Friday, August 15, 2014

Eski zaman IŞİD'leri

                                                                                         


İki-üç haftadan beri YKY'den çıkan 4000 küsur sayfalık Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ni hatmetmekle meşgulüm. Asıl amaç benim sözlük çalışması için kelime bulmak. Ama arada başka ilginç şeyler de çıkmıyor değil.

Mesela Sultan IV. Murat'ın Bağdat fethi, sene 1636.

"Bağdâda eyle hücumlar oldu kim Kızılbaşların başları yine kaygulu işe uğradı. Gördiler kim gayri çare yok, hemân burc u bârûlar üzre beyaz emân bayrakları diküp, 'Amân elamân ey güzidei Âl-i Osmân' deyü feryâd u nâlâni sad-hezar etdiler."

Bağdat'ı tutan Şiiler pes edip teslim olurlar.

"Derûni kal'adan beş aded hân boğazlarına kılıçlarını asup huzur-i Murad Hân'a çıkdıklarında (...) ser ber-zemin edip Bağdâd'ın miftahlarını [anahtarlarını] teslim edüp emân ile çıkmağa üç gün mehil isterler. Murad han mehil vermeyüp, 'Uryân u bi-silâh [çıplak ve silahsız] bu ân kal'adan çıkup bir canibe revân olun' dedikde, 'Ber ser-i çeşm' [başım gözüm üstüne] deyüp bu hânlar Murâd Hân yanında rehin kalup derûn-i kal'aya asker-i islam mâl-a-mâl olunca niçe bin Kızılbaş-i evbâş Akkapu'dan piyade ve esb-süvâr [yayan ve atlı] cânib-i nehr-i Diyâle'ye firâr edüp gitmede."

Şiilerin önderleri gelip Murat Han'a teslim olurlar. Onlar rehin olarak tutulurken İslam askeri (i.e Osmanlı) kaleye dolar. Ne görsünler? Şiiler Akkapı tarafından firar edip gitmekte!

"... derûn-i askerden bir sada zahir olur kim, 'Tîz Kızılbaş kırılsın" derler.Azâmet-i Hüdâ an saatde kırk bin piyade şâh tolusun içmiş [iran şarabı içmiş] tülüngi Kızılbaş ve yigirmi bin de gayri evbâş seyf-i miczem ile başları tırâş olup [keskin kılıç ile başları traş edilip] derûn-i Bağdad'da hûn-i Râfiziyân nehr-i âb-ı revân gibi cereyân etdi [zındıkların kanı akarsu gibi aktı] ve niöe bin atlı guzât cânib-i nehr-i Diyâle'ye gitdi ve emân ile mukaddemce çıkan Kızılbaş'a yetdi ve bu perîşân olmuş Kızılbaş'a girişdiler ve eyle kırdılar kim az Kızılbaş, 'Feryâd-reses yâ Ali' deyüp nehr-i Diyâle'ye urdular."

Şehir içinde kan oluk oluk akarken bir kısım gaziler de Diyale nehrine kendini atmış olan Şiilere yetişir. Kızılbaşlar "feryadımızı duy ya Ali" diye bağırırlar.

"Düldül-süvâr Ali de bu Havâricîn'in [Haricilerin] feryâdlarına res olmayup cümle Diyâle'de gark-ı âb oldular [boğuldular]. Yetmiş bin Kızılbaş'tan ancak altı bin mıkdârı tırkazlarda ve merhamet-i dest-i Osmanlı'da hâlâs oldu deyü kendüleri nakl ederler. Hakkâ böyle bir kırgın dahi diyâr-ı Acem'de olmamışdır."

Yetmiş bin Şii'den ancak altı bin kadarı Osmanlı'nın "merhametli ellerinde" canını kurtarır.

Şimdi devir değişmiş, üçyüz-beşyüz kişilik kafa kesme vakaları dünya medyasına haber oluyor.

16 yorum:

  1. Merhaba,

    Olaya konu olan toplum kızılbaş adı ile geçiyor ve Ali'ye feryad ediyor. Yazınızda Şii olarak geçmiş. Alevi olması gerekmez mi? Kaçırdığım bir yer mi var?
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. azeriler Kızılbaş diyor kendilerine hala
    2. şimdi aleviler kendilerine Kızılbaş derler ama Kızılbaşlar Şah taraftarı olan çoğunlukla Türkmen kökenli tayfalardı. Şah İsmayıl İrana Şiiliği/Caferiliği getirdi o yüzden şii demek daha doğru. zaten alevi ve caferiler şii çatısı altında aynılar!
  2. Yani hocam öyle bir şey yazıyorsunuz ki amacınız ne hakikaten merak ediyorum. 17.yy olan savaşları 21.yy ile mi kıyaslıyorsunuz ? Bundan neredeyse 2000 sene evvel (sayıyı yuvarladım M.S 70 diyelim tarihe) Roma (Vespasianus ve Oğlu Titus) Yahudileri göçe mecbur etti, bir çoğunu katletti kutsal mabetlerini param parça etti,Yahudiler tam 2000 küsür yıl sonra vatanlarına dönebildiler haydi ölmüş imparatorları yuhalayıp, romalıları lanetleyelim.
    Yanıtla
    Yanıtlar
    1. 'La Clemenza di Tito' Mozart'ın ünlü operasının adı. (Gerçi konu başkadır) Merhamet denince silahıma davranırım. Roma en azından Aquaeductus götürdü (bkz. Life of Brian), Osmanlı merhamet dışında ne sikim götürdü?
  3. Şia Ali taraftarı demek. Ama İran'daki Caferi mezhebi mensupları olarak günümüzde özel anlam kazanmış. O dönemde Şii / Alevi ayrımı tam yoktu. Şah İsmail'i falan düşünürsen Anadolu'da da İran'da da kızılbaşlar egemendi. Sonradan İran'daki başka biçim kazandı, devletleşti.
  4. http://ebumuaz.blogspot.com.tr/2014/09/haricilere-mucahid-diyen-fitneci-sapk.html
    Yanıtla
  5. bu söz kesilen başların sahiplerinin ölü canlarını dahi yakar. Yazı çok anlamlı fakat "kafa kesme" tabiri hiçbir zaman böyle rahat kullanılmamalı.. Can yakıyor..

    Saygılarımla
  6. Hocam siiye de kizilbas derler. Hem alevi mi? Ne alevisi? Alevi ne arar la Bagdat'da?
  7. Sevan Nisanyan in Türkiyenin en ciddi tarihcilerinden birisi oldugunu bilerek , Islam dininin, ayni sekilde Hiristiyanligin ve Yahudiligin de hatta antik yunan ve asurun mitolojilerini de bildigini farzeden birisi olarak , sasirdim. Ne uhamedin yasadigina dair ne de o dönemde kuranin yayinlandigina dair bir tarihi veri yok.Sevan Nisanyan da gösteremez. Sahih hadisler dedigi derlemelerin ilk yayinlanmasi 8. yüzyil oldugunu kendisi yapiyor ayrica. Bu hadis derleyicilerinin ve kuran mushafinin Muhammedin yasadigina dair ve hatta 4 ilk dört halifenin yasadigina dair bir tarihi belge veri gösterebilecegini sanmiyorum.Muhammedin kurdugu iddia edilen devletin varligini dogrulayan tek bir tarihi vesika , anit, tas vs yoktur. Neden Sevan mitolojik anlatilari tarihi veri olarak kullanir , anlayabilmis degilim.. Özcan SOYSAL/Almanya
    Yanıtla
  8. En son yazıları okuyup ta deha karşısında şapka çıkarmamak olmaz. Keyif aldım, teşekkürler ve esenlikler dilerim. Evet, deha, ama belli ki Şakran havası da yaramış. Hele, "Her başbakan istifayı tadacaktır" saçmalığıyla kıyaslanacak olursa? Demek ki bu entelleri arada - sırada içeri tıkmak lazım ki şarj etsin! Kimse "diyalektik ve tarihi materyalizm" den bahsetmesin. Ne tarihi; iki yazı arasında bir senecik geçmiş yahu! Bu olsa - olsa Sülü'nün "dün, dündür; bugün - bugündür" vecizesine benzer.
    Yanıtla