Ermenice Manazgerd Մանազկերտ adı verilen kentin Manavaz adlı kişi tarafından kurulduğunu ve asıl adının Manavazgerd (“Manavaz kenti”) olduğunu, 5. (veya en geç 9.) yy’da yazan tarihçi Khorenli Movses bildirir. Yazara göre Manavaz, Ermeni devletinin kurucusu olan Hayk’ın üç oğlundan biridir. Muhtemelen modern tarihçilerin Menua veya Menuas olarak adlandırdığı Urartu kralı ile aynı kişidir. MÖ 810-785 yıllarında Van’da hüküm sürmüş, bir dizi fetihle Urartu devletini bölgesel bir güç haline getirmiştir. 1964’ten sonra Malazgirt yakınındaki Düzceli köyünde bulunan Urartu çiviyazısı ile yazılmış dört yazıt Menua’nın burada inşa ettirdiği su kanallarını anar, böylece Khorenli’nin geleneksel anlatısına çarpıcı bir arkeolojik delil ekler.
Aynı tarihçiye göre Manavazyan soyu kentte MS 4. yy’a dek hüküm sürmüştür. O sülalenin 333 yılında Ermeni kralı 2. Xosrov Kotak tarafından kanlı bir şekilde tasfiyesinden sonra Manazgerd beyliği Albianus adlı bir Romalı (ya da Romalı unvanı benimsemiş) zata tevdi edilir, Hristiyan dini bu kişi zamanında kurumlaşır.
İslam fethinden bir süre sonra şehir, asıl merkezi Ahlat’ta olan Armen-şahlar emirliğinin şubesi ve bazen rakibi olarak karşımıza çıkar. 860’lardan 964 yılına dek kentte Beni Süleym kabilesinden Beni Kays hanedanı hüküm sürer. Bizans imparatoru 7. Konstantin Porphyrogenetos’un çağdaş olayları anlatan siyasetnamesinden[1] çıkarabildiğimiz kadarıyla emir isimleri Ebülverd, Abdülhamid, Ebülesved, Abdürrahim, Ebulmuizz ve Ahmed’dir. Halkın o tarihte hangi dinde olduğuna dair bilgimiz yoktur. Egemen aile her ne kadar Arap şeceresi iddia etse de, o günün yaygın kültürel pratikleri bağlamında, bunun ne derece sahih olduğunu da bilemeyiz. 12. yy’a dek yerel Ermeni beylerinden birçoğunun Arapça isimler benimsediği, hatta bazılarının iki-üç kuşak içinde Arapça, Rumca, Ermenice ve Gürcüce isim taşıdığı bilinir.
964 yılında Bizans’ın o dönemde bölgedeki en güçlü müttefiki olan Tayk (yani Artvin-Yusufeli) beyi 2. David Kuropalates, Erzurum’un ardından, Rumların Manzikert adını verdiği Manazgerd’i de İslamlardan fetheder; bir müddet Bizans adına burada hüküm sürer. David aslen Ermeni olan Bagratuni hanedanındandır, fakat Ermeni kilisesini reddederek Rum Ortodoks mezhebine geçmiş ve Gürcü kimliğini benimsemiştir. Sonraki Gürcü kralları bu zatın yeğeninin soyundan gelir. 1000 yılında Bizanslılar aşırı güçlenen David’i bir suikastçi gönderip öldürürler. Vakanüvis Tovma Artsruni’nin ifadesine göre Bizans bu tarihte kentin yönetimini Van-Gevaş’ta hüküm süren Ermeni Artsruni hanedanına bahşeder; ancak bu hanedanın sözcüsü olan Tovma’nın verdiği bilgiye ne kadar güvenilebileceğimiz açık değildir. He halükârda 1064 ve 1071 yıllarında kentte bir Bizans garnizonunun bulunduğu anlaşılıyor.
Abbasi imparatorluğunun çözülmeye başladığı 10. yy başlarından itibaren bölgede hüküm süren aşırı derecede karmaşık siyasi dinamiklerin 1071’deki Türk fethini ne şekilde etkilediği meselesi, Batılı kaynaklarda bir ölçüde tartışılsa da, Türkiye’de henüz çok az üzerinde durulmuş konulardandır.
*
1071 zaferinden sonra Selçukluların Anadolu’de hemen bir yönetim kurmadıkları, hatta bu yönde bir teşebbüste bulunmadıkları bilinir. Buna karşılık Bizans egemenliği bir daha toparlanamayacak şekilde çökmüştür. Ortaya çıkan boşluktan ilk yararlananların yerel Ermeni beyleri olduğunu bilir miydiniz?
Aralarında en önemlisi Ermeni asilzadelerinin Varajnuni soyundan olduğu halde Rumca Philaretos (“erdemsever”) adını kullanan zattır. 1069’da Ahlat’ı Araplardan fetheden Bizans ordusunun kumandanıdır. 1071’de Malazgirt savaşına katılır, imparator Romanos öldürülünce bugünkü Palu olan Romanopolis’te imparatorluk ilan eder. Önce Antakya üzerine yürüyüp oraya boyun eğdirir. Sonra, şimdi Elazığ-Malatya sınırında Karakaya baraj gölüne batmış olan Muşar kalesine yerleşip, Malatya’dan Antakya ve Maraş’a uzanan sahada on beş yıl hüküm sürer. Sasun/Sason hakimi olup Muş Ovasını ele geçiren Muşeğ oğlu Tornik’i, Muş yöresinin İslam emirlerinden Emir Bekr ile işbirliği yapıp öldürtür. Ermeni beylerinden Vasak Pahlavuni’yi Antakya’ya yönetici tayin eder; fakat İstanbul suikastçi gönderip Vasak’ı öldürtünce 1076’da Apşun (Afşin) adlı yerde Bizans imparatorunun ordusunu hezimete uğratır. 1086’da Selçuklu sultanı Melikşah’a boyun eğerek Müslümanlığı kabul eder.
Bu esnada Andrion’da (Maraş-Andırın), Keysun’da (Besni-Çakırhöyük), Gerger’de çeşitli Ermeni beyleri hüküm sürmektedir. Daha evvel Bizans’ın Urfa valisi olan Ebulkaab oğlu Vasil 1077’de o kenti bu kez kendi namına fethedip beylik kurar. Vasil tanınmış bir Ermeni soyundandır, fakat baba adı Arapça (Ebülkaab = “Şişmanoğlu”), kendi adı Rumcadır. 1083’te Harran’ın Arap emirinin desteğiyle Selçuklu komutanı Husrev’i yenilgiye uğratır. Van’daki Artsruni hanedanının Ermeni beylerinden Xaçik Xuln oğlu Hasan oğlu Ebulğarib 1079 veya 80’de Tarsus’ta hükümdarlık kurar.
Bu bilgiler 1163 tarihli Urfalı Matteos Vekayinamesinin 2.60 ila 2.85 bölümlerinden. Scribd abonmanınız varsa İngilizcesi orada bulursunuz.
İran’daki Selçuklu sultanına az ya da çok itaat eden Türk komutanlarının Anadolu ve Suriye’de sistemli olarak egemenlik kurmaya başlamaları 1084 ila 1087 yılları gibi görünüyor. O arada yerel egemenliğe sahip olan Ermeni (ve Rum ve Arap) emirlerine ne oldu? Bir bölümü yenilmiş ve ölmüştür sanırım. Daha çoğu günün koşullarına ayak uydurmuş olmalı.
[1] Batı kaynaklarında De administrando imperii adıyla bilinen eserin orijinal adı Πρὸς τὸν ἴδιον υἱὸν Ρωμανόν (“Öz Evladı Romanos’a”) olarak geçer. Devlet yönetimine dair el kitabıdır.