Sunday, February 3, 2019

Anadoli

Anadolu’nun Bizans’ta bir eyalet adı olduğunu elbette biliyorduk. Ama anlamını, daha doğrusu mantığını tam kavramamıştık. Neden “doğu”? Neyin doğusu? Meğer ilginçmiş.
Diocletianus’un 285 yılındaki idare reformuyla Roma imparatorluğunda dioecesis (İng. diocese) adı verilen süper-valilikler kurulur – beylerbeyilik diyelim. Bunlardan biri Oriens’tir, yani Doğu. Palaestina (Filistin), Phoenice (Lübnan), Arabia Euphratensis (Rakka), Syria (Şam), Osrhoene (Urfa) ve Mesopotamia (Musul) vilayetlerini kapsar. Oriens, ekli hali orient-, bildiğiniz bir sözcük: güneşin doğduğu taraf. Yunancası Anatolí’dir, sıfat hali Anatolikon thema, aynı anlamda. Roma imparatorluğunun resmi evrakı daima bu iki dildedir. Mesela elimizde 5. yy başına ait notitia dignitatum var, vali-kaymakam kararnamesi gibi düşünün, bütün eyaletlerdeki önemli makam ve unvanların listesi, orada detayı var. 
634 gibi İslam istilası başlar. Anatoli süper-vilayeti on yıldan kısa sürede elden çıkar. Roma ordularından arta kalanlar apar topar ricat ederler. Yenilmiş ordular tehlikelidir, nereye sataşacakları belli olmaz. Anatolikon ordusu belki bu yüzden yeniden düzenlenir, Amorion kentinde yeni karargah kurulur. Başta muhtemelen geçici diye düşünülmüştür. İlk kez 669 yılında resmi kaydı görülür. Amorion Afyon’un Emirdağı ilçesidir. Daha doğrusu, şimdi adı Hisarköy olan eski Emirdağ hisarıdır. Sonraki birkaç yüzyıl boyunca Anatolikon askeri eyaletinin merkezi orası kalır. Zira bürokratik kurumlar bir kere kuruldu mu bir daha kolay kolay gitmez.
Osmanlı’nın Anadoli eyaleti Bizans’ınkinden biraz daha kapsamlıdır. Merkez bu sefer Kütahya’dır, yani Emirdağ’ın yan komşusu. Ankara-Çankırı-Kastamonu ile birlikte Ege bölgesinin tamamı Anadoli’dir. Bu alan, Osmanlı Beyliğinin Yıldırım Bayezit devrinde Asya yakasındaki topraklarıdır. Yani Osmanlı’nın bakış açısından “Boğazların doğusundaki her şey” Anadoli’dir. Sonradan o arazi çok genişlese de, mesela Konya-Karaman, Kayseri, Sivas, Adana vs. asla Anadoli eyaletinin kapsamına girmez.
En az 18. yy’a dek sözcüğün İstanbul ağzındaki telaffuzu Anadoli’dir. Bunu net olarak biliyoruz. 20. yy başına kadar da egemen telaffuzun bu olduğunu sanıyorum, ama bundan emin değilim. Çünkü eski yazıda daima Anadoli yazılsa da nasıl okunduğunu kestirmek güçtür. Ermeni, Rum ve Latin harfli Türkçe metinlerde her zaman Anadoli yazılır. Reel telaffuz yazılı şekilden ne zaman uzaklaştı? Emin olmak zor.

10 comments:

  1. Makaleniz güzel ve bilgilendirici. Yalnız küçük bir düzeltme ya da ekleme yapayım. Anatolia kelimesi Roma/Bizans Yunancasında geçmez, Anatolikon geçer, bahsettiğiniz Roma/Bizans eyaletinin adı olarak, zaten Türkçedeki Anadoli ondan bozma görünüyor, aynı eyaletin Türk/Müslüman siyasi egemenliği altında yeniden düzenlenmiş halinin adı olarak. Anatolia ise sonradan Latincede türetilmiş bir kelime, muhtemelen Türkçedeki Anadoli kelimesinin karşılığı olarak. Anadolu aynen dediğiniz gibi Anadoli kelimesinin yakın devirde ortaya çıkmış bir formu.

    ReplyDelete
  2. Bir zamanlar Selcuklu askerleri Kizilcahamam'da bir neneye gitmis demisler ki "cok susadik nene, bize bir bardak su verir misin". Nene de ayran yapmis, yayik ayrani. Askerlere ayran ikram etmis, o sicakta tansiyon falan bi dengelenmis tabii. Fakat nene ayran yetmeyecek diye biraz abartmis, fazla ayran olunca da dayamis bunlara masrapa masrapa. Bir askerin masrapasina yine ayran dokerken asker "ana dolu! ana dolu! ana dolu," demis. Nene dememis de ana demis. 
    Bu olaylarin yasandigi topraklara Anadolu demisler. Buram buram ayran diyari Anadolu.

    ReplyDelete
  3. Bir zamanlar Osmanlı askerleri Lüleburgaz'da otostop çekerlerken bir nene durup tır'ına bu askerleri almış - askerler; 'sagol nene, bu gamyon di mi' demişler - Nene 'Hayır gamyon degil, bu TRUCK yau' demiş - zamanla truck ya, trak ya, trakya denmiş - Bu olayların yaşadıgı yere trakya denmiş - göteburg'u hiç anlatmayım

    ReplyDelete
  4. Bu ayran hikayeli palavrayi ben de okulda turkce kitabinda okumustum. Milli egitim tarihten, turkceye kadar carpitma ve palavra ile dolu. Bu kadar kirlenen beyinleri durulamak da cok zor oldu haliyle.

    ReplyDelete
    Replies
    1. O ayran hikâyesini hepimiz okuduk. Bu hikâyeye inanan olduğunu sanmıyorum. Ne güzel işte, bu kötü eğitim sistemi bizlere her duyduğumuza, her okuduğumuza inanmamayı, sorgulayıcı olmayı öğretti, böyle bir şeyi amaçlamasa da...

      Ancak, Kürtçe olduğunu düşündüğüm rumuzunuzdan dolayı, sizin de, söz gelimi "Malazgirt" adının < Kürtçe(!) "Ma Laz Gert" (Biz Çabuk Aldık), "Masis" adının < Kürtçe(!) "Ma Sis" (Sis Kaldı) gibi adlardan geldiğini sanan kişilerden olduğunuzu tahmin ediyorum. Umarım bu palavraları da sorgulayacak denli us sahibisinizdir. Eğer öyle iseniz sıkıntı yok, kendinizle çelişmiyorsunuz demektir, kutlarım. Yok değilseniz, yani bu gibi Kurmancist palavralara inanıyorsanız, ayran öyküsüne inananlardan bir farkınız yok demektir.

      Delete
  5. Eski yazıda "ı" ile "i" aynı harfle karşılandığı için "Anadoli" mi "Anadolı" mı olduğu belli değildir. Ancak Türkçedeki ses uyumu gereği telâffuzun "Anadolı" olduğunu düşünmek daha mantıklıdır, hatta halk ağzında "Anadolu". Çünkü Osmanlı yazısı tembel ve özensiz bir yazıdır, Türkçeyi gözetmez, Türkçe kuralları es geçer.

    Örneğin Osmanlı yazısında, Türkçede, ses uyumuna göre değişen yer eki -dı, -di, tı-, -ti, Osmanlı yazısında tembellik ve özensizlik nedeniyle sâbit olarak hep -di biçiminde yazılır, yani "gördü" yazılması gerekirken "gvrdi" yazılır, çünkü bir de "o, ö, u, ü, v" hepsi aynı harfle, vav'la yazılır. "Oldu" yazılması gerekirken "vldi" yazılır...

    Osmanlı yazısında, Türkçedeki bütün ekler tembelce ve özensizce yazılır, sâbittir. Örneğin, yine yerine göre ve ses uyumu gereği -cı, -ci, -cu, -cü, -çı, -çi, -çu, -çü biçimlerinde yazılması gereken ek, eski yazıda her zaman tembel ve özensiz olarak -ci biçiminde yazılır. Örneğin "sütçü" yazılması gerekirken "svtci" yazılır, "gömlekçi" yazılması gerekirken "gvmlkci" yazılır vb.

    Özetle, bir sözün doğru Türkçesi neydi diye merak edildiğinde, eski yazıyı baz almak büyük bir yanılgıdır. Anadolu adının Osmanlı yazısında "Anadoli" yazılması bir şey ifâde etmez, bu ad halk ağzında yani cârî Türkçede muhtemelen zaten "Anadolu" olarak telâffuz ediliyordu, Türkçenin ses yapısı gereği böyle olmalıdır.

    ReplyDelete
  6. Ufak bir düzelti:

    "Örneğin Osmanlı yazısında, Türkçede, ses uyumuna göre değişen yer eki -dı, -di, tı-, -ti" kısmı > "geçmiş zaman eki -dı, -di, -tı, -ti, -du, -dü, -tu, -tü" olacak.

    ReplyDelete