Mızık denemelerini bir yana bırakıp teslim edelim ki bileklerinin hakkıyla zafer kazandılar. Hile yapıldığına dair – bir iki marjinal vaka dışında – inandırıcı en ufak delil yok. AA’nın 180.000 sandık sonucunu iki saat içinde derleyip doğru olarak ilan etmesi ise, kim ne isterse desin, büyük başarıdır; organizasyon gösterisidir. Kolay mı yüz bin küsur farklı yerden gelen üç dört milyon datayı iki saatte hatasız sisteme girmek?
İlk 2014 cb seçimlerinde fark ettik, AA önce yanıltıcı örneklem sonuçları gösterip sonra peyderpey reel sayıya yaklaşmayı seviyor. Şüphesiz bilinçli bir tercih bu, ama gerekçesi meçhul – çocukça bir avuntu mudur, kamu güvenliğiyle ilgili kaygılar mı vardır, başka bir şey mi? Kamuoyunun bir kısmında “manipülasyon” kuşkusu uyandıran en önemli veri bu. Oysa her sandık tutanağının cep telefonuyla görüntülenip sayısız defa paylaşıldığı bir sistemde bu yöntemle hile yapılamayacağı açık. En çok iki saat kandırırlar, o kadar. Niye iki saat kandırmayı seçiyorlar? Bilen varsa anlatsın lütfen.
“Torbalar ilçe seçim kurullarına ulaşmadan sonucu ilan ettiler” tezi cahilanedir: oylar seçim kurulunda değil sandık başında sayılır ve tutanağa bağlanır. Torbalar merkeze belgeleme ve arşiv için gider. “Filan kuruluş oyların dörtte birini girmeden AA sonucu açıklayıverdi” tezi ise, sadece filan kuruluşun yavaş olduğunu gösterir.
*
Gene kazandılar. Açık ve net kazandılar. Okumuş kesimin tüylerini diken diken eden bunca kepazeliğe rağmen, ülkenin uluslararası itibarını yerle bir eden yönetim üslubuna rağmen, oyları 2007’den beri milim düşmedi. Bu sefer vatan-millet-kan-şehit edebiyatına ağırlık verince MHP doğal olarak biraz güçlendi, ama onu da çatılarının altına alıp daha bir iki puan öne geçtiler. Buyur: 2007: 46,6. 2011: 49,8. 2014: 51,8. 2015: 49,5. 2017: 50,0. 2018: 52,5. İstikrar müthiş.
Muhalefet açısından sonuç rezalettir. Bunca uğraşmaya rağmen karşı tarafın duvarından bir tane tuğla koparmayı başaramadılar. Demek ki bu partilerle, bu kadrolarla, bu söylemlerle bu iş olmuyormuş. Olmayacağını anlamak için daha kaç defa denemek lazım? Kılıçdaroğlu dokuz defa denedi olmadı, bir dokuz defa da bunu deneyelim mi diyeceğiz?
Okumuş kesimin tüyleri ve ülkenin dış itibarı dedik. Demek ki ahalinin en az yarısı, tahminen epey daha fazlası, bunları umursamıyor, başka şeylere öncelik veriyor. Bundan ahalinin “aptal” olduğu sonucu çıkmaz. Gavuru sevmediği, kendini gavurun değer yargılarıyla bağlı hissetmediği, içte gavurun acentesi olan ya da öyle görünenden de katiyen hazzetmediği sonucu çıkar. Erdoğan bunu anlıyor, öbürü anlamıyor. “Aptal” olan kim?
Hele o öbürü, eli sopalı başöğretmen paşa marifetiyle kendi değerlerini empoze edebileceğine hala inanıyor ve bunca hezimete rağmen inanmaya devam ediyorsa?
*
Ben şahsen gavurum. Bizimkileri geç, daha batıdaki beter gavurların değerler sistemine gönülden bağlıyım. Bu saatten sonra değişmeye de niyetim yok. Geldiğimiz noktada Türkiye’de bana ve benim gibilere hayat alanı kaldığını sanmıyorum.
Türkiye halkı gavuru hiçbir zaman sevmedi, onunla ortak değerlere ve ortak bir insanlığa sahip olduğuna asla inanmadı. Gavuru düşman, hain, pis, ırz yoksunu, haçlı, misyoner olarak gördü. Bir dönem, belki mecburiyetten, ya da çaresizlikten, ya da sopa korkusundan, gavura ve temsilcilerine toplumsal hayatın belli alanlarında ayrıcalık tanımayı kabul etti. Şimdi özgüveni geldiğinden, artık etmiyor. Küba’yı da zaten Müslüman ecdadımız keşfetti. Gavur tersini söylese inanma, yalandır.
Bu felaketin sorumlusunu arıyorsan uzağa bakmana gerek yok, Laik Cumhuriyetimizin “Milli” Eğitim sistemine bak yeter. Yüz sene boyunca memleketi vatan millet sakarya, al bayrak, denize dökülen düşman, Ulubatlı Hasan, Viyana kapıları, Haçlılar, misyonerler, kahrolsun emperyalizm bokuyla beslesen sonucun başka nasıl olmasını bekliyordun ki?
*
O halde “Go West young man” mi?
Vallahi kafanızı karıştırmak gibi olmasın ama, itiraf edeyim, artık onu da gönül rahatlığıyla söyleyemiyorum. Batı, geleceğe ilişkin bana güven vermiyor. Batı Avrupa dehşet verici bir dejenerasyon sürecinde, iyileşeceğine dair belirti yok. Amerika’nın hali de iç açıcı görünmüyor. “Müsterih olun, Türkiye bu manyakların elinde elbette kayaya toslayacaktır” diye ümit beslemenin bu koşullarda anlamı var mı? Toslayacaksa Çin, Rusya, Hindistan, Macaristan, Endonezya, Myanmar ve diğer yüz tane ile birlikte toslayacaktır, öyle tosa kaya mı dayanır?
Vallahi bilmiyorum. En iyisi gene Ege adaları galiba. Ne Şarkın nefret dolu bağnazlığı, ne Garbın ideolojik saplantıları: binlerce yıllık bir görgüyle hayatı güzel yaşamaya çalışan mütevazı insanların diyarı. Hava da güzel. Daha ne?