Türkiye'de 20. yüzyıl başlarından daha eski olan yer adlarının yaklaşık dörtte üçü (30.000 yer adı) Türkçedir.
Aşağıda Türkçe yer
adlarında belli bir sıklıkla geçen ve güncel Türkçede anlamı herkes için açık
olmayan sözcüklerden bir seçme verilmiştir. Yabancı kökenli sözcükler ancak
Türkçede yerlileşmiş ve Türkçe adlar üretiminde kullanılmışsa burada
gösterilmiş, aksi halde ilgili dil altında listelenmiştir. Tekil yer adlarına ilişkin daha ayrıntılı bilgi Sözlükte ilgili maddelerde bulunabilir.
Abad: Tarım ve iskâna açılmış yer. Türkçe ‘ova’ Farsça kökenli
bu sözcükten evrilmiştir. Yalakabad > Yalağova > Yalova. Rumca yer adlarında kambos.
Abdal/Aptal: Gayri-Sünni bir cemaat adı. Çoğulu
Budala da kullanılır.
Ağın/Ağin: Ak in, beyaz mağara.
Ahi/Ahı/Aha: Birader. 13.-14. yy’da Ahi cemaati
önderi kişi unvanı.
Aligör/Alikalkan/Alikur/Alikulekan: Aliuşağı, Alevi.
Kürtçe Elîkur/Elîkurikan “Ali soyu” deyiminden.
Alpağut/Alpavut/Alpat: Askeri bir unvan.
Muhtemelen soy adı.
Amarat: İmaret. Genellikle her türü hayrat ve vakıf yapı anlamında.
Argıt: Geçit. Arkamak/argamak fiilinden.
Asar: Hisar. "Eski eser" anlamında âsar sözkonusu değildir.
Aşık/Işık: Gezici dervişlere verilen ad. Bazı yerlerde “abdal” veya “çingene”
anlamında kullanılır.
Atik: Osmanlı bürokratik dilinde “eski”, Arapça.
Atma/Atmalı/Adaman: Kürt veya Türkmen olduğu savunulan bir aşiret,
çoğunlukla Alevi.
Aul/Avul: Türkçe “ağıl”. Kafkas dillerinde “köy” anlamında kullanılır.
Avlan: Ak alan > Ağlan.
Avşar/Afşar: Oğuz boyu. Bir bölümü Kürt veya Kürt kökenlidir.
Badıllı/Beğdilli/Beydilli/Bedil: Oğuz boyu. Bir bölümü Kürt veya Kürt kökenlidir.
Bahşayiş: İhsan, ödül. Bir üst makam tarafından karşılıksız verilmiş araziye denir.
Bakşı/Baxşı: Türkçe ve Kürtçe “ozan”.
Balâ: Osmanlı bürokrasi dilinde “yüksek, yukarı”, Farsça. Bazı yer adlarında
yanlış telaffuzla Ballı şeklini alır.
Balaban: Bir tür iri doğan, iri kişi. Çoğu örnekte muhtemelen soy veya cemaat adı.
Barak: Halep vilayeti kökenli Türkmen topluluğu.
Bayat: Oğuz boyu. Belki “at zengini” veya “adı zengin” anlamında.
Bayındır: Oğuz boyu.
Becene/Becenek/Peçenek: Oğuzlara katılmış bir boy.
Belen: Türkçe “dağ”.
Bolu: Yunanca pólis (“şehir”)
sözcüğünden. Eski yazıda daima Boli yazılır.
Boynuyoğun: Kerkük vilayeti kökenli bir Türkmen topluluğu.
Buğur: Deve.
Bulak: Pınar.
Burgaz/Bergos/Birgi: Yunanca pyrgos
“kule, burç” adından.
Büget/Büvet: Türkçe bük sözcüğünden, “ırmakta su birikintisi, gölet”.
Büğdüz: Oğuz boyu.
Caber: Halep vilayeti kökenli Türkmen topluluğu.
Camuş/Camuz/Kömüş/Kömeş: Su sığırı. Arapçada ilk seste c, Kürtçe ve
Ermenicede g/k kullanılır.
Cankara/Conkara/Çongar: Aşiret/cemaat adı. Cenger maddesine bakınız.
Cebel: Arapça “dağ”.
Cedid: Osmanlı bürokratik dilinde “yeni”, Arapça.
Cenger/Çengel/Zengi/Zengan/ Zenger: Çingân/Çingen anlamında.
Cerit: Beğdili ulusuna bağlı Türkmen topluluğu. Ceyhan dolayından yayılmışlardır.
Cırık/Cirik: Küçük akarsu. Birkaç örnekte Ermenice çırik (“küçük su”) adından, fakat
daha çok Türkçe çığrık “küçük akarsu”. Karş. Cırlayık/Çığrık.
Cırlayık/Çığrık: Şakırtılı akan su. Bkz. Gürleyik.
Cuma: Cami, cuma namazı kılınan mescit. Cumayanı, Cumalı, Eskicuma vb.
Çakal/Çakallı/Çakallar: Aşiret/cemaat adı. Bir bölümünün Kürt kökenli
olduğu söylenir.
Çal/Çaltı: Seyrek çalılık, maki.
Çandır/Çandar/Çavdar/Çavundur: Oğuz veya Moğol boyu.
Çanlı/Çengilli: Çanlı kilise. İslam hukukunda İslam nüfusun bulunduğu yerleşimlerde çan
yasak olduğundan ayırt edici sıfat vurgulanmıştır. Bazı örneklerde Çanlı adı
Cumhuriyet döneminde ‘Çamlı’ olarak düzeltildi.
Çat/Çatak: Kavşak, iki derenin birleştiği yer.
Çeçen/Çaçan/Şeşen: Kuzey Kafkasyalı bir
Müslüman halk. 1864’ten itibaren Rus baskısı altında Osmanlı ülkesine göçtüler.
Çeltik/Çeltek: Pirinç tarlası. Osmanlı döneminde özel bir vergi statüsüne sahipti.
Çepni/Çetmi: Oğuz boyu. Aşiret adı muhtemelen “çapulcu, vurguncu” anlamındadır. Çöplü,
Çaplı gibi deformasyonlar yaygındır.
Çerkes: Kuzey Kafkasyalı bir Müslüman halk. 1864’ten
itibaren Rus baskısı altında Osmanlı ülkesine göçtüler.
Çermik/Çermük: Ermenice “ılıca”.
Çevlik: Türkçe “etrafı çevrili yer, bostan”. Ancak Bingöl kentinin yerel adı olan
Colik/Cewlik Türkçe değildir.
Çıtak/Çitak: “Kavgacı, belalı” anlamında cemaat adı. Özellikle Balkan göçmeni bir topluluk.
Çok: Genellikle “sesli, gürültülü” anlamında. Çokçaabdal “bağıran deli”,
Çokdeğirmen “sesli değirmen”, Çokpınar “öten pınar”.
Çokran/Çokrak/Çokak/Çokradan: Gürültülü akan veya fışkıran su. Çokramak
fiilinden.
Çor/Şor: Tuz birikintisi, tarıma elverişsiz toprak.
Çorum: Bir aşiret veya konar göçer topluluk adı. Kökeni meçhuldür. İl adı topluluk
adından gelir.
Çöğürler/Çekür/Çekür/Çinğir/Çünğür: Cemaat adı. “Aşısız bitki, delice” anlamına geldiği kabul
edilse de muhtemelen “Çingene” demektir. Karş. Cenger.
Çörten: Su kanalı.
Danişment/Danışman/Tanışman: “Bilgin kişi, molla” anlamında kişi
unvanı.
Deliler/Deller: Genellikle “isyancılar” ya da
“Abdallar” anlamında.
Denek/Dinek: Orta Anadolu’da 9 yerde görülen
adın kökeni anlaşılamadı. Belki "durak"?
Der/Deyr: Kürtçe ve Arapça kökenli yer adlarında
“manastır”. Derik: “kilise, küçük manastır”.
Derbent/Dervent: Aslen “geçit”. Osmanlı’da
karayollarını ve dağ geçitlerini koruyan küçük hisar, karakol.
Diğin/Din/Tigin/Tekin: Türkçe tekin/tigin “soylu kişi,
hanedan mensubu, komutan”. Beydiğin, Çerdiğin (“çeri başı”), Eldiğin (“il
yöneticisi”), Gümüşdiğin, Karadin/Karadiğin/Karatekin (“kara prens”).
Divan: Birkaç köy veya mahalleden oluşan idari birim,
böyle bir birimin idari merkezi.
Dodurga/Todurga/Tödürge: Oğuz boyu.
Döngel: Trabzon hurması veya Ege’de muşmula adı
verilen ağaçtır. Yer adlarında muhtemelen “dönmeler” anlamında topluluk adı.
Dulkadir/Zülkadir/Kadirli: 15. yy’dan sonra Maraş
sancağından gelen konar göçer toplulukları ifade eder.
Dumlu: Dumanlı, sisli.
Eğlence: Konak, durak.
Elemin/Elemli: Genellikle il emini (“bölge
yöneticisi”) deyiminden bozmadır. Ancak Ege Bölgesinde Elemen: Rumca
“zeytinlik”.
Ellez: Genellikle İlyas.
Emiralem/Miralem: Sancak beyi.
Esb/Hesp: Farsça veya Kürtçe “at”.
Esbiyelü: Bir cemaat adı.
Eseli/Selli: Genellikle İsa’lı.
Eşme: Su çukuru, kuyu. Bazı örneklerde aşiret/cemaat adı.
Eymir/Eymür/İymir/İmir: Oğuz boyu.
Eyne/İne/İğne ve Ezine: Cuma hutbesi okunan cami. Cuma
gününün Farsça adıdır.
Fakı/Fakih: “Din alimi, medreseli” anlamında
unvan.
Ferenk/Fernek: Rumca farángi “boğaz, koyak”
sözcüğünden Türkçeleşmiştir. Batı
Anadolu’da 8 yerde görülen Pöhrenk/Pörnek sözcüğü aynı sözcüğün bir eşdeğeri
olmalıdır.
Fındık/Funduk: Çoğu yer adında Arapça “yol konağı,
han”. Bitki adı olan fındık yer adlarında enderdir.
Gencelli: Bir cemaat, belki Genç Ali.
Geren: Killi veya verimsiz toprak.
Geriş: Dağ sırtı.
Gir/Gır: Kürtçe “tepe”. Girik “tepecik”.
Göden: Su kaynağı. Ancak Antalya Gödene kasabası
antik Kotenná biçiminden bozma olmalıdır.
Gökçe/Göğce/Göce: “Yeşil” veya “güzel” anlamına
gelebilir. Modern dilde tercih edilen yeşil
sıfatı, eski yer adlarında çok ender görülür.
Göynük/Göynücek: Yanık yer, yangın yeri.
Gülabi: “Kudurmuş deli”, bir topluluk adı.
Güme/Gümele: Kulübe, bağ evi.
Sözcüğün nihai kaynağı Rumca kymbalaíos
olabilir. Bizans çağında Şarkışla yöresinde bir ilçe adı olarak görülen bu isim
muhtemelen “tumba, höyük” anlamındadır.
Gürleyik/Gürlevik/Gürlek: Şelale.
Halı/Hali: Boş, metruk. “Yer yaygısı” anlamında halı, yer adlarında görülmez.
Harmandalı/Harbendeli: “Katırcı”, muhtemelen aşiret/cemaat adı.
Havas/Havsa: Haslar, hanedana veya üst vezirlere tahsis edilmiş kamu arazisi.
Hobyar/Hubyar: “Can dost” anlamında, Alevi ocaklarından biri.
Horzum: “Horezm’li”, cemaat/aşiret adı. Horezm bugünkü Özbekistan’da bir ülke ve
12.-13. yüzyıllarda bir devlet adıdır.
Iğdır/İğdir: Oğuz boyu. Ancak Antalya Kumluca yöresinin adı olan İğdir, Rumca akrotír (“burun”) sözcüğünden uyarlanmış
olmalıdır.
Işık/Işıklı/Işıklar: Eskiden “gezici derviş, tarikat mensubu”.
Muhtemelen Arapça şeyx’ten evrilmiştir. Cumhuriyet döneminde Şeyh içeren bazı
yer adları Işıklı/Işıklar olarak değiştirildi.
İnek: Genellikle “iniş, bayır” anlamında.
İregür/Üregil/Üregül/Yüregil/Yüregir: Oğuz boyu.
Kaçak: “Sığınma yeri, melce” anlamında. Ermenikaçağı “Ermenilerin sığınağı”.
Kantara: Taş köprü. Arapça.
Karadona: Bir cemaat adı. Mersin Bozyazı Tekeli yerleşiminde
cemaat adı Kıbtiyan (“Çingene”) olarak geçer, bir bölüğü Müslim Kıbtî olarak
nitelendirilir.
Kargın/Karkın: Oğuz boyu. Muhtemelen “karışık, melez” anlamında.
Karsak: Bir Türkmen cemaati. Ancak Bursa Orhangazi Karsak köyü 17. yüzyıldan beri
Ermeni yerleşimi idi.
Kayı: Oğuz boyu. Sözcük anlamı “dönme” demektir.
Keçi/Kiçi: Çoğu yer adında ‘kiçi’ biçiminden evrilmiştir. “Küçük” demektir. Tersi
ulu’dur. Bkz. Keçiborlu x Uluborlu, Isparta.
Kent/Kend: Türkçe yer adlarında daima “köy” anlamında kullanılır. İrani bir dilden
alıntı olup Kürtçe gund (“köy”) sözcüğüyle eş kökenlidir.
Kese/Kise: Kilise sözcüğünden uyarlanmıştır
(Akçakese, Akkise, Kızılkese, Belkese vb.). Ses değişimi çoğu örnekte 20.
yüzyıldan daha eskidir.
Kestel: Rumca kástro veya kastéllo
“hisar” adından.
Keşlik: Keşişlik. “Manastır” anlamında.
Kınık: Oğuz boyu. Sözcük anlamı “cezalı” veya “kesilmiş” demektir.
Kıpti/Kıbti: Geç Osmanlı bürokratik dilinde “Çingene”. Bazıları ‘Müslim Kıbti’ olarak
nitelendirilir.
Kıran: Kenar, özellikle sarp kaya kenarı.
Kırka/Hırka: Ehl-i hırka, yani
derviş.
Kızık/Kısık: Oğuz boyu.
Kom/Gom: Ermenice ve Kürtçe “hayvan damı, hayvancılık yapılan mezra”. Doğu
illerinde yaygın.
Koz: Ceviz.
Köristan/Köyistan/Göristan: Farsça guristan
“mezarlık, özellikle gayrimüslim mezarlığı”.
Kuz: Gölge, dağın gölge tarafı. Kayıtlarda sıklıkla Koz (“ceviz”) ile
karıştırılır.
Küre: Arapça “maden ocağı”. Küreinuhas “bakır madeni”.
Madra/Mandra: Hayvan ağılı, süt ürünleri üretilen yer. Doğu illerinde Madur ve Madrak
şeklinde birkaç örneği görülen yer adı Ermenice ayrı sözcük olup “kilisecik, küçük
mihrap” anlamındadır.
Mahmudiye/Mecidiye/Aziziye/Hamidiye/Reşadiye: Padişah adı taşıyan yerleşimler 1860-1918
aralığında tipiktir. Daha önceki dönemde bir iki örnek hariç görülmez.
Mamure/Mamuriye: Kasaba.
Manav: Marmara bölgesi Anadolu kesiminde
(Hüdavendigar vilayeti) Müslümanlaşmış yerli tarımcı halka verilen ad.
Mancılık/Manca/Mancar/Mancı: Anlaşılamadı.
Maşat/Maşatlık: Gayrimüslim mezarlığı, nekropol.
Memlaha: Tuzla.
Meşe: Eski yer adlarında genellikle “koruluk, sık çalılık” anlamında. Malum
ağacın adı olarak kullanımı yenidir.
Mezit/Mezgit: Mescit, cuma namazı kılınmayan ibadethane.
Mirza/Mirze/İmirze: Farsça ve Kürtçe “bey oğlu, prens”.
Muhacir/Macır/Macar: Hemen hepsi 1877-78 Rus
Harbi ertesinde Balkan veya Kafkasya
göçmenlerinin iskan edildiği yerleşimlerdir. Çoğu örnekte Rumeli muhacirleri
kastedilir , ancak Batum ve Ahıska muhacirleri de
sözkonusu olabilir. Kuzey Kafkasyalı yerleşimlerine ‘Muhacir’ adı verilmez.
Muslu: Musullu. Genellikle Musul vilayetinden gelen
konar göçer Türkmen topluluklarını ifade eder. Mus bazen Musa (öz.) anlamına da
gelebilir.
Mutaf: Kaba dikici, çuvalcı.
Müsellim: Vali vekili, yerel askeri birlik kumandanı. Özellikle Trakya’da.
Nacar: “Marangoz”, Arapçadan.
Oba: Göçebe bir topluluğun geçici veya kalıcı yerleşim alanı.
Okçular: Eski kayıtlarda çoğunlukla Akçiler. Olasılıkla başka bir addan
uyarlanmıştır.
Ören/Viran/Veran: Harabe. Eski yazıda telaffuz tayini güçtür.
Farsça olan viran biçimine karşılık,
Cumhuriyet döneminde Türkçe olduğu varsayılan ören tercih edilmiştir. Kürtçe yer adlarında aynı anlamda Xirbe (Hırbe) görülür.
Öz: Sulu
düzlük. Çobanözü, Özlüce, Özviran, Pelitözü vb. “Hakiki” anlamında sıfat olarak
kullanımı 1980 sonrasına aittir.
Palanduz/Balandız: Palan diken, semerci.
Palanga: İstihkam, bir tür savunma amaçlı kale.
Payam: Farsça kökenli ‘badem’ sözcüğünün alternatif yazımıdır.
Pelit: Meşe ağacı, meşe palamudu.
Perakende: “Dağınık aşiret” anlamında idari terim.
Pir: Dede.
Polat: Çelik.
Pomak: Bulgarca konuşan bir Müslüman topluluğu.
Çoğu 1912-13 Balkan Savaşında veya 1923-24 nüfus mübadelesinde Türkiye’ye
göçmüştür.
Pöhrenk/Pörnek: Yer altı su yolu, kanal.
Ermenice aynı anlamda poğrank’dan
alıntı olmalıdır, fakat sadece Orta ve Batı Anadolu yer adlarında görülür.
Rabat: Arapça “han, kervansaray” fakat Ermenice “manastır” (belki “menzil”
anlamında). Tümü Ermenice kökenli on iki kadar yer adında görülür.
Sal: Alüvyonlu düzlük, kumluk.
Salur: Oğuz boyu.
Samut/Şeyhsamut: Bir Bektaşi azizi.
Saray: Türkçe yer adlarında sözcüğün özgün Farsça anlamı olan “in, büyük oyuk”
görülür. Sarayönü “mağara önü”. Almanca Halle
aynı anlam evrimini gösterir.
Sarpun/Sarpın: Ambar.
Seki/Sökü: Dağ eşiğindeki düzlük, basamak. Eski yazıda ‘sekü’ tercih edilir.
Selimiye/Orhaniye/Ertuğrul: Sultan II. Abdülhamid’in şehzadelerinin adları
19. yy son çeyreğinde çeşitli yerleşimlere verilmiştir.
Senir/Sinir: Dağ burnu. Eski dilde geniz n’siyle söylenir ve kef harfiyle yazılır. Bir iki
örnekte yanlışlıkla siğir ve sığır biçimine dönüşmüştür.
Sepetçi: Çoğu yerde “Çingene” anlamında. ‘Kalaycı’ aynı anlama gelir. ‘Nalcı’ adı
Samsun-Ordu bölgesinde “Alevi” anlamında kullanılır.
Sığla/Suğla: Sulu alan, bataklık. Osmanlı döneminde İzmir sancağının idari adıdır.
Sorgun/Sorkun: Yaban söğüdü. Belki
“yutucu” anlamında aşiret/cemaat adı.
Suvat: Hayvan sulama yeri. “Sulamak” anlamına gelen
suvamak/suvarmak fiilinden. Yarsuvat “dik suvat”.
Şadı/Şadılı/Şadiyan: Aşiret/cemaat adı.
Şahkulu/Şakolu/Şahveled: “Şii” veya “Alevi” anlamında.
Şam/Şami/Şamlıoğlu: 16. yy’dan sonra Şam
vilayetinden gelen konar göçer toplulukları ifade eder. Bazı örneklerde Türkmen cemaat adıdır.
Şar: Farsça kökenli ‘şehir’ sözcüğünün alternatif biçimi. Akşar, Alaşar, Şarköyü
vb.
Şen: Ermenice ve Gürcücede ortak olan kelime “yerleşim, köy” anlamına gelir.
Umumiyetle bu dillerden aktarılmış olan yer adlarında görülür. Türkçe “yeni
yerleşim, koloni” anlamında ‘Şenlik’ daha geç döneme aittir.
Tabaklar: Daima debbağlar (“deri sepiciler”) anlamında.
Tat/Tatlar/Tatlı: “Yabancı” ve özellikle “İranlı, Acem”.
Tecer/Tacir: Aşiret/cemaat adı.
Tekfur: Ermenice takavor (“kral”)
sözcüğünden, “gayrimüslim derebeyi veya hükümdar”. Çoğu yer adında Tekir, bir
yerde Tayfur biçimine evrilmiştir. Tekirdağ < Tekfurdağı.
Tekkeşin/Tekkeşen: Tekkenişin “tekke şeyhi”.
Til/Tell: Süryanice, Arapça ve Kürtçe “höyük”. Büyük olasılıkla arkaik bir Yakındoğu
dilinden mirastır.
Tirkeş/Türkeş: Okçu. Bazı yerlerde bu isimli bir cemaat/aşiret adı. Orta Asya tarihinde
anılan Türgeş kavmiyle ilgi kurulamaz.
Tol: Konya-Ankara köylerinde “ağıl, hayvan barınağı”.
Türk: Eski yer adlarında genellikle eski bir İslam
yerleşimini aynı adı taşıyan komşu muhacir yerleşiminden ayırır (Türk Bakacak x
Çerkes Bakacak). Bazen Kürt zıddı olarak da görülür (Türk Taciri x Kürt
Taciri). 1913’ten sonra verilen adlarda ‘Rum’ sıfatı bazen ‘Türk’ olarak
düzeltilmiştir (Rumbükü > Türkbükü).
Uşak: Yer adlarında daima “oğlu” anlamında, aile ve soy adı: Çavdaruşağı,
Deliuşağı, Fatmauşağı vb. Ancak Uşak il adı belki Helence bir addan evrilmiş
olabilir. Kürtçe eşdeğeri, adın önüne gelen kur
veya kurik sözcüğüdür: Kurinevroz,
Kurikçeto.
Varsak: Aşiret/cemaat adı. Özgün biçimi Farsak (“Güney İranlı”) olabilir.
Yağıbasan/Yağısıyan/Yağıkesen: “Düşman basan/öldüren” anlamında kişi adı veya
unvanı.
Yavı/Yavu/Yıva: “Yabani, yabancı” anlamında Oğuz boyu.
Yazı: Düzlük, ova. Yassı sözcüğünün eşdeğeridir.
Yazır: Oğuz boyu.
Yemişen/Yemişli: Çoğu zaman Yemişân, bir topluluk
adı. “Yemişler” anlamına gelen soy adının “rant yemek” fiiliyle alakası
düşünülebilir.
Yortan: “Akıncı, göçebe”, muhtemelen “saldırgan Yörük topluluğu”. Farsça Tazî ile
eş anlamlıdır.
Yozgad: Orta ve Batı Anadolu'nun beş yerinde bir aşiret veya konar göçer topluluk adı. Kökeni meçhuldür. İl adı topluluk
adından gelir.
Yörük/Yürük: Konar göçer. Genellikle kadim
Osmanlı topraklarında, yani Kızılırmak-Adana hattının batısında bulunan konar
göçer Türk topluluklarını ifade eder. 16. yy’dan itibaren bu hattın doğusundan
batıya göçenler ‘Türkmen’ olarak adlandırılır.
Yunak: Yıkama veya yıkanma yeri.
Yunt: At. Alayunt/Alayundlu bir Oğuz boyudur. Cunda adasının adı, ‘Yund Adaları’
adının Rumca telaffuzundan türemiş görünüyor.
Zaim: Zeamet sahibi. Zeamet bir tür tımarlıktır.
Zeyve/Zîve: Zaviye (“derviş konağı”) sözcüğüdür.
Zimmi/Zimmiyan: “Gâvur” anlamında idari terim.
Zir: Farsça “aşağı”. Bazı yer adlarında yanlış telaffuzla Zil şeklini almıştır.
Zilkale < Zirkale “aşağı kale”.
Çanlı maddesindeki açıklama için: Acaba bu durum kırsal bölgelerle mi sınırlıydı? Yoksa Osmanlı döneminde genel bir Çan yasağı var mıydı?
ReplyDeleteTürkiye'de İslamcılar, Çankaya'yı Ezankaya yapmak için çok uğraştılar fakat olmadı.
DeleteAyrıca evet, Islahat Fermanı'na kadar Osmanlı'da kiliselerin çan çalması memnu idi
Çevlik,Bingöl kentinin yerel adı demişsiniz.Çabakçur yada Çapakçur değilmiydi?
ReplyDeleteCırlayık/Çığrık: Kurtce de damda ya da catida biriken yagmur karsuyunu tahliye etmeye yarayan bir seydir. Kurtcesi chirrik tir
ReplyDeleteİlginçmiş. Bizim Yörükçede ise cırlayık "ağustos böceği, cırcır böceği" demektir.
DeleteÇandarlı sülalesinin kökeni Bolu'nun Cendere köyüne dayanır, diye biliyorum.
ReplyDeleteBolu'nun değil, Ankara Nallıhan'ın köyü.
DeleteGüzel bir derleme olmuş Sayın Nişanyan, teşekkürler. Birkaç ekleme yapmak isterim kendimce, yukarıdan aşağıya doğru sırasıyla değinmek istediğim maddelere göre gideyim
ReplyDeleteAlpagut: Bu sözcüğün "alp" ile "agu" bileşimi olduğu yazar kimi kaynaklarda, alp "kahraman" + agu "zehir". Yörük ağızlarında avu "zehir" yaşamaktadır. Zehir gibi etkili, öldürücü savaşçı anlamında olduğunu okumuştum, sontaki +t eki eski bir çokluk eki, tarkan > tarkat örneğindeki gibi.
Argıt: Bizim Yörükçede argıt "düz köprü, düz geçit" demektir, asma köprü anlamına da gelir, çünkü yine düz. Kavisli olana köprü denir, yani mesela Fatih Sultan Mehmet köprüsü "köprü" değil argıt'tır, Bosna'daki Mostar ise köprüdür.
Avul: Kıpçak dillerinde "köy" demektir, Karaçay-Balkar (Alan) dilinde "aul", Nogayca, Kumukça "avıl", Kazak "awıl", Tuvaca "aal" tümünde köy anlamında.
Bayat: İsm-i Ganî demektir evet, Tanrı anlamı da vardır eski Türkçede. "Bayat âtı birle söze başladım" (Tanrı adı ile söze başladım)
Belen: Bizde dağ değil de, iki dağ arasındaki "bel"e benzeyen bölüm demektir, şu resimdeki yer gibi örneğin
https://st.depositphotos.com/2453445/2855/i/950/depositphotos_28551345-stock-photo-field-of-grass-and-flowers.jpg
Bu sözün "dağ" anlamına geldiği bir ağız varsa (ben duymadım), muhtemelen o ayrı bir sözdür ve Farsça "belend" (yüksek) sözünden gelme olabilir.
Buğur: Ya da buğra "erkek deve" demektir, dişiye "ingen", yavruya "taylak", yavruluktan çıkmış gencine "torum" derler (bizim orlaada deve güreşleri vardır da, deve kültürü zengin biraz) :) :)
Büvet: Bizde "büvet" aynı zamanda "baraj" da demektir, önüne set çekilmiş, birikmiş su anlamı da var.
Cırlayık: Bu söz bizde "ağustos böceği, cırcır böceği" demek.
Çok: Ya da çoğ "uğultu" ya da "gürültü" anlamı da var.
Dinek: Dinelme yeri demektir, dinelip durulan yer. Örneğin bir çoban, koyun otlatırken bir ağacın gölgesinde dineliyorsa, orası da dinek olur. Aslında dinelmek "ayakta dikilmek"ten ziyade "dinlenmek, soluklanmak" demektir, dinel- "soluklan-" < din "soluk 2. ruh", dil devrimcileri "tin" diyor buna :) :) bu arada aslı nazal n'lidir < diñ "soluk, nefes", diñel- "soluklan-, diñlen-"...
Yavı: Yavı ya da kimi ağızlarda yav "düşman" demektir, yava ise "yabani, yaban". Farsça "yaban" ile benzerliği tesadüf olsa gerek.
Yunak: Hamam, banyo demek aynı zamanda.
Güme/Gümele > Gümeli, Zonguldak Alaplı'ya bağlı bir beldenin de adıdır. Ahalisi 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Ordu Gürgentepe'den göç eden bir
ReplyDeleteAlevi topluluğudur
Çandır/Çandar/Çavdar/Çavundur > Cândâr: Saray muhafızı anlamında. "Erkan Göksu, Türkiye Selçuklularında Ordu, TTK Yayınları, Ankara 2010, XLVII+469 s."
ReplyDeleteMancar > Ordu şivesinde "pancar" yerine kullanılıyor.
ReplyDelete