Sunday, October 21, 2018

Anadolu yer adları kaç çeşit? - I


“Asıl Anadolu” ya da eski deyimle “Rum diyarı” derken Küçük Asya yarımadasının Fırat’ın batısında kalan kısmını kastediyorum. Bu makale kapsamında isterseniz Sivas, Malatya, Maraş, Antep’i de dışarıda bırakalım. Giresun’dan başlayıp Tokat, Yozgat, Kayseri ve Adana-Osmaniye’yi içeren bir kavis çizin. Onun batısından söz edeceğiz. Trakya’yı da dahil edeceğiz.
Bu bölgede kayıt altına aldığımız yaklaşık 28.000 yer adının kabaca dört, Cumhuriyet dönemini de sayarsak beş katmandan oluştuğunu görüyoruz. Sanırım Türkiye’nin gerçek sosyal tarihi de bu dört veya beş tabaka üzerinden anlatılabilir.
Tabaka 1
Kasaba adlarının önemli bir bölümü Rum’dan kalmadır. Bölgedeki 52 il merkezinden 31’inin adı Bizans mirasıdır: Adana, Afyon, Amasya, Ankara, Antakya, Antalya, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çankırı, Edirne, Giresun, Isparta, İstanbul, İzmir, İzmit, Kastamonu, Mersin, Kayseri, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Niğde, Samsun, Tokat, Uşak(?). Diğer 21’i Türkçedir. Bu bölgede 20. yy’da değiştirilen iki il merkezi adı olan Larende ve Rodosto’yu da eklesek sonuç 33-19 olur.
İlçeleri ele alalım. Bölgede halen var olan 660 dolayında ilçenin 250 kadarı 1987’den sonra yaratılmış köy ve mahalle kökenli yerlerdir. Eski ve köklü kasabalara tekabül eden öbür 400 ilçeyi ele alırsak 160 kadarının adının Rumcadan miras olduğunu (Abana, Ağlasun, Amasra, Anamur, Avanos, Aybastı, Bafra, Banaz, Bandırma, Bergama, Biga, Bigadiç, Bodrum, Bolvadin, Bor, Bornova, Daday, Datça, Demre, Devrek, Dinar, Edremit, Eğridir, Enez, Erdek, Ereğli, Ermenek, Fatsa, Finike, Foça, Gebze, Gediz, Gelibolu, Gerede, Hayrabolu, Honaz, İnebolu, İskenderun, İznik, Keşan, Ladik, Lapseki, Malkara, Manyas, Marmaris, Menemen, Milas, Mudurnu, Niksar, Pozantı, Silifke, Simav, Tarsus, Tavas, Terme, Tire, Tosya, Ula, Urla, Ünye, Ürgüp, Zile...), bir 40 kadarının da 20. yy başlarına dek Rumcadan miras ada sahipken Cumhuriyetten sonra Türkçe isme kavuştuğunu görürüz (Adırnas, Andifli, Ayas, Ayasluk, Balyanbolu, Eksere, Eskere, Gümenes, Irla, İstanoz, İstefan, Kirmasti, Lefke, Makri, Mergüze, Mihaliç, Nif, Siristat, Sis, Üskübü, Yarangüme...). Rumca kaynaklı adını Cumhuriyet dönemine dek koruyan diğer 350 dolayında köyün birçoğunun eskiden kayda değer birer kasaba hatta kaza/nahiye merkezi iken sonradan sönen yerler olması dikkatimizi çeker (Adala, Ağras, Apolyont, Ayaş, Bavlı, Bellibol, Birgi, Borlu, Gelegre, Hoyran, Karsantı, Kerme, Mendehor, Ravlı, Serçin, Yarangüme, Yorandı...).
Özetle, bölgede en az 20. yy’a dek korunan Rumca yerleşim adları 600 dolayındadır. Bölgede Rumca ve Türkçeden başka dilde yer adı yoktur. Bir avuç Ermenice, Kürtçe, Çerkesçe, Slavca istisna varsa, bunlar resmi bir niteliği olmayan yerel lakaplardır. [NOT 1: Trabzon ve Rize’de kaydedebildiğim 500 dolayında Rumca yer adı incelenen bölgeye dahil değildir.] [Not 2: Rumca olduğunu belirttiğim adların bir bölümü, Ankara ve İzmir gibi, Yunan-öncesi dillerden aktarılmış olabilir. Ancak burada önemli olan Türkçeye Rumca kullanımdan gelmiş olmalarıdır.]
Saydığımız yerlerin hemen hepsi en az 15. yy’dan beri nüfus ağırlığı Müslüman/Türk olan yerlerdir. Yani “Rum köyleri/kasabaları” dediğimiz yerler değildir. Bazılarında son 500 yılda belki münferit bireyler dışında Rum nüfusun izine rastlanmaz. Hatta rahatlıkla diyebiliriz ki Anadolu’da bir yerin adı Rum kökenli ise o yerin (Cumhuriyetten hemen önceki) nüfusunun Rum olmaması baskın ihtimaldir. [NOT 3: Anadolu’da eskiden kalma Rum yerleşimleri Ege ve Marmara’nın deniz kıyıları, Kapadokya-Niğde, İnebolu sahili ve Trabzon-Rize’de yoğundur. Ege ve Marmara’nın iç kesimindeki çok sayıda Rum köyü 19. yy’da göçlerle kurulmuştur. Bu sonuncuların büyük çoğunluğunun adı Türkçedir; Rumca adları varsa genellikle resmi niteliği olmayan adlardır.]
Bu gözlemlerden çıkardığımız ilk sonuç şudur: Demek ki Türklerin, fethettikleri yerleşim birimlerine mutlaka Türkçe adlar vermek gibi bir tercihi yokmuş. Eskişehir, Bursa-Yenişehir, Aksaray, Alaşehir, Safranbolu, Taşköprü gibi birkaç yerde istisnaen Türkçe adlar tercih edilmiş; fakat çoğu yerde, hatta Selçuklu ile Osmanlı’nın dört başkentinde, Rumcadan devralınan ismi Türkçenin ses düzenine uydurup benimsemek yetmiş. Özellikle şehir ve kasaba adları gibi, uyduruk birtakım köylere oranla ideolojik müdahaleye daha cazip hedef oluşturan yerlerde Türkçeleştirmeye yönelik ciddi bir çaba görülmemiş olması dikkat çekicidir.
Türkler bu yerlerde bir süre Rum yönetimi altında yaşadıkları için Rumca isimlere “alışmış” olabilirler mi? Bu sorunun cevabı olumsuzdur, çünkü fetihten önce birtakım Türkler münferit olarak bu yerlerde yaşamış olsalar dahi, fetih sürecinde Türklerin hiçbir yere muhacir ya da mülteci olarak sığınmadıkları, her zaman siyasi erk sahibi olarak geldikleri bilinmektedir. Dolayısıyla yeni dönemin adlandırmasında siyasi inisyatif her zaman Türklerin elindedir. Çoğu örnekte bu inisyatif, eski adın korunması yönünde kullanılmıştır.
Vurgulayacağımız öbür husus, adı korunan yerlerin çoğunun “şehir” ve “kasaba” niteliğinde yerler olmasıdır. Köyler yok muydu, ya da terk edilmiş miydi? Bu mümkün değildir, çünkü öyle olsa kasabalar yaşayamazdı. Kaldı ki köyler faraza terk edilmiş bile olsa kaydı, tapusu mutlaka bir yerlerde vardır. Yeni maliklerin edindikleri yerin adını arayıp bulması işten değildir. Ve nihayet en önemlisi, Fırat’ın doğusunda kalan yerlerde ve Trabzon-Rize’de köylerin, hatta mezra, mahalle, yayla, mevki, pınar, kaya ve tarlaların yerli dildeki adı hemen her zaman korunmuşken batıda bunun yapılamamış olması için makul bir sebep gösterilemez.
Benim aklıma gelen en mantıklı açıklama, Osmanlı devletinde kasabaların (ve bazı irice köylerin) hukuki statüsünün alelade köylerden farklı olması, dolayısıyla iki vakada iki ayrı adlandırma stratejisinin izlenmiş olabilmesidir.
Acaba kasaba ve şehirler sivil hukuka tabi nispeten özgür (beledi) birimler iken, geri kalan yerlerin miri arazi olması aradaki farkın asıl nedeni olabilir mi?
(devam edecek)


Sonradan eklenen: Türkiye'de Yunanca kaynaklı adların dağılımı.

15 comments:

  1. Adam ele geçirdiği yerin adını zaten niye hemen değiştirsin ? İsmi bilinen şehirle anıldıkça zaten itibarı artar, Osman ele geçiriyor Osmaniye, Orhan ele geçiriyor Orhaniye, Murat ele geçiriyor Muradiye böyle böyle iş saçma bir hale gelir. Halbuki o yerin ele geçirilmesinin sebebi zaten kaynakları, itibarı, mimarisi ve konumu.

    William the Conqueror ele alalım. İngiltere'de kaç ismi değiştirdi ? Veya İtalya'da, İspanya'da ne kadar isim değişti ?

    Bir Fatih isim değiştirmeye çok takar mı ? Bence ordu gücü ve parası olan bir Fatih ve toplum tam aksine ele geçirdiği şehirlerle mücevher gibi övünür. Bunu Padişahların unvanlarında da görüyoruz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. 1) Osmaniye ve Orhaniyelerin tamamı ile Muradiyelerin tamamına yakını 1878 sonrasının adlandırmasıdır.

      2) İkinci yazıda göreceğimiz üzere "bir Fatih" veya ondan öncekiler yaklaşık kırk bin yerin adını değiştirdi veya yeni ad verdi.

      3) Mesele niye değiştirsin ya da niye değiştirmesin değil. Niye bazılarını değiştirdi, diğerlerini değiştirmedi. Daha enteresan soru böyle sorunca.

      Delete
    2. Haklısınız bu daha da ilginç, "niye bazılarını değiştirdi, diğerlerini değiştirmedi?" peki?

      Delete
    3. 1) Demek istediğim Osmaniye ve Orhaniye gibi adlar veriyorlar değil zaten geçmiş yazılarda bu durumdan bahsetmişsiniz.Mantık olarak bu durum saçma bir hal alır anlamında söyledim.

      Bugün mesela rejim karakteristiği olarak her yere verilmiş Mustafa Kemal, Atatürk, Kemal Paşa gibi isimler ciddi karışıklığa sebep oluyor.

      2) Yalnız 40 bin yer köy, kasaba, mezra içerisinde ciddi bir yerleşim birimi yok. Yani nüfusu kalabalık yerleri değil genel olarak küçük yerleşim birimlerini değiştirmişler.

      3) Farklı bir çok görüş akla geliyor ancak bundan kesin şudur diyebilmek için tarihi bir kaynağa ihtiyacımız yok mu ? Yalnızca tahrirler üzerinden akıl yürütme ile bulunabilir mi ? 2. yazınızda sonuç bölümünde makul bir öneri öne sürmüşsünüz ama belirttiğiniz gibi somut bir kaynakta yer almadığı sürece net bir şey söylemek mümkün gözükmüyor.

      Delete
  2. Selam,
    Bilgisayarla ne kadar haşır neşirsiniz bilmiyorum ama rumca/türkçe yer adlarının gösteren gradient bi harita eklerseniz süper olur

    ReplyDelete
  3. Selam.Trabzondaki köylerin isimlerinin % 95 romeika(pontos rumcası)dır.Cumhuriyet sonrası bunların bir çoğunun isimleri değiştirilmiş olmasına rağmen yerel halk esas isimlerini(rumca olanları) kullanır.Tonyada romeika dili halen canlıdır...

    ReplyDelete
  4. valla hocam ben şu tespiti yapabilir durumdayım(maalesef/iyi ki) On yıllarca hatta yüzyıllarca ismiyle özdeşleşmiş ve tanınmış bir yerin adını eğer Türkçeleştiriyoruz diye değiştiriyorsa/k/lar, demek ki daha önce şapur şupur iştahlandığımız atalarımız ya Türk değil yada bizim kadar aklı olmayan cahillerdi... Ve bu halde hangi yurtta hangi dünyada barış? Çok değil, dedemin dedesinin anılarını okuyamıyoruz. Çok değil, dedemin dedesinin doğduğunu belirttiği yeri haritada bulamıyoruz. Neden? Yaşımız müsait değil yada tarih okumadık, eee bu durumda dedesinin dedesinin nerede doğduğuna dair en ufak fikri olmadığı halde trilyon ahkam kesmekten de geri durmuyor, yozlaşıyor, tozlaşıyoruz...
    Acı...Ama neticede acılı çiğ köftenin de keyfini almak gibi öğreniyor olmak.

    ReplyDelete
  5. Bence bunun basit bir nedeni var: Türklerin, tıpkı daha önce Araplarda olduğu gibi kendilerine ait bir "şehir kültürlerinin" olmaması.

    Elbette diğer halklar gibi onlar da zamanla şehirleştiler ve hatta kendilerinden daha ileri halkları geride bırakabildiler. Fakat bu aşamaya ilerleyen dönemde Müslüman yaptıkları halkların veya başka etnisitelerden devşirme unsurların katıkları sayesinde geçebildiler.
    Tabii bu etkiler bütün diğer halklarda da vardır fakat onların aksine Araplar ve Türklerde dış etkiler başat, kendi gelişme süreçlerinin katkısı ikincildir.

    Örneğin Türk fethinden önceki Arap fethini ele alalım. Arapların fethedip yerleştiği Şam, Kudüs, İskenderiye gibi şehirler aynı isimlerle günümüze kadar gelmiştir. Fakat yeni kurdukları şehirler zamanla ortadan kalkarak yerlerini yakınlarında gelişen başkalarına bırakmıştır. Bu da İslamiyetteki Arap egemenliğinin son bulması süreciyle, yani Abbasi hilafetinin kuruluşundan kısa bir süre sonra başlamıştır.
    Örneğin ilk Arap fatihlerin kurduğu Fustat, Kufe ve Basra şehirleri yerlerini yakınlarında kurulan Kahire, Necef ve bugünkü Basra'ya bırakmıştır. Bir yandan da İranlı ve Türk gibi Arap olmayan unsurların katkılarıyla kurulan Bağdad ve Samarra gibi yeni şehirler ortaya çıkmıştır.
    Bunlara ilerleyen dönemlerde Avrupalı kolonicilerin yerleşmesiyle birlikte gelişen Maskat, Aden gibi liman şehirlerini de ekleyebiliriz. Türkiye'de Frenk kolonileri olarak kurulup sonraki Türk hakimiyeti döneminde daha da gelişen İzmir, Galata, Bodrum, Foça, Amasra gibi.

    Kısacası Türk ve Arap şehirleşmesinde yabancı unsurların önemi hayatidir.

    ReplyDelete
  6. bazen yer adlarının nedeni çok garip olabiliyor, bir yerde istanbul'a muhammed konstantiniyye dediği için osmanlıda da konstantiniyye dendiğini duymuştum, daha sonra rumlar stanpoli diyor kısa olarak, bu kelimeyi arap harfleriyle yazarsak, o->u, p->b, iki sessiz başta olmadığı için başa da hemze geliyor " istanbul " diye okuyoruz.

    bir de türklerin fethettiği ya da geçtiği yerlerde yerli halk ile karışmış olma ihtimali çok fazla, yani bir köyü türkler fethetti diye oradaki bütün rumlar yok olamaz, savaşta erkeklerin çoğu ölse bile belki kadınlar ile evlenerek yarı türk yarı yerli bir nesil oluşturuyorlar, son zamanlarda nüfus hızla arttığı için yeni yerleşim yerlerine veya eskiden yerleşim yeri olup sonradan terk edilip tekrardan aynı yere kurulan köylerin adlarına türkçe isim veriliyor olabilir.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Tanidiginiz Kurtce bilen bir Kurde "Qun Standini ye" nedir diye bir sorun. Yalniz bir bayana sormayin sakin ha! Kurtler 19. yy sonlarinda Istanbula hamallik yapmak icin yigildiktan sonra Sehre 40 yeni isim bulmak zorunda kaldilar. Sonunda Qonstantiniye den bozulma Istanbul secildi. Halbuki Qonstantiniye nin bir sucu yok. Muzip Kurtler sehrin ismini degistirtdiler vesselam.
      Konyalim

      Delete
  7. Sinop (Sinope) ve ilçesi Gerze'nin de (Karuza) yunanca kökenli isimler olduğu söylenir.

    ReplyDelete
  8. Merhaba. Sonu -nos, -os ekiyle biten yer adlarının farklı etimolojik kökenleri ve anlamları hakkında bilgi verebilir misiniz? Teşekkürler.

    ReplyDelete