Saturday, March 23, 2013

Kımızın da kökü dışarıdaymış, tüh


Bir okur mektubu vesilesiyle tekrar çek ettim, kımız’ın kökeni hakkında kuşkuya yer yok, Türklerin öz ulusal içkisi de maalesef viski kola ve ice tea kadar yabancı bir mamul.
Arapça hâmız حامز ilk akla gelen olasılık, “ekşi” ve “ekşimiş süt” demek. Ama bu olamaz, çünkü, bir, h > k dönüşümünü açıklayamayız; iki, 10. yüzyıl Uygurcasında Arapça alıntı zor. Hem öyle olsa Kaşgarlı’nın gözünden kaçmazdı, Türkçe kadar Arapçanın da alimidir.
Arapçanın amcaoğlu olan Süryaniceye bakınca konu aydınlanıyor: xırıltılı xı ve sad ile xamıs ܚܰܡܨ “ekşi” veya “maya, mayalanmış hamur veya içecek”. Yahudiceye de aynen geçmiş, bugünkü telaffuzuyla xametz חָמְצ yazılıyor, “hamursuz bayramında yenmesi caiz olmayan mayalı hamur” anlamında. Baştaki x sesi Ortaasya Türkçesine daima /k/ olarak geçer.
Aramice/Süryanice kullanan İran Hıristiyanlarının 8. ve 9. yüzyıllarda Ortaasya’da son derece faal olduklarını, 760 küsur yılında Çin’in başkenti Xian’da bir piskoposluk kurduklarını, aşağı yukarı aynı yıllarda Uygur kağanlarının Nasturi mezhebinde Hıristiyanlığı benimsediklerini ve yüz yıl kadar o yolda yürüdüklerini biliyoruz. 9. yüzyılda Süryaniceden Uygur Türkçesine bir sürü dinî metin çevrilmiş. Oruc, namaz, çalap-çelebi ile beraber kımız da o günlerde Türkçeye ithal edilmiş olmalı.
Zaten o kadar berbat bir şey ki, kökü dışarıda olmasa şaşardık.

No comments:

Post a Comment