Sunday, July 15, 2018

Langa (bostanı, hıyarı), İstanbul'da Vikingler


Langa İstanbul’da Yenikapı’nın batı bitişiğindeki semtin adı, şimdi Yenikapı Marmaray istasyonu hafriyatı ile arkasındaki sanayi sitesi ve kamyon cehenneminin olduğu yerler. Benim çocukluğumda da mezbelelikti, yol boyu oduncu-kömürcü barakaları vardı. Şimdi ölmüş olan Bayrampaşa/Lykos deresinin alüvyon yatağı imiş. Evliya Çelebi 17. yy’da buraların “mesiregâh-i ferahfezâ” olduğunu belirtiyor (YKY 1.237). Ondan kısa bir süre sonra yazan Yeremya Çelebi Kömürciyan Langa Bostanında yetişen hıyarların boyunu ve lezzetini övmüş. Bostanlar 20. yy ortalarına dek vardı, 1950’de istimlak edileceklerine dair haber buldum. Semt nüfusu aşağı yukarı o yıllara dek daha çok Rum ve Ermeniydi diye biliyorum. Langa Rum İlkokulu ve Surp Sarkis Ermeni kilisesi varmış.
Bizans devrinde semtin adı Vlanga yani Bλάγκα. İsim ne kadar geriye gider tespit edemedim, ama 1260’larda Mihail Paleologos’un Vlanga’ya Anadolulu Yahudileri iskân ettiği yazıyor. Tabakhaneleri varmış.  
Yunanca langádi λαγκάδι “boğaz, kanyon, vadi” ile ilişkilendirme denemeleri beyhude. Belli ki Bulgarca veya Rusça gibi bir Slav dilinden gelme bir isim. Her iki dilde vlaga влáга “sulu, nemli, ıslak” [bkz. Vasmer, Moskova 1964, s. 1340, воло́га maddesi], /g/ sesine alerjik olan Rumcada /ng/ biçimini alması tipik. Yani Vlanga Bostanı = Sulu Bostan: mantıklı. Ama Slavca isim İstanbul’a ne zaman nasıl sızmış, araştırmak lazım. (Ona bakarsan Allah’ın Samos’unda Slavca Potokaki “derecik’cik” diye bir dere neden var, onu da bilmiyorum.)
Volga nehrinin adı da aynı Rusça kökten gelirmiş, bu vesileyle öğrenmiş olduk.
Yeremya Çelebi Vlanga կանաչ anlamına gelir demiş. “Yeşil” demek tabii, ama içinde tıpkı Türkçe yaş-ıl ve Farsça ter-e gibi “ıslaklık, nem, yaşlık” anlamı var mıdır bilemedim. 
*
Yıllar önce Freely’nin kitabında okuyup kanmıştım, meğer bir dönem yaygıncana bir görüşmüş, mesela Blöndal&Benedikz, The Varangians of Byzantium (Cambridge UP 1978) s. 182. Derler ki Bizans’ın meşhur Varang Muhafızlarının adından gelebilir, belki de kışlaları buradaydı. Bu doğru değil. Çünkü Varangların kışlası tereddütsüz Bukoleon Sarayı diye bilinen yapı idi, Sarayburnu’nun az ilerisinde, Ahırkapı Feneri’ni geçince Sahil Yolu kenarında harabelerini gördüğünüz yer. Langa’da kışla mışla belirtisi yok.
Varanglar Bizans’ın yeniçeri ocağı. Çoğu Rusya üzerinden gelen Norman (yani Viking) yiğitlerinden oluşmuş, kayser’e kişisel yeminle bağlı bir muhafız birliği. Böyle bir oluşuma ilk 911 tarihli Bizans-Moskof antlaşmasında rastlanıyor; ancak kalıcı bir kurum haline gelmeleri 950’lerden sonra. 1140’larda yazan Anna Komnena sarışın ve dehşetli uzun boylu olduklarını bildirmiş, Haraldr Sigurđarson gibi isimleri kayda geçmiş.
Varang adının kaynağı çok net değil. Ama İngilizcede Waring ve Mainwaring, Fransızcada Guarin şeklinde günümüze gelen soyadının bunlarla alakalı olması muhtemel. Bir Norman soyu veya aşireti, belki bir statü unvanı, 1066’da İngiltere’yi fethedenler arasında yer almışlar.
*
18 Temmuz ek
Yenikapı limanının Eleutherios Limanı olarak adlandırıldığını bildiren tek kaynak, Dom Anselmus Banduri’nin 1711’de Antiquitates Constantinopolitanae’nin üçüncü cildinde yayımladığı, Πάτρεια τῆς Πόλεως (Urbis antiquitates) başlıklı anonim İstanbul rehberinin üçüncü kitabının 129 numaralı paragrafı.[1] Bundan başka Bizanslı tarihçi Niketas Xoniates (Honazlı Niketas, öl. 1217) o civarda bulunan Eleutherios semtinden söz etmiş.[2] Belli başlı diğer kaynaklarda (Procopius de Aed., Stephanus Byz. Ethnica, Const. Prophyrogenetus de Adm. Imp., Suidas, Anna Comnena) konuya dair bilgi aradım, hiç birinde bulamadım.
Fransız tarihçi-doğabilimci-seyyah-filozof Petrus Gyllius 1562 basımı dört ciltlik De Topographia Constantinopoliteos’ta aynı kısa bilgiyi aktarmış. Robert Kolej hocalarından Alexander van Millingen 1899 basımı Byzantine Constantinople adlı klasikleşmiş eserinde Gyllius’a atfen aynı bilgiyi paylaşmış. Bugün Bizans İstanbul’una dair piyasada dolaşan nispeten güvenilir nitelikteki bilgilerin neredeyse hepsi Millingen’in kitabından gelir.
Eleutherios’un I. Konstantin zamanında (öl. 331) yaşamış bir mimar veya yapı finansörü olduğu ve limanda heykelinin bulunduğu anlaşılıyor. Eleutherios adı büyük olasılıkla “azatlı” demek, yani azat edildikten sonra servet ve ün kazanmış bir köle olabilir. Ama bilgimiz yok. Daha sonra İmparator Theodosios (hangisi? 395’te ölen ilki mi, 450’de ölen ikincisi mi?) limanı onarmış veya genişletmiş, o yüzden Theodosios Limanı adıyla da biliniyor.
Gerek Gyllius gerek Millingen konuyla ilgili olarak Vlanga Bostanı’ndan söz etmişler. Ancak sözünü ettikleri şey yerin bugünkü (yani Osmanlı dönemindeki) adı. Eleutherios/Theodosios Limanı 12. yy’dan önceki bir tarihte derenin getirdiği alüvyonla dolup kullanılmaz hale gelmiş. Vlanga, limanın adı değil; liman gömülüp gittikten sonra orada, yani sur dışında, oluşan ıslak kumsalın adı. İlk kez 1165’te I. Andronikos Komnenos’un – imparator olmadan yıllar önce – yaptırdığı Vlanga Sarayı münasebetiyle anılıyor, yine Choniates Tarihinde sf. 130. 1261’den sonraki bir tarihte 8. Mihail Paleologos Yahudileri Anadolu’da çeşitli yerlerden getirip buraya yerleştirmiş. Maksimos Planoudes’in (öl. 1307) bir mektubundan[3] öğrendiğimize göre tabakhaneleri varmış, berbat kokarmış. 1500’lerden önceki bir tarihte bostan olmuş.
İmdi, vlanga Yunancada anlamı olan bir kelime değil. Liddell ve Scott’ta yok dedik. L&S insan evladının yarattığı büyük abidelerden biridir, iki yüz yıllık zincirleme bir emeğin ürünüdür. Ancak ölü dillerin sözlüklerinin olabileceği şekilde eksiksizdir. Yani Antik Yunancadan günümüze kalan metin korpus’unun tamamının, bir başka deyimle yaklaşık 110 milyon kelimelik on bine yakın edebi-kültürel eser ile Oxyrinchus’ta bulunan devasa tıp arşivinin damıtık halidir. Bu sözlükte βλαγκα, βλαγγα, αυλαγγα, ευλαγγα veya ona benzer bir kelime bulamıyoruz. Sieur Du Cange’ın altı yüz küsur el yazması eser ve arşivler dolusu belge tarayarak hazırladığı 1688 basımı Glossarium Mediae et Infimae Graecitatis, Bizans yazı dilinde olup Antik metinlerde bulunmayan kelimeleri belgeler. Orada da bu sözcükleri bulamıyoruz. Bulamamamız normal, çünkü şeklinden de anlaşılacağı üzere bu sözcükler Yunanca değil.
Peki nece? Mantıklı cevap Bulgarca. Bu bir tahmin, fakat çok kuvvetli bir tahmin. Çünkü Bulgarca vlaga, yerin özelliğini tam olarak anlatıyor: Islak yer, eşelesen dibinden su çıkan yer, Yahudileri ve tabakhaneleri koyacağın cinsten bir zemin. Ayrıca Slavca /g/ sesinin Yunanca /ng/ şeklini alması normal çünkü Antik-sonrası Yunancada /g/ sesi yok. Ayrıca 1014 senesinde Bizans devleti Bulgar krallığını yıkıp darmadağın etmiş, halkını sağa sola dağıtmış, bir kısmının gelip İstanbul’da iş tutmuş olması olabilecek bir şey. Yazık ki Bizans’ın o çağlardaki avam kültürüne ilişkin bilgimiz çok az; neden İstanbul’un göbeğindeki yere Bulgarca isim vermişler, psikolojisi nedir, sosyolojisi nedir, bilemiyoruz.




[2] Nicetae Choniatae Historia ed. J.-L. van Dieten, Berlin 1975, sf. 554
[3] Maximi monachi Planudis Epistulae, ed. M. Treu (Breslau 1890), 31.53-61, sf. 52.

23 comments:

  1. Lykos Deresi A. Menderes tarafından kurutulup Vatan Caddesi'ne dönüştürülüyor zaten. Hatta dere yatağı engebeli bir arazi olmasına rağmen, caddenin dümdüz oluşu da insanları şaşırtıyor. Söylenene göre dere kurutulurken altında üstünde ne varsa(Bizans kalıntıları) üzerine beton dökülüp geçilmiş. Yenikapı Marmaray inşaatı sırasında bulunan gemi kalıntısının da Langa ve Lykos Deresi ile ilişkilendiriliğini okumuştum. Lykos Deresi'nin(ileride sadrazam Bayram Paşa'nın ismini almış) getirdiği alüvyon Langa'yı, o da bugün Yenikapı miting alanını oluşturmuş.1950'lerin sonunda Menderes'e kurban gitmiş bir dere ve tarih var yani ortada.

    ReplyDelete
  2. Yunanlılarca Rus coğrafyasındaki Kuzey halklarına ve Ruthenler’in Vikinglere verdiği isme Varangians denmektedir. Varank sözcüğünün de Rusya coğrafyasının kadim halklarından Çeçenlerin dilinde kullanıldığı bilinmektedir.
    Türkiye’de 15 Temmuz’da şehit edilen İlhan Varank ile daha sonra da Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile duyulan bir sözcük olmuştur. (Alim Sözlük)

    ReplyDelete
  3. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. çeçenler in kullandığı bir sıfat diye biliyorum.

      Delete
  4. Sevan merhaba
    Yunanca langádi λαγκάδι “boğaz, kanyon, vadi” ile ilişkilendirme denemeleri beyhude. Belli ki Bulgarca veya Rusça gibi bir Slav dilinden gelme bir isim. Her iki dilde vlaga влáга “sulu, nemli, ıslak” [bkz. Vasmer, Moskova 1964, s. 1340
    Tamamiyle katiliyorum,

    ReplyDelete
  5. MS 11 YY döneminin haritalarına bakıldığında, sahile soğru inildiğinde
    a) Κηποι Βλάγκας. Yani Blanga bahçeleri (saray ve cıvarını, taze meyve - zebze tedarik eden bölge)
    b) Daha Güneye inildiğinde Θεοδώσιο liman ve tersahanesi bulunuyordu.
    c)Her ikisini sulayan 2 dere bulunmaktaydı

    ReplyDelete
  6. Şimdi hatırlayamadığım bir kaynakta; Varang muhafarızlarının öncülerinin, 800 lerin sonu ile 900lerin başındaki bir tarihte istanbulu kuşatıp, şehri çok kolay alamayacaklarını anlayıp dangeld (bir çeşit haraç diye biliyorum) aldıklarını ve çekildiklerini. Bir kısmının ise paralı asker olarak bizansla anlaşma yapıp, o zamanki 2. Önemli şehir iznik civarında yerleştirildiklerini okumuştum.
    Bölgede çok sayıda muhacir yerleşimi olsada, kendilerinin manav (yerli) olduklarını söyleyen sarışın mavi gözlü uzun boylu arkadaşlarım bulunmakta bunların varanglar ile bir bağlantısı olabilir gibi geliyor. Varangların iznik yenişehir hattında yerleştirildiğine dair bir bilgiye rastladınız mı? Merak ettim Sevan hocam iyi çalışmalar.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Slavlar Küçük Asyada Nallıhan civârına iskân edilmişti Doğu Rum vakti. Kimisi Arap istilasındaki Süryanistana bile gidip araplaşmış. Bulgaristanın hürleşmesinden sonra İznik, Balıkesir ve Lapsekili Slav Rumların büyük kısmı tüydü Varna vb. yerlere. Nikomedyada 15. asırda dacikleşen (islamlaştırılan) Rumları bahsi geçmiş; BARUYR NARATYAN- ASDĞİK MUŞEĞYAN KANTZASAR-
      Armaş Ruhban Mektebi
      ERMENİSTAN 1998 SAYFA 14-20
      İslamlaştırılan Hırvatların ve dâhi Sırpların boşnaklaşması misâlindeki gibi Manavistanda Manav olmıyanlar da manavlaştı (Helen, Slav, Ermeni, Ekrad, Türkman) Yörükler ve Rumili muhâcirleri de ancak şu anda manavlaşmakta. En fazla 1 asır dayanabildi diğerleri. Güvende isimli oyun gowand Kürdlerden geçme. Çiftetelli İrandan gelme Çingenelerden geçme (kelime manası çift parmak). Manav mezarlarında helva yenmesi Helen gibi duruyor. Gelin alma alayında taze ağaç dalı taşınmasını Bulgaristandaki bir Yahudi düğününde gördüm.

      Delete
    2. Yani bahsettiğin kişiler, slav kökenli diyorsunuz. Peki iznik civarındaki vikinglere dair bir bilginiz var mı? Bu konuyu aslında bizans kaynaklarından incelemek gerekir diye düşünüyorum.
      Manavlık tabirinin bu bölgedeki eski halkların zamanla islamlaşmasından geldiği bence büyük ihtimal doğru. içerisinde haliyle Helen, Ermeni v.b her milletin olması da mantıklı. Konuya Sevan bey ne der merak ediyorum.

      Delete
  7. varung ermenice hıyar demek. rastlantı mı acaba?

    ReplyDelete
  8. Vikingler neden Amerika'ya yerleşmedi?

    Çok uzak olduğu için mi?

    Gidenler dönemediği için mi?

    vs.vs............

    Peki Vikingler Amerika'ye yerleşseydi tarih "nasıl" akardı?

    Ben hep sevmişimdir böyle düşünce deneylerini...................

    ReplyDelete
    Replies
    1. 1) Topraklar boş değildi. Her yerde yerli kabileler vardı.
      2) Ticaretini yapacak ya da yağmalanacak ürün yoktu.
      3) Balina ve fok avı ve anakara ile buna bağlı ticaret daha karlı idi (Amerika'ya giden Vikingler Grönland ve
      İzlanda Vikingleri idi)

      Delete
    2. Fakat Avrupa'da bos degildi ama Vikingler Avrupa'da pek cok yere yerlesip zamanla asimile oldular.

      "Yağmalanacak ürün yoktu" bana daha dogru geldi........

      Ama biraz "daha asagi inseler" yagmalanacak baya birsey vardı.

      İspanya agzina kadar (tamam biraz abartıyorum :) ) altın dolu gemilerle döndü..............

      Üstelik köle ticaretide yapıyordu vikingler.

      Pekala yerel halkı köleleştirebilirlerdi.

      Acaba ciddi bir dirençlemi karşılaştırlar?

      Delete
    3. Evet o da var muhtemelen. Grönland Vikingleri sayıca çok azdılar. Bazıları Büyük Göller Bölgesi'ne yerleşmiş olabilir. Minnesota'da Vikingler'e ait olduğu tahmin edilen kalıntılar bulunmuştu. Sonra asimile oldular herhalde.

      Daha güneye inmemeleri lojistik zorluğu ve kaynak eksikliği ile ilgili olabilir. Sonuçta arkalarında 15. yy İspanyası gibi bir devlet yoktu.

      Delete
  9. Trivia:

    İngiltere'nin Malazgirt'i 1066 Hastings muharebesi. Normandiyalı Normanlar (Fransa Vikingleri) İngiltere'yi işgal ediyor, Anglo-Sakson soylular yerlerinden oluyor. Bir miktar Norman İngiltere'ye göç edip yerli halkla karışıyor. Bugünkü İngiliz ulusunun tohumları atılıyor.

    Hastings savaşını kaybeden Anglo-Sakson soylularından bazıları Roma İmparatoru'na, Konstantinoupolis'e sığınıyor (Doukas ve Diogenes dönemi) İmparator bunları Varang bölüğüne alıyor, böylece Anglo-Saksonlar, düşmanlarının kuzenleri Rus Vikingleri ile birlikte hizmet vermeye başlıyor.

    Bu ekip 1071'de Malazgirt'te de Selçuklu ordusuna karşı savaşıyor. Hatta savaşın başında Varanglar yüzünden Selçuklu ordusu bozulmaya başlıyor, ama Roma(Bizans) ordusundaki Peçenekler'in bilinmeyen bir sebeple taraf değiştirmesi ile ibre Selçuklu'ya dönüyor.

    Not: Bizim ulusalcılar bu taraf değiştirmeyi ulusçu dürtülere bağlar ama o yy'da ulusculuk duygusu yoktu. İnsanlar para, yağma ve rütbe için savaşırdı, sorduğunda din için savaşıyorum derdi. Oysa her iki orduda da -müslüman ve hristiyan- Türkler, Persler, Ermeniler, Gürcüler, Kürtler, vb vardı.

    ReplyDelete
    Replies
    1. @Köroğlu

      Bu ekip 1071'de Malazgirt'te de Selçuklu ordusuna karşı savaşıyor. Hatta savaşın başında Varanglar yüzünden Selçuklu ordusu bozulmaya başlıyor, ama Roma(Bizans) ordusundaki Peçenekler'in bilinmeyen bir sebeple taraf değiştirmesi ile ibre Selçuklu'ya dönüyor.

      Not: Bizim ulusalcılar bu taraf değiştirmeyi ulusçu dürtülere bağlar ama o yy'da ulusculuk duygusu yoktu. İnsanlar para, yağma ve rütbe için savaşırdı, sorduğunda din için savaşıyorum derdi. Oysa her iki orduda da -müslüman ve hristiyan- Türkler, Persler, Ermeniler, Gürcüler, Kürtler, vb vardı.


      Malazgirt'te ibrenin Selçuklu'ya dönmesine sebep olan esas faktör Bizans ihtiyat birliklerinin komutanı Andronikos Doukas'ın muharebenin çok kritik bir anında Bizans imparatoruna ihanet ederek birlikleriyle beraber muharebeden çekilmesidir. Kuman ve Peçenek paralı askerlerin saf değiştirmesi muharebenin kritik bir anında değil, bir gün öncesinde oldu ve üstelik saf değiştirenler Kuman ve Peçenek paralı askerlerin bir bölümüydü, geri kalanı Bizans'a bağlı olarak savaştı.

      Delete
  10. @Onur

    Arka yedeklerin komutanı olan, Diogenes'e hasım bir aileye mensup Doukas, Diogenes'in emrini dinlemediğinde zaten Roma ordusu çekilmeye başlamış. Sağ kanat darmadağın olmuş, çözülüyormuş, askerler kaçmaya başlamış bile. Doukas fırsattan yararlanmış sadece.

    Bunlar yorum meselesi Onur. Sen de ben de orada değildik. Olsaydık da farklı yorumlardık muhtemelen.

    ReplyDelete
  11. Selanik teki Langaza nin Langa yla iliskisi nedir?

    http://www.gazetevatan.com/ataturk-selanik-te-degil--bu-koyde-dogdu--450019-gundem/

    ReplyDelete
  12. benim favori mekan kumkapı'daki agop un meyhanesinden de bahset üstad :)
    dolayısıyla bi kumkapı tarihçesi patlat.justinian bu arada götü o iki aziz sayesinde kurtarmiş doğru mu? :) nasıl çöplüğe döndü güzelim semt. surları bile koruyamadık.

    ReplyDelete
  13. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  14. @Köroğlu

    Arka yedeklerin komutanı olan, Diogenes'e hasım bir aileye mensup Doukas, Diogenes'in emrini dinlemediğinde zaten Roma ordusu çekilmeye başlamış. Sağ kanat darmadağın olmuş, çözülüyormuş, askerler kaçmaya başlamış bile. Doukas fırsattan yararlanmış sadece.

    Bunlar yorum meselesi Onur. Sen de ben de orada değildik. Olsaydık da farklı yorumlardık muhtemelen.


    Andronikos Doukas'ın birlikleriyle beraber muharebeden çekildiğinde durum henüz iki tarafın da lehine görünmüyordu, Bizans sağ kanadı kargaşa içindeydi ama sol kanatta durum iyi gidiyordu, merkez birlikleri de henüz fazla kayıp vermemişti. Her halükarda Andronikos Doukas'ın ihaneti Kuman, Peçenek ve Oğuz (Uz) paralı askerlerinin bir kısmının muharebe başlamadan önceki saf değiştirmesinden çok daha Bizans'ın zararına olan (muharebenin sonucu bakımından) bir hamle oldu. Paralı asker saf değiştirmesi gibi muharebe başlamadan önceki olayları işin içine katacaksan Joseph Tarchaneiotes'in Andronikos Doukas'ınkilerden de, Malazgirt'teki Türki paralı askerlerden de çok daha fazla olan birlikleriyle Malazgirt muharebesine katılmamasını da katman gerekiyor, o birlikler muharebeye katılsa sonucun çok farklı olacağını öngörmek zor değil.

    ReplyDelete
  15. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  16. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete