Wednesday, April 18, 2018

İspanyollar daha mı kötü?


Meksika’nın fethine dair en önemli birincil kaynak Bernal Diaz del Castillo, Yeni İspanya’nın Fethinin Hakiki Tarihi (y. 1560). Sürükleyici bir macera öyküsüdür. İki yüz şaşkın çapulcunun görkemli (fakat bazı bakımlardan çok ilkel) bir imparatorluğu ele geçirmesini anlatır. Yazar fetih seferine şahsen katılmıştır, ama Cortès’e karşı eleştirel, yerlilere karşı anlayışlı ve ölçülüdür. Aztek’lerin son derece kanlı egemenliğine karşı çıkan diğer yerli kavimler olmasa bu iş olmazdı demeye getirir.

1980 Ocağında Michoacan eyaletinde o kavimlerdan biri olan Tarasco’ların kasabasında üç gün geçirmiştim – pardon Purhépecha demek gerekiyormuş, Tarasco aşağılayıcıymış, artık öyle denmiyormuş. Sanırım benim bakış açımı etkilemiştir. Aztek’lerden (yani Nahuatl dili konuşan Meksika çoğunluk yerlilerinden) hala hoşlaşmazlar. Kendilerine Hıristiyanlığı öğreten Don Vasco de Quiroga’yı (ölümü 1565) aziz sayarlar. Bir tür Meksika Zazaları mı desek?
Garcilaso de la Vega
Peru’nun fethine dair muazzam bir eser, Inca Garcilaso de la Vega’nın iki ciltlik Kraliyet Kenti Cusco’nun Tasviri ve İnka Vekayinamesi (1609). Onu da 1981’de okumuş, tarif ettiği evleri Cuzco’da teker teker bulmayı denemiştim. Yazar baba tarafından conquistador oğlu (evlad-ı fatihan), ana tarafından İnka kraliyet soyundan olduğundan her iki tarafa eşit mesafede durur, teyzelerinden işittiği İnka menkıbelerini nostaljiyle anlatır, baba tarafından tanıdığı fatih tiplerini Rönesans ressamlarına has keskin gözlem gücüyle ayrı ayrı tasvir eder. Yalnız Peru’ya değil, fethe, kolonyalizme, egemenliğe dair okuyabileceğiniz sayılı eserlerdendir.

İkisinin de İngilizcesi, Fransızcası, Almancası var. Türkçe beklemeyin.

*
Amerika kıtasındaki İspanyol kolonyalizmi ile Osmanlı kıtasındaki İslam kolonyalizmi şaşılacak derecede birbirine benzer. İkisi de fethe dayanır. İkisi de fatih azınlığın yerli halkı acımasızca sömürmesi ve aşağılaması üzerine kuruludur. İkisi de sömürüyü dinle meşrulaştırır. Sömürenle sömürülen arasındaki statü farkı, sosyal ilişkilere ve evliliğe ilişkin katı kurallarla pekiştirilir. Bu yapının ürettiği ırkçı önyargılar zamanla şiddetlenmiş, modern dönemde toplumu tıkanma ve kriz noktasına getirmiştir.
Büyük fark dinî asimilasyon politikalarındadır. İspanyollar yerli halkı Katolik olmaya mecbur ettiler. Sömürenle sömürülen, prensipte aynı ibadethanede yan yana geldi. Dolayısıyla statü farkının dine değil başka bir şeye, mesela soya ve cilt rengine dayandırılması gerekti. İnsanlar criollo, mestizo, cholo, indio – safkan, az karışık, çok karışık, hepten yerli – olarak sınıflandırıldılar; buna göre sopa taşıdılar veya sopa yediler. Osmanlı ise, İslam hukukunun denenmiş ve onaylanmış sömürü metodolojisine bağlıydı. Birtakım istisnalar dışında kimseyi Müslüman etmeye çalışmadı. Aksine, Müslümanlaşmanın önüne ideolojik ve psikolojik engeller koydu. Bunu dillere destan “hoşgörüsünden” ötürü yapmadı. Osmanlının şunca yüz yıllık tarihinde (en son dekadans dönemi hariç) “gâvur da iyidir, hoş görelim” diye akıl yürüten tek bir kalem sahibi bulamazsınız. Sömürdüklerinin dinine dokunmadı, çünkü ekonomik rantın tamamına yakınını onlardan elde etmekteydi; yanısıra, Gâvurun “pis” ve “soyu bozuk” olduğuna dair güçlü toplumsal kabulleri vardı. Bu yüzden, gayrimüslimin Müslümanlığa dönmesi teşvik edilmek şöyle dursun, kuşku ve aşağılamayla karşılandı. Sadakatleri sorgulandı; ikinci, üçüncü kuşağa kadar alt soyları ayrımcılığa tabi tutuldu. Zimmilere ait birtakım güvenceleri kaybederlerken, millet-i hakimenin ayrıcalıklarından yararlanmaları nesiller boyu engellendi.
Elbette yerli halk din değiştirerek sömürüden (nispeten) kurtulmanın, egemen zümrenin rantından ve kibrinden (nispeten) faydalanmanın yollarını aradı; bazen buldu. Bulduktan hemen sonra da geçmişini unutturmanın ve evlatlarını o geçmişten korumanın peşine düştü. Anadolu’nun etnik tarihi, o uğurda söylenen yalanların tarihidir. Kıpçak’ın ne olduğundan habersiz birtakım garibanlar o yüzden “Atalarımız Kıpçak Türküydü” diye hançerelerini yırtarlar; o yüzden bir Rum dönmesiyle bir Kıbrıslı Roman çocuğu Türk ırkçılığının teorisini üretirler; o yüzden Isparta’nın Hıristiyanköy’ü, adının kadimden beri İslamköy olduğuna kendini inandırır. Ülkenin kendi tarihine ilişkin tüyler ürpertici cehaleti gerçekte sistematik ve akılcı bir tercihin ürünüdür. Türkiye, geçmişi silindiği ölçüde var olan bir ülkedir.
*
Sömürünün niteliği ve boyutu açısından İspanyol modeliyle Türk modeli arasında fark var mı, emin değilim. Zorbalık, gasp, fiziksel şiddet, fakirleşme hakkında bildiklerimiz aşağı yukarı aynıdır. Ülkelerin uzun vadeli ekonomik tükenişi yaklaşık aynı boyutlardadır. Ancak bir fark dikkati çeker. İspanyol modelinde sömürenle sömürülen aynı manevi cemaatin mensubudur. Dolayısıyla sömürüleni insan ve kardeş olarak gören ve dünyayı onun bakış açısıyla algılamayı deneyen sesler, az da olsa, her dönemde duyulur. Yukarıda andığımız Bernal Diaz ve Garcilaso de la Vega gibi, olayları iki yönlü görmeye çalışan “hümanist” yazarların tek bir benzerine, altı yüz yıllık Osmanlı tarihinde rastlanmaz. Gerçek bir olaya dayanan Misyon filmindeki gibi, dinî prensip adına kendi devletine karşı sömürülenden yana tavır alan elit zümre mensubunun Osmanlı ve İslam tarihinde eşi yoktur. Osmanlının kafası net: İslam haktır; haraç ve cizye helaldir; gâvur pistir, mel’undur, “şımarırsa” tedip edilir. Cumhuriyet devrinde de bu anlayışın değiştiğine dair bir belirti göremiyoruz.
Latin Amerika’da beyaz adamın zulmüne dair işitmiş olduğunuz onca şey yalan mı? Yalan değil, ama onları işitmiş olmanız da tesadüf değil: çünkü Latin Amerika’da beyaz adamın egemenliğinin her aşamasında, o egemenliği eleştiren, belgeleyen, kınayan beyaz adamlar çıkmış. Meksika’da İspanyol zulmüne dair doğrudan veya kulaktan dolma ne biliyorsanız hepsi Bernal Diaz ile, ondan çok daha beter bir eleştiri yazan Dominiken rahibi Bartolomé de las Casas’a dayanır.
Osmanlı devletinde ise kepazelikten rahatsız olan, ya da rahatsızlığını dile getirecek vicdan ve cesarete sahip olan tek kimse çıkmadığından, bugün milyonlarca cahil genç modern çağların en zorba ve ahmak iki diktatörlüğünden birini bir çeşit Birleşmiş Milletler Barış Gücü zannetmeye devam eder.

50 comments:

  1. "Osmanlı devletinde ise kepazelikten rahatsız olan, ya da rahatsızlığını dile getirecek vicdan ve cesarete sahip olan tek kimse çıkmadığından"
    tamam hocam bizde osmanlı hayranı değiliz ama bu cümle çok saçma değil mi? osmanlıya nazaran çok daha küçük bir ülke olan türkiyede bile her olaya şu ya da bu nedenden dolayı muhalif olan bir sürü insan bulmak mümkün. muhalefetin nedeni vicdan olmak zorunda değil. kimi zaman yağmadan yeteri kadar pay alamamak da bir muhalefet nedenidir. (bkz: CHP-MHP) o yüzden bu kadar büyük bir coğrafyada hiç çatlak ses çıkmadıysa eğer, bunun nedeni başka birşey olmalı. dillere destan bir hoşgörü hatta hoşgörü kırıntısı bile olmadığını bende biliyorum fakat eğer sizin dediğiniz gibi farklı bir ses çıkmadıysa bunun nedeni farklı olmalı.
    ne yazıkki bu fikrinizi doğal bulmadım. saygılar

    ReplyDelete
    Replies
    1. This comment has been removed by the author.

      Delete
    2. Enfes bir yazı. Ama bence Sevan bilse de gözardı etmiş: Osmalı dünyasında vaziyete laf edecek "beyaz adam" yok.Tek bir aileden başka maraba! Ispanyol soylusuna denk gelebilecek Çandarlı halil ibrahim boğdurulur. Tek bir aileden başkası sesi kısılmış köledir. Sofraya bile oturamaz. Bilgin Sevan da bunu bak gibi bilir!

      Delete
  2. o yüzden bir Rum dönmesiyle bir Kıbrıslı Roman çocuğu Türk ırkçılığının teorisini üretirler

    Rum dönmesi derken Nihal Atsız'ı kastediyorsunuz sanırım. Kıbrıslı Roman Türkeş mi? Türkeş'in Roman olduğunu ilk defa duyuyorum, bu konuyu biraz açabilir misiniz?

    o yüzden Isparta’nın Hıristiyanköy’ü, adının kadimden beri İslamköy olduğuna kendini inandırır

    İlgili İslamköy maddesinde şunu yazmışsınız:

    "İslamköy bld - Atabey - Isparta
    1928 K: İslamköy
    Ark: Doiantos
    ■ 19. yy başlarına dek adının Hıristiyanköy veya Gâvurköy olduğuna dair rivayet doğrulanmaya muhtaçtır. Ancak en az 15. yy'dan beri ezici çoğunlukla İslam nüfusu bulunan Isparta ilinde `İslamköy` şeklinde bir köy adı doğal kabul edilemez. SN"

    http://nisanyanmap.com/?lv=2&y=Doiantos&t=&srt=x&u=1&ua=0

    Aslında bu rivayetin güçlülüğünü sınamanın bir yolu var. İlgili köyün tahrir defterlerine bakılabilir. Yalnız Osmanlı'da tahrir defterleri 15. yüzyılda başlıyor, dolayısıyla köyün Müslümanlaşması o tarihten önce olmuşsa tahrir defterlerinden anlaşılamaz nasıl olduğu.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Türkçe Vikipedi'de İslamköy için "Çok eski bir yerleşim yeri olan köyün Roma dönemindeki ismi "Doiantos"' du. Peçenek aslından Karamanlıların[kaynak belirtilmeli] oturduğu adlarıyla ve dilleriyle tamamen Türk olan bu köy, 1692’de papazlarıyla birlikte İslam dinine geçmiştir. Eski inancın kalıntısı kilise kalıntıları ise, köyün yakınında hala ayaktadırlar. diye yazıyor.

      Delete
    2. Karamanlı denen Türkofon Anadolu Rumlarının tamamen ya da kısmen soyundan gelen kişilere ait genetik sonuçlar var elimizde. Hiçbirinde Türki kökene rastlanmadı şimdiye kadar ve bölgelerinin Grekofon Rumlarından da bir fark göstermediler. FTDNA adlı genetik test şirketinin Anadolu, Balkanlar ve Kafkasya bölgeleri üzerine bir genetik projesinin yöneticiliğini yapan biri olarak konuya yeterince vakıfım.

      Bazı örnek sonuçlar paylaşmak istiyorum durumun daha net anlaşılması için.

      İlk olarak tam Karamanlı (Türkofon iç Anadolu Rumu) sonucunu paylaşıyorum:

      North_Atlantic 9.38
      Baltic 2.44
      West_Med 18.35
      West_Asian 25.41
      East_Med 35.08
      Red_Sea 5.69
      South_Asian 2.63
      East_Asian -
      Siberian -
      Amerindian 0.19
      Oceanian 0.83
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      3/4 Karamanlı, 1/4 Grekofon iç Anadolu Rumu sonucu:

      North_Atlantic 6.85
      Baltic 4.46
      West_Med 17.33
      West_Asian 26.07
      East_Med 38.50
      Red_Sea 4.13
      South_Asian 0.96
      East_Asian -
      Siberian 0.72
      Amerindian 0.12
      Oceanian 0.84
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      Tam Grekofon iç Anadolu Rumu sonucu:

      North_Atlantic 6.38
      Baltic 5.19
      West_Med 20.98
      West_Asian 27.45
      East_Med 33.32
      Red_Sea 5.72
      South_Asian 0.08
      East_Asian 0.14
      Siberian 0.39
      Amerindian -
      Oceanian 0.36
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      19 iç Anadolu Türkünün sonuç ortalaması:

      North_Atlantic 7.12
      Baltic 4.32
      West_Med 12.01
      West_Asian 30.83
      East_Med 28.97
      Red_Sea 5.46
      South_Asian 4.05
      East_Asian 2.41
      Siberian 3.63
      Amerindian 0.28
      Oceanian 0.56
      Northeast_African 0.34
      Sub-Saharan 0.01

      Sonuçlardan görüleceği üzere, ister Karamanlılık olsun ister olmasın her üç iç Anadolu Rumunun sonuçları birbirine çok benzemekte ve her üçünde de sarı ırk yani Doğu Avrasya komponentlerinin (East Asian, Siberian ve Amerindian) toplamı %1'in altında yani gürültü seviyesinde çıkmaktadır. İç Anadolu Türklerinin ortalamasında ise Doğu Avrasya komponentlerinin toplamı %6 dolayındadır ve onlarda Akdeniz komponentleri iç Anadolu Rumlarındakilerden daha düşük seviyede görünmektedir. Doğu Avrasya komponentleri Anadolu'da sadece Türki karışım taşıyan insanlarda gürültü seviyesinin bu derece üzerine çıkmaktadır. Anadolu Türkleri genetikte genel itibariyle Anadolu yerlilerinin (Rum ve/veya Ermeni) Orta Asya'dan gelen Oğuz/Türkmenlerle değişen miktarlarda karışımı olarak çıkarken Anadolu Rum ve Ermenileri ise genetikte Oğuz/Türkmen karışımı göstermemekteler. Mevcut modern ve antik DNA testleri de buna işaret ediyor. Bu bireysel sonuçlara bakılırsa, Karamanlı tabir edilen Türkofon Anadolu Rumları tamamen Türkçeye geçen Anadolu Rumlarının soyundan geliyorlar ve Türki karışım taşımıyorlar.

      Delete
    3. DNA Uzamanına
      Bir konu çok geniş alındığında soyutlaşıyor, çok su katılmış oluyor. Irkçılık konusunda ulus, medeniyet, din, dil, deri rengi, saç rengi, göz rengi, otomobil ve buzdolabı sayısı, kaşık çatalla yemek yemek gibi sayısız bahanelerin hepsi birbirine girer, ayrı gibi görünenler ayırt edilmez olurlar. 0 ile 1 arasındaki kesirler ayrı ayrı sıralanaır ama 1/2'den sonra gelen kesiri, sıfırdan sonra gelen 1 gibi, hiç arama, yok. Sanki iç içe girmişler.
      Arka zemin ırkçılığın genişi, kısıtlısı da ırkçılığın beyaz Avrupalıların insan dolu yerleri bulması ile başlayan en son tenasühü biyolojik ırkçılığı ve nihayet DNA'ci ciddi profesyönel bilim adam-karıları.
      Geniş zemini kapısını da bu ciddilerin ciddisi, adı ağızlarda dahi cikleti olmuş Einstein ile açacağım. Amatör bilgisi sonsuz az olduğundan kendisi kadar büyük bir laf eder: "Dünyanın tuhaflığı, anlaşılır olması!"
      2 500 yıl önce Avrupalılara karanlık yerleri aydınlatma meşalesi veren Grekler "reason" (ratio, kıyas, kesir ...) keşfetmekle evrensel demokrasiye son verdiler ve canlı/cansız ayırt edilir oldu. Daha da vahimi, cansız dünya anlaşılır oldu!
      Özür dilerim çaylak Einstein, 25000 yıl sonra uyanmışsın.
      Daha sonra Burjuvalar bu İLERLEME mitini güncelleştirip yenilediler. Tabii bazı karanlık ta kalanlar hâlâ hokus pokusa ve evrensel demokrasiye inanmaya devam ettiler ama profesyönellere şükür onlara cici bici "animist" adı verilip ya kırımdan geçirildi ya da yaşayan fosiller müzesine koyuldu.
      Not: Sayın Nişanyan, siz yine de şanslısınız. Müslümanlar kitapsızları kılıçtan geçirdi.
      Gel zaman git zaman, akıl yürütme (kıyaslama) canlılar arasındaki farkları da anlamalara yardımcı oldu: "Great Chain of Being", IRKÇI MERDİVEN TEORİSİ doğdu. En altta bitkiler, en üstte insanlar, bir üstünde melekler, bir üstte de allah. Sarışın Darwin, basamaklara yay taktı ve yaylara mutasyon adını verdi. Sarışın Marks, merdiveni sosyal tarihe uyguladı ve yaylara "maddi koşullar" adını verdi. O gün bu gün, her basamaktaki çevik maymun, maddi koşulları bekler ve oluşunca bir üste, hop diye zıplar. Tıpkı Halil Berktay'ın hayat boyunca feodal olmak için can atan kabilellerinin bir üstteki feodal "uygarlığa" zıplamaları gibi.
      Bir yandan Hitler bu işin cıvığını çıkardı, diğer yandan "maddi koşulların" asıl adı olan üretimin yerini tüketim aldı ve "Great Chain of Being", lo and behold! "Great Network of Being" olarak (here is that reenkarnasyon again!) yeniden doğdu. Ciddi koca kelle profesyöneller yine cici bici bir ad buldular: "social mobility". Millet koşturup duruyor ama bazıları nedense dökülüyor. Daha da ciddi profesyöneller inek trene bakar gibi GENLERE bakmaya başladılar. Amatör Orwell "herkes eşit ama bazıları daha eşit" dedi.
      Not: Bence, sınırlarda pasaport soran polisle insanlar arasındaki farkı DNA'de bulan arasındaki fark "social mobility"de çeviklik yetenekleri.
      Bu DNA bilim adam-karıların akıl almaz cahilliği defalarca sonsuz defa sergilendi ama bunlar sütü bitmez düzen süt inekleri olduğundan düzen bunları hem korur hem pompalar.
      Başlangıçtan başlayayım.
      " … We leave behind us the world of historical ironmasters and banker-historians, geological divines and scholar tobaconnists, with its genial watchword : to know something of everything and everything of something : and through the gateway of the Competitive Examination we go out into the Wasteland of Experts, each knowing so much about so little that he can neither be contradicted nor is worth contradicting."
      Young G. M. Young : Victorian England, Portrait of an Age
      Daha geçenlerde bir filozofun dedikleri:
      "Belirsizlik ilkesini tartışan fizikçiler arasında sesimi çıkarmaktan utanacağımı düşünürdüm. Fizikçilerin felsefe konuşmasını işiteli bende utanmanın zerresi kalmadı."
      Tabii en eşsizi: "Olayları boş ver, hakikate bak!"

      Delete
  3. Rum dönmesiyle Kıbrıslı Çingene, Atsız ve Türkeş oluyor herhal...

    ReplyDelete
  4. Ben de pek ikna olamadım. İspanyollar denizaşırı bir kıtayı sömürdüler, oranın yerlilerini neredeyse insan olarak görmediler bile, ki bahsettiğiniz Las Casas yerlilerin de insan olduklarını ispatlamaya çalışmıştır.

    Osmanlı'nın omuz üstünde kelle bırakmamakta iyi olduğunu biliyoruz ama komşularını fethederek yayılmış bu kara devletini İspanyollarla kıyaslamak zor bence. Roma ya da Bizans neden yayılmışsa Osmanlı da benzer sebeplerle yayılmış, kimi zaman ganimet için, kimi zaman stratejik hedefler doğrultusunda, kimi zaman dini ideoloji ile vs. İspanya'da ise bunu özel sektör yapmış.

    İspanyolun Amerikan yerlilerine bakışı ile Osmanlının gayrimüslim tebaasına bakışını kıyaslamak zor. Her iki devlet de 16. yy'da bölgenin iki süper gücüydü ama benzerlikleri orada biter. Ne İspanya yerlilerden yeniçeri yapabilirdi, ne de Osmanlı gayrimüslimleri gümüş madenlerinde ölümüne çalıştırabilirdi.

    Biri çürük elma, öbürü çürük armut.

    ReplyDelete
  5. "iki diktatörlüğünden biri" öteki hangisi? Ayrıca bugün rahatsız sesler çıkıyorsa bu Osmanlı son dönemle başlayıp Cumhuriyet ile devam eden sürecin sonucu mu , yoksa yat kalk St. Joseph ile Robert' e dua et mi dersiniz? Yine de onlardan çıkmayıp hatta etkisi mahallesine bile uğramayan vicdanlı ve eleştirel insanlar da var yahu.

    ReplyDelete
  6. hocam hemen her ülkede her zaman diliminde prestiji yüksek bir ulus oluyor. dna araştırmaları kanıtladı ki ingiltere nüfusunun büyük çoğunluğu basklarla akraba, adanın anglo-sakson istilasından önceki yerlilerinden geliyor. lakin ülkenin adı england, konuşulan dil ingilizce (bir hayli değişse ve gelişse de) ve anglo-saxon sayarlar kendilerini çoğunlukla.
    amerika'yı ele alsak göçmen ülkesi ama hala medyada,filmlerde vesaire bir irlanda güzellemesi, bir wasp güzellemesidir gidiyor. john kerry kendinin de irlanda göçmeni olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu başkanlık yarışında meğer çekya'dan gelmeymiş filan. ha beyaz adamın kendisini ve geçmişini sorgulaması da var. hatta azınlıkların aşırı alınganlığı sonucu müthiş bir political correctness baskısı var wasplar üzerinde. ama yine de eskiye göre aşınsa da wasp olmak amerika gibi bir demokrasi ülkesinde bile hala ayrıcalık kaynağı gibi.
    tabi her iki ülkede türkiye ile kıyaslanmayacak ölçüde demokratik ve ifade özgürlüğünün geniş olduğu ülkeler.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Amerika’da bir İrlanda güzellemesinin mevcut olduğu doğru olmakla beraber, İrlandalıların çoğunlukla katolik olmaları nedeniyle WASP (Beyaz Anglo-Sakson Protestan) güzellemesi ile aynı kefeye konmaları pek doğru olmaz.

      Delete
    2. zaten aynı kefeye koymadım. waspların ve irlandalıların baya yıkanıp yağlandığını belirttim. irlandalılar katolik olmaları sebebiyle ayrıca minority ezilen kontenjanından da baya kredi aldıkları için irlanda güzellemesi daha fazladır hatta :) irish this irish that irish shit :) bıktırır. ancak irlandalılardaki bu sense of territory,hemşericilik,inatçılık vesaire yunanistandaki pontic azınlığa benzediği için bana biraz sempatik te gelir.

      Delete
  7. Pontos köylüsü Nihal Atsız, Naziler gibi davrandı ve onlara özendi fakat Nazilerin ne olduğunu bile tam anlayamadı,Naziler Irk ve Gen Milliyetçisiydi.Nihal Atsız tam bir komedi oyuncusuydu bu manada.Çektirdiği fotolardaki Führer pozları ise Rahmetli büyük ve duayen oyuncu Charlie Chaplin gibiydi.

    Adolf Hitler, Aryan/Beyaz ırk yani Beyaz Türün Milliyetçisiydi, Alman Milliyetçisi değildi, fakat Alman kimliği ve dili Beyaz ırkın 20.yy'daki vücut bulmuş hallerinden biri olmasından mütevellit Alman Milliyetçiliğini de tetiklemişti. Hele hele Hıristiyanlık onlar için hiç bir anlam ifade etmezdi.

    Karaçili Türkeş ise tamamen İslamcı vede Ümmetçi bir ırkçılığa sahipti O bir Tarikat şeyhi idi, tıpkı kendinden sonra gelen diğerleri gibi.
    Kısacası bu işleri bile anlayamadılar vede beceremediler ve Kendilerine benzettiler.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hitler, Alman milliyetçisi ve Ari ırk teorisi inananıdır.Yani Arilik üzerine bir beyaz uluslar piramidi inşa etmiş, en tepeye de Almanları koymuştur.Bir Rus ile bir Almanı hiç bir zaman eşdeğer görmezdi!Atsız ve Türkeş'in Rum ve Çingene olduğu ise delilleri(antropolojik) ortaya konulmadan bir palavradan ibarettir...Ayrıca Türkeş'in o devirdeki söylemlerini genel bir bakış ile değerlendiren herkes Türkeş'in ümmetçi olmadığını ama dini de işin içine katarak politik olarak büyümek istediğinin farkına varacaktır.

      Delete
  8. Sevan Bey iyi günler, öncelikle elinize sağlık; bilgilendirici bir yazı olmuş.
    Sizin bildiğim iki tezinize yönelik bir sorum olacak.
    Birincisi diyorsunuz ki Osmanlı'nın ,hatta daha genel olarak islam devletlerinin, hıristiyan tebaayı muhafaza etme sebebi iktisadi, ikinci olarak ise mevcut Anadolu insanının icinde büyük oranda dönme soyu mevcut.
    Osmanlı müslümanlığa geçişi istemez iddianız ile büyük oranda dönme var iddianızı birlikte nasıl izah etmek gerekir?

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Ağır abi

      Sorularının muhatabı ben olmadığımdan cevap vermek bana düşmez ama Sevan Bey'in makalesinden anladığım kadarıyla ekonomik sömürü için gayrimüslimlerin İslama geçmelerinin önüne engeller koydu diye kastettiği devlet Osmanlı devleti ve Osmanlı devletinin de klasik kurumlarıyla ortaya çıktığı Fatih'ten itibarenki hali (klasik Osmanlı). Yoksa mesela erken Osmanlı dahil gaza/cihad ideolojisine sahip Anadolu Türk beyliklerini kastettiğini sanmam, Hindu topraklarına cihad ilan eden Gazneli devletini de kastettiğini sanmam, yahut da Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasındaki Müslümanlaşmanın çoğuna sahne olan Abbasi halifeliğini de kastettiğini sanmam, Emevi halifeliği ise Sevan Bey'in klasik Osmanlı için yaptığı tarife klasik Osmanlı'dan da fazla cuk oturan bir devlet idi ama Emevi halifeliği devrinde bildiğimiz anlamıyla İslam hukuku henüz sistemleşmemişti ve Arap Müslümanlar Arap olmayan Müslümanlara hala hukuken üstün tutuluyordu (bu durum Abbasi devrinde değişecekti). Zaten Anadolu'nun çoğu ve doğu Balkanlar'ın önemli bir bölümü klasik Osmanlı devrinden önce Müslümanlaştı.

      Delete
    2. Onur Bey teşekkür ederim, bilgilendirici bir yazı olmuş

      Delete
  9. Ne zamandır müzik yazısı ve önerileri gelmiyor, çekeceğim kulaklarını köftehor

    ReplyDelete
  10. Pardon o devirde İngilizler hollandali lar kolonilerinde çiçek mi dağıtıyordu yerli halka sadece Evet eleştiren adamlarda çıkardılar ama sonuç değişti mi?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sevan Bey de onu diyor zaten; sonuç değişmedi ama en azından ne olup ne bittiğini biliyoruz ayni adamlar sayesinde, Islam cografyasinda bu kadarcik sey bile yok diyor. Diğer tarafta vicdan az, Islam cografyasinda ise kirintisi bile mevcut değil sonucu çıkıyor Sevan Hoca'nin verdiği bilgilerden. "Hayır, benzeri Islam coğrafyasinda da var" diyorsaniz lütfen kaynak göstererin, biz de bilgilenelim.

      Delete
  11. Etnik veya genetik Türklüğün kökenleri ile ilgili teorileriniz daima ilgi çekiyor. Ama bu durumda basit bir soru aklıma geliyor, o halde kim "Türk"?

    Yani bu kadar etnik kimliği Türklük altında asimile olmak zorunda bırakan, nüfus-askeri-ekonomik vb açılardan hepsinden güçlü bir Türk üst unsur olmalı. Göçebe Yörük, Tahtacı vb ile bu iş olacak değil, şehirlerde yaşayan bir Türk nüfus gerekir bu iş için.

    Müslümanlaşan Anadolulular aynı zamanda Türkleştiler, ama bir çoğunluğa benzemek zorunda kaldıkları için bunu yapmış olmaları gerekmiyor mu?

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Çağatay

      Sevan Bey'in Türklerin kökenleri hakkında yazdıkları gerçekten de ilgi çekici, ama kendisi amatör düzeyde de olsa genetikçi değil, o yüzden ondan bu konudaki bütün sorulara açıklık getirmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Üstelik, Anadolu'ya gelen Oğuz/Türkmenlerin genetiğini bilmiyoruz, onlar üzerinde yapılan antik DNA testi yok henüz. Benim modern Türki halkların DNA'ları ve bazı antik DNA sonuçlarından yola çıkarak bir tahminim var aslında. Çok çeşitli halklardan modern ve antik DNA'ların dahil edildiği şu PCA (Principal Component Analysis) üzerinde işaretlediğim kırmızı halka Anadolu ve civarına Selçuklu ile beraber gelen Oğuz/Türkmenlerin tahminimce nasıl bir genetikte konumlandığını gösteriyor (daha net görebilmek için + ile zum yapın):

      https://drive.google.com/file/d/1BF_4ssthNhsGlrfDSsQs64BahlHPjO1c/view?usp=sharing

      Görülebileceği üzere, tahminimce modern Uygurlara yakın genetikteydiler ama onlardan daha kuzeyli bir genetikte idiler.

      Delete
  12. Yanlış Cumhuriyet' te bir yeri pazar haline getirmek için işgal etmek Marksistlerin teorik evreni dışında görülmez; "Batı medeniyeti tek dişi kalmış canavar mı?" tarzı bir yazıda da emperyalizmi saf şeytan olarak görmüyorum ama kötülüklerini görmeyecek kadar kör değilim demiştiniz. Peki emperyalizmin ve koloniciliğin iyi yanlarını, oraya kattıklarını vs anlatabilir misiniz ve bu konularda okuyabileceğimiz eserler önerebilir misiniz? Marxist ve post modern teorilerden gına geldi açıkçası, daha vahimi nomenclature' ları. Ayrıca ezenlerin psikolojisini de anlatabilir misiniz? Salt dinle mi meşrulaştırmışlar kafalarında, yerlileri (veya yeni dünyaya getirdikleri zencileri) Hristiyanlaştırdıktan sonra da onları ezmeye ve pis görmeye devam etmişler. Neden bu kadar geç "zenci/kızılderili/Hintli/Aborijin de insan, ne işimiz var burada" kafasına gelmişiz insanlık olarak? Bunu " adam isterse erkekle birlikte olsun kime ne?" kafasına gelişimiz ile de kıyaslayabiliriz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. This comment has been removed by the author.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
    4. This comment has been removed by the author.

      Delete
    5. This comment has been removed by the author.

      Delete
  13. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Genetik testler gösteriyor ki Anadolu Türkleri Anadolu'nun yerli halkları (Rum, Ermeni) ile Orta Asya'dan gelen Türklerin karışımı bir halk ki bugünkü Latin Amerikalılar da oranın yerli halkları ile Avrupalı kolonistlerin ve Afrika'dan kölelik yapmaları için getirdikleri zencilerin karışımıdır. Ama Latin Amerika'da karışım oranları ülkeden ülkeye büyük fark gösterir. Ben Anadolu'daki durumu Latin Amerika ülkelerinden en çok Bolivya'ya benzetiyorum, orada da tıpkı Anadolu'da olduğu gibi genetikte yerli halklar ağır basarken dil ve dinde kolonistler ağır basmış.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
    3. @Oğuz

      Anadolu yerlilerinden kastım Türk göçü öncesi sakinleriydi. Yani görece bir yerlilikten bahsediyorum. Her eski sakin sonradan gelenin gözünde yerlidir.

      Ben genetik inceleme yaparken sizin gibi sadece Y-DNA haplogruplarına bakmam, onlarla beraber otozomlara ve mtDNA haplogruplarına da bakarım ki bilimsel olan da budur.

      Delete
    4. Haplogrupların alt dalları vardır, J2, hatta J1'in Asya kolları bulunmakta. J2'yi Kuzey Semitikleri olarak tanımlamak akılcı değil zira bu haplogrubun onbinlerce yıl önce oluştuğu düşünülüyor, dolayısıyla göç ile Asyanın içlerine kadar ilerlediğini kurganlar vasıtasıyla biliyoruz.

      Birde apayrı olarak haplogrup diye adlandırdığımız kromozom binlerce otozomdan sadece birisi, genetik testler üzerinden konuşulması sağlıklı olacaktır.

      Delete
  14. İspanyol Fetih-Kolonizasyon hareketi planlı bir hareket olup asimilasyon ve kaynakları sömürme amaçlıdır.Osmanlıların Fetih-Vergilendirme-Devşirme eylemleri ise içinde bulunulan koşullara Türkmenler-Osmanoğulları mekanizmasının verdiği rastgele bir tepkidir.Elbette Osmanlıların yöntemi de günümüz anlayışına göre tasvip edilemez ama Avrupalıların yaptığı şey ile aynı değildir.Bugün Amerika'da yaşayan yerlilerin dil, kültür,politik durumları ile bu coğrafyada yaşayan ulusların durumu aynı değildir.Ne ile neyi eşdeğer tutuyorsunuz Sevan bey...

    ReplyDelete
  15. Every year on April 24 there are memorial services, marches, and media reminders of the genocide of 1.5 million Armenians at the hands of the Ottoman Empire. The beginning of the massacres is marked on that date in 1915, when hundreds of Armenian community leaders, merchants, and intellectuals were rounded up and killed in Constantinople.

    ReplyDelete
  16. Anadolu da dönüştürülen ağırlıklı köylü ve taşralı Ermeni ve Rum toplumunun tıpkı şehirli Hıristiyan Ermeni ve Rumlar gibi doğurganlık oranlarının düşük olması ihtimalini de göz ardı etmeyelim.Örneğin Kürtler bu topraklara göç ettiklerinde bir kaç aşiretten ibaret idiler fakat bugün en kalabalık etnisiteyi oluşturuyorlar.sebep Kürtler çok doğurgan, Anadolu gibi bir yerin medeni toplumlarını Bu doğurganlık oranının düşük olması sebebi ile kolayca Asimilasyonun ve Kolonyalizm in önüne itmiştir.Bu reel yönünü de unutmayalım.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Modern öncesi devirlerde doğurganlık oranları halktan halka pek değişmiyordu yaşadığımız coğrafyada, nüfus artışı da pek yoktu. Modern devrin şartlarını modern öncesi devre tatbik etmek hata olur.

      Delete
    2. Bunun için elinizde bir ispat var mı? modern öncesi devir de ne demek? göreceli bir şey bu, modern öncesi devir yakın çağ mı? orta çağlar mı? 20.yüz yıl mı? unutmayın Anadolu da köylere ve birçok kasabaya elektrik 1986 ve 90 larda geldi. Pek bir Modernite ve gelişmişlik yoktu fakat 18.19. yüzyıllar da Trabzon da Rumların opera binaları vardı.

      Ayrıca şehirli Ermeni ve Rum toplumu orta çağlardan başlayarak düşük doğuma geçmiş bir yapısı vardı. Müslümanlaşmış veya Hristiyan kalmış Ermeni ve Rum köylü topluluklarının, kalkıp Kürtler ve Siyebızın
      Türkmenlerinin sosyal ve kültürel yaşam tarzları ve doğurganlık oranları ile bir tutamayız. Bir de Avrupa ile kıyas yapamayız dönemsel serüvenlerini, Anadolu coğrafyasının.

      Delete
    3. 19. yüzyıla kadar Osmanlı coğrafyası için modern öncesidir. Ayrıca nüfus dinamiklerini yanlış biliyorsunuz. 19. yüzyıla kadar Anadolu nüfusu genel olarak stabil seyretti Osmanlı'da, doğum oranları ve yaşam standartları da dini cemaatten cemaate pek değişmiyordu. 19. yüzyılda ise hızlı modernleşme ile gayrimüslim nüfus neredeyse ikiye katlandı. Yani modernleşme gayrimüslim nüfusunu azaltmak şöyle dursun, arttırdı. Her modernleşen halkta yaşanan bir süreçtir bu, önce tıp ve yaşam standartlarının ve iş imkanlarının gitgide yükselmesiyle nüfus katlanarak artar, daha sonra belli bir standardın yakalanmasıyla beraber doğurganlık düşer ve nüfus azalmasa da stabil seyre döner. 19. yüzyıl öncesinde modern yaşam standartları Anadolu'da henüz kimsede olmadığından yüksek yaşam standardı temelli doğurganlık düşmesi için gerekli şartlar henüz oluşmamıştı. Osmanlı'da nüfus konusu üzerine Kemal Karpat'ın kitaplarını size tavsiye edebilirim.

      Delete
  17. Nihal Atsız'ın Rum dönmesi olduğuna dair iddia 1944 Irkçılık-Turancılık davasında var, Soner Yalçın da oradan alıntılıyor herkesin dönme olduğunu söylediği kitapta.

    Nihal Atsız'ın cevabını anca burada bulabildim kusura bakmayın:

    http://www.nihal-atsiz.com/yazi/nihal-atsizin-savunmasi-2.html

    Ziya Gökalp'in de Kürt olduğu söylenir şöyle bir cevabı var

    https://www.antoloji.com/ali-kemal-e-siiri/

    Rum'sun, Kürt'sün ve hayır değilim dışında bir kaynak var mı konuyla ilgili? Varsa öğrenmek isterim.

    Atsız'a ait olduğu iddia edilen baya ünlü bir vasiyet de var, bu vasiyetin orjinali yok, nereden çıktığı bilinmiyor, yakın çevresinden de kimse bilmiyor hatta, oğlu Yağmur Atsız da ben bir vasiyet hatırlıyorum ama bambaşka şeyler yazıyordu diyor.

    Kafatası ölçme konusuyla ilgili yine oğlunun açıklaması var, espriydi o diye, kendi yazısı da var bu ülkedeki tek kafatasçı Atatürk'tü diye.

    Sürekli ırkçı olduğunu belirten, özellikle gençlik yazılarında soya vurgu yapan birinin ırkçılığını kanıtlamak için neden ortaya kafatasçıydı gibi bir uydurma çıkartılır, yeterli malzeme zaten var.

    sürekli tehditler savuran, her grubu düşman gören bir kişinin bu görüşlerini kanıtlamak için neden şüpheli vasiyetnameye gönderme yapılıyor? daha sansasyonel olduğu için mi? her yazısından akıyor zaten bu tavrı.

    Mussolini'nin Tr'ye saldıracağı dedikodularından sonra Davetiye diye bir şiir yazıyor Mussolini'yi ve Hitler'i aşağılayan. Her Türk ırkçısı Nazi veya Hitler hayranı olmak zorunda mı? Bir insanın ırkçılığını-milliyetçiliğini eleştirirken onu illa Hitler hayranı yapmak zorunda mıyız?

    neyse konu çok saptı.. saç bıyık benzetmesine hiç girmiyorum..

    Ya adam yarı deli işte, kafayı kırmış Türklükle, çocukluk travması filan bir şey var muhtemelen, insanlardan da genel olarak nefret ediyor zaten, o yüzden tek tek insanları aşan bir ülkü fikriyle kafayı bozmuş durumda. 1944 savunmasından bir kesit:

    "Ben herkesin sevdiği insanları sevmeye mecbur değilim. Hele psikanalizin ortaya koyduğu hakikatlerden sonra; tahteş şuurlarındaki zulmetlerle, gönüllerinde yaşayan ifritlerle hiçbir insanı sevilmeyi lâyık bulmuyorum. Bütün didinmelerden sonra büyük kâinat manzumesinde meçhul bir zerre olacağımızı düşünüyor ve bu kadar boş bir neticeye varmadan önceki şu kısa misafirlikte insanların vicdanına karışmak hamakatını gösterenlere acıyorum. Hiçbir hakikî bahtiyarlığın bulunmadığına kani olduğum dünyada tek vazife ve teselli bildiğim ülkü, şahıslardan sıyrılmış yüksek bir duygu ve düşüncedir."

    Ortada bir insanın korkunç düşünceleri dururken neden sürekli karakterine odaklanılır ve doğruluğu şüpheli argümanlar üstüne eleştiri yapılır?

    Ülkenin entelektüellerinde milliyetçi figürleri ahlaki açıdan veya soyları açısından "küçük" düşürme eğilimi var. Askerden de kaçtığı söylenyor Atsız'ın.. Sürekli samimiyetsizlikleri ve aslında Türk olmadıkları vurgulanıyor. Oysa bunlar şüpheli ve uğraşmaya gerek de yok bence, bir insan samimi bir şekilde çok boktan düşünceler barındıramaz mı?

    bitiremedim yazıyı..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Her Türkçü genç gibi biz de gençliğimizde okuduk Atsız'ı. Atsız'ın ideolojisini sevip sevmeme konusunda herkes özgürdür, edebiyatçılığı da orta düzeydedir (İslamcılarca arş-û âlâya çıkarılan Kazmakürek'e bin basar orası ayrı), ancak tarihçiliğini kimse eleştiremez, iyi bir tarihçidir.

      Atsız'ın ırkî kökeniyle uğraşanlar acaba kendileri hakikaten sandıkları ırktan mı geliyorlar? Söz gelimi Hemşinli birinin yazdığı şu yazıyı okuyunuz

      => https://hyetert.org/2018/05/09/ne-yapayim-ermenilik-genlerimde-var/

      İlgili arkadaş genetik test yaptırmış ve "G haplogrubundan" çıkmış, çoğu Hemşinli de "G haplogrubundan" çıktığı için bu genin "öz Ermeni geni" olduğu kanısına varmış. Oysa "G haplogrubu" genler Hint-Avrupa genleri değildir, dolayısıyla Ermeni geni de olamaz. Hint-Avrupa genleri "R1a" ile "R1b"dir, öz Ermeni ve öz Kürt olabilmek için bu genlerden gelmek gerekir. Yapılan genetik çalışmalara göre Ermenilerdeki R1a ve R1b toplamı > %40'tır, yani Ermenilerin %60'ı ırk olarak Ermeni "değildir". Kürtlerde ise R1a ve R1b toplamı %21'dir, yani "Dinime söven Müslüman olsa" sözü geliyor akla :) Ermenilerin çok ciddi bir kısmı ırk olarak Kartvelian'dır, yani Gürcü ve Laz'dan dönme, özellikle Hemşinliler katiyen Ermeni değildir ırk olarak, hepsi Kartvel'dir. Zaten görünümlerinden de bellidir, Kartvelianların kendilerine özgü bir tipleri vardır. Futbolcu Arçil ve kardeşi Şota meselâ tipik birer Kartveldirler, Hemşinliler de o tiptendir. Hemşinliler tabii ki dil ve kültür olarak Ermenileşmişlerdir, bu bağlamda onları Ermeni kabul etmek gerekir, ancak işi genetiğe vurursanız Ermeni değiller. Yani işi genetiğe döküp, bir de sanki hakikaten Ermeni ırkındanmış gibi, "Bakın G çıktım öz Ermeniyim" demek gülünçtür. Bu tıpkı o civarda yaşayan Türklerin de genelde G çıkması ve bundan dolayı G çıkan bir Türk'ün, "Bakın, ben de Karadenizli Türkler gibi G çıktım, demek ki öz Türk'üm" demesine benzer :)

      G haplogrubu, Güney Kafkasya'nın otokton genleridir, Kartvelian genlerdir, yani Gürcü, Laz, Svan, Mengrel gibi Kartvelian halkların genleridir. Dünyada en çok "G" haplogrubu genler Gürcülerdedir, yaklaşık %68'i G'dir Gürcülerin. İlginçtir, G haplogrubunun en fazla görüldüğü ikinci halk da Osetlerdir, %67'si G'dir Osetlerin. Osetlerin konuştukları dil İranî bir dildir, ancak soyları pek İranî değil görüldüğü gibi, dil değiştirmiş yerli Kafkasyalılar büyük oranda Osetler.

      Gürcülerin %68'i hakikaten Gürcü, bu iyi bir oran, ancak onlarda da R1a ve R1b gibi Hint-Avrupalı ve N gibi Sibiryalı genler de var.

      Nihal Atsız ırk olarak Türk mü Rum mı bilinmez, ancak Anadolu'daki "Rum" olduğunu sananların da ciddi bir kısmı ırk olarak Rum ya da Helen "değildir", R1a ve R1b Hint-Avrupa genleri "taşımıyorlar". Rum adlı halkın büyük çoğunluğu "J2" haplogrubu genler taşırlar ki bu genler Anadolu'nun yerli genleridir, Hatti genleridir, ne Hint-Avrupa'dır, ne de Kafkasya.

      Özetle, işi sadece "genetik"e indirgerseniz Anadolu'daki büyük çoğunluk, olduklarını iddia ettikleri kökenden çıkmaz, bundan emin olun.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
  18. Sevan emmi, bi de er Sevag Balıkçı'nın öldürülmesi hadisesi vardı. Ne yaşandı bilmem mümkün değil tabii ama bir Türk olarak kaza olduğu konusuna pek ikna olamadım. Bir Ermeni olarak senin hissin nedir?
    Bazen kızıyorum sana, küfürcü gavat diye ama acaba kızgınlık ve kırgınlıkların mı fazla anlamaya çalışmak lazım sanırım.
    Sen yine de küfretme be Sevan.

    ReplyDelete
  19. Sevan Üstadım, Ermeni kimliğine Antik Pagan bazlı, Orta ve yahut Yakın çağda Kilise bazlı geçen Asuriler, Araplar veya İrani-Türki grup ve Topluluklar var mı? Geçen Yahudilerin varlığını biliyoruz.

    Örneğin;Akdeniz in Tarsus-Adana-Hatay hattının Hristiyan Arapları böyle bir geçiş yaşamış mıdır? sonuçta Kilikya Ermeni Krallığı altında yaşadılar.Bu konu hakkında bir araştırma yazınızı bekliyoruz hemde seriler şeklinde. Teşekkürler

    ReplyDelete
    Replies
    1. Tarsus-Adana-Hatay hattının kadim Hristiyanlarının ekseriyeti Rumdur, bugün çoğunun Arapça anadilli olması Orta Çağdan beri Müslüman Arapların o bölgede yaşayıp siyasi hakimiyet kurmasından. O bölgeye Kilikya Krallığı kurulduğu sıralarda Ermeniler geldikten sonra Ermenilerin oranın yerli Hristiyanlarıyla ne kadar karıştığı genetik testlerle araştırılması gereken bir konudur.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
  20. Gerçekten bu aziz bilgileri paylaştığınız için teşekkürler.

    ReplyDelete
  21. Sayın Nişanyan
    Yazınızda farklar iyi vurgulanmış. Birkaç önemli fark hariç. Kuzey çok daha ırkçı olduğundan yerli halka hiç karışmadılar : Assimilation or Death. Tamamıyla açıklamasa bile fark Katoliklik ile Protestanlıkta.
    Protestanlık İslam gibi Yahudiliğe çok daha yakın.
    Önce gülelim.
    İlk espri benden. 9. yüz yılda bir İslam filozof-teolog "Allah'a inanmıyor musun? Kadına bak" der. Kadınların baştan aşağı kapanmasının nedeni bu. Müslümanlar gökyüzü allahını hatırlatan kadın güzelliğini görüp yer yüzü allahını unutmak istemezler.
    İkincisi olmuş bir olay.
    Üç protestan silahşörler Luther, Calvin, Zwingli arasından Zwingli, Zurich'te protestan müminlerine Katolik kiliselerden toplanan büst ve heykellere işaret ederek, Kilise'nin cici bici görüntülerle insanları doğru yoldan çıkardığını, görünüşlerle meşgul ettiğini, asıl allahı ihmal ettirdiği diskuru verir. Ardından, hepsini göle atacağını beyan eder ama atmadan önce büst ve heykellerden altınları çıkarır.
    Üçüncü de olmuş.
    19. ve 20. yüz yılda beyaz kolonistleri sırtlarından silkmek isteyen yerliler arasında birleşmek için eski mitlerine dönenler birleşemezler. Mitlerde sosyal rezillik ve kurtuluş kavramlar yok. Olsa olsa doğal felaketler var. Onlardan da kurtulmak için dahi bilim adam-karılar lazım.
    Katolik olanlar da başaramazlar, düşmanını bile seveceksin.
    Protestan olanlarda, aynı bir zamanlar baskıdan kurtulan Yahudiler gibi ve Eski Ahit ve dişe diş kana kan ağır bastığından birleşmeyi başarırlar.
    Diğer bir önemsiz gibi görünen fark da zamanımıza ışık tutar. Aztekler yer toplamak için değil kurban toplamak için savaşa gittiler. Esir aldıklarını, tanrılar olan mevcut düzeni bozmasınlar diye, günde 200 kadar, kurban ettiler. Bir tarihçi antropolog daha da aydınlatıcı bir ışık tutar. Aztekler 48 günde bütün ihtiyaçlarını sağlayabiliyorlardı.
    Yani, bolluktan şimdi gibi kafayı yediler.
    Zamanımızda, ve özellikle üreticilikten tüketciliğe (bolluğa) geçeli, trafik, maden, nükleer merkez kazaları; bitip tükenme bilmeyen "küçük" savaşlar, kirli çevre, kimyasal maddeler dolu yiyecekler ... aynı Azteklerin düşüncesi gibi, allahlar düzeni muhafaza etsinler diye kurban edilmekte. Biraz "heretic" de olsa, sonsuz büyük fark, her alanda gördüğümüz ve Rönesans'tan beri süre gelen: Allahlar, tiksindirici yeryüzü allahları ve büyük beyinli, büyük zekalı, büyük eğitimli yalatkçıları.
    There of course are exceptions:
    "The Western Illusion of Human Nature:
    With Reflections on the Long History of Hierarchy, Equality, and the Sublimation of Anarchy in the West, and Comparative Notes on Other Conceptions of the Human Condition"
    ...
    "It's all been a huge mistake. My modest conclusion is that Western civilization has been constructed on a perverse and mistaken idea of human nature. Sorry beg your pardon; it was all a mistake. It is probably true, however, that this perverse idea of human nature endangers our existence"
    Marshall Sahlins
    Her is my question to you, sayın Nişanyan.
    If I indulge in a flight of imagination, I'd say that the USA owes its fulgurant success in becoming a world power to exploiting the "natural resources" in North America when the Europeans arrived there with a given available technology.
    Yet all the great civilizations, Egyptian, Phoenician, Greek, Roman, Byzantian, Islamic have always stayed on the coasts and never ventured in to become a USA of its times.
    Why?
    Note: Information can tell us everything. It has all the answers. But they are answers to questions I have not asked, and which doubtless don't even arise. This is my anticipated apology to professional Internet tourists, I am sure that they would fınd exceptions who went in further.

    ReplyDelete