Özgür irade paradoksu Antik Çağ filozoflarından beri bilinen bir konu (belki Antik Çağ değil, Ortaçağ skolastikleridir, şimdi bakmaya üşendim). Post facto düşündüğünde insan davranışlarının her birinin yeterli sebebi vardır. Sıkıca akıl yürütürsen aslında başka türlü davranamayacağını anlarsın. Demek ki özgürlük hayaldir. Tüm faktörleri doğru olarak hesaplayan bir yabancı – mesela bir algoritma – senin bir sonraki adımını kesine yakın bir şekilde tahmin edebilir. Oysa sübjektif olarak sürecin her anında özgür iradenle karar verdiğini – yani böyle değil öbür türlü davranma ihtimalinin aynı derecede geçerli olduğunu – bilirsin. Son derece berrak ve kuvvetli bir duygudur. Hiçbir kuvvet bu bilinci yalanlayamaz.
Kollektif eylemlerde de
aynı paradoks geçerlidir. İyi bir tarihçi, geçmişte olan her şeyin yeterli
sebebini teşhis edebilir. Dolayısıyla tarihçinin bakış açısından geçmiş,
kaçınılmazdır. Başka türlü olabilir miydi sorusu anlamsızdır, çünkü başka türlü
olamazdı. Oysa biliyoruz ki yaşanan tarihte aktörlerin hiç biri olacakları
önceden emin olarak kestiremez. Tarihin kendisi sınırsız bir özgürlük alanı
olarak yaşanır. Öyle olmasa hiç kimse hiçbir eylemi tartışmazdı.
*
Şimdi hadiseye başka bir
açıdan bakalım.
Şimdi biliyoruz ki insan
aklı bir tabula rasa değildir. Doğuştan son derece kapsamlı ve karmaşık bir
dizi bilgi ile donatılmıştır. O bilgi altyapısı olmadan, sadece tecrübi yoldan
bilgilenmek mümkün değildir. Bir dizi a priori’den yola çıkarız. Bunların bir
kısmı tüm hayvanlar aleminde ortaktır, bir kısmını sadece yüksek hayvanlarla
veya bazı memeli türleriyle paylaşırız. Bir kısmı ise – dil yeteneği (generative/recursive
grammar) gibi – türe özgüdür. [Leyleklerin göçünü, karıncaların yuvasını,
köpeklerin geçen arabalara havlamasını, bülbülün ötüşünü düşünün.]
A priori bilgilerimizin
en önemlilerinden biri canlı ile cansızı (daha doğrusu hayvan ile non-hayvanı)
ayırma güdüsüdür. Her insan yavrusu doğumdan birkaç hafta sonra bu bilgi ile
donanır. Çok güçlü, hemen hemen yanılmaz bir bilgidir. Görür görmez biliriz. Saniyenin
fraksiyonu içinde anlarız. En belirsiz durumlarda, mahlukun gözüne bakınca anlarız.
Bu kabiliyet olmasa türün varlığını sürdürmesi mümkün olmazdı.
Hayvan demek şu demek: Ne
yapacağını kabaca kestirebilirsin ama hiçbir zaman tam bilemezsin. Çünkü hayvan
algılar ve ne tepki vereceğine iradesiyle karar verir. Yani özgürdür. İradesi kara
bir kutudur. Yönelimleri o kutudan kaynaklanır.
Bunun farkına varmak
önemli. Özgür irade meselesi hep insan bağlamında tartışıldı. Oysa zoolojik bir
evrenseldir. Deniz analarından maymunlara kadar her hayvan için – gitgide genişleyen
ve karmaşıklaşan parametreler dahilinde – geçerlidir. Kaçacak mı saldıracak mı?
Sağdan mı vuracak soldan mı? Buyur, özgür irade. Prensipte insanınkinden en
ufak bir farkı yok.
Gerçekten var mı
kertenkelenin özgür iradesi? Bilmiyorum. Yalnız şunu biliyorum ki insan beyni
olarak başka türlüsünü düşünemem. Hazır donanımımız bu: fabrika ayarı. Hiçbir
kuvvet beni başka türlü düşünmeye – bunun canlı bir kertenkele değil bir tür
programlı robot olduğuna – ikna edemez.
*
Yapay zekâ teorileri bu
yüzden bana pek inandırıcı gelmiyor. İnsan – ve hatta hayvan – iradesini bir
dizi algoritmaya indirgemeyi tahayyül edenler bence temel bir felsefi hatadan yola
çıkıyorlar. O yüzden kaba bilgisayar kuvvetiyle algoritmalarını sonsuza dek
rafine de etseler, ta 1950’lerde ilan ettikleri hedeflere bir adım yaklaşabilmiş değiller.
Cahil bir bilgisayarcı olarak eklemek isterim: Açıklanamazlık ve rastgelelik bu çağın "yapay zeka"larında da fazlasıyla var.
ReplyDeleteHocam nöronlar ya hep-ya hiç prensibiyle çalışırken herhangi bir algoritmadan ne farkı var? Burada sorun böyle bir algoritmayı tasarlayacak kapasitemizin olmaması, ama bu kapasite eksikliği algoritmaya indirgenemeyeceği anlamına mı gelir?
ReplyDeleteRoger Penrose'un "The Emperor's New Mind" kitabı ile ortaya attığı "quantum consciousness" hipotezi var. Penrose Amca da Strong AI'ın modern bir mit olduğu ve teorik ya da deneysel tabanının zayıf olduğunu düşünüyor ve zihnin nöronlardaki atom altı düzeylerdeki faaliyetler sonucu ortaya çıktığı hipotezini savunuyor.
ReplyDeleteBir de Strong AI konusunda en azından folk-AI, sci-fi düzeyinde yapılan bir hata da "benlik" ile "zihin" kavramlarının karıştırılması. Evrimsel bir yarış olmadan sadece zekanın belirli bir karmaşıklık düzeyinin ötesine geçmesiyle benlik ortaya çıkacağını varsaymak için de bir neden yok.
Eğer özgür irade varsa bunun bir kaynağı olması gerekir.
DeleteZihinsel süreçler sadece atom ve üstü ölçeklerde gerçekleşiyorsa özgür iradeyi doğuracak bir kaynak bulamayız.
Ya da belki sürecin karmaşıklığı ve ilgili parametrelerin sayısının çokluğu bize özgür irade yanılsaması veriyordur.
Öte yandan Penrose haklı ise, zihinsel süreçler kuantum ölçeğinde çalışıyorsa o zaman belki özgür irade gerçekten vardır. Yapay Zeka yalan olur. Veya evrimin kuantum ölçeğinde çalışan bir süreci nasıl ortaya çıkardığını kavramamız gerekir. Veya M-kuramının doğrulanmasını veya benzeri bir büyük birleşik kuramın ortaya çıkmasını beklememiz gerekir.
Konu ile ilgili bilgimiz çok kısıtlı henüz.
Savaş ve Barış'ta Tolstoy da konuya baya girmiş. Kendisi tartışma antik filozoflardan başlıyor diyor. O bakmaya üşenmemiştir herhalde.
ReplyDeleteThe problem is that regarding man as a subject of observation from whatever point of view— theological, historical, ethical, or philosophic— we find a general law of necessity to which he (like all that exists) is subject. But regarding him from within ourselves as what we are conscious of, we feel ourselves to be free. This consciousness is a source of self- cognition quite apart from and independent of reason. Through his reason man observes himself, but only through consciousness does he know himself.
...
Reason says: (1) space with all the forms of matter that give it visibility is infinite, and cannot be imagined otherwise. (2) Time is infinite motion without a moment of rest and is unthinkable otherwise. (3) The connection between cause and effect has no beginning and can have no end. Consciousness says: (1) I alone am, and all that exists is but me, consequently I include space. (2) I measure flowing time by the fixed moment of the present in which alone I am conscious of myself as living, consequently I am outside time. (3) I am beyond cause, for I feel myself to be the cause of every manifestation of my life.
...
Reason gives expression to the laws of inevitability. Consciousness gives expression to the essence of freedom.
putin, non-person infantry olaylarında daha vicdanlı olmalıyız.. diyeli 3 yıl oldu, bu alandaki ve dâhi nano-teknoloji ve genetik alanlarındaki gerçek seviyeyi bilmiyor olma ihtimalimiz aşırı yüksek.
ReplyDeleteBugün fMRI destekli çalışmalarda insan davranışının basit fiziksel tepkiler için dahi olsa öngörülebilirliğinin mevcut olduğunu biliyoruz. Bunun yanında davranışsal patternlerin beynin hangi bölümünün baskınlığından ortaya çıkmış olabileceğine dair de birçok bilgimiz var (siyahi insanların resmini gören beyazların çok kısa bir anda bile ırksal ön yargıları olmamasına ya da olmadığını iddia edecek olmalarına rağmen amigdalaların aktifleşmesi gibi). Yani kısaca hayata ve bilgiye dair ufkumuz ve kurgumuz, anlamlandırış yöntemlerimiz değişecek diye düşünmekteyim.
ReplyDeleteHavaya atılan taş düşünebilseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı. Spinoza.
ReplyDeletezaman kavrayışınızı değiştiriseniz mesele mesele olmaktan çıkabilir. anların art arda geldiği bir zaman fikrinden, lineer bir akıştan kurtulup, yerine atomların birbirinin içine geçtiği bir süre (bergson) kavrayışına ulaşırsanız eğer, bir an içinde bir şeye kararveriyor olduğunuz fikri saçmalaşacaktır.
ReplyDeleteo an için bir seçim yapmış olmaktan, geçmişte başlayan ve gelecekte de devam eden bir seçim kavrayışına varmış oluruz. geçmiş yaşantımız ve gelecek tahayyülümüz bize bir seçimi dayatır. ama ne geçmişimizi hakkıyla doğru hatırlayabilir, yorumlayabilir ne de gelecek düşlerimiz hakkında bir karara varabiliriz. sürekli bir kompleks ilişkiler içinde o an için bir tercih yaptığımız düşünülür. halbuki herşey raslantısaldır. özgür olduğumuzu düşünmemiz de bu yüzdendir. sokağa çıktığımızda bize araba çarpmayacağını düşünürüz. ve sokağa çıkma tercihini özgür bir şekilde aldığımızı düşünürüz. oysaki sağ duyuya yaslanmışızdır. bize bağlı olmayan onlarca değişkeni sabit farz ederek karar alırız. konudan kopmadıysam eğer kendisine araba çarpacağını düşünen biri sokağa çıkmayı tercih edebilir mi? neyseki kimse mükemmel değil de hareket edebiliyoruz. H.A
Şu yazıya da bi göz atmanızı öneririm
ReplyDeletehttps://www.theguardian.com/news/2021/apr/27/the-clockwork-universe-is-free-will-an-illusion
Evet determinist teoriler son 20-30 yıldır çok moda. Tabii bunları savunanların felsefe eğitimi zayıf olduğundan, konunun en azından Ortaçağdan beri sonsuz defa tekrarlandığından habersiz, yeni şeyler söylediklerini zannediyorlar. Leibniz'in determinist teorisine karşı Voltaire 300 sene önce Candide'i yazmıştı.
DeleteProblemi tanımladıkları düzeyde bu paradoksun çözümü olmadığını bilenler yüzyıllardan beri biliyor.
Meseleyi başka bir düzeye taşımayı önerdim (benim orijinal görüşüm değil tabii, okuduğum şeylerden).
Yeni cognitive theory'cilerin en değerli katkısı, insan zihninin yerleşik (doğuştan gelen, pre-programmed) mekanizmalarını aydınlatma çalışması. İnsanlar - ve hemen tüm hayvanlar - canlı/cansız ayrımını tanıma kapasitesiyle doğar. 'Canlı' kategorisi (özgür) irade varsayımını içerir. Özgür irade yok demek, canlı ile cansız arasında fark yoktur demektir. Ha kedi, ha bilardo seti. İnsanın (ve hatta kedinin) kavrayabileceği bir tez değildir.
Özgür irade yok, her şey mekanik diyen kognitifçiler bir müthiş iddia ve bir müthiş hırsı temsil ediyor.
İddia: İnsan zihninin değişmez kategorileri vardır, ama BİZ SEÇKİNLER o kategorileri aşabiliriz.
Hırs: İnsan davranışlarını tamamen mekanik bir kurallar sistemine hapsedebiliriz.
'Bürokratik kibir' dediğim bu. Her tapu memurunun zihnindeki dünya algısını olağanüstü sofistike bir düzeyde yinelemeye çalışıyorlar.
Özgür iradenin bilimsel yönden savunulabilir bir yanı yok ve en temel bilimsel gerçeklerle çelişiyor evet. Ama hayvanlar aleminde bir noktadan itibaren özgür irade içgüdüsü diyebileceğimiz temel bir içgüdü gelişmiş. Bu içgüdü çok kökleşmiş genetik kodlarla taşınmış olacak ki hayvanlar arasında bir kere yayılınca yüz milyonlarca yıldır silinmeden günümüze gelmiş. Biz insanlar olarak bu içgüdünün sonradan evrildiğini ve gerçekte özgür irade diye bir şeyin olmadığını bilimsel, felsefi ve mantıki olarak ne kadar kavrarsak kavrayalım bu içgüdüden istesek de sıyrılamayız ve gerçekte özgür iradenin olmadığı kavrayışının pratiğe ve günlük hayata yansıması olmaz, hukuk ve siyasete de yansıması olmaz. Her şeyden önce insanlar sayamayacağımız kadar çok atomdan oluşan son derecede kompleks varlıklar, insan düşünce ve eylemlerini bilimsel olarak baştan sona öngörmemiz mümkün görünmüyor bu kompleksiteden ötürü. Ayrıca dediğim gibi özgür irade içgüdüsü silemeyeceğimiz kadar yerleşmiş temel bir içgüdü.
Deletebu gezegendeki en aşkın adamla(eg: noam chomsky, alfred kroeber, cicero), en düşkün adam(eg: nihat doğan, tüm memurlar-me too-) arasındaki fark dişi karıncanın pubis tüyünden ince.. nietzche "hayat andır" der; muhtemelen bunu evrenin uzun ve tekrarlanan yolculuğunda, insan ömrünün kısalığına atfiyetle ifadelendirse de, nadiren kurulan katmanlı bir gerçekliğe işaret eder, bir an gelir yaptığımız seçim (bir bakış, bir devrime kalben eylemle iştirak, doğru insanla sevişmek, doğru anda vazgeçmek, tetiği çekmek yâhut çekmemek......) o an her şeyi belirler, bazen o ânı sadece biz anlarız (kaçsa da, kaçmasa da) bazen de, bizim dışımızda herkes farkeder, sadece biz farketmeyiz.. oldukça karışık bir anlatım oldu, lâkin burada gevelediklerimi anlamayacak kimse yok neyse ki.. hepimiz keskin hatalar, kayıplar, beklenmedik kazançlar ve kendimizi bile şaşırtan çıkışlarla bezeli bir yandan oldukça sıradan, bir yandan da her ânı tepeden tırnağa mucizevi bir süreçle son nefesimizi vereceğiz, madem klişenin everesti oldu metin, abd'de anaokulundan kovulduktan sonra evinin bahçesindeki karıncayı seyrederken muhabire röportaj veren 6 yaşındaki sarışın çocuğun vecizesiyle devam edelim..
Deletemuhabir sorar- sence hayatın anlamı ne?
çocuk cevaplar -senin ona verdiğin..
her şeyin eksik, yarım, yaralı olduğu, evrimin keskin bir süreklilikle sonu gelmeyecek bir kasırgayla herşeyi, her an değiştirdiği samanyolunun, siktiredilmiş bu köşesinde, 4 ila 17 milyar yıl sonra yok olacağız, iki adım ötedeki gezegene ulaşmak yerine atomu parçaladıktan sonra zaten yenilmiş bir zümrenin kafasına atıp, bunu marifet sayan bir türü ne shakespeare ne einstein ne de braham kurtarabilir, determinizmden bahseden kişi, maturidi öncesi, yatalım bir kenara, ölelim.. direk cennete gidelim.. kafasından başka bir noktaya tekâbül etmez.. eylem kitlesel bazda da, nöronik bazda da yegâne itkidir.. her şey katiyen sonludur.. bir an gelecek, ne mona lisa, ne de bir limon sıkacağı kalacak, ne iskender'in, ne isa'nın adı değil, esâmesi kalmayacak.. bu nihilizm değildir, tam tersine en keskin mücadelelerin her an verilmesi gerekliliğidir, en büyük icâdımız tanrılar, çünkü öykündüğümüz tek reel hayal bu, tanrısallaşmak, ve buna imkân yok; başlangıç ve son arasında tekrarlanan mikrolarda ve makrolarda "kendimizi" performe ettiğimiz bu evrende tek esas eylemimiz kendimizi tanımlamak ve buna tüm etki alanımızı (istesek de, istemesek de) dahil etmek..
-hayat insanın eğlencesidir, diyen de yerden göğe haklı
- insan endişedir diyen de
eğer elinizde o anda geçerli, işe yarayan bir matematik, kimya fizik formülü varsa, yahut, kabak çiçeği dolmasını tam kıvamında yapmayı biliyorsan amenna, bunun dışında her söz boşa düşmeye mâhkûmdur
sagan "bilginin tek özelliği yanlış olmasıdır der, eğer yanlış değilse, yanlışlanmayı bekliyordur.. diye devam eder
madem ki tanrıya çok uzak
sekiz milyar part-time peygamber, part-time sefiliz, son sözü Cicero'ya bırakalım:
"işin en saçma tarafı, en saçmasının dâhi çoktan bir filozof tarafından söylenmiş olması."
determinizm boktur.
Ben de bunu bırakayım:
Deletehttps://www.edge.org/conversation/carlo_rovelli-free-will-determinism-quantum-theory-and-statistical-fluctuations-a
Sizin de belirttiğiniz gibi insan kendi seçimlerini sonradan bir nedene bağlıyor, bu sayede tutarlı biri olduğumuzu hissediyoruz. Yapay zeka da verdigi bir karari bir mantik cercevesinde sunabiliyor. Dışardan bir gozlemci icin insan ve yapay zeka arasinda bir fark olmayacaktır bu durumda. Bu durumda iradenin ne onemi kaliyor ki?
ReplyDelete