Peki İstanbul’un her yerine iki-üç seneden beri eşek çükü gibi diktikleri o bayraklar beni neden rahatsız ediyor öyleyse? Şundan rahatsız ediyor. O bayraklar ulusun bayrağı değildir. Bir hizbin, bir siyasi görüşün bayrağıdır. Siyasi bir meydan okumadır. “Bu memleket bizimdir, bizden olmayan vatansızdır” diyen bir zümrenin vatandaşa verdiği gözdağıdır. Ya bize boyun eğ ya da defol git Moskova’ya / Mekke’ye / Erbil’e / Vaşington’a yahut cehennemin dibine diye haykırırlar, gür bir sesle ve postal rap¬rapları eşliğinde.
Ben bir ülkeye bundan daha büyük kötülük yapılabileceğini sanmıyorum. Bölücülüğün daniskası budur. Ulusa ait bir simgenin bir hizip tarafından gasp edilmesidir. Bir ülkede yaşayan herkesi doğal olarak bir araya getiren aidiyet duygusunun, zorba bir azınlıkça kirletilip etkisiz hale getirilmesidir. O bayrak eğer beni ve seni asmayı, kesmeyi, ülkeden kovmayı düşleyen bir azgın güruhun simgesiyse ben içim kahrolmadan nasıl sevineceğim, misal, Patagonya’daki hava olimpiyatlarında o bayrağın yükseldiğini görürsem?
*
Daniska demek “Baltık Denizi’ndeki Danzig limanından gelen en iyi kalite kürk” demekmiş eskiden, onu biliyor musunuz? O yerin şimdiki adı Gdansk, Polonya’da.
Bayrak Eski Asya Türkçesindeki badrak yahut batrak biçiminden geliyor. Asya Türkçesindeki /d/ sesi Türkiye Türkçesinde istisnasız her zaman /y/ olur, ondan böyle olmuş.
Çük ta 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut’ta çübek (“çocuk zekeri”) diye geçiyor. Türki mi İrani mi olduğu tam anlaşılamayan çub (sopa, değnek) sözünün küçültmesi. Biz burada gerçi küçük anlamında kullanmadık o başka.
Hep kasan konular olmaz, biraz etimoloji de lazım, değil mi?
No comments:
Post a Comment