Sunday, September 24, 2017

Türk güzellemesi


“Tarihte Türk milleti diye bir şey yok” diye buyurmuş gene bir sevgili arkadaşımız. Bizim Türkiye gayrimüslimlerinin sevdiği temalardandır. Son zamanlarda Kürt kardeşlerimiz de keşfettiler, pek sevdiler. Türk dili de zaten toplama bir dildir, Nişanyan da öyle demiş.
Elcevap: İngiliz milleti, Rus milleti, Ermeni milleti, Kürt milleti ne kadar varsa Türk milleti de o kadar vardır. Bin beş yüz yıldan beri dünya ve uygarlık tarihinde önemli – bazen olumlu, daha çok olumsuz – rol oynamıştır. Türk dili en azından yedi yüz yıldan beri dünyanın – en önde olmasa da – önde gelen kültür dillerinden biridir. İnkâr edersen sadece kendini aldatırsın.
Kırk yıldır durmadan tarih okumanın bana öğrettiği ilk ders şu: Türk milleti, köken itibariyle SİYASİ bir oluşumdur. Yani önce bir devlet, bir ordu, bir organizasyon, bir ideoloji vardır; “millet” onun ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir.
Daha okudukça fark ettim ki dünyadaki bütün milletler aşağı yukarı böyledir. Amerika kolay örnek, ama mesela Rusya da hiç farklı değil. Ermeniler de, ayıptır söylemesi, hiç farklı değil. Dünyanın en ilkel aşiretlerinin (mesela eski Germenlerin yahut prehistorik Arap aşiretlerinin) dibini kazısan onlar da değil. Çeşit çeşit insanlar tarihin bir noktasında bir ortak macera için bir araya geliyorlar; aralarında kız alıp verdikçe zamanla akraba oluyorlar; sonra bir masal uyduruyorlar “atamız filanca kişiydi, ezelden beri bir soy ve bir aileyiz” diye.
Hepsi anlatmışlar o masalı. Türklerin farkı (eğer varsa) şu. Osmanlı siyasi eliti, çok yakın döneme dek, siyasi nedenlerle, böyle bir “ortak köken” anlatısından özenle kaçındı. Sonra “Türk ırkı” teorisini Avrupalılardan duydular; günün siyasi ihtiyaçlarına uygun olduğunu fark ettiler; bir günden ötekine – de ki 1870’lerden 1900’e – yeni din bulmuş gibi şevkle benimsediler; bin yılda inşa ettikleri etnik kompozisyonu tahrip etmek için kullandılar. Özünde başka milletlerin ırk teorisinden çok farkı yoktur. Onlardan daha saçma veya daha yalan değildir. Farkı çok taze olması, dolayısıyla kulağa çiğ gelmesidir. (Bir yalanı bin yıl anlatırsan kulağın alışır; yüz yıl çok az süre.) Bir de, tarihte eşine az rastlanır bir dizi sosyal felakete yol açmış olmasıdır. “Türk ırkı” yalanını iğnelemekten belli bir zevk almamızın sebepleri bunlar. Hem çok kötülük yapmış, hem de kıçı açık – yani kofluğunu keşfetmek ve belgelemek nispeten kolay.
Milliyetçilik denen şey “her millete bir devlet” teorisidir. Tarihin bir aşamasında, spesifik olarak 1789 ve 1815’ten sonra, Avrupa’nın iç siyasi ihtiyaçlarından doğmuş bir düşüncedir. Üzerinde düşünürsen en azından “Allah” fikri kadar saçma bir fikirdir. “Demek lazımmış ki insanlar benimsemiş” deyip geçebilirsin belki. Ama bu çağ ve devirde halâ bir işe yarar mı diye sormadan edemezsin. Hayatında köyünden ve mahallesinden çıkmamış insanlar bu mevzulara Fransız kalabilir. Ama biraz dünya görmüş, mesela gidip bir sene Peru’da yaşamış, ya da Japon’la evlenmiş, Hint mutfağı üstüne risale yazmış birinin devletle millet arasında zorunlu eşdeğerlik kurması daha zormuş gibi geliyor bana. Yani, evet, çağdaş milliyetçilik, tıpkı çağdaş din gibi, bir cehalet sorunudur özünde.
*
Gelelim Türk diline. Hayır, Nişanyan Türk dili yoktur, ya da toplama dildir gibi saçma bir lakırdıyı hiçbir zaman söylemedi, aklından da geçirmedi. Aksine Türk dili güzel ve zengin ve değerli bir şey olduğu için ömrünün şunca yılını onu etüt etmeye adadı. Bir dilin, ırkçıların cahilane zannettiklerinin aksine, çok geniş bir kültürel havzadan beslendiğini göstermek o dilin değerini düşürmez. Tam tersine, artırır. Bir dil eğer kültürel harmanına Çinceyi, Arapçayı, Farsçayı, Yunancayı, Fransızcayı, İngilizceyi katıp kendi özgün bileşimini yaratabilmişse çok güçlü ve orijinal bir dil demektir. Yok birtakım dıngılların iddia ettiği gibi Ortaasyalı ilkel bir kabilenin diliyse ve bin yıldır o aslından asla taviz vermemişse, asıl o zaman pek zavallı bir şey olduğuna hükmetmek gerekir.
Bugün dünyada konuşulan 7000 (sayıyla yedi bin) dil var. Türkiye Türkçesi, bunlar arasında, gerek konuşan kişi sayısı, gerek yazılı üretim hacmi, gerek sözlüktü, ansiklopediydi, filolojik çalışmaydı, üniversite kürsüsüydü gibi kültivasyon belirtileri bakımından yirminci ila otuzuncu arasında bir yerlerdedir. Yani İngilizcenin, Çincenin, İtalyancanın yanında cılız kalır, ama mesela Estoncaya, Sinhali’ye, Xhosa’ya, Swahili’ye, Özbekçeye, İsviçre Romanşçasına, Rohingya diline, hatta bizim Batı Ermenicesine ciddi fark atar. Geçmişe baktığında da önemli bir kültür dilidir. Modern çağdan önce dünyada Yunanca, Latince, İbranice, Arapça, Farsça, Hintçe, Çince, Japonca gibi yedi sekiz egemen dilin epey ardından da olsa, en çok yazılı eser üretmiş dillerden biridir. Ne yazık ki o eserlerin büyük bölümü halen yayınlanmadan durmaktadır. Başta “ecdat” muhabbetiyle beyni efsunlanmış cühela takımı olmak üzere kimsenin umurunda değil.

86 comments:

  1. Osmanlida Turkculugu 1870lerde ilk benimseyen Suleyman Husnu Pasa'dir. Bu fevkalade muhim zira o tarihe degin, Osmanli vatandaslari Musluman ve Gavur(Gayri-Muslim) olarak tasnif edilmis. Turklere elbette her zaman Turk deniyor fakat burada etnisiteden ziyade Muslumanlik vurgusu agir. Suleyman Husnu Pasa ise Turkculugu, Turkleri Araplardan tefrik etmek maksadiyla kullaniyor, Islam oncesi Asya Turklerini medhediyor. Dolayisiyla yazdiklarinda aslinda bir anti-Islami bir durus goze carpiyor.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kilit isimler önce Mustafa Celaleddin Paşa (1869), ardından Ahmet Vefik, sonra Léon Cahun ile onun mütercimi Necip Asım, ardından Yusuf Akçura'dan (1904) başlayarak Rusya Türkçüleri. Büyük bir fikir devrimidir, içeriği kötü de olsa.

      Delete
    2. Tabii bu arada Türkologlar ve Orta Asya kâşifleri (Vambéry 1860-70'ler, Radloff 1890'lar).

      Delete
    3. sevan bey , konudan bağımsız bir sorum olacak . Kanonik incillerde '' incil'' kelimesi geçiyor mu ? İsa böyle bir kelimeyi kullanıyor mu orjinal metinlerde ?
      Kuran'da incil diye bir kitabın indirildiğinden bahsediliyor ancak mehmet ali kılıçbay bir programda incil kelimesinin 2. yüzyılda çıktığını söylemişti bu doğru mu ? cevap verirseniz çok mutlu olurum , iyi günler

      Delete
  2. Tek kelime ile şarap gibi bir yazı ve her yudumunda ayrı bir haz veriyor. Başarılar!

    ReplyDelete
  3. "Milliyetçilik denen şey ... spesifik olarak 1789 ve 1815’ten sonra, Avrupa’nın iç siyasi ihtiyaçlarından doğmuş bir düşüncedir. "
    Benedict Anderson 'Imagined Communities' isimli harika eserinde milliyetçiliğin kökeninin Avrupa değil Amerika kıtası olduğunu çok ikna edici bir şekilde anlatır. Avrupa'dan gelen ikinci dalgadır, ve dünyanın kalanı elbette oradan ithal etmiştir.

    Yazının kalanına katılmamak mümkün değil, elinize sağlık.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Benedict Anderson'ı okuyalı 38 yıl olmuş! Unutmuşum o argümanı. Tartışılır şeyler bunlar.

      Delete
  4. Hocam, en yakın seçimde MHP'den adaylığınızı bekliyoruz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ahmet Altan'ı salsınlar, Ali Nesin'i de yanımıza alıp Üç Pinponlar Partisini (ÜPP) kuracağız.

      Delete
    2. Nefis olur. Sizi yürekten desteklerim..

      Delete
    3. Hatta yaşım yetince aranıza katılabilirm..

      Delete
    4. Ahmet Altan'a ağırlaştırılmış müebbet...

      Delete
    5. Bir kemalist olarak sırf Sevan Nişanyan ve Ali Nesin için oy veririm. Böyle insanlara ihtiyacımız var. Aksi halde Bokun içinde kalacağız.

      Delete
  5. Türkçe konusuna katkı:

    Tarihçi Cemal Kafadar'ın (Prof.Dr.) - Cem Dergisi için Ayhan Aydın'ın, 22 Kasım 2004, Yunanistan, Dimetoka, Kızıldeli (Seyit Ali) Sultan Dergahı'nda yaptığı söyleşiden:

    "Yunus Emre (...) sadece şiir ustası olarak değil, dil ustası olarak da muazzam bir isim, çok önemli bir isim.

    Eski Anadolu Türkçe’si dediğimiz kendine has bir Türkçe’si var. O Türkçe’nin oluşması ve kabul edilir yazı dili haline gelmesinde büyük emeği geçen bir kaç kişi var, bu da zaman alan bir süreç.

    Shakespeare’in rolü İngilizce tarihi için ne demekse, Yunus Emre’nin rolü Türkçe tarihi için odur bana göre.

    Modern Türkçe, (...) eski Anadolu Türkçe’si bizim bugünkü Türkçe’mizin atası ise onun oluşmasında Yunus Emre’nin rolü hiç tartışılmaz."

    ReplyDelete
    Replies
    1. Cemal K liseden sevgili arkadaşımdır. Bu görüşüne ne kadar katılayım emin olamadım, çünkü "Yunus Emre" adı verilen şahsiyet, inceledikçe elinde dağılıyor. Gerçekten var mı, kaç kişiler, ve hangi yüzyılda yaşamışlar? Bildiğini zannettiğin her şey bilgi kirlenmesi.

      Mamafih çok güzel şiirleri var, o gerçek.

      Delete
  6. Türk dili tekrar zenginleşir mi? Yani İngilizce'deki kelime sayısına erişmemizin ihtimali var mı?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Dilin kelime hazinesi yayınlanan yazı hacmiyle bire bir orantılıdır. Çok yazı çok zengin dil, az yazı az zengin dil.

      Yani yakın gelecekte İngilizceye yetişmesi zor.

      Delete
    2. Tamamen aynı şeklde düşünüyorum.. Belli ki Türkçce de bilim yapılıp bu terimlere seri bir ihtiyaç doğmamış.. Bir kez gereksinim olunca
      dile yerleşmiş Kompüter kelimesini yıllar sonra tahtından ediveren bilgisayar gibi güzel kelimeler bulunabiliyor.

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
    4. Merak ediyorsan önce Nişanyan'ın bu konuda yazdıklarını okumakla başlasan? Elifin Öküzü? Kelimebaz? Nişanyan Sözlük?

      Delete
    5. This comment has been removed by the author.

      Delete
  7. gerek nitelikli bir milliyetçilik tenkidi, gerekse özgüvenli bir dil kıymetlendirmesi olarak ziyadesiyle vitaminli bir yazı.
    ışıklarda selpak satan suriyeli fukara çocuklar üzerinden "arapça" eleştirisi geliştirme gibi garabet işlere girmeden konuyu temiz anlattığı ve hasımlarını güzel zopaladığı için sevanyan hocaefendiye saygılar...

    ReplyDelete
  8. "Farkı çok taze olması, dolayısıyla kulağa çiğ gelmesidir. (Bir yalanı bin yıl anlatırsan kulağın alışır; yüz yıl çok az süre.)"

    İslam/Kuran ile diğerlerinin (Yahudilik/Eski Ahit, Hıristiyanlık/Yeni Ahit, Zerdüştçülük, Budizm, Hinduizm vb.) farkı da bu değil mi zaten?

    Tabii aynı şekilde, İslam/Kuran'ın tarihsel/geleneksel yorumları ile "taze, dolayısıyla kulağa çiğ gelen" yorumlarının farkı da böyledir;

    "Bu denemelerde başarısızlığa yol açan şey, halkın psikolojisini yeterince tatmin etmeyen ikircikli söylemdi. Batıya düşmanız ama bir yandan da ona öykünüyoruz; Müslümanız ama Müslümanlığı yenilemek lazım; cihatçıyız ama cihadımız sadece savunmaya yönelik, Batılı dostlarımızı kırmak istemeyiz…

    Bu içten pazarlıklı ideolojiye karşı, retoriği tam gaza alan alternatifleri elbette daha cazipti. Düşman isek tam düşmanız! Nitekim halkın kolektif hafızasındaki İslam tarihinin verilene de böylesi daha uygundu. İslamı toplumsal heyecanın ekseni yaparsan, daha İslamcı olan elbette kazanır."

    ReplyDelete
  9. Ben de yıllarca Türkçe zengin değil deyip durdum. Sonra düşündüm. İyi ama Türkçe de hiç bir zaman İngilizcedeki kadar çok kelime olmayacak. Çünkü İngilizce de örneğin iron bir kelime demir. Demirci ise Blacksmith. Türkçe bu işi kolayca hallettiği için sözlükte bu ikisi kökü ile tek kelime olarak geçebilir. Tabii ki özellikle sosyal bilimlerde pek çok terim eklemek gerekiyor. Bazı kavramları karşılamak kolay olmuyor. Öte yandan elektronik olarak işlemek için biraz zor bir dil. Örneğin tireleme yazılımı ya da kaynak dili türkçe olan bir sözlük yapmak için epey uğraşmak gerek ve kökler ve ünlü uyumları ve ulamalar yüzünden 100% başarı için yapay zeka şart. Örneğin açık kaynaklı Zemberek projesi bu anlamda çok yol katetmiş olsa ada o da %100 başarı elde etmiş değil.

    ReplyDelete
  10. abi bazen yetişemesem, bazen anlaşamasam, bazen de kızsam da seni seviyorum ya, cidden. bi gün tanışmak kısmet olur mu?

    ReplyDelete
  11. "Türkçe'nin matematiği" yazısını gördünüz mü ? Bir bağlantı burada : http://nlp.itu.edu.tr/turkce/turkce-nin-matematigi?set_language=tr
    Siz bu konuda ne dersiniz ? Sevgi, saygı ve sağlıcakla...
    Y. Kemal Tengirşenk

    ReplyDelete
    Replies
    1. SADECE biraz Türkçe ve biraz İngilizce bilip dilbilimde allame olanlara hayranım, bir bakıma.

      Delete
    2. O ikisini de bilmese sanırım Türkçenin Kuantum teorisini yazardı.

      Delete
    3. bir de matematiği zayıfken allame olanlar var. asıl hayretengiz onlar bence :)

      Delete
    4. Hocam, biraz daha güzel cevap verseydiniz keşke...

      Delete
    5. Sevan Nisanyan'a söyleyecek lafım yok ama arkadaşın matematik düzeyi de hadi ona öykünelim merakengiz bir durum

      Delete
    6. Yazarın şuradaki tespiti dikkate değer:
      "Biz Türkler, konuşmayı öğrenirken (tıpkı sick, ill, patient örneğinde olduğu gibi) farklı durumların farklı kavramlar oluşturduğunu, bu farklı kavramların da farklı adları olması gerektiğini öğrenmeyiz. Aynı adı taşıyan farklı kavramları birbirinden ayırmaya yarayacak sezgisel (sezgisel=doğal=matematiksel) yöntemin kurallarını öğrenmeye başlarız.

      Sezgiselliğe şartlanmış beyinler ise dış dünyayı hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi algılamayı bilemediklerinden, bildikleri tek yönteme yani kendilerince anlam çıkarsamaya veya başka bir ifadeyle "sezdikleri gibi algılamaya" yönelirler.

      Algıladıkları kavramların tümü kendi çıkarsamaları doğrultusunda şekillenmiş olan, kendilerince tanımlanmış bir dünyada yaşayan insanlara ulaşan mesajlardaki kodlar ne kadar "herkesçe bir örnek" algılanabilir? Üzerinde emek harcanmaya değer temel sorulardan biri budur. Bu sorunun yanıtı belirginleştikçe, neden batıdaki sistemlerin bir türlü Türkiye’de oluşturulamadığı sorusunun yanıtı da belirginlik kazanabilir."

      Delete
  12. Türk ve Türkceyi sadece Türkiye-Osmanli tarih ve cografisina sinirlandirmak dogru degil. Yusuf Has Hacib (Kasger, 1021-1070)'in "Kutadgu Bilig"i, Nesimi (Azerbaycan, 1369-1417, Ali Sir Nevai (Herat, 1441-1501), Fuzuli (Kerbela, 1483-1556) vs.'nin divanlari, Babur Sah'in (Hindustan, 1483-1530) autobiografisi, ... de tabii bu kültür'e aid. Türk kimligi de modern ulus olarak sayed 19cü yy'dan ama bir toplumsal konsept olarak en azindan 8inci yy-dan (Orhan Ketibelri) vardir.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sözlüğüm için metin tanıklıkları seçerken bu problemle çok pratik bir düzeyde yüzleşmek zorunda kaldım.

      14. yy başındaki Türkçe "rönesansında", Bursa'dan Semerkand'a, Volga Saray'ından Kahire'ye uzanan alanda, bir ortak kültürel duyarlığın izlerini henüz sezersin. O yüzden mesela Rabguzi'yi, Kitabül İdrak'ı, Codex Cumanicus'u Türkiye Türkçesinin evrimine tanık göstermekte çok da zorlanmadım. Ama 1450'lere ya da en geç 1500'e geldiğinde artık bir ortak zemin yoktur. Mesela Manas'ı Türkiye Türkçesi için bir mihenk taşı olarak artık kullanamazsın. Ayrı bir dil, ayrı referanslar, ayrı bir evrim çizgisi.

      Babürname'yi geçen sene Menemen Cezaevinde Çağatayca aslından okudum. Çok zorlanmadım. Daha doğrusu zorlandıkça İngilizce paralel metne bakıp kopya çektim.

      Delete
  13. Bilimsel dürüstlük çabasında yazılmış bir yazı olarak DA değerlendirdim. "Çaba" dedim; zira aklınız ile hislerinizin çatışmasından hâlâ kurtulamadığınızı düşünüyorum. Belki kabul edilebilir "neden"leri vardır ama "sonuçları" ARTIK olmamalı. Türkçeyi daha zengin diye mukayese ederken seçtiğiniz dillerden çıkardım bu düşünceyi (Tabiî yazdığınız birçooook yazıdan da). Ermeniceyi seçmeniz değiştirmedi fikrimi. Zaten seçerken "Batı Ermenicesi" diye sınırlamanız ve "hatta" kelimesini anmanız, fikrimi destekledi.
    Yazıyı çok beğendim. Sizi her okuduğumda "hiç susmasa" diyorum. Burada söylediklerim, yıllar önce siz"Kelimebaz" köşesinde yazarken e-mektuplaşmalarımızda söylenmişti. Sadece kanaatim böyle. SEVGİYLE kalın.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Teşekkürler. Bir ufak detayı gözden kaçırıyorsunuz. Muhatabım sadece sizin tanıdığınız Türk okuryazar kamuoyu değil. Çok sayıda Ermeni ve diğer Türkofon Gayri-türk okurum var. Onların da duyarlıklarına (az da olsa) hassas olmam gerekmez mi?

      "Batı Ermenicesi" ve "hatta" detaylarını yakalamışsınız, güzel. O detayları eklemezem hangi fırçaları yerdim farkında mısınız?

      Delete
  14. ulusalcılık milliyetçilik farkı (Ekşi Sözlük'ten)
    siyaset biliminin s’sinden haberi olmayan ergenlerin ahkam kestiği.
    türkiye’ye özgün olan ulusalcılık değil milliyetçiliktir. evrensel olan ulusalcılıktır. seküler olan. milliyet, aynı dine -mümkünse de aynı mezhebe inanan- çok etnili topluluk anlamı taşır. milliyetçilik de bu “tek din tek mezhep tek millet” ilkesini savunur. örenğin, ateist milliyetçi olmadığı gibi, milliyetçilik içinde ateistlere yer de yoktur.
    ulusalcılık ise sekülerdir. örneğin ateist amerikan ulusalcısı ya da ateist fransız ulusalcısı, hıristiyan ve yahudi olanıyla birliktetidir. birbirlerini dışlamazlar.
    kemalizm, ulusalcı değil milliyetçidir. altı okun birisinin adı “ulusalcılık” değil “milliyetçilik”tir. bunu bile bilmeyenler “siyaset bilimi”, “12 eylül” diye laf geveliyorlar. kemalizm hiç bir zaman ulusalcı olmadı. başından beri milliyetçiydi, bugün de milliyetçidir:
    (bkz: hıristiyan türklerin yunanistan’a sürgün edilmesi)
    (bkz: diyanet işleri başkanlığı)
    (bkz: müslüman olmayanların azınlık sayılması)
    (bkz: aleviler’in azınlık bile sayılmaması)
    öte yandan chp de ulusalcı değil milliyetçidir. chp, kemalizm ve kemalizmin altı oku doğrultusunda milliyetçidir. ulusalcılar, chp içinde bir hizip olarak kalmışlardır.
    ingilizler’in “nationalizm” dediği ulusalcılıktır, milliyetçilik değil. “milliyetçilik” için ingilizce’de bir söz yoktur. “millet” için bile yoktur. onun için “millet system” derken “millet” sözünü arapça olarak kullanırlar.
    çünkü “millet”, islam’a özgü bir kavramdır. kemalizm de islam dinini referans alan laik görünümlü dinci bir ideoloji olduğundan ulusalcılık değil milliyetçilik üzerinden -bilinçli olarak- gitmiştir.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Söyledikleriniz mantıklı olsa da reel hayata baltığımızda, Avrupalı milliyetçilerinin( sizin deyiminizle ulusalcıların) birçoğunun dindar olduğunu, Kemalistlerde bunu görece az olduğunu görüyoruz. Haa açıkçası ben Kemalizmi muhafazakar bir ideoloji olduğunu hatta 19. yüzyıl henüz kapitalizmle simbiyoz olmamış muhafazakarlığın bir modeli olduğunu düşünüyorum. Sevan Bey'in bu konudaki görüşünü de merak ediyorum açıkçası.

      Delete
    2. Gerçi 1980'lerden tam bir simbiyozdan bahsedilebilir mi bilmiyorum, Toryism,korporatizm, distribütizm, Gaullizm, Falanjizm ve çeşitli korumacı, milliyetçi akımlar daha etkindi gibi geliyor bana.

      Delete
    3. Bana kalırsa Kemalizm içi büyük oranda boşaltılmış bir din kalıbını kullanan bir ideoloji. Dediğiniz açıdan bakınca ben de bir çoğunu dinlediğimde Allah'a inanıyorum demekten başka dini bir emare göremiyorum. Ama hakarete geçtikleri vakit vatan haininin soluna "gavur" kelimesini veya "(herhangi bir gayrimüslim toplum) dölü" sıfatını kullanmaktan çekinmiyorlar. İçinde din öğeleri varsa popülizm için yani. Ama ideolojinin kendisi din gibi bir şey orası ayrı bir mevzu.

      Delete
    4. This comment has been removed by the author.

      Delete
    5. @bétici

      Millet kelimesinin Kuran'daki anlamı din ya da töredir, ama zamanla dini cemaat anlamında da kullanılmaya başlamış, Türkçedeki bugünkü anlamı ise 19. sonlarında ortaya çıktı. Nation ve ümmet kelimelerinin etimolojileri için dedikleriniz doğru, ama ümmet ne zaman ve nasıl Türkçede bugün yaygın olarak kullanılan anlamını kazandı bilmiyorum doğrusu, belki o konuda Sevan Bey bizi aydınlatabilir. Ulus kelimesi Eski Türkçe ülüş (uluş formu da var) kelimesinin Moğolcalaşmış halidir. Ülüş kelimesi de pay etmek anlamına gelen ülemek fiilinden gelir (günümüzdeki üleşmek fiili akla gelsin). Zaten ulus/ülüş pay edilmiş yer demektir, zira eski Türki ve Moğol kabile konfederasyonlarında topraklar elit sınıfın üyeleri tarafından pay edilirdi. Ulusalcılık kelimesi bence de yanlış türetim, zaten benim küçüklüğümde bile ulusalcılık denmez, onun yerine ulusçuluk denirdi milliyetçilik ve nationalism kelimelerinin Türkçe kökten türetilmiş karşılıkları olarak (her ne kadar buradaki Türkçe kök Türkçe bir kökün Mongolize hali ise de).

      Karamanlılar da denen Türkofon Anadolu Rumlarına gelince, ben FTDNA adlı genetik test şirketinin Anadolu, Balkanlar ve Kafkasya bölgeleri üzerine bir genetik projesinin yöneticiliğini yapmaktayım, bundan dolayı Karamanlılar da dahil olmak üzere çok sayıda Anadolu Rumu genetik sonucu görmüş bulunuyorum. Sizin genetikle haşır neşir olmanızdan hareketle sizinle önce biri tamamen, diğeri 3/4 oranında soyu Karamanlı cemaatine dayanan iki Yunanistan vatandaşının (3/4 Karamanlı soyundan olanın kalan soyu Grekofon Anadolu Rumlarından geliyor), daha sonra da soyu tamamen Grekofon Anadolu Rumlarına dayanan bir Yunanistan vatandaşının otozom yani genel soy genetiği sonuçlarını paylaşacağım, en sonunda da iç Anadolu'nun çeşitli yerlerinden 19 Türkün otozom genetiği sonuçlarının ortalamanı paylaşacağım. Sonuçlarını paylaşacağım Anadolu Rumlarının hepsinin, ister Karamanlı olsun ister Grekofon, bilinen soyu tamamen Anadolu'nun iç kısımlarına dayanmaktadır. Sonuçlar, GEDmatch denen ve otozom testi olanların otozom ham datası üzerinde detaylı analizler yapan web sitesinden elde edilen kalkülatör yani yüzdelik dilimli otozom analizi sonuçlarıdır, güvenilirlikleri yüksektir.

      Delete


    6. İlk olarak tam Karamanlı sonucunu paylaşıyorum:

      North_Atlantic 9.38
      Baltic 2.44
      West_Med 18.35
      West_Asian 25.41
      East_Med 35.08
      Red_Sea 5.69
      South_Asian 2.63
      East_Asian -
      Siberian -
      Amerindian 0.19
      Oceanian 0.83
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      3/4 Karamanlı, 1/4 Grekofon Anadolu Rumu sonucu:

      North_Atlantic 6.85
      Baltic 4.46
      West_Med 17.33
      West_Asian 26.07
      East_Med 38.50
      Red_Sea 4.13
      South_Asian 0.96
      East_Asian -
      Siberian 0.72
      Amerindian 0.12
      Oceanian 0.84
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      Tam Grekofon Anadolu Rumu sonucu:

      North_Atlantic 6.38
      Baltic 5.19
      West_Med 20.98
      West_Asian 27.45
      East_Med 33.32
      Red_Sea 5.72
      South_Asian 0.08
      East_Asian 0.14
      Siberian 0.39
      Amerindian -
      Oceanian 0.36
      Northeast_African -
      Sub-Saharan -

      19 iç Anadolu Türkünün sonuç ortalaması:

      North_Atlantic 7.12
      Baltic 4.32
      West_Med 12.01
      West_Asian 30.83
      East_Med 28.97
      Red_Sea 5.46
      South_Asian 4.05
      East_Asian 2.41
      Siberian 3.63
      Amerindian 0.28
      Oceanian 0.56
      Northeast_African 0.34
      Sub-Saharan 0.01

      Sonuçlardan görüleceği üzere, ister Karamanlılık olsun ister olmasın her üç iç Anadolu Rumunun sonuçları birbirine çok benzemekte ve her üçünde de sarı ırk yani Doğu Avrasya komponentlerinin (East Asian, Siberian ve Amerindian) toplamı %1'in altında yani gürültü seviyesinde çıkmaktadır. İç Anadolu Türklerinin ortalamasında ise Doğu Avrasya komponentlerinin toplamı %6 dolayındadır ve onlarda Akdeniz komponentleri iç Anadolu Rumlarındakilerden daha düşük seviyede görünmektedir. Doğu Avrasya komponentleri Anadolu'da sadece Türki karışım taşıyan insanlarda gürültü seviyesinin bu derece üzerine çıkmaktadır. Anadolu Türkleri genetikte genel itibariyle Anadolu yerlilerinin (Rum ve/veya Ermeni) Orta Asya'dan gelen Oğuz/Türkmenlerle değişen miktarlarda karışımı olarak çıkarken Anadolu Rum ve Ermenileri ise genetikte Oğuz/Türkmen karışımı göstermemekteler. Tabii henüz antik DNA testleri yapılmamış olduğundan Oğuz/Türkmenlerin Anadolu'ya geldikleri sıradaki genetiklerini bilmiyoruz, ama mevcut tüm Orta Asya Türki halklarının genetiğinde değişen miktarlarda Doğu Avrasyalılık olduğundan dolayı gelen Oğuz/Türkmenlerin genetiğinde de Doğu Avrasyalılık olduğuna kesin gözüyle bakabiliriz. Bu bireysel sonuçlara bakılırsa, Karamanlı tabir edilen Türkofon Anadolu Rumları tamamen Türkçeye geçen Anadolu Rumlarının soyundan geliyorlar ve Türki karışım taşımıyorlar. Bunu elbette onların Mübadele ile Yunanistan'a gönderilmesini haklı çıkarmak için söylemiyorum, sadece genetik testlerin bize gösterdiği şeyleri söylüyorum tarafsız bir gözle. Karamanlıların neden Mübadele'ye dahil edildikleri konusuna ise girmeyeyim, o uzun bir konu.

      Diyanet dindarlık ya da dine bağlı olma demektir, din kelimesinin Arapçada çoğulu diyanet değil, edyandır. Diyanet İşleri'nin de uzun bir hikayesi var.

      Alevilik mevzuu da çok uzun bir mevzu, o yüzden ona da girmeyeceğim.

      Atatürkçülük ya da diğer adıyla Kemalizm (geçmişte Kamalizm de denmiştir) ulusçu yani milliyetçi bir ideolojidir evet, spesifik olarak da Türk milliyetçisi bir ideolojidir. Türk milliyetçiliğini Atatürkçülükten çıkardığımızda Atatürkçülük Atatürkçülük olmaktan çıkıyor, başka bir şey oluyor. Tabii Atatürk'ün Türk milliyetçiliğinden ne anladığı da burada önem kazanıyor ki şimdi o konuya da girsem çıkamam.

      Delete
  15. Kıyaslamalar berbat Sevan'cığım bu yazıyı ilk yazdığın saatlerde ilk yorumu gönderdim her nedense yayımlanmadı. 1 cümlelik yorumum madem yayınlanmadı vaktim var bu gece toptan yazayım "gene bir sevgili arkadaşımız" sıfatımı üstlenerek el cevap "Bin beş yüz yıldan beri " var olan Türkler mi Türk dili mi ? M.S 552 de görülen Köktürkleri (Gök-Kök)Türk mü yaptık? kullandıkları yazı ve dillerinden günümüze ne kaldı? Hunlardan gelen bu ırkımı yedi yüz yılık türk dilinin başlangıcı saydık ? Orhun alfabesini çözen bir Danimarkalı, Orhun yazısının okunmasına yardımlarda bulunan Alman asıllı bir Rus M.S. 8. yüzyılın başlarına dayanan bu yazıyı makalenin sonunda balyoz gibi kafama inen "hatta bizim Batı Ermenicesine ciddi fark atar"ve (Türkçe)"Geçmişe baktığında da önemli bir kültür dilidir." cümleni alıyorum ve devam ediyorum .....
    -Ermenilere ait bulunmuş ilk el yazması 5. asır'a aittir.
    -Ermenice İlk el yazması Meryem anaya hitaben yazılmış kitap 7.asırındır.
    -981 senesine ait ilk tarihsel ve felsefi koleksiyon da Ermenilere aittir.
    -Tarihi el yazmalarının merkezi Eçmiazin, Sanahin, Datev, Van, Ahtamar, Garin, Bitlis, Sis, Kaffa, Ağbat tır.
    -13. ve 14. asırda Kilikya'da Ermeni minyatürcüler arasında Bicak, Toros Roslin, Momik dünya çapında olmuşlardır. Ermeni yazısı ve dili ile asırlardır var olan bir dildir Canla başla kültürün ve dilin yok olmaması için tüm dünyada Ermeni aydınları antika olmaya asimile olmaya yüz tutmuş lisanlarını ayakta tutmak için çalışıyor Aralarında tanıdıklarım olan bu değerli insanların eserlerini yok mu sayacağım sayacağı.
    Sen bunları aslında çok çok iyi incilemiş bir insansın Etraf taraf da hayretler içinde okudu kıyaslamalarını ama işte bizim millet böyle dili var sesi yok cıt çıkmadı ama işte ben unutmam unutmamak da benim milletime üzgü 1810 senesinde Αvrupa'da ayakta kalmış yegane akademik kurum kimlerindir ? Hangi millet ile kıyasladın bizi ? Resmen kızdım diyebilirim
    Ira Tzourou

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hangi millet derken?

      Irkçılık yapmayınız!

      Katılırsınız, katılmazsınız. Okuduğum kadarıyla değersiz demiyor. Niye alınganlığınızı ırkçılık yaparak bastırıyorsunuz. Bir de mesaj veriyorsunuz, ''...unutmamak da benim milletime özgü...'' Böyle bir yazı, bir anda Ermenilerle Türklerin barışacağı umudumu yerle bir ediyor. Katkılarınızdan dolayı sağ olun, esen kalın.(!)

      Delete
  16. Ira Hanım pek çok konuda yanılmış. Birincisi, Göktürkler diye bildiğimiz devletin gerçek adı Türk Kağanlığı'dır ve elbette ki kendilerini Türk sayacağız. İkincisi, bu devletten kalan yazıtların sanıldığı gibi 700'lerden değil, biraz daha eski olup 400'lerden kalma oldukları kesin olarak anlaşıldı. Ayrıca bu yazıtları ilk okuyanların Danimarkalı ya da Rus olmaları neyi değiştirir? Burada iyice şaçmalamışsınız, kusura bakmayın.

    Türk Kağanlığı döneminde kullanılan yazı günümüze ulaşmadı evet, çünkü ilgili halklar zaman içinde İslam ile birlikte Arap yazısını benimsediler. Siz Ermenilere tarihiniz boyunca kılıç zoruyla bir başka alfabe dayatılmadığı için rahat konuşuyorsunuz tabii :)

    Ayrıca bir de şu konuya bakın derim, sizlerin "Ermeni Alfabesi" dediğiniz alfabe aslında "Ermeni" alfabesi değil "Mesrop" alfabesidir, adına da böyle denmelidir. Dünyada, "bir tek adam" tarafından masa başında türetilmiş olan "tek" alfabedir. Bu alfabenin türetilişinde bütün Ermenilerin ortak bir katkıları yok ki adına "Ermeni" alfabesi densin, bir adamın tek başına yaptığı bir çalışma, bu nedenle adına tıpkı "Kiril" alfabesi örneğinde olduğu gibi "Mesrop" alfabesi denmelidir, üstelik Aziz Kiril, sıfırdan pek fazla harf türetmemiştir, oluşturduğu alfabedeki çoğu harf eski Yunan ve İbrani alfabesinden esinlenmedir, sıfırdan türettiği harf sayısı 2-3 tanedir, oysa Aziz Mesrop'un sıfırdan türettiği harf sayısı çok daha fazladır, Yunan, Amhar, Latin, Gürcü ve eski Avesta alfabelerinden aldığı harfler de var Mesrop'un, ancak kendi sıfırdan türetimleri Kiril'den fazla, yani bu alfabe "Mesrop" alfabesi olarak adlandırılmayı daha çok hakediyor.

    Bakınız şu bağlantında Avesta alfabesinin günümüz versiyonu var => http://skyknowledge.com/tnravesta36p.gif

    Bakınız, sol üst köşedeki kısa a sesini, Aziz Mesrop alıp sağa doğru çevirmiş ve Ermenice "a"yı türetmiş, uzun a sesini de aynen sağa çevirip "büyük a" olarak belirlemiş. Avesta alfabesi Arapça gibi sağdan sola doğru yazılırdı, bu nedenle Aziz Mesrop alıntı yaparken soldan sağa doğru uyarlamış.

    Mesrop Alfabesindeki (yakıştırma adıyla Armenian Alphabet) "kim" harfi Latin alfabesindeki "q"dan, "za" harfi "z"den, "liwn" harfi "l"den, "gen" harfi "g"den, "ho" harfi "h"den (özellikle küçüğü birebir aynı, büyüğünü biraz değiştirmiş), "reh" harfi "r"den, "o" harfi "o"dan, "feh" harfi de "f"den (el yazısındaki f) alınmıştır.

    Yukarıda değindiğim gibi "ayb" harfi de Avesta alfabesindeki "a"dan alıntıdır. Yine "eh" harfi de Avesta alfabesindeki "e"den alınmıştır, Aziz Mesrop biraz daha köşeli hale getirmiş Avesta e'sini. Yine "ut" ve "ini" harfleri de Avesta'daki "u" ve "i"den alıntı gibi görünüyor, dikkatli bakarsanız esinlenme var gibi. Avestaca "k" ve "x" (kh) harfleri de Aziz Mesrop'un esinlendiği harfler gibi duruyorlar.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Göktürk yazıtlarının 700'ler yerine 400'lerden kaldığının kesin olarak ispatlanmasına delil paylaşabilir misiniz? Bu çok radikal bir iddia, (varsa) delil göstermeniz iyi olur o yüzden.

      Alfabe isimlerine gelince, eski alfabelerin çoğunu türeten şahısların isimleri belli değildir, o yüzden türettiği yahut da ilk kullandığı bilinen milletin adını alırlar, bu o alfabelerin türetilmesinde o milletlerin mevcut fertlerinin tamamının katkısı olduğu manasına gelmez, okur yazar insanların nadir olduğu devirlerden bahsediyoruz, muhtemelen çoğu bir ya da birkaç kişi tarafından türetilmiştir. O yüzden Mesrop'un alfabesine Ermeni alfabesi denmemesi için bir neden göremiyorum. Kiril alfabesine Slav alfabesi denmemesinin mantıklı bir sebebi var, Slav milletlerinin pek çoğu onun yerine Latin alfabesini kullanıyor.

      Delete
    2. İlber Hoca aşağıda bağlantısını verdiğim videoda konudan kısa da olsa söz ediyor.

      => https://www.youtube.com/watch?v=aY9RYoM1WlA

      Delete
    3. Ortaylı temenni ifade etmiş. Yoksa onda da Göktürk yazıtlarının 8. yy'dan eski olduğunun delili yok. Eski Türk alfabesi ile yazılmış bazı küçük çaplı yazıtlar 7. yüzyıla tarihlenebiliyor, ama o meşhur uzun Göktürk yazıtları 8. yüzyıla tarihleniyor, anlattıkları zamandaş olaylar 8. yüzyıl olayları. Göktürk Kağanlığı 6. yüzyıl ortalarında kurulduğu için o tarihten önce Göktürk yazıtı olması zaten mümkün değil. Ama o devirlere tarihlenen başka bir siyasi oluşuma ait Eski Türkçe yazıt da yok elimizde. Neticede tarihlenebilen en eski Eski Türk alfabeli yazıtlar 7. veya 8. yüzyıldan. Bilinen en eski Eski Türkçe ifadelerin geçtiği metinler 7. yüzyıldan zaten. Detaylar için dünyaca ünlü dilbilimci, Türkolog Marcel Erdal'ın şu PDF kitabının giriş bölümüne bakabilirsiniz:

      http://altaica.ru/LIBRARY/turks/Erdal_OTG.pdf

      Delete
    4. This comment has been removed by the author.

      Delete
    5. This comment has been removed by the author.

      Delete
    6. @bétici

      Dilin Göktürklerden önce de var olduğunu zaten kabul ediyorum. Alfabe mevzuu hakkında ise şu linkteki yorumunuza şimdi verdiğim sorulu cevaba göz atınız:

      http://nisanyan1.blogspot.com.tr/2017/09/turk-guzellemesi.html?showComment=1512230117317#c6513191308504187352

      Delete
  17. Alıntı:

    "Modern çağdan önce dünyada Yunanca, Latince, İbranice, Arapça, Farsça, Hintçe, Çince, Japonca gibi yedi sekiz egemen dilin epey ardından da olsa, en çok yazılı eser üretmiş dillerden biridir. "

    Bu dillerin tümü "haksız rekabet" ile üstünlük elde etmiş dillerdir, hepsi belli bir dinin "kutsal dili" kisvesine bürünüp, bu avantajlı konum sayesinde üstünlük elde etmişlerdir. Türkçe ise hiçbir kutsallık kisvesi olmadan bu üstteki dillerin arasında hayatta kalabildiyse sadece bu bile büyük bir başarıdır :)

    ReplyDelete
  18. Gerçek Bir Türk Güzellemesi


    Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar Kirzioğlu adın'da bir derin devlet tarihçisi varmış,Gel zaman git zaman gönlü hoş edecek şekilde Türk ve Türk'lük güzellemelerine başladığı zamanlar da,Türklük güzellemeleri adına kitaplar basılmış,bu kitaplarıda Kirzioğlu yazmış, ve Türk güzellemesi yapılmak için basılan beyin fırtınası kitaplar ve makaleler ise şunlar;

    Türkistanlı Bir Türk Boyu: Ermeniler,Bir Türk boyu olan Hemşinliler,Bir Türk boyu olan Lazlar, aslında Kuman olan Komnenos Hanedanlığı falan filan işte


    Sonuç= Orta Anadolu,Güneydoğu ve Egede yaşayan gurbet hayatı görmemiş Gamber Ağa tiplemeli alevi veya Sünni olup, bel soğukluğu hastalığını çok ilkel cinsel içerikli yöntemler ile tedavi eden gerçek Türk Fenotipi olan kendi öz Türklerin den utanan bir Türk devlet aklı ve sonrasında gelen Türk güzellemesi olan resmi basımlı (Türkistanlı Bir Türk Boyu: Ermeniler ) adlı kitap.

    ReplyDelete
  19. Temelleri; "Beni ateşten, onu ise topraktan yarattın. Öyleyse ben ondan üstünüm." diyen İblis'e kadar uzanan milliyetçilik, belki de tarihin gördüğü en tutarsız ve içi boş ideoloji olmuştur.
    İblis kaynaklı bu ideolojinin amentüsü ise; "Benim milletim yeryüzünün en üstün milletidir (ırkıdır, kavmidir); diğer milletler bana hizmet için vardır ve düşmanlarımdır." olmuştur.

    ReplyDelete
    Replies
    1. This comment has been removed by the author.

      Delete
    2. Anadilde ibadeti savunanlar sanki talepleri yerine gelse hemen inanıp ibadete koyulacaklar!
      Ezan bir dönem Türkçe okundu da ne oldu?
      Dünün Arapçası bugünün İngilizcesi gibi değil mi?
      İngilizceyi evrensel kültür dili olarak öğrenen, okuyan, dinleyen, izleyen, konuşan, yazan kaç kişi üstün İngiliz kavmi düşüncesini benimsiyor?
      Başka dilden okunan ezanlar orijinallerini aratan dublajlara benzemiyor mu?
      Orijinalleri kadar, hatta bazen daha iyi bile olan dublajlar da yok mu?
      Var elbette. Ama bunlar kural mı, istisna mı, orası tartışılır.
      Göktürkler de üstün bir kültür üretselerdi, Göktürk dili ve alfabesi de Arapça, İngilizce ve Arap, Latin alfabeleri kadar yayılmaz mıydı?

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
    4. @bétici

      İngilizcede sen ile siz ayrımı önceden vardı, ama sen için kullanılan thou kelimesi yerine siz için kullanılan you kelimesi kullanılmaya başladı tümüyle zamanla aşırı resmilik ya da kibarlıktan dolayı ve böylece you hem siz hem de sen için kullanılır oldu. Benzer bir süreç çeşitli İspanyolca lehçelerinde de yaşanmıştır.

      Delete
    5. Yani, dediğiniz gibi Göktürkler galip, Araplar ve İngilizler mağlup olsaydı aynı düşünce adına tam tersini mi savunacaktınız?

      Hoşumuza gitse de, gitmese de, insanların çoğunluğunu birleştirecek ortak bir anlaşma dili, bir "Lingua Franca" şarttır. Bir dilin yayılması ile o dili konuşan kavmin kavmiyetçiliğinin, üstün kavim düşüncesinin doğrudan bir ilgisi yoktur. Zaten bütün halklar, bırakalım "ulus" kavramının ortaya çıktığı sanayi devrimi sonrasını, daha kabile toplumundan devlete geçişle, hatta kabile toplumu aşamasında bile birbirleriyle karışmışlar, etnik saflıklarını kaybetmişlerdir.

      Kavmiyetçilik sadece "dil üstünlüğü" iddiaları ile de olmaz. Örneğin Arapça'nın, hatta Farsça'nın kutsanmaya çalışıldığı, "cennet dili" olduklarına dair hadislere inanıldığı, fetvalar verildiği doğrudur. Fakat her kavmiyetçilik bu yola başvurmak zorunda değildir. Kendi üstünlük iddiasını dil dışında başka alanlar üzerinden de savunabilir.

      Delete
    6. Habeşli Bilal, İranlı Selman ve Yahudi Abdullah bin Selam'ın inandıkları dinin "Arap dini" olduğunu da sizden öğrendim bu arada. Teşekkürler.

      Onların Habeşçe, Farsça ve İbranice gibi bir dertleri yok muymuş peki?

      Delete
    7. This comment has been removed by the author.

      Delete
    8. Kömen hangi Eski Türkçeymiş pek merak ettim. Bilinen Eski Türkçelerde yok o kelime, Harry Potter Türkçesi olabilir mi?

      De ki var, Milattan önce Dongul Türkleri böyle bir kelime kullandı. Bugünün Türkiye Türkçesi açısından, hangi anlamda bu kelime "Türkçedir" de hayal Türkçe değildir?

      Soy ırkçılığı ve Nazizm dışında hangi mantıkla savunulabilir bu absürt görüş?

      Delete
    9. This comment has been removed by the author.

      Delete
    10. This comment has been removed by the author.

      Delete
    11. Soy ırkçılığı ve Nazizm dışında hangi mantıkla savunulabilir bu absürt görüş?

      Hitler bile o kadar ileri gitmemişti yalnız. Hitler'in yazı, konuşma ve nutuklarına bakmak yeter bunu anlamak için. "Düşman" Fransa'nınki başta olmak üzere pek çok yabancı ülkenin dilinden Almancaya girmiş kelimeleri bolca kullanırdı Almancasında.

      Delete
    12. "Sen" ile "siz"i ayırdedemeyen İngilizce'den bahsederken "daughter" ile "girl"i ayırdedemeyen Türkçe'ye de değinmemiz gerekmez mi?
      "She is my girl." cümlesini "O benim kızım." diye çeviremezsiniz mesela. Çevirseniz de herkes yanlış anlar.

      Dilleri tartışırken, bu konuda çok önemli bir "Türk atasözü" olan "bir lisan, bir insan"ı da unutmayalım.
      Bu durumda, anadilinden başka dil bilmeyen "Türk dini" (Gök-Tengricilik) mensubu bir Türk "bir insan".
      Arapça öğrenen "Arap dini" (İslam) mensubu bir Türk "iki insan".
      Bir de buna ilaveten Fars dilini öğrenip onların edebiyatını taklit ederse sadece anadilini bilen halk ozanlarını üçe katlar.
      Bunların dışında "Batı kültür emperyalizmi"nin istilasına uğrayarak onların dillerini konuşan Türkler de sadece anadilini bilen soydaşlarını çeşitli sayılara katlayabilir.

      Delete
  20. Göktürk Yazıtlarındaki dile baktığınızda, böyle bir dilin ve alfabenin oluşabilmesi için en az iki bin yıl geçmesi gerektiği sonucuna varırız, Göktürk Yazıtları dikilmeden önce bir haftada dil, iki günde de alfabe oluşturmadılar malumunuz.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Detaya girebilir misiniz? Dilleri elbette kağanlıklarından önce de vardı (adı başka bile olsa), hiçbir dil bir anda ortaya çıkmaz, ama alfabeler çok kısa zamanda türetilebiliyor.

      Delete
    2. Göktürklerin kullandığı alfabe, uzun bir zaman diliminde damıtıla damıtıla oluşmuşa benziyor. Öncelikle şunu belirtelim, Göktürk alfabesi adıyla bilinen alfabe, kimilerinin iddia ettiği gibi Soğd alfabesinden "gelmez", ancak bütün harfler %100 Türk buluşu da değildir, kimi tamgalar (harfler) başka alfabelerden alınmıştır. Ancak çoğu harf, eski Türk tamgalarından geliyor, yani ağırlıklı olarak "özgün" bir alfabe denebilir. Toplamda 34 standart harf vardır, bunlardan kesin olarak 8 tanesi "alıntı" harftir, örneğin kalın l harfi olan "al" tamgası, Latin, Arap, Ermeni alfabelerindeki "l"ye benzemetedir, sadece yönü sola dönüktür, bu harf belli ki diğer alfabelerdeki gibi Arami kökenlidir, ancak muhtemelen Soğdca üzerinden alınmıştır. Ancak ince l sesi olan "el" tamgası Türk buluşudur örneğin, zaten "el" biçimindedir, bir el resminin sadeleşmiş halidir. Yine kalın olan "an" tamgası da ggerek Latin küçük n'sine, gerek Arap nun'una gerekse de İbranicedeki sözcük sonlarında kullanılan n'ye benzzemektedir. Ancak ince n olan "en" tamgası yine Türk buluşudur, "en-" okunur ki harfin şekli de merdiven/basamak biçimindedir, yani bir "eniş" (iniş) eylemini resmeder. Bunlar gibi çoğu harf Türk kökenlidir, örneğin "ok" tamgası açıklamaya yer bırakmayacak biçimde "ok" biçimindedir, "at" tamgası bir at'ın önden görünümünün sadeleştirilmş resmidir, "er" tamgası kollarını açmış bir er/adam resminin baş ve bacakları atılmış, sadeleştirilmiş biçimidir, "ay" okunan tamga da bildiğimiz "ay" (uydu olan) biçimindedir, Yenisey yazıtlarında genelde dolunay biçiminde, yani "O" olarak, Göktürk yazıtlarında ise yarımay biçiminde yani, "D" olarak yazılmıştır.

      Özetle, bu alfabenin oluşumu öyle kısa bir zamanda gerçekleşmişe benzemiyor, tamgalar zaman içinde sadeleşe sadeleşe harfleşmişler. Meselâ "ök" okunan bir tamga vardır, ök "boynuzlu hayvanların genel adı"dır, Ana Türkçedeki ö- "yükselmek 2. yukarı çıkmak" eyleminden gelir > ök "boynuz". Öküz sözcüğü de iddia edildiği gibi Hint-Avrupaca değil, Ana Türkçedir ve bu kökten gelir (eski biçimi ökür > öküz). Bu ana kökün geçişli biçimi ör- "yükselmek" eylemidir, örküç (dalga 2. tepe 3. hörgüç), örki (tepe), örü (Anadolu ağızlarında "duvar"), örene (taş duvar), duvar örmek (yükseltmek), eski Türkçe örge (saray, yüksek yapı), örgin (taht) gibi sözcüklerin tümü bu ö- ana kökünden gelirler.

      Konuya dönersek, "ök" tamgasının zaman içimdeki gelişim sürecini sizlere çizerek anlatmaya çalışayım

      Ök tamgasının iki yazım biçimi vardır, biri Latin alfabesindeki büyük b harfi gibidir > B, köşeli ya da yuvarlak olarak da yazılmıştır, bir de biraz daha değişik bir yazımı vardır, ikisinin de gelişim süreçlerini çizerek anlatmaya çalıştım

      https://i.hizliresim.com/8NvqM7.jpg

      https://i.hizliresim.com/4Go7MA.jpg

      Umarım "hızlıresim" sitesindeki bağlantılar zaman içinde silinmez...

      Evet, gördüğünüz gibi "ök" tamgasının zaman içimdeki gelişimini, duvar resimleri, mağara resimleri döneminden başlayıp, gelişkin bir alfabe harfi olma dönemine dek görebiliyoruz. Bu, çoğu tamga için de geçerli.

      Yani Türk alfabesi (bize ait başka alfabe olmadığına göre kısaca Türk alfabesi denebilir), tıpkı diğer alfabeler gibi sadeleşe sadeleşe ilerlemiştir, Fenike alfabesindeki alef de bir zamanlar tümden çizilen bir sığır başı resmiydi, sadeleşe sadeleşe bugünkü A oldu, işte aynen bunun gibi bizim "ök" de bir zamanlar tümden çizilen bir "ök"lü (boynuzlu) canlı resminden sadeleşe sadeleşe "ök" tamgası (harfi) oldu.

      Delete
    3. Detaylara girdiğiniz için teşekkür ederim. Diyelim ki bu dediklerinizin hepsi doğru ve yine diyelim ki Eski Türk alfabesindeki harflerin çoğu Göktürk devri öncesi tamgalara dayanıyor, peki elimizde Eski Türk alfabesinin MS 7. ya da 8. yüzyıldan önce kullanıldığının sabit bir delili var mı?

      Delete
    4. Ms. 4. ilâ 5. yy. dönemlerine dayanan irili ufaklı Yenisey yazıtları var, ancak hiçbiri Göktürk yazıtları gibi uzun değil, hep bir iki cümlelik kısa yazılar.

      Bir de Kazakistan'da Issık Kurganı'nda, "Altın Elbiseli Adam" diye bilinen bir tégin (prens) mezarında bulunan bir kadeh içinde bir cümlelik yazı var, mö. 5. yy.'a ait. Ancak Türkçe mi değil mi tartışmalı, kimileri yazının Hotan Sakacası olduğunu söylüyorlar ve şöyle çeviriyorlar:

      "za(ṃ)-ri ko-la(ṃ) mi(ṃ)-vaṃ vaṃ-va pa-zaṃ pa-na de-ka mi(ṃ)-ri-to ña-ka mi pa-zaṃ vaṃ-va va-za(ṃ)-na vaṃ".

      (Bu kap üzüm şarabı, pişmiş gıda ve taze tereyağı içerir, o kadar çok ki, ölümlü?)

      Proto-Türkçe diyenler ise şöyle okumuşlar:

      "Aga, saña oçuq! Bez, çök! Boqun içrä(r) azuq!"

      (Ağabey, sana [bu] ocak! Yabancıyı dize getir, yen! Halkta yiyecek [bol olsun]!)

      Kadehin içindeki yazı şöyle => http://i.hizliresim.com/PMV5gQ.jpg

      Altta Kazakça "Kümis tostağandağı mätin" (Gümüş toslağandaki metin) yazıyor. Tostağan yani Oğuzcası ile "toslagan" (tokuşturulan) "kadeh" demek, Rusçaya "stekan" olarak geçen sözcük.

      Göktürkçe bilen biri olarak ben de şöyle okuyabiliyorum:

      "Aga "?" añ çorur?, bazçelik? ??? azuq"

      Gibi saçma sapan bir metin :) okunmuyor, okuyabildiğim yerleri yadım, pek Türkçe değil gibi, ancak Hotan-Sakacası olduğunu da hiç sanmıyorum. Yani Türkçe olma ihtimali Hotan Sakacası olma ihtimalinden çok çok yüksek. Bir kere Hotan Sakacasının alfabesi böyle değil, şöyle => https://68.media.tumblr.com/082a70f7454ee08615a5760825c71024/tumblr_o0qc70gmbw1rtjfsto1_1280.jpg

      => https://www.penn.museum/sites/expedition/files/2010/11/Khotanese-Saka-text-fragment.jpg

      Özetle, şu an için elimizdeki en okunabilir Türkçe metinler en eski ms. 4 denebilir.

      Delete
    5. This comment has been removed by the author.

      Delete
    6. Genel kabule göre Eski Türk alfabeli tarihlenebilen en eski yazıtlar MS 7. ya da 8. yüzyıla ait, ki bunlara Yenisey yazıtları da dahil. Ha, benim için tarih mevzuu çok önemli değil, sadece akademik çevrelerdeki genel kabulü söylüyorum.

      Delete
  21. Türklük geniş bir yelpazede tanımlanmalı, Türklük bir yerde müslümanlıktır fakat sadece islami tanım yetmez.Kültürel ve ırksal yönüde kuvvetlidir.1071 sonrası bu topraklara gelen İranlı, Azeri,Tacik,Türkmen gibi etno kültürlerin karışımından ibarettir bunu herkes bilir.

    Fakat, bu topraklar daki tam tipolojik Türk Fenotipi Şeyhbızın Aşiretin de görünür haldedir neden mi? Tipik türk diyeceğimiz bir topluluktur, doğulumu doğulu Türkçe konuşur mu konuşur,Kürtmü dür evet,Türkmenlerle birebir akrabamı, akraba olmuşlardır,Müslüman mı müslüman tabi bunu yanında Orta Anadoluda yaşayan diğer İrandan ve Afganistan dan gelme hint Abdalları ve Çingene nüfusuda görmek lazım. Kültürel ve ırksal karakter olarak çok yakınlar.

    Gidin bir yakından bakın Karadeniz ve Balkanların Türkleşmiş ve müslüman olmuş Bizansın balkanlı ve Anadolulu olan Doğu Roma topluluklarına, çakma Şeyhxbızın yaşantısına ve Kültürüne geçmişlerdir artık.

    Türkleşme ile beraber, Her bölgenin kültürü ve etnosu, Türklüğü olduğu pencereden his edip arzulayıp görmek istemiştir ve ya olduğu kadar görmüştür.Örneğin Bir balkanlıya sorsanız Türklük Etrüsklüktür bir devşirme Rum veya Ermeni Türklüğü Truvadan ve Hititlerden görme arzusu içindedir Aynı şekilde bir Çerkez sanki türklüğün ana vatanının Kafkasya olduğu hissini ortalığa hissettirmek ister. Yani bunlara kalsa Türklük ve Türkçe Asyadan değil de Batıdan hatta bu topraklardan üremiştir,Güneş dil teorisinin temeli de buna dayanmaktadır.

    Gerçek Türkleşmede ve Türk olmada ki en önemli detay ise hafif kavruk esmer olan elin serçe parmağının yan kardeşi olan parmaktaki kalın ve süslü olup gücünü ve duruşunu İran ve Hint mitolojisinden alıp yansıtan bir Yüzükten ibaret olmasıdır.Bundan dolayıdır ki, Yüzük önemlidir.Hani Yüzüklerin Efendisi misali.Bu yüzüğü takan artık Türktür ve güç onundur.artık yerini ve kabını bulmuştur ve oturmuştur artık her şey yerli yerine...Allahü Akbar.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Orijinal bir yorum, teşekkürler.

      Şêxbizin dedikleri aslında Siyehbizin'dir biliyorsunuz muhakkak. Karakeçili'nin Kürtçesi.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
    3. 1930 lardan bu yana bilindik Türk masalı uydurması öyle bir işlenmiş ki zihinlere, yine Kırgızlar dan girilmiş, Kıpçaklar dan çıkılmış ve yine aynı masallar 21.yy da absürt etkisini göstermiş.

      Oysaki yorumda Şêxbizin Aşireti için Türk kelimesinin ve etnik özelliğinin Anadolu'daki vücut bulmuş hali diye bahsedilmiş.Kısacası Anadolu da gelişen Türklük ve kültür Fenotipi anlatılmış. Yapılan bunca tarihsel ve reel tespitlere rağmen yine Kıpçaklar,Kırgızlar ve Tuvalar masallları artık komik kaçıyor, Özeti; Anadoluda'ki Türklük, başta İran ve batı ve güney batı Asya Türklüğünden başka bir şey değil. Hatta içine Kürt ve Hint Abdallarının ve Karaçililerin de kültürel katkı sunduğu bir Türk Fenotipi.

      Sevan hocanın etimolojisini yaptığı Şêxbizin,ve yahut halk dilinde Şeyhbazanlar,Şeyhbızın veya Şığhpızın lılar denilen bu güruh nasıl görülüyor Anadolu da ona bakalım;

      Ankara (Haymana, Balâ), Konya, Erzurum, Düzce, Samsun, ve Çorum gibi iller de yaşayan bu Aşiret 1600 ler de Horasan ve Bazeyan bölgesinden göç etmişler diye bilinir.
      Genellikle Tokatçılık,Değnekçilik,Hırsızlık ,Hırıtçılık vede Yobaz gibi meslekler ve adlandırmalar ile anılırlar,hatta bunların Erzurum ve Haymana bölgesinde yaşayanlarının kadın ticareti ve bilimum benzeri işler yaptıklarına dair haberler ve söylentiler sık sık duyulur. Aşiretin, Haymana'dan, M.Kemal tarafından diğer illere dağıtıldığı da söylenilir.

      Dağıtılmarın'dan önce, kimseciklerin, hatta kolluk kuvvetlerinin bile Haymana bölgesine giremedikleri anlatılır.

      Delete
    4. @bétici

      1000-800 yıl kadar önce bugünün Kazakistan'ının Aral bozkırından çıkıp bugünkü Anadolu'dan Harezm ve Maveraünnehir taraflarına kadar uzanan geniş bir bölgeyi istila eden Oğuz/Türkmenlerin o zamanki genetik ve ırki yapısıyla alakalı tam olarak şu kadar Kafkasoid ve şu kadar Mongoloid genetiklilerdi dememize el verecek kadar elimizde bilgi yok, çünkü mevcut popülasyonların hiçbiri onları temsil etmiyor, zira bugün Oğuz dili konuşan gruplar hep son bin yıl içinde istila edilip Oğuz diline geçen ve daha öncesinde Hint-Avrupa ya da diğer batı gayri-Türki dillerinin egemen olduğu coğrafyalarda yaşıyor ve oraların Oğuz/Türkmen göçü öncesi yerli halklarıyla değişen mniktarlarda karışım taşıyorlar. 1000 yıl kadar öncesine kadar Oğuz/Türkmenlerin tek yurdu olan Aral bozkırında ise bugün Kıpçak Türki dili konuşan Kazaklar yaşıyor, dolayısıyla mevcut halklara bakarak neredeyse kesin olarak tek diyebileceğimiz 1000 yıl öncesinin Oğuz/Türkmenlerinin bugünkü Kazaklarla bugünkü Türkmenistan, Özbekistan ve Afganistan civarlarının Türkmenleri arasında bir genetikte olması gerektiği, en azından Kafkasoid ve Mongoloid gen oranları bakımından. 1000 yıl öncesinin Oğuz/Türkmenlerinin genetik yapısı hakkında daha detaylı bilgi istiyorsak onlara antik DNA testleri yapmalıyız. 1000 yıl kadar öncesine ait hem Aral bozkırında hem de o sırada Oğuz/Türkmenlerin yeni istila ettikleri yerlerde (mesela Amasya'daki Oluz Höyük) Oğuz/Türkmen mezarları var, tek yapılması gereken bu mezarlardaki iskeletlerden DNA numunesi alıp onları dünyadaki uygun antik DNA laboratuvarlarının bir ya da birkaçında teste tabi tutmak. Günümüzde antik DNA testi teknolojileri çok ilerledi, masraflar da eskiye göre oldukça düştü ve dahası günümüzde Türkiye'de de antik DNA laboratuvarı var. Buradan bu sayfayı okuyan genetikçilere de bu konuda çağrı yapmak isterim, Anglo-Sakson göçü öncesi bugünkü İngiltere topraklarında yaşayan Britanya Keltlerinin iskeletlerine ve oraları yeni istila etmiş Anglo-Saksonların iskeletlerine detaylı antik DNA testleri yapıldı ve böylece Anglo-Sakson göçünün niteliği ve demografik ve genetik etkilerine dair çok önemli bilgilere ulaşıldı, benzer bir araştırma Oğuz/Türkmen göçü için de yapılabilir, zor bir şey değil.

      Delete
    5. Bu arada, Kırım Tatarı kökenli bir arkadaşım bana at eti tükettiklerini söylemişti.

      Delete
    6. Şu kavramlara bir göz atmak lazım,Tarihsel gerçekleri araştırmadan ve gözlemlemeden olmaz.Yapılan vurgu ve tarihsel gerçeklik açısından önemli bir mevzu.Şimdilik Wikipedia dan,Daha fazla ve kapsamlı araştırmak isteyenler bu kavramları Ansiklopediler ve daha ayrıntılı PDF ler'den araştırabilirler.

      Örneğin
      https://en.wikipedia.org/wiki/Persianate_society

      https://en.wikipedia.org/wiki/Turco-Persian_tradition

      https://en.wikipedia.org/wiki/Turko-Iranian

      Delete
    7. Uygurları bilmiyorum ama Özbekler ve Türkmenler (Türkmenistan taraflarının Türkmenleri) at eti yiyorlar, oralardan çok tanıdığım insan oldu, oradan biliyorum. Türkmenler de Oğuz dili konuşuyorlar. Yakutlar da at eti yiyorlar ki onların Moğollarla teması çok sınırlı olmuştur. Bütün bunlar at eti tüketmenin çok eski bir Türki adeti olduğunu destekliyor.

      Delete
    8. Türkmenistan dahil Orta Asya'da pilav gibi yiyecekler geleneksel olarak elle yenir. Bu dediğim "Araplar pilavı elle yiyor, ne kadar pisler, ama Türkler geleneksel olarak pilavı elle yemez, yufka ekmeği lokma yapıp öyle yer ya da kaşıkla yer" diyenlere, bétici'ye değil. Dedikleri Hazar'ın batısındaki Türkler için doğru, Hazar'ın doğusundaki Türki halklarda ise (Türkmenler dahil) geleneksel olarak pilav gibi yiyecekler Araplardaki gibi elle yenir. Bu utanılacak bir şey de değildir, kültürlerinin bir parçası ne de olsa, tıpkı at eti yemenin olduğu gibi.

      Delete
  22. Sevan Üstadım kafamda deli sorular,Millet ırk mıdır? ırk olmadan millet olunur mu? Olunursa da çok yapaymı durur.

    Dünyanın ve Tarihin reel doğasına göre yapay diyebileceğimiz ırklar ve milletler mevcuttur,
    Bunların en başında Latin Amerikalılar,Türkler ve Azeriler gelir,Bunlar Uç derecedeki topluluklardır. Dilleri ve Fizyolojileri ve hatta kültürleri tamamen orantısızdır. birbirini tutmaz. Budur ! veya Bunlardır ! diyebileceğimiz tam bir ortak noktaları yoktur.Türkler var isede bu gerçeklikleri ile varlar 1500 yıldır.

    Şüphesiz ki düşünenler için Tarihsel ibretler vardır.

    ReplyDelete
  23. Dün, eski, 2013 yayınlı bir teke tek programı izlerken denk geldim, o meşhur Türk tarihçileri ve Araştırmacıları,Eski dönemlerde bir devletin, Türk devleti oluşunu Ordu/Askeriye) içerisinde ki kesimde (Resmi olarak değil) konuşulan Türkçe dilinden anladıklarını söylediler.
    Palavralar ve Resmi tarih zırvalıkları bu Meşhurlara'da sirayet etmiş.
    Eee... Kılavuzu Karga olanın burnu kurtulmazmış... demişler.Cahil gene cahildir..

    Türkiye'dede Tsk da dahil,Jitem Vb. bir çok İstihbarat örgüt birimlerinde de Kürtçe konuşuluyor, Bunlar Kürt yapıları mıdır? veya Türk devleti aslında ileri de ki tarih anlatımların da bir Kürt devleti midir?

    ReplyDelete