“Dün gece bir grup arkadaşımla TUIK’in malum mutluluk araştırmasını konuşuyoruz. “En iyisi buraları bırakıp Sinop’a gidip yerleşmek” dedim. Madem Türkiye’nin en mutlu insanları Sinop’ta yaşıyor.” (Basından)
Koskoca medyada matematik bilen bir kişi çıkmaz mı? Nasıl sazan gibi atlarlar?
İstatistiğin birinci sınıfında öğretirler, örneklem nüfusu ne kadar düşükse, ortalamadan sapma ihtimali o kadar yüksek olur. Üç defa zar atarsan, ortalamanın 4’ten yüksek (çok mutlu) ya da 2’den düşük (çok mutsuz) çıkması olasılığı yüksektir. Yüz defa zar atsan, çaresi yok, ortalama 3.5 gelecek. Aynı nedenle, nüfusu büyük olan iller daima Türkiye ortalamasına yakın sonuç verir. Küçük iller ise, manik depresifler gibi, kah bir uçta, kah öbür uçta görünür.
Nüfusu bir kişi olan bir ilde “mutlu musunuz” diye sorduğunu düşün. Sonuçta iki ihtimal var, ya yüzde yüz mutluluk ya yüzde yüz mutsuzluk çıkar. Haberciler de bunu haber sanır.
Daniel Kahneman’ın Thinking Fast and Slow diye muhteşem bir kitabı var, bu tür akıl tutulmalarını irdeleyen. Son yıllarda okuduğum en iyi kitaptı galiba. Tavsiye ederim. Mesela İsrail Hava Kuvvetleri’nde, ödüllendirilen pilotların performansının neden düştüğünü, cezalandırılanların performansının neden arttığı, ya da zeki erkeklerin neden kendilerinden daha az zeki kadınlarla evlendiğini öğrenirsiniz, ağzınız açık alır.
*
Son okuduğum, eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’in anıları, 580 sayfa. Bu tür biyografiler asla tam dürüst olamaz. Ama olabildiği kadar dürüst, güzel bir kitap. İnandırıcı bir portre çiziyor.
Esas olay, 11 yaşında mülteci olarak geldiği ülkede zirvenin bir altına yükselmesi. Babası Çekoslavak bir entelektüel ve diplomat. Onu idolize etmiş, onun yolundan gitmiş. Başka bir ülkenin entelektüeli ve diplomatı olmuş. Kalbinde hep Çek kalmış. Ama yanı zamanda, su katılmamış Amerikalı. Başka bir ülke olsa o kadar kusursuz bağdaştıramazdı.
Zbig Brzezinski hocası imiş. Benim de hocamdı. Ondan işittiğim hikaye de aşağı yukarı aynıydı. Kadiri mutlak bir dev değil, fırtınalarla dolu bir denizde kıt bilgi ve sınırlı imkanlarla rotayı tutturmaya çalışan olağan insanlar.
*
Fernand Braudel, A History of Civilisations, ilk 1963’te yazmış (A Year in Provence adlı dünyalar şekeri kitabın yazarı Richard Mayne İngilizceye çevirmiş.) [Yanlış bilgi! Peter Mayle ile karıştırmışım. Ezbere bilgi bu kadar.] 100 sayfadan sonra kustum, bıraktım. Pek havalı teorik lafların altında, bomboş bir klişeler yığını.
Braudel’in Mediterranee’sini 32 yıl önce okumuş, ondan da bir tad alamamıştım. Son 60 yılda Fransa’da okumaya değer bir kitap yazıldı mı, bilen var mı allahaşkına?
Sayın "Pierre Clastres'ın Devlete Karşı Toplum'u okumaya değer bir kitaptır, en azından benim gözümde." yorumcusu.
ReplyDeletePierre Clastres ile Sevan Nişanyan gece ile gündüz kadar farklı. Clastres anarşist, Nişanyan Batı bien-être endüstrisinin Türkiye bayiliğini yapan bir esnaf. Clastres'ın şahane 'Archéologie de la violence' kitabını Nişanyan'ın schmaltzy 'şiddet ' vırvırı ile karşılaştır farkı anlarsın.
Clastres, La Boétie ve J. J. Rousseau gibi eşsiz devlerin ışığında yürür; Nişanyan, Daniel Kahneman, Madeleine Albright, Zbig Brzezinski gibi 'brown- nose'ların hayranı, büyünce olmak istediği.
Ben üniversitelerde istatistik öğrettiğim için "Son 60 yılda Fransa’da okumaya değer bir kitap yazıldı mı, bilen var mı allahaşkına?" sorusunu görünce merak edip İnternet aracılığyla 6 900 kişiye iki soru sordum: Guy Debord kim? Sevan Nişanyan kim?
5 765 kişi Guy Debord'u tanıyor. Nişanyan'a gelince, anket geri tepti, sorduklarım bana sordu: Who in the f*ck is Sevan Nişanyan?
Hepsine aynı cevabı verdim: Atatürk'ün Türkiye'ye ithal ettiği Batı'nın aşağılık duygusu içinde kıvranan kazazedelerden biri. Hem sarışın hem değilquoi.