Sunday, February 16, 2020

Osmanlı nasıl fethetti: Okuma notu

A. Vakalopoulos, The Greek Nation 1453-1669: The Cultural and Economic Backround of Modern Greek Society. Feci bir şovenizm, Elen şovenizmi. Fakat 16. yy'da Rum nüfusun kaçışına ilişkin verdiği ayrıntılı bilgiler ilgimi çekti.
Osmanlı fethinin ana sonucu tarımsal nüfusun köleleştirilmesi. Yani reaya edilmesi. Doğal olarak, kaçabilen kaçmış. Kimi dağlara sığınmış, kimi adalara ya da - Karaburun yarımadası, Datça, Dersim, Hemşin, Müküs, Yunanistanda Mani, Souli gibi - ulaşımı güç yerlere. 18.-19. yy'a gelindiğinde Osmanlı'nın gayrimüslim köylerinin hemen hepsi, dikkat ederseniz, öyle yerlerdedir.
Nasıl kalabilmişler? Yazar bunu "kahramanca direnişlerine" bağlıyor, çete ve kleft öyküleri anlatıyor. Oysa gerçek neden çok daha basit: Sığındıkları yerlerin Osmanlı açısından ekonomik değeri yok. Nerede ciddi tarımsal rant varsa oraya Türkler çökmüş, yerli de -- başka çare bulamadığından -- Türkleşmiş. Nerede ancak dişinle tırnağınla işleyebileceğin marjinal topraklar var, ya da ürününü doğru dürüst bir pazara ulaştırma imkanı yok, oralara dokunmamışlar. Mesela Samos adasına neden hiç Türk yerleşmemiş? Futbol sahası kadar bir düz alan yok, ondan.
*
Anadolu'da Türk yerleşimi iki çeşittir, dönemleri de farklıdır.
Birincisi tarımsal yerleşim, burada anlattığım gibi. Yerli tarım işçisi köleleştirilip asimile edilmiş. Zorunlu iskanlarla, sürgünlerle, savaş esiri sevkiyatıyla epeyce de karışmış muhtemelen.
İkincisi tarıma elverişli olmayan açık yaylalar. Buraları hayvancılıkla geçinen konar-göçer toplulukların eline geçmiş. Bu topluluklara genellikle "Türkmen" ya da "Yörük" deniyor, fakat aralarında her zaman Kürt ve Arap unsurlar da var; 17. yy'ın kargaşasında çift bozan -- Müslim ve Gayrimüslim -- köylüler de aralarına karışmış görünüyor. Osmanlı bunlardan dişe gelir bir vergi alamamış. Ancak asker olarak yararlanmış. Ayrıca yerel egemenler birbirlerine karşı ve problem çıkaran reayaya karşı bunları baskı unsuru olarak kullanmışlar. Filan bölgeyi bir aşiretin istilasına ilişkin hemen her vakada, aşireti falan Bey veya Paşanın çağırdığını, desteklediğini, soygunlarına göz yumduğunu vb. görüyoruz.
Bu dediklerim daha çok "asıl" Anadolu, yani Fırat'ın batısı için geçerli. Doğuda süreç özünde aynı, ama zamanlama farklı, detaylar da aynı değil.
*
"Fetih" bir günde olan bir şey değil, zincirleme sonuçları olan yüzlerce yıllık bir süreç. O sürecin ayrıntıları, bugüne değin Türk tarihçilerinin -- ve ister istemez onlardan yararlanmak zorunda olan yabancı tarihçilerin -- özenle gözden uzak tuttukları bir konudur. Biraz deşmeye başlasan, uçsuz bucaksız bakir araştırma konuları çıkıyor önüne.

42 comments:

  1. İslamlaşmayı kabul etmekteki kriterler, baskıya dayanamayıp daha avantajlı konumda olmak sa, kabul etmeyenlerin edenlere göre farkı neydi? Kısaca benim dedem islamı kabullenip türkçe ti öğrenirken siZin dedenizin aynı süreci yaşamamasının sebebi neydi?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Daha güçsüz veya dirençsiz olan, daha açıkgöz olan, otoriteyle iyi geçinen, kardeşiyle kavga eden, memleketinden sıkılıp askere gitmek isteyen, aşağılanmaya tahammülü az olan, hata edip başını derde sokan dönmüş. Ekonomik durumu iyi olan, cemaat bağları güçlü olan, pratik zekası kıt olan kalmış.

      Delete
    2. Aşağıdaki cevap sorunuza verilebilecek yüzlerce cevaptan biri, nispeten yakın tarihli gerçek yaşanmış bir olay:
      Orta Anadoluda esasen rum ortodoks çoğunluklu fakat sonradan karma hale gelmiş bir köy. 19. yüzyıl, muhtemelen ikinci yarısı.
      Tarlaları komşu olan bir Türk ve bir Rum sulama sırasında bir ark açma meselesinden kavga ederler. Kazma, kürek birbirlerine giererler. Rum köylü ağzı burnu kan içinde..
      köydeki müslümanların lideri konumunda olan fakat iki tarafında güvendiği imam/kadıya gider ve TÜrk komşusunu şikayet eder. İmam der ki: Haklı olan sensin. Niye dayak yedin? Sen niye onu dövmedin?
      Rum Köylü: Nasıl döveyim. Ben Rumum o Müslüman.
      Imamın cevabı: Ee sen de müslüman ol o zaman. Rum köylü nasıl bunaldı ve yaşadığı olaya ne kada içerlediyse artık: Oldum gitti! der.
      Bu Rum köylünün soyundan gelenler köyde halen bilinir. Net olarak birkaç sülale. Artık tamamen müslüman ve Türk oalrak tabii.
      Buna benzer birkaç örnek daha var. Sonuçta komple Rum olan köydeki Run nüfus 20. yüzyıl başında artık 1/3 oranındadır. Tabii hepsi ihtida değil, etraftan gelip yerleşen birçok Türk aile de var.
      Fakat sonuna kadar (hatta bugün bile kısmen) köy Rum karakterini korur (sokaklar, evler, adetler, insanlar).
      O kadar ki bazen kendinizi Orta Anadolu bozkırında değil bir Ege kasabasında hatta Yunanistan anakarasındaki bir köyde hissedersiniz. Yine de 1924 mübadelesiyle perde büyük oranda kapanır.
      1000 yıllık süreç içinde, tüm Anadolu coğrafyasında buna benzer veya değişik versiyonlarda milyon olay yaşanmıştır. Evet yazılı kaynak pek yok.
      Ama herkes kendi memleketinde (özellikle Anadolu kökenliyse) yerel bir araştırma/soruşturmayla birçok soruya cevap bulabilir. Tabii yaşlılar hala hayattayken ve daha fazla zaman geçmeden.
      Zira zaman ilerliyor, göç, TV, internet, sosyal değişimler, okullarda alınan formasyon vs. her geçen nesilde bu anılar giderek bulanıklaşıyor.
      Eğer 1910 veya 1920 yılında, hatta 50 lilere 60 lara kadar bu konulara kafa yorup, elinde kağıt kalem ve kayıt cihazıyla Anadoluyu dere tepe dolaşıp saha araştırması ve röportajları yapan birileri olsaydı,
      bugün bir muamma gibi gözüken veya sadece akıl yürütmeyle çözmeye çalıştığımız birçok konu aydınlanırdı.
      Ya da en azından bazı soruların cevaplarını birinci elden öğrenmiş olurduk. Hiç bir kitapta yazmayan, internette bulamayacağınız belki de sonsuza kadar kaybolmuş bilgiler..

      Delete
  2. 5 milyon küsur bir nüfus 1071 den sonra nasil bu kadar beli kırılmış ve asimile olur hale düşmüş.Başıboş yörüklerle olacak şey değil

    ReplyDelete
    Replies
    1. Başıboş yörüklerle olmamış elbette. Fırat batısındaki Anadolu'da tarımsal arazinin tamamına yakını kamulaştırılmış, başına da askeri sınıftan (Türk/Müslüman) yönetici atanmış.

      Başına çok büyük felaket gelmedikçe başıboş Yörüğe kimse asimile olmaz. Ama Devlet'e (otoriteye) asimile olmak Anadolu halkı için en doğal içgüdü.

      Delete
    2. Sevan Paşam, bu kadar meziyetli, çalışkan ermeni insanı neden bu kadar iz kalmamacasına bırakmış kimliğini

      Delete
    3. Ermenistanın şu anki durumunu karşılaştırmalı olarak inceleyip sorunuzu sesli olarak tekrar düşünün.

      Delete
    4. Asimile olan yok. Karışan var. Herhangi bir genetik çalışma Türklerin Türkmen ve Anadolulu kökenli olduğunu söylüyor. Aynı şekilde Orta Asya'daki Türkmenler de İrani ve Oğuz kökenlidir. Yani roket bilimi değil bu.

      Delete
    5. Karışılan kişiler de sonuçta asimile olmuyor mu? Karışma ile asimilasyon (asimilasyondan kasıt bir kişi ya da grubu Türkofon Müslüman hale getirme) birbirini dışlayan şeyler değildir. Hiç karışma olmadan asimile edilmiş bölgeler de yok değil (örneğin kuzeydoğu Anadolu, bazı Kıbrıs ve Balkan bölgeleri).

      Delete
    6. Soru güzel ama tatmin edici cevaplar bulmak için daha derin yaklaşım gerekli.
      "Başıboş Yörükler"... Kim bunlar?
      Hiç karşılaşıp konuştuğunuz biri oldu mu?
      Nerede ve nasıl yaşarlardı?
      Ekonomik ilişkileri nasıldı, kendi aralarında, yerleşiklerle ve devletle?
      Dünyaya, hayata bakış açıları neydi? İnançları, değerleri?
      Bir ailenin geçimi için kaç koyun gerekliydi?
      Bu koyunların kırkma, yavrulama zamanları?
      At ve develerin bakımı, beslenmesi?
      Hangi göç yollarını kullanırlardı?
      Günde ne kadar yol alabilirlerdi?
      Bugün bile belli olan bu göç yollarından deneysel amaçlı yolculuklar yapılıp, aynı yollarda, dağlarda, yaylalarda yaya olarak yürüyüp dünyaya onların gözüyle bakmaya çalışan ve ulaştığı sonuçları paylaşan var mı?
      Kullandıkları aletler, silahlar?
      Hikayeler, efsaneler, şarkılar, adetler?
      Hangi bölgedeki yörüklerden bahsediyoruz? Ege, Akdeniz, güney Anadolu, İç Anadolu, Marmara, Trakya, Doğu Anadolu...
      Hangi dönem?
      Antalyaya, Bodruma tatile gidip gelirken, geçtiğimiz köylerde, kasabalarda durup, siz kimsiniz, nasılsınız, nerden geldiniz, nereye gidiyosunuz diye soruyor muyuz? Ya da en azından sadece uzaktan bakıp, gözlemleyip anlamaya çalışıyor muyuz?
      Bugün ne durumdalar, nerdeler? Ne düşünüyorlar?
      Önceki nesillerden kendilerine aktarılan hatıralar, olaylar, değerlendirmeler?
      Seveni sevmeyeni vardır ama bir başlangıç olarak Yaşar Kemal romanlarını ve kendisinin yaptığı saha röportajlarını öneririm. Tabii o sadece Çukurova bölgesi için geçerli. O da çok geç ve çok az maalesef..
      Batı Toroslarda, İç Egede, Sivas Erzincan yaylalarında neler yaşandı?
      Biz tarihimizi gerçekten bilmiyoruz. Ne aslen gayrimüslüm olup zamanla ihtida Anadolu ahalisi, ne de Yörük/Türkmenler, ne karışanlar, ne de diğerleri. Çünkü bu konuları araştıran, soruşturan, formalize eden akademi mensupları olaylara çok başka açılardan bakıyor. Rusyadan gelen Tatar/Türk, Balkan/KAfkaslardan gelen müslüman göcmenler akademinin temelini ve üst yapısını oluşturmuş. Ne anlayabilir, ne kadar içselleştirebilirlerdi ki. Bir ALman veya Fransız tarihçinin Anadoluya bakışından biraz hallice işte. Suçlama veya itham etme amacım yok. Sadece tespit.
      İzmit kökenli, Kuzguncukta büyümüş, Amerikan eğitimli, çok yönlü Ermeni yurttaş Sevan Nişanyan bile Anadoluyu bu ilk kuşak kısmen yabancı ama bir şekilde Türk tarih biliminin kurucuları olmuş tarih akademisyenlerinden daha iyi tanıyor. Eee biz de çölde su arar gibi o nasıl oldu, bu nasıl oldu diye birbirimize sorup duruyoruz.
      Aslında bu genel resme baktığımızda, halimize şükretmemiz lazım belki de.

      Delete
  3. Çok yerinde ve cuk oturan tespitler. Son zamanlarda okuduğum en iyi makalelerinizden biri. Tebrik ediyorum. Yalnız bahsettiğiniz İslam yayıcı fetih süreci Anadolu'da Osmanlı devri öncesinde, en geç beylikler devrinde başlamış görünüyor, Osmanlı zaten İslamı yayan beyliklerden sadece biri olarak başladı ve Balkan fetihlerinin de verdiği siyasi ve ekonomik güç sayesinde sonradan diğer beyliklerin arazilerini ele geçirip tekel oluşturdu, yoksa diğerlerinden pek de farklı bir mantalitesi yoktu. Daha önceki Rum Selçuklu devrinde de İslam yayılması olmakla beraber hala Anadolu'nun nüfusunun ezici çoğunluğu Hristiyan kalabilmiş.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Osmanlı'nın püf noktası tımar sistemidir. Yani tarımsal arazinin kamulaştırılması ve köylünün köleleştirilmesi. Önceki dönemde bu yok, ya da sporadik ve zayıf.

      Delete
    2. Tımar sistemi Bizans'ın pronoia sisteminin bir devamı ama, yani en azından doğrudan Bizans'tan alınan Osmanlı topraklarında benzer bir sistem halihazırda mevcuttu.

      Delete
    3. timar demek burjuva tamamen yok demek midir?
      evetse batidaki baron, duk, kont vs. nin yerini biz de pasalar mi aliyordu ?
      bu yuzden mi devlet gidince Bati da burjuva kalirken bizde geride hic bir sey kalmadi ?
      timar 600 sene Osmanli nin ayakta kalmasinin sebepelerinden biri mi ? ayni zamanda yikilinca geride hic bir sey kalmamasinin de sebeplerinden biri mi ?

      Delete
    4. Selçuklu dönemin de Bizans, Pontus Krallığı ve Ermeni Kilikya krallığı ayakta idi, bundan mütevellit tümden bir Türk-Arap-İslam- hakimiyeti Anadolu da mümkün değildi. Bizansa olan ihanetin büyüğü biraz daha Osmanlıya yakın yıllarda başladı.

      İslam yayılmasının, en etkili faktörü zincirleme şekilde ilerlemesidir, ilk müslüman olanlar gönüllü oldu.
      Selçuklu devrinde daha bir kayıtsız vede başıboş bir islamlaşma vede taraf seçme var iken, yerli erkek savaşçılardan oluşan (Gazi) akıncılar gibi) Osmanlı da ve yakın sürecinde sistematikleşti)

      Osmanlı kayıtlarında hemen hemen her köy, misal ! 5 hanenin 3'ü Müslüman olup kendilerini gönüllü olarak şecerelere Müslüman olarak kaydettirdi.
      Diğer iki hane ise ruhani bir tedirginlik vede tutuculuk ile Hıristiyan olarak kalmayı seçti.
      Bir çok yerde bu Hristiyan haneler sonraki bir yüzyıl'da Müslümanlığa iltica etti diğer müslümanlığı seçmiş akrabalarının baskıları yüzünden.
      Geçmeyenler ise uzak dağlık köylere vede şehirler de vergi ödeyen Kentli kesimin yanına iltica etti. Kısmen de aynı köy veya vadi için de uzak mahalleler oluşturuldu.

      İlk yüzyıldaki akrabalık bağlarının daha yakın olduğu, ayrıca (İslamizasyonun ilk başta tam oturmaması) vede o" özgüven ile dinsel eğilim farkı olsada, yine de aynı babanın iki oğlu veya amca yeğen) bir arada yaşayabiliyordu,
      fakat nesil ve kuşaklar açıldıkça, sülaleler büyüdükçe sonraki kuşaklarda temel akrabalık bağları iyice azaldı, buda yabancılaşmaya ve dahası eller olarak görülmeye ve sonrasında da aynı köy veya vadi içinde, siz kimsiniz? nereden geldiniz ? sorularına maruz kalmaya kadar gitti.

      Delete
  4. Sevan Bey bu dediginiz ile balkanlarda cokca yer celisiyor.Yunanistan'in en verimli ve düz arazilerinden biri olan Teselya'da mesela 500 yillik kesintisiz Osmanli hakimiyetinde müslümanlik %10'u gecmiyor. Ayni durum Sirbistan Sumadiye ve Macaristan icin de gecerli. Bati Anadolu(Firat'in batisi)'daki hizli ve yüzdelik olarak yüksek islamlasmayi daha cok Selcuklu ve Beylikler dönemine dayandirmak gerekmez mi? Ayrica Neomartyr analizi yapabilirmisiniz belki bize daha iyi bir tablo cikartir baskilarin nerelerde ve ne siklikla oldugunu belirtebilir.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Benim de eldeki nüfus verilerinden gördüğüm Anadolu'nun geç 13. asırdan 15. asır ortalarına kadar olan ve "beylikler devri" tabir edebileceğimiz devirde kahir ekseriyeti Hristiyan olan bir coğrafyadan kahir ekseriyeti Müslüman olan bir coğrafyaya dönüştüğü. Sevan Bey'in yukarıda tımar sistemi hakkında yazdıklarına bir itirazım yok. Ama Anadolu'da İslamlaşmanın ağırlıkla beylikler devrinde olması bana şunu düşündürüyor: beylikler devri, 12. asırda Bizans hakimiyetinde kalan batı Anadolu topraklarında yaşanan ekonomik ve şehirsel canlanmayı bir kenara bırakırsak, 6. asır ortalarındaki 1. Justinianus devrinden beri Anadolu'nun belki de en müreffeh devri idi, bu devirdeki zenginleşme ve ayrıca Müslüman idarecilerin Anadolu'da artık gidici olmadığının pekişmesinin verdiği his yerli halkı büyük çapta İslama yöneltmiş olabilir. Osmanlı 15. asrın ortasında Anadolu'nun hakimi olduğunda halihazırda büyük ekseriyeti Müslüman olan bir coğrafyayı devraldı, bunu 15. ve 16. asır tapu tahrir belgelerinden görebiliyoruz. Eldeki tarihi verilerden 13. asır ortasında Anadolu'nun nüfusunun büyük ekseriyetinin henüz Hristiyan olduğunu da görebiliyoruz. Ne oldu ise aradaki 200 yıllık beylikler devrinde olmuş. Bu 200 yılda Anadolu'ya bilinen büyük bir göç dalgası da olmadığına göre yerli halkın İslamlaşmasının nasıl olduğunu Anadolu'nun iç dinamikleri ile açıklamak gerekiyor esas itibariyle, belli ki önceki devirde Orta Asya'dan ve İran'dan gelen Müslüman elit sınıflar bu 200 yıllık devirde Anadolu halkını dinen dönüştürebilecek ya da dönüşmesini tetikleyecek bir siyasi kudrete ulaşmışlar.

      Delete
    2. Arnavutlar İskender Bey liderliğinde başta Papalık ve diğer Avrupa ülkelerinin desteğiyle devamlı direnerek Osmanlıya bir asır boyu kök söktürüyorlar. Arnavutların 70% Müslüman olmaları, Fatih Sultan Mehmed'in Arnavutluğu 1479'da nihayet komple fethedince, Arnavutları kılıç zoruyla Müslüman yapmasından ileri geliyor. Fatih olanca öfkesiyle Arnavutların bütün kiliselerini camiye çeviriyor, bütün papazlarını imha ediyor. İslamdan kaçmak için Arnavutların yarısı Italya'ya iltica ediyor. Sicilya'da 20yy başlarına değin Arnavut köyleri bulunuyordu.
      Boşnakların İslama etmesi ise, Bogomil tarikatine mensub olmaları yüzünden. Gene Fatih devrinde topyekün ihtida ediyorlar.
      Osmanlı Anadolu Rumlarından yeniçeri devşirmezken, (Yunanistanlı) Yunanlardan yeniçeri devşiriyor. Müslüman nüfusun az olmasına binaen, 16 yy sonu-17.yy başındaki Celali isyanları da Rumelinde, (Anadolunun aksine) zayıf tezahür ediyor.

      Delete
    3. @Derdo

      Rumlardan sadece Balkanlar'da ve adalarda olanlardan değil, Anadolu Rumlarından da daha az da olsa yeniçeri devşirildi Osmanlı devrinde, Mimar Sinan bunun en bilinen örneğidir. Fırat'ın doğusu için ise yeniçeri devşirme sistemi uygulanmadı.

      Delete
  5. Arnavutların İslamlaşmasını nasıl izah ediyorsunuz? Neden Bulgarlar ve sair kavimler İslamlaşmadı?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Aksine Bulgarlar Balkanlar'da en çok Müslümanlaşan halkların başında gelir. Müslümanlaşanlarının çoğu Anadolu'dan Balkanlar'a gelen Müslüman grupların tesiriyle Türkçeye geçerken uzak ve dağlık arazilerde olanları dillerini koruyarak Pomak ve Torbeş denen Bulgarca konuşan Müslüman grupları oluşturdu.

      Delete
    2. Rasim bey, İstinalar kaideyi bozmaz diyerekten,
      temel sebep E-J- Haplogruplardır, Bir sürü olay vede döngü anlatılır, tıpkı Onur beyinde anlattığı gibi fakat bunlar vakanın görünen kısmi yüzüdür, asıl saklısını gizli tutar.

      Delete
  6. Sevan Bey, Niyazi Berkes'in hangi kitaplarını tavsiye edersiniz?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ben 'Asya Mektupları'nı tavsiye edeyim, hararetle. 50'lerin sonunda Hindistan, Pakistan ve Endonezya'daki siyasî-içtimaî durumu Türkiye ile mukayeseli olarak tahlil eden, esprili çözümlemeleriyle de güldürürken düşündüren bir eserdir.

      Delete
  7. Peki köylüler neden hep Türk olarak adlandırıldı. Osmanlı kaynaklarından birinde halkları sınıflandırır iken Türkler, kuzu gibi insanlardır diyor. Türkmenler ise kana susamış kurtlar gibidir diyor. Bu kuzu gibi adamlar köylüden başka bir şey olmaz herhalde. Yine fathin Akkoyunlulara itafen yazdığı yarlıkta "türk halayık" ifadesini kullanıyor. Bu Türk kim peki? Genel anlamda köylüleri mi tabir ediyor yok eğer öyle değilse bu köylüler Türkleşmiş demek doğru mu?

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Merakpriest

      Osmanlı elit terminolojisinde Türk taşralıları ifade etmek için kullanılmış bir öteki tabiridir (egzonim), taşralıları şehirlilerden ayırt etmek için kullanılmış taşralıların kendilerini nasıl tanımladıklarından bağımsız olarak. Zaten eldeki veriler taşralıların kendilerine "Türk" denmesinden (muhtemelen o zamanlar dışlayıcı ve aşağılayıcı olan tarafı da göz önüne alınarak) rahatsız olduklarına ve kendileri için başka tabirler kullandıklarına işaret ediyor.

      Delete
    2. Peki neden Türk kelimesi bu anlamda kullanılıyor? Bunun hakkında bir bilginiz var mı? Yani ben merak ediyorum ve anlayamıyorum işin açıkçası. Osmanlılar kim idi idrak edemedim henüz. Bu Türk kelimesini koçu bey risalesi de sanki belirli bir halk için kullanıyor,köylüden ziyade. Doğruluğunu bilemiyorum fakat belki internette rastlamışsınızdır Osmanlı şairleri "babanda olsa Türkü öldür" diyecek kadar nefret dolu tabirlerde bulunuyorlar.

      Delete
    3. @Merakpriest

      Dediğim gibi, Osmanlı elit terminolojisinde Türk tabiri taşralıları şehirlilerden ayırt etmek için kullanılan sınıfsal bir tabir, etnik değil. "Baban da olsa Türkü öldür" sözünde bu böyle, Koçi Bey risalesinde de böyle bir örnek hariç, o örnekte de İran'dan başlayıp gayrimüslim idaresindeki devletlere kadar çeşitli dış ya da uzak toprakları sıralıyor ve Türkü Osmanlı elit terminolojisindeki manası yerine geleneksel İslam terminolojisindeki Avrasya ya da Orta Asya step coğrafyası ve halkı manasında kullanıyor, siz muhtemelen o cümlesine gönderme yapıyorsunuz Koçi Bey risalesinden bahsederken.

      Delete
  8. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  9. Hocam balkanlardaki müslumanlasma sürecini merak edenler müneccimbaşı tarihinden okuyabilir. Yağma talan tecavüz (kadın erkek cocuk) zulüm. Valla böyle bir ortamda sıkıysa müslüman olma. Müslümanım diyenlerin bir kısmı sünnî öğretidense bektasiliğe yönelmişlerdir. Kendileri açısından kötünün iyisi. Yazdiklariniz osmanlı islam veya türklük gibi dokunulmazlarin nasıl incelenmesi gerektiğinin metodolojisine büyük katkı sunuyor.

    ReplyDelete
  10. Sevan Bey Kastamonu Ermenileri hep es geçiliyor, halbuki özellikle Cumhuriyet tarihinde Anadolu'da kalan Ermenilerin en çok bulunduğu illerden biriydi. Şu an hala burada yaşayan hem İslamlaşmış hem de çok azalsalar da Hristiyan Ermeniler var. İstanbul'daki Ermeni cemaatinde de Kastamonulular çok, hatta yeni seçilen Patrik de bu yöreden. Size Kastamonu Ermenileri hakkında soru sormak istiyorum. Bu yöreden epeyice tanıdığım İslamlaşmış Ermeniler var, hem de kimileri Cumhuriyet devrinde. Poşalar Ermeni kökenli midir yoksa Ermenileşmiş Romanlar mıdır? Kastamonu Ermenileri tümüyle Poşa mıdır? Kastamonuda "Elekçiler" olarak anılan topluluk Ermeni Poşalar mı? Yanlış hatırlamıyorsam Kastamonu'nun Seydiler ilçesine veya Devrekani ilçesine bağlı Ermeni Çakmov / Çakmakçı Köyüne dair bilginiz var mı? Kastamonu Ermenilerinin Müslüman olanıyla Hristiyan kalanıyla epeyice bir kısmı Sivas kökenli olduğunu söylüyor, pek çoğu da 1915'ten Cumhuriyete geçiş esnasında Kastamonu'ya yerleştirilmiş, bu konuda bilginiz var mı?
    Anadolu'da Ermenilik üzerine araştırma yapanlar bu yöreyi niçin ihmal ediyorlar?

    ReplyDelete
  11. Bulgarlar ilginçtir, 5 asır kesintisiz şekilde osmanlının botları altındaydılar, topyekün müslüman olmaları gerekiyordu

    ReplyDelete
    Replies
    1. Osmanlı botu? Osmanlıda bot mu varmış?

      Delete
    2. Hangi halk topyekun Müslüman olmuş ki Bulgarlar olsun? Müslüman elitlerin derdinin herkesi Müslüman yapmak olduğunu kim söyledi? Fethettikleri yerlerde idarelerini sağlama alacak kadar bir nüfusu Müslümanlaştırıp doyurucu bir cizye geliri elde edebilecekleri bir nüfusu gayrimüslim tutmak temel izlenen yöntemdi, ama bölgeden bölgeye farklı yollar denendi bunun için ve her yerde istenen sonuç elde edilemedi.

      Delete
    3. Bot değildir, Çarıktır o Çarık, :))

      Sorunun doğrusu; "Bulgarlar ilginçtir, 5 asır kesintisiz şekilde osmanlının çarıkları altındaydılar, topyekün müslüman olmaları gerekiyordu"

      Delete
  12. Reyiz Balıkesirli bir manavım. E devlet zımbırtısına göre en eskisi 1822'de olmak üzre alayı aynı ova köyünde doğmuş, kendi baktığım 2. muratın edremit mukataları kaydına göre 1514'de 15 haneli olarak durduğu yerde duruyor. Camisi de 15. yy sonlarından kalma. Ha Bi de yayalarla ilgili okuduğum bi evrağa göre yaya çiftliği ve mezarlığı varmış köyün ovasında.
    E biz kim oluyoruz bu durumda?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sancar beyefendi merhaba; size bir süprizim var :))) ve kısaca kim olduğunuzu reel bir şeilde söyleyeyim mi ! önce Hititleşmiş,ardından Helenleşmiş ve ardı sırada Türkleşmiş olan, Afrika boynuzundan gelme, deli dumrul bir adamın torunlarısınız. Ama artık Türksünüz bir daha ki sefere başka birilerinin Anadolu hakimiyetine kadar... Umarım Türk kalırsınız ilelebet... Türk kimlik ve dili, Anadolu'nun, Mezopotamya ve Levant kökenli kavruk kalabalıklarına çok yakışıyor..Allah Türklükten ve islamiyetten ayırmasın sizleri. Saygılar vede Sevgiler.

      Delete
    2. Balıkesir'de Hititleşme mi? Yahu boş yapacaksanız adam akıllı boş yapın. Hititler Orta Anadolu'da var olan bir millet. Batı Anadolu'dakiler ekseriyetle Luvi, Lidya falan. 2 tane haritaya bakıp aklınca Anadolu tarihi dersi veriyor. Vallahi acınacak durumda bu sayfa.

      Bu arada Balıkesir'de gayet var Türkmen kökeni.

      https://i.redd.it/kxyqcb8fnps11.png

      Ha bu arada smiley koyarsam argüman üretmiş sayılıyor muyum?

      Delete
    3. Paylaştığınız linkteki analiz çok sorunlu, orada baz alınan iki "Osmanlı Türk" örneğinin birinde ciddi miktarda Anadolu yerli miksi var, bu da Türki miks yüzdelerini olması beklenenden yüksek çıkarmış analizde.

      Delete
  13. Hocam nikah niye kıyılır? Kıymak kelimesinin yardımcı fiil olarak kullanıldığı buna benzer başka bir tabir var mıdır?

    ReplyDelete
  14. Ee o çok sevgili “Anadolulularınız” ülkelerini bir zahmet koruyup asimile olmasalarmış. Beş milyonluk koca bir nüfus Asya’dan gelen baldırı çıplak 400 kişiye yenilip üstüne üstlük %80’i asimile olurken bana mı sordular?

    Dedelerinizin “bir kaç yüz kişilik” asyalıya savaşta yenilmelerini ve asimile olmalarını çok matah bir şeymiş gibi övüne övüne anlatmanız beni benden alıyor. Koruyandınız kardeşim ülkenizi. Yemeyenin malını yerler.

    Öptüm.

    ReplyDelete
  15. İstanbul ve Selanik gibi şehirlere yerleştirilen Yahudiler istisna.

    ReplyDelete