir yargılama ve infaz organı zaruridir. Güçler birliği sadece devrim şartlarında, kökten değişiklik yapılması planlanan durumlarda gereklidir (Günümüzde gündeme gelmesi açıkçası son derece tedirgin edici bir şey). Bu süreçte kurunun yanında yaş ta yanmamış mıdır ? Eminim ki yanmıştır, fakat o günkü şartlar gereği ve ortadaki davanın büyüklüğü neticesinde kaybolan suçsuz hayatlar için kimse Türk Cumhuriyet Devrimi ideolojik sahiplerini suçlamamalı.
    Önemli olan bakış açısıdır, siz bu devrimin gerçekleştiren ekip ile aynı görüşü, aynı ideolojiyi paylaşırsanız pek tabiki sizin gözünüzde kahramanlardır. Bana eline silah almadan, çiçekle ve şiirle devrim yapan bir lider gösterin. Birde demişsinizki “yüzbinlerce kişiyi öldürünce ilkokul duvarına resmini asarlar” , “ilkokul kitaplarında okuduğun herşeye inanma”... Tamam gerçekleri anlatalım çocuklara, sizin çocuğunuz var mı bilmiyorum ama siz bütün gün onlara devrim belgeselleri izletin. Ya hu ne yapacaktık ilkokuldaki çocuklara devrim'in kanlı yüzünü mü gösterecektir. Bu nasıl bir mantık anlamış değilim açıkçası.
    Dünyanın her yerinde ortada çökmeye yakın daha büyük bir sistem varsa sistemin kendi içindeki küçük veya dışındaki ondan da büyük çeşitli görüşteki güçler organize olup mevcut otoriteye karşı darbe yaparlar. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçiş sürecinde de olan manzara buydu. İçlerinden en iyi organize olan en zekice kurgulanan yer yer en şanslı olan taraf bu savaşı kazandı. İyiki de onlar kazandı. 
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.
    2. Ulan salak buna devrim mevrim ,diyorsun bu resmen İngiliz Siyonist projesi idi,ortadoğuyu sömürmek isteyen ,özellikle petrolü ve bir Osmanlı toprağı olan filistinde isreil devleti kurup yaşatmak isteyen özellikle İngilizlerin projesi idi.Ortadoğuyu dizayn eden batılılar biz anadoluya karışmıyoruzmu dediler.Batılılar ,İngilizler sevri neden onamadı,atatürkü çok seviyorsan aç oku bak nutukta bile sevrden proje olarak söz eder sevr bir proje olarak kaldı zira batılılar anadoluda ortadoğuya karışmıyaniruslarla sıcakdenizler arasında tampon bölge oluşturacak,batının uşağı olmuş başında İngiliz hayranı bir idarecinin bulunduğu bir ulus devlet istediler.Ulan sen düzenli ordu dediğin ordunun İngilizlerle savaştı isen genelkurmayın resmi kayıtlarıda dahil olmak üzere bir tek kaybını yaz hadi hodri meydan.Mustafa kemal bilakis sömürgecilerin,emperyalistlerin emir eri olan bunların ortadoğuyu sömürmesini sağlıyan projenin askeridir emperyalizmin askeridir.8o sene bu milletin evladlarına gizliceiköhne bir gemi ile gitti yalanını yazdınız şimdide belgeler açığa çıkınca tamam vahdedinin gönderdi ama neden gönderdi sor bak diyorsunuz.güya vahdedin İngilizlerin isteği doğrultusunda dağılmamış orduları dağıtsın diye göndermiş o zaman gerçewk buysa yalan söylemenize ne gerek vardı
    3. Bu anlatılanlarda ki olayları yaşayanlardan biri siz olsaydınız, bu kadar yazabilir, bu kadar rahat normalleştirebilir miydiniz bunları? Mesela annesiz babasız kalsaydınız... Annesiz kalan bir çocuğu dünyanın bütün varlığını verseniz mutlu olmaz. Hep annesinin kucağındaki çocukları kıskanır. Annesinin elinden tutan bir çocuk gördüğünde içi cız eder. Yetişkin olduğunda bile rüyalarında annesini görür ve ağlayarak uyanır. Siz bu öldürülenlerden birinin çocuğu olabilirdiniz. Fiziksel acı çekenlere hiç girmiyorum. Bu tarz yorum, insanlığın gelişimini baltalar. Devrim yaptı, öyleyse normal öyle mi? Birileri de devrim yapsın, senin yakınlarına işkence yapsın, tecavüz etsin, bakalım böyle "normaldir, olur bunlar" havalarına girebiliyor musun? Yanlışı engellemeye gücümüz yetmiyorsa da en azından düşünce olarak karşı çıkalım, eleştirelim. Bir daha olmaması için çözümler üretelim.
    4. Bugün bir devrim başgösterirse Ve bunu bugünün kudret sahipleri kendi ideolojilerine göre ve senin savunduğun yöntemlerle şekillendirmeye karar verirlerse ne düşünürsün
    5. Bugün bir devrim başgösterirse Ve bunu bugünün kudret sahipleri kendi ideolojilerine göre ve senin savunduğun yöntemlerle şekillendirmeye karar verirlerse ne düşünürsün
  14. Twitterin güzel tarafi su ki Atatürk lehine bir kampanyanin icine birakilan bir link sizi tam tersi istikamete goturebiliyor.
    Bu anlatilanlari kemalistler cok duydu ama islerine gelmez, duymazlar ve yukaridaki yorumcu gibi utanmadan savunurlar. Sanki kedi kopekten bahsediyor. Oyle ya kemalist degilsen bunlarin gozunde kopek kadar degerin olmaz.
    Yanıtla
  15. Demokrasiyi demokrasi ile getiremezsiniz.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. maharet orda zaten.zorlamayla olani herkes yapar.
    2. Memlekete demokrasi mi geldi?
  16. Bir kısmını daha önce de bilenn biri olarak..Yazının ardından içim titredi ne diyeyim..İnsalık bir kaç kişinin fikri ile diğerine olmadık herşeyi yapabilen aptal bir canlıdan başka bir şey olmadığı sonucu çıkıyor..Ve günümüze baktığımızda değişen pek az şey var gibi görünüyor. Aunı kafa , aynı mantık, aynı düşünce.Bundan sonrası için de büyük bir değişiklik beklenemeyeceğini görmek insanın içini sıkıyor..
    Yanıtla
  17. Vardır atatürk'ün bir bildiği. ya hitler gibi saf türk olmasını istedi veya bir çok şeye göz yumdu.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. atanın vardır bi bildiği:)
    2. DEĞİL Mİ ŞİMDİ DOĞU PROBLEMLERİMİZ VAR ATAM ÖNCEDEN BİLMİŞ KÖKÜNÜ KURUTMAK İSTEMİŞ BOŞUNA ÇENE ÇALMAYIN İYİ Kİ DE YAPMIŞ. KEŞKE FAZLASINI YAPSAYMIŞ. ŞİMDİKİ İKTİDAR GİZLİ KATLİYAMLAR YAPIYOR. YADA ATAYI KÖTÜLÜYENLER ŞİMDİKİ DÜZENDEN BESLENDİĞİ İÇİN ATAYI KARALIYOR. KİMSE APTAL DEĞİL. SÜSLÜ ANLATIMLARLA İNSANLARIN BEYNİNİ YIKAYIN. YOK ADAM İÇİYOMUŞ YOK GAYRI MEŞRU İLİŞKİSİ VARMIŞ SANA NE KARDEŞİM SANANEEE ONUN GÜNAHI YADA SEVABI...! SEN ALLAH MISIN (HAŞA) YARGILIYOSUN? NERDEN BULUYOSUNUZ KENDİNİZDE BU HAKKI NERDEN GELİYO BU DELİ CESARETİ!!!
    3. 100 yildir bir adamin arkasina saklanip hic onumuzu goremeyen turk elitistleri olmusuz butun kurallar butun tarih belirlenmis sahne hazir ve sen oynuyosun ama isin kotu yani ya seyirci yoksa sen kendi kendini kandiriyosan?
      Gercek dunyaya bak bi ermeni kelimesi kufur gibi kullanildi bu ulkede niye kac yuzyil komsu olan bu insanlar birbirine girdi?
      Hersey sartlara goreydi de niye 100 yil gecmesine ragmen turkiyenin %80 i tarafindan tek bir elestirisine bile izin verilmiyor? What is toplum muhendisligi :))
  18. Kendini Atatürkçü addeden, özgürlükçü-cumhuriyetçi bir insan olarak yazdıklarınıza çok da şaşırmadım. Bin küsür yıllık otoriter rejimden sonra demokrasiye-cumhuriyete geçişin kansız olması beklenemezdi. Bazen yumruğunuzu masaya o kadar ağır vurmanız gerekir ki diğerlerine ibret olsun, birilerinin canını yakmanız gerekir ki yaptıklarınız daimi bilinsin. Ölen masum insanlar (ki Atatürkçü biri olarak da inanıyorum masum insanların 'da' öldüğüne) ve yakınlarına başınız sağolsun demekten başka çare yok.

    O şartlar altında yapılabilecek en iyi şekilde yapılmış devrim. Bundan iyisinin olabileceğine gerçekten inanmıyorum. Bireysel cumhuriyetçi düzene karşı isyana kalkışan orta çağ aşiretlerinin bu isyanlarının kansız olarak bastırılabileceğne hiç inanmıyorum.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. bireysel? cumhuriyetçi?

      totaliter ve faşist bence.

      adamlar silah bırakmışlar. ne isyanı?
  19. 1) Kollektif olarak benimsenen yanlışlıklar ve yanılgılar çoğu zaman, toplumlarda doğru,meşru ve de muteber bir nitelik kazanır.

    2) 1. Dünya savaşı sonrası oluşan ulus devletler arasında en güzel resmi tarih yazımı Türkiye'de gerçekleşmiştir.

    a. Öyledir ki; okumuşu, aydını, solcusu,sağcısı kendilerine öğretilen inkilap tarihi bilgilierinden öteye gidememiştir.

    b. Öyle dir ki; bu tarih anlayışında, dokunulmaz kahramanlar ve vatan hainleri yaratılmıştır.

    c. Peki nasıl bir yöntem izleniyor;

    i. Bilinmesi istenmeyen bazı olaylar tarih sayfalarından tamamen düşürülür.( olmuşu hiç olmamış gibi göstermek).
    ii. Gizlenmesi mümkün olmadığı durumlarda olmuş kısmının bir kısmının öne çıkarılarak, gerçek, bir kısmı, yani algılanması istenilen kısmıyla sunulur,
    iii. Bir başka yöntem ise, olmamışı olmuş gibi göstermek…

    d. Neyse, biz bize öğretilen şekliyle bilelim ve rahat olalım. Sanırım en korunaklısı ve muteberi bu şekilde davranmak!

    e. Ne gariptir ki; çoğu zaman tarih değerlendirmelerimizde ve tartışmalarımızda söylenilen şeyin doğru olmadığından ziyade,

    i. Neden şimdi bunları söyleyip, halk arasında kin ve ayrımcılık yaratıyorsun diye tepki verilir.
    ii. Birilerine hakaret edildiği izlenimi yaratılarak korku yaratılmaya çalışılır. ( bakınız: bir önceki yorum)
    iii. Tarihi bir bilgiyi ( eksik veya yanlış olabilir.) açıklayan veya paylaşan kişilerin, ideolojileri,etnisiteleri vs.leri sorgulanır ve suçlanır. ( Bakınız: iki önceki yorum)

    3) Çoğulcu demokratik bir yapıya sahip, özgürlükçü, bireyi temel alan insanı, doğayı, tüm canlıları değer kabul eden bir devlet yapılanmasının olamadığı, dinsel, etnik ve ideolojik yönden tek türden modernleştirici/ merkeziyetçi otoriter devletin tezgahında biçimlenen toplumlarda Kollektif yanlışlıklara bağlılık obsesif bir hal alır.

    4) Halbuki; İnançsal/kutsal veya ideolojik anlamda olsun hiçbir kişinin/liderin salt övülecek ya da salt yergide bulunulacak yönleri, özellikleri yoktur. İstediğiniz şekliyle bir kişiyi övebilirsiniz veya eleştirebilirsiniz, sevebilirsiniz ya da ondan nefret edebilirsiniz. Bu hakkımız olabilmeli. Yeter ki, inançsal ve ideoloji kalıpların şartlandırmalarından mümkün olduğunca kendimizi kurtarabilelim. Ancak o zaman bize ait özgün düşüncelerimize sahip olabileceğiz.

    5) Sanırım, değişmez diye dikte edilen, alıştırılmış yalanların, öğretilmiş korkuların varlığına, slogancı, çığırtkan, şiddet ve korku taciri, kişilere/beyinlere rağmen toplumlar değişebiliyor.

    Selamlar.
    Yanıtla
  20. Sizler olmatsaniz bizler nasil aydinlanacagiz.Bu konular hala tabu.
    Yanıtla
  21. Atatürk'ün devrimleri mantık ve demokrasi çerçevesinde elbet eleştirilebilir, bu devrimleri uygulama yolu da aynı şekilde zaten bizim bu zamana kadar eleştirmemiz de devletin kurumlarının kökleşmiş karşı devrim korkusundan oluyor maalesef. Bu da demokrasimize ve ilerlememize, kalkınmamıza zarar veriyor. Ama eleştirilecekse birincisi ortaya ciddi hiç bir belge konulmadan yapılmamalı, ikincisi 2013 yılının şartlarına göre değil 1920 li yılların şartlarına göre bakılmalı, üçüncüsü Osmanlı'nın çöküşünün ardında ki sosyolojik durum göz önünde bulundurulmalı yani o dönem ki toplum yapısı ve zihniyeti doğru tarif edilmeli, misal azınlıkların durumu ve okuma yazma oranı gibi. Dördüncüsü milliyetçilik, devletçilik, ulusalcılık gibi şuanda çok eleştirilen dinamiklerin o yıllarda ki dünyada ki karşılığına bakılmalı. Cumhuriyet devrimleri 15 yıl gibi kısa bir sürede yapıldı ve bu devrimlerin Atatürk'ün idam edildiği vurgulanan silah arkadaşları dahil halk için ciddi bir zorlama yani bir travma olduğu bir gerçek. Hurafelerle bilimden uzak yönetilen bir ülkeyi dönüştürmek için okuma yazma dahi bilmeyen çoğunluğu olan bir halkı hiç zorlamadan, ayrıca bu halkın örgütlenip meclisi kapatmasını ve halifeliği geri getirmesini engellemek için o günün şartlarında başka bir yöntem vardı ama uygulanmadı diyen arkadaşlarda söylesin lütfen.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Sen cocukluktan beri arkadasin ve dava arkadasin olan dostlarini astirir misin? Cok hastalikli bi durum bu adnan menderes niye oy patlamasi yapti? Niye chp en basi.dan beri hep akp yi destekleyecek yanlislari sistematik olarak yapti? Hesaplasiliyor iste olan bize oluyor
  22. Atatürk her şeyi bizden daha iyi bilir kendi vatandaşlarını öldürdüyse köyleri kılıçtan geçirdiyse hiç düşünmeden binlerce insanı astırdıysa en yakın arkadaşını dahi öldürdüyse bunda da vatan için bir hayır vardır şüphesiz.ama kötü niyet arıyorlar hala atada..anlamak güç..ondan daha mı iyi bildiğinizi sanıyorsunuz.o herşeyi bizim iyiliğimiz için yaptı açın gözünüzü ve dediklerimi unutmayın arkadaşlar.sevan da kim oluyor atayla alakalı kaç kitap okudu kim bilir
    Yanıtla
  23. Olmasaydın olmazdık Ata'm. Yaşamak için ölmek de gerekir öldürmek de. Sevan Nişanyan fırsat elinizde olsa kimbilir siz kaç kişiyi öldürüdünüz?
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Bunu böyle söylemek ayıp değil mi? Utanç verici değil mi? Siz "fırsatını" buldukça birilerini mi öldürüyorsunuz? Siz de çok genç olmalısınız ki söylediğinizin ne anlama geldiğini, nasıl bir duygu içerdiğini görmüyorsunuz.
  24. sevan hoca neden ismeti masum göstermeye calismissin.lutfen aciklar misin?
    halbuki en yakin arkadasi (ikinci adam) degil mi?
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Bunun yanında şu soruyu sormakta fayda var: Madem Halide Edip bir hain idi, Atatürk neden bu haini yanında tuttu... :)

      Sevan Nişanyan'ın atladığı husus çok belirgin: İttihat Terakki cephesinin Atatürk nefreti.

      Ve nedense bana bu tuhaf gelmiyor :)
  25. sevan bey, milli sef ismet`i özellikle mi muaf tutmaya calistiniz?
    Yanıtla
  26. Mustafa Kemal'in iyi yönleri anlatılarak bir ilah yaratıldığı ortada. Toplumlar ne yazık ki bu tarz kişilere muhtaç yapıdadır. Gerek cahillik, gerek bağlanma isteği veya zıt bir görüşe karşı tez sahibi olma isteği bakımından bu durum pek de mantıksız değildir. Çok açık bir şekilde öldürülen/katledilen insan sayısı muazzam seviyede, bunu biliyoruz. Ona diyecek bir şey yok. Madem dünya düzeni bu şekilde madem toplumlar bir lidere muhtaç, o zaman bu katliamlar buz dağının görünmeyen kısmında kalmaya mahkum. Yıkılsa sistem, "biz"(toplum) kalmasa "ben"(ve çevremdekiler) kalsa daha mı anlamlı olur herşey bilemezsin. Örneğin, Kapitalizm ile Sosyalizmi ele alalım. Kıyasını buradaki çoğu insan zannediyorum yapabilmektedir. Hep bir düşünce yöntemine karşı sağlam temelleri olan bir zıt veya zıta yakın düşünce geliştirilmiş/üretilmiştir. Buradan gelmek istediğim nokta bitip tükenmek bilmeyen tartışmaların bir kısır döngüdeymişçesine hortlatılmasına gülmekten başka bir şey yapamıyor olmamdır. A diyeceksin adam Z diyecek. Her 11 kasım "he amk anıyonuzda sütten çıkmış ak kaşık sanki" muhabbeti sıkmadı mı?
    Eğer amacımız bu dili konuşup belli bir coğrafyada "Biz Türküz Holeley diye halay çekmekse" Mustafa Kemal doğru yapmıştır. Yok, "tek canlı dahi öldürülmemelidir" diyorsak çıkalım en yakınından Ağrı dağına kuralım tapınağımızı yaşayalım orada. Sistem bunların hepsini zaten yol olarak öngörmekte ve içinden çıkılmaz yollar bütünü sıfatına sahip olmaktadır. Eğer maksadımız şu anki dünya düzeninde varolabilmekse, -1914 ve sonrasını konu alalım- çoğunluğun istediği doğrultuda (doğru/yanlış yoruma açıktır) bir vatan kurtarma davası varsa, Mustafa Kemal'in yaptıklarını onaylamaktan başka bir şey yapılamaz. Akabinde pompalanan milliyetçilik zihniyeti, tamamen Türkiye adı verilen ülkenin devamlılığı için zorunlu bir kavram olarak düşünülüp üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Ülke savunalım, ülke kuralım, ülke yönetelim ee bir de bunları insan öldürmeden yapalım. Bu da gülünesi... Ermeni kökenli oluşunuz zannediyorum, Mustafa Kemal'e bir antipati duymanızı sağlamış. Araştırmalarınız, antipatinizi kabartmış görünüyor. Ben de Ermeni kökenli olsaydım aynı durumda olabilirdim. Veya Kürt olsaydım silah kuşanıp dağa çıkmıştım. Türk olmayı ben seçmedim. Sizde Ermeni olmayı seçmediniz. Bunlar iyi ve kötü kavramları gibi insanlar tarafından yaratılmış kavramlardır. Vatanseverlik, insanın kutsallığı, yukarılarda bir yerde bir Tanrı oluşu ve tabi ki ahlak insan uydurmasıdır. Diğer canlılardan tek farkımız dil becerilerimizdir, farkımız varolan beş yetersiz hisle ve kullandığımız dillerle insanlığın geçmiş tecrübelerini geleceğe aktarma çabamızdır. Yok olup gittiğimizde bu kavramların değerleri bizim için bir anlam ifade edemez hale gelecek Hayyam'ın dediği gibi, ben düşündükçe var dünya ben yok o da yok. Kendimizi kutsal/değerli zannetmeyelim güzel kardeşlerim altı üstü insanız.
    Konuya dönecek olursak, Atatürk ve Mustafa Kemal iki ayrı kişi şeklinde incelenebilir. Atatürk kusursuz bir toplum sembolüdür. Mustafa Kemal artılarıyla eksileriyle bir insandır. Bir toplum olma çabası varsa kusursuz Atatürk gereklidir. Eğer en acizimiz bile kendine yetebilecek duruma gelirse o zaman kendisine Mustafa Kemal'i anlatırsınız.
    Yanıtla
  27. yazilanlarin bir kismini duymustum, ama ilk defa bu kadar net, detayli bir sekilde ve carpici bir anlatimla okudum. tesekkur ederim. ama sunu da merak ediyorum, neden bu konular toplumun buyuk bir kesimi icin hala tabu? sag goruslu olarak algilanan insanlar bu konulari dile getirmek isteseler ne ile karsilasacaklari malum olduguna gore, belki de bunlari anlatmak boyle algilanmayanlara, yani liberal demokratlara, hatta bu konuda durust olabilecek solculara dusuyor.. gercekten bir "andimiz" zirvasinin bile hararetle savunulabildigi bir ulkede umidim az ama sizin gibi seslerin sayisinin artmasini diliyorum..
    Yanıtla
  28. Túy Cortrando13 Kasım 2013 04:58
    " Atma Hamidiye atma! Şapka da giyeceuğ, vergi de vereçeuğ "

    Rizelilerin bir türküsüymüş bu, Kadir Mısıroğlunun anlattığına göre :) . " Hamidiye " de Balkan Harbi'nde Rauf Orbay'ın kruvazörü zannedersem... Bu arada Falih Rıfkı da "Biz inkılaplar için İstiklal Harbinde ölenlerin 50 katı adam astık" demiş. Doğru mu söylemiş yoksa mübalağa mı etmiş, orasını bilemem. Yalnız mübalağa etmişse de fazla etmemiş gibi, çünkü çok feci hatıralar var.
    Yanıtla
  29. Túy Cortrando13 Kasım 2013 12:20
    K. Karabekir'in bazı akrabalarının Karaman'da nasıl "Bozkır İsyanları"na katıldığını, sonra İstanbul'a, K. Karabekir'in evine gittiklerini, kendisi de Karamanlı olan, Serkis Çerkezyan'ın "Dünya Hepimize Yeter" isimli kitabından okuyun. Bundan başka K. Karabekir'i mahkemede kurtaranların, hatta mahkeme binası üzerinden tayyare uçuranların "Gürbüzler" olduğunu hatırlatalım. " Gürbüzler" kimlerdir peki? K. Karabekir askeriyeye soktuğu, harbiyede okuttuğu 3000 Ermeni yetimidir. Diğer yandan Fikriye işi çok gizemlidir. Çankaya'nın bahçesine mi defnedildi, tetiği kim çekti, hala mechul.
    Yanıtla
  30. Bravo, biri en sonunda hakettiğini demiş o hayvan herife, çocuklarımız hala bu salak adamın resimleri altında öğrenim görüyor

    Gercekler ogrenilecek, uluslar kendi kaderini belirleyecek
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. allahın geri zekalısı
    2. Niye tezini curutecek bisey yazmiyorsun da sadece hakaret ediyosun?
  31. Herhalde tarih ancak bu kadar tek yönlü ele alınabilir. Bütün bu olayların nedenleri gelişimlerini de anlatsana. Mesela sapka yüzünden milleti astırdı diyorsun. Saltanatın, padişahın ümmeti olmanın sembolü olan fesin kaldırılmasıdır şapka devrimi. Ümmetçilikten birey olmaya geçişin şekil tarafıdır. Fesin atılması devlet-i aliyeye başkaldırıdır. Asılanlar şapka giymeyi reddedenler değil halkı kışkırtan saltanat dalkavuklarıdır. Öyle bir yazı yazmışsın ki okuyan fikirsiz her yöne çekilmesi mümkün bir kişi Atatürk`ü kaprisli iktidar budalası zevk için adam öldürtten bir manyak zanneder. At gözlüğüyle dolaşan, içinde bir habis virüs gibi yayılmış her yerini sarmış yobaz, padişahın kulu olduğunu zanneden bir toplumda laiklik, demokrasi, kadın seçme ve seçilme hakları, hilafetin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, latin harfleri, koy enstitulerinin kurulması, milli tedrisat, bilim sanayi ve tarımın gelismesi icin yapılan hamleler, ve saymakla bitmez icraatın altında imzası olan kişi, sana göre manyağın teki, kendini bilmez bir dengesiz. Yani bu yaptıkları da tesadüf heralde. Yani diyorsun kendi kaleminden çıkan yazılar, nutukları kitapları ve sayısız yabancı ve Türk kaynaklara bakarsak yanılgıya düşeriz öyle mi? Sırf aykırı olmak için bu şekilde yazan ilgi bekleyen çocuklar gibisin. Gerçekler ele alınmasın demiyorum, Atatürk`ün bastırdığı bütün isyanlar, ölenlerin sayıları kimlikleri, yakınlarından öldürttükleri hepsi bilinsin. Ancak nedenleriyle, öncesiyle ve sonrasıyla, bu senin yazdığın yazıya ise ancak dedikodu denir. Bu yazdığın cevap, çocukla çocuk olmak ile eşdeğer. Ergen gencin biri Atatürk adam mı öldürtmüş diye bilmemişlik etmiş. Sen de tam bir ergen tipi maç anlatır gibi cevap vermişsin. Bu yazdığını hayranlıkla okuyanlar da ancak dedikoducu mahalle karısı karakterli, tarihle magazin gibi ilgilenen, neden sonuc degil sadece sansasyonlarla ilgilenen zavallılardır.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Ağzınıza sağlık. Çok güzel anlatmışsınız.
    2. Adamı bu kadar sikertmeyiniz. Onun da kuyruk acısı var. O da ermeni soykırımı yalanı ile para koparmaya çalışan bir zavallı.
    3. cok iyi cevap !
  32. Bazen su olmak lazım sessiz sakin ...!!! Bazen sel olmak lazım öfkeli ve hırçın...!!!
    Bazen mum alevi olmak lazım; sabırla tükenmeyi bekleyen, bazense volkan olmak lazım; önüne gelen herşeyi hızla tüketen...!!!
    Kimine SU oLacaksın, kimine SEL ...!!! Kimine MUM olacaksın, kimine VOLKAN ...!!! Ama kimseye asla ve asla KUL oLmayacaksın... !!!
    Yanıtla
  33. Senin gibi orospu çocukları bitmedi amına koyyim. Götünüzden desteksiz atıyosunuz. Bitane kaynak göster desem dünya şey sallıyacaksınız ama kaynak sadece götünüz. Alayınızın amını hayvanlar siksin. Orospu kocaları....
    Yanıtla
  34. vay amk, kanım dondu.
    Yanıtla
  35. Bahsedilen katliamların Mustafa Kemal tarafından -ya da emriyle- yapıldığına ilişkin herhangi bir KAYNAK göremedim ben. Sevan efendi gene sallayıp durmuş. Olmadı, kendi salladığı yetmemiş gibi, bir de birinin söylediklerini almış yazısına, verdiği kaynağa gel: "BU KONULARI İYİ BİLEN BİR DOST".

    Yahu, utanmıyorsun da bunları böyle yazmaktan Sevan. Millet de gaza geliyor, sana cevap veriyor, oh ne âlâ! Hele bazı köpeklerin ağzının suyu akıyor, küfrediyorlar Mustafa Kemal'e ki, onlara iki kere "ne âlâ!"

    İmza:

    Bu konuları, o konuları iyi bilen birinden daha iyi bilen biri.
    Yanıtla
  36. Sevan bey çok zeki biri olduğunuz biliniyor. Fakat resmi tarihimize çemkirirken "neyin etkisinde" kalıyorsunuz acaba, bir düşünün derim, bunu size yakıştıramadım.
    Yanıtla
  37. “It is forbidden to kill; therefore all murderers are punished unless they kill in large numbers and to the sound of trumpets.”

    Voltaire
    Yanıtla
  38. Çerkez Ethem, Mustafa Suphi ve arkadaşlarından neden bahsedilmemiş
    Yanıtla
  39. Eğer İsmet Bey Mustafa Kemal'le aynı ve hatta daha fazla dozda aynı şeyleri düşünmüyor olsaydı bence oda öldürülürdü
    Yanıtla
  40. Halep de bir ana caddede mitralyöz kurup geleni geçeni vurdurma hadisesini, 1918 miydi, Megiddo muharebesi sonrası mıydı, bulamadım internetde. Tertemiz edilmiş arşivlerde de bulunacağını da sanmıyorum. Belge gösterebilirmisiniz?
    Yanıtla
  41. sevan nişanyan diyorsa doğrudur herhalde ama zaten bunun önemi yok .dünyada hala 2000 yıllık saçmalıklara inananlar var. bırakında bu böyle kalsın. çünkü aklınıza gelebilecek tarihteki her şahsiyetin ve olayın bir de iç yüzü var kimse 'evliya' değil. mesela fransız ihtilali oh ne güzel özgürlük eşitlik kardeşlik değilmi hayır adamlar sırf kralcılar diye vendee ve britannyde 400 bin köylüyü katletti. yani bazı gerçekler saklı kalmalı sonuçta bu kadar adamı kandırmadan bir arada tutmanın bir yolu varmı.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Avrupa hala bir tanrikrala tapmiyor. Insan olarak ele alip hatalariyla sevaplariyla gercekleri konusalim ki hatalardan ders alip ilerleyelim yoksa iste onu taklit eden insanlar ayni sekilde bize karsi devrim yapmasin kan davasi bitsin birlikte anlasip yasamanin yollarini bulalim ilerleyelim.ama bu topraklar cok sert insanlar vahsi maalesef ama olucak inaniyorum :)
  42. Bugun olsa sizide istiklal mahkemesinde sallandırırdı diye düşünüyorum ben.
    Yanıtla
  43. İnsanların en büyük eksikliklerinden biri soru sormayı bilmemektir. Burada birçok yorum var, kimisi yazılanları takdir ediyor, kimisi yerden yere vuruyor, kimisi objektif bir gözle ele almaya çalışıyor. Bu iddiaların kaynaklarını soran bir ya da iki yorum var yalnızca. Ben de buraya Sevan Nişanyan'ın dedesi hakkında birçok şey yazayım, bunları güzel bir senaryo haline getirip başka platformlarda yayımlayayım. Birçok insan yine bunun yanında ve karşısında yer alır, çok az kişi yazdıklarımın kaynağını sorar. Böyle olunca da şerefsizlere inanan salaklar sürüsü olarak yaşamaya devam ederiz.
    Yanıtla
  44. atatürk insansisini zaten sevmezdim simdi iyice tiksindim berdustan.gözleri sasi,boyu kisa,sesi ucube,bütün sevgilileri onu aldatmis,kendi anasindan nefret eden bir yurtsuz selanikliden merhamet mi bekliyordunuz anadolu icin?
    Yanıtla
  45. Baba siz konusun durun oyleydi yok degildi diye. Bakin son on iki yilda, su yasadiginiz gunlerde Tayyip Yeni Cumhuriyet'i kurdu . Hem de ulkenin gidisatini neredeyse toptan degistirerek. Ustelik binler, onbinler, yuzbinler filan da oldurmedi. Kimseyi asmadi. Halka ragmen halkcilik yapip kendi dogrusunu buyuk cogunluga baskiyla devrimle filan da kabul ettirmedi. Gayet demokratik yollarla, kendinden onceki 80 yilin tek parti zihniyetli askerini, burokratini tasviye etti. Sirada o zihniyetin yargisi ve 80 anayasasi kaldi. 2 yila onlari da degistirecektir. O zaman gorun siz halkina dusman degil dost olan rejimin neler yapabilecegini. Herkesin kendini hur hissedecegi demokrasinin nasil insa edilecegini. Dunya ile entegre olmus ilk 10 ekonomisine girmis ulkenin insanlarinin refah seviyelerini. Bunlar calismakla olur, ozgurluklerle olur. Kurt diye, baska bir ideolojiden diye, fes giyiyor diye adam asmakla 80 yilda yapamadiginiz hizmetleri 12 yilda bunun icin becerdiler iste.

    Neyse 30-40 yil sonra torunlariniza anlatirsiniz bugunleri. iyiki Tayyip o zaman yeni cumhuriyeti kurmustu da bugunlere geldik diye...
    Yanıtla
  46. Koruma Kanunu kalksın, okullarda aklımıza küçüklükten itibaren akıtılan Kemalizm zehri bertaraf edilip gerçek ve milli bir tarih yazımına geçelim bu yalanlarla mücadele etmek daha kolay olacaktır. Ama en önemlisi de biz gençlere düşüyor: Akıllı insanlar yetiştirmek.
    Kesinlikle Kamalizmin zehrinden etkilenmeyecek ve düşünmeyi ve sorgulamayı öğrenen gençler yetiştirmek zaruridir.
    Dindar kardeşini, Kürt arkadaşını, Ermeni arkadaşını ve rejimin tırnak içinde ''düşmanlarını'' dost bilecek ve herkese ayrım yapmaksızın saygı gösterecek insanlar yetiştirmek bizim elimizde...
    Yanıtla
  47. Sevan Nişanyan,

    1) Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı; sen ve senin çocukların özgür düşünüp, özgür konuşamayacaktınız. Büyük ihtimal kızların 9 yaşına geldiklerinde bir arap şeyhine nikahlanacak, oğulların da kâfir diye aşağılanacaktı. Bu sebepten müslüman türkler etmese bile sen her mesajının sonunda Atatürk'e teşekkür etmek zorundasın. Etmezsen; Ahlaksız ve nankör bir insansın.

    2) Eğer konu bazı tarihi iddaların gerçekliği ise, bu işi düsturuna göre yapmalısın. Bu konuda objektif olarak yazılmış binlerce tarihi döküman mevcut. Senin söylemlerini içeren ve söylediklerinin aksini idda eden. Bu iddaları kaynakçasız, gelişi güzel yazmış olman kara propogandadan başka bir his vermiyor. Senin gibi tarih sever bir kişiliğe de yakışmıyor.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Kaynaklari arastirdin mi? Mesela kazim karabekirin anilarini vs. Sunulan bilgiyle yetinip karsi tarafi da dinleyip anlamaya calismazsan sen zaten gercegin pesinde degil inanmak istediginin pesinde olursun. Iyi dusun
  48. ............. Ve dersimliler hep ve her zaman CHP lidir vede Kemalisttir !
    Yanıtla
  49. Mustafa Kemal'in başta şapka devrimi olmak üzere yanlışları olmuştur, ancak yazınız tek taraflı ve taraflı olmuş.
    Yanıtla
  50. taşnak ve hınçak ağzıyla ya yalan, ya gerçek ama abartı, ya da tamamen iftira yazıları yazmaktan utanmıyor musunuz? osmanlının son döneminde ülke idaresi neredeyse %60-%80 ermenilerin elindeydi, şu adamı itici gösteren kırmızı fes lacivert üniforma kırmızı yaka osmanlı paşa kıyafeti bile ermeni papaz yaveri kıyafetidir. tüm kürtçülük hareketinin altında, ya da öztürkçü gibi kafatasçı sahte bir türkçülük altında, etnik mikromilliyetçi bölücü oluşumlar altında hep bu kafa çıkmaktadır. hoşunuza gitmeyecek gerçekleri yazayım isterseniz. tarihiniz de siz de kocaman bir yalansınız ve yalancıların mumu yatsıya kadar yanar. her zaman bir gazi çıkar merak etmeyin...
    Yanıtla
  51. Sevan Hocam biraz da karınızın kafasına neden bok dolu kavanoz dökdüğünüzü anlatabilir misiniz? Mutlaka vardır bi açıklaması.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Kavgada belden assagi vurmayi seviyorsunuz yakistiramadim. Konuyla ilgili bir karsi arguman beklerdim sizden :) yoksa pkk feto hayir diyo o zaman ne diceeez diyen zihniyetle ayni mantigi yurutmus olursunuz.hickimse tamamen iyi olamaz senin ozel hayatini soruyor mu soruyor mu o sana? Hani adalet
  52. Eğer yazdığınız gibiyse bu adam düpedüz hastalıklı manyak biriymiş. Bunların hepsini yaptığı gibi bir de tüm tarihi kendisi yazıp her şeyi değiştirip örtbas etmiş. Onu bunu öldürtmeler, bizzat öldürmeler, üzerine dans etmeler, "nihaha" şeklinde hain kahkahalar falan. Aydınlandım resmen. Hiç olmasa süper millet olacakmışız. Ülkede herkes masummuş da bir tek Mustafa Kemal kötü adammış. Film gibi adeta.
    Yanıtla
  53. Siz ancak bu milletin kötü olmasını istiyorsunuz. Yok insanlar katledilmiş yok o olmuş yok bu olmuş. Atatürk ile Hazreti Muhammed i karşılaştırmaya çalışılan yazılar bunlar. Atatürk bu milleti kurtardı . Hazreti Muhammed ise tüm dünyayı o dönemki cehaletten umutsuzluktan kurtardı . Hazreti Muhammed bizim peygamberimizdir her daim onu örnek alacağımız kesindir. Fakat Mustafa Kemal Dünya nın her yerinden gelen düşmanları Allah ın verdiği kudret ile Allah'ın Atalarımıza verdiği kudret ile yendi. O asılanların ise suçlu olduğunu benim kadar sizde biliyorsunuz . Ve şöyle demişsiniz "Sorgusuz sualsiz". Yapmayın . Kısaca Allah Türk' ü korusun .
    O dönem için Cumhuriyetin gelmesi önemliydi. Artık Padişah iyi düşünemiyor vatan elimizden gidiyordu. Atatürk ileri görüşlülüğü sayesinde vatanın elden gideceğini anlamış yeniliklerin gelmesinin zamanı gelmişti.
    Yanıtla
  54. Kemal Tahir'den bu yana paradigmayı zıplatanlara biraz haksızlık etmişsiniz üstâd: Örneğin "insanın kahpesi,
    ne aslana, ne kaplana benzer.
    insanoğlunun kahpesi,
    ilk bakışta sana bana benzer.

    insanoğlunun kahpesi,
    aslandan, kaplandan yırtıcı.
    insanoğlunun kahpesi,
    her yanda haklı, her işte haklı,
    hem de gürültücü, patırtıcı.

    onca sıfırdır
    doğanın her güzel yarattığı,
    ya da sanatçının her güzel dediği,
    dana beynini beğenmez
    insan beynidir yediği.

    sabrımızı yer kıtır kıtır
    çerez yerine.
    cellâttan bile daha kaygusuzdur
    namuslu insanın üzüntülerine..."diyen Hasan İzzettin Dinamo'dan
    Fikret Başkaya hocaya. Hoca paradigmanın iflasında türk bağımsızlık savaşının anti emperyalist olmadığını, kürt toplumu açısınından emperyalist bir savaş olduğunu, lider kültünün ardına gizlenmiş bir burjuva sınıfı yaratma çabasının bulunduğunu, devlet eliyle modernleşmenin çok daha evvel başlatılmış olduğunu ifade eden düşünceleri görüyoruz...
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, ben de birçok şeyi önce Kemal Tahir’den, H.İ. Dinamo’dan, Fikret Başkaya’dan okudum tabii... Fikret Hoca yirmi seneyi aştı ama, o zamandan beri başka kim var?
  55. Etimoloji sözlüğü yazarı olup da "danışıklı dövüş" yerine "danışıklı döğüş" diyebilen birinin tarihi olgu ve olayları sunuşuna, ulaştığı çıkarım ve yargılara ne kadar güvenebileceğimizi bilemiyorum. Sevgili Nişanyan'ı burada yazdıklarını akademik anlamda ciddiye alabileceğimiz, kaynaklarını net bir şekilde görüp kurulan bağlantıları ve yapılan çıkarımları bilimsel açıdan onaylayabileceğimiz, bilimsel bir makale yazmaya davet ediyorum. Sanırım böyle ilginç ve önemli sayılabilecek "bilgiler" içeren bir makaleyi bilimsel olarak uluslararası saygınlığa sahip olan bir dergide yayınlatabilirsiniz, öyle değil mi?

    Mesela şöyle bir cümlesi var Nişanyan'ın: "1923’te Meclis’te kendisini diktatörlükle suçlayan Ali Şükrü Beyi Çankaya bahçesinde şahsi muhafız alayının başı olan Topal Osman’a öldürttü. Çok fazla tepki alınca bu sefer Topal Osman’ı öldürttü."

    Ben böyle bir ifadenin bilimsel bir dergide nasıl duracağını, doğruluğunun nasıl ispatlanıp savunulacağını çok merak ediyorum doğrusu. Türkiye'de bu tarz konularda sansür uygulandığını, kaynaklara erişimin mümkün olmadığını falan öne sürebilirsiniz. Ama bu durum elinizi güçlendirmez. Tam tersine şöyle soruları gündeme getirir: Madem kaynaklara ulaşamıyorsunuz, o zaman "bu budur" tarzında yaptığınız çıkarımları neye dayandırıyorsunuz? (totoşunuza değildir umarım).

    "yüzlerce gariban Arabı direnişe karşı çıktı yahut İtalyanlarla yaşamaktan memnun oldu diye katlettiler"...? Şimdi ben böyle bir cümlenin ve içerdiği yargı ve yorumun neresini ciddiye alabilirim?

    Stalin'in yaptıkları hakkında tonla literatür olabilir. Bizde ise bu tarz şeylere cesaret edecekler sevgili Nişanyan gibi cesaret edeceklerse hiç etmesinler daha iyi. Nişanyan'ın ne bilgiyi ortaya koyuşunun, ne bağlantıları kurmasının, ne yorumlaması ne de takındığı tavrın bize böyle bir konuda gerçek anlamda yardımcı olacağını sanmıyorum. Aynı sorunu Halaçoğlu ile giriştiği Ermeni katliamı konusunda da yaşadı Nişanyan. Haklı olabileceği konularda bile kaynakları kullanışıyla- daha doğrusu kullanamayışıyla, bilimsellikten uzak yaptığı çıkarımlarla, takındığı hırçın ve yaramaz çocuk tavırlarıyla ciddi bir konuyu pop kültür atışmasına çevirmişti. Kendisi de Kılıçdaroğlu-Gökçek kapışmasındaki Gökçek'e dönüşmüştü. Halaçoğlu gibi vasat bir tarihçi bile daha ciddi görünmüştü gözüme.

    Kendisine tavsiyem Stalin hakkındaki literatürün nasıl oluştuğunu incelemesi. Kim nasıl eğilmiş bu konuya da ortaya bir literatür çıkabilmiş? Bu literatüre katkıda bulunanlar da Nişanyan'ın kendisi gibi 'daldan dala konarım, koltuğumun altında 15 kavun taşır, arı gibi sokarım' havasındaki "aydın"lar mıymış; yoksa işlerini ciddiye alıp konuları hakkında yetkinliğe sahip insanlar mıymış?



    Yanıtla
  56. Bir ermeniden turkluk adini yuceltmis kisi hakkinda dusuncelerini alirsaniz arap ve tayyip yancilari haricinda diger turkler tabiki uzulur. Hayir ne bekliyordunuz. Ciddiye alinacak bi durum yok ha su wayyy be modu veren arkadaslar bunlarida artik kim terbiye ediyorsa egitecegiz artik napslim bu kadar oluyor bu kumasla
    Yanıtla
  57. Bu gün robespierre'i fransız ihtilali'nde ah şu kadar insanı giyotinden geçirdi ne psikopat adammış ama diye eleştiremezsiniz. Eleştirebileceğiniz şey konumlanış tarzı olabilir. Bugün seküler devrim şu ya da bu yolla bu ülkede olduysa, bu psikopat dediğiniz adam sayesindedir. Bugün eğer demokrasi - demokratikleşme cümle içinde kullanılabiliyorsa bunun da ön şartı sekülerleşmedir. İslam faşizmi ile iç içe geçmiş monarşik zihniyete karşı sandıkla savaşamazsınız.Bunun uğruna yeri gelir rize'yi bombalarsınız, yeri gelir bütün köyü yakarsınız. Bu adam türkiye'de yüzde 20-25'lik seküler bir kitle yarattı, bu seküler kitleyi Türkiye'den çekerseniz, Türkiye'nin ırak'tan, suriye'den libya'dan bir farkı olmadığını görürsünüz. Bugünün rahat koşullarında atıp tutmak kolaydır, ama bugünden 100 sene öncesine gitmek isteyen bir kişi, mahmud ağa, ismail ağa gibi cemaatlere uğramak isteyebilir. O zaman görür ki, türkiye'de başarılan iş büyük bir idealin işidir, oda arkadaşlığının değil. Mustafa kemal hümanist, melek, sevecen, demokrat bir adam değildi. İlk önce asker kaçaklarını sonra, padişahlığı, sonra hilafeti ve medreseleri, sonra statukocuları temizledi. Yapılan bir çok yanlış iş olabilir, dersim katliamı gibi. Şu yukarıda cinayet diye saydığınız şeyler arasında bir tek dersim'i kenarda tutarım, hakikaten affedilemez bir cinayetti. Ama böyle bir cinayet yaşandı diye, sekülerleşmeyi sağlayan bir adama saygı duymamazlık yapamam. Maalesef 6.yy'ın dogmalarıyla savaşmak modus vivendi kafasıyla olmuyor. Ya yaparsınız ya yapamazsınız, bu adam yapmış. Bugün eleştirilir, hakkında katil denilir, eşcinsel denilir, psikopat denilir, denilir de denilir, ama bu adam yapmış. Birazdan taksime 2 duble içmeye ineceğim, atatürk'ü ve dersim'de ölen masum insanlarımızı yad edeceğim, daha sonra biraz turan dursun'un din bu kitabını okuyacağım, sonra başı açık kadınları izleyeceğim, onların elde ettiği hakları hatırlayacağım, sonra aklıma 1930'larda çevrilen Jean Mesliere'in tanrısızlığın ilmihali kitabı aklıma gelecek, diyeceğim ki Mustafa kemal iyi şeyler de yapmış. Orta Doğu' gibi bir bok cehenneminde olmayacak şeyler oldurtmuş.
    Yanıtla
  58. Tarihi yargılamayı tarihçilere bırakıyorum. Ben herşeye rağmen Atatürk'ü seviyorum.Gericiliğe karşı Atatürkten vazgeçemeyiz. En azından şimdi sırası değil.
    Yanıtla
  59. Kemal beziroğlu her gün paylaşacağım. Bildiğim bir konu. karabekir kahramandır.
    Yanıtla
  60. Türkiye cumhuriyetinin temelinde yatan en hakiki gerçekler, türk, ermeni, gayri müslüm demeden Katledilen insanların sessiz çığlıkları bir güneş kadar gerçek ve hakikattır. Sevgili sevan ise bu gerçeklerin bilinmesi uğruna taşın altına sedece elini değil başını koymuştur.
    Yanıtla
  61. sevan bey,
    gerçekten atatürk düşmanlığı ile cehaletiniz içiçe geçmiş.
    bakınız yazdığınıza:
    "Sırf Dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra. İsyan misyan ettikleri yoktu, korkudan paniğe kapılmış taş devri aşiretleri idiler. Devlet başkanının alkol ve iktidar hastalığıyla zıvanadan çıkmış fantezisinin eseri bir manasız katliamdı. “Almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı yoktu"- demişsiniz

    özellikle "almanlar" deyince- 1941 sonrası yahudi holokostunu kastettiğiniz aşikâr (başka türlü olsa- tüm kolonyal güçleri ve ispanyol-portekiz-britanya fransa vs de eklerdiniz).
    e ahparik; tunceli olayları mı daha önce oldu- holokost mu ?
    "bu kadar cehalet, ancak tahsille mümkündür- derdi sakallı celâl". lök oturmuş
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. Kristallnacht 1936'ydı değil mi?
    2. Ayıp yahu! 1938 Kasım'daydı.
    3. Adı üzerinde Kristallnacht, iş yerlerinin yağmalanıp cam çerçeve indirilmesi. Camlardan ötürü kiristalgecesi denmiş. Holokost ile bi alakası yok. Maalesef Ali rıza Bey haklı.
    4. Bilmemek ne zaman ayıp olmuş? Sevan Nişanyan'ın bir yazısında hapishanede internet olmadığını, yazıları yazabilmesi için bir bilgisayar kullandığını okumuştum. Unutması gayet normal.
  62. Bir dostum uyardı da, hikayenin aslı şöyleymiş ... !
    bence bu yazdıklarından daha ilgi cekici bir hikaye yazabilirsin sevan
    Yanıtla
  63. Yanlış düşünüyorsunuz daha önce ordunun 330 senedir 2 yunan savaşı haricinde kazanamadığını söylemişsiniz
    ordunun plevnede ve trablusgarpda zafere çok yakın olduğunu çanakkale ve kutül amarede ise kazandığını bilinçli mi söylemiyorsunuz
    Çanakkalede Mustafa Kemalin Anzaklı annelere yazdığı mektup gibi mektup yazan başka bir komutan var mıdır?
    Siz bütün düşüncelerinizi antikemalizm üzerine kurmuşsunuz Kadir Mısıroğlundan tek farkınız ateist olmanız yok sarhoşmuş yok Almanlara özenmiş
    kurtuluş savaşı sırasında alman gazetelerine bakarsanız kimin kime hayran olduğunu görürsünüz
    Yanıtla
  64. Sayin Nisanyan akil hocasi olarak Fesli Kadir'i secince, tarih bilgisinin ve buna dayanan iddialarinin esasi bilimkurgudan farkli olmuyor...Zirvalamalar bir hayli eglendirici...Aynen hocasi Fesli Kadir'in muthis icadi Sekspir aslinda Seyh Pir idi tezi kadar ciddiye alinmali yazdiklari...
    Yanıtla
  65. Bu yorum yazar tarafından silindi.
    Yanıtla
  66. Hocam bu yazinizi yeni okuma firsatim oldu. Bir cogu ilk kez okudugum ve cok da ciddi ithamlar. Kaynak gosterir misiniz? Yoksa daha cok atip tutmussunuz gibi gorunuyor.
    Yanıtla
  67. Kemal Tahir şübhesiz iyi bir yazardı tamam da şurada yanlışsın Sevan hocam, Kemalizm’e ilk (hem de en ağır) giydiren, Türkiye Komünist Partisi'nin kurucularından Dr Hikmet Kıvılcımlı’dır, üstelik 1930larda halen Atatürk sağken. Kemal Tahir çook sonra... Hikmet Kıvılcımlı’nın 1932’de Elâzığ cezaevinde yazıp yayınla(ya)madığı İhtiyat Kuvvet: Milliyet Şark (Kürt meselesi) şimdi (dili biraz sadeleştirilerek) yayınlandı, Kemalizm ve Kürt isyanları üzerine bugün bile aşılamamış müthiş analizleri vardır(ki yazdığında Ağrı-Oramar isyanı henüz güncel bir hadiseydi) Kitaptan alıntılar veriyorum, umarım verdiğim linklerdeki 4 sayfayı sana ulaştırırlar→

    http://siyasihaber3.org/kivilcimli-kulliyati-ihtiyat-kuvvet-milliyet-sark-kurt-meselesi-ahmet-kale

    http://siyasihaber3.org/kivilcimli-kulliyati-ihtiyat-kuvvet-milliyet-sarkdogu-kurt-meselesi-2-ahmet-kale

    http://siyasihaber3.org/kivilcimli-kulliyati-ihtiyat-kuvvet-milliyet-sark-kurt-meselesi-ahmet-kale

    http://siyasihaber3.org/kivilcimli-kulliyati-ihtiyat-kuvvet-milliyet-sark-kurt-meselesi-4-ahmet-kale

    Yanıtla
  68. Merhaba, Sevan beyin yazdığı yazıdaki olaylarla ilgili kitaplar,makaleler var mıdır acaba ? Yardımcı olup,öneride bulunursanız çok sevinirim.
    Yanıtla
  69. bilimkurgu romanı olarak yazmak lazım isimler yerler değiştirilmeli. Yoksa ilköğretim hayatımız boyunca başka lider görmeyen bizler zihnimizdeki atatürkün böyle yıkıldını görünce pek bir tepki veririz.
    Yanıtla
  70. İnsanların en büyük eksikliklerinden biri soru sormayı bilmemektir. Burada birçok yorum var, kimisi yazılanları takdir ediyor, kimisi yerden yere vuruyor, kimisi objektif bir gözle ele almaya çalışıyor. Bu iddiaların kaynaklarını soran bir ya da iki yorum var yalnızca. Ben de buraya Sevan Nişanyan'ın dedesi hakkında birçok şey yazayım, bunları güzel bir senaryo haline getirip başka platformlarda yayımlayayım.
    Yanıtla
  71. siz ermeniler ve kürtler, kendi köselerinizde birbirleriniz destekleyip, benim sanli Tarihimi yeniden yazma yarisina girmissiniz.
    Bir köpege 1 dilim ekmek ver, o köpek o insani isirmaz.
    Köpek kadar gurur olmayan yaratiklarsiniz... devam edin böyle, Türkler aynen okyanus gibidir, derin ve suskun... costugunda neler oldugunu tarihte okuyun. Sican, Fare, salyali Yaratik birakmaz geride...
    Siz onursuzlarin en büyük destekcileri, su arap yalakasi yobazlardi, artik onlar da uyanmaya basladi... inanin sonunun iyi olmayacak!
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. oyle mi?! son uc dort yuzyil her cosup gaza geldiginde avrupadan dayagini yiyp oturmus asaga.
  72. Bütün devrimcileri yargılamışsın.
    Tarihteki hangi devrimcinin eli temiz?
    Değişim her zaman sancılı olur.
    Yanıtla