Hizan’daki 180 civarında köy adının 140 kadarı Ermenicedir. Otuz tane kadar Kürtçe köy adı sayabiliyorum. Öz adı Türkçe olan tek yerleşim, şimdiki Hizan ilçe merkezi olan Karasu köyüdür. 1878 olaylarında eski ilçe merkezi olan Nefsi Hizan (şimdi Kayalı) kasabası tahrip olunduktan sonra, bölgenin yeni idare merkezi olmuş.
Xizan için Ermenice sözlükte şu anlamları buluyoruz: 1)
sürgün, göçmen, başka yerde eğreti yaşayan kimse ve eğreti yaşanan yer; 2)
gelin. Arasan kimbilir ardında ne hikaye vardır.
Türkiye’nin en ulaşılmaz, dağlık bölgelerinden
biridir. Eskiden Hakif, Uçum, Spayert, Gargar ve asıl Hizan olmak üzere dört
veya beş Kürt beyliğiymiş. Her birinin harabe kalesi var. 1840-öncesi idari yapıya ilişkin hiçbir
bilgi bulamadım. O devirde nüfusunun hemen bütünüyle Ermeni olduğu anlaşılıyor.
Bir miktar Kürt de belki varmış; ama bölge geniş çaplı hayvancılığa müsait
olmadığı için, aşiret nüfusunun köklenmesine fırsat olmamıştır.
1840’larda,
Tanzimat hamlesi gereğince etraftaki Hakkâri, Bitlis ve Cizre beyliklerinin
tasfiyesinden sonra sosyal dengeler altüst olmuş.
*
Molla
Sıbğatullah
1850’lerde yalınayak bir derviş olarak Müks-Bahçesaray’dan kalkıp Hizan’a
gelmiş. Kürtleri etrafına toplamış. İstanbullu peder Natanyan’ın 1877
tarihli gezi raporunda aktardığına göre servet ve güç sahibi olmuş. Bağdat’lı
Mevlana Halid’in müridi olduğu söylenir, Nakşibendidir.
Mollanın
oğlu Şeyh Celaleddin iktidarının çapını büyütmüş. Mal mülk ve davar
sahibi olmuş. Davarını besleyebilmek için “istediği dağı ve ormanı zaptetmeye,
ayak bastığı her yeri işgal etmeye” başlamış. Birtakım Ermenilerin malına
musallat olmuş. Zengin Ermenilerden Murad adlı birinin saray misali evini
zaptetmiş – ki şimdi köy statüsünde olup Hizan şeyhlerinin mülkü olan Gayda
arazisidir. Murad’ın direnmeye kalkan kardeşini bıçaklatmış. Hizan (eski)
merkezdeki Surp Harutyun kilisesini yıktırarak taşıyla ev ve tekke inşa
ettirmiş. Ermenilerin birçoğu onun hizmetine girmiş. Mal sahibi olan adam kendi
tarlasında maraba olmuş, “karıları hizmetçi, çocukları rençber” olmuşlar.
1877’de Rus
savaşı çıkınca, Hizan Ermenilerinin bir bölümünün Ruslardan medet umduğu anlaşılıyor.
En azından Celaleddin’in 1878’de giriştiği katliamın gerekçesi olarak söylenen
şey bu. Ben hikayeyi Ermeni tarafından okuduğum için, işin o yönüne dair pek
bilgi bulamadım.
Katliamın
sonuçlarını, İstanbullu peder Eprigyan’ın 1902 basımı Coğrafya
Sözlüğü’nde aktardığı ayrıntılı tablolardan izleyebiliyoruz. Eprigyan’a göre 1860 tarihinde 110 küsur
köyde toplam 4324 hane olan Ermeni nüfusu 1880’de 1014 haneye düşmüştür.
Kırktan fazla Ermeni köyü ve kasabasının Ermeni nüfusu kalmamıştır. Eski Hizan kasabasından
anlatılana göre bir gecede 1500 kişi göçmüş ve kasaba tamamen terk edilmiştir.
İlçede bulunan manastır ve kiliselerin büyük bir kısmı 1880 itibariyle metruk
ve yıkıktır.
Eksilen üç
bin hane (10 ila 15 bin kişi) nüfusun ne kadarı ölmüş veya kaçmıştır, bilme
imkanımız yok. Benzer vakaların çoğunda olduğu gibi, eksilenlerin bir kısmı,
korku veya çıkar veya fırsat saikiyle din değiştirmiş olanlardan ibaret
olmalıdır. Nitekim bugün bile o havalide (Bahçesaray, Hizan, Çatak…) kimin ne
kadar Kürt, ne kadar başka şey olduğunu anlamak sanıldığı kadar kolay değildir.
İkinci bardak çaydan sonra işler çatallaşır.
Yine
Eprigyan’ın bir başka kaynaktan aktardığı kısmi bilgilerden, Ermeni nüfusun
1895’te, 1880’e oranla yaklaşık bir kat arttığını görüyoruz. Aradaki fark belki
kaynakların birbirini tutmamasından doğmuş olabilir. Kaçanların geri dönmesi ya
da bir müddet Müslüman olmayı tercih edenlerin asıllarına rücu etmesiyle de
alakalı olabilir. Bilmiyorum.
*
Şeyh
Celaleddin hikayesi, Ermeni yazar Raffi’nin 1878’de Moskova’da yayımladığı Celaleddin
adlı romanının konusunu oluşturur. Ermeni devrimci edebiyatının ilk ve en ünlü
klasiğidir. Konusu bildik: Memleket baskı ve zulüm altında inlemektedir; gerici
din adamları halkı savunmaktan acizdir; Ermeni genci Serhad onları eleştirir,
silahlı direnişin meşru olduğunu savunur, kahramanca çatışarak ölür.
1880-90’larda bir kuşak Ermeni gençliği bu romanla coşmuş, silahlı mücadele ve
devrimci örgüt heyecanına kendini kaptırmıştır.
Celaleddin
soyundan gelen Hizan şeyhleri 1970-80’lere dek ilçenin mutlak hakimi
konumundaydılar. Bugün etkileri biraz azalmış görünüyor. Eski politikacılardan Kâmuran
İnan, ağabeyi Abidin İnan Gaydalı ve onun oğlu Edip Safter
Gaydalı bu ailedendir.
Serhad ve
Murad diye Ermeni adları da olabiliyor, evet.
*
İspayert (Ermenicesi Spargerd, yeni adı
Sağınlı) bucağı, Hizan’ın da en uzak ve ulaşılmaz kesimidir. Vadinin üç
kolundan en sağdakinin ta sonunda Nurs köyü bulunur. Dağın kovuğuna
sıkışmış, birkaç haneden oluşan bir yerdir. İnsana sanki kaça kaça gelip buraya
sığınmışlar hissini verir. 1960’tan sonra resmi adı Kepirli idi, 2012
Haziranında Nurs adı iade edildi.
Belli ki
eskiden önemsiz bir yermiş. Natanyan’ın (1877), Eprigyan’ın (1880-1895) ve
Kevorkian’ın (1914) köy listelerinde adı geçmiyor. En erken 1928 tarihli
Dahiliye Vekâleti listesinde izini bulabildim. Aslı Nork olmalı, “yeniler” veya
“yenievler” demektir. Ermenice yer isimleri çoğu zaman nominatif değil
akkuzatif halinde kaydedilir, bunun da akkuzatifi Nors olur.
[Doğudaki
pek çok yerde bu k/s ikilisiyle karşılaşırız. Misal: Dunk/Dunıs
(Ahlat’ta Tunus mahallesi), Arkunik/Arkunis (Olur Ilıkaynak köyü), Tağunk/Tağuns
(Erzurum Köprüköy’de Karataşlar köyü), Xozunk/Xozuns (Erzincan Aydoğdu
köyü), Garcgank/Garcganıs (Refahiye ilçe merkezi), Pertk/Pertıs (Şenkaya
Zümrüt köyü), Punk/Puns (Hizan Derince köyü) vs. Her iki biçime Türkçe
ve Ermenice kaynaklarda rastlarsın, aklın karışır. Oysa basit, biri adın yalın
hali, diğeri –i hali.]
Nurs
civarındaki mezraların adları Nırpan, Lvar, Nerkin Godens, Arkin veya Harkin,
Tağik, Ant, Aros, Pandıs. Hepsi Ermenice – “narinler”, “çanak”, “nadaslık”,
“mahallecik” vesaire, gayet sıradan isimler. İlk beşinin ahalisi 1914
itibariyle tamamen veya kısmen Ermeni imiş. Nors mahallesinin eski durumunu,az
önce dediğim gibi, bulamadım.
No comments:
Post a Comment