Müzmin sorgucum Kadir Sarıkaya, Lozan Antlaşması'nın neden ulusal facia olduğuna dair makalesini göndermiş. Cevap yazdım:
"Bir ölüm projesi olan Sevr"... Neyin (ya da kimin) ölümü? Osmanlı-Türk devletinin ölümü belki. Peki o devletin ölümü, bu topraklarda yaşayanlar için iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Aynı yıl ve aynı aylarda benzer bir antlaşmayla (Saint-Germain antlaşması, Sevres banliyösünden bir adım ötede) Avusturya-Macaristan devleti de öldürüldü. İyi mi oldu, kötü mü oldu? Bugün, o antlaşmayla yaratılan Avusturya, Macaristan, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya eski imparatorluk döneminden daha mı iyi, daha mı kötü?
1923’te eli kalem tutan Türklerin hayattaki tek şansı devlete kapılanmaktı; aman devlet gidiyor diye vahvahlanmaları anlaşılır bir şey. Bugün hala aynı yerde miyiz? Aynı reflekslerle mi çalışıyoruz? Neden bu devlet sevgisi?
1945-49’da Almanya’ya empoze edilen şartlarla Sevr’i kıyaslamayı dene bir ara. Almanya’yı da böldüler, dörtlü müttefik işgaline soktular, devlet adamlarını yargılayıp, idam ettiler. İyi mi oldu? Kötü mü oldu?
“Naziler kötüydü, hak ettiler, İ-T erbabı vatansever yurt evlatlarıydı” demeyeceğinden eminim.
Mamafih ana tezin doğru. Sevr bir şantaj belgesiydi, gerçek hayatta uygulanmasına imkan yoktu, bile bile imzalattılar. Sanırım Lozan pazarlığında bir ilk hamleydi; ölümü gösterip, sıtmaya razı ettiler. Eyvallah. Asıl hedeflerinin ta baştan Lozan olduğunu sanıyorum. Belki 1919-20’de bir ara öfkeye kapıldılar, abartılı hedeflerin peşine düştüler. Ama doğrusunu istersen, pek sanmıyorum. Bence gayet soğukkanlı oynadılar ve istediklerini elde ettiler.
“Lozan’daki akılalmaz kayıplar ve korkunç tavizler”den, dem vurmuşsun. Var mıydı Türkiye'nin başka şansı? Kıytırık Yunanistan’ı, ikmal üslerinden bin km ötede, yabancı ve düşman topraklarda yenmeyi “yedi düvele karşı şanlı zafer” zannedecek kadar saf mısın? Dünya harbinde hezimete uğramışsın, yok olmanın eşiğine gelmişsin, yıllık varidatının on misli savaş borcu altına girmişsin, taviz vermeyip ne halt yiyeceksin? İngiltere’ye savaş mı açacaksın?
Lozan’ın dişe gelir sonuçları nedir, sana söyleyeyim.
1- Türkiye’nin Almanya’ya borçları silindi. Batı ülkelerine ve açık piyasaya borçları da gayet mülayim bir ödeme takvimine bağlandı. Tarihte bu ülkeye yapılan en büyük kıyaklardan biridir.
2- Türkiye kendisine hiçbir ekonomik ve stratejik faydası olmayan Arabistan yükünden kurtuldu. Anlaşılan İ-T yönetimi daha 1914’te veya en geç 1917’de kendi rızasıyla o noktaya gelmişti, Türkiye’de devlet işlerine vakıf olan kimsenin Arabistan’ın kaybından dolayı üzüldüğüne rastlamadım.
Irak, Suriye ve Arabistan’ın galip devletlere bir faydası olsaydı, işgalden 10 ila 20 yıl sonra bırakıp giderler miydi sanıyorsun?
3- Nüfus ağırlığı Rum olduğu halde, İzmir şehri ve Doğu Trakya, stratejik gerekçelerle (İzmir, Ege’nin ihraç limanı olduğu için, Trakya İstanbul’un savunma mevzii olduğu için) Türkiye’ye bırakıldı. Teşekkür ettik mi?
4- Ermeni konusu kapatıldı, Ermeni vilayetlerinde yaratılmış olan de facto durum, de jure tescil edildi.
5- Wilson Prensipleri çerçevesinde her ulusa bir devlet ilkesi kabul edildiği halde, Kürt illerinin büyük çoğunluğunun Türkiye’de kalması kabul edildi.
Bunların her biri TC açısından büyük kazanımlardır. Adamların himmetiyle kuruldu burası.
Velakin, Lozan’da attıkları en büyük kazık gözden kaçtı ve kaçmaya devam ediyor.
Türkiye’nin, ekonomisinin kaldıramayacağı büyüklükte bir ordu beslemesine – nazlana nazlana - razı oldular. Böylece yeni devletin ebediyen Batı’ya göbek bağıyla bağlı kalmasını garantilediler. Lozan’ın üstünden on yıl geçmeden, 1933'te, TC askeri yardım için İngiltere’nin kapısına dayandı; 1946’da ordusunu donatıp besleyebilmek için ABD’ye teslim oldu. Üstelik kendi ayağına bağladığı bu prangayı, Lozan’da sanki zafer kazanmışçasına elde etti.
Velakin, Lozan’da attıkları en büyük kazık gözden kaçtı ve kaçmaya devam ediyor.
Türkiye’nin, ekonomisinin kaldıramayacağı büyüklükte bir ordu beslemesine – nazlana nazlana - razı oldular. Böylece yeni devletin ebediyen Batı’ya göbek bağıyla bağlı kalmasını garantilediler. Lozan’ın üstünden on yıl geçmeden, 1933'te, TC askeri yardım için İngiltere’nin kapısına dayandı; 1946’da ordusunu donatıp besleyebilmek için ABD’ye teslim oldu. Üstelik kendi ayağına bağladığı bu prangayı, Lozan’da sanki zafer kazanmışçasına elde etti.
1. Yanlış Cumhuriyeti okudum, çok beğendiğimi söylememe gerek yok (yoksa var mı?). Aslında eleştiri yada övgü maksatlı değil yazımın amacı sadece şunu doğru anlamış mıyım o kadar;
• Pek belli etmesen de bir İngiliz hayranlığı var sanırım, yani büyük millet (pardon devlet) nasıl olur nasıl olunur, İngilizler sanırım senin için bir timsal.
2. Şu Peygamberlik mesleği yazıları çok iyiydi (eski ahit), peygamberlik hiyerarşisi tespiti mükemmel bence, önce eften püftenler, sonra etkinin artması (Musa’nın yüzyüze görüşmesi) ve en son İsa (Almighty). Nuh, Lut, Sodom – Gomorra, İbrahim-Sarah, devam etsen süper olacak.. (yoksa beklemek mi lazım)
Sabah işe gelince ilk iş kahvemle birlikte nişanyan1. Yeni yazı görünce hediye almış gibi seviniyorum. Kısa metinler ama napalım yetinmek lazım şimdilik, artık çıkınca telafi edersin.
Neyse bak şimdi; kalemim tabii senin kadar iyi değil, dükkanı kapatmadığına çok sevindim.
Bence bir iki 'Osmanlıyı ihya etme' Martavalından sonra, boka sarılıp, el öpe öpe AB ile imtiyazlı ortaklık vaziyetine razı olunacak.