Friday, August 27, 2021

Paşanızın öyküsü

Aleksandros Karatheodori aslen Edirne Bosnaköy’lü bir Rum ailede doğdu. Babası Stephanos K. Ayvalık Akademisi’nden sonra Pisa ve Floransa’da tıp ve felsefe okumuş, II. Mahmut’un şahsi doktoru olmuştu. İstanbul’da kurulan Tıbbiye-i Şahane mektebinde muallimlik (profesörlük) yaptı; Osmanlıca ve Yunanca ders kitapları yazdı. Türkçe kaynaklarda İstefanaki Efendi adıyla anılır. Sonraki yıllarında Ortodoks kilisesini Katoliklerle birleştirme girişimlerine karşı canhıraş bir mücadele verdi; Katoliklerin hatalarını kanıtlayan sayısız dini ve felsefi risale kaleme aldı.

Karatodori Paşa
Aleksandros K. (1833-1906) Paris’te hukuk doktorası yaptı. Dönüşünde Reşit Paşa maiyetinde ve Hariciye kaleminde görevlendirildi. 1866’da sadrazam Âli Paşanın meşhur Girit teftişi kadrosunda yer aldı. [Beş ay adada kalan sadrazamın raporu Osmanlı modernleşmesinin en kapsamlı, en çarpıcı belgelerinden biridir.]

Bir süre Roma büyükelçiliğinde bulundu. 1878’de İstanbul kapılarına dayanan Ruslarla Ayastefanos Antlaşması görüşmelerini yürüttü; hemen ardından Paşa rütbesiyle Berlin Kongresinde Osmanlı başmurahhası oldu. Bu atamalarda şüphesiz savaşta hezimete uğrayıp yıkımın eşiğine gelen Osmanlı Devletini Hıristiyan düvel nazarında sempatik gösterme çabası rol oynadı. Kongre dönüşü 1878 Aralık ayında kurulan Tunuslu Hayreddin Paşa kabinesinde Hariciye Nazırı oldu. Osmanlı tarihinde devletin – Hariciye, Dahiliye, Harbiye gibi – asli organlarından birine yönetici olan ilk gayrimüslim kişidir. [Karatodori’den sonra sadece iki gayrimüslim, Sava Paşa ve Noradungyan Efendi, kısa sürelerle Hariciye Nazırı olmuştur.] Yedi ay kaldığı bu görevde iflas etmiş Osmanlı maliyesinin refinansmanı ve Ulcinj krizi gibi belalı işlerle uğraştı.

Samos Türk sigarası
1885’te o vakitler Osmanlı egemenliği altında özerk bir beylik olan Samos Prensliğine (= Sisam Beyliğine) atandı. On yıllık yönetimi adanın modern çağlardaki en büyük refah dönemine denk geldi. Kendinden önce (yine İstanbullu) Pavlos Musurus’un prensliği zamanında temelleri atılan sigara sanayii bu dönemde büyük gelişme gösterdi; Avustralya’dan Japonya’ya dek tüm dünyada Samos Türk sigaraları tanındı. Vathi-Karlovasi karayolu açıldı, yeni okullar kuruldu, adanın hemen her köyünde bulunan görkemli kiliseler – bilhassa bizim köydeki – inşa edildi.

1895’te Abdülhamit tarafından görevden alınarak Girit’e vali tayin edildi. Bu atama ada Müslümanlarının büyük tepkisine yol açtı. Yıllardan beri süregelen Hıristiyan isyanına karşı bu kez Girit Müslümanları ayaklandı; Hıristiyanlar kılıçtan geçirildi. Yedi ay süren valiliğinin ardından Karatodori görevden alındı.

Son yıllarında bazı Şark klasiklerini Arapça ve Farsçadan Yunancaya çevirmekle uğraştı. Bu eserleri maalesef kimse okumadı. Ayrıca Nemrut Dağı üzerine bir kitap kaleme aldığı belirtilse de bilinen kütüphanelerde bu eserin izine rastlanmadı.

İstanbul’da vefat etti. Kabri Yeniköy'de Rum kilisesi kabristanındadır.

*

Kostaki ef. Karatodori
Paşanın kardeşi Konstantinos K. (1841-1922) Paris Politeknik’te okudu, Turuk ve Meabir Nezaretinde köprü mühendisi oldu. Başka birçok işinin yanısıra İstanbul surlarının ilk koruma planını hazırladı. Ağabeysinin ayrılmasından sonra anarşi ve kaosa sürüklenen Samos’a 1906’da prens atandı. Kısa süren beyliği esnasında adada ilerici (anti-Abdülhamitçi, ‘İttihatçı’) partinin lideri olan Themistokles Sofulis ile işbirliği yoluna gitti. Samos Ticaret Odasını ve Vapur Şirketini kurdu. Ancak Samos Bankası kurma girişimi Yunan hükümetinin şiddetli tepkisiyle karşılaşınca istifa etmek zorunda kaldı.

Kızını adamızın milli kahramanı ve daha sonra iki kez Yunanistan başbakanı olan (ve her iki seferinde memleketin başına olmadık belalar açan) Sofulis ile evlendirdi. Onların torunu olan diğer Themistokles Sofulis bundan önceki dönemde Yunan meclisinde Samos milletvekili idi.

İki kardeşin babalarının amcaoğlu olan diğer Konstantinos K. – Kostaki Efendi – (1802-1879) de doktordur. Akrabası İstefanaki Efendi ile eş zamanlı olarak Tıbbiye’de hocalık yaptı. Bakteriyolojihane-i Şahane’nin ilk yöneticisi oldu. 1876’da şüpheli bir şekilde ölen Sultan Abdülaziz’in otopsi heyetinde yer aldı.

Bu zatın torunu olan üçüncü Konstantinos K. (1873-1950) Yunanistan’ın modern çağlarda en büyük matematikçisi sayılır. Göttingen ve Münih’te profesördü. 1920’de İzmir’e gelerek ölü doğan İyonya Üniversitesi’nin (şimdi Alsancak’taki Namık Kemal Lisesi) kurucu rektörlüğünü yaptı. Başka başarılarının yanısıra Leonhard Euler’in toplu eserlerinin editörüdür.

 

6 comments:

  1. Osmanlı gayrimüslimlerin çoğunlukta ya da yüksek oranda olduğu bölgelerini büyük devletlerin tetiklemesiyle kaybettikçe ve oralardaki Müslüman nüfus katledildikçe ya da sürüldükçe gitgide Osmanlıcılık projesi gerilemeye ve onun yerine İslamcılık ve Türkçülük gibi ideolojiler yükselmeye ve bu sefer Osmanlı'da kalan bölgelerdeki gayrimüslimler katledilmeye ve sürülmeye başladı misilleme olarak. Etki tepkiyi doğurdu yani ve sonuçta Müslümanlara yapılan zulüm de, gayrimüslimlere yapılan zulüm de hiç iyi olmadı geniş coğrafyamız için. Halbuki 19. asır başındaki imparatorluk toprakları korunarak içeriden seküler bir dönüşüm gerçekleştirilse her şey çok daha iyi olabilirdi. Maalesef büyük güçler buna izin vermedi, herkese yazık oldu.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Onur Bey,
      Düşüncelerinize katılmak isterim ama o tarihlerde olabilieliliği yok. Tarihte pek yazmaz ama Tanzimat öncesi de Avrupa ülkeleri osmanlıyı bugün EUnun yapmaya çalıştığı şekilde düzeltmeye çalışıyorlardı, örnek askerliğin 12 yıldan daha makul seviyeye çekilmesi isteniyor ve Osmanlı buna tamam 4-5 sene ye kadar indireceğiz diyorlardı; dedemin 4 sene yaptığını biliyorum.
      Şevket Süreyya okuyunca da durumun o tarihlerde Anadoluda ne ümitsiz vaka olduğu daha da iyi anlaşılıyor.
      Esasen, osmanlının çoküşü Fatih döneminde başladı, örnek vereyim, bozuk para terimi :) sonra devam etti gitti.
      Sevgiler,

      Delete
    2. @deinterlace

      Tabii olabilirlik tartışılır. Osmanlı da çok hata yaptı süreçte, bir kere gerçek manada Batılılaşma ve sekülerleşme reformlarına geç başladı, başladığında da yeterince cüretkar davranmadı, bir Rusya ya da Japonya olamadı. Modern eğitimi halka yaymada da keza öyle.

      Son cümlenize katılamayacağım. Ben sizin ve Sevan Bey'in aksine Osmanlı'yı çöküşe götüren sürecin çok sonra, Küçük Kaynarca Antlaşması sıralarında başladığını düşünüyorum. Zaten Osmanlı'da reform fikri de ondan hemen sonra beliriyor, ama dediğim gibi ağır ve korkak davranılıyor. Zaten dünya Osmanlı tarihçiliğinde yükselme-duraklama-gerileme anlatısı çoktan terk edildi, bir Türkiye'de hala terk edilmedi. Karlofça Antlaşması ile sonuçlanan Avrupa Kutsal İttifakı ile harp ettiği yaklaşık son 15 yılındaki kısmı hariç 17. asrın Celali İsyanları bastırıldıktan sonraki bölümü ile 18. asrın aşağı yukarı Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadarki bölümü bana ve dünyadaki günümüzün birçok Osmanlı tarihçisine göre Osmanlı’nın en parlak dönemleridir, hiç de öyle duraklama ya da gerileme yaşanan dönemler değildir. O dönemlerde Osmanlı ekonomi, üretim, ticaret, ordu, kültür, edebiyat, teknoloji, sanat, mimari, bürokrasi ve daha pek çok alanda büyük ilerlemeler kat etmiştir. Fetihlerle dolu geçen 14., 15. ve hatta 16. asırlar onların yanında birer peşrev ya da prelüddür anca, fetihlerin meyvesini verip devletin olgunluğa ulaştığı dönemler bahsettiğim 17. ve 18. asır dönemleridir. Ama aşağı yukarı 18. asrın son çeyreğinden başlayarak Osmanlı Batı ve Rusya'ya kıyasla geri kalmış ve makas 19. asırda bilhassa Batıya karşı daha da açılmış ve sonunda çöküşe doğru gidilmiştir. Bu çöküş sürecinde Osmanlı'nın da çok hatası oldu bir üst paragrafta belirttiğim gibi.

      Delete
  2. Hocam böyle wikipedia tadında bilgilendirici yazılarınızın devamını bekliyoruz. Yeni isminiz çok anlamlıymış. Alsancakdaki Namık Kemal Lisesi binasıda güzel bir neoklasik binaymış teşekkürler bilgilendirme için, gidip görmeye değer bir binaymış. Sizin yerinize de Balıklı Mezarlığına gidip fatiha okuyacağım.. Saygılar İra Hanıma selamlar...

    ReplyDelete
  3. Namık Kemal Lisesi'nin olduğu alan ve bina İyonya Üniversitesi olmadan önce Evanjelik Lise imiş. Onasis oradan mezun.

    Benim de çocukluğum o lisenin bahçesinde top oynayarak geçtiydi :)

    ReplyDelete
  4. İbnülemin Onun için ’Karatuduri Paşa Sultan Abdülhamid’in hususiyetle itimad ettiği ketum bir zat idi’ diye yazar. Bu arada Hariciye Nezaretine Sava Paşa ve Gabriel Noradunghian Efendi dışında atanmış üçüncü bir Gayrımüslim daha vardı. O da Lübnan-Melkit-Katolik Rum cemaatinden, eski Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı ve Posta-Telgraf Nazırı Yusuf Franko Paşa. Lakin herhalde 1919 yılında İmparatorluk artık İmparatorluk olmaktan çıktığı ve sadece bir kaç ay görev yaptığı için ismi burada zikredilmedi.

    ReplyDelete