Arapça itminân “dinmek, dingin olmak, sükun
bulmak”, faili mutmâin “dingin,
sakin, huzur bulmuş”. Son derece nadir olan rübai ifˁilāl vezninde bir türev. Kuran’da fiil dokuz kez,
fail adı dört kez geçiyor. بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ
الْقُلُوبُۜ “kalpler
Allahı anmakla huzur bulur”, مُطْمَئِنٌّۢ
بِٱلْإِيمَٰنِ “iman ile sükunet
bulmuş”.
Eski sözlüklerde kabul
gören görüşe göre kalın t ile ṭmn طمن kökünden geliyor.[1]
Fakat bu kökün düzenli basit türevleri yok, sadece taṭâ’mana, ṭumâ’nîna gibi dörtlü
türevleri bulunuyor. Neden böyle olduğuna dair bellibaşlı Arap gramercileri
tartışmışlar, doyurucu bir sonuca varamamışlar. Kamus muṭmain sözcüğü ṭamn ile eş anlamlıdır demiş, fakat bu
ikincisi düzgün dilde kullanılmaz diye eklemiş. Aramicede “teselli etmek,
consolation” anlamına gelen bir ṭamâ טָםָא fiili var, ṭmA
kökünden. İlgili olmalı, ancak tam ilişkiyi anlamak güç.
Osmanlıcada mutmain ve
itminan çok sık olmasa da kullanılan sözcükler. 1930’larda bir ara moda olmuş
görünüyor. 1950’lere doğru azalmış, Adnan Menderes birkaç kez demeçlerinde kullanmış.
1960’ların ortalarından itibaren mainstream dilden kaybolmuş. 2000’lerin
başında neo-İslamist çevrelerde yeniden duyulmaya başlandı; belki Nur
risalelerinin etkisidir, bilemiyorum. 2014’te Alev Alatlı bir röportajda “teselliyi,
rejimle mutmain olan daha büyük
kitlelerde bulurum” demiş, sosyetik neo-popülizmin temel bir akidesini dile
getirmiş. Sanırım mutmain sözcüğünün ana akım medyada uzun bir aradan sonra ilk
belirişi olmalı. Kitleler, demek ki, rejimden “memnun” yahut “razı” veya “hoşnut”
değil, dini yankıları olan daha derin ve mistik bir ruhsal algılanım içindeymiş.
Rejimle sükun bulmuşlar. İç huzura ermişler.
Yahut Bayan Alatlı sadece
lugat paralamış.
*
Tatmin تطمين Arapça değil, ne klasik ne modern Arapça sözlüklerde bulabiliyoruz.
Osmanlıca eski metinlerde de yok. Bulabildiğim en erken örnek 1900 tarihli
Şemseddin Sami Bey sözlüğü, o da katiyen tasvip etmemiş: “taṭmīn: Mutmain etme
ve te’min manasıyla kullanılmaktaysa da doğru değildir. İtminān rübaidir,
tefˁil babından gelmez.” Son cümlenin anlamı şu: iṭminan fiili ṭmn değil ṭm’an
dörtlü kökünden gelir, geçişli/ettirgen türevi öyle yapılmaz.
Sami Beyin itirazlarına
aldırış edilmemiş, sözcük hızlıca tutulmuş, hatta 1910’ların başında tatminkâr gibi türevleri peyda olmuş. Neden
tutmuş? Belli ki bir ihtiyaca cevap vermiş, yoksa yeni (ve yanlış yapılı)
kelimeler tutmaz.
Hangi ihtiyaç? Bianchi’nin,
bir devir Osmanlı aydınının el kitabı olan[2]
1843 basımı Fransızca-Türkçe sözlüğüne bakıyoruz. Satisfaction ve contentement
karşılığı hoşnudluk, mahzuziyet, rıza,
safa-i hatır demiş. Satisfaire: hoşnud
etmek, razı etmek, irza etmek, ikna etmek. Bir şey dikkatimizi çekiyor.
KİŞİYİ satisfaire etmek anlamında bu karşılıklar yeterli. Fakat bir İSTEĞİ veya
İHTİYACI satisfaire etmek anlamında hiç biri uygun değil. Nitekim maddenin
devamında zorlanmaya başlıyoruz. Satisfaire ses passions: heva vü hevesine tabi
olmak, istifai hazz etmek. Satisfaire ses désirs: istedüğüni yapmak. Satisfaire
l’espoir: tasdikı me’mul etmek. Satisfaire l’attente publique: me’muli nası
tasdik etmek. Hayır, hiç biri oturmuyor. Tatmin edici değil.
Eksikmiş, giderilmiş.
*
Tatminsizlik Fransızca mécontentement,
İngilizce dissatisfaction çevirisi.
1940’larda piyasaya çıkmış görünüyor. 1950’de Milliyet’teki bir yazısında Tarık
Buğra “mide ve cinsiyet arzularının tatminsizliği” ifadesini rahatça kullanmış.
İlginç olan, 1960’ların ortalarına dek tatminsiz sözcüğü “tatmin edilmeyen”
anlamının yanında, “tatmin etmeyen” anlamında da görülüyor. Mesela 1965 tarihli
bir haberde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nden profesör filanca, bakanlığın
hazırladığı yasa tasarısının tatminsiz
yönlerinden söz ediyor. Nitekim tatmin
etmek geçişli yapıda bir fiil olduğundan tatminsiz’in de geçişli olması
akla daha yatkın.
“Tatmin edilmeyen”
anlamında mutmainsiz dense belki daha
yakışıklı dururdu.
Tatminkar yerine mutmainli niye kullanilmamis?
ReplyDeleteŞu `mitil`i de yazmadın ya... :) Neyse umulur ki yazarsın.
ReplyDeleteHocam ben şu cümlenizdeki; "derin ve mistik bir ruhsal algılanım içindeymiş" "algılanım" kelimesine takıldım; ne TDK'da ne de sizin sözlükte bulamadım. Meali?
ReplyDeleteDuygulanım var, kurgulanım var, algılanım neden olmasın? Mutmain olmayı bilen algılanımlanmayı da bilir. Imperceptification İngilazcası.
Delete