Thursday, July 15, 2021

Boğaziçi Üniversitesi

Sonradan Boğaziçi Üniversitesi adıyla alelade bir üçüncü dünya ülkesi okuluna dönüşecek olan Robert College, tek başına Cyrus Hamlin’in idealizminin, yaratıcı dehasının, yirmi yıllık emeğinin eseridir. Dünya eğitim tarihinde eşine az rastlanan bir yeri vardır.

Çöküşü cumhuriyetin ilk yıllarında başlar. Maarif bürokrasisinin denetimine girer, büyümesi önlenir, ekonomik cendereye sokulur, “öğretmen” ve “müdür yardımcısı” kılığında faşist itlerle doldurulur. Nihayet 1969-1971’de “devrimci”-milliyetçi gençliğin azgın tezahüratı altında kamulaştırılır. İzleyen yıllarda bütün duvarları Atatürk ikonalarıyla kaplanır. Türkiye’nin tek iyi eğitim kütüphanesi olan kütüphanesinin yağmalanmasına göz yumulur. Kendi öğrencisini seçmesi önlenerek ulusal paçalın bir cüzü haline getirilir. Yan tarafına Yozgat Üniversitesi kalıplarından çıkma Yeni Kampüs eklenir.

Bugün yaşanmakta olan hadisenin geçmişini bilmeden bir halt anlayamazsınız. Yapı nasıl çürütüldü, nasıl altı oyuldu, neden şimdi son darbeyi vurup ele geçirmeye hazırlanıyorlar, bunlar hep havada kalır.

Her şeye rağmen Boğaziçi bir şeylerin simgesi olarak kaldı. Hatta o şeyler ülke çapında her cephede yenilip tek bir kaleye sığındıkça simgesel değeri arttı. Kısmen geçmişin anılarıydı imajı ayakta tutan. Belki de artık bir avuç kalmış Tanzimat entelijensiyasının Boğaziçi kampüsünün güzelliğine sığınma içgüdüsü, kim bilir?

Şimdi bütün ülkeyi istila eden dalga gelip o kalenin duvarlarına dayanmıştır. BÜ nedir ki, 200 tane Sütçü İmam Üniversitesinin olduğu yerde kimi ırgalar demeyin sakın. Yendikleri sınıfın ve tasfiye etmeye çalıştıkları zihniyetin son kalesidir. Sembolik değeri büyüktür. 1453’de üç duvar arasına sıkışmış Kostantinopol’ün kime ne zararı vardı? Ama onu ele geçirmelerini, tarihlerinin en şanlı vakası olarak hala kutluyorlar.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ideolojisidir yerlilik ve millilik. Şimdi bunun mantıki sonuçlarını yaşıyoruz.

18 comments:

  1. Kiymeti kendinden menkul sembollerinize tapinmaya devam edin. Yozgat Universitesi, Sutcu Imam Universitesi diye alaya almaya da devam edin. Hamaset, kibir, kucumseme ve hazimsizlik sizden beklenen.

    Yaslanmissiniz ama akillanmamissiniz.

    Eskimissiniz.

    Agzinizdan kopukler salyalar sacarak yari sarhos kafayla havlamaya tam gaz devam edin.

    Disi dokulmus itten zarar gelmez.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sutcu imam universitesi mezunuyum bogazicinde master yapiyorum. Bu basarimi gormezden gelmeyin lutfen
      Hem KSUluyum hem BUluyum. Bununla da gurur duyuyorum.Hem milli hem evrenselim dunya capinda bir ogrenciyim.

      Delete
    2. Yozgat Universitesi'nin, Sutcu Imam Universitesi'nin bir basarisi mi var bilmedigimiz, neden alay edilmesin? Bombos universiteler iste.

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
  2. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hacı çevikin Konya Kürtleri diye yeni bir kitabı çıktı...

      Delete
  3. Akademik özerklik ve kaliteye önem veren herkes Boğaziçi Üniversitesi kayyumunun görevden alınması haberine temkinli bir şekilde de olsa sevinirken bu üniversiteyi ‘alelade bir üçüncü dünya ülkesi okulu’ diye sınıflandırmak nasıl bir bakış açısının sonucu olabilir? Acaba Boğaziçi Üniversitesi hangi akademik kriterlere göre alelade bir okuldur? Öğretim üyelerinin akademik yayınları mı, mezunlarının elde ettikleri profesyonel veya akademik başarılar mı, yoksa üniversitenin dünya üniversite sıralamalarında elde ettiği yer mi? Elbette bunların hiçbiri değil; öyle görünüyor ki Boğaziçi sadece yazarın vakıf olduğu çok özel ve gizli kriterlere göre aleladedir. (Cyrus Hamlin’in nitelikleri ve Boğaziçi Üniversitesi’nin aslında ne kadar daha iyi olabilecekken geriletildiği apayrı konulardır.)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sizin gorusunuze gore Turkiye kacinci dunya ulkesi 1. mi 2. mi?
      Siz Turkiyeyi nerede goruyorsunuz da universitesinin 3. dunya ulkesi olmasi gercegini kabul etmiyorsunuz? Bu gercegi dile getirene karsi bir ofke sizde beliriyor.

      Bogazici Universitesinin bazen 200. olmasi bazi sirlamalara gore birakin bogaziciyi TRden ilk 500e universitenin girememesi bir basari midir? Universitenin dunya universite siralamasinda elde ettigi yer bu mudur? Buysa sizin basari kriterinizin gozden gecirilmeye ihtiyaci yok mudur?

      Delete
  4. demekki bogazici universiteside bir bok degildiki memleket hic bir zaman duzelmedi duzelemedi o kadar iste

    ReplyDelete
    Replies
    1. ..dedi -ki ekini bile kullanmayı bilmeyen âlim balta..

      Delete
  5. eksikleri yazının bütününü yokediyor, yıllardır Boğaziçi'nde her konuda süren eylemsellikten yazarımız tamamen bîhaber, oradan çıkan öğrencilerin, Heidelberg'ten asalet ünvanlarıyla felsefe doktorasını alan anarşistleri tanımaz, tilburg'ta sosyoloji çalışanları bilmez, kobane'de ölenleri işitmez, börekçideki aşk acısı ceken garson bile onlardan sorulur, neyse kazın ayağı öyle değil deyip, geçelim.

    ReplyDelete
  6. Eski mezunlarda görülen "okul bizim zamanımızda iyiydi, artık bozuldu" geyiklerinin antikemalizm soslu sunumu. Aynı muhabbeti Engin Ardıç da GSL için yapar.
    Övdüğünüz eski düzende RC ve Üniversiteye giriş geniş ulusal başvuruya ve rekabete açık değildi. RC Türkiye'deki en iyi okuldur doğru, ama 1970'te oradan mezun olmak (arka plandaki mesajınız olan) zamanında ülkenin en yetenekli öğrencilerinden olduğunuzu göstermez. Sizin zamanınızda yarış yoktu.

    RC kendi haline bırakılsaydı, yani Tevhid-i Tedrisat yasası uygulanmasaydı, İstanbul'da sadece gayrimüslimlerin ve varlıklı Türklerin kabul edildiği bir elit kulüp olarak kalırdı. Akademik olarak aşağı yukarı aynı işlevde olurdu (ABD'deki üniversitelere lisans öğrenimine gitmek için bir köprü). Bence bu el koyma konusunda sizi rahatsız eden şey artık çocuğunuzun RC'deki yerinin garanti olmaması, ulusal sınavda %0.1 derece almazsa sizin mezun olduğunuz okula parasıyla dahi girememesi.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ahmet bey, alkışlıyorum mükemmel yorumunuzu.

      Delete
  7. 1980lerde, Kennedy Lodge'da kalmıştım. Eski dergi ciltlerinden birini karıştırırken, 1910 tarihli bir dergide, 'Is there life on the moon' başlıklı bir yazı görmüştüm. Bu da böyle bir anı.

    ReplyDelete
  8. Tanzimat'ın dişe dokunur bir élite intellectuelle zümresi olsaydı, herhalde muvaffak olurdu. Netice itibariyle, mesela Rusya'da I. Petr'in 18. asrın bidayetinde gerçekleştirdiği muazzam dönüşümü, II. Mahmud 120 sene sonra dahi Türkiye'de yapamadı.

    Not: Sevan bey, yorumlarımı yayınlayın.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Anlamlı ve konuyla ilgili yorumları her zaman yayımlıyorum. Laf olsun, bir şeyler söylemiş olalım mantığıyla yazılanları siliyorum.

      Delete
  9. Affedersiniz ama Cyrus Hamlin’in idealizmine ve yaratıcı dehasına tüküreyim. 1860’lar Amerika’sında vatandaşı Siyahlar ve Kızılderililer mağara devri cehaletinde sürünürken, bilmem kaç bin kilometre mesafeden Türklere âşık olduğu için mi kurmuş o okulu? Cumhuriyet hükümetinin, -bendenizin de mezunlarından olduğu- misyon okullarının Osmanlı’nın çöküş devrinde oynadığı meşum rolü görmezden gelecek hali yoktu. Tabii ki zapt-ü rapt altına alınacak, kendilerini ilgilendirmeyen işlere burunlarını sokmayacak ve öğrenci olarak canlarının istediğini değil, sınavla gelmiş fakir Müslüman çocuklarını da kabul edeceklerdi. Zira burası bizim ülkemiz. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi’nden çok daha üst düzey okullarda yetişen D.Rumsfeld, R.Armitage, B.Menendez ve benzeri faşist itleri saymaya kalkarsam, epey uzun bir liste tutabilir. En iyisi herkesin kendi itine (ve işine) bakmasıdır.

    Türkiye’de eğitim kalitesinin 1950’lerden sonra bozulmaya başlaması Misyon okullarından tamamiyle bağımsız, nüfus-bütçe dengesizliğinden kaynaklanan genel bir sorundu ve ne Mekteb-i Sultanî, ne İ.T.Ü., ne de diğerleri Cyrus Hamlin tarafından kurulmamıştı. Bugüne kadar Elazığ Lisesi ya da Konya Lisesi mezunu olup, sular seller gibi Fransızca konuşan veya Fuzuli’den kasideler okuyan bir sürü yaşlı insanlar tanımışımdır. Asıl idealizm de oydu zaten. Gencecik insanların, hiç bir karşılık beklemeden, çok sınırlı imkânlarla ve gerçek bir adanmışlıkla Anadolu’nun dört bir yanına ışık götürmesiydi. Yoksa g...boklu Evangelist yobazlardan para toplayıp, eninde sonunda piyonu oldukları devletin sömürgeci-misyoner ajandasını eğitim kisvesinin altına gizlemek değil. Ha, Kolej’i severim bu arada. Nihayetinde iki Başbakan çıkarmıştır. Gerçi ikisi de ayrı ayrı memleketin içine sıçmışlardır ama olsun. O kadar kusur kadı kızında da olur.

    ReplyDelete
  10. Sevan bey merhaba efendim,
    Sizinle iletişime geçebileceğim
    başka bir yol bulamadım, affedin.
    Kendim bir akademik hekimim. Üniversitelerin
    tarihi ile ilgilenirken karşıma çıkan "learned profession" ve "learned man" terimlerini Türkçe'ye en iyi nasıl çeviririz? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.

    ReplyDelete