Friday, November 23, 2018

Tanzimat ve reform


1727 tarihli klasik Vankulu Lugatine göre Arapça nazm نظم “inciyi ipliğe dizmek” ve tanzîm “aynı manaya gelir”. Yine nazm “şi’rde dahi nazmı lülü’den mehuzdur,” yani şiir anlamında kullanımı “inci dizmek” fikrinden türemiştir. Nizâm “şol iplikdir ki ona inci dizerler”. Daha soyut bir başka anlam vermemiş.
1680 tarihli Meninski sözlüğü tanzîm için mübalağatün-nazm demiş, yani nazm eyleminin vurgulu hali. Tanım: “bene ordinare, certê serie conjugere margaritas” – inciyi iyi ve düzgün dizmek. Meninski Arapça kelimelerde önce sözcüğün klasik ve asıl anlamını verir, ardından fiili kullanımdaki ek anlamları Abraham Golius’un 1653 basımı anıtsal Lexicon Arabico-Latinum’undan aktarır. Golius “dirigere, disponere” demiş. Yani “düzeltmek, düzene koymak” gibi daha geniş anlamlar da kelimenin içinde eskiden beri mevcutmuş.
Osmanlı'da 1839’da çıkarılan reform yasalarına verilen Tanzîmât-ı Hayriye adı esasında “hayırlı düzenlemeler” demek, fazla renk vermeyen bir bürokratik tabir. Vefik Paşa 1876’da bu deyimi “Nizama sokma kanunu” diye tercüme etmiş. Şemseddin Sami'de kavram biraz daha yerli yerine oturmuş görünüyor. 1901 tarihli Kamus-ı Türki'de tanzimat “umur-i idarenin muntazam bir hale vaz’ı ve bunun içün ittihaz olunan tedabir ve icraat, ve ıslahat, tensikat” olarak açıklanmış.
1843 tarihli Bianchi sözlüğünde Fransızca réforme karşılığı “yeni nizam, nizam-ı cedid, tashih-i nizam” gibi dolaylı ifadelerle verilmiş, ancak Osmanlı devletinde son zamanlardaki değişiklik hareketi anlamında reform’a tanzimat-ı hayriye denildiğini belirtmiş. 1891 tarihli Tıngır ve Sinapyan sözlüğü daha net: Réforme = tanzimat, ıslahat. Şemseddin Sami Bey’in 1905 tarihli Lugat-ı Fransevi’si bu iki deyime üçüncü olarak tensikat’ı eklemiş. Islahat, salah’tan “iyileştirme, sağaltma”.  Tensikat, nesak’tan “sıraya dizme, düzenleme”. Hepsi de Arapçadan.
*
Elalem reform yapar biz ancak düzenleriz diyecek miyiz? Demeyeceğiz. Desek haksızlık olur. Çünkü reform da pek farklı değil.
Latince reformare fiili Augustus zamanından itibaren görülüyor. Lewis & Short sözlüğündeki örneklerden, Ovid’de “dönüştürmek, başka şekle sokmak”, İncil Vulgate çevirisinde “başkalaştırmak, dönüştürmek”, Seneca’da “düzeltmek”, Eutropius’ta “(bozuk şeyi) yeniden yapmak”. Bin yıl geçiyor. Ortaçağ Latincesinde beliren yeni bir anlam, “yasal düzenleme yapmak, kanun koymak”. Birkaç yeni türev: reformatio “bir tür yasal düzenleme, tüzük”; reformator “özel yetkili yargıç”, reformamentum “teamüle aykırı yeni kanun, bidat”. Du Cange’ın muhteşem bir eser olan 1678 tarihli Orta ve Yeni Latince sözlüğü, 13. ve 14. yy’lardan nefis örnekler vermiş. Dikkat buyurun, tüzük’teki düzmek fiili ile inci dizmekteki dizmek fiili Türkçede de ortaktır.
Latincede reforma yok. Fransızca réforme ilk kez 1625’te, İngilizce reform 1663’te kayda geçmiş. Her iki dilde anlamı gayet spesifik: “bir kurumda, özellikle dini bir kurumda, bozulmuş olan düzeni yeniden kurmak” – rétablissement de l'ancienne discipline dans une maison religieuse. İlk dönemde daima ahlaki disiplin, takva, sıkı düzen gibi kavramlarla birlikte anılıyor. Belki bilirsiniz, belalı çocukları gönderdikleri ıslah-evine İngilizcede hala reform school denir: anafikir bu. Bir başka şaşırtıcı bir bilgi, 1517’de başlayan Protestan reformu için ‘reform’ adı ilk kez 1660 yılında kullanılmış. Masrafları kısma, maliyeye çeki düzen verme anlamında refom ilk kez 1713; hemen ardından, 1715’te Fransa’da para biriminin ıslahı anlamında moneter reform.
Bugün bildiğimiz “siyasi kurumları ıslah etme” anlamı ancak 1790’larda, Fransız ihtilali ertesinde öne geçmiş görünüyor. 1795’te Burke yeni ABD anayasasını “büyük reform zannediyorlar” diyerek aşağılamış; ki sanırım bundan, ‘reform’un o tarihte bazı çevrelerde revaç gören bir kavram olduğu sonucu çıkıyor. 1810 ve 20’lerde “parlamento reformu” tartışmaları İngiltere’yi çalkalamış; seçim sistemini kökten yenileyen 1832 Reform Act ile siyasi bir patlamanın önüne geçilmiş. “Devrim mi reform mu” şeklindeki meşhur ikilem de o tarihlerde piyasaya çıkmış görünüyor. Fransızlar üst üste ihtilal (révolution) yapıp birbirini boğazlarken İngilizlerin aynı hedeflere akıllı uslu Reform Yasası yoluyla ulaşması çoklarınca takdir edilmiş, kimilerince yetersiz bulunmuş. İnsanlara iki yüz sene tartışacak mevzu çıkmış.

Yani pek öyle siyah beyaz ikilemler yok insanlar aleminde. Kavramlar yavaş yavaş oluşuyor, olmadık tesadüflerle şekil alıyor, zamanla beklenmedik rotalara girebiliyor. 

5 comments:

  1. "bene ordinare, certê serie conjugere margaritas" Margarita kelimesinin papatya dışında bir de inci anlamı da mı varmış hocam? Sanki çiçek toplamak ve sıraya dizmek (çiçekçi tabiriyle aranjman) gibi duruyor. Konunun dışına çıktık ama..

    ReplyDelete
  2. Son zamanlarda blogunuzu takip etmeye başladım ve Kelimebaz yazılarını özlediğimizi hatırladık Sevan bey. Ara sıra yazarsanız güzel nostalji olabilir. Teşekkürler

    Haldun Gülboy

    ReplyDelete
  3. Sevan bey

    https://www.kitapyurdu.com/kitap/uluslarin-dususu/325768.html

    İktisatçı Daron Acemoğlu "Ulusların Düşüşü" kitabında, her ne kadar tarihsel süreç içersinde kalmaya özen göstermişse de, geleceğe projeksiyon tutmak adına yaptığı kitabın son bölümündeki yazdıklarında, kurumların güçlendirilmesini savunuyor, fakat bunun aynı anda kapitalizmi daha da hırçınlaştırdığına değinmiyor, pas geçiyor.

    Sizce, Daron Acemoğlu, holdinglerin hegemonyasını savunan tipik bir kapitalist mi? Plütokrat mı?

    ReplyDelete
  4. Türk bir kadınla evli, 3 yıl Türkiye'de yaşamış bir yabancının gözünden Türkler:

    1) Benmerkezcilik

    2) Sorumluluk eksikliği

    3) Dedikodu ve kötülük

    4) Tabular ve toplumsal yaşam üzerindeki dini etkiler

    5) Kamu görevlisinin hesap verme sorumluluğunun olmaması

    6) Yaygın kadın düşmanlığı, azınlıklara hoşgörüsüzlük, şoven milliyetçilik ve açık faşizm

    7) Yeni mimari

    8) Çöp

    Bu sekiz başlık altında birer paragraflık açıklamalar yazmış. Detayları şu adresten okuyabilirsiniz:

    https://seyler.eksisozluk.com/turk-bir-kadinla-evli-ve-3-yil-turkiyede-yasamis-bir-yabancinin-gozunden-turkler

    ReplyDelete
  5. "Tanzîm"den ve "nizâm"dan bahsetmişken, "Tanzîmât-ı Hayriye"nin "Nizâm-ı Cedîd"in bir devamı ve taammümü (umumileşmesi, genele yayılması) olduğunu söyleyebilir miyiz?

    ReplyDelete