Cevanşir Farsça bir isim, “genç arslan” demek. Bu ismi taşıyanların ilki ve en ünlüsü 7. yy’da Greklerin Albania, Ermenileri Ağwank, Arapların Arran adını verdiği ülkeye hükümdar olmuş. Destani işler yapmış, hakkında kasideler düzülmüş, İslam ordularının İran’ı perişan ettiği Kadisiye savaşında Sasaniler safında savaşmış, ama sonra İslam egemenliğine boyun eğmek zorunda kalmış. Yeri bugünkü Azerbaycan’ın en batı ucu, Gence ve Gadabay civarı.
Alban/Ağwanlar aslen bir Doğu Kafkas kavmi, belki Dağıstanlılarla akraba. Bu tarihte büyük ölçüde Ermenileşmiş ya da Ermeni dinini ve üst kültürünü benimsemiş görünüyorlar. Mamafih Cevanşir ve babası Varaz-Grigor yerli soyundan değil, İran’da Partlar (Eşkâniler) çağının ünlü yedi büyük yönetici ailesinden Mihranilerin soyundan gelmişler. Ya da geldiklerini iddia etmişler, zira böyle konularda beyana pek güvenilmez.
[Benim en küçük oğlum Mihran’ın adı da oradan gelir, kapa parantez.]
İzleyen devirde Gürcülerin Kakheti krallığında, ki bahsi geçen yerin hemen kuzey bitişiğidir, Cevanşir adlı birkaç kralın hüküm sürdüğünü görüyoruz. Sanırım isim bölgesel bir efsane değerini kazanmış, ama soy ilişkisi var mıdır bilemedim. Gürcü Cevanşirlerin en ünlüsü, Gürcü Vekayinamesi (Kartlis Tskhovreba) adı verilen milli tarih derlemesinin kilit bölümlerini yazdığı rivayet edilen ‘Prens’ Cevanşir, o da Kakheti krallarından birinin oğlu veya yeğeni, yaşadığı dönem biraz muğlak. Bu muhterem zata izafeten Cevanşir (Juansher) adı halen Gürcülerde yaygın bir erkek adı olarak kullanılıyor.
*
Geliyoruz 18. yüzyıla. Bölge aynı bölge. Yörede konargöçer yaşam süren Türkmenlerin kudretli ailelerinden Cevanşirlerin Penah Ali Han Cevanşir, İran devletinin zayıf bir anından faydalanıp Karabağ’da beyliğini ilan ediyor. Şuşa kalesini inşa ettirip Türkmenlerin bir kısmını buraya iskan ediyor; yöredeki beş Ermeni ‘melikliği’ ile kah savaşıp kah sevişerek yetmiş sene sürecek ve bugüne dek bölgenin başına bela olacak bir devlet(imsi) kuruyor. Onun torununun torunu olan Behbud Han Cevanşir 1918’de ilk Azerbaycan devletinin kurucularından ve daha sonra Azerbaycan’ın İstanbul büyükelçisi idi. 1921’da Pera Palas’ın önündeki kaldırımda Ermeni fedai Misak Torlakyan tarafından (1918 Bakü katliamına misilleme saikiyle) öldürüldü. Onun da torunu olan merhum Prof. Dr. Behbud Cevanşir Nişantaşı mıntıkasında tanınmış bir kulak boğazcı idi. Beni de tedavi etmişliği vardır.
Çeşitli kültürlere mensup Cevanşirler arasında akrabalık bağı var mıdır, bilmek zor. Daha ziyade güçlü bir yerel efsane üzerine inşa edilmiş bir soyluluk iddiası sözkonusu olmalı. Adına ‘Kayı Boyu sendromu’ desek mi? Nereden çıktığı pek belli olmayan bir egemenlik olgusunu sahte bir şecere ile meşrulaştırma ve perçinleme çabası?
*
Afyon’un Dinar ilçesinde karşımıza çıkan Cevanşir Türkmenlerinin de Karabağ-Gence kökenli olduğu anlaşılıyor. Faruk Sümer’in Safevi Devletinin Kuruluşu kitabından öğrendiğimize göre Sultan I. Ahmet zamanındaki Osmanlı İran savaşında (1603-1618) Gence ve Karabağ bölgesindeki Türk aşiretleri hayli kritik roller oynamış. Cevanşir ailesi veya oymağı veya cemaati Osmanlı’yı desteklemiş, sonra bölge yeniden Safevi hakimiyetine geçince ailenin ileri gelenleri idam edilmiş, yerlerine ‘kul takımından’ Nevruz getirilmiş, buna tahammül edemeyen Cevanşirlerin bir kısmı 1612 tarihinde Osmanlı’ya sığınmış. Bu topluluktan ilk kez söz eden 1656 tarihli bir sayımda göçebe olarak yaşayan 131 hane ve 71 bekar nüfusları olduğu kaydediliyor. Gasp ve soygun işlerine karıştıkları ve yerleşik köylere zarar verdikleri suçlamasıyla 1701’de Afyon’un Dinar ve Çölabad (şimdi Haydarlı) kazalarıyla Burdur’un Urla (Yeşilova) nahiyesine iskanları emredilmiş. Emre uymayıp kaçan bir zümre ise Kayseri’nin Develi ilçesine yerleşmiş. Bildiğim kadarıyla halen bu bölgelerde Cevanşirli aidiyeti hatırlanıyor. Ya da belki halkın çok umurunda olmasa da ideologlarca hatırlatılıyordur, bilemedim. İnternette karşımıza çıkan bozkurtlu üç hilalli makalelere bakınca ikincisi daha muhtemel görünüyor.
İdeolog deyince Türkiye’de çeşmenin başını tutanlardan F. Kirzioğlu Cevanşirlerin hepsini birbiriyle harman edip kadim bir – başka ne olabilir? – Türk boyu oldukları kanaatine ulaşıyor. Üçüncü elden aktardığı bir rivayete göre Cevanşirler Cengiz Han ordusunun “sağ kolunu” [sic! – doğrusu “sol kolunu”, züün gar] oluşturan Cungarlar imiş; I. Şah Abbas zamanında (1588-1629) Karabağ ve Arran’a yerleştirilmişler.[1] Bu ifadenin hemen ardından Kırzıoğlu, Şah Abbas’tan bin yıl önce aynı yerde yaşayan Alban/Ağvan hakimi Cevanşir’i de aynı soyun bir üyesi (atası?) olarak tanıtmakta sakınca görmüyor. Doğal olarak, Kırzıoğlu’nun tüm akıl bükücü hezeyanları gibi bu inciler de bugün Türk(çü) tarih öğretisinin bir parçası olarak tekrarlanıyor.
No comments:
Post a Comment