Saturday, April 27, 2013
Zapata konusuna devam: Bizden hayalet kaçmaz
Thursday, April 25, 2013
Soruları alalım
Wednesday, April 24, 2013
Hayalet kelimelerin peşinde
- 'ekmeğin adı pabuca verilmez' doğru tespit.Yanıtla
ciabatta şekil vermesi zor bir hamurdur. bildiğimiz somun gibi yapsanız, hamur yayılıp, terlikimsi bir form alır.
yani hamur yayılıp terlik formu aldığı için, ekmeğin adı terlikten gelir.
gerisi beni aşar. - Adsız25 Nisan 2013 00:36hocam 'çaput' ihtimali hiç mi yok? ayaklarına sardıkları bezlere de çaput derler köylüler.YanıtlaYanıtlar
- Fonetik olarak çaput bana da çok yakın geliyor.
- Yanıtlar
- mantıksız değil. Çabata - ıhlamur ağacının kabuğu lif haline getirilerek örülerek yapılan ayakkabıdır. bir nevi ayağınızı sarmış gibi oluyorsunuz. bu bağlamda çabata / çaput mantıklı görünüyor. Bkz: http://www.google.com.tr/imgres?um=1&hl=en&biw=1295&bih=674&tbm=isch&tbnid=lvQOJf6RxXeiNM:&imgrefurl=http://luiza-m.narod.ru/smi/tarih/12-chabata.htm&docid=6r33FLwbOImYOM&imgurl=http://luiza-m.narod.ru/smi/tarih/resem/chabata4.jpg&w=160&h=400&ei=8IJ5UfTRFMneOfGxgKAB&zoom=1&ved=1t:3588,r:1,s:0,i:80&iact=rc&dur=345&page=1&tbnh=193&tbnw=82&start=0&ndsp=20&tx=39&ty=105
- Tolga25 Nisan 2013 09:03TDK sozluk "çapıt" icin koylulerin ise giderken ayaklarina sardiklari aba parcasi diyor. (bkz. http://www.tdkterim.gov.tr/ttas/?kategori=derlay&kelime=%E7ap%FDt)Yanıtla
- Adsız25 Nisan 2013 13:30Italyanlar fis e takilan coklu elektrik prizlerine de "ciabatta" diyolar..terlik ve ekmek disinda =)Yanıtla
- Adsız25 Nisan 2013 14:111-)Şıpıdık-şıpıdık terlik.Türkçe bir betimlemedir.Yanıtla
2-) Şapoşnikov ;Bir Sovyet komutanıdır.İsminin anlamı, pabuçcuoglu.Şapoş kelimesi ,Rusca'ya ;Türki lisan'dan geçmiş. - Adsız25 Nisan 2013 17:06Abdülkayyum Nasiri'nin Lehçe-i Tatari ve Radloff'un Opıt Slovarya Tyurkskih Nareçiy sözlüklerinde çabata kelimesi geçer.Yanıtla
- Adsız26 Nisan 2013 14:40'' Ama bu derece damardan bir etkileşim olması için ya Tatar kültürünün İtalyanlar ve İspanyollar nezdinde ciddi bir çekim gücü olması lazım, ya Tataristandan birtakım ticari ürünlerin yoğun olarak Batı Akdeniz’e sevkediliyor olması lazım. Sanki “ıhlamur ağacı kabuğundan yapılmış köylü çarığı” ciddi bir ticaret kalemi olamazmış gibi geliyor bana.''Yanıtla
Tırnak içindeki paragraf ;Makale'den alıntılandı.
Google çeviri programında ;İngilizce ayakkabı yani shoe ile Çince ayakkabı'nın telaffuzları birbirine çok benziyor.
bu derece damardan etkileşiminin izahı ne ?.Hatta Çinliler ve İngilizler bir-birleri ile hiç etkileşime geçmedikleri dönemler de bile kendi lisanlarınca ayakkabıya;ayakkabı demiyorlar mıydı ?.
Ayriyeten ve İlaveten ,bu konuyla ilgili zayıf ihtimaller
1-)Yahudilerin şabat günü yani cumartesi günü yasak ve kuralları ile bir ilgisi olabilir mi ?.Faraza; Cumartesi günü ayakkabı giymek günahdır ;O'nun yerine hile-i şer'iye mukabilinden ;ayakkabı ve ya terlik benzeri bir şey icat edilip;giyilmesi.
2-)Bizim kültürümüzde,ekmeği, ayakkabıya benzetmezler;fakat ,dil'i ,ayakkabıya benzetirler.Dilin pabuç gibi oldu.Cümlesindeki gibi.Belki de,bazı lisanlar arasında dil ve ayakkabı kelimelerinin yolları keşiyor.
3-)Ayakkabı ,Yunanca telaffuzda .Paputsi.Baştaki P harfi ,İspanyolcada z harfine dönüşmüş olabilir. - Adsız26 Nisan 2013 23:55bizim köyde de (kırıkkale'nin bir köyü) ayağa giyilen bazı şaylere "çapıt" denirdi hocamYanıtla
- Bu kelime чёбот veya чобот (çobot) şeklinde Rusça'da. En eski yazılı kayıt 1486'ya ait.Yanıtla
- Adsız27 Nisan 2013 17:00yüksek-Fransızca karşılığı savate aynı zamanda fransız kickboxunun adıdır.Yanıtla
- Adsız1 Mayıs 2013 03:49türkçede 'lümpen ' diye telafuz edilir, aslı almancada 'lumpen' dir. paçavradır.paçavraları eskiden bulaşık bezi olarak kullanırlardı. 'lumpen' bulaşık bezi demek,iktidarın bokunu püsürünü temizleyen idraksiz salak anlamında kullanmış zamanında alman sosyalistler tarafından..Yanıtla
- Yolum Düştü22 Mayıs 2013 18:28Çaput doğru yönde bir ipucuysa gayet başarılı bir imetav örneği olarak tarihe geçebilir bu yazı ve yorumları.Yanıtla
imetav (Pavet de Courteille): crowdsourced etymology in Anatolian Internet Turkish. possibly derived from "imece etimolojik av". first recorded usage circa 2013. - Amon Min8 Haziran 2013 22:35Benim gibilerin göremediği bir işareti sayısız google taranmış kitaplarda basitçe aratılan referanslardan birkaçı belki size verebilir keşif çalışmanızda. Belli ki zapatonun kökeni üzerine önceden derince kafa yorulmuş, belki siz mutlak bir yere varabilirsiniz, iyi şanslar dilerim.Yanıtla
http://books.google.com.tr/books?id=-O4yw3oVRgUC&pg=PA233&dq=etymologie+zapato&hl=en&sa=X&ei=hH6zUbmOJMbBPMangIAP&ved=0CDIQ6AEwAQ#v=onepage&q=etymologie%20zapato&f=false
http://books.google.com.tr/books?id=SRPVgBfSrdMC&pg=PA229&dq=zapato+magnum&hl=en&sa=X&ei=uYCzUeb2BcnlPLmsgLAG&ved=0CC4Q6AEwAA#v=onepage&q=zapato%20magnum&f=false
http://books.google.com.tr/books?id=ZnoGAQAAIAAJ&q=etymologie+zapato&dq=etymologie+zapato&hl=en&sa=X&ei=hH6zUbmOJMbBPMangIAP&ved=0CEgQ6AEwBA
Saturday, April 20, 2013
Tomurmak, tomurcuklanmak
7 yorum:
- Adsız20 Nisan 2013 17:55"Word Histories and Mysteries; from Abracadabra to Zeus" isimli bir kitap var, okuması inanılmaz zevkli, American Heritage Dictionaries editörlerinin marifeti. Tabii Sevan daha iyi bilir söz konusu kitaptaki bilgiler sahih midir değil midir ama ben keyifle okuyorum. Şu adresten (beleşe elbette) güzelce indirilip okunabilir: (9 mb'dır): http://bookos.org/book/1443329/1bffbcYanıtla
Oradan 'Ballot' maddesinden alıntı:
"The earliest meaning of ballot in English is “a small ball used to register a vote.” The source of the English word was Italian ballotta, the diminutive form of balla “ball.” In order to prevent others from learning who had cast which votes, those voting would drop balls into a box or other container. When yea and nay votes were recorded with different colored balls, a black ball was often used to register a negative vote. This practice gave rise to the verb blackball, recorded in English from the eighteenth century, meaning “to exclude someone from membership by a negative vote.” The Italian word balla is ultimately of Germanic origin, and is thus kin to the English word ball. A word ancestral to English ball, “spherical object,” is not attested in Old English, however. Old English does attest a closely related word, beallucas, meaning “testicles,” source of the rather vulgar modern British slang bollocks. Some scholars suggest that Old English did have a word *beall, which would have developed into Modern English ball, but the Old English word has simply not shown up in any surviving texts. Although linguists usually do not like to postulate unattested forms for real languages such as Old English, nevertheless they sometimes must. Our knowledge of ancient and medieval languages usually depends upon written records, and since we possess only a fraction of the many manuscripts that must have been written in the past, we can expect that a few words have fallen through the cracks." - Selam Sevan,Yanıtla
Bu güzel ve detaylı araştırma için çok sağol. Okudukça eğleniyorum. Phallos şişkinlik, ereksiyon halindeki penis için phallocampsie demek daha doğru olabilir. Kamptô Yunanca'dan gelen eğrinti.
Ne dersin ?
Sevgiler, - Yazının başlarında ball kökünün Almanca'dan geldiği Roma döneminde bulunmadığını yazmışsınız, son kısımda ise fallus'un Yunanca olduğunu... Burada bir zamanlama hatası yok mu?YanıtlaYanıtlar
- Kök Hintavrupai, dolayısıyla en geç MÖ 4. binyılda mevcut olması gerekir. Bu kökten gelen bir sürü türevden biri olan Almanca Ball "takım oyununda kullanılan top" anlamında, muhtemelen kavimler göçü esnasında, diğer Avrupa kültürlerine yatay geçiş yapmış.
Mesela Fransızcada direkman halk Latincesinden türeyen bir sürü /f/li türev var. YANISIRA Ortaçağda Almancadan alıntı olan /b/li balle, ballon vb. gibi sonradan çıkma biçimler var.
- Adsız23 Nisan 2013 22:58Sevan Abi, sağol varol, her zaman olduğu gibi bizi yine şaşırttın, birbiriyle hiç alakasız görünen kelimelerin anlam olarak aslında birbirinin aynısı olduğunu ortaya koydun, Abi ben biraz italyanca ile alakadarım, ortensia nasıl olmuş da ortanca olmuş ya da tam tersi?Yanıtla
- farsça'da da türkçe "toplu"dan alıntıyla gürbüz çocuklara "topolu" deniyormuş.Yanıtla
- Sevan Bey polo denen oyun benim bildigim bir topla oynanan en eski takim sporu ve hintcedeki pulu kelimesinden geliyor. bu acidan bakinca ball kelimesi de pulu'dan gelmis ve almanca'ya da yine hintce'den gecmis olamaz mi?Yanıtla
Wednesday, April 10, 2013
Kürtçe dersleri: kirve, tırsmak, şıh, isot, dürbün
Kirve’nin aslını dün Süryani arkadaşlar uyarınca fark ettim, daha önce nasıl uyanmamışım vallahi hayret. İngilizce godfather, Fransızca parrain dedikleri vaftiz babasının Süryanicesi karîvo imiş. İki temel kuralı bilince sözcüğü tık diye tanıyoruz. BİR, tüm Arami lehçelerinde (ki Süryanice bunlardan biridir) ikibin seneden beri sessizlerin sızıcılaşması kuralıdır. Yani b, p, k, d, t yazılır ama v, f, x, dh, th okunur. İKİ, modern Süryanicede uzun /a/ sesinin /o/ya dönüşmesidir. Yani elif yazılır /o/ okunur. Sözcüğün aslı karîbâ nitekim, kalın k ile k-r-y-b-a ܩܪܝܒܐ yazılıyor. Arapça karabet (yakınlık), akraba (yakınlar), takriben (yaklaşık olarak) vs’den gayet iyi tanıdığımız bir kelime. Arapça karîb قريب “yakın” demektir. Jastrow da klasik Aramice karîbâ קַרֵיבָא için “near, related, relative” demiş.
Türkçeye Kürtçe üzerinden girmiş olduğu muhakkak. 1960’lardan eski hiçbir Türkçe kaynakta rastlanmadığına göre, umumi dile girmesi oldukça yakın tarihli bir şey. Güneydoğuda Müslüman çocuğu sünnet töreninde bir Hıristiyan komşunun taşıması adettenmiş. Ya da bana öyle anlattılar, bildiğim bir konu değil. Sözcüğün de o şekilde aktarılmış olması gerek.
*
Tırsmak fiilini ben galiba 1990 civarında
ilk kez duydum. Türk basınında bulabildiğim en erken örnek 1991’de Milliyet’te.
Gırgır-Fırt ekolünden karikatürist Ergin Ergönültaş yeni çizgi dizisindeki
hikâyeleri “kimileri acıklı, kimileri gülünç, kimileri tırsınç” diye tanıtmış.
Eminim Gırgır’da bundan biraz öncesi de aranırsa bulunur. Kentli diline iyice
yerleşmesi Metin Kaçan’ın 1995 tarihli Ağır Roman’ından sonra.
Farsça tarsîden
korkmak, Kürtçe tirsîn korkmak. Hangisi? Şüphesiz Kürtçe. Çünkü
1980’lerde Farsçadan Türkçeye kültürel etkileşimin koşulları mevcut değil.
Gırgır kuşağının karikatüristleri okulda Farsça mı öğreniyorlar? Tatile İran’a
mı gidiyorlar? Tahran televizyonu mu izliyorlar? İstanbul sokaklarında Farsça
argo patlatınca havalı mı oluyorlar? Yok.
*
Şayx tabiikine Arapça. Arap kültürünün
en karakteristik kavramlarından biri. Şayx veya şeyx veya şeyh
biçiminde Türkiye Türkçesinin bilinen en eski günlerinden beri bolca
kullanılmış. Burada bir sorun yok. Ama bir de sözcüğün özellikle Alevi ve
Türkmen çevrelerinde tercih edilen şıx veya şıh biçimi var. Burada tanık
olduğumuz hadiseye monophthongisation deniyor, valla öyle, yani /ey/ gibi
bileşik bir seslinin /ı/ veya /î/ gibi basit bir sesliye dönüşmesi. Bana öyle
geliyor ki bu şekil Türkçenin mutfağında pişmemiş, Kürtçe şêx biçiminden
alınmıştır.
Sözcüğün
orijinal coğrafi yayılımı buna işaret ediyor. Ama sonradan kafa karıştırıcı bir
şey olmuş, 1946’lara doğru İçişleri Bakanlığı memleketin dört bucağında şeyh’li
olan yer adlarının pek çoğunu şıh’la yazmaya karar vermiş. Ortalık karman
çorman olmuş. Alevi ve Türkmenlerin semtine bile uğramadığı yerlerde şıhlarla
karşılaşıyorsun.
Daha
beterini söyleyeyim. Adında şeyh olan yirmiden fazla yer adını 1930’lu yıllarda
memleketi laikleştirme kampanyası çerçevesinde Işıklar diye düzeltmişler. Bugün
Türkiye’nin dört yanında adı Işıklar olan yerleri deş, aşağı yukarı hepsinin
altından Şeyhler çıkar.
Türkçede
eski Bektaşi geleneğinde (belki de Bayrami, emin değilim) “tarikat önde geleni”
anlamında kullanılan ışık kelimesi vardır. Şimdi aklıma takıldı, acaba o da
şeyx’ten bozma olabilir mi diye.
*
İsot meselesi iyice kabak tadı verdi.
2009’da Taraf’ta bu konuda bir yazı yazmıştım. Onyüzbin milyon Kürtten edep
yoksunu kınama mesajları alınca anlaşıldı ki çağdaş Kürt ulusal kültürünün en
hassas kutsallarından birine dokunmuşuz farkında olmadan. Acep ben mi yanılıyorum diye tekrar tekrar
araştırdım. Sorry, yapacak bir şey yok. İsot Kürtçe değil, Türkçe. Türkçeden
Kürtçeye geçmiş olmalı. Ha, şehirli Türkçesinde unutulmuştu da, yakın tarihte
Urfa çarşısında yeniden keşfedildi derseniz anlarım. Muhtemelen öyle olmuştur,
evet. Ama nihai kökenin Türkçe olduğuna dair en ufak şüphem yok.
1501
tarihli Cami-ül Fürs’te karabiberin Türkçesi issi ot diye geçiyor. Sinle yazılmış, yani ıssı değil issi; nitekim
bugün ısı, ısıcak, ısınmak filan diye bildiğimiz sözcüğün Türkçe aslı isi veya
issi’dir. Cami-ül Fürs Farsça-Türkçe sözlüktür, yüzlerce sene medreselerde ders
kitabı diye okutulmuştur; özenli ve geniş dil hakimiyetine sahip (fakat
isimsiz) bir müellifin eseridir. Sözüne güvenilir.
II Bayezid
(1480-1512) devri kanunnamelerinde issi ot iki üç defa geçiyor. Yine karabiber
anlamında tahminen; çünkü o devirde henüz kırmızı-yeşil biber Amerika’dan bu
taraflara gelmemiş. Daha 19. yy’a dek gelmeyecek.
Türkçenin
gelmiş geçmiş en muazzam sözlüğü olan Meninski sözlüğünde (sene 1680) yine sin
ile issi ot, bu sefer “zencefil” anlamında. Galiba alelumum ağzı yakan her
türlü baharata issi ot demişler.
1876
tarihli Ahmet Vefik Paşa sözlüğünde ‘biber’ maddesi altında ilk kez bildiğimiz
yeşil ve kırmızı biberden söz edilmiş. Türkîde bu nesneye ıssı ot denir diye
açıklamış paşa. Bu sefer sad ile ıssı.
*
Bir kalem
savaşçısı da Kürtçe dürbün sözcüğünü bilemedim diye cehaletime tükürmüş,
sonra hızını alamayıp soykırımdan girmiş, annemin ve diğer dişi akrabalarımın
hatırını sormuş.
Benim
bildiğim bu nesneyi 16. yüzyılda Avrupalılar icat etmiştir. Osmanlı ülkesine
1570’lerde filan gelmiş olmalı. Dûr-bîn tabiri bundan kısa bir süre sonra zuhur
ediyor, Frenkçe télé-scope (uzak-gören) sözcüğünün birebir Farsça çevirisi.
Öz-Farsçada o tarihte yok böyle şey (daha doğrusa var da anlamı bu değil, “uzak
görüşlü kişi” demek). İstanbulun kültürel avangardı tarafından, zamanın modası
gereği Farsçalaştırılarak uydurulmuş.
1930’lar olsa uzgörüt derlerdi belki. Yahut 1890’lar olsa nazirül baide.
Tahayyül
edebiliyor musunuz komikliği: “Frenkler bir alet-i cedide icat eylemişler, dur
bakalım bizim Hazro’daki nenelere soralım bunun Kürtçe adı neymiş.”
*
Toparlayalım.
Kürtçe ve
Farsça, tıpkı Kürtçe ve Zazaca gibi, akraba dillerdir. Pek çok ortak veya
benzer sözcüğe sahiptirler. Ama ayrı dillerdir. Farsçadan alınan bir sözcük,
“ha Farsça ha Kürtçe ne fark eder” kontenjanından fahri Kürtlüğe kavuşmaz.
Almanca,
İngilizce ve Holandaca da akraba dillerdir. Pek çok ortak ve benzer sözcüğe
sahiptirler. Ama bundan istimbotun Almanca olduğu veya Heil Hitler’in İngilizce
sayılması gerektiği sonucu çıkmaz. Bu sonucu çıkaranların cahilliğine
hükmedilir. [Heil Hitler’in İngilizcesi Holy Hutter olur, bu arada.]
Türkçede
halen kullanılan 1100 civarında Farsçadan alıntı sözcük vardır. Eskiden daha da
fazlaydı. Türkçedeki Kürtçe alıntıların sayısı, zorlasan 20-30’u geçmez.
Bunların da üçte ikisi dile son 20 yılda girmiş sözcüklerdir.
Biz
Kürtleri buna rağmen gene severiz. Son otuz yılda verdikleri mücadeleyle bu
memlekete, kanları pahasına, büyük hizmet etmiş olduklarına inanırız.
“Kürdistan” tabirini, otuz seneden beri her ortamda kullandığımız gibi halâ da
çatır çatır kullanırız. Oralarda gezmekten ve onların misafiri olmaktan zevk
alırız. Memleketteki Kürt tarihinin ve kültürünün izlerini ortaya çıkarmak
için, hotzotla değil, bilgiyle, araştırmayla, emekle çaba gösteririz.
Velakin,
Kürtler arasındaki mankafa cahil sayısının, Türklerinkinden az olmadığını
görerek üzülürüz.
16 yorum:
- Hocam elinize sağlık her zaman olduğu gibi çok iyi yazmışsınız. Bilmiyorum yazdınız mı ama zazaca ile ilgili fikirlerinizi merak ediyorum. Başka yazılmış dorğu bulduğunuz kaynak varsa seve seve okurum ama sizin kaleminizden de okumak isterdim.Yanıtla
- Kürdlerle ilgili böyle yazılar yaz sen, diline issi otu sürecekler :) Biraz da biz kürdleri övsen ne olur ya...Yanıtla
Yanıtlar
- Adsız13 Nisan 2013 06:17Sevan biz kürdleri eleştirmeli hem de daha fazla eleştirmeli. Biz kürdlerin dostlarımızın eleştirilerine ihtiyacı var. Bizde giderek cahaleti erdemleştirme gibi tehlikeli bir eğilim ortaya çıktı ve bu eğilim giderek sistemleşmeye başladı.Özellikle kürd siyasetçilerinde ittihatçı-kemalist tipini taklit sözkonusu. Bu tip hotzotçu-bildiğim bildik çaldığım düdük tipidir. Resmi bir ideoloji oluşturma çabaları... Henüz ortada somut elle tutulabilir bir sonuç elde etmedikleri halde çok büyük başarılara imza atmış küstahlıkları...İnsanı çileden çıkartan şımarıklıklar...
Veselam biz kürdlerin manzara-i umumiyesi böyle. Bu demektir ki,dostlarımızın sert eleştirilerine oldukça ihtiyacımız var.
- Adsız11 Nisan 2013 00:30Sevan hocam gönül isterdi ki Kürtler'de bu mitolojik milliyetçilik az olsun ama pkk hareketi istemeden de olsa side effect olarak bunlara neden oldu. :-) Özür diliyoruz bazıları adına. Bu tür çalışmaların da devamını bekliyoruz. Tabi Kürdistan'a da.Yanıtla
- Adsız11 Nisan 2013 10:35'' Son otuz yılda verdikleri mücadeleyle bu memlekete, kanları pahasına, büyük hizmet etmiş olduklarına inanırız. '' Halt etmissiniz Sayin Nisanyan!Yanıtla
- Dün KCK duruşması vardı Bursa Adliyesinde.. Toplaşanlara biraz bakıp kulak verince,ekserisinin, Türklerin 30'lardaki 40'lardaki hastalıklı ruh haline sahip oldukları gözlemlenebiliyordu..Yanıtla
Eh.. Normaldir.. Geçecekler onlarda bizim geçtiğimiz yollardan ancak bu süreci çabuk atlatırlar umarım.. Zira bu halleri çekilecek gibi değil..
En net yorumu da kapıda bekleyen bi polis yaptı... Türklerin cenabet gezdiği yerde Kürtler....) :)
Yanıtlar
- Irafan bey terakki eylemis turklerden bahsediyor, bir o bir de biladeri galiba. ben ortada yuksek dozda irkcliktan muzdarip turk tayfasindan bol baska bir sey goremiyorum. turklerin 30 laradaki hali de 2013 deki hali de budur. ustelik bu koca bir imparatorlugun verasetini uzerlerine alip 100 yillik bir cumhuriyete, devlete, okullara, kurumlara, enstutulere, takir takir kullandiklari dil, tatmin etmeledikleri milli hissiyat kalmayan bir zaman dilimine ragmen boyle. peki ya kurdler? kurdlerin cehalet icinde apo nun zirvalarinin pesine dusmus olmalari bile turklerin bunca imkan icinde yerlerinde saymasindan bin kat hosgorulebilir bir durum. insan bu kepaze halllerine bakip, buna ragmen bu kadar arogant olmalarina dair ne diyecegini sasiriyor, allah mustehaklarini versin , becerise ilsah etsin demekten baska bir lafim yok.
- "seyh / şıh" daki ilişki, "züleyha / zeliha" daki ile aynı mı acaba?Yanıtla
- Adsız17 Nisan 2013 20:20Studies on the Turkic World, A Festschrift for Professor St. Stachowski on the Occasion of His 80th Birthday, edited by E. Mańczak-Wohlfeld and B. Podolak, Kraków 2010: 131–138'de Hatice Şirin User isot'un etimolojisi ile ilgili aşağıdaki görüşü ileri sürüyor:Yanıtla
Ttü. ve ağızlarında “acı biber” karşılığında kullanılan isot, yaygın inanışın (< ıssı ot “sıcak ot”) aksine ıstı ot “kokulu ot” < ıssı ot < ısot < isot gelişmesiyle Eski Türkçenin “koku” anlamlı sözcüklerinden biri olan *ıys’tan gelişmesi daha olası görünmektedir (is “koku” için bkz. Sevortyan 1974: 380–381; Egorov 1964: 76, Tenişev 1997: 370–371). - Adsız18 Nisan 2013 21:51şu an azerbaycan'dayım ve burada halen günlük hayatta karabiber'e issi ot (isot) denilmekte. Sıcaklık yerine issilik veya istilik kelimesi kullanılıyor. Sizin savınızı doğrular nitelikte.Yanıtla
- isilik olmak olayı da burdan geliyor o vakit. o da sonuçta sıcakla ilgili birşey. etimoloji gerçekten kafa açıyor. teşekkürler.Yanıtla
- heil hitler'deki heil'in ingilizcesi holy degil, hail bu arada:Yanıtla
http://dict.leo.org/forum/viewUnsolvedquery.php?idThread=275003&idForum=1&lang=de&lp=ende - Anadilim Kürtçe ve biz bibere biber -i seslisini biraz uzatıyoruz- diyoruz. İsotu ilk defa okulda arkadaşlarımdan duydum . Batman'da isot kelimesi pek kullanılmaz. Biber kelimesi Kürtçe olduğunu da düşünmüyorum muhtemelen İngilizcedeki pepper dan geliyordur. Nitekim daha bir sürü meyve ve sebze adı batı dillerinden dilimize geçmiştir çünkü bizim normal ekosistemimizde onlar yok buralara sonradan getirilmiştir. Biz Kürtlere batı etkisi Türkiye üzerinden geldiği için haliyle bu etkiler Türk mutfağından harmanlanmış biçimiyle bize ulaşmıştır. Bütün bu etkiler, Kürt kültür ve medeniyetine paha biçilmez katkılar sunuyor ve millet olarak var olma dinamiklerimizi besliyor.Yanıtla
- sorun biber, isotun issi ot şeklindeki fonetikten formatlandığı da doğru olabilir, ancak bazı tereddütlerim var. Batıdan gelen sözcüklerin önce Rum, Selçuklu işgalinden sonra Türkler üzerinden Kürt topraklarına ulaştığı doğru, seyir içinde ağızlara göre şekil almaktadır, buraya kadar müttefikiz. 1500 lü yıllarda Türkiye'ye biber adı ile giren bu nebatat cinsine Yozgatın veya Niğde'nin hangi yaşlı Türk kadınına götürülüp ısıot adlandırmasıyla taltif adildi? Düşünelimki bununla ilk tanışan Dede Korkut torunu bir yaşlı Türk amcası veya ninesi ısınınca böyle bir adı yakıştırdı ve tuttu.Yanıtla
Aynı mantık metodolijisinden hareketle biber olarak bu coğrafyada yer edinmeye çalışan bu belalı bitkinin Hazrolu Kürt kadının ağzını yakınca yakan anlamına gelen "sotin" fiilinden müştak böyle bir adlandırma olamaz mı? Varsın onlar, Türkler, issi ot (ısıot) desin, ama bizde de (Kürtlerde) ses benzerliği dışında bir müştereği olmayan isot (yakıcı, yakan) orijini bize ait dursun. Selam ile
Yanıtlar
- "Tobacco"'ya tütün demek nasıl akıllarına geliyorsa aynı biçimde geliyor.
Bu mantığa göre Amerika'da bulunma hiç bir şeyi adlandıramamamız gerekiyor.
Şu saydıklarımın hepsi ve dünyada bilinen yeşillik ve yemişin 2/3 Amerika'dan gelme.
Mısır(Darı) , Tütün , Domates , Biber(İsot) , Kabak yürür gider.
Arapça 'allah'a bağlayanlar da var, germenic kökenli olduğunu söyleyen de (fransızca voilà gibi).
Sizin fikriniz?
Özellikle Portekizler kelimeyi çok geniş bir coğrafyaya taşımış, İndonezya ve civarında konuşulan dillerde kelimenin seyrine ayrıca bakmak lazım.