Ezengül, kadın adı, 84 kişi. Ayrıca Özengül (54), Zengül
(46), Zengi (28), Mezengül (12), Üzengi (9). Kökenini tahmin edebilir misiniz? Deneyin
bakalım, bence edemezsiniz.
Başka bir isim, Arapzengi
(19), Arabizengi (18), Arabizengin (3), o da kadın. Bu sefer daha kolay, Google’a
girince hemen bulunuyor. Şark masallarının meşhurlarından Şah İsmail ile
Gülizar masalında bir karakter. Ama ne karakter! Masalın bazı versiyonlarında
kötü bir kral, hobisi kalesinde oturup düşmanların kellelerinden kule yapmak. Şah
İsmail’in kellesiyle kuleyi tamamlamak istiyor ama yeniliyor. Daha yaygın
versiyona göre aslında erkek kılığına girmiş bir kadın. Şah İsmail bunu yenince
müttefik oluyorlar, beraber Gülizar’ı kurtarmaya Hindistan’a gidiyorlar.
Gülizar ölünce (yahut Şah İsmail’i bırakıp babasıyla evlenince) bu sefer
Gülperi’nin peşine düşüyorlar. O da hayli kuşkulu koşullarda intihar edince Şah İsmail Arabizengi ile
evleniyor.
İsim besbelli Farsça
Arab-i Zengi yani “zenci Arap”. Hindistan motifi de hatunun esmer tenine işaret
olmalı. Türkçe anlatımlarda adı genellikle Arap Üzengi veya Arap Ezengül olarak
geçiyor.
Yani gelinimiz hem zenci,
hem travesti, hem de kelle kesen cinsinden. Yorumunu artık siz yaparsınız.
PS: Balzac’ın Sarrasine
adlı öyküsünü yapısalcılık, yapısökücülük, toplumsal cinsiyet vs. mevzularına
aşina olanlarınız bilir; Roland Barthes’ın 1970’lerde pek ünlü olan S/Z
başlıklı uzun makalesinin konusuydu. Öykü kadın sanılırken erkek çıkan Sarrasine
adlı karakteri anlatır. İşin ilginci o ki, Sarrasine de aslında “Arap kızı”
demek.
İngilizler 1800'lü yılların başından itibaren bütün dünyanın adeta kadastrosunu, topografisini çıkarmaya çalıştılar.
ReplyDeleteBu çalışmalarının semeresi olan yüzlerce harita, grafik ve kitap çıkardılar.
Elbette ki yapılan bu çalışmaların semeresi olan her şey yayımlanmadı.
Ancak yayımlananlar dahi bize İngilizlerin bütün dünyayı nasıl adım adım gezdiklerini; gördükleri her köyün adını, çevresindeki dağları, etrafından akan suları; köy ve kasabalarda yaşayanların hangi dine, etnik kökene sahip olduklarını teker teker yazdılar ve bunları kaydettiler.
İngilizlerin arşivi, herhalde dünyanın en önemli hafızalarından biri olsa gerektir. Gerçi bizim de Osmanlı arşivimiz çok değerlidir. Ancak bizdeki arşiv daha çok olaylara dayanırken, İngilizlerin arşivi hem bilimsel bilgi edinme ve araştırmaya hem de olaylara ve istihbarata dayandığı için bizim arşivimizden daha önemlidir.
Bugün size bir İngiliz Konsolosunun daha 1838 yılında yaptığı bir gezinin notlarının kitaplaştırılmış halinden bahsetmek istiyorum.
Kitabın adı; 1838 Yılında Kürdistan. Yazarı; zamanın Erzurum Konsolusu James Brant.
Kitap ilk olarak uzun bir makale olarak, 1840 yılında Journal of the Royal Geographical Society of London dergisinde yayımlanmıştır. (Cilt;10. sayfa 341-432)
Kitabı çeviren; A. Celil Kaya. Editörlüğünü ve notlandırmasını yapan ise, kendisine son derece saygı duyduğum, bir gün muhakkak burada biyografisini yazmak istediğim son dönemin en cevval ve analitik beyinlerinden biri olan Cemil Gündoğan'dır.
Kitap, Rûpel Yayınları arasında, ilk baskısı 2014'te, ikinci baskısı ise 2018 yılında yayımlandı.
Makalenin tam adresi:
https://www.independentturkish.com/node/101276/türkiyeden-sesler/james-brant-1838-yazında-kürdistan
Eşcinsellik, her yerde ve zamanda hüküm sürmüşken özellikle günümüzde yani 2002'den sonra hoşgörülüyormuş gibi bir yapı arz ediyor maalesef ama aslında bastırılıyor, kenara atılıyor. Tıpkı Ortaçağ'daki Avrupa'da olduğu gibi. Din adlı masallar insanları hallaç pamuğu gibi dağıttı maalesef. Eskiden Adana, Mersin civarında şarap yapmak için üzümler yetiştirilirdi mesela ama günümüzde sadece yemek için yetiştiriliyor, çünkü İslamiyet‘in etkisiyle kayboldu. Görmezden gelinse de eşcinsellik vardır, var olacaktır.
ReplyDeleteSevancan bunlara yine devam et; değerli elbet ama bi teneffüs molası olarak:
ReplyDelete"Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sorununa dair yorumun nedir; kim haklı, neden?"