Tuesday, July 24, 2018

Kavanoz tahlilleri


On senedir dinmeyen kavanoz saplantısının gerçek nedenleri nedir sizce? “Kadına karşı şiddet” vs. diye saçmalamayın lütfen. İnsan ilişkilerinde şiddet her zaman vardır ve bazen ahlaken doğrudur. Bir nokta gelir, kötülük veya mantıksızlık veya edepsizlik karşısında gözün döner, elinde vazo varsa vazoyu, bok varsa boku atarsın. (Nitekim bugünkü Duvar’da bana karşı bir tirad kaleme alan pembe dizi senaristi hanımefendi de tabancasıyla “klimayı” delik deşik etme hayalleri kurmuş.)
Bir çaresizlik çığlığıdır. Hele diliyle, kalemiyle ve tavrıyla adam ezme sanatlarına yeterince vakıf olan birinin o noktaya gelmesi için neler olmuş olması gerekir, tahayyül etmeyi deneyin isterseniz. Hayır, ne kadına ne erkeğe karşı fiziksel şiddet kullanma alışkanlığım yok. Eşlerimle kırk yılda üç dört defa saç saça baş başa geldim belki, ama her seferinde dayak yiyen daha çok ben oldum.
Ayrıca biz Ermeniyiz, Müslüman değiliz. Ne ailemde ne yakın çevremde öyle bir şey ne görmüşüz ne duymuşuz.
O zaman neden bu dinmeyen kin? Bunca alçaklığın, hoyratlığın, kadın ve erkek cinayetinin, çocuk istismarının kol gezdiği bir ülkede neden “feminist” zümrenin bunca yıldır gözü dönmüş bir nefretle taşladıkları hedefte Nişanyan var? Neden mesela Emrah Serbes’in iki kişiyi katletmesini “belli koşullarda herkesin başına gelebilecek çok talihsiz bir olay” olarak niteleyen pembe dizi yazarı, konu Nişanyan olunca klimaları revolverle deşme fantezileri kuruyor? Neden Nişanyan deyince akıllarına otoriteye ve muhafazakarlığa karşı kırk yıl sürmüş bir mücadele gelmiyor, Türkçenin en güzel sözlüğü gelmiyor, bir kuşağı alternatif turizmle tanıştıran Küçük Oteller Kitabı gelmiyor, dünyanın en itibarlı matematik ödüllerinden biriyle taltif edilen Matematik Köyü gelmiyor, Türkiye’nin en güzel kütüphanesi olan Nişanyan Kütüphanesi gelmiyor, Tiyatro Medresesi gelmiyor, koca bir köyü ayağa kaldırması gelmiyor, saçma sapan bir ithamla üç buçuk yıl boşuna hapis yatması gelmiyor, döne dolaşa aynı kudurmuş nefret söylemi geliyor? Bunun rasyonel, akli, ahlaki bir açıklaması olmadığı belli. Altta başka bir insani saik olmalı. Sizce nedir?
 Var aklımda bir iki açıklama, ama hepsine girmeyelim şimdi, kavga çıkar. Asıl hadise apaçık ortada. Nişanyan’ın zayıf yerini bulmak istediler. Kırk küsur yıllık kariyerde bula bula 28 Haziran 2008’de karımla aramda geçen absürt bir kavgayı buldular, on senedir harman öküzü sabrıyla, döne döne o zayıf noktayı deşiyorlar. Konu akıl dışı, ama akıl dışılığın sorumlusu aslında bu arkadaşlar değil: ellerinde başka koz yok, oradan vurmaktan başka çare bulamıyorlar.
Sonuçta Türk kültürü bu, zayıf olanı zayıf yerinden vurmazsan nereden anlaşılacak oralı olduğun?
Sebep ne peki, vurmak için yanıp tutuşmaları neden? Cevabını ben size hiç kıvırtmadan söyleyeyim. İki sebep vardır. Birincisi (ve bence daha ufağı) etniktir. “Medeni” cilasıyla cilalanmış olan feminist tayfa elbette kaba Ermeni düşmanlığı yapmaz. Ama kafalarındaki şablonun Ermenisi özünde milleti hakime ideolojisinin Ermenisinden farklı değildir: mazlum, boynu bükük, gardaş, duduk, dolma, topik, güvercin tedirginliği, yırtık pabuç vs. O şablona isyan eden Ermeniyi havsalaları almaz, kara bir kabus gibi görüş sahalarından kovmaya çalışırlar. “Ermenilerin yüz karası” diye lanetledikleri şey, iyi düşünürseniz, İslam fıkhının zimmiler için tanımladığı çerçevenin dışına taşan Ermenidir. O halde, urun kahpeye!
İkinci ve daha önemli sebep sınıfsaldır. Hasbelkader gider Robert Kolej’de, Yale’de, Columbia’da okuyup, üstüne de krema niyetine Bach ile Latin şairlerini eklesen, çaresi yok, Ermenilikle mermenilikle kıyas kaldırmayacak bir ölçüde memleketin Ötekisi olursun; azınlığın beteri olursun; dilin dillerine, üslubun üsluplarına, zevkin zevklerine uymaz; yabancılaşırsın. Yabancı tavuğu da kümesteki tüm tavuklar gagalar, doğanın kanunu.
Kibirliymişim, ona takmışlar. Öyle olsun. Birazı haktır: sen de benim kadar iş yap sen de kabar. Birazı tarzdır, Ivy League alışkanlığı. Birazı da savunma mekanizmasıdır: Sabah akşam çeşit çeşit mahlukun havlamasıyla yaşıyorsan, mecbursun bir yerde onları hor görmeye. Hoşlarına gider, gitmez, kendi bilecekleri şey. Ama hık demek için her ağzımı açtığımda “vay, kibir” diye haykırıp kavanoza sarılmaları hakikaten kabak tadı verdi artık.
Ayrıca o kibir mi her neyse daha çok bir yazı üslubudur zannımca. Gelip bizzat sohbet edenlerin hepsi üçüncü dakikadan sonra “aaa, ayol ne şeker adammışsın sen, hem de mütevazı” diskurlarına o kadar sık giriyorlar ki benim bile inanasım geliyor, bir vakit sonra.

41 comments:

  1. Entellektüel geçinenlerimizin bu liyakata vasıf olmalarını gösterecek kriter yok ne yazık ki. Alt yapısı olmayan bir kültürden gelip bir - iki lisana şöylesine vakıf ancak okuduğunu anlamayan ya da yanlış anlayanlar ülkesinin insanlarıyız sonuçta. Bilmeden yorum, dinlemeden anlama ve daha bir çok konuda uzmanlaşmamızın sebebi bu değil mi? Bugün bir yerde okuduğum üzere bundan 30 sene öncesinin lise mezunu gençleri bugünün üniversite öğrencilerinin -ezici çoğunlukla- çoğundan daha bilgili düzeyde mezun oluyorlardı okullarından.
    Gidişat berbat ve düzelmesi mümkün olmayan janjanlı türban ve üzeri siyah koca gözlüklüler ülkesi olduk. Olmaya da devam ediyoruz. Yazık bu ülkeye ve bu ülkede yaşamak zorunda kalan aklı başında insanlara.
    Hocm sen bildiğin yolda devam et, seni anlayacak güruh ne yazık ki az oğlu az...
    Kal sağlıcakla...

    ReplyDelete
  2. Tamam da hocam neden dışkı? Neden elinizin altında o vardı? Hastaneye numune mi verecektiniz? Atarken ne düşündünüz? Bu olay dışarı nasıl taşındı? Kavanoz cam mıydı plastik mi? Hedefi tutturdunuz mu?

    Karakterinizi bilen zaten bilir, onu sorgulamak kimseye düşmez. Benim merak ettiğim bu olayın teknik ayrıntıları.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bir bölümlük kısa metrajlı film mi yapılsa acaba ? Senarist hanım var zaten

      Delete
    2. Benim tahminim: muhatabı kendisine kavga esnasında "Kafana s.çayım" diyordu. Bizimki de o iş öyle olmaz, böyle olur deyip boca ediverdi dışkıyı.
      Ha, bizi ilgilendirir mi, ilgilendirmez. Ama böyle bir deliliğin, ancak ve ancak çıldırma noktasına gelmiş bir sözlük yazarının aklına gelebileceğine ihtimal veririm.

      Delete
  3. Birkaç açıdan bakalım: Olayın nasıl geliştiğini ikinizden başka hiç birimiz bilmiyoruz, dolaysıyla olayın kendisi ile yorum yapmak, fikir yürütmek bana düşmez. Müjde hanımı da dinlemek lazım.
    1. Tüm bu olayı kapsayan antipatiye rağmen halen elmalarla armutları birbirinden ayırmasını beceren hatırı sayılır bir kitle Nişanyan'ı ilgiyle takip ediyor. Anlık kötünün yanındaki ebedi güzellikleri de görerek.
    2. Ben ömrümün çoğunu yurt dışında maceralı hayatlarda geçirdim. Değil Nişanyan'ı tanımak, Atatürk'ü bile unuttuydum artık. Nişanyan ismiyle bu kaka meselesi ile haşır neşir oldum. Biraz kazıyınca arkadaki güzellikleri ve manyaklıkları da gördüm (Kaya mezarı favorimdir). Seçimimi ona göre yaptım. Hala severek, ilgiyle izlerim.
    3. Kadın, çocuk, hayvanı olayın dışında tutarak ben de hemcinsime karşı şiddetin son derece efektif ve yeri geldiğinde gerekli olduğuna inananlardanım. Başka hiç bir lisandan anlamayan gavat dolu etraf. Türkiye'de 10 sene bir ara kalış yaptım. Elimi kana bulamamak için inzivaya çekildim. 20 ila müebbet her insan içine çıktığımda göz kırpıyordu. Dolaysıyla bu tür duygulara yabancı bir insan değilim. İnsanı o hale getirecek her türlü mahluk olabilir. Onun bilincindeyim. 27 sene evli kaldım, bulunmaz bir kadınla. Değil şiddet, o evin içinde bir tek kötü kelime konuşulmadı, ses bile yükselmedi o süreç boyunca. Evliliğin sonu da "İlk 10 boşanma sebebi" sayılacaklardan hiç biri değildi. Ama değişik bir insanla senin başına gelen, benim başıma gelebilir miydi. Şüphesiz, elbette.
    Sonuç olarak: Bir kısım insan seni her zaman "bokla" anacak, başka hiç bir türlüsünü görmek istemediği için. Geri kalan için... yapılan ve hepimizin hayatına renk katan %99 geçerli olacak.

    ReplyDelete
  4. hacım sen yanlış cumhuriyet diye bir kitap yazdın ya artık sittin sene islama saydırsan, muhafazakarlara laf soksan da yüzeysel kemalist cici kızların gözünde bir yere gelemezsin :) ancak bunların karşısında iyi bir tövbe etmen ve kemale biat ettiğini ilan etmen lazım ki affa mazhar olasın :) yoksa çağdaş ve batılı görünümlü ama köküne kadar kemalist zümre sana tükürmez bile.


    ReplyDelete
  5. vallahi abi ben artık bazı insanların savunduğu şeylerle iligili yaptıklarını eleştirilerini filan anlamayı bıraktım. İstediği kadar eğitim alsın bilmem ne olsun, bazı konularda o kadar saçmalıyorlar ki insan donup kalıyor karşılarında.

    ReplyDelete
  6. Mesela en son Atatürk'e hakarat eden kız, aslında hakaret bile etmemiş erdoğan'la karşılaştırırken bir bok etmez demiş. Kendi karakterini, konuşma üslubunu,terbiyesizliğini göstermiş bu kadar basit. Ama insanlar kızım tutuklanması için ellerinden geleni yaptılar ve bu insanlar erdoğana hakaret yüzünden içeri giren insanları savunanlar, erdoğana hergün hakaret edenler bunlar, ama konu kendi putları olunca iş değişiyor. bu yüzden bizler PUTLARA TAPAN İNSANLARI anlayamayız.

    ReplyDelete
  7. Çok güzel yazmışsın eline sağlık. Bir yazı da rica etsem Mesut Özil için yazabilir misin?

    ReplyDelete
  8. Hacı bırak şimdi bunalımlı karılara laf yetiştirmeyi de Urartular Ermeni mi, o bahsi anlat.

    ReplyDelete
  9. Hocam, dünyanın neresinde olursa olsun eşinin başından aşağı bir kavanoz bok döken adam gündem olur. Yereldir mahalle civarında popüler olur, kasabanın tanınan simasıdır, kasabada gündem olur, entelektüel ortamın zıpçıktı adamıdır, ülkeye gündem olur.

    Bunun sizin Ermeni olmanız ile alakası yok zaten sizi bir Ermeni olarak görebilmek epey zor. Kimliği temsil eden her şeyden berisiniz. Kilise ile bağlantınız hardal tanesi kadar, Ermenilerden daha çok Türklerden bahsediyorsunuz, Türkçe düşünüp, Türkçe yazıyorsunuz, davranış kalıplarınızda zaten buradaki kaba göre şekillenmiş. Bu konuda diyecek tonla şey var ama isminiz Mehmet Nişan olsa Ermeni olduğunuzu kimse anlayamaz çünkü o kimlikten bir tek isim ve soy isim kalmış size ama bu toplumun eğitimli birey olarak yansıması olduğunuz gayet açık.

    Eğitimsiz adam eşine diş geçiremediği zaman döver, sizde diliniz ile dövemediğinizi kavanoz ile aşağılamışsınız.

    Yani bu kavanoz mevzusu daha çok konuşulur, siz öldükten sonrada ülkemizin içki sofralarında goy goy konusu olmaya devam edeceğinden şüphem yok.

    Özellikle kavanoz konusunda geri adım atmamanız hatta savunur pozisyona düşmeniz tam ofsayt ama zaten sizi siz yapanda gençlerin argo tabiri ile "geri vites" yapmamanız.

    Hemen hemen ülkemizde sizin kuşağın erkeklerinin (amcalar,dayılar, babalar ve artık dedeler) kişisel polemikler hususunda hatalarını kabul ettiğine veya geri adım attığına çok nadir tanık oldum.

    Evet, başarılı ve ufuk açıcı işleriniz saymakla bitmez. Diksiyonunuz ve anlatımınız etkileyici, diliniz akıcı ama bu yaptıklarınızı değiştirmez.

    Klasik bir feminist ortalama bir entelektüelden kadın haklarını savunmasını bekler akıl süzgeci buna müsaittir. Eh sizde bir entelektüel olarak klasik bir feministin tahammül mülkünü yıkmış durumdasınız.

    Ayrıca size muhalif olan insanlarında sizi zayıf noktadan hedef alması siyasi açıdan son derece doğal. Dünyada da işler böyle dönüyor, Türkiye ile sınırlı değil global bir şey bu yeni de değil binlerce yıldır var.

    Peki niye dönüp, dolaşıp mevzu size geliyor ? Çünkü sizde malzeme bol, birde kışkırtmayı seviyorsunuz insanları.

    Gerekçeleriniz incir çekirdeğini doldurmayan ajitasyonlar içeriyor.

    "Ermeniyim diye garezleri var",
    "Aslında ben dayak yedim"
    "Yaptım ama sor bakalım neden yaptım ?" Banker Yakup resurrection
    "Irkçılar, o yüzden kinleri var"
    "Entelektüel kapasiteme tahammül edemiyorlar"
    "Fakir ve eğitimsizler, bu yüzden kıskanıyorlar"
    "Mütevaziyim, kibirli sanıp saldırıyorlar"


    Sizin yaptığınızı ülkemizde ortalama bir erkek eşine yapsa eşi boşanma davası açar, donuna kadar alır. Şayet eş babasına söylediyse olayı izleyen süreçte olaylar büyüyebilir. Mahallede dedikodu yayılsa "aaaa terbiyesiz iğrenç herif" diyerek mahallenin hanımları o erkeği aşağılamaları ve cık cıklamaları yok eder.

    Olayı her seferinde rasyonel bir zemine çekmeye çalışmanıza ve bulamaç bir savunma yapmanıza ise hayranım zaten bu yaştan sonra size feriştahı gelse zor geri adım attırır.

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Sizin yaptığınızı ülkemizde ortalama bir erkek eşine yapsa" Ülkenizdeki şiddet mağduru kadınlar ile hiç konuştunuz mu ? evlisi aydını okumuşu okumamışı özgürü haylazı başına buyruğu .... iğrenç hacılar hocalar mahkemelik oluyor savcılarınız kabahat kadında diye özgür bırakıyor sapık erkekler ellerini kollarını sallıya sallıya gezip tozuyor Nice aydın kadın psikolojik şiddet mağduru cıt çıkarmadan hayatlarına devam ediyor Fırat bey siz memleketin kadınlarını pek tanımamışsınız Memleketin kadınlarının feryatları Sevan Nişanyan dan bir ümit ile duyulma çabasında

      Delete
    2. Salatalık tarlasında yetişmiyoruz, bizi yetiştirenler zaten kadınlar. Türkiye'de erkeklerin çocuklar üzerinde emeği bir birimken kadınların herhalde 10 birimdir. Daha yeni sosyal hayatın değişimi ile beraber bu terazi de erkeğin payı 3-4 birime çıktı. Ancak hala çocuk üzerinde etkin olan figür "kadın"

      Yaşanan hak mağduriyetlerini ve kadın cinayetlerini hepimiz biliyoruz zaten burada kimse mağdurun hakkına tecavüz etme niyetinde değil, böyle bir cümle ve çıkarım okumadım.

      Ancak kadını sürekli edilgen ve pasifist bir forma sokmanında anlamı yok. Türkiye içerisinde dahi coğrafi bölgelere, etnik aidiyetlere, dini inançlara, çevresel etkenlere, eğitime, mikro düzeyde aile yapısına vs. göre kadınların toplum içerisindeki pozisyonu değişkenlik gösteriyor. Aynı şey erkekler içinde geçerli.

      Psikolojik şiddet meselesi maalesef tek taraflı olarak ele alınan bir suç halbuki psikolojik şiddet mağduru erkekler epey fazla.

      Zaten bu psikolojik sorunlu bireyler sosyopat oluyorlar. Çocuğun aile içerisinde yetiştirilme tarzı ve kadının çocuk üzerinde tasarrufu kadın cinayetlerine giden yolda önemli bir mesele.

      Çok basit bir örnek vermek istiyorum bu konuda. Geçenlerde Twitter'dan bir adam bir kadını taciz ediyor ve cinsel organının fotoğrafını gönderiyor. Bunun üzerine tacize uğrayan kadın hesabı ifşa ediyor ve ilgili iletileri paylaşıyor. İnsanlarda mağdur hanımın yaptığını cesaretle alkışlamakla beraber ona destek olup, tacizciyi sosyal medyada vs. sıkıştırıyorlar.

      Peki bu tacizciyi kim savunuyor ? "Annesi" Annesi bunun üzerine sosyal medyada yer alan tepkilere hepinizi mahkemeye vereceğim, oğluma haksızlık ediyorsunuz vs. diye tepkide bulunurken.

      Mağdur hanıma hakaretler yağdırıp, siz onun nasıl bir kadın olduğunu bilmiyorsunuz vs. diyerek taciz mağduru hanıma "seks işçisi" imasında bulunup, oğlunu savunuyor.

      Şimdi bir çocuğun yetişme çağından sonra dahi üzerinde yetkisi bulunan kadına biz anne diyoruz. Bu anne bir bebekten bir tacizci yaratmayı başarıp, üstüne bu tacizciyi savunabiliyorsa bunu yalnızca erkek şiddeti olarak ele almak mümkün değildir.

      Bende bir babayım oğluma insanlara karşı nazik olmasını, kadın-erkek ayrımı yapmamasını öğretiyor ve nezaketsiz hareketlerini hoş görmüyorum ve yaptığı her hareketi enine boyuna kendisi ile tartışıp, bir birey gibi ikna etmeye çalışıyorum, şimdilik iyi gidiyor, gelecek ne gösterir bilemem.

      Ancak benim tanıdığım kadınlar çocuklarına bağırarak, döverek, oklava gibi cisimlerle işkence ederek veya aşağılayarak kendi buyruklarına itaat etmelerini öğreten bir tarz kullanıyorlar.

      Bu tip kadınların elinde büyüyen çocuklar ileride nasıl bireyler olurlar diye hiç soruyor musunuz ?

      https://www.youtube.com/watch?v=JX0OTSe71F0

      Ülkemizde bir kadının, çocuğuna davranışı.

      Bu çocuğun sağlıklı bir birey olma şansı nedir mesela ?

      https://www.youtube.com/watch?v=0kMQX863nMw

      Peki ya bu kadının çocukları nasıl bireyler olacaklar ?

      https://www.youtube.com/watch?v=bNfskYUoGVE


      Bakınız bunlar öz annelerin uyguladıkları şiddet ve ölen veya mental olarak sakatlanan çocuklardan "seçkiler"

      Feminizm'in en kötü yanı kadını kutsallaştırarak, onu birey dışı bir pozisyona sürüklemesi ve erkekler üzerinden bu tip manyaklıkları rasyonalize etmesidir.

      Sevan Nişanyan, zevkle okuduğum ayrıca bir çok konuda yaklaşım açılarını takdir ettiğim bir entelektüel ancak Müjde Tönbekici'ye yaptığı hakaret ve eylem yenilir, yutulur cinsten değil zaten bende savunmasını bir safsata dizisi olarak görüyorum. Tartışmada kullanılmaması gereken tüm safsataları (fallacy) kullanmış.

      Delete
  10. Üstat, bu yorumu koymanı beklerim.

    Ben daha önce televizyonda da gördüm: bu olayın medyaya yansıması hakkında "genelkurmay'ın işi" falan diyordunuz. "Aykırı aydın" diye bu kadar öne çıkarken, çıkarılırken, rüzgâr diğer taraftan estiği zamanlarda kanaat önderliğinin ekmeğini yerken, televizyonlara çıkarken vs. iyi; ama böyle bir haber gündeme düşünce, yok Genelkurmay haber yaptırdı, yok bilmemne. Böyle bir şeyi sizin kadar tanınmış kim yaparsa yapsın olay olurdu, size karşı kullanmak isteyen varsa da elbette kullanacak. Şöhret olmaya oynamanın, eksantrik olmanın ekmeğini yiyorsunuz, ama bedelini ödemek istemiyorsunuz. Hayat ödetiyor ama, kaçış olmaz. "Lahanaya gelince kıtır kıtır, sapına gelince me". Senin gibi başkaları da var, "Metin Lokumcu'nun çevresinin çevresi" muhabbeti yapanlar, sağa sola Ergenekoncu yaftası vuranlar, Türkiye soluna sözde ayar verenler. Onlar da kanaat önderliğinin, aydından sayılmanın ekmeğini yediler, gazetelerde, televizyonlarda boy gösterdiler, sağa sola çağırıldılar, "destek" aldılar; şimdi statü kaybetmekten şikayet ediyorlar, günah keçisi olduk tırıvırısı yapıyorlar.


    ReplyDelete
  11. Siz de kıymetlisiniz, feministler de kıymetli. İşin püf noktası bence Bilge köyü katliyamını anlayabilmemizde. Sosyo-psikolojik bir durum. Bilge köyü vakası ile ilgili doğru düzgün bir yoruma rast gelmedim. Eskiden yedi göbek sülalede iyi kötü bir yere gelmiş biri yedi sülale tarafından başkalarına övünmek için kullanılırdı. Şimdi dibindeki senden kılpayı iyi bir şey yapsa nasıl aşağılayacağımızı şaşırıyoruz. Bir vakitler Bursada bir mezartaşı okumuştum. Keşke fotoğrafını çekimiş olsam. Şimdi yerini bile hatırlamıyorum. Mealen şöyle birşeydi. Ölenin dıdısının dıdısı efkafta mı ne memurmuş. Mezar taşına onu yazmışlar. Belli ki sonra da sülaleden övünebilecekleri başka biri de olmamış. Birinci derece akrabalardan bahsetmeden onun adını zikretmişler hem de mezar taşına. İşte böyle.

    ReplyDelete
  12. Ormanda canı sıkılan aslan kral, canının sıkıntısını gidermenin yollarını düşünürken aklına kurnazlığıyla ünlü tilki gelir. Çağırır tilkiyi ve can sıkıntısına bir çare bulmasını ister. Zaten gıcık olduğu tavşana eziyet etmenin bir fırsatını yakalayan tilki hemen tilkiliğini yapar: “Ondan kolay ne var Sayın Kralım. Tavşan’ı çağırıp “niye şapka takmıyorsun” diye sorarsın. Eee o uzun kulaklarla tavşan nasıl şapka taksınki? O cevap vermek için gevelerken siz“sen nasıl şapka takmazsın” diye bir güzel pataklarsınız, canınızın sıkıntısı da geçer böylelikle” der. “Bana hemen tavşanı çağırın” der aslan ve tavşan huzura getirilir. “Sen niye şapka takmıyorsun bakayım?” diye sorar aslan. Soru karşısında oldukça şaşıran tavşan ne cevap vereceğini bilemez. “Mmmm, kulaklar, uzun, eee” diye gevelerken, “vay sen nasıl şapka takmazsın” diyen aslan tavşanı bir güzel pataklar ve gerçekten de canının sıkıntısı geçer. Ertesi gün aynı can sıkıntısıyla tekrar tilkiye seslenir bir çare bulması için. Tilki aynı işlemi tekrarlamasını ister aslandan ve yine tavşan huzura çağırılır. “Sen niye şapka takmıyorsun bakayım?” diye soruyu yöneltir ve aynı geveleme sonrasında pataklamaya başlar tavşanı. Can sıkıntısı da geçer yine. Üçüncü gün de aynı can sıkıntısıyla karşılaşan aslan yine tilkiyi çağırır. Aynı işlemi öneren tilkiye: “Her gün aynı bahaneyle adam dövmek benim gibi bir krala yakışmaz, başka bir bahane bulmak lazım” der. Tilki biraz düşündükten sonra “tavşanı sigara almaya gönderin, filtreli alırsa niye filtresiz almadın diye, yok eğer filtresiz alırsa niye filtreli almadın diye döversiniz” diye cevap verir. Bu bahane hoşuna gider aslanın ve tavşanı yine huzura çağırır. Huzura gelen tavşana “git bana bir paket sigara al” der. Tavşan, dayaktan kurtulmanın verdiği bir rahatlamayla“emredersiniz sayın kralım” der. Tam dönüp gidecekken aklına gelir ve dönüp aslana sorar: “filtrelimi olsun yoksa filtresiz mi kralım?” Aslan önce tilkiye bakar ve sonra tavşanın üstüne yürürken bir yandanda söylenir:“sen hala şapka takmıyorsun değil mi?”

    ReplyDelete
  13. Sevan hocam

    1- Sizin hitap ettiğiniz kitle sizin etnik kökeniniz yüzünden size saldıran moronlardan oluşmuyor, bunun farkına varın artık.

    2- Ivy League okullarının en önemsenmeyen bölümlerine dahi girmek bir başarı sayılırken siz insanların umursadığı bazı branşlarda çalışmalar yapmış ve okulunuzu bitirmişsiniz. Fakat;

    2.1- Bu, sizin, siz diplomanızı kazandığınız andan itibaren mantıki safsatalar yapmaktan ilahi güçler tarafından münezzeh tutulacağınız anlamına gelmez. Yani, hatalar yapabilirsiniz ve insanlar da yaptığınız bu hatalardan yola çıkarak sizi eleştirebilirler.

    2.1.1- İnsanların sizi 'mantık çerçevesinden çıkmadan' eleştirebilmesi için, sizin kadar zeki ve bilgili olmaları bir önkoşul değildir. Örneğin, bugün benim konuştuğum bir sürücü kursu öğretmeni, evrimsel psikoloji alanında benimle 15 dakika konuşabilecek kadar bilgiliydi ve hatta benim söylediklerimi çürütebildi. Fakat ne kariyerlerimiz ne de bu alanın farklı dallarındaki hakimiyetimiz karşılaştırılabilir düzeyde.

    2.2- Bu, siz kibirlendiğiniz zaman, sizi aptal gibi görünmekten kurtarmaz.

    2.3- Bu okulların mezunu olmanız, size, sizin beklediğiniz kadar ihtimam gösterilmesi için yeterli bir gerekçe oluşturmayabilir. Nedenini ararsanız, Trump'a bakın.

    Umarım 'eeeh' diyip bunu da silmezsiniz, çünkü bu sadece ama sadece beni üzer.

    ReplyDelete
  14. Pembe dizi senaristi diyerek, siz de zayıf yerden vurmuş olmuyor musunuz?

    ReplyDelete
    Replies
    1. "......çekmecesinde sakladığım tabancamı çıkarıp dakikalardır su damlatan klimaya iki el ateş ettim." edebiyatı yapan hanımefendiye nasıl bir tabir kullanılmalıymış ? Fox Tv Ruhumun Aynası dizisinden alıntı galiba ?

      Delete
    2. Ne alaka? Kadın dizi senaristi olduğu gizlememiş ki hiçbir yerde; başındaki "pembe" sıfatıysa sorun karakterlerin birbiriyle olan romantik ilişkileri "kontesi kim s*kti" gizemiyle anlatan televizyon dizilerinin ortak adı Türkçe'de pembe dizi değil mi? Kadın utanıyorsa pembe dizi senaryosu yazmaktan niye künyesine yazmış

      Delete
  15. kısacık yazıda neler neler var, ermeniler iyi ulus -kötüye kasıt yok-, türk kültürü tü kaka,.

    -ermenisiniz diye yani öyle şeyler görmediniz yakınınızda çevrenizde seçilmiş ırksınız galiba. hayal gücü yüksek kişileri eleştirirken bir hayalgücü yüksekliğe.

    -sonuçta türk kültürü... olumsuzdur... nasıl kusmak bu yahu mide üşütmesi de değil.

    ne mutlu türküm desem tü kaka uuu ama ermeniyiz biz hanny ;) (olumlu olumlu enerji) ayıp yahu 23 yaşındaki bir gence böyle şeyler yazdıracak şeyler yazmayın bilenin az.

    ReplyDelete
  16. Yazınızdaki konunun sık sık size söylenmesi sanıyorum acı dan kaynaklanıyor acı hisseden acıyı size yansıtmaya çalışıyor. Bende yazarların bu acıyı beynime yazılarıyla hissettirdiklerinde 1.en ilkel içgüdümle öldürme 2.şiddet uygulama 3.sözlü saldırı 4.anlamaya çalışma 5.yorumlama ve ders çıkarma . Yöntemlerini (kurgu):1-3 , uygulama:4-5 bunu çözümlüyor aykırı bir üslubunuz olsada beynimde acı ve rahatsızlık yaratsada öğrenme sürecime katkıda bulunduğu için teşekkür ediyorum.

    ReplyDelete
  17. Kocalari tarafindan dovulen Ermeni kadinlarina biraz haksizlik yapmissiniz sanki sayin Nisanyan hazretleri efendimiz. Soyleyin bize, robert kolej mezunu olup Bach dinlemek, goz kamastirici isiginiz altinda aydinlanmaya yeter mi? Yoksa dunya kadar buyuk bir egoya sahip olmak da gerekir mi bu yuce serefe nail olabilmek icin?

    ReplyDelete
  18. "Neden Nişanyan deyince akıllarına otoriteye ve muhafazakarlığa karşı kırk yıl sürmüş bir mücadele gelmiyor, Türkçenin en güzel sözlüğü gelmiyor, bir kuşağı alternatif turizmle tanıştıran Küçük Oteller Kitabı gelmiyor, dünyanın en itibarlı matematik ödüllerinden biriyle taltif edilen Matematik Köyü gelmiyor, Türkiye’nin en güzel kütüphanesi olan Nişanyan Kütüphanesi gelmiyor, Tiyatro Medresesi gelmiyor, koca bir köyü ayağa kaldırması gelmiyor"

    Bizim aklimiza bunlar geliyor. It urur kervan yurur.

    ReplyDelete
  19. Sevan Bey.

    İzniniz olursa sadece şöyle bir eleştiride bulunacağım :

    Evet size bundan yüklenilmesi "saçmalık".

    Ama yazıyı "öfkeyle" aceleye getirmişsiniz sanki :

    Türkçenin "en güzel sözlüğü" gelmiyor, bir kuşağı alternatif turizmle tanıştıran Küçük Oteller Kitabı gelmiyor, dünyanın en itibarlı matematik ödüllerinden biriyle taltif edilen Matematik Köyü gelmiyor, Türkiye’nin en güzel kütüphanesi olan Nişanyan Kütüphanesi gelmiyor.

    Doğruda olabilir ama :

    Bunları saydıktan sonra bana kibirli diyorlar diye sitem etmeniz pek "akıllıca" olmamış.

    Üstelik ırkçılıtan sitem edip sanki biraz ırkçılık yapmışsınız.

    Yani en azından "pek akıllıca" bir savunma olmamış.

    Yazıyı aklınızla değilde "bir anlık öfkeyle" yazmışsınız sanki.....

    Yaşınız benden büyük size akıl vermek haddime değil.

    Ama öfkeyle kalkan "genelde" zararla oturuyor.......

    Valla bende öfeliyimdir zaten o yüzden hiçbiryerde dikiş tutturamadım.

    Bankalara tonla borcum var....

    Artık beni öfkelendirmeye "çalışsalar bile" öfkelenmemeye çalışıyorum....

    ReplyDelete
  20. Daciklerin kafasın da her zaman bu düşünceler ve öğretiler mevcuttur Sevan Üstadım bunu iyi gözlemlemiş,

    Anadolu'nun kuzey Semitik zencileri olan j2 ve E1b Y-dna lı Dacikler, aşağılaya aşağılaya katlettikleri O Anadolu Ermenilerini aşağılamaya bayılırlar, Oysa bilirler ki hiç bir zaman Ermeni toplumunun kalitesine hele hele Anadolu Ermenilerinin eğitimli ve zanaatkar seviyesine ulaşamazlar, Hayallerinde ki Ermeni tipini her zaman, O çok aşağıladıkları Genetik dinsel vede Kültürel kardeşleri olan eğitimsiz ve cahil bırakılmış Kürt halkına kıyas etme ve anlamlandırma hayalleri ile yanıp tutuşurlar. Ama bu bir türlü olmaz ve yakalanamaz reel de. Her Neyse Edirne yi geçtiğimizde de Dacikler de aynı nefrete haiz kalıyor orası da ayrı bir sorun!! Bulgaristan da Slavlar iki topluluğu çok hakir görme eğilimindedir, Çingeneler Ve Türkler.


    ReplyDelete
    Replies
    1. Sizlerin bu "Dacık" tabirine bayılıyorum. Balkan kökenli bir Türk olarak bu kelime karanlıklarda yatan "ırkçı" iştahımı kabartıyor. Anadolulu Türkçe konuşan Müslümanlar için bu tabir bana Türkten daha çekici geliyor. Acaba diyorum ki, Türkiye'deki az miktarda Kuzeyli Kıpçak ve Güneyli Oğuz dışında Türk olarak sınıflandırılan bütün sünni müslümanlar aslında Dacık (Tacik) mı... Türk tabiri IV. yy'da Orta Asya'da Asena (Gök) hanedanınca kurulan "Türk" devletinden geliyor, diye biliyorum. Ve bu devletin kurucu unsurunun şimdiki temsilcileri, güneyli Oğuzlardan ziyade Kuzeyli Kıpçaklardır. Ama Oğuzlar da bu devletin tebaası oldukları için onlara da Türk denir. Diğer yandan, Oğuzlarla birlikte sürüyüp gelen İrani topluluklar ve Anadolu yerlileri, özellikle niteliksiz işçi ve esnaf olanlar Müslüman olup, eski dillerini (Arapça, Darice (Farsça), Rumca, Ermenice...) unutmuşlar mı acaba...

      Irk mı? Y DNA mı? Gerçekten Orta Asya'dan gelmiş, beyaz ve sarı ırkın karışımı olan Türkler (R1a, R1b, N, Q...) dışında, Anadolu'nun bir kısmı aslen Ermeni olduğu iddia edilen R1b'dir. Ama çoğunluğu aynen dediğin gibi İran'dan da gelmiş olanlar dahil kuzey Semitikleri olan J2'dir. E1b ise Güney Avrupa'da çoğunluktadır, "Dacık"lara has bir haplogrup değildir. Dacık deyince ben artık, "Hint Avrupalı" olmayan, İran'da Tacikçe (Farsça) ve Anadolu'da yaşayıp artık Türkçe konuşan kuzey Semitiklerini anlıyorum. Ancak, Kıpçaklar ve Oğuzlar buna girmez. Dili miras kalmış koca bir kavmi Dacık içinde eritip yok sayamazsın. Balkanlarda muhtemelen Türklerle karışmış Slav ve yerli Arnavut, Trak, İllir soyu da girmez. Üstelik Semitiklere "Zenci" demek epey fazla kaçar "Zenci" diye hakaretamiz olmasa da tarif ettiğimiz haplogrup ancak Afrika kökenli E1b olabilir. Semitikler buğday tenli bir topluluktur. Zenci dediğin J haplogrubunun en yakın akrabas I haplogrubu vardır ki Avrupa'da en beyaz tenli ve popüler olarak güzel kabul edilen insanların toplandığı Batı Balkanlarda ve İskandinavya'da çoğunluktadır. Hayır... J2 zenci olamaz. Ama Anadolu'da buğday tenli olsa da Afrikalıyı andıran çok insan var, evet.
      Bence Anadolu Ermenilerinin bu kadar becerikli ve zaatkar olması, Anadolu'da vergi vermeyi kabul ederek hıristiyan olarak kalmış zanaatkar sınıfından ibaret olmalarından ötürüdür diye düşünüyorum. Ermenilerin ve Rumların (Bizans'ın) esnaf ve köylü tebaası Müslüman olmuş, Türkçe konuşan "Dacıklara" katılmış olmalı. Mantıklı olan bu... daha detaylı bilgim yok. Yine de Türkçeyi buraya getiren Kıpçak (Tatar) ve Oğuz (Yörük) tipli insanlar vardır. Balkanlarda da böyle; Bulgarların aşağıladığı Çingene benzeri esmer Dacıklar da vardı, Yörükler de vardı, Kuman-Kıpçaklar da vardı. Belki, Slavlar ve Balkan yerlileri de bunlarla karıştı. Mesela Hristiyan Gagavuzların asılları kesin olarak belli değildir, ama senin tarif ettiğin "kuzey semitik zencilerine" benzemedikleri kesindir. Yani, aşağıladığın (içten içe benim de aşağıladığım) Dacık tabiriyle genel bir çerçeve çizilebilir ama Türk tipi kesin olarak belirlenemez.

      Delete
    2. Tamam da ! saygı değer Memo can kardeşim! biz zaten Oğuz ve Kıpçak diline vede Türki kimliğine kabul ve geçiş yaptığı için, Bu İran ve Anadolu Platosunun J2 Semitiklerine Kültürel bir isim olarak "Dacik" dendi vede dedik. "Daciklik ve Türklük" kültürel terminolojide ve tamınlamada birbirinden ayrılamaz ! Kısacası öz ve hakiki Dacikler temel de maalesef yine saydığınız Orijinal Türki gruplarıdır.

      Yoksam bu J2 Y dna 'lı Kuzey Semitiği kalabalık topluluk, Sümerli veya Romalı adı ile anılacaktı veya Ermeni-Rum, Çünkü Orta doğulu ve batı Asyalı neolitik kalıntısı j2 Semitik bu kalabalık topluluğun belirli bir kısmı ise yine bir zamanlar Ermeni ve Rum adı altında geçmiş dönem de Romalı veya Bizanslı diye anılmıştı,

      Daha evvel ki dönemler de ise, İndus vadisi uygarlığının "kuzey topluluğu" veya daha sonra ki dönemlerde Hint-Avrupa asimilasyonu sonrası ise, "Persler" ve "Azerler" ve daha niceleri...diye ! Son dem Geç Antik çağlarda ise, Türki asimilasyonu sonrası "Azeri" ve yahut 1071 sonrası gelişen süreçte "Anadolu Türkleri" diye anılır oldular.

      Özetle ;Bir yanı gariban, bir yanı ise çok aç gözlü olan bu J2 Y-DNA lı bu çok kalabalık oranda ki Kuzeyli semitik toplumların kaderi ise; Gelen vurmuş,giden vurmuş vede her daim istilacıların ve birilerinin tahakkümü altında oraya buraya çekiştirilmiş, sakin gibi görünen fakat çok fırtınalı ama rahat keyfe keder tarihsel dönemlerden geçmiş olmalarıdır.

      Hem tarihi olayların ortasında, hem de dışında kalmış, özleri olan J2 dışında her şey olmuş bu neolitik ve kadim semitik topluluklara selamlar göndermek istiyorum, ne diyelim !!, Türkçeyi iyi bilirler Ana dilleri sonuçta,Tekrarlıyalım
      "Selamlar olsun ey J2 Semitic Dacikler !"
      Azınlıkta olsalar "R1b li Armeno-Celtic" Daciklerede Selam olsun !
      "J - Semitler Cumhuriyeti" kurulsun ve ilelebet payidar kalsın.

      Delete
    3. J2 ve J1 Y-DNA haplogrupları Anadolu'da ve genel olarak Akdeniz havzasında çok köklüdür ve Sami göçlerine indirgenemeyecek kadar geniş bir alanda bol miktarlarda görülür kadim devirlerden beri. Antik DNA sonuçları Levant’a, Anadolu'ya (Anadolu derken Fırat'ın batısını kastediyorum) ve güney Avrupa'ya geç Neolitikten itibaren J2 ve J1 Y-DNA haplogruplarının yayıldığını gösteriyor muhtemelen Mezopotamya-Ermeni Yaylası-Kafkasya-İran dörtgeninden. Bu coğrafyaların Hint-Avrupa dilli kavimleri de J (J2 + J1) bolluğundan nasiplerini aldılar. Örneğin, Mikenlerde (Bronz devri Yunanları) ve Hititlerde de J'nin bol görüldüğü anlaşıldı antik DNA testlerinden, tabii ne Hint-Avrupa ne de Sami dili konuşan Hattiler ve Minoslularda da:

      https://media.nature.com/original/nature-assets/nature/journal/v548/n7666/extref/nature23310-s1.pdf

      https://www.academia.edu/36669320/The_First_Horse_Herders_and_the_Impact_of_Early_Bronze_Age_Steppe_Expansions_into_Asia_including_supplementary_materials_arch._and_linguistic_background_papers_

      Günümüzde de J (J2 + J1) Y-DNA haplogrubu Anadolu’da, Ermeni Yaylası’nda, Kafkasya’da ve kuzey Balkanlar, kuzey İtalya ve İberya hariç güney Avrupa'da bol miktarlarda görülmektedir:

      https://www.eupedia.com/europe/european_y-dna_haplogroups.shtml

      Yakın Doğu, Kafkasya ve Balkanlar'da en yüksek R1b oranına sahip olan halk Ermeniler, ama Ermenilerde de J oldukça yüksek oranlarda, zaten Ermenilerdeki R1b bolluğu founder effectten.

      Kısacası, en geç geç Neolitikten beri J bu toprakların özüdür ve bu topraklarda ilk Hint-Avrupa göçleri ile gelmiş olan R1b ve R1a'dan çok daha eski ve köklüdür, Daciklik, İranlılık ya da Samiliğe indirgenemez. Bunları R1b hem de batı Avrupa R1b'si (İtalo-Keltik dalından) çıkmış biri olarak yazıyorum.

      Delete
  21. Anlayabildiğim kadarıyla olay şu: Türkiye'nin en önemli Kemalisti sadece Kemalist değil kadınların da şu veya bu nedenle çekimine kapılmaktan kendilerini alıkoyamadıkları bir erkek, vaka-i kavanozdan onca zaman sonra bile feministlerin heyet kurarak kendisini yaban ellerde görmek istediği bir şahsiyet.

    Kavanoz belki birgün affedilebilir. Affediliş kavanozun zikredilmeyişi olacak. Fakat bu 'kızsan da ve dahi zaman zaman çaresizce kaçmaya uğraşsan da kendisine olan çekimden kurtulamamak' olarak tezahür eden dişi çekiciliğini tersinden feministlere yaşatmış olmak asla affedilmeyecek. Bu effedilmeyiş, her fırsatta re-zikir ediliş olararak tezahür eden kavanozun af sürecinin tersine hiç zikir edilmeyiş olarak tezahür edecek.

    Bu kötü müdür? Hiç sanmam.

    Önemli Kemaliste saygı ve selamlarımla.

    ReplyDelete
  22. Nışanyan'ın Kefareti:

    1) Sirkeli su ile yıkan
    2) Boy abdesti al
    3) Telli Baba türbesine git bir mum yak.
    4) 10 Kasım da saat 9'u 5 geçe saygı duruşunda bulun
    5) Anıtkabre git, Atanın huzuruna çık ve af dile.
    6) Bir daha Ermeni,mermeni, yanlış cumhuriyet gibi konularda saçma sapan yorumlar yapmayacağına dair söz ver

    Eğer bunları yaparsan seni affedebilirler.

    ReplyDelete
  23. Erkek olsun kadın olsun karşı tarafın bardağını ne zaman taşıracağını bilir. Sabır taşını çatlattığın vakit hazırlıklı olman gerekir . "Toz olmak" en iyi yöntemdir , başıma geldi bilirim kaçacaksın yoksa kafaya kavanozu yersin ! Sabırlı insanları çileden çıkarmak kadınlara has bir yetenek. Sevan'ın gerçekten kırılması zor sabrı var , demek adamın kan beynine gelmiş / ilk eline geleni fırlatmış . Keşke diyorum olmasaymış ama olmuş. Şiddetin her türü yaşanıyor , ismi bilinen yakın kadın hakları direnişçilerinden onlarca kadın dostlarım kaç kez hungur hüngur erkek arkadaşları tarafından psikolojik baskı (biz buna psikolojik şiddet diyoruz) sonrası bana gelmiş dert yanmış kimseciklere de bi laf etmemişlerdir. Ama onlar bugün Sevan Nişanyan a nefret yaklaşımında bulunarak mutlu oluyorlar. Kim bilir belki Sevan tüm bu yaralı kitlenin Boks Torbası vazifesini görüyor. Abris Sevan bir erkek olarak senelerdir bu vazifeyi üstlenmişsin tüm aydın erkekler adına. O erkekler de mom yaksın sana ya da şerefine içki tokuş tursun erkeklik ölmedi ya

    ReplyDelete
  24. Sevan abi selamlar, feminizm üzerine yazdığın bir eleştiri var mı? Henüz yazmadıysan yazmayı düşünür müsün? Bu konudaki düşüncelerini ve günümüzdeki yapı hakkındaki eleştirilerini merak ediyorum da. Sevgi, saygıyla.

    ReplyDelete
  25. Cem Yilmaz güzel söylüyor, yalancı, yalanı söyleyemeyene denir; yalanı söyleyebilen zaten karşısindakini inandirmistir, kimse ona yalancı demez diye. Psikolojik şiddeti uygulamanin esas uzmanı kadınlar ama iyi uyguladıklari için hem kendileri yapıp bir de bunun üstünden arsız hırsız misali üste çıkmayı başarabiliyorlar. Bu kavanoz meselesi de işte psikolojik şiddetin daniskasıdır.

    Biraz fazla zeki olmanızın kurbanı olmuşsunuz Sevan Hocam. Biz sıradan (hatta benim ozelimde, geri) zekalı insanlar gibi tepkinizi bağırıp çağırarak gösterseydiniz belki mesele bu noktaya gelmezdi. Sembolizmin zirvesine vardınız, şimdi o sembolizm sizin sembolü olduğunuz her şeyin zayıf noktasina dönüşmüş diyorum naçizane. Biz sizi Türkiye'nin en zihin açıcı overachiever'i olarak sevip saymaya devam ediyoruz. Saygılar

    ReplyDelete
  26. Kavanoz meselesinin milyomlarca yıldır unutulmamasının sebebi çok basit. Şahıslar tarafından beyân edilen fikirler üzerinde konuşmak, tartışmak ve o fikirleri eleştiri ile çürütmek için akıl ve bilgi lâzımdır. Türkiye halkı içinde Sevan Bey'in fikirleriyle uğraşabilmek için asgarî akla ve bilgiye sahip şahıs sayısı da bir elin parmaklarının sayısını geçmez. Bundan mütevellid yaşasın argumentum ad hominem!

    ReplyDelete
    Replies
    1. dangalak feminist takılan tc feminist takımı resmi linç oyununa gelmiş, adamın siyasi politik kültürel fikirleri üzerine kelime etmeye boyları yetmiyor, zırt pırt kavanoz sansasyonu ile devletin çomak vazifesini yapıyorlar. Bunu yaparken de feministiz diyorlar. Dünya feministlerinin yüz karası olmayı da başardılar böylece! Gitsinler sabah akşam beş vakit dayak yiyen bacıları ile ilgilensinler az biraz. Kuş geçmez köylerdeki okuma yazma bilmeyen bacılarına üç beş harf öğretsinler. Pembe dizi seyretmekten dünya ile irtibatlarını kesmiş kadınlara bi ters bi düz örgü öğretsinler ne bilim bi dolu şey var kavanoz harici.

      Delete
  27. takma cok kafana, bak isine...

    ReplyDelete
  28. Bizim millet bin tane yaptığını değil bir tane yıktığını diline dolar, kadın beynide oyle. Derdini anlatamazsın hocam...

    ReplyDelete
  29. Şu gezegende yaşımda 50'yi geçmişken ilk diyeceğim Allah kimseyi bir kadınla hele hele aşil topuğunu bilen bilmem kaç yıllık karısıyla kavga etmek zorunda bırakmasın. Zehirli ok gibi sözleri saplayan, işkenceci gardiyanların bile bilmediği hünerle yavaş yavaş ama ölümcül darbelerle söz düellosu yapan kadın kendi zayıf karnına darbeler gelince öyle bir olaylar zinciri yaratıyor ki akıl alır gibi değil. Oturduğum her sitede, her Avm'de, havaalanlarında, otellerde kaç kere rezil olduğumu bende hatırlamıyorum. Hele hele dışkı ile misilleme mi? Cesedini bulamazlar adamın. Sen gene şansına selam ver üstadım..

    ReplyDelete
  30. Serbes'i işaret ederek neden kendi "haklılığını" savunuyorsun, bu hakikaten anlaşılmaz. Adama baya linç uyguladılar kalabalıklar; devlet de en üst limitten cezayı uyguladı... Bireyin kişisel hataları (sonu kazaya, insan ölümüne varabilir bu hatalar, her şeye varabilir...) üzerinden, yargılanıp linç edilmesine karşı sen de empati duymayacaksan, kim duyacak? Yapma bunu, "bitte".

    ReplyDelete