Mesela
İspir’in hemen hemen bütün köy ve mezra adları (ayrıca dağ, dere ve yayla
adları) Ermenicedir. Ama 19. yüzyıl sonunda İspir’de üç-beş köy dışında pek
Ermeni nüfus yok. Demek ki İspir’deki değişim daha eski bir tarihte, belki 19.
yüzyıl başlarında, belki daha önce olmuş. Ama nasıl ve neden olduğuna dair
yeterli bilgimiz yok. Çünkü döneme dair – Türkçe veya Ermenice – yayımlanmış
malzeme yok.
Teorik
olarak akla gelen sadece üç ihtimal var.
• Birinci olasılık: Ermeniler bilemediğimiz
nedenlerle buradan gitmişti. Türkler boş bulup yerleştiler.
• İkinci olasılık: Türkler başka yerden gelip
İspir’in Ermeni ahalisini topyekün kovdu veya yok etti.
• Üçüncü olasılık: İspir ahalisi din değiştirip
Türk oldu.
Birincisinin
Anadolu’da tek tük de olsa örnekleri var. Ama İspir’de böyle olmuş olamaz,
çünkü öyle olsa yer adlarında süreklilik olmaz, Türkler boş buldukları yerlere
kendi adlarını verirler. Adlar kaldığına göre demek ki YA yerli halk
Türkleştikten sonra eski adları kullanmaya devam etti, YA DA dışarıdan gelen
Türkler bir müddet – hem de buraların Ermeni yeri olduğu fikrini benimseyip
alışacak kadar uzun bir müddet – yerlilerle beraber yaşadılar.
Daha iyi
bilinen yerlerin çoğunda hakikat, ikinci ihtimalle üçüncüsü arası bir
yerlerdedir. Aşağı yukarı her yerde karşımıza çıkan senaryoyu size özetleyeyim.
Bir sürü yerde böyle olmuş, İspir’de de muhtemel olan aşağı yukarı bu.
Yerel tarih
Hacı
Hüseyin Ağa bir tarihte bir miktar silahlı adamıyla birlikte bölgede zuhur
eder. Terör estirir. Bölgenin ileri gelenlerinden birkaçını haraca bağlar.
Direnmeye kalkan Agop Ağayı öldürtür. Kirkor Ağanın kızını kaçırıp nikâhına
alır.
Ermeniler
bu duruma boyun eğer. Çünkü A) Hüseyin Ağanın arkasında devlet otoritesi
vardır, başa çıkamazsın. Veya B) devlet otoritesi Hüseyin Ağayla başa çıkmaktan
acizdir, ya da aciz olmasa bile isteksizdir. Direnmeye kalksan başına bela
alırsın, kimseye güvenemezsin. Veya C) devlet otoritesini temsil eden Ali
Paşaya karşı Hüseyin Ağa ehveni şerdir, en azından koruma sağlar. Veya D)
Hüseyin Ağanın Agop’u öldürtmesi aslında bazılarının işine gelmiştir, iç
dengeler dönmüştür. Veya E) Kirkor Ağa dünürüyle iyi geçinmeye karar vermiştir.
F) Zaten Hüseyin gelmese Hasan, o gelmese Mustafa gelecektir, birinden birine
razı olmak gerekir.
Hüseyin Ağa
otuz sene ortalığı haraca kestikten sonra ölür. Yerine oğlu Hasan Ağa geçer.
Hasan Ağa ana tarafından Ermenidir, Ermenice bilir, ama asla belli etmez. Çünkü
silah taşıma ayrıcalığı Müslümanlara aittir, kuşku doğarsa iktidarı sarsılır,
devletin adamlarıyla ilişkisi bozulur. Zaten babasının eski adamı olan Veli Ağa
komşu nahiyede egemenlik kurmuş, bu tarafa sarkmak için fırsat kollamaktadır.
Ona koz vermeye gelmez.
Hasan
Ağanın eli silah tutan adama ihtiyacı vardır. Sağlam eleman için yapmayacağı
fedakârlık yoktur. Bir kısmını diyelim ki komşu vilayetin Kürt aşiretinden
temin etti; ama Kürtleri memnun etmek zordur, astarı yüzünden pahalıya gelir.
İşte tam bu sırada, tesadüfe bak ki Hasan’ın ana tarafından akrabası olan
Kirkor Ağanın sülalesi topluca Müslüman olup Hasan’ın maiyetine katılmaya karar
verirler. Onları seven, veya sevmese de çıkar ve gelenek bağlarıyla onlara tabi
olan komşu üç köyün ahalisi de Müslüman olur. Hüseyin Ağa hanedanına sadakat ve
akrabalık bağıyla bağlı olan bu zümreye halk arasında Hüseyinağazadeler lakabı takılır.
Yörenin en güçlü ve saygın sülalesi olurlar; buralara yerleşen ilk Müslüman
aile oldukları kuşaktan kuşağa anlatılır.
Hüseyinağazadelerin
nereden geldiğini kimse hatırlamaz. Cumhuriyetten sonra Orta Asya masalı devlet
mitolojisi olarak okullarda öğretilmeye başladığında birden birilerinde jeton
düşer. Tabii ya! Hüseyinzadeler Horasan’dan gelmiştir, Alpaslan’la beraber
Anadolu’nun fethine katılmışlardır. Bundan doğal ne olabilir? Alpaslan’ın sol
kol kumandanının adı da Hüseyin değil miydi?
Hüseyingiller
Müslüman olup ağa safına katıldıktan sonra ilk iş eskiden beri nefret ettikleri
Margos’la Mateos’un arazilerine bir punduna getirip el koyarlar. Sonra
gözlerini Ohannes’in arazisine dikerler. Sıranın kendisine geldiğini gören
Ohannes, çevik davranıp Müslüman olur. Vilayet merkezindeki paşa ile kadıyı
birkaç hediyeyle memnun edip onların desteğini alır. Kapısına üç tane Kürt
sipahi koyar. Ne olur ne olmaz diyerek bir de hoca tedarik edip medrese
kurdurur. Bu yüzden Ohanzadeler günümüzde bölgedeki ilk medresenin
vakfedicileri olarak büyük saygı görür. Kanıt olmasa da Kürt kökenli oldukları
rivayet edilir.
Ardı çorap
söküğü gibi gelir. Müslüman nüfus artar, güçlenir, servet ve kudret sahibi
olur. Bir süre sonra buraların kadim Müslüman ve Türk yurdu olduğunu iddia
etmeye başlarlar. Gitgide fakirleşip marjinalleşen Ermenileri hor görürler.
Kiliselerde çan çalınmasını yasaklarlar. Ermenilikte ısrar edenlerin bir kısmı
“burada bize hayat kalmadı” diyerek Sivas’a göçer. Nüfus daha da azalır.
Sultan
İkinci Mahmud hengâmında İstanbul’da Ermenilere fırsat kapıları açıldığı
duyulur. Talihini denemek için payitahta göçen on Ermeniden beşi hedefi
gözünden vurur. Biri sarayın peşkircibaşısı olarak servet ve ün kazanır; biri
İngiliz konsoloshanesinde tercümanlık bulur; biri kuyumcular hanının idare
heyetine seçilir. Elbirliğiyle memleketteki kiliseyi onarırlar; yanına da bir
okul kurdururlar.
Derken o
okuldan mezun olan çocuklardan ikisini, İstanbul’da kendi aralarında
topladıkları parayla Avrupa’ya okumaya göndermeye karar verirler. Gençler
Cenevre’de üniversiteye gider. Sürgündeki Rus devrimcileriyle tanışır.
Olaylar
gelişir.
*
“Türkiye tarihini bir sayfada anlat” diye biri
bana sınav yazdırsa böyle anlatırdım herhalde.
Bahsettiğiniz İslamlaşma 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başı olmalı, doğru mu anlamışım?
ReplyDeleteYerel kaynaklardan duyumla bir örnek vereyim: İspir'in resmi adıyla Gündoğdu, asıl ve Ermenice adıyla Dangis köyü ahalisi topluca Müslüman olmuş ve sonrasında Türkleşmiş Ermenilermiş. Yerel kaynakların dediklerinden anlaşılan bu dönüşüm 1915 veya 1895'te olamaz, daha eski ve çok buğulu bir olaydan bahsediyorlar. Almanya'da Hilafet Devleti ilan eden eski Adana Müftüsü Cemaleddin Kaplan da bu köyden. Uğur Mumcu Almanya'daki İslamcı oluşumlara değindiği Rabıta isimli kitabında Cemaleddin Kaplan'ın bu Ermeni kökenine üstü kapalı dokunduruyor