Sunday, September 15, 2019

Oyun sonu öyküleri

Ferdinand Marcos
1965-1986 arası 21 yıl Filipinler başkanı. İlk başkanlık döneminde büyük çaplı kamu yatırımları, karayolu yapımı ve pirinç destekleriyle popülerlik kazandı. 1969’da ikinci kez seçildikten sonra tırmanan muhalefete karşı gitgide sertleşen politikalar izledi. 1972’de sıkıyönetim ilan ederek anayasayı askıya aldı. Sıkıyönetim referandumu %90 küsur oyla onaylandı. Yolsuzluk ve kayırıcılık ayyuka çıktı. “Terörle mücadele” kisvesi altında hukuk ayaklar altına alındı.
1981’de (muhtemelen Amerikalıların baskısıyla) yeniden seçim yapıldı. Muhalefetin boykot ettiği seçimi Marcos açık farkla aldı.
1983’te muhalefet lideri Aquino’nun ülkeye döndüğü gün havaalanında katledilmesi önemli bir dönüm noktasıydı. Rejimin dayanaklarından ABD ve Katolik kilisesi Marcos’la aralarına mesafe koymaya başladılar. Marcos’un 2. Dünya Savaşında aldığı iddia edilen cesaret madalyalarının sahte olduğu ortaya çıktı. Eşiyle ilgili skandallar meydana döküldü. Çiftin yurt dışındaki servetiyle ilgili akıllara durgunluk veren listeler yayınlandı.
7 Şubat 1986’da Marcos baskın erken seçime gitti. Öldürülen Aquino’nun eşi Corazon Aquino muhalefetin adayı idi. Seçimler yoğun baskı ortamında gerçekleşti. Aquino açık farkla önde görünürken geç saatte gelen sonuçlarla Marcos galip ilan edildi. 9 Şubatta Yüksek Seçim Kurulu’nun 35 bilgisayar teknisyeni sayımda büyük sahtecilik yapıldığını bildirerek istifa ettikten sonra bir kiliseye sığındılar. Katolik kilisesi, teknisyenleri güvenlik güçlerine teslim etmeyi reddetti.
15 Şubattan sonra kitlesel sokak gösterileri ülkeyi felç etti. Marcos’u devirmeye yönelik bir darbe teşebbüsü ortaya çıkarıldı. Darbe teşebbüsünün arkasında olmakla  suçlanan rejimin temel direklerinden ikisi, Savunma Bakanı Enrile ile Jandarma Genel Komutanı Ramos, 22 Şubatta bir basın bildirisiyle Marcos aleyhine döndüklerini açıkladılar. Aynı gün Manila başpiskoposu Kardinal Jaime Sin halkı diktatöre direnmeye davet etti. 23 Şubatta göstericileri dağıtmak üzere gönderilen askeri birlikler kalabalığa ateş açmayı göze alamayıp geri çekildi. 24 Şubatta bir helikopter birliği göstericilere katıldı.
25 Şubatta Marcos törenle başkanlık yemini etti. Bir saat sonra Aquino da çok daha büyük bir kalabalık huzurunda  başkanlık yemini etti. Öğleden sonra Marcos ve eşi birkaç milyon dolarlık nakit ve değerli eşya ile birlikte ülkeden kaçtı.
25 Şubat günü 2002’den bu yana Filipinler’de milli bayram olarak kutlanıyor.
Suharto
1967-1998 arası 31 yıl Endonezya başkanı. 1960’ların kaos ve iç savaş ortamından sonra ülkede asayişi sağladığı için ilk yıllarında halk desteği gördü. Kurduğu parti beş kez açık farklı seçim kazandı. Ancak güvenlik güçlerinin kontrolsüz terörü ülkede zamanla bezginlik yarattı. 1980’lerden itibaren yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktı.
1997’de Asya finans krizi ülke ekonomisini sarstı. Başkanın sağlığıyla ilgili kaygılar gündeme geldi. Krizden çıkmak için Aralık 1997’de uygulamaya konan reform paketinin başkanın ailesine ve yakınlarına uygulanmaması veya uygulanamaması genel tepkiye yol açtı.
Mart 1998’de Suharto altıncı kez başkan seçildi. Ancak güvendiği isimlerin birçoğu “arazi oldukları” için yeni hükümetin kilit pozisyonlarına başkanın aile üyeleri ve iş ortakları getirildi. Mayısta sokak gösterileri başkenti felç etti. Öğrenciler parlamento binasını işgal ederek başkanın istifasını istediler. Suharto bakanlar kurulunu değiştirmeyi ve 2003’te çekilmeyi önerdi, ancak göstericiler bunu kabul etmediler. Göstericilere karşı güç kullanma emrine Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı Wiranto uymadı. 21 Mayısta Suharto istifa ederek çiftliğine çekildi. Yardımcısı Habibie başkanlığı devraldı.
İzleyen dönemde, Suharto ailesinin 15 ila 35 milyar dolar olarak tahmin edilen serveti tartışma konusu oldu. Eski başkanın kendisini suçlayan bir gazete aleyhine açtığı tazminat davasını Endonezya Yüksek Mahkemesi reddetti. 2000’de Suharto ev hapsine alındı. Oğlu 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kardeşi devleti dolandırmak ve rüşvet suçlamalarıyla tutuklandı. Kurduğu vakıflara ağır para cezaları verildi. 2006’da Suharto’nun kendisi aleyhine bir dizi tazminat ve ağır ceza davası açıldı, ancak sağlık durumundan ötürü mahkeme ertelendi. 2008’de öldü. Ölümünden sonra büyük bir ulusal lider olarak onurlandırıldı.
Park Chung-hee
1961-1979 arası 18 yıl Güney Kore başkanı. Askeri darbeyle başa geçti. 1963’te yeni anayasa ile otoriter, merkeziyetçi bir başkanlık sistemi getirdi. Beş kez başkan seçildi. Modern tarihin en çarpıcı ekonomik kalkınma hamlelerinden birine öncülük ederek Güney Kore’yi dünyanın önde gelen ekonomilerinden birine dönüştürdü.
1970’lerin başından itibaren özellikle üniversite öğrencileri arasında, güvenlik güçlerinin kontrolsüz şiddetine ve kişisel hakların ihlaline karşı protesto hareketleri yaygınlaştı. 1972’de rejim protestolara ülke çapında sıkıyönetim ilan ederek karşılık verdi. Ulusal istihbarat örgütü KCIA öğrencilere karşı bir dehşet kampanyası başlattı. Medya tümüyle hükümetin kontrolüne girdi.
16 Ekim 1979’da öğrenci gösterileri ülkenin önemli kentlerinden Busan ve Masan’da kontrolden çıktı. Göstericiler devlet binalarını ele geçirdiler. Sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
26 Ekimde KCIA başkanı Kim Jae-gyu bir resepsiyonda başkan Park’ı ve yakın güvenlik görevlilerini vurarak öldürdü.  Kim cinayeti vatani hislerle işlediğini söylese de gerçek maksadı hiçbir zaman açıklığa kavuşmadı. Busan-Masan olaylarındaki rolünden ötürü suçlandığı veya görevden uzaklaştırılması gündeme geldiği için yaptığını söyleyenler olduğu kadar, Park yerine başkan olan General Chun Doo-hwan tarafından kullanıldığından kuşkulananlar da oldu. Kim 1980’de idam edildi.
Park’ın kızı Park Geun-hye 2013’te Güney Kore başkanı seçildi. Ancak dört yıl sonra yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınarak 24+1 yıl hapse mahkum edildi.
Yunan Cuntası
Askeri cunta Yunanistan’ı 1967-1974 arası yedi yıl yönetti. 1960’ların siyasi kaosunu giderdiği ve hissedilir oranda ekonomik kalkınma sağladığı için toplumun büyük bir bölümünce desteklendi. 19 Temmuz 1973 anayasa referandumunda cunta lideri Papadopulos %78.6 oyla kendini cumhurbaşkanı seçtirdi. Demokrasiye dönüş planını açıkladı. Ancak “açılım” planı üniversite öğrencileri ve sol kesim tarafından reddedildi. 14 Kasımda Atina Politeknik’te başlayan öğrenci ayaklanması üç gün sonra, 17 Kasımda, kanlı bir şekilde bastırıldı. Politeknik baskınının mimarı olan Jandarma Genel Komutanı General Yoanidis 25 Kasımda “kararsızlık , çıkarcılık ve yolsuzluk”la suçladığı Papadopulos’u devirerek yönetime el koydu. Sertlik yanlısı generallerden Gizikis cumhurbaşkanı ilan edildi.
Yoanidis-Gizikis cuntası ülke içinde ve dışında tepki ile karşılandı. İç ve dış kamuoyunda köşeye sıkışan rejim, askeri bir başarıyla otoritesini pekiştirmeyi denedi. 15 Temmuz 1974’te cunta yanlısı bir kadro Kıbrıs’ta bir darbe ile yönetimi ele aldı. Ancak cuntanın hesabı Türkiye’nin askeri müdahalesi ile tersine döndü. 20 Temmuzda Türkiye Kıbrıs’a asker çıkararak adanın bir bölümünü işgal etti. 23 Temmuzda Türkiye ile Yunanistan savaşın eşiğine geldi. Aynı gün cumhurbaşkanı Gizikis ordu üst kademesiyle temaslardan sonra, yedi yıldan beri devre dışı olan kıdemli sivil siyasetçilerle toplandı. Yoannidis görevden alındı. 11 yıldan beri Paris’te sürgün olan eski başbakanlardan Karamanlis yönetimi ele almak üzere Atina’ya davet edildi. Siyasi partilere ilişkin yasaklar kaldırıldı. Kısa bir süre sonra yapılan seçimlerle demokratik yaşama dönüldü.
Papadopulos ve Yoanidis tutuklanarak müebbet hapse mahkum edildiler. Her ikisi yıllar sonra cezaevinde öldüler. Gizikis hakkında vatana ihanet ve askeri ayaklanma suçuyla açılan dava beraatle sonuçlandı.
Porfírio Díaz
1876-1911 arası 35 yıl Meksika başkanı. Cientificos adı verilen ilerici/modernleşmeci akımın lideri idi. Muazzam bir ekonomik ve toplumsal kalkınma hamlesine öncülük etti. Meksika’yı modern çağa taşıdı. Kilisenin gücünü kırdı. Köylülerin ve Kızılderililerin refahını gözetti. 35 yıl boyunca girdiği her seçimden zaferle çıktı. Hızlı kalkınma ile birlikte oluşan büyük servetler, rejimin yakın çevresinde halkın nefretine hedef olan bir oligarşinin meydana çıkmasına yol açtı. General Reyes komutasındaki silahlı kuvvetler ülkenin birçok bölgesinde bir baskı ve terör rejimi kurdular.
Seksen yaşına gelen Diaz 1910 seçimine katılmayacağını ilan etti. Bunun üzerine rejimin iki ana dayanağı olan General Reyes ile Maliye Bakanı Limantour arasında kıyasıya bir güç mücadelesi başladı. Diaz fikrini değiştirerek seçime girmeye karar verdi. Başkanın emeklilik vaktinin geldiğine inanan rejim seçkinlerinin birçoğu bunun üzerine reformcu Madero’nun adaylığını destekleme kararı aldılar. Seçim kampanyası esnasında Madero tutuklandı. Diaz, ağır baskı ortamında geçen seçimin galibi ilan edildi. Ancak birçok eyalette seçimde hile yapıldığı ortaya çıktı. Seçim ertesinde serbest bırakılan Madero bir bildiri yayınlayarak Meksika halkını ihtilale davet etti. 20 Kasım 1910’da başlayan ayaklanma kuzey eyaletlerinde tutunmayı başardı. İhtilalcilerin başkente yaklaşması üzerine eski rejimin güçlü adamı General Reyes de ihtilale katılarak Madero’yu desteklediğini bildirdi. Mayıs 1911’de Diaz istifa ederek yurt dışına kaçtı.
Genel gözlemler
1. Tüm örneklerde belirleyici olay, kilit mevkideki kişilerin taraf değiştirmesidir.  Beş örneğin tümünde askerin (silah), birinde kilise liderliğinin (din), birinde belki askerin örtülü desteğiyle istihbarat örgütünün, birkaçında sivil politikacıların attığı taklalar baş rolü oynamıştır.
2. Liderin yaş/sağlık veya siyasi zaaf veya ekonomik kriz nedeniyle “gidici” olduğu inancının belirmesi, siyasi dengelerde çok hızlı değişimlere yol açar.
3. Seçim hilesi örtü altında tutulabildiği sürece rejimin sürmesine hizmet edebilir, ancak ortaya saçılırsa rejimin meşruiyetine ölümcül darbe vurur.
4. Kitlesel sokak gösterileri etkili bir silahtır, ancak tek başına rejimi devirmek için yeterli değildir. Güç odaklarının taraf değiştirmesi belirleyicidir.
5. Diktatörün geçmişte popüler ve/veya başarılı olması, düşme anında hiçbir şey ifade etmez.
6. İyi başlayan rejimler, fazla uzarsa kötü biter.

7 comments:

  1. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  2. Porfirio Diaz’ın ‘Pobre Mexico! Tan lejos de dios, y tan cerca de Estados Unidos’ şeklinde tarihe geçmiş bir sözü vardır. Bana göre Benito Juarez ve General Santa Ana ile birlikte Meksika’nın yetiştirdiği en büyük adamlardan biridir. Diktatör, veya değil.

    ReplyDelete
  3. Güney Kore'deki Kasım 1972'deki yeni anayasa plesibitinde ağır hile yapılmış. Park böylece yerini iyice tahkim etmiş.

    Ceauscescu, Kaddafi ve daha niceleri bu listede olmalıydı.

    ReplyDelete
  4. Hiçbirinde gidenin yerine pek iyisi gelmemiş. Hiç bir zaman da öyle olmaz zaten. Belki, sadece bir ihtimal Almanya hariç, Adenauer'den dolayı. Bizde de işler beter olmaya devam edecek, bunlarla veya bunlarsız. Şu halde rejim değişikliği gerçekten elzem değil bence.

    ReplyDelete
  5. Konuyla hiç ilgisi yok ama Türkçe kelimelerin kökenlerine göre kullanım sıklıkları ile ilgili güvenilir makaleler biliyor musunuz?
    Yine alakasız bir yorum ama sizin sayfanızda "ccc Ülkücü Market" reklamı görmek, google'ın bir cilvesi olsa gerek :)

    ReplyDelete
  6. İkinci maddedeki yazılanları şu anda yaşıyoruz..

    ReplyDelete