Thursday, May 2, 2019

Türkiye Türkçesi

Türkçede “Türkçe kökenli” sayılan kelimeleri dört kronolojik grupta mütalaa edebiliriz.
ETü: Orta Asya Türkçesinden miras olanlar. Yani 1070’li yıllara dek yazılı kaydı bulunanlar.
OTü: Türkiye Türkçesinin ilk yazılı eserlerinin verildiği y. 1300 yılını izleyen yüz yılda belirenler. Hemen hepsi aynı zamanda Kıpçakçaya, büyük bölümü aynı zamanda Harezm ve Çağatay Türkçesine ait olan bu kümeyi “Orta Türkçe” olarak adlandırıyorum.
TTü: 1400 ile 1924 yılları arasında Türkiye Türkçesinde belirenler. Bu sözcüklerden hemen hiç birinin diğer Türk dillerinde eşdeğeri yoktur. Yaklaşık 1400-1420 yıllarından itibaren Türkiye Türkçesi, diğer Türkçelerden bağımsız bir gelişme çizgisine girmiş görünmektedir.
YTü: 1932-1983 yılları arasında “Dil Devrimi” bünyesinde üretilenler.
Nişanyan Sözlük’te birinci grupta 1417, ikinci grupta 521, üçüncüde 725, dördüncüde 609 sözcüğe yer verilmiştir. Etimolojiyle ilgilenen bir sözlükte problemsiz türevlere, bariz bileşiklere ve deyimlere yer verilmediği için, istenirse bu sayılara daha başkaları da eklenebilir. Ancak oranların çok değişeceğini sanmıyorum.
Aşağıda üçüncü gruptaki 725 sözcüğü görüyorsunuz. Eklektik, hatta tutarsız bir listedir. A) ETü ve OTü köklerden türetilmiş yeni sözcükler ve en az bir öğesi ETü/OTü olan bileşikler, B) yansıma sesler, ünlemler ve ikilemeler, C) kaynağı belirsiz veya kuşkulu olup başka bir dille irtibatı kurulamayan sözcükler gösterilmiştir. Kırk elli kadarı 20. yy’ın ilk çeyreğinde Anadolu ağızlarından yazı diline devşirilmiş sözcüklerdir. Gerisinin Osmanlı döneminde İstanbul dilinde türemiş ya da benimsenmiş sözcükler olduğu varsayılabilir.
abart-, abaza, abuk sabuk, abur cubur, açıkla-, açmaz, adamcıl, adaş, ağıt, ahududu, akıntı, alavere dalavere, alaz, albeni, allak bullak, andavallı, apış, apış-, argın, arkadaş, askı, asma, aşk et-, atak1, atıştır-, atkı, aval aval, ayla, azal-, azmak, babacan, babalık, babayani, bakım, bakraç, bangır, bar3, barış, basamak, baskı, basma, başbuğ, başlangıç, başlık, batak, bay-, bazlama, be/bre, benimse-, bıcır, bılkım, bıngıldak, bilgiç, bilmece, binek, biricik, birleş-, bitirim, bitkin, bodur, bozgun, böbrek, böcek, bölge, börtü böcek, bulgu, buluntu, buram buram, burcu burcu, burçin, burgacık, burgaç, burgu, büklüm, cadaloz, cavlak, cay-, cayır, cılk, cıvı-, cıvıl, cız, cızbız, cızlam, cibre, cicim, cicoz, cik, cozut-, cumbul, cumburlop, cup, curcuna, cümbür cemaat, çakıl, çakırkeyif, çakma, çakşır, çançan, çapa, çapraş-, çavlan, çekçek, çeki, çekin-, çekmece, çel-, çelenk, çelim, çent-, çete, çetele, çetin, çetrefil, çığ, çığlık, çıkar, çıkı, çılbır1, çılgın, çıngar, çıplak, çırçır2, çırmık, çıt, çıtır, çiti, çizgi, çiziktir-, çizme, çoluk çocuk, çomar, çopur, çökelek, çökertme, çömez, çüş, dağlıç, daha, dalkavuk, dalya2, dalyarak, damla, dan, dangalak, dangıl, darmadağın, dayanık(lı), deh, delişmen, dene-, denizanası, dereotu, derle-, devin-, dır/dırdır/dırla-, dibek, didik, dipçik, dişbudak, dişlek, doğrul-, dokunak(lı), dolandır-, dolaş-, dolayı, dolgun, dolma, dolmuş, domal-, donanım, dondurma, döngel, dönüm, duba, duvak, duygu, dümbük, dürtü, dürüm, düşkün, düşünce, düttürü, düzmece, ebegümeci, eciş bücüş, edin-, efil efil, eğlence, eğrelti, ekser2, ekşimik, elâ, eldiven, elebaşı, emekli, emektar, engel, engin, enikonu, entari, epeyi, ergin, erim, evcimen, evelek, ezgi, fanfinfon, faş2, fellik fellik, fes, festekiz, fıkır, fıldır, fır, fırıldak, fıs, fıskiye, fış, fışkır-, fingirde-, fink at-, fiske, fiskos, fos, fosur, gacır, gaga, geçim, geçin-, gelberi, gele, gelecek, gelir, geliş-, gevele-, geven, gezgin, gezinti, gıcır, gıdak, gıdık, gık, gır, gırgır, gırla, gırtlak, gider, gidişat, gitgide, gocun-, goygoy, göçebe, gölet, görenek, görgü, görkem, götlek, götürü, gözde, göze, gözenek, gözleme, gözlük, guguk, gulgule, gurk, güdük, gündelik, güney, güneyik, gürgen, güvez, habire, haldır, ham halat, haminne, hamut, hap2, hapaz, hapşu, har2, hatıl, hav1, hav2, havlu, havut, haydi, hayhay, haylaz, hayta, heyamola, hık, hım, hımbıl, hırpala-, hırt, hış, hışır, hin1, homur, hop/hoppala, hoppa, hor2, horozbina, hoşt, hödük, ıkın-, ılgıt ılgıt, ılıca, ılıman, içerle-, içerlek, içkin, imece, isot, işgüzar, izci, kabara, kaçamak, kahvaltı, kakır, kalcı, kaldırım, kalıntı, kalkın-, kama, kanıksa-, kapalı, kaparoz, kapatma, kaplıca, karağı, karavana, kargın, karık, kasnak, kaşıkçıl, katakulli, katla-, katmer, kavlağan, kavlak, kavşak, kaydırak, kaykıl-, kaynak, kaypak, kaytan, kekeme, kelepir, keleş, kem küm, kepenk, keser, kesim, kesinti, keskin, kesmik, kıkır, kıkırdak, kılıbık, kımıl1, kıpır, kıraç, kıranta, kırbaç, kırçıl, kırıt-, kırt, kıs kıs, kış2, kıtık, kıtır, kıtlama, kirkit, kocaman, kokla-, kokoz, kolla-, kolluk, kopça, korkuluk, kotan, kovan, koyak, kozalak, köken, kökez, köle, kösemen, kubat, kumsal, kurdeşen, kurnaz, kurum2, kuruntu, kuşane, kuşku, kuytu, küçümen, kürtün, lak lak, lakırdı, langır, langırt, lap, lapa, lazut, lenduha, lığ, lık, lokum, lolo, lop1, loş, lüp, malak, manav, mangiz, mankafa, mantı, marsık, martaval, maslak, mavna, melez, mışıl, mıymıntı, mız, mızık, minder, miralay, musluk, mutlu, nasıl, nobran, obruk, oklava, okunaklı, olağan, ora, orostopollu, ovuştur-, oyala-, öbek, öcü, ödlek, öteki, özdek, özen, özle-, paçoz, paldır küldür, parıl, parpulla-, pasaklı, paspas, pat2, patla-, patlangıç, peh peh, peki, pekiş-, pepe, pırıl, pırtık, pısırık, pıt, pinti, pisi1, pişti, pohpoh, ponpon, pos bıyık, pörsü-, puhu, püskü, rap1, saçma, sağanak, sağla-, sağlam, sağlıcak, sakağı, saklambaç, salak, saldır-, salgın, salta, sapık, sapır, sargı, sarkıntı, sarman, sarmaşık, sarpun, sarsak, savsakla-, saya, saygı, sayı, seki2, sepele-, sepi, serdengeçti, seren, sergen, sevimli, sezgi, sıcak, sığla, sıkılgan, sıkıntı, sırıl sıklam, sırıt-, sırtar-, sıva, sıvazla-, sıvış-, siftin-, silme, sinsi, sis, sivril-, soluk1, soluk2, soymuk, sölpü-, söve, sözcük, sulak, suna, sundurma, sunturlu, sus-, suvat, süklüm püklüm, sümsük, sünepe, sürek, sürfe, sürgü, sürgün, sürükle-, sürüm, sürünceme, süs, sütlaç, süzgeç, şabalak, şak, şakı-, şaklaban, şallak, şamar, şaplak, şapşal, şarkı, şaşkaloz, şayak, şık3, şıp, şıpıdık, şır, şırfıntı, şimşek, şişko, şişman, tabanvay, tafra, tak2, takatuka, takım, tangır, tantun, tapşın, taraz, tartakla-, tasımla-, tasla-, taslak, tatar (postacı), tatarcık, tavan, tavla-, tavşancıl, tebelleş, tedirgin, tefeci, tefek, teker, tekerle-, tekin, tekme, telkâri, terelelli, tıka-, tıkaç, tıkız, tıksır-, tın, tın-, tıp2, tıpa, tırak, tırkaz, tırlat-, tırmala-, tırtık, tırtıl, tıs, tiksin-, tir tir, tokat, tombul, topaç, topak, toparla-, topla-, toplu, toptan, topyekûn, toraman, tos, tosbağa, toz2, tökezle-, trink, tutamak, tutarık, tutum, tüm, tümsek, türedi, türkü, uçarı, uçuk1, uçurtma, uğraş, uğul, ulan, usturup, utangaç, uydur-, uygun, uzlaş-, ücra, üfle-, üfür-, ürün, üstele-, üstesinden gel-, üveyik, üvez2, vakvak, varagele, vıcık, vır, vire, vurgun, yadırga-, yağdanlık, yakala-, yalaka, yalama, yalçın, yalpa, yamak, yamalak, yamrı yumru, yankesici, yanpiri, yapıncak, yaşıt, yatalak, yaygara, yayvan, yazma, yekin-, yeldirme, yelloz, yerleş-, yestehle-, yetkin, yılankavi, yırtmaç, yobaz, yokla-, yolsuzluk, yonga, yordam, yorum, yosma, yudum, yumurcak, yusufçuk, yutkun-, yuvalama, yuvarla-, yüksün-, yüzgeç, zağar, zamkinos, zangır, zar2, zebella, zevzek, zeybek, zıbar-, zıbık, zıp, zıpır, zır, zırt, zırtapoz, zirzop, zonk, züppe (725)
Liste Türkiye Türkçesinin “lezzeti” hakkında bence çok net bir fikir verir. Sevimli, esprili, teklifsiz bir dildir. 1930 sonrasının Yeni Türkçesinden farklı bir lezzettir.
Cadaloz... ahududu... alavere dalavere... habire... akrep ve yelkovan... buram buram... cızbız köfte... kıkırdak... lakırdı... pohpohlamak... yumurcak... kılıbık... görgü... çakırkeyif... Bir çeşit Türkçe bunlar. Kamutay, özdekçilik, görüngübilim, çevresel, imleç, eşcinsel, kentsoylu, betimleyici, bunlar da diğer çeşit.
Çakıştıkları noktalar illa ki vardır. Ama tarzın nasıl değiştiğini – ve ne kadar daraldığını – görüyorsunuz değil mi?  

16 comments:

  1. Her şey tamam da sondaki karşılaştırma samimiyetsiz olmuş biraz. Dil devriminin yöntemi, becerisi, başarısı tartışmaya/yermeye açık bir konu olsa da, cızbız köfteyle phänomenologie'nin bulunabilecek Türkçe karşılığı arasında bir tarz/lezzet farkı olmasından doğal ne olabilir. Almancada phänomenologie ne kadar lezzetliyse Türkçe karşılığı da anca o kadar lezzetli olabilir. Yanına sumaklı soğan, maydanoz, yayık ayranla gitmiyor bu meret sonuçta.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Peki Yeni Türkçe vokabülerin TAMAMININ entel kasan birtakım yabancı terimlerden çeviri olması sadece bir tesadüf mü?

      Delete
    2. Çeviri olması demek bizim kendi dilimizde ne kadar az düşündüğümüzü gösterir yoksa dilin tatsız ve güdük olduğunu değil. Batıya öykünmek isteyen ancak bunu açıkça yapmaktan korkan bir kafanın ürünü yazının son bölümünün sonunda verdiğiniz örnekler. Eh çağımızın gençleri Atalarının (!!) bu utangaçlığını çöpe (onların deyimi ile auta) attı zaten. Utançtan sıyrılan bu yeni kuşağı bağrınıza bakabilirsiniz çünkü en azından dürüstlük açısından sizin kafaya daha uyumlu sanırım.

      Delete
  2. Onomatope sözcükler TTÜ'de daha yaygın görünüyor.

    ReplyDelete
  3. Görüşlerinize muhalif olarak değil, desteklemek ve geliştirmek maksadıyla söylüyorum:

    Yazının sonunda verdiğiniz iki kelime grubundan ikincisine, ilk grubun "çeşit"inden karşılıklar bulmak pek mümkün görünmüyor. ('Eşcinsel'e 'hötöröf' denmesini sayabiliriz belki, en fazla! Ama o da resmi bir karşılık olamaz, bariz argo.)

    Zaten bu sebeple, ikinci gruptaki kavramlar için ya Arapça karşılıkları (yoksa Arapça köklerden türettiklerini) ya Avrupa dillerindeki karşılıkları kullanılagelmiştir. ('Kentsoylu' yerine 'burjuva', 'betimleyici' yerine 'tasviri'...)

    Yani o iki gruptan ikincisini oluşturan kelimelere, sanki ilk gruptaki kelimeler türünden karşılıklar verilmesi imkan dahilindeymiş de, sırf ideolojik at gözlükleri yüzünden verilememiş sanılması da doğru olmaz gibi geliyor bana.

    Tarzlarını kıyasladığınız iki kelime grubunun işlevleri aynı olsa, adil bir kıyas sayabilirdim. Ama ilk grup gündelik ihtiyaçlara cevap verirken, ikinci grup teorik ihtiyaçlara cevap veriyor.

    İkinci grubun lezzetinin yavanlığı, tarzının hamlığı, darlığı tabii ki ortada; o ayrı.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sanal dünya ve dijital teknolojiye ilişkin Amerikanca neolojizmlerde ben çoğu zaman o "cuk oturan", esprili ve teklifsiz lezzeti görüyorum. Türçe zorlama çevirilerdeki kasıntı havadan eser yok.

      Cookie yahu!

      Delete
    2. Öyle bir dil bir şey oturtamaz ki olsa olsa kayar, kaydırır. Sözünün anlamını, olmazsa ağırlığını olmazsa üstüne düşmesin altında kalmasın diye kendi "eksenini" kaydırır çünkü bağlı olduğu bir ilke yoktur.

      Delete
  4. Peki antik Türkçe nasıl? Mesela 3000 yıl evvel Hunların konuştuğu dil? Hakikaten çok merak ediyorum.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hepimiz merak ediyoruz. Cevabını muhtemelen hiç bilemeyeceğiz. Hunların nece konuştuğunu da bilmiyoruz. "Türkçe" sadece bir hipotez.

      Delete
    2. Sevan Bey'in dediğine bir ekleme yapayım. Sorulması gereken bir diğer soru da şudur: 3000 yıl önce Hun mu vardı?

      Delete
    3. @ Onur Dinçer

      https://en.wikipedia.org/wiki/Origin_of_the_Huns

      " Xiongnu " lar vardı. Bunların Hunlar olduğunu ilk ortaya atan Joseph de Guignes, bu teoriyi dunyaya tanıtan tarihçi Edward Gibbon'dur. Bana sorarsan, tarihleri 3binden fazla, 5bin hatta 7bin yıl evveline değin gider.

      Delete
    4. @Derdo

      Xiongnular tarih sahnesine Xiongnu adıyla ve bilinen konfederasyon yapılarıyla MÖ 3. yüzyılda çıktılar, ondan önceleri hakkında çeşitli spekülasyonlar var tarihi Çin kaynaklarından yola çıkan, ama Xiongnuların bildik konfederasyon yapıları ile ortaya çıkmaları MÖ 3. yüzyılda Çin'in Qin hanedanının agresif genişlemesine karşı bir tepki olarak vuku bulmuş görünüyor. Xiongnuların konuştuğu dil ya da onun öncüsü olan dil daha önce de bir yerlerde konuşuluyor olmalı tabii ki.

      5000 ve hatta 7000 yıl önce dünyada mevcut halklardan herhangi birinin "var olduğunu" iddia edersen halk kavramını oldukça esnetmen gerekecek. Koptların antik Mısır dilinin doğrudan devamı bir dil konuşmasından ve onların kimliğini kesintisiz olarak günümüze kadar taşımasından hareketle antik Mısırlılarla "aynı" halk olduğu iddia edilebilir elbette. Kültür bazlı konuşuyorum burada, genetik çok beklenmedik sonuçlar çıkarabiliyor bazen.

      Delete
  5. "500" yıl ile "50" yılı kıyaslıyorsunuz. Doğru bir kıyaslama olması için 1932-2432 arası dönemle kıyaslamanız lazım. :) Türkiye'nin bu konuda ne kadar başarılı olduğuda elbette tartışılabilir ( Başarılı pek çok örnekte var : bilgisayar / bilişim vs.vs.) ama dilde özleşme "evrensel" bir olgudur Türkiye'ye özgü değildir. Almanlar iyice abartıp televizyonu bile "özleştirdiler". Üstelik kürtlerin kendi dillerini koruma ve geliştirme çabasını destekleyip türklerin aynı şeyi yapmasını eleştirmek ise ne kadar anlamlıdır? İyi günler.

    ReplyDelete
  6. "Birey","özgür", "çağdaş", "ayrıntı", "uyak", "yapım" da yeni Türkçe. Tutmayan örnekler tabii ki sevimsiz duruyor ama bunlar da var.

    ReplyDelete
  7. Türkçe için bulunmaz kaynaklar sunan tüm bilim insanlarına teşekkür ederiz.

    ReplyDelete