Yer Adları çalışmasına 15
veya 17 Eylül 2009’da başlamışım. Fikir Everest Yayınları yönetmeni Vedat
Bayrak’tan geldi. O günlerde Kürtçe yer adlarının iadesi meselesi gündemde,
Sevan Türkiye’de Cumhuriyet döneminde değiştirilen yer adlarının envanterini çıkaralım
mı? “Kolay”, dedim, elbette bunun bir yerde listesi vardır. Derleriz,
internetten tamamlarız, bir iki aylık iş.
Ortaya çıktı ki öyle bir
liste hiçbir yerde yoktur. Devlette de yoktur. 1968’de İçişleri Bakanlığı’nın
çıkardığı liste eksiktir, feci hatalarla doludur. 1928’den önce değiştirilen
adların dökümü hiçbir yerde yoktur. Ülkeye sonradan katılan Artvin, Kars ve
Hatay illerinin eski isim listesi yoktur. Mezra ve mahalle adlarının doğru dürüst listesi
yoktur. Evvelce mezra ve mahalle iken 1968’den sonra köy olan yerlerin dökümü
yoktur. Adı iki kere değiştirilen yerleri takip etmek imkansız gibidir.
İlk rauntta yedi ay
çalıştım, Nisan 2010’da kitabı yayınevine teslim ettim. Adını Unutan Ülke adıyla çıktı. Beni çok tatmin eden bir iş olmadı.
O vesileyle bir de web sitesi tasarladım. Tüm yerlerin koordinatlarını internette
bir yerden bulup indirdik, Google haritasına uyarladık. Ortaya çıktı ki kırk
bin yerin en az altı yedi bini tam yanlıştır, gerisi de az veya çok kayıktır. Bilgisayarcı
Gökhan bir map edit sayfası hazırladı. Kışın vakit çok, otelde çalışan
kızlardan ikisini görevlendirdim. Dört beş ay uğraşıp haritayı epey düzelttiler.
Yetmedi gerçi. Sonraki yıllarda ben o haritada tam 18.913 kez daha düzeltme
yapmışım, veritabanında kaydı var. Google ve Yandex’in haritaları da arada geçen
zamanda çok gelişti, onu da itiraf etmek lazım. Sırf onlara yetişmek için
harcadığım mesaiyi tarif edemem.
Kitap çıktıktan sonra, projeyi geliştirmek için, o zamanlar etkinliğinin zirvesinde olan TESEV’e
başvurdum. Ufak bir sponsorluk sağlamayı kabul ettiler, sağolsunlar, 3000 dolar
gibi bir şey kalmış aklımda. Onunla genç bir stajyeri görevlendirip 1946 Meskun
Yerler Kılavuzu’ndan beş bine yakın yeni yer adı ekledik. Hayali Coğrafyalar: Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Değiştirilen Yer
Adları başlıklı raporum Nisan 2011’de basıldı.
Devamı gelmedi. Bir buçuk
yıl kadar yer adlarını unuttum. Etimoloji sözlüğümü geliştirmekle
uğraştım. Hatırlarsınız, İslam dini üzerine uzun bir polemik dönemine girdim;
epey İslam tarihi okudum.
2013 Şubatı olmalı, yeniden
geldiler. Değişmeyen adları belgelemedikçe değişen adları listelemenin pek bir anlamı olmadığına kanaat getirdim. İçişleri Bakanlığı’nın 1928’de eski yazıyla
yayınladığı elli bin köy, mezra, mahalle adı içeren Köylerimiz listesini baştan sona sisteme aktardım. Deli işidir.
Eski yazının alfabe sırası başka, idari yapılanma hiç durmadan değişmiş ve
kitabın genel indeksi yok! Buna rağmen sekiz dokuz aylık mesaiden sonra oradaki
yerlerden %85 ila 90 kadarını bugünkülerle eşleştirmeyi başardım. Başbakanlık
Osmanlı Arşivleri GM’nün yayınladığı eski Osmanlı tahrir defterleri ile ele
geçirebildiğim geç devir Osmanlı vilayet salnamelerini de o dönemde taradım.
Sonra cezaevine girdim.
Dört yıl için konu kapandı. Site yüz üstü kaldı. Bir daha da dönmem o mevzuya
diye düşündüm.
*
2018 Mart başında Halim
ile Selim’i yatağa koyduktan sonra siteyi biraz adam etme niyetiyle yine yer
adlarına döndüm. Bir de ne görelim? Eskiden ağırlığınca altın versen
bulamayacağın antika Kiepert haritalarının hepsi internete inmiş. O yetmemiş,
Erkanı Harbiye’nin 1910’larda yaptırdığı eski yazı askeri haritaların hepsi
olmasa da çoğu TBMM Açık Erişim Sisteminden halkımızın nazar-ı tedkikına
açılmış. Yumuldum. Toplam 180 pafta kadar haritayı didik didik inceledim.
15.000’e yakın yer adı kaydettim: 1928 listesinde olmayan yerler, 1928
listesinde yanlış yazılmış ya da adı değişmiş yerler, olanların alternatif
adları, ikiye bölünmüş ya da birleşmiş köyler, yanlış yere kaymış mahalleler,
başka köye aktarılmış adlar... Bu iş beni yaklaşık bir yıl uğraştırdı. Gözlerim
eskidi. Bir yılda iki kez yakın gözlüğü değiştirdim.
Geçen yılın sonlarında
antik Yunan ve Roma yer adlarıyla uğraştım. O devirlerden günümüze gelen 1500 küsur
yer adının tam olarak en erken hangi tarihte kaydedildiğini belirleme sevdasına
düştüm. Yüze yakın eski Greko-Romen ve Bizans yazarının, bir sürü arkeoloji
dergisinin varsa indeksini yoksa OCR’lenmiş pdf’ini tarayıp yer adı avladım.
Bir yerde mutlaka hazırı vardır diye düşünüyorsun ama yok. Varsa da güven
olmaz. Bazı bilgiler on, yüz, bin defa aktarılınca olmadık deformasyonlara
uğruyor. Hayali kent adları türüyor, yinelendikçe kendine özgü bir hayat
kazanıyor.
Bu yılın Ocağında
dipnotlarla kaynakçayı derlemeye başladım. Matbu kitapta karınca yazısıyla 21
sayfa, 819 kalem tutan kaynakçayı tam bir şekle sokmak üzereydim ki, Şubat’ın
ilk günlerinden biri, tek bir yanlış SQL komutuyla, hepsini uçuruverdim. Uzun
zamandır backup almamıştım, düğünden önce işi bitirme hırsıyla o ara çok verimli
iş çıkarmıştım. Yıldım. İki ay çalışamadım.
Sonra gene kolları
sıvadım. Eski Yunan ve Bizansları yeni baştan taradım. Eskisinden de güzel bir
kaynakça çıkardım. Arada TBMM sisteminde eksik olan Erkanı Harbiye paftalarından
onunu Fransa Ulusal Kütüphanesinde buldum, onları da işledim.
Bir ara niyetim, Türkiye
yer adlarında geçen çeşitli dillerden yapım unsurlarını ufak bir etimolojik
sözlük haline getirmekti. En az bir iki yılımı alacak işti, gözüm korktu. Eldeki
malzemeyi önsöze eklemeye karar verdim. 75 sayfalık bir önsöz yazdım. Türkçe,
Yunanca, Ermenice, Kürtçe, Arapça, Gürcüce ve Lazca birer yer adları
sözlükçesini oraya ekledim.
Önsözü biliyorsunuz, 5
Ağustos’ta noktaladım. Veritabanında paramparça tablolar halinde duran
malzemeyi tek bir metin olarak derlemek işin her zaman zevkli kısmıdır. Anormal
konsantrasyon gerektirir, günde on beş saat nefes almadan çalışacak kondisyon
da cabası. Son on gün onunla geçti. 19 kolon çarpı 114.000 satırlık tabloyu
Excel’de yahut Word’da çalışmak kolay iş değildir, bilen bilir. Çok uyanık
olman, kestirme çözümler arayıp bulman gerekir, yoksa makina bayılıverir. Günde
iki paket sigara ve birkaç litre kahve gücüyle o iş de başarıldı.
Bugün hepsini derleyip
topladım. Noktalı virgülleri düzeltip, haritaları trimleyip, son dakika Midyat
ve Gercüş bilgileri ekleyip, ara başlık puntolarını gözden geçirip, düz
tırnakları çengelli tırnağa çevirip, Word hayvanının bozduğu büyük I’ları büyük
İ’ye döndürüp, simgeler tablosunun çerçevesini adam edip... topunu yayınevine yolladım.
Bitti. Benim büyük sözlük boyutunda tam 1834 sayfalık bir monster oldu, 16 x 24 cm, tıklım tıkış çift kolona 9 punto
dizili. Bakalım basabilecekler mi. O boyda tek cilt basabilen matbaa yahut
ciltçi bulunur mu? İki cilt mi yapalım diyecekler? Sevan manyaksın, bırak
allaşkına, kısalt şunu mu diyecekler? Göreceğiz.
Bana geçmiş olsun. On tam
yıldan bir ay eksik sürdü, bitirdim. (Sigara deliliği de üç hafta sürdü. Bugün bıraktım.
Olur bazen böyle.)
Ben sigarayı 1980lerde bıraktın sanıyordum. Neyse ki Türkiye'de değilsin yoksa Erdoğan rejiminin sigara ve alkole koyduğu vergiler yüzünden ya iflas ederdin, ya da söke söke bırakırdın ikisini de. Bence gene de sigarayı tekrar bırakman çok iyi olmuş.
ReplyDelete11 Haziran 1986'da bıraktım. O zamandan beri iki üç yılda bir gelirler, iki hafta ila bir ay vapur bacası gibi tüterim, sonra gene bırakırım.
DeleteBu önsöz de, İbn-i Haldun'un Mukaddime'si gibi ayrı kitap olarak çıkabilir belki de.
ReplyDeleteBenzetmek gibi olmasın ama biraz daha besleyip öyle yapacaz herhalde. Sözlük minimum 250 TL olmalı, vatandaş için de ucuz Mukaddime.
Deletemüthiş bir insansınız, gıpta ederek okudum.
ReplyDeleteen olmadık ebatlarda kitap yayınlamayı meslek edinmiş bir yayıncı olarak yazıyorum:
ReplyDelete1834 sayfal, 16 x 24 cm, tıklım tıkış çift kolona 9 puntoymuş...
O boyda tek cilt basmak da ciltlemek de sorun değil.
yeter ki düzgün bir yayınevi olsun.
metni kısaltmak neyin nesi? teklif etmeyi bırak düşünmek bile abes.
Osman Köker
Bravo Sevan Bey, heyecanla bekliyoruz..
ReplyDeleteStrabo'nun Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika) adıyla Pekman tarafindan çevrilmiş kaynak eserini okuyorum. Doğru düzgün bir indeks yok. Ne neresi çıkartmak pek kolay olmuyor. Kitabın içinde harita da yok. Dijital olarak Strabon'un zikrettiği yer isimleri bugünkü karşılıkları ile gösterilebilir mi? Sizin kitabınıza mı bakmamız gerekecek?
ReplyDeleteYer adlarinin 20 yy da degistirlimesi ayni soyadi kanunu meselesi gibi bir meseledir
ReplyDeleteYer adları deyince aklıma hep Muğla'nın Yatağan ilçesine bağlı, resmi adı Çaybükü olan köy geliyor. Köylüler hâlâ buranın eski adı olan Gevenes'i kullanıyor. Ama Ankara bunu bir türlü kabullenmek istemiyor. 12.08.2006 tarihinde Hürriyet Gazetesi'nde yer alan haber inanılmaz bir şaka gibi.. Hani, derler ya: Güleriz ağlanacak halimize!..
ReplyDeletehttp://www.hurriyet.com.tr/gundem/caybuku-koyu-gevenes-koyu-olamadi-4911166
Bir cok yer adi ancak benzeri araninca (ozellikle yabanci klavye ile) ve de hizi yavas yapmadan gorulmuyor. Ustelik bu da kolay anlasilmiyor, ancak israr edince hizli/yavas ozelligi goruluyor. Hizi "default" olarak yavas yapmamak icin bir neden var mi?
ReplyDelete