Kim sever ben ve benim gibi düşünen makul insanların iğrenç, gerizekalı, muzır
bulduğu aşağılık görüşlerin uluorta söylenmesini? Ben şahsen sevmem. Gebersin
deyyuslar!
Bu bariz gerçeğe RAĞMEN ifade
özgürlüğünün üstün bir değer olarak savunulması tarihsel olarak birkaç
gerekçeye dayanır.
Bir:
Yasaklamak milyonlarca kez denenmiş ve etkisizliği görülmüştür. Matbaanın
icadından sonra o iş zorlaştı, internetin icadından sonra büsbütün hayal oldu.
Burada yasaklarsın Kayman Adalarında çıkar, takma isimle çıkar, dedikodu
kanalında haber olarak çıkar. Sen “bak yasakladık” diye kendini avuttuğunla
kalırsın. Tek işe yarar yasak, zorbalığa her koşulda tapan aptal kitleler
nazarında puan kazanırsın. “Oo bizim reis sağlam adam, gozünün yaşına baxmii.”
Pardon, bir işe daha
yarar. Polis devletini güçlendirir. Bazı görüşlerin ifadesi yasaksa, yasağı
uygulayan merci gerekir. “Hop birader kafana göre yazamazsın, yasa var
yönetmelik var” diyecek zaptiye teşkilatına, yasağı deleni kovuşturacak savcıya
ve yargıca, itirazları değerlendirecek bilirkişiye, yasak yayının önünü sınırda
kesecek gümrük memuruna, teftiş ve denetleme kuruluna, itiraz mahkemesine,
komisyon raportörüne gerek doğar. Yasalar, yönetmelikler ve tüzükler yazılır, içtihatlar
oluşturulur. İstesen de bir daha kurtulamayacağın bir batağın içine düşersin. O
mekanizmanın kurulmasına yol açan gerekçe faraza ortadan kalksa bile mekanizma
bir kere kuruldu mu kurtuluşun yoktur. Gerekçe yoksa gerekçe yaratırlar. Varlıklarına
ve mesleklerine dokundurtmazlar. Toplumun bekasını tehdit eden hayali tehlike hiç
biter mi? Biri bitse, bin tanesi pusuda bekler.
İki:
Yasaklayan merciin yasaklanandan daha akıllı ve/veya ahlaklı olacağına asla
güvenemezsin. Uzun vadede tam tersinin olacağından emin olabilirsin. Çünkü
şaşmaz kuraldır: eline güç geçiren zaman içinde aklını ve ahlakını kaybeder. İktidar,
sahibini tembelleştirir; varolmak için zeki, çevik ve ahlaklı olma mecburiyetini
ortadan kaldırır. Başkalarının sözünü kesme yetkisiyle donatılan insanın kendi
sözlerine hayranlığı artar, hazır bir tane iğrenç ve muzır düşünceyi
susturmuşken iğrenç ve muzır bulduğu TÜM düşünceleri susturmayı hak ve ödev
saymaya başlar. Mantıklı değil mi? BİZİM iğrenç bulduğumuz bir düşünceyi
susturmak haksa, BİZİM iğrenç bulduğumuz diğer düşüncelerin uluorta
söylenmesine neden razı olalım? Bin çeşit iğrenç düşünce varken birini seçip
hedef almak mantıken tutarsızdır. TÜM muzır düşüncelere topyekün savaş açmadan TEK
muzır düşünceye yoğunlaşırsan, eninde veya sonunda birisi yaptığın işin meşruluğunu
sorgular. En iyisi tutarlı olmak, tüm haşerata savaş açmak.
Türkiye gibi en ahmak ve
en zorba olanın iktidara yapısal olarak daima daha yakın olduğu ülkelerde risk
daha da büyüktür. Devletin eline bir sopa veriyorsun. Devlet olmadı, havlayan
kalabalıkların eline sopa veriyorsun. O sopayı akıl ve hakkaniyetle kullanacaklarını
sana düşündüren nedir?
Üç: Toplumların
tartışılmaz saydığı görüş ve değerlerin fos çıktığına son çağlarda çok sık
tanık olduk. Dünya düz dediler yuvarlak çıktı. İnsan sağlığını dört hılt
yönetir dediler, iki bin yılda on binlerce ampirik deneyle kanıtladılar ya da
kanıtladıklarını sandılar, sonra deli saçması bir teori olduğu anlaşıldı. Cinler,
periler, tanrılar var dediler, masal olduğu öğrenildi. Zinanın tüm suçların en
korkuncu olduğunu zira tüm değerlerin en yükseği olan aileyi kökten yıktığını ve
soyu kuşkulu kıldığını düşündüler, milyonlarca kadın ve erkeğin hayatını bu
yüzden söndürdüler, yüz binlercesini recm ettiler, günü geldi “a nolacak ki,
azcık fiki fiki” diyenler galip geldi. Cadıların ruh ve beden için büyük
tehlike olduğuna inandılar, yüzlerce “bilimsel” inceleme ile ispatladılar,
ciltler dolusu hukuki içtihat oluşturdular, cadıları yakmaktan başka çare
olmadığına makul insanları inandırdılar, bir de bakıldı ki cadı diye bir şey yokmuş.
Eşcinselliğin allah ve toplum katında lanetli bir sapıklık olduğunu ve mutlaka
cezalandırılması gerektiğini savundular, üç kişi çıkıp “yahu neden, ne lüzumu
var” diye sormayı akıl edince bütün iddia balon gibi söndü. Tutsiler düşmandır,
arınırsak güçleniriz deyip hepsini soykırımdan geçirdiler, sonuç olarak kendi toplumunun
taş devrine geri gittiğine tanık oldular.
Tartışılmazları
tartışmaya cüret edenler hiçbir toplumda sevilmez. Psikopat, mikrop, ahlaksız, şovcu,
müfsit ve münafık olduklarına hükmedilir. Yüz tanesinden doksan dokuzu belki
gerçekten öyledir; tezleri kof, akılyürütmeleri çürüktür. Fakat insanoğlu son
yüz bin yılda şuracıktan şuracığa bir adım ileri gitmişse, açık bir gerçek ki geri
kalan yüzde birin hatırına gitmiştir. Tartışılmaz olanı birileri tartışmaya
cüret etmezse kim nasıl fikir değiştirecek?
İfade özgürlüğü üstün
değerdir diyenlerin üçüncü ve en güçlü argümanı budur. Bırak doksan dokuzu
saçmalasın, haklı çıkan bir tane Galileo’nun sevabı hepsine yeter.
*
İfade özgürlüğü “mutlak”
bir hak mıdır? Elbette değildir, olur mu öyle saçmalık. Mutlak hak diye bir şey
yoktur, her hak başkalarının hak ve özgürlükleriyle sınırlıdır. Kalabalık bir
sinemada kalkıp “yangın var” diye bağıramam. Bombalanacak tesisin
koordinatlarını bombacılara veremem. Eğer benim söz söyleme özgürlüğüm gerçek
birtakım insanların zarar görmesine yol açıyorsa, insanlar benim sözümün
sonucunda yaralanıyor, ölüyor, köleleşiyor, korku ve dehşet içinde kalıp
hakkını arayamaz hale düşüyor, işini ve aşını kaybediyor, ailesi dağılıyor, hayatı
kayıyorsa ortada bir hak çatışması vardır. Benim hakkımla başka birilerinin
hakkı karşı karşıya gelmiştir. Aklı başında bir hakemin konuyu teraziye koyup
tartması, hangi tarafın hakkının ağır bastığına karar vermesi gerekir.
İfade özgürlüğü “üstün”
değerdir demek, mutlaktır anlamına gelmez. Aksine çok güçlü gerekçeler yoksa öncelenmelidir
anlamına gelir. Zarar iddia ediliyorsa gerçek ve telafi edilmez bir zarar
mıdır? Zararın asli nedeni o sözün söylenmesi midir? O söz söylenmese zarar
gene tahakkuk edecek midir? Zararı telafi etmenin başka yöntemleri var mıdır? En
önemlisi: önlenecek olan zarar, söz özgürlüğünün kısıtlanmasıyla toplumun
geleceğine verilecek olan zarardan daha büyük müdür?
Soruları bu şekilde
sorunca görürsün ki, muzır düşüncelere karşı toplumun doğal refleksinden doğan
duygusallıklardan arındırdığında, tartışma doğuran vakaların ezici çoğunluğunda
doğru karar ifade özgürlüğünden yanadır.
South park'ta pedofili konulu bir bölümden sonra, Stan birkaç kere şu cümleyi tekrarlıyordu " dude but you having sex with children"
ReplyDeleteDüşün ki Salem halkı şeytanla işbirliği yapan cadılar yüzünden ne büyük bir tehlike atlattı.
DeleteHocam küçük yaşta tacize uğrayan insanların büyük çoğunluğunda, yetişkinlik döneminde belli psikolojik sorunlar oluştuğu bilimsel ve istatistiksel bir gerçek. Bu çocukların geleceğini çok kötü etkileyen bir durum, yani hepimizin geleceğini. Zinayla aynı kefeye konması bence çok saçma. Zinadan İsa doğmuştu. Muhammed'in de piç olma ihtimali çok yüksek. Künyesini Ebu Abdullah değil de Ebu Kasım yapması en büyük ipucu. Atatürk de galiba babasının kim olduğundan çok emin değilmiş. Gerçi piç olmak bu arkadaşların hepsinde kötü izler bırakmış olabilir ama pedofili etkilerine oranla fark edilmeyecek derecede. Yani aslında ben insanların Pedofili hakkında konuşmalarına, bununla ilgili kitaplar yazmalarına aldırmıyorum. Anca malum şahısın yazdığı sayfayı yazan birinin bence doktorlar tarafından bir kontrol edilmesi lazım. Eğer adamın Pedofili olduğu ortaya çıkarsa herkes öğrenir millet de çocuğunu ona göre sakınır bu tip insanlardan. Çünkü bence hayattaki belki de en güzel şey bir çocuğun içindeki yaşama arzusu. O kadar umarsız, coşkulu, korkusuz bir şekilde yaşıyorlar ki onlara gelebilecek en ufak zararı bile (özellikle psikolojik) en ciddi şekilde engellemeye çalışmak gerek.
Delete"küçük yaşta tacize uğrayan insanların büyük çoğunluğunda, yetişkinlik döneminde belli psikolojik sorunlar oluştuğu bilimsel ve istatistiksel bir gerçek."
DeleteBu iddianın su katılmamış palavra olduğunu düşünüyorum. İnsanlar inanmak istedikleri şeyleri "bilimsel ve istatistiki gerçek" diye sunmaya bayılır.
Küçük yaşta "tacize" uğrayan insanların yetişkinlikte "psikolojik sorun" çektiğini göstermek yetmez, küçük yaşta tacize uğraMAyanların yetişkinlik döneminde psikolojik sorun YAŞAMADIĞINI da göstermeniz gerekir. Ciddi psikolojik sorunu olmayan yetişkin Türk kadın ve erkek sayısı herhalde yüz kişi filandır. Öbürlerinin hepsi mi çocukken dütüldü?
Bu iddiaya su katılmış mı katılmamış mı ? Bilgim yok. Bunu bir psikolağa sormak gerek. Bir de pedofili gibi bir şeyi, çocukken dütülmek şeklinde adlandırmak ne olursa olsun hoş değil.
DeleteSevan bey bu yüz kişiye siz de dahil misiniz?
DeleteKusura bakmayın hocam, saçmalamışsınız. Küçük yaşta tacize uğrayan insanların psikolojik sıkıntı yaşaması tacize uğramayanların sıkıntı yaşamaması ile eşdeğer değil. Gereklilik ve yeterliliğin ne olduğunu ve tacizin psikolojik etkisi üzerine psikanalizin kendisi kadar köklü literatüre "palavra olduğunu düşünerek" karşı çıkılamadığını bildiğinize inanıyorum.
DeleteÖte yandan tüm bu hararetin ne kadar boş olduğunu çocuk tacizi tasvirinin çocuk tacizi olmadığını, ortada mağdur olmadığını ve bu nedenle herhangi bir suç işlenmediğini bilmek de yetiyor.
Bu konu ile ilgili önemli bir noktayı aydınlatmanızı çok isterim. İfade özgürlüğünün sınırsız olamayacağını, eğer gerçek bir insana gerçek bir zarar verecek ise orada biteceğini yazmışsınız. Bu böyle olsun diye demiyorum ama ya ifade ve beyan yolu ile zarara uğraması muhtemel kişi ya bir canavarsa? Yani eğer Hitler 1930 senesinde hedef gösterilip yok edilmiş olsaydı bu onun yol açtığı acıları durdurmuş olmaz mıydı? Yani iyi niyet ve itidal Hitler için de olmalı mı? Sorum şu; Bazen bazı kişiler nefret suçu işlenmeyi hakediyor olabilirler mi? Lütfen bu yazdıklarımı art niyetle yazdığımı düşünmeyin, ben de hedef göstermenin, birinin toplumca linç edilmesinin veya çığlık çığlığa bağıran kana susamış kalabalıkların tek başına olan insanları çiğneyip toplumun dışına tükürmesinin doğru olmadığına inanıyorum. Bu sadece bir fikir cimnastiği. Cevaplarsanız sevinirim.
ReplyDeleteIyi de Hitler'in "Hitler" olacağını 1930'dan nasıl bilecektin? Belki dandik bir populist lider olup, tarihten silinip gidecekti. Belki Birleşik Krallik ve diğerleri appeasement politikasi uygulamayip yayilmaciligini daha erken durduracaklardi. Vesaire.
DeleteSevan bey merhaba, en güncel mekan olarak size buradan ulaşabildim :)
ReplyDelete'Aslanlı Yol' adlı otobiyografinizi bir solukta okudum, az önce bitirdim.
Hikayenize, dinamizminize, bakış açılarınıza ve tüm bunları anlatış tarzınıza bayıldım.
Çok farklı cenahların, düşünce yapılarınının ve zamanların insanıyız belki ama yine sizin gibi özgün bir kişiliğin evrende olduğunu biliyor olmak güzel.
Kitabınızı bir maymun iştahıyla internet üzerinden ücretsiz indirip okudum. Telif hakkınıza saygım okuma sabırsızlığımım önüne geçemez, biraz geriden gelse de. Kitap ücretini gönderebileceğim herhangi bir platformdan ulastırabilirim.
Uzun, dingin ama yeni maceralara hazır bir ömür dileği ile...
Yazınızı bir kez okudum. İlk kısımlar beni sarmadı. 3. Bölümde ısınmaya başladım. Dinlerin masal olduğunu bilen birini tanımıyorum. Henüz böyle birşey öğrenilmedi ve öğrenilmeyecek. Şu gerçeği gözlemliyorum: Çevremdekilerin dine karşı zaafları azalıyor. Din kurallarına uymamak, dine bir masal olarak bakmak anlamına gelmemeli. Internet ile birlikte dini bütün! olmayan insanların yaşayacağı bir döneme giriyoruz. Sanırım insanlar önümüzdeki yüzyıllarda da dinlere inanacak ama kuralları kimsenin umurunda olmayacak.
ReplyDeleteİfade özgürlüğü ile ilgili tespitleriniz, yorumlarınız çok hoşuma gitti.
Evliliğinizi tebrik ederim.
Coşkun Kuş
Sevan bey su doga fotografli arka fonu kaldirmaniz mumkun mu acaba. Tek renk goz yormayan bir arkafon kullanir misiniz? Mobilde cok kotu gozukuyor blogunuz. Gozumuz yandi.
ReplyDeleteYahu pedofiliyi övuyorsun. Pedofili!
ReplyDelete1. Sakin ol ve ayna karsisina gec
2. Mazeret uretme
3. Kurdugun cumleleri sesli bir sekilde tekrar oku.
Facebookta seni takip eden 3bin 5bin andavalin gazina gelip uctun iyice.
Tarihi determinizm labirentine düşmek istemem lâkin hitler olmasa dahi almanlar o savaşı verecekti.. Bankacılık sistemi ve sahipleri bunu almanlar için kaçınılmaz kılmıştır.. tabii ki daha makul bir deli hedefi doğru belirleyip, baldırı çıplak romanlarla uğraşmaz, ukrayna ve rus steplerinde koca orduyu dondurmaz, bizi de ingiliz-amerikan faşizmine gebe bırakmazdı belki.. hitler hemen tüm popülist parti liderleri gibi.. cahildi.. ama yanında kaybedecek pek bir şeyi olmayan deli-dahiler ekibi vardı.. maalesef o çocuk katillerinin bir kısmı istisnai derecede zeki idiler.
ReplyDeleteHocam iyi gunler. Sizin dil ile ilgili etimoloji ile ilgili yorum ve birikimiznizi ilgi ve alaka ile takip ediyorum. Ne olursunuz cevab verin, ben de etimolojiye ilgi duyuyorum benim icin engin ve ulasilmaz yasayan bir ufuksunuz. Bilgi ve berecinizden nasil faydalanirim? Bana bir yol yordam ile katkida bulunun lutfen. Diyarbakirdan selamlar.. Hurmetler..
ReplyDelete