Ece sormuş: Adem, Havva’nın elmasını reddetseydi insanlık tarihi sizce nasıl olurdu?
İlk reaksiyonum, “Elma değil şeftalidir o” demek oldu. Sonra duraksadım. İkisi de olamaz, çünkü ikisi de insan mahsulüdür, ilk bahçede bulunabilecek meyveler değil. Tohumdan çoğalmazlar. Elma Neolitik Çağ’ın sonlarına doğru, bugünden belki dört-beş bin yıl önce zuhur etmiş. Şeftali daha da geç. Bu tip şeyleri akıl etmek, sonra uğraşıp üretmek, ıslah etmek, budamak, sulamak, ilaçlamak için önce cennetten kovulup aç kalmış olmak lazım. Yoksa neden uğraşsın?
O meyve olayı olmasa Adem ile Havva aganigi işlerine girerler miydi? Bu konudaki doktrini maalesef bilmiyorum. Şimdi internetim olsa hemen araştırır, Yahudi, Hristiyan ve İslam geleneğinin bu meseleye ilişkin duruşlarını size anlatırdım. “A vallahi olmaz, onlar masumdu” deniyorsa sorumuzun cevabi basit. Adem ile Havva bolluk ve bereket bahçesinde mutlu bir hayat geçirir, Allah’ın onlara tayin ettiği sürenin sonunda Alzheimer olup ölürler, ya da belki o talihsizliğe fırsat kalmadan yanlışlıkla bir kaplan tarafından yenilirler ya da bayırdan düşüp telef olurlardı. Devamı gelmezdi. Adem ile Havva vakası Allah’ın başarısız deneylerinden biri olarak sicillerdeki yerini alırdı.
Peki, Cenab-ı Hakkın inayetiyle bir şekilde üremeyi başarsalar ne olurdu? Yine mutluluk ve huzur içinde yaşarlardı sanırım. Allah’ın kurduğu düzeni sorgulamak akıllarına gelmezdi. “Bu meyveyi yemeyeceksin” diye emredildiğinde “Peki madem” deyip boyun eğenden öbür türlüsü beklenmez. “Kafamıza göre düzen kuracağız” diye boşuna hırs yapmazlardı. Açlık diye bir dertleri olmadığından ekip biçmek, yarını düşünmek, erzak depolamak, dağıtım sistemi kurmak, dağıtım memurları atamak, o memurların geçimi için vergi toplamak, vergi kaçıranlar için zaptiye teşkilatı kurmak, gelişkin ceza teknikleri tasarlamak, bunlara ideolojik gerekçe bulmak, ideolojik gerekçeye itiraz edenleri zındık ilan etmek, zındıkların fikirleri ile savaşmak için medreseler ve üniversiteler kurmak gibi boş şeylerle uğraşmazlardı. Allah’a güven ve itaatleri tam olduğundan, yeri kazıp altından maden çıkarmak, ya da denizi aşıp Amerika’yı keşfetmek, ya da göğe bakıp güneşin yörüngesini hesaplamak gibi işlere de kalkışmazlardı. Hayatları hamd ve rıza ile geçerdi. Boş zamanlarında belki birbiriyle şakalaşır, dans eder, ya da birbirinin başındaki bitleri ayıklamakla vakit geçirirlerdi.
Nasıl bir hayat olurdu, merak ediyorsanız yakınınızdaki bir hayvanat bahçesine gidip maymunlar reyonunu izleyin, yeter.
yahu! şu bu değil de, islam'ın gizli şartı gramerin külliyen reddiyesi mi? bir tane yahu bir tane gramer bilen müslüman, bu kadar mı zor?
ReplyDelete