Klasik "geleneksel Türk ailesi" fotoğrafı. Abdullah Gül olması tesadüf: gazetede bunu gördüm bunu yazdım. Başka herhangi bir aile de olabilirdi. Zaten geleneksel demek o demek, milyonla benzeri var.
O ikonografinin içinde olmak ister miydik ayrı mevzu, ama hoş bir fotoğraf, şüphesiz. Dede belli ki güçlü ve ilginç bir insan, cüretle gülümsemiş. Sağdaki Reyhan Hanımın güzel bir yüzü var. Öndeki gençler sempatik insanlar. Abdullah Beyin tarzı rahat, geleneksel Türk bürokratına oranla insancıl.
Oturdukları şeyin adı kanape. Avrupa’dan ithal bir kavram. Ülkeye 19. yy’da girmiş, ama ancak son 30-40 yılda bütün sınıfların yaşamına girdi. Adı Fransızca. Türkçe eşdeğeri yok. Türkçesi divan veya sedir yahut seki olur, ayrı şey.
Giysiler batıdan ithal. Ceket-pantolon Batı’da Fransız ihtilali sıralarında standart oldu, bize 1830’larda geldi. Kravat Fransa’da çıkmış bir moda, o da II. Mahmut zamanında memlekete girdi. Ceket, pantolon, kravat üçü de Fransızca. Türkçe karşılıkları yok.
Arkada tül perde. Geleneksel Türk aile tablosunun vazgeçilmezlerinden. Tül Fransızca. Fransa’nın Tulle kentinde üretilen bir ince dokuma çeşidinin adı.
Selman’ın kolunda saat görünüyor. Şüphesiz ithal. Türkiye’de yanılmıyorsam saat imalatı yok. Mekanik saatleri Avrupalılar icat etmiş, Ortaçağ sonları olmalı, cep (ve kol) saatini geliştiren de onlar. Elektronikte şimdi Uzakdoğu ile rekabet var, ama mekanik saatlerde Batı hala tek tabanca.
Dede ve Macit Bey gözlük kullanıyorlar. Batının en olağanüstü icatlarından biri. Gözlük fikri bir yana, numaralı ve hassas ayarlı mercekler 19. yy’da Carl Zeiss’ın marifeti. Türkiye’de mercek yapılıyor mu bilmiyorum. Muhtemelen yoktur. Kaliteli sentetik mercekler her halükarda ithal.
Yerdeki halı Çin malı. Onu saymıyorum.
Evde ayakkabı çıkarmışlar. Hanımların başörtüsünü saymazsam en “Türk” olan detay o.
*
Ayakkabı detayını önemseyenler var. Mesela “Yeni Türkiye” savunucularından Ali Nur Kutlu adında biri, Yeni Şafak’taki yazısında http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/AliNurKutlu/beyaz-turklere-mektup/51448 ayakkabı çıkarmaya neredeyse kozmik bir anlam yüklemiş, peynir ekmek, tahin helvası ve annesinin süpürgesi ile birlikte:
“Siz eve ayakkabıyla girmeyi modernlik, biz rezillik sayarız. Siz şarabin tadını, markasını, biz Yunus’un, Mevlana’nın abı hayatını konuşuruz. Siz kruvasan ve kahve ile kahvaltı yaparsınız, biz peynir ekmek, tahin helvası yeriz. Siz Fransız peyniri Rokforu, biz Van otlu peynirini severiz. Siz evde kedi, köpek besler, çocuklarınıza 'hamster'ı sevdirmeye çalışırsınız, biz dini imanı bütün çocuk besleriz, evde hamster görüldü mü, necis diye annemiz süpürgenin sapıyla kafasına vurur.”
Anladığım kadarıyla bu mısraların yazarı gavur icadının her türlüsüne karşı, geleneğin saf halini savunuyor, bunda ahlaki bir değer görüyor. Öyleyse ceketi, kravatı, kanapeyi, tül perdeyi, saati ve gözlüğü de atmak gerekmez mi? Çorapta ve çorap kokulu Van peynirinde stop etmenin mantığı ne?
Tutarlı olmak istiyorsan ve cesaretin varsa sonuna kadar git bakalım. Ötekiler hiç olmazsa entelektüel anlamda daha dürüst. Ben eslafı takip edeceğim diyor, sakalının kesiminden, kılıcının kavsine kadar o yolda gitmeye gayret ediyor. O da deve yerine Toyota kullanıyor gerçi, ama mesela kafa kesme sevdasında 1400 yıl önceki rol modellerine bizim tatlı su muhafazakârlarından daha sadık.
Biri cesur, biri korkak.
Başka fark görüyor musunuz siz orada?13 yorum:
- Adsız3 Ekim 2014 02:30Türkiye kelimesi Türkçe mi? Hatta iller ilçeler bölgeler köyler mahaleler ve diğerler.Yanıtla
- "Ceket, pantolon, kravat üçü de Fransızca. Türkçe karşılıkları yok."Yanıtla
Kravat sözcüğünün 'boyunbağı' diye Türkçe kökenli bir karşılığı var. Ne kadar yaygın bir sözcük olduğu tartışılır ama Aziz Nesin'in bu sözcüğü birkaç yazısında kullandığını görmüştüm.
Derleme Sözlüğü'ne göre çoğunlukla şalvar anlamında kullanılan tuman sözcüğü İzmir'de pantolon anlamında kullanılıyormuş. Sözcüğün kökeni Türkçe mi bilemiyorum. Sizin sözlüğünüzde de bu sözcük yer almıyor.
Nogay Türkçesinde ceket anlamında sakev sözcüğü varmış.
http://nogai.blogspot.com.tr/2008/06/szlk.html
Sak- kökeninden türemiş olabilir. Ya da belki Rusça kökenlidir. Bilmiyorum.
Köken bilgisine kafa yoran birisi olarak bu sözcükler hakkında da bizi aydınlatacağınızı umarım. - "Oturdukları şeyin adı kanape. Avrupa’dan ithal bir kavram. Ülkeye 19. yy’da girmiş, ama ancak son 30-40 yılda bütün sınıfların yaşamına girdi. Adı Fransızca. Türkçe eşdeğeri yok.Türkçesi divan veya sedir yahut seki olur, ayrı şey."Yanıtla
Çekyat sözcüğü kanepe sözcüğünün eşdeğeri değil mi? - Adsız5 Ekim 2014 19:32fransız rokforu dediği bizim konya'nın küflü peyniri. kedi dediğinin anadolu köylerinde girmediği ev yoktur. milliyetçi ve köylü bir türk olarak türk muhafazakarının en sevmediğim yanı kendi yarattıkları "geleneği" bu ülkenin özü sanmaları. köydeki akrabalarının arasında ciddi bir harem selamlık yoktur. kadının giyimi daha rahattır. bunlar şehirde ebelerinin nenelerinin çarşaf giydiğini, edepten yüzünü göstermediğini söylerler.Yanıtla
- Adsız10 Ekim 2014 14:45Nişanyan;Yanıtla
tamam anladık içerdesin ama bu kadar da boş verilmez. Çok boş bıraktın dükkanı.. Çarşı karışık bu aralar ama ben yine de bikaç istek parça rica edeyim;
1- şu peygamber karıları mevzuları bayağı ilgi çekiciydi
2- Tarihteki ilk pezevenk hikayesi
3- Lut ve kızları konusu
senin yorumunla okumak ilaç gibi gelirdi....
kal sağlıcakla..