Monday, September 18, 2017

Faaliyet raporu: Sözlükte son durum

 En son 2016 Ocağında Söke Cezaevinde bir şekilde interneti ele geçirip Cumhuriyet ve Milliyet arşivleri üzerinde çalışmaya başlamıştım. 1930’dan sonra Türkçeye giren kelimeler için bunlar eldeki en yararlı kaynaktır. Kelime eğer çok marjinal veya uzman işi değilse, Türkçede ilk duyulmasından sonra iki üç sene içinde mutlaka gazetelere geçer. İnternette aramaya izin veren bu ikisinden başka Türkçe gazete arşivi yok. Hürriyet’in 1998 sonrasını kapsayan arşivi iyiydi, nedense kaldırmışlar.

22 Ocak 2016’da kaçak internet kullandığım gerekçesiyle yakalandım, zindana atıldım, bir buçuk sene bilgisayarsız kaldım. Ancak Yunanistan’a geçtikten sonra yeniden masa başına oturabildim. Bir buçuk ay oldu, nefes almadan çalışıyorum. 5 Ağustosta başlamışım, o günden bu yana sözlükte 3510 maddeyi elden geçirmişim, iki bin dolayında yeni metin örneği eklemişim. Biraz anlatayım size neler yaptığımı.

Gazeteler

Önce Cumhuriyet’ten 478 metin örneği. Çoğu 1930 ve 40’lardan. (1950’lerden sonra Milliyet her zaman Cumhuriyet’ten bir adım önde gitmiş, ama 2000’lerde Cumhuriyet yeni kelimelerde biraz daha cesur davranmaya başlamış.) Büyük çoğunluğu Türkçede tespit edebildiğim ilk örnekler (koreografi, emaye, şalter, hormon, otonomi, antisemit, kortej, jargon, hoşgörü, buldozer, zamazingo, fokoculuk, virman, jetlag, “eski koca veya sevgili” anlamında ex …). Bir kısmı daha önce yazılı örneği görülmemiş deyimler (sıcak temas, ihbarcı, hayal meyal), uydurma neo-Osmanlıca tabirat (mütearife, iltisaklı, matrah, mibzer), ya da eski kelimelerin yeni kullanımları (“açık sandviç” anlamında kanape, “beton matkabı” anlamında karot, “patlama” anlamında infilak, “il veya ilçe merkezi olmayan belediye” anlamında belde, “ağız antiseptiği” anlamında gargara, “yokuş” anlamında rampa, “hiperlink açmak” anlamında tıklamak, “ayakkabı çeşidi” anlamında platform).

Milliyet arşivinden 464 yeni metin örneği bulmuşum. Milliyet 1950’de çıkmaya başladığı için bunlar biraz daha yeni. Ekonomi, finans ve ticaretle ilgili kelimelerde (market, sendikasyon, know-how, resesyon, optimize etmek, libor, repo) ve yeni çıkan ticari ürünlerde Milliyet’ten iyisi yok (marley, nervürlü çelik, tatil köyü, moket, tubles lastik, transistor, tutti frutti dondurma, permatik, pet şişe, pomfrit, toner, “kumaş türü” anlamında polar, “versiyon” anlamında sürüm). Bir de, bir ara her gün Doktorunuzun Köşesi yayınladıkları için tıpla ilgili pek çok yeni kelimeyi orada bulabiliyorsun (özofagus, epidural, “çarpıntı” anlamında palpitasyon, sedatif, mongoloit, katalepsi).

1999’dan sonra çıkanlar için, hatta bazen daha eskileri için paha biçilmez bir başka kaynak Ekşi Sözlük. Özellikle 2004-2005 civarında cıvıtmaya başlamadan önce Türkçenin en kusursuz sözlüğü olmaya adaydı, yazık oldu. Ekşi Sözlükten 88 metin örneği almışım. Bunlar arasında büsbütün yeni kelimeler çoğunlukta (spam, mem, mobese kamerası, her iki anlamda crack, banlamak, arkat, panpa, mutenalaştırmak, fuckbuddy). Fakat – argo sözlükleri dahil – kibar sözlüklerin atladığı argo incileri az değil (laylaylom, sallamasyon, dütmek, cozutmak, gollik), başka sözlüklerin neden unuttuğuna akıl erdiremediğim eski kelimeler de epey tutuyor (hilti, kotto, otriş, subra, “bale ayakkabısı” anlamında puant, definisyon).

Dijital deryalar

Bunlar bitti, internetten hazineler yağmaya başladı. Geçen sene Şirince’deki bütün kitaplarımı Matematik Köyü’ndeki Nişanyan Kütüphanesi’ne bağışlamıştım, karşılığında da 400 kadarının pdf’lenip ocr’lanmasını rica etmiştim. Epeyi bir gecikmeden sonra sağolsun Tayfun o işi ele aldı; eksikleri Özlem Beyaslan Boğaziçi Üniversitesi kütüphanesinden temin etti. İndeksleyip search’leyebileceğim yüzlerce kitaba kavuştum. Normal hayatta hepsini toplasan en az 250 kilo eder. Şimdi hepsi bulutlarda bir yerde, indirince on gramlık bir flaş belleğe sığıyor.

İçerideyken elimde kaynak olmadığı için “şuna bir bak” diye not aldığım 450 kadar madde vardı. Onları hızlıca elden geçirdim. Andreas Tietze’nin sözlüğünün üçüncü cildi elime geçmemişti; onu taradım. Tietze Sultan Veled’den, Ömer bin Mezid adlı bir 15. yy şairinden ve hapisteyken elle taradığım, Ferec ba’deş-Şidde adlı yine 15. yy’a ait öykü derlemesinden çok sayıda metin örneği kullanır. Onlardan bir 60 tane kadarını arakladım. Sonra büyük bir keyifle 4000 sayfalık Evliya Çelebi’yi search’e soktum. Daha önce gözümden kaçmış 135 tane yeni metin örneği buldum. Buyurun birkaçı: bere (yara anlamında), sundurma, şıllık, mesire, sırılsıklam, yılan balığı, kusmuk, dandini, pasaport, cümbür cemaat, izbandut, alicengiz oyunu, divane, civelek.

Rabguzi’nin 1309 tarihli Kısas-ı Enbiya’sı Orta Türkçe’nin, yani yaklaşık 230 yıllık bir suskunluktan sonra 14. yy başında aniden beliren post-Moğol Türkçe yazı dilinin kesin olarak tarihlenebilen ilk örneklerinden biridir. Çağatay-öncesi diyebileceğimiz bir Orta Asya lehçesiyle yazıldığı için, Türkiye Türkçesine metin örneği olarak kullanabilir miyim diye tereddüt etmiştim. Taranmış ve ocr’lanmış kopyası gelince dayanamadım, oradan da 221 örnek çektim. Aralarında, memleket, veya, cihat, mezar, zelzele, kükürt, tembih, biraz, mutemet, minare, mihmandar, havuz, dehşet, nafile, noksan, alamet, hicret, tılsım gibi bir ton sözcüğün Türkçede bilinen ilk örnekleri var.

Peşinden, normal gazetelerde tatmin edici örneklerini bulamadığım bir dizi kelimeyi Resmi Gazete arşivinde aradım; 26 tane buldum (kodeks, poliklinik, kafeterya, emisyon, kolluk kuvvetleri, workshop…). Mevzuata girmişken Birinci Tertip Düstur’a da daldım, Geç Osmanlı bürokratik dilinden 67 tane leziz örnek topladım (anonim ve komandit şirket, komiser, kadastro, asfalt, ilmühaber, bandrol, tonilato, iskonto, dinamit, dosya, demiryolu traversi). Şinasi Efendi’nin toplu makalelerinde 23 kelime (tefrika, düello, zabıta, vatanperver, bitaraf), Abdülhak Hamid’in toplu mektuplarında 15 kelime (dram, akademi, centilmen, votka) çıktı.

1358 tarihli Nehcü’l-Feradis’i taradım, işe yarar bir şey çıkmayacağına kanaat getirdim. Dede Korkut Hikâyelerinde daha önce eksik bıraktığım bir şeylere göz attım, 50 yeni metin örneği ekledim (sam yeli, sürahi, kümes, kah kah, dadı, miyav…). Ama bir kez daha Dede Korkut’un güvenilirliğine dair tereddüde düştüm. Oğuz Türkçesinin en eski metinlerinden biridir, evet, ama eldeki yazmalar 16. yy ve sonrasına ait. Ve korkarım ki, aynen şimdiki Türk yayınevleri gibi, metni gelişigüzel “güncelleştirmekte” hiç sakınca görmemişler.

Yaklaşık 1410 yılında yazılmış bir tıp kitabı olan Müntehab-ı Şifa’nın daha önce sadece indeksini tarayıp kelime devşirmiştim. Bu sefer asıl metin geldi, 60 tane örnek pasaj aldım (demirhindi, zambak, loğusa, peksimet, ur, zerdali, tenasül aleti, ıspanak).

Recep Toparlı ve arkadaşlarının hazırladığı (Eski) Kıpçak Türkçesi Sözlüğü hatalarla dolu, özensiz bir çalışmadır. Onu yeniden gözden geçirip, oraya verdiğim referansların birçoğunu eledim; kalanları orijinal kaynaklara (1405 dolayına ait atçılık kitabı Baytaratül Vazıh, 1400’den öncesine ait savaş sanatı kitabı Minyetül Guzat, yine aynı yıllardan okçuluğa dair bir eserle iki tane fıkıh kitabı) indirgedim. Süleyman Çelebi’nin 1409 tarihli Mevlid’inden 20 tane taze alıntı çıktı (cereyan, mükemmel, serseri, imdat).

1360 tarihli Danişmendname’yi sekiz yıl önce tarayıp sadece kelime listesi çıkarmıştım. Çok iyi dijitalize edilmiş bir kopyadan 126 tane metin örneği çıkarmak bu sefer bir buçuk günümü aldı. Neler var? Ayyuka çıkmak, mücahit, lağım, lacivert, serasker, silahşor, velinimet, örselemek, ve hatta bugüne dek bulabildiğim en eski İstanbul. 1550 civarına ait anonim Tevarih-i Ali Osman ile 1599’da yazılmış Selanikî Tarihi 44 metin parçası verdiler. Kumkuma, tabur, barut, darphane, babayani, zapturapt bunlara dahil. 1477 tarihli şahane bir Farsça-Türkçe sözlük olan Halimî Sözlüğü önceki gün geldi. Daha önce elle tarayıp kırka yakın kelime çıkarmıştım. Bu sefer bir buçuk günde dijital yoldan 60’ı aşkın örnek bulabildim (uzun eşek, isot, gözlük, kozalak, ufak tefek, pisi pisi, iskete, tutkal…). Daha da bitmedi. Bu gece vakit kalırsa bitiririm.

Bu metinleri toplarken tabii ister istemez her kelimede bir şeylere takılıyorsun. Yazım hatası buluyorsun, şunu şöyle desek daha iyi olur diyorsun, bu kelimenin bir de şu kullanımı vardı diye aklına düşüyor, onu aramaya başlıyorsun, bir de şu kaynağa bakalım deyip bir kuyruk ucu yakalıyorsun. Yaptığın işin onda dokuzu boşa çıkıyor, ama onda birinde öyle bir balık tutuyorsun ki bütün o emeğe değiyor.

Yeni katılanlar

27 tane yeni kelime eklemişim. Sildiğim veya başka madde altında topladığım beş altı kelime de var ama onları sistem kaydetmiyor, hatırlamak zor.

Yeni eklenenler: mar (Farsça “yılan”, Türkçede cari bir kelime olduğundan değil, üç tane bileşiği – tarümar, şahmaran, marpuç – düzgün sunabilmek için), monokrom (polikrom var , trikromi var, bu atlanmış), mankurt, lav silahı, kapkaç, karmanyola (Samos’ta bir “Karmanyola Sokağı” var oradan hatırladım), öncel, karot (hem havuç, hem beton matkabı anlamında), abrasiv, bora (eskiden boran maddesi altındaydı, ayrı kelime olduğuna kanaat getirdim), cibre, kevn (bu da cari değil, sunum şıklığı uğruna), kazamat, çeri domatesi, drone, yarabbi (eskiden rab altındaydı, vatandaş arar bulamaz diye endişelendim), kollaps, alicenap (ali ve cenap altında iki kez yazılmış, toparladım), gömü ve gömüt (gömmek altındaydılar, ayırdım), geren, hermeneutik, silme (mimari terimi ve “silme dolu” deyiminde), kevkeb, keneş (“cemiyet” demek, bin senedir unutulmuştu, birden moda oldu), iltisak (“yapışma” anlamında marjinal bir Osmanlıca tabirdi, Osmanlıca paralamaya meraklı birtakım cahiller tarafından yanlış anlamda dolaşıma sokuldu), gerici (geri maddesindeydi, ayrıldı).

Kökenler

Etimoloji bölümünde de toplam 1059 kelimeyi ellemişim. Bunların büyük çoğunluğu yabancı dillerdeki kelimelerin tanımlarıyla ilgili ufak tefek düzeltmeler. Arapça son harfi ya olan fiillerin yazımıyla ilgili bir problem vardı, o düzeltildi (45 kelime). Çince, Japonca, Sanskritçe, Süryanice, Habeşçe, Rusça, Bulgarca kelimelerin hepsinin orijinal alfabelerindeki yazımı eklendi. Çeşitli kaynaklardaki yanlış veya kuşkulu bilgilere notlarda değinildi. Kördüğüm olmuş birkaç kelime ailesinin bağlantıları sadeleştirildi. Etimolojik analizde önemli birkaç düzeltme yapıldı. Hepsi iki düzine kadardır, onları kısaca belirteyim.

Köle. Muamma bir kelime. Büyük tereddütle Arapça gulam’la bağı olabileceğini belirtmiştim, onu kaldırdım, yalnız soru işareti bıraktım.

Balık olan Çipura. Yunancası aynı, ama sanırım Türkçeden Yunancaya geçmiş tek balık adı olma ihtimali yabana atılır gibi değil. Çünkü “balık kılçığı” anlamında çupra Türkçede bayağı eski.

İzbarço etimolojisi eklendi. Lubunya eklendi. Çıma tanımı yanlıştı, düzeltildi, Eski Yunancaya kadar izlendi. Acur ve incir komple baştan yazıldı, geçen gün anlattım neden.

Lav müthiş bir keşifti. İtalyanca sözcüğün kesinlikle Arap kaynaklı olduğuna kanaat getirdim. Piyiz etimolojisi boştu, dolduruldu. Müşküle üzümü belli ki İznik’in Müşküle köyünden geliyormuş.

Paşa mevzuunda Jean Deny’nin İslam Ansiklopedisi’ndeki makalesini okuduktan sonra fantezi açıklamalardan vazgeçildi, klasik görüşe dönüldü.

Bora (ani kuzey rüzgârı) İtalyancadan alıntı görünüyor. Buna karşılık boran (tipi, sert yağmur) Farsça baran’la alakalı olmalı. Ama emin değilim.

Farsça hoca, büyük olasılıkla Türkçe koca’dan alıntı. Arapça hamr kesinlikle Aramiceden alınmış bir kelime, Arapça kökten türetilmesi beyhude zorlama. Muta nikâhındaki muta’yı bilmiyordum, öğrendim. Petka yanlıştı, düzelttim. Sanırım göt değil yumruk demekmiş.

Bodrum konusunda yılların inadını terk etme gereği duydum. Kasaba olan Bodrum kesinlikle Yunanca Petrion, ama mahzen olan bodrum sanırım Macarcadan alıntı. Zaten Meninski öyle demiş, ona kulak asmamışım. Örselemek fiili belki onuncu kez düzeltildi, hala soru işaretli kaldı. “Su birikintisi” anlamına gelen eğrek birden aydınlanıverdi.

Beyzi ile beyza karışmıştı, düzeltildi. Herise’yi Dankoff’a kanıp Ermeniceye bağlamıştım, gayet sağlam Arapça olduğu anlaşıldı. Ermeniceye de oradan gelmiş.

Sırnaşmak fiilini “yapışmak, cıvımak” gibi bir şey sanıyordum. Meğer orijinal anlamı “tırmalamak” imiş. Öyle olunca etimolojisi kolayca çözülüverdi. “İplik” anlamında tire’nin Farsça olduğunu nereden çıkarmışım bilmiyorum; İtalyancadan geldiği kesin.

Hepsi bu kadar. 15,102 kelimede 23 tane çok fena sayılmaz herhalde, ama insan gene de hicap duyuyor.


Bu sayılanların hepsi 5 Ağustos’tan bu yana yapılan işler. Sözlüğün yeni baskısına çalışmaya 2012’de, Aslanlı Yol’u bitirir bitirmez başlamıştım. 2012-2013’te toplam beş ay kadar, cezaevinde Temmuz 2014’ten Ocak 2016’ya kısıtlı imkânlarla toplam 16 ay kadar çalıştım. Bitmedi daha da, bitmek üzere.

17 comments:

  1. Sevan Bey, kelimelerin kökeni konusunda gerçekten bilgili bir araştırmacısınız, https://en.0wikipedia.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvVHVya2lzaF92b2NhYnVsYXJ5 adresindeki TDK kaynaklı sözlüğe göre kelimelerimizin %86sı Türkçe kökenliymiş, bu araştırmanın doğruluğu hakkında ne düşünüyorsunuz, bu kadar fazla etkileşime geçen bir dil için aşırı fazla değil mi?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bu durumun sebebi zannımca şudur:kökeni yabancı olan bir kelimeye türkçe ekler eklendiği durumda tdk türkçe yapım eki eklenen tüm kelimeleri türkçe sayıyor. Bu durumda örneğin Latince kökenli bomba kelimesi tdk da İtalyanca kökenli olarak belirtilirken aynı kökten üretilen 21 kelime tdk ya göre türkçe sayılıyor. Ve tdk nın da kelime üretme konusunda bir hayli mahir olduğu açık. Örneğin herhangi bir fiilin sonuna bilme bilmek verme vermek eklendiği zaman yepyeni 4 kelimemiz daha oluveriyor. Ve hangi fiillerin sonuna bilmek ve vermek ekleri alabileceğine dair kesin bir kıstasları da yok gibi. Bomba kelimesi ile bombalayıverme bombalayıvermek bombalayabilme bombalayabilmek bombalanabilme bombalanabilmek bombalatabilme bombalatabilmek kelimeleri ile 8 tane oluşturuldu bile. Bunun dışında bombacı bombacılık bombalama bombalamak bombalanma bombalanmak bombalatma bombalatmak bombalatılma bombalatılmak bombalanış bombalayış gibi kelimeler de mevcut. Ancak tdk bu ekler konusunda da bir istikrar sağlayabilmiş değil.savsak kelimesi ile 5 tane kelime üretebilmiş savsaklanma k savsaklama k ve savsaklayış. Tdk ya göre Aynı şekilde selam kelimesinden de 18 tane türkçe kelime üretilmiş. Selamlama k selamlanma k selamlaşma k selamsız selamlaşabilme selamlık selamlayış selamlık vesaire. Bu durumu yabancı kökenli bir çok kelimede gözlemleyebiliyoruz. Ortada kökeni türkçe olmayan bir kelimeden 1 e 20 gibi bir kelime üretme oranı varken verilen istatistikler belki de az bile. Kısacası boş durmayıp sözlüğe vire kelime ekleyip durmuşlar. Onda da belirli bir ayar tutturamamışlar gibi.

      Delete
    2. Çok güzel toparlamışsınız, cevap yazan Adsız. Teşekkürler.

      Delete
  2. Tam da ben de aynı soruyu soracaktım. Bir haber kaynağı nda

    "TÜRKÇEDE ÖZ ve YABANCI KELİME SAYISI

    Türk Dil Kurumu’nun güncel Türkçe sözlüğünde 111 bin 27 kelime bulunuyor. Bunun 14 bin 981’i yabancı kökenli.
    Bunlardan:
    Arapça 6467
    Fransızca 5253
    Farsça 1359
    İngilizce 485
    Rumca 400
    Almanca 98
    İtalyanca 89
    Latince 78
    Yunanca 48
    Rusça 44
    İspanyolca 33
    Ermenice 24
    Slavca 24
    Soğdca 24
    Bulgarca 19
    Japonca 9
    Macarca 9
    Korece 1
    İbranice 7
    Moğolca 4
    Portekizce 3
    Norveç 2
    Fince 2
    Arnavutça 1 "
    Şeklinde akla mantığa uymayan saçma bir ifade var. Sizin düşünceniz tahmininiz nedir sayın HODJA'm?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Selamlar. Söylediğiniz saçma istatistik Wikipedia'nın "Türkçe" maddesinde bile bu haliyle yayınlanıyor. Bir ara can sıkıntısından TDK sözlükte ufak bir deneme yapayım dedim, "hak" kelimesi için arama yaptım. Toplam 900 küsür madde içinde sadece kelimenin kendisinin kökenini Arapça yazmışlar. Geri kalanları da etimolojik listeye "Türkçe" diye sokuyor yani... Hatalı şekilde sınıflandırılan tonla maddeyi saymıyorum tabi.

      Hocanın son durumda çıkaracağı istatistiği de merakla bekliyoruz.

      Delete
  3. http://www.haber7.com/kultur/haber/249489-turkcede-hangi-dilden-kac-kelime-var

    ReplyDelete
  4. Hocam elinize sağlık. Böyle bir sözlükle uğraşmanız kadar süreci paylaştığınız için de teşekkürler...

    ReplyDelete
  5. gunumuzde "karot" alinan numunenin adidir. genelde silindir biciminde mevcut beton ve ya asfalttan cikartilir ve "karot makinasi" ile alinir. beton matkabi icin bir marka adi olan "hilti" ismi siklikla kullanilir. ancak bu alet klasik matkaplar gibi delmek icin kullanilir. belli bir parcayi bozmadan cikartmak icin kullanilmaz.

    ReplyDelete
  6. Sevan hocam, Ormandaki Or Toharca Ağaç demektir dedik, düzelmemiş sözlükte halen.

    ReplyDelete
    Replies
    1. 13. yy'da ortaya çıkmış bir kelimeyi 11. yy'da ölmüş bir dile bağlamak anlamsız geldi, hele kelimenin Türkçe gayet net ve tatmin edici bir etimolojisi varsa. Hele hele Türkçede kesin o dilden alınmış tek bir tane başka kelime yoksa, iki dil arasında kültürel alışverişe dair elde hiçbir inandırıcı delil yoksa.

      Delete
    2. Orduyu yazdık hocam, "Orta kelimesinin varyantıdır, Saray manası da oradan gelmektedir" demiş, üstelik kaynak da göstermiştim. Bu da düzelmemiş.

      Delete
  7. boran rusça ve ukraynaca "buran" (буран) ile aynı kökten gibi. Petka %100 rusça yumruk. "пятка" (pyetka okunur ve kelimesi kelimesine "beşlik" anlamına gelir. yumruk yani...)

    ReplyDelete
  8. Rabguzi’nin 1309 tarihli Kısas-ı Enbiya’sı Orta Türkçe’nin, yani yaklaşık 230 yıllık bir suskunluktan sonra 14. yy başında aniden beliren post-Moğol Türkçe yazı dilinin kesin olarak tarihlenebilen ilk örneklerinden biridir.

    230 yıllık suskunluk derken? 12. yüzyıla tarihlenen Atabetü'l-Hakayık'ı nereye koyacağız?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Son derece problemli bir metin. Eldeki nüsha 15. yy ortasına ait, yazarı ve yazıldığı ortam hakkında hiçbir gerçek bilgi yok, tarihlenmesi tahmin ve temenniye dayalı. Benim tahminim ilk metin Kutadgu Bilik'le çağdaş olabilir, fakat sonra bilinmeyen tarihte revizyon(lar)dan geçmiş.

      Delete
    2. Anladım. Bilgi için teşekkürler.

      Delete
  9. Sözlüğünüzde "gümüş" kelimesini Proto-Türkçe "kün" köküne dayandırmışsınız. Aşağıda linkini verdiğim makalede o görüşün eleştirisi yapılıyor ve kelime Türki, Çin-Tibet ve Avusturyo-Asyatik dil ailelerine yayılmış bir wanderwort olarak izah ediliyor.

    https://www.academia.edu/1495118/Turkic_k%C3%BCm%C3%BC%C5%A1_silver_and_the_lambdaism_vs_sigmatism_debate

    ReplyDelete