Wednesday, December 21, 2011

Kestik ama Ermeniler de kesti

Saçma sapan propaganda formüllerini tekrarlamadan önce Allah aşkına beş dakika düşün. Akla mantığa sığan bir tarafı var mı?
Bir taraf tam teşekküllü orduya ve bin yıllık muharebe geleneğine sahip. Polisiyle, jandarmasıyla, yasasıyla, mahkemesiyle koskoca devlet teşkilatı elinde. Ayrıca icabında yağma vaadiyle harekete geçirilecek mal-mülkten yoksun büyük bir başıbozuk kitlesi var. Her yerde bire beş, bire altı gibi bir oranla çoğunlukta. En kabadayısı Van vilayetinde Ermeni sayısı bilemedin yüzde otuz.
Öbür taraf büyük çoğunluğu tarımla ve esnaflıkla uğraşan bir azınlık, misillemeye karşı en ufak bir savunmaları yok, silah taşımaları bin yıldan beri kanunen yasak. 1895’te memleketin her yanında köyleri ve işyerleri basılmış, on binlercesi öldürülmüş, gıklarını çıkartamamışlar. Sınırdan eşek sırtında sokulan silahlarla, okulun müstahdem odasında gece vakti toplanan derneklerle direniş örgütlemeye çalışıyorlar.
Manyak mı bu adamlar ki gidip sivil Türkleri kessinler?
Evet silahlanmışlar. 1895’teki gibi koyun gibi boğazlanmamak için direniş teşkilatı kurmuşlar.
Evet şiddet kullanmışlar. Devrimci örgütler dünyanın her yerinde ne yaparsa onu yapmışlar. Erzurum’da valiliğe bomba koymuşlar, birkaç yerde jandarma vurmuşlar, asker ve polisle işbirliği yaptığına inanılan (Türk ve Ermeni) kişileri öldürmüşler. Zeytun ve Sason’da devlet güçlerine karşı yıllarca gerilla mücadelesi vermişler. Devlet gözüyle bakarsan buna haydutluk denir. Öbür yandan bakarsan savunma denir, delikanlılık denir, onur mücadelesi denir. Ama mukatele (karşılıklı katliam) denmez.
1915’ten önce Ermenilerin Türklere toplu kıyım yaptığına dair elle tutulur bir tane iddia yoktur. Ümit Özdağ ve benzerlerinin ortaya saçtığı çarşaf çarşaf hezeyannameleri dikkatle oku. 1915 öncesine dair tek bir söyleyecekleri yoktur.
“Ama dedemi Ermeniler öldürmüş” diyenlerin kastettiği nedir, anlatayım.
Bir: 1915 Nisanından itibaren Ermeniler sürü sürü boğazlanmaya başladığında üç-dört yerde direniş olmuş. En meşhuru Van’dır. Nisan ortasına doğru Van’daki Ermeni toplumunun tüm ileri gelenleri valilik emriyle tutuklanıp öldürülür, köylerdeki Ermenilerin silahları toplanır, Erciş’te bütün Ermeni erkekleri köy meydanınlarına toplanıp boğazlanır. Bunun üzerine Van Ermenileri direnişe geçerler. Bağlar semti ile Varak dağını ele geçirip eski şehri topa tutarlar. Bir ayın sonunda aç kalıp yenilmek üzerelerken Rus ordusu gelir kurtarır. Şebinkarahisar’da kaleyi ele geçirip bir süre savaşırlar, sonunda hepsi ölür. Musa Dağı’nda çoluk çocuk dağa çıkıp kırk gün direnirler. Yarısı ölür, yarısını Fransızlar kurtarır. [Franz Werfel’in Musa Dağ’da Kırk Gün romanı bunu anlatır. Muhteşem bir eserdir, ileri geri fikir beyan etmeden önce okumanda fayda vardır.[1]]
İki: 1916’da Ruslar Van’ı ikinci kez ele geçirdiğinde, Rus ordusuna bağlı Ermeni gönüllü alayının kumandanı Antranik Paşa Ozanyan Bitlis ve Hizan’a girer. Bir sene önceki Hizan katliamlarına misilleme olarak sivil Kürtlerden on bin küsur insanı öldürtür. Bunun üzerine Rus divan-ı harbinde yargılanıp rütbeleri sökülür. Ama bir süre sonra göreve iade edilir.
Üç: Rusya’daki ihtilalden sonra Rus ordusu dağılır. Sap gibi ortada kalan Ermeniler işgal altındaki Erzurum’da Antranik Paşa liderliğinde Batı Ermenistan Geçici Hükümetini kurarlar. Mart 1918’de Türk ordusu harekete geçince panik içinde geriye çekilirler. O sırada yollarına çıkan bütün sivil Türkleri toplayıp katlederler. Erzurum, Kars ve Ağrı yöresinde yüzlerce köyü taş üstüne taş kalmamacasına tahrip ederler.
Bilhassa, bu üçüncüsünün mazur görülecek tarafı yoktur. Katliamdır, savaş suçudur. Daha sonra Taşnak Partisi içindeki hesaplaşmalarda şiddetle kınanmış, Antranik ve adamları kendi partidaşları tarafından boka batırılmıştır. [Şiddetle İttihatçı düşmanı olan Ahmet Refik Altınay, İki Kıtal’de 1918 baharında Erzurum’un köylerinde gördüğü felaket manzarasını anlatır. Tüyler ürpertici bir tablodur.] [1923’te Romanya’da yapılan Taşnak Partisi Kongresindeki hesaplaşmaları Doğu Perinçek’in oğlu yayımladı.[2] Konteksti bilince ilginç bir belgedir. Bilmeyince beyinsiz propagandadan başka şeye yaramaz.]
Ama bunları bahane edip “n’apalım karşılıklı kesiştiler” demek için cidden insaf ve vicdan yoksunu olmak gerekir.
Bosna’da Boşnaklar hiç mi Sırp öldürmedi?






[1] Çev. S. N. Kaya, Belge Yay. Alm: Die vierzig Tage des Musa Dagh (1933), İng: Forty Days of Musa Dagh.
[2] Ovanes [Hovhannes] Kaçaznuni, Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok: 1923 Parti Konferansı’na Rapor, Kaynak Yay.

No comments:

Post a Comment