Wednesday, October 3, 2018

Bilme eylemine dair


Arapçada “bilmek” anlamını karşılayan iki fiilimiz var: ˁalima, masdarı ˁilm, ve ˁarafa, masdarı ˁirfān veya maˁrifat. Tanıdık kelimeler: ilim, irfan, marifet.
Klasik Arap dilcilerine göre bunların ilki beş duyuyla algıladığımız bilgiyi, ikincisi ise akıl ve kıyas yoluyla kavradığımız bilgiyi ifade ediyor. Yani ikincisinde bir eylem (irfan) ve bunun sonunda elde edilmiş bir ürün (marifet) var. Şahane bir sözlük olan Lane sözlüğü şöyle özetlemiş (tıklarsanız büyür).
El-Ragıb demiş ki, maˁrifat bir şeyi anlayarak ve sebep sonuç bağı kurarak bilmektir, bu nedenle ˁilm’den daha özel bir anlamı vardır. ˁİlm’in eksik olduğu halde akıl yoluyla bilgiye varırız. Mesela insanın Allahı “bilmesi” irfandır, oysa Allah alemi ilm yoluyla bilir. Kamus müellifi el-Basair (“Insights”) adlı eserinde demiş ki, irfan akılda eksik olan bir bilginin tamamlanmasını ve bir şeyin diğer şeylerle ilişkisinin kurulmasını ima eder. Sıhah ve Ubeyd’e göre ˁirfān ile aynı filin sekizinci türevi olan iˁtirāf eş anlamlıymış. (İtiraf burada sanırım İngilizce acknowledge ve recognize karşılığı oluyor.) Zıt anlamlısı inkār imiş. (İnkâr burada reddetmekten ziyade “tanımamak” anlamında.)  İlmin zıddı ise elbette cehl.
Ama Türkçede öyle değil şöyle diye itiraz etmeyin lütfen. Kelimeler kayar. Ama kaysalar bile kökenlerinin anısını bagaj gibi beraberinde taşırlar. Eski metinlerde, eski deyimlerde orijinal anlamın izini bulur şaşarsınız.
*
Latincede aynı ayrım mevcut. Hintavrupaca *gnō- kökünden (g)noscere beş duyu yoluyla bilmek. Türkçede bazen “tanımak” ya da “ayırt etmek, ayırdına varmak” fiilleriyle anlattığımız eylem. Eş anlamlı türevi cognoscere, fiil adı cognitiō, “aymak” diye mi çevirsek acaba. Scire aklı da işin içine katan daha soyut bir düzlemde bilmek, haberdar olmak, malumat sahibi olmak. Hep verilen kalıp örnek, kör bir insan şekilleri noscere edemez ama scire edebilir. Fiil adı scientia, Arapça/Türkçe doğru eşdeğeri irfan veya marifet olsa gerek. Fakat pratikte “ilim” karşılığı kullanılmış.
Türkçede “tanımak” dediğimiz fiille anlamı fazlaca benzeştiği için, "daha önce bilmezken şimdi bildim" fikrini vurgulamak için re+ pekiştirici edatıyla recognoscere tercih edilmiş. Fiil adı recognitiō, yani demin değindiğimiz anlamıyla itiraf.
Arkaik Latincede gnoscere kullanılmış, Klasik devirde g düşmüş, noscere yazımı standart olmuş. Sadece öne bir ünlü gelirse g sesi canlanmış. O yüzden i-gnorare “bilmemek”. Fiil köküne t ekleyerek yapılan perfekt sıfatları notus ve nota “bilme eyleminin sonucu, bilgi, malumat”. Nōbilis “tanınmış”, Türkçe tam karşılığı eşraf veya ayan olmalı, “ileri gelenler”. Notorius yine “tanınmış, meşhur” ama bu sefer kötü anlamda. Nihayet nōmen, aslı muhtemelen notamen, “isim”. Bir kişi veya nesne nesiyle bilinir? Adıyla. Bu son türev Latinceden çok önceki bir çağda, Hintavrupa anadilinde türemiş olmalı, çünkü kardeş dillerin hepsinde eşdeğeri var. Yunanca ónoma, Germence nāmo, Farsça nām ve saire.  
Türkçe ad da hayli komplike bir tarihi olan aymak “bilmek, ayırt etmek” fiilinin arkaik biçiminden türev olmalı sanırım.
Türkçede tanımak dediğimiz eylemi vurgulayan, yani “önce bilmezken şimdi ayırt ettim” hadisesini öne çıkaran fiil, re+ pekiştirici edatıyla re-cognoscere. Fiil adı recognitio. Hem “aa tanıdım” anlamında tanımak, hem demin değindiğimiz gibi “itiraf”, hakikati bilmezken akıllanıp kabul etme.
*
Üçüncü bir fiil var, evrimi ilginç. Latince sapere esasen “tatmak, koklamak”, İngilizcesi savor, “ımff, enfes” gibisinden. MÖ 2. yy’da cahil Romalılara Yunan şiirini ve felsefesini ilk tanıtan Baba Ennius, Yunanca sophós “bilge, arif” sözcüğünü Latinceye sapiens diye çevirmiş, sanırım “ağzının tadını bilen, connaisseur, ilim gurmesi” gibi bir şey kastetmiş. Bilinçli üretilmiş bir edebi deyim. Tutmuş. Özellikle Grek hayranı Scipio çevresinde ve Cicero’nun yazılarında pek popüler olmuş. MS ilk yüzyıllarda peyderpey halk kültürüne girmiş. Sapere fiili “alim olmak, derin malumat sahibi olmak” gibi bir ikinci anlam kazanmış.
Modern Roman dillerinde “haberdar olmak” için kullanılan fiil scire türevleri değil, sapere türevleri: Fransızca savoir, İspanyolca ve Portekizce saber, İtalyanca sapere. Scire fiili modern dillerde ölmüş, ancak science ve plebi-scitum gibi yüksek dile ait türevleri kullanılıyor. Noscere/cognoscere grubu ise halen son derece canlı: Fransızca connaître, İsp. conocer, Port. conheser, İt. conoscere “bilmek, tanımak, ayırt etmek”.
*
Hintavrupa anadiline ait *gnō- fiili İngilizcede know şeklinde karşımıza çıkıyor. Bir gerilim romanı kadar heyecanlı olan macerasını OED’den okuyoruz:
[A Com. Teut. and Com. Aryan vb., now retained in Eng. alone of the Teut. languages: OE. (e)cnáwan, pa. tense (e)cnéow, pa. pple. (e)cnáwen = OHG. -cnâan, -chnâan, -cnâhan, ON. pres. ind. kná, pl. knegum, Gothic type *knáian, *kaiknô, *knáians, a redupl. vb. not found in existing remains. Outside Teut., = OSlav. zna-tĭ, Russ. zna-t to know; L. *gnō-, whence the inceptive (g)nōscĕre, perf. (g)nōvi, pa. pple. (g)nōt-us; Gr. *γνω-, whence redupl. and inceptive γι-γνώ-σκειν, 2 aor. ἔ-γνω-ν; Skr. jnā- know. Generally held to be from the same root (gen-, gon-, gn-) as can v., and ken. Already in early times the simple vb. had sustained various losses; in L. and Gr. the pres. stem survived only in derived forms; in Gothic the word is not recorded; in ON. the pres. inf. was obs.; in ON. and OHG. the orig. strong pa. tense and pa. pple. were lost; in OHG. and OE. the vb. was app. known only in composition, as in OE. ecnáwan, oncnáwan, tócnáwan. The first of these may be considered as the historical ancestor of ME. and mod. know, for although it came down in southern ME. as i-knowen, y-knowe, the prefix was regularly dropped in midl. and north., giving the simple stem form cnawen, knawe(n, knowe(n, which was well-established in all the main senses by 1200 (a single instance being known a 1100). The verb has since had a vigorous life, having also occupied with its meaning the original territory of the vb. wit, Ger. wissen, and that of can, so far as this meant to ‘know’. Hence Eng. know covers the ground of Ger. wissen, kennen, erkennen, and (in part) können, of Fr. connaître and savoir, of L. nōvisse, co-gnōscĕre, and scīre, of Gr. γιγνώσκειν and εἰδέναι (οἶδα). But in Sc. the verb ken has supplanted knaw, and come to be the sense-equivalent of ‘know’ in all its extent of signification. As ecnáwan came down as late as 1400 in form iknowen yknow, the pa. pple in i-, y-, in southern ME., may belong to either form.]
Signification. From the fact that know now covers the ground formerly occupied by several verbs, and still answers to two verbs in other Teutonic and Romanic languages, there is much difficulty in arranging its senses and uses satisfactorily. However, as the word is etymologically related to Gr. γιγνώσκειν, L. (g)nōscere and (g)nōvisse, F. connaître (< L. cognōscĕre) to ‘know by the senses’, Ger. können and kennen, Eng. can, ken, it appears proper to start with the uses which answer to these words, rather than with those which belonged to the archaic vb. to wit, Ger. wissen, and are expressed by L. scīre and F. savoir, to ‘know by the mind’.
Unutmayalım ki 19. yy’da, Hintavrupa araştırmalarının emekleme aşamasında yazılmış bir metin, o yüzden Teutonic, Aryan gibi modası geçmiş tabirler kullanıyor. Ezcümle, eski İskandinavca (ON) ve Eski Yüksek Almancada (OHG) eşdeğeri olan bir fiil, şimdi Germanik dillerden sadece İngilizcede canlı kalmış. Eski İngilizce orijinali ge+ önekli geknawan (= Lat. cogno-scere) iken yknowe > know biçimine evrilmiş. Aynı arkaik kökten gelen İngilizce ken = Almance kennen fiilinin alanını istila etmiş. Latince scire ve Fransızca savoir eşdeğeri olan to wit = Alm. wissen fiilini de ezip geçmiş. Böylece bilumum Avrupa dillerinde “bilmek” anlamını karşılayan iki temel fiil varken İngilizcede bir tane kalmış. Orijinal anlamı “ayırdına varmak, aymak” iken şimdi her türlü ilim ve irfanı kapsar hale gelmiş.
Kapsama alanı o kadar geniş olunca çeviride dikkatli olmak lazım. I knew them at first sight: burada “bildim” değil “tanıdım” demek oluyor. To know good from evil: “iyiyi kötüden ayırt etmek” doğru çeviri.
“Bilmek” anlamında ken fiili İngiliz ağızlarında marjinalleşmiştir, Amerika’da pek bilinmez. Ad olarak da ancak edebi dilde karşımıza çıkar: It’s beyond my ken = “bildiğim konu değil”. Ama aynı fiil can yazımıyla hepimizin malumu, Türkçe +ebilmek karşılığı yardımcı fiil. I can do it = “yapa-bilirim”. Almancası kennen ile eş kökenli können. Shakespeare zamanında know’dan daha yaygın bir fiil olan wit ise, fiil olarak ancak bir iki deyimde kalmış. To wit = “yani”.
*
Türkçe bilmek, dilin en eski katmanına ait temel fiillerden biri. 8. yy’a ait Orhon yazıtlarında fiil olarak defalarca geçiyor (bilmedükin üçün, bilmez erti, ança biliŋ). Ayrıca türevleri: bilge “bilgili, akıllı”, bilig “bilgi, hikmet”.
Bildirmek 11. yy Orta Asya Türkçesinden beri kayıtlı. Bilgi, bilgiç ve bilmece Türkiye Türkçesinde nispeten geç dönemde (17. yy ve sonrası) belirmiş türevler. Bilgin, bilim, bilinç, bilişim, bildiri, bildirim ve bildirge Cumhuriyet döneminde ortaya atılan yeniliklerden.
Belirmek fiiliyle – dolayısıyla onun türevleri olan belirli > belli ve bellemek sözcükleriyle – yapısal bir ilişkisi var mı, varsa nedir, çözemediğim konulardan biri.

18 comments:

  1. Bunlardan başka "irşad etmek" şeklinde bir tabir var dilimizde. Sanki şuurlandırmak gibi anlaşılıyor.

    ReplyDelete
  2. gnoscere sanki "agnostik" te de gizli.

    ReplyDelete
  3. إقْرار: اِعْتِراف، تَسْلِيم confession, acknowledgment, avowal, owning, admission, admitting, allowing, conceding, concession; recognition

    ReplyDelete
  4. Sevancığım eline sağlık. lane sözlüğü online mi yoksa kitap halinde mi?

    ReplyDelete
  5. İngilizce’deki “information” kelimesine hiç değinmemişsiniz. Türkçeye doğrudan “bilgi” diye çevirmesiyle de, IT yerine BT çevirisi, “enformasyon teknolojileri” yerine “bilgi/bilişim teknolojileri” çevirisi de, (kulağımı epey tırmalasa da) tamamen yerleşmiş durumda.
    Havadis, malumat gibi çevrilebilecekken, “bilgi” çevirisi hakkında da düşüncelerinizi yazmak ister misiniz? Hani “yorumlar mısınız lütfen” desem de, her zaman eşref saatinize denk gelmediği için, cevapsız kalıyor malum. Benim için makbule geçer. Sevgiler,

    ReplyDelete
    Replies
    1. İngilizce’deki “information” kelimesinin en ilginç ve derin anlamı elimenin morfolojisinde.
      information = in-formation, yani beyin yıkama.
      Örneğin buz dolabının ne işe yaradığından habersiz ve sizin gibi "inform" olmamış biri buz dolabı reklamını anlamaz ama ve özellikle son "cutting edge" teknolojisyle yapılmışsa, sizin ağzınız sulanır.
      Nişanyan bey kendisnden başka kimsenin uzun yazısının okunmadığını belirledi. Sanırım kendisi de televizyon önünde büyüdüğü için sık sık kanal değitirenleri benden iyi tanıyor. Kısa keseceğim ama doğrusu bu sitedeki eleştiriler sonsuz mediocre.

      Delete
  6. Sevan Bey yazdıklarınızı okumaktan büyük keyif alıyorum. Gerçek aydın sizsiniz. Şirincede yaptıklarınız olağanüstü şeyler. Kitaplarınızı verdiğiniz mücadeleleri anlatmama gerek yok. Bilenler biliyor. Sizin gibi insanların ömrü 300 yıl falan olmalı. Sağlıklı, huzurlu günler dilerim efendim.

    ReplyDelete
  7.  https://www.etymonline.com/word/ken#etymonline_v_1807

     KENin ilk ve asıl anlamı TANIMAK. Latince orijinli RECOGNISE moda olunca rafa kaldırılmış. Amerikalıların bilmediği İngilizce kelimelerden. Aynı kökten KEEN de var. KENin İngilizcedeki yakını RECOLLECTION.(örnek: to the best of my recollection)

     https://www.etymonline.com/word/know#etymonline_v_1920

    BİLMEK ve BELLEMEK(örnek: annesini bellemek) arasındaki bağın aynısı, İngilizcedeki KNOW kelimeside de cinsel ilişkiye girmek anlamına geliyordu eski İngilizcede.

    ReplyDelete
  8. Adımın anlamını böylesine aşikar ve derinlemesine öğrenmeme vesile olduğun için çok sağolasın, Sevan hocam...

    ReplyDelete
  9. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  10. Benim merak ettiğim kımız nasıl aramice oluyo aramiler mezopotamyada biz orta asyadayız ayrıca türk içeceği diye biliniyo

    ReplyDelete
    Replies
    1. 1. Bira, şarap, rakı, viski, konyak nasıl Türkçe oluyorsa öyle. İtalyanca, Arapça, İskoçça, Fransızca nasıl geliyorsa o da gelmiş.

      2. 7. hatta 8. yüzyıla dek Aramca Ortadoğunun (yani dünyanın teknik ve ticari anlamda en gelişkin bölgesinin) lingua franca'sı idi. Sasani İran'ında divan dili ve kısmen din dili Aramcaydı. Babil ve Bağdat'tan hiç mi tüccar gelmedi Ortaasyaya? Türkler hiç mi seyahat etmedi Ortadoğuya? ("Kardaş bu Babilliler hepsi gavur, ama bir içecekleri var bilsen...")

      Delete
    2. Galiba doğrusu Aramice değil Aramca. Geçenlerde Devellioğlu lugatine baktım, hep Aramca, İbranca, Süryanca diye yazıyor. Ortaylı da böyle diyor. İbranice, Süryanice tabirleri galatı meşhur oluyor herhalde.

      Delete
    3. Sevan Bey

      Kımız Aramice değildir.
      Proto Bulgar türk dilindeki kımıR kelimesinden gelir.
      Karş:moğolca>kumır

      PBT dilinin MÖ1000-800 arası ikiye ayrıldığı düşünülünce arami alıntı ihtimali yok oluyor.


      PBT dilindeki R sesi Türki kolda z L sesi ş olur,bulgar kolunda korunur.

      Eğer size attığım makaleleri okursanız daha fazlasını öğrenirsiniz.

      Delete
  11. Cognitive science için ne türden bir karşılık denk düşer Türkçede? Mevcut müseccel çeviri "bilişsel bilim." Ötesinde bir şey çıkar mı?

    ReplyDelete
  12. Bilmek ve bilek sözcüklerinin aynı kökten ("bil") geldiği yönünde düşünüyorum, ki her iki kelime "birleştirmek" kavramına yakınlığıyla anlaşılabilir. Bilek bir eklem olarak birleşme noktasıdır, bil-gi de iki şeyin birlenmesinden başka bir şey değildir, örneğin "Sokrates ölümlüdür." bilgisi Sokrates ve ölümü birler. Burada dikkati çeken şey, "bir" kelimesinin ta kendisinin de "bil" ile komşu oluşudur. Bilgi bilineni birlenirken Bir, bilginin er(i)mesidir. Ermek ile vermek, varmak ile varlık, biligde Bir'dir. Varlık bolluk demektir, Yunanca οὐσία ile benzer tınılar. "Bol" ise "ol"dur, er[(i)mek]-et[mek]-eg[(i)mek] ile ortaktır. "Eden bulur" derler, totoloji olsa gerek. Ne dersiniz Sevan Hocam? Türkçe anadilim olsa da Türkçe araştırmalarında çok yeniyim. Yol gösterin yollanalım. Şimdiden teşekkürler!

    ReplyDelete
  13. Kuran dilinde; bir yaratıcıyı, işaretlerini (Güneş-Ay, Gece-Gündüz, yağmur-rüzgar, tohumdan bitki-ağaç çıkması vs. vs.) akıl ve kıyas yoluyla kavrayarak bilmeye 'alimu', bilenlere de 'Alemin' deniyor.(ulema din bilgini)Yani tam tersiö beş duyu organı ile elde edilen bilgi/bilmek değil! Alemlerin rabbi derken de;bir yaratıcı tanrıyı(creator god)bilenlerin, bunun farkında olanların rabbi kastediliyor, benim araştırmalarıma göre.

    ReplyDelete