Friday, April 12, 2019

Yanlış Cumhuriyet'e dair eski bir mektup

Eski dosyaları karıştırırken karşıma çıkan bir mektup. 
1999 yılında yazmışım. Genellikle sol kitaplar basan bir yayınevi, sonradan Yanlış Cumhuriyet adını alan kitabımla ilgilenmiş. Ben başıma gelecekleri bildiğim için, "bakın bu kitap sizin fikriyatınıza pek uymaz, peşin söyleyim, vakit kaybetmeyelim" diye anlatmışım. Nitekim aynen öyle oldu, bir süre kıvrandıktan sonra basmaktan vazgeçtiler. Ben de pek hevesli değildim bastırmaya. Kitap ancak 2008'de gün yüzü gördü.
*
Sevgili ...,
Atatürk kitabı 4 yıl önce kaldığı yerde duruyor. O günden bu yana hemen hemen hiç el değmedi. Bir bakıma daha iyi oldu. Kendimi turistik kitaplara verdim. Hapis hapis gezeceğime, otel otel dolaşıyorum.
Mektubun üzerine, üç-dört yıl aradan sonra ilk kez kitabı çıkarıp baştan okudum. Şu kanıya — bir kez daha — vardım ki, eğer yayınlanırsa ve eğer sessizlik denizine düşmeyip ilk baştan biraz sesi duyulabilirse, Türkiye'de son on yılın en önemli kitabı olmaya adaydır. Konuların hepsi güncelliğini korumaktadır. Memlekette düşünen hemen herkesin el yordamıyla çözmeye çalıştığı konulara, incelemeye dayalı, kendi içinde tutarlı, taze ve provokatif cevaplar vermektedir. Lanetleyeni seveninden çok olacaktır. Ama görüşlerine değer verdiğim insanlar kitabı beğenecektir.
Üstelik — yanılmıyorsam — okuması keyifli bir kitap. Akıcılığı iyi; fazla akademik değil; arada iyi espriler var.
Yayına hazır hale gelmesi için sanıyorum bir-bir buçuk aylık işi var. Ekleyecek, çıkaracak fazla şey yok. Ancak,
1. Önsöz veya sonsözü bir kez daha toparlayıp, muhtemel eleştirilere karşı biraz daha net tavır almak gerekecek.
2. Bazı alıntı ve polemikler güncelleştirilecek.
3. Yer yer biraz ifade yumuşatılacak.
 4. Dipnotları daha sistemli elden geçirilecek.
Kitabı tekrar okuyup değerlendirecek olursanız, eleştiri/düzeltilerin bu noktalara yönlendirilmesinin daha yararlı olacağına inanıyorum. İçeriğe ilişkin itirazlarla gereksiz zaman kaybetmemek için şu noktaların peşinen altını çizeyim:
1. Sosyalizm
Bu kitap sosyalizme yandaş olmayan bir bakış açısından yazılmıştır. İlk sayfadan başlayarak, Lenin-Hitler-MK arasındaki özdeşlikler vurgulanmıştır. "Üretici güçler", "işçı sınıfı" vb kavramlarına rağbet edilmemiştir. Siyasi olaylarla ekonomik sistem arasında kayda değer bir yapısal ilişki bulunmadığı fikri birkaç yerde ifade edilmiştir. Kollektivist ve devletçi düşünce tarzları çeşitli vesilelerle yerilmiştir.
2. Emperyalizm
"Emperyalizm" kelimesi kitapta, birtakım Avrupa ülkelerinin 19. yüzyılda uyguladığı yayılma politikasının adı olarak serbestçe — herhangi bir değer yargısı içermeksizin — kullanılmıştır. Emperyalizm lehine veya aleyhine, ima yollu dahi olsa, görüş bildirilmemiştir.
Ancak,
1. Ülkelerin illa o ülke soyundan olan kişilerce yönetilmesi gerektiği fikri sorgulanmış,
2. Batılı devletlerin Osmanlı'ya bakışının öncelikle ekonomik sömürüye yönelik olmadığı rakamlarla gösterilmiş,
3. "Sömürgeci batı", "tek dişi kalmış canavar" vb söyleminin cumhuriyet düşüncesinde hangi amaçlara hizmet ettiği üzerinde durulmuş,
4. Kapitülasyon adı verilen imtiyazların, zamanla dejenere olsa da, esas itibariyle bireyi devlete karşı koruyan düzenlemeler olduğu savunulmuş,
5. Düyun-u Umumiye idaresinin ve NATO üyeliğinin Türkiye için bazı açılardan hayırlı olduğu ifade edilmiştir.
3. Saltanat ve hilafet
Kitapta saltanat ve hilafet savunulmamıştır.
Ancak,
1. Saltanat ve hilafet ile modern, özgürlükçü hukuk rejimi arasında zorunlu bir karşıtlık olmadığı gösterilmiş,
2. Türkiye'e saltanat ve hilafetin kaldırılmasının demokrat-özgürlükçü bir görüşten kaynaklanmadığı, aksine kişisel diktatörlük hırsının bir adımı olarak değerlendirilmesi gerektiği savunulmuştur.
4. Sèvres
Kitapta Sèvres antlaşması savunulmamıştır.
Sadece,
1. Sèvres antlaşmasının uygulanma şansının zaten olmadığı ve imzacı devletlerin de bunu bildiği belirtilmiş;
2. Sèvres antlaşmasını hazırlayan düşünce ve etkenler daha objektif bir biçimde analiz edilmeye çalışılmıştır.

Türkiye'de Kemalizm adı verilen siyasi tavır, ulusçuluktan, "anti-emperyalizm" adı altında Batı karşıtlığından, devletçilikten, anti-monarşizm anlamında cumhuriyetçilikten, dine antipati anlamında "laiklikten" ayrı düşünülemez. Sosyalizm fikrine angaje birinin bu kavramların tümünü ciddi bir şekilde sorgulayabilmesine ihtimal vermiyorum. Bu anlamda, sosyalistler Kemalizmi kolay kolay eleştiremezler dedim. Ve diyorum.
Ya da sosyalizm kavramı ben duymayalı o kadar esnedi ki haberim yok...
*
Kitabın rejim/devlet/demokrasi konularına ilişkin teorik yaklaşımını özetleyen bölüm, 18 ve 19. sorulardır. Özellikle 18'in yabana atılacak bir makale olduğunu sanmıyorum. Oradaki temalara kitabın çeşitli yerlerinde tekrar tekrar yer verilmiştir. Örneğin  3. soru, 18'in başka telden tekrarıdır.
*
Kemalizm meselesini "modernite" bağlamında tartışmayı önermişsin. Yeterince tartıştığımı sanıyorum, daha fazlası gereksiz bence. Askeriyenin ve devlet teşkilatının reorganize edilmesi anlamında "modernleşme" Türkiye'ye uluslararası durumun empoze ettiği bir mecburiyettir; fazlaca bir seçme şansı olmadan gereği yapılmıştır. Osmanlı'nın son devri ile cumhuriyetin ilk dönemi arasında bu konuda sorunların niteliği ve çözümlerin çerçevesi açısından büyük bir fark yok.
Türkiye'de asıl sorun Batılılaşmadır. Bu da, tıpkı Türklerin bir vakitler İslam uygarlığını asimile etmesi yahut Cermenlerin Hıristiyan-Roma uygarlığını kabul etmesi gibi bir kültürler çatışması olayıdır. Amerika'ya, Fransa'ya özgü kavramlarla bu meselenin anlaşılabileceğini sanmıyorum. Konuya ilişkin ilginç fikirler belki Japonya'da veya Hindistan'da çıkmıştır. Onlardan da benim haberim yok. 

12 comments:

  1. "Kürt sorununu" dış güçlerin dayattığı bir sorundur diyenlerden farkınız yok Sevan Bey. Yani iyi şeyler olunca mesela : "Kemalizmin Batılılaşma için attığı adımlar" "dış güçler dayatmasa olmazdı" ama kötü şeyler söz konusu olunca mesela Kürt sorunu / Ermeni katliamı dış güçlerle ne alakası var? Aslında herşeyi ( İşine gelen "herşeyi" tabiki ) dış güçlerle açıklayıp iç dinamikleri "hesaba katmayan" ( Tabi gene işine gelmeyen iç dinamikleri ) Perinçek'ten herhangi bir farkınız yok. Neden İşçi Partisi saflarına katılmıyorsunuz? Not : Kapitülasyonlar bireyin değil sadece ve sadece "batılı şirketlerin" çıkarlarını koruyordu. Batı İran'da seküler Musaddık'ı devirip Humeyni'nin önünü neden açtıysa yada Irak'ı neden işgal ettiyse kapitülasyonlarıda o yüzden dayatmıştı : Znnattiğiniz gibi "Anadolu'ya demokrasi götürmek" için değil sadece "doğal kaynaklar" yani "para" için. Batı'ın Irak'a ve Suriye'ye müdahelesi Irak'ı ve Suriye'yi ne hale getirdiyse Anadolu'yuda o hale getirmiştir. İyi günler Sevan Bey........

    ReplyDelete
  2. "Konuya ilişkin ilginç fikirler belki Japonya'da veya Hindistan'da çıkmıştır. Onlardan da benim haberim yok."

    Peki bugüne dek haberiniz oldu mu? Veya bu konuya da eğilmeyi düşünür müsünüz?

    ReplyDelete
  3. "Bu anlamda, sosyalistler Kemalizmi kolay kolay eleştiremezler dedim. Ve diyorum. Ya da sosyalizm kavramı ben duymayalı o kadar esnedi ki haberim yok..."

    Ya da İbrahim Kaypakkaya, Fikret Başkaya, Roni Margulies, Sungur Savran gibi isimlerden haberiniz yok.

    Yani bu ülkede "sosyalist" denince aklınıza Doğu Perinçek ve Taylan Kara'dan başka bir isim gelmiyor.

    ReplyDelete
  4. Sevan bey,

    İlginizi çekeceğini düşündüğüm bir film vizyona girdi: "The Professor and the Madman (Deli ve Dahi)"

    IMDb tanıtım adresi: https://www.imdb.com/title/tt5932728/

    1857'de ilk basımı yapılan Oxford İngilizce Sözlük'ün hazırlanış öyküsünü anlatan, gerçek olaylardan uyarlanmış bir film.

    Leksikograf James Murray (Mel Gibson) ile Doktor William Chester Minor'ın (Sean Penn) nasıl bir araya geldiğini ve sözlüğün oluşum sürecini anlatıyor.

    Seyredecek misiniz?

    (Eğer filmin internet üzerinden izlenebilir adreslerini soruyorsanız, sinema salonundan el yordamıyla kotarılmış görüntü ve ses kalitesi düşük olan videolar var, hiçbir şey anlaşılmıyor.)

    ReplyDelete
  5. "Yanlış Cumhuriyet" sözkonusu olunca bir yandan onun dine antipati anlamında "laik"liğinden söz ediliyor, diğer yandan ülke vatandaşlarının neredeyse tamamını "Müslüman" yaparak gayrimüslimleri de kapsayan "Osmanlılık"ın bile gerisine düştüğü söyleniyor. Karar verilsin, hangisi?

    Aslında ikisi de değil. Çünkü çağımızda kendine "Müslüman" - ve hatta "Hıristiyan" - diyenlerin hiçbiri gerçekte öyle değildir.

    Örneğin, artık hiç kimse, ben "devlet için vergi" değil "Allah için zekat" - gayrimüslimse "cizye" - vereceğim, "vatan için askerlik" değil "Allah yolunda gaza ve cihad" yapacağım, beni "devletin kanunları"na göre "savcı" değil "Allah'ın kitabı"na göre "kadı" yargılayabilir vb. demiyor.

    Çünkü "din" denilen şey "inanç" denilen şeyle - ki aslında yoktur böyle bir "şey" - hiçbir ilgisi olmayan tamamen sosyolojik bir olgu olduğundan ve modern toplumun örgütlenme biçimi de "ulus-devlet" olduğundan dini de "ulusçuluk"tur. Yani "Müslümanlık", "Hıristiyanlık" vb. dinlerinden olduğunu söyleyenler gerçekte "Türklük", "Ermenilik" vb. dinlerindendir.

    ReplyDelete
  6. "sevan nişanyan
    ah bir de ( ekonomik anlamda ) liberal olmasa tadından yenmeyecek güzel insan.
    yeri gelmişken sevan nişanyan ve diğer liberal ( hasan cemal, murat belge, cengiz çandar vs ) kişilerin türkiye'de sağ kesim ve siyasal islam seviciliğinin nedeni tamamıyla kapitalizm. kemalizm kapitalist temelli ama bu amcaların istediği türden kapitalist değil, e solcular zaten olmaz. ellerinde kala kala sağ kesim ve siyasal islamcılar kalıyor. siyasal islamcıların vahşi kapitalist tarafları tamam ama bu sefer onlarda kemalistlere rahmet okutacak derecede anti-demokratik eğilimler sergiliyorlar. çünkü dna'larında demokratik anlayış yok. bu garibimlerde siyasal islamdan zoraki bir demokrasi çıkartmaya çalışıyorlar ama bir türlü olmuyor, olamıyor.
    ah keşke cem boyner'in 94'de kurduğu ydh hareketi iktidar olsaydı değil mi sayın nişanyan ? ya da besim tibuk'un yunuslu, sevimli partisi. ama ne yazık ki bu seküler/liberal partilerin iktidara gelebilecek bir toplumsal damar yakalaması çok zor. türkiye'de iktidar olmanız için milliyetçi/ulusalcı, sağ, muhafazakar/islamcı bir damar yakalamanız gerekiyor. hele boyner gibi " ne marks ne muhammed " derseniz iktidar olma şansınız sıfır.
    aslında türkiye egemen sınıfları bu küçük serbest piyasa partilerinin iktidar olursa yapabileceği hatta bunlardan daha fazlasını akp tarzı muhafazakar/islamcı partiler aracılığı ile yaptırıyor."
    https://eksisozluk.com/entry/89152243

    ReplyDelete
  7. Turkiye'de asil sorun Batililasma degildir. Turkiye'de asil sorun Islamdir. Tanzimat & Kemalizm, gonulsuz ve caresizce Islami reforme gayretleridir. Elbette fiyaskoyla son bulmuslardir, cunku " Islam reforme edilemez! ".

    57 Islam ulkesi arasinda basarili olan yoktur.

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Türkiye"de asıl sorun hiçbir medeniyetin bir parçası ve devamı olmamanın - veya hepsinden biraz bir şeyler almış olmanın, veya onların "uç bölgeleri" olmanın - sonucu olan tarihsel kopukluklar ve kronik iç krizlerdir.
      Tarihsel devamlılığa ve iç bütünlüğe dayanan "Batı" medeniyetinin aksine. Yani:
      Yunan > Roma > Rönesans-Reform > Aydınlanma > Fransız ve Amerikan devrimleri > "Modern Batı"
      (Daha detaylı örnekler vermek gerekirse:
      Galya > Roma dönemi > Merovenj > Karolenj > Capet > Cumhuriyet > "Fransa"
      İsrail krallığı > Yahuda krallığı > Yahudilik-Siyonizm > "İsrail"
      Med > Pers > Part > Sasani > Abbasi > Büveyhi > Selçuklu > Safevi > Pehlevi > "İran"
      Hanbelilik > Vehhabi-Suudi hareketi > "Suudi Arabistan" gibi.)

      "Türkiye"de ise durum farklıdır.
      Örneğin ülkenin batı "uç"ları ve sahilleri İon = Yunan, [Doğu] Roma = Bizans ve [Batı] Avrupa (Haçlı-Latin krallıkları, Venedik-Ceneviz kolonileri vb.) medeniyetlerinin,
      doğu ve güneydoğu "uç"ları ise Mezopotamya ve İran (Asur, Pers, Sasani, Abbasi vb.) - ve hatta bazen Mısır (Eyyubi, Memluk, Kavalalı vb.) - medeniyetlerinin "uç" bölgesi olmuştur.

      Başka bir ifadeyle şöyle de sorulabilir:
      Hun-Göktürk-Uygur-Karahanlı-Gazneli > ???
      Selçuklu-Beylikler-Karakoyunlular-Akkoyunlular > ???
      Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük-Turancılık, Kemalizm > ???
      Batılılaşma (alfabe-takvim,kılık-kıyafet, sanat-edebiyat vb.) > ???

      Delete
  8. Bu mektup yayınevinden gelen bir yazıya cevap. Asıl o yazıyı okumak çok ilgi çekici olurdu..

    ReplyDelete
  9. Kemalist cumhuriyetin müsebbibi olduğu olumsuzluklar inkar edilmeden bir noktada anlaşılabilir:
    Osmanlı saltanatı ve hilafeti, - yerine DİB geçmiş olsa da - şeyhülislamlık ve - yerine İHL'ler geçmiş olsa da - medreseler gibi Ortaçağ kalıntısı kurumların - tıpkı kendilerinden önceki Selçuklu saltanatı ve Abbasi hilafeti gibi - layık olduğu şekilde tarih olması iyi olmuştur ve Kemalist cumhuriyetin artılar hanesine yazılmalıdır.

    Kuşkusuz İngiltere ve Papalık gibi örnekler verilerek bu görüşe itirazlarda bulunulabilir.
    Fakat bu itirazlara da Fransız devrimi ve Protestanlık gibi başka itirazlarla yanıt verilebileceği de ortadadır.

    Öte yandan şöyle bir soru da sorulabilir:
    Neden Fransa'da "Yanlış Cumhuriyet: Napolyon ve Bonapartizm üzerine 51 soru" adında bir kitap hiç yazılmamıştır?
    Ya da Rusya'da "Yanlış Devrim: Lenin ve Leninizm üzerine 51 soru" gibi bir kitap?

    Başka bir ifadeyle, "1789 iyi, Bonapartizm kötüdür" veya "1917 iyi, Leninizm - veya en azından Stalinizm - kötüdür" denebiliyorsa neden "1923 iyi, Kemalizm kötüdür" de denmesin?

    ReplyDelete
  10. Sevan bey,
    Hic Bismarkci Almanya ile Kemalizm arasinda ki benzerlikler uzerine dusundunuz mu? Asker ruhlu oluslari, aile orgutlenmelerinin benzerlikleri, imparatorluk kaybedip assagilanmis hissetmeleri, sanayilesmede gec kaldiklarindan acalece devletci bir yapida ekonomik orgutlenmeleri vs.
    Ben bu savunma sanayide yerlilik vs bir seylerin pek hayra alamet oldugunu dusunmuyorum. Turkiye savunma amacli degil cok farkli seyler planliyor. Turk agir sanayisini hic kucumsemeyin. Bir yerlerden teknoloji araklarsa cok seri uretim kapasitesi olan bir ulkedir.
    Simdi sorum su. Kemalizm cihatci bir toplumu aslinda batilillastirma cilasi altinda nazizme evrimlestirmis olabilir mi? Ben turk toplumunun sorununun dinsel olmaktan ciktigini ulusalci bir probleme dondugunu dusunuyorum. Ortada cok buyuk bir cinnet potansiyeli var. Nazizm demek islami ganimet icin yagmanin otesi sadece yikim icin savas bir cesit toplu cinnet ve intihar demek. Mesela boyle bir durumda siz bir Yunan adasinda kendinizi guvende hissediyormusunuz? Suriye ve Ukraynayi simdilik paylasmis gorunen Rusya ve Abd gelecekte Ankara'nin ortasina yeni bir Berlin duvari cekmek zorunda kalabilir mi? Yoksa cok mu abartiyorum?

    ReplyDelete
  11. Sevan Bey, geçen süre içerisinde bilgi ya da yorum yönüyle fikir değiştirdiğiniz bir kısım var mıdır?

    ReplyDelete