Monday, January 15, 2018

Hassas konulara neden değinir insan


Dünkü yazıya başlarken niyetim Türk, Ermeni ve Kürt kolektif kimliklerinin ilk ortaya çıkış öykülerini kıyaslamaktı. Başlık da kafamda hazırdı, “Kim daha uzağa işer”. Sonra Kürt maddesi çok uzadı, öbür ikisine vakit ve yer kalmadı.
Bilen biliyor, kimin ne kadar işediği beni zerrece ilgilendirmiyor. Fakat kolektif kimliklerin oluşma süreci yıllardır ilgimi çekiyor. Esrarengiz yönleri olan bir süreç. Mitolojiden bağımsız olarak düşünülemeyen, belki düşünülemeyecek bir süreç. Belki de “resmi tarih” dediğimiz kolektif oto-delüzyon (topluca kendini kandırma) mekanizmasının ana damarı. Milletler yalan söylemeden asla “biz” olamıyorlar.
Bu olgu tabii bizi “milletler yalandır, çağımızda yok öyle şey, bak elalem aya gitti” neticesine getirmiyor. Aksine milletlerin oluşum öyküsünü büsbütün ilginç bir kültürel, felsefi, filolojik konu haline getiriyor.
*
Bir toplumun topluluk bilincinin (kimliğinin) ilk ortaya çıkış tarihini belirlemek imkansıza yakın bir şey. Muhtemelen büsbütün imkansız. "Doğada hiçbir şey yoktan var olmaz" (Lavoisier) kanunu uyarınca, "aha" deyip keşfedeceğin her oluşum anının ardında mutlaka yüzlerce yıllık gelenekler ve kabullerle bir veya birkaç "proto-kimlik" vardır. Diller de keza öyle. Esperanto gibi yapay dilleri saymazsan tarihte hiçbir zaman birileri oturup "hadi bir dil yaratalım" diye kolları sıvamamış. Atadan kalma dillerine zaman zaman durgun, zaman zaman fevri müdahalelerde bulunmuşlar. O müdahaleler zamanla belli bir özgül ağırlığa kavuştuğunda uyanıp "dur yahu, biz yeni bir hadiseyiz, yeni adımız olmalı" deme noktasına varmışlar. Dante'nin 1300'lerde aniden "bu dil Latince değil İtalyanca" diye ayması gibi.
Mutlak anlamda "İtalyanca ne zaman doğdu" sorusu, o halde, abes bir soru. Cevabı yok, bulamazsın. Kavim kimliklerine ilişkin sorabileceğin geçerli sorular daha dar kapsamlıdır. Mesela: bu kavim/dilin adı ilk ne zaman anılır olmuş, ilk ne zaman ve nerede kayıtlara geçmiş? Adı değişmişse nasıl, ne zaman değişmiş? Esasen bir filoloji (metin analizi) çalışmasıdır, ama dilbilimden, mitolojiden, arkeolojiden de beslenir.
Diğer soru: ne zaman siyasi bir kimlik edinmiş? Yani devletçilik oyununa girmiş, aynı dili konuşan veya konuşmayan aşiretleri yutma sevdasını veya becerisini edinmiş, egemenlik iddia etmeye başlamış? Bu ikincisi çoğu zaman yazı kültürüne geçişle eş zamanlıdır, ama her zaman öyle değildir. Yazısız devlet zor, belki imkansız; ama yazı illa senin yazın olacak diye bir kanun yok, başkasının yazısıyla ve başkasının diliyle de devlet olunabilir. Bkz. Türkler (Soğdca, sonra Farsça), Persler (Elamca, sonra Aramice), ilk Ermeniler (belki Urartucaü sonra Farsça/Partça) vb. 
Kürt dilinin geçmişini yeterince etüt ettim sanırım. İndo-Aryan anadilinin ayrışması genellikle MÖ 3. binyıl sonu ile 2. binyıl başına tarihlenir. İrani kavimlerin Mezopotamya sınırlarında belirmesi MÖ 2. binyıl sonları olmalı. Kardukh ve Gordu/Gordy boylarına ilişkin Yunan kayıtlarını da elbette biliyordum, Ksenofon’u hatmedeli tam otuz sene olmuş. Ama doğrusu bunlarla güncel “Kürt” olgusu arasındaki irtibatın zayıf olduğunu düşünmüştüm. Strabon’daki Kürti (Kyrtioi) meselesi dikkatimi çekmemişti. Biri uyarınca fark ettim, konunun tahmin ettiğimden daha çetrefil olduğu kanısına vardım. Sizinle de paylaştım.
Kürtlerin siyasi sahaya çıkışı 10. yy dedim. O görüşümü değiştirmeye daha karar vermiş değilim, ama sarsıldığını itiraf edeyim. Dünkü yazının sonlarına doğru belki yorulduğum için fazla vurgulamadığım, ama ilgi çekici bir tema var. Kardukh’lar eğer “Kürt” ise bunların yurdu avuç kadar bir yer, Şırnak merkez ile Güçlükonak ve belki Eruh, o kadar. Ama onların adını taşıyan Gordyenê ülkesi Batman, Siirt, Hakkari ve belki İran’da Salmas illerini kaplamış; yüzlerce yıl az çok bütünlük arz eden bir siyasi birim olmuş; zaman zaman Yunan kaynaklarında basileús (“kral”) unvanıyla anılan liderleri de olmuş.
Bu bir siyasi varlık mıdır? Öyle görünüyor. Bilmiyorum. Bir bilene sormak iyi olurdu, ama yazık ki bilen yok. Bildiğini söyleyenlerin çoğu harıl harıl mitoloji üretmekle meşgul.
*
Dünkü yazıyı bitirip yayınladıktan beş dakika sonra aklıma bir hınzırlık geldi. Edit kutusunu açtım, ilk bölümün sonuna “Demek ki Kürdistan Türkiye’den kırk yıl daha eski” cümlesini ekledim. Maksat ne? Maksat eğlence olsun, tosunlar kudurup saçmalasın, biz de seyredip çekirdek çıtlayalım.
Ortalık karıştırmak dışında anlamı olan bir cümle mi? Bence öyle sayılır. Demek ki, 12. yy’da bir Ermeni vakanüvisi (Mateos titiz ve güvenilir bir tarihçidir, Türkçeye çevrilmiş ve TTK tarafından yayınlanmıştır), 11. yy’da oralarda hüküm süren Mervani hanedanının egemenlik sahasını “Kürdistan” diye adlandırıyormuş, ya da vakıf olduğu tarihi kayıtlarda bu ibare kullanılmış. İmdi, Anadolu ve Mezopotamya’da 1071’den eski birtakım Türk izleri olduğunu elbette biliyorum. Ama ülkenin herhangi bir yerinin Türk egemenliğine girmesi 1080 küsurlardır; Turchia adı ilk 13. yy ortalarında İtalyanlar tarafından telaffuz edilir; Türkçe metinlerde “Türkiye” adına bildiğim kadarıyla 1860’lardan önce rastlanmaz; resmen ve alenen “Türkiye” adının benimsenmesi ise önce 1915, sonra 1921’dir. Demek ki neymiş? Kürdistan Türkiye’den daha eskiymiş. Var mı aksini söyleyecek bir babayiğit?
Peki bundan ne sonuç çıkar? Memlekette “Kürdistan” adını yasaklamaya ya da yok saymaya kalkışanların cahil olduğu sonucu çıkar. Başkaca da önemli bir sonuç çıkmaz. Yani vaktiyle birileri oraya Kürdistan dermiş diye bugün de Kürdistan olmalı mıymış, olmamalı mıymış, bunlar komple tıraş. Kimse kimseye Ortaçağda bir Ermeni papaz öyle yazdı diye memleket vermiyor bu devirde.
*
Kürt ve Ermeni meseleleri sanırım “çağdaş” Türk insanının zihninde alabildiğince unutulması istenen tabu kavramlar. “Türk” ulusal kimliğinin kökenleri de, ister istemez bunlarla alakalı olduğu için, tabunun da tabusu bir konu. Bunlara dokunduğun zaman pek çoğu sanki mahrem yerine el atmışsın gibi irkiliyor. Ne dediğin hiç önemli değil, duymuyor bile ne dediğini. Konuya değinmiş olman yeter. Haykırmaya, ağzından köpük saçmaya başlıyor.
Ermeni ve Kürt dostlarımız içinde de benzerleri yok diyemem. Burada Türkçe konuştuğumuz için, o taraf daha ön plana çıkıyor sadece.
Doğru mudur el atmak, inanın bilmiyorum. Eskiden kafam daha netti, bu mevzuları deştikçe akılcı düşüncenin güç ve yaygınlık kazanacağına, tabuların sorgulanacağına, yeni bir ulusal konsensusa doğru bir adım da olsa yol alınacağına inanırdım. O yerleri geçeli şimdi yıllar oldu. Memleketten bir bok olmayacağı anlaşıldı. Daha ne uğraşırsın be adam diye sorarlarsa verecek cevabım yok.
Alışkanlıktır belki. Huy olmuş, bu saatten sonra değişmez.

38 comments:

  1. İzninizle bir önceki blog makalenizde arz ettiğim ricamı mevcut konuyla da alakalı bulduğum için tekrarlamak istiyorum.

    "Detaylar hariç bu bilgilerde benim için yeni bir şey yok. Kyrti denen halkın Kürtler olduğu aşağı yukarı belli. Esas cevap bulunması gereken soru Kardukh/Gordy/Kordy denen halkın Kürtler olup olmadığı, o konuda Sevan Bey'den detaylı bir analiz yapmasını rica edeceğim."

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kavim isimleri kaygandır. || "Laz" diye küçük bir kavim var, ama komşuları bütün Karadeniz halkına "Laz" der. Mingreller yaklaşık aynı dili konuşur ama kendilerini ayrı kavim sayar. || Roma İtalya'da bir şehirdir. Ama Balkanlarda koca bir ulus "Romen" (Romalı) adını taşır. || Türkler Acemlere aşağılayıcı bir tabir olarak "Tat" der. Ama Kafkasya'da ayrıca Tat adı verilen bir kavim var. || Tazik/Tacik esasen İranlıların Araplara verdiği addır. Ama Orta Asya'da Farsçanın bir lehçesini konuşan halkın adı olmuştur. Ayrıca Ermeniler Türklere Tacik adını verir.

      Kardukh'ların ve Kyrti'lerin konuştuğu dil hakkında hiçbir fikrimiz olmadığı sürece, her söylediğimiz tahmin ve spekülasyondan ibaret kalacak.

      Delete
    2. Aynı durum Azeri'ler için de geçerli.

      Delete
    3. Cevap için teşekkürler Sevan Bey. Ben de zaten yıllardır bu soruya net bir cevap bulamadım.

      Delete
  2. sen yine de sor insanlari titret. gunlerce yazi yazsan ve bundan sadece 1 kisinin fikri degisse az mi? bence degil.
    belki burda verdigin bilgiler de bilimsel olarak dogru degil bilmiyorum. aslina bakarsan arastiracak ne zamanim ne de bilgim var. ama en azindan ozgur dusunmeye, acaba olabilir mi demeye zorluyor. o da yeter be sevan abi

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yukardaki adsıza tamamen katiliyorum...Sevan Nisanyan'i taniyali 1-2 ay oldu(Cok gec kalmisim farkindayim).Yazilarindan cok sey ogrendim.Eminim benim gibi bir cok insan vardir,olacaktir.Umut ederim bir gun degeriniz anlasilir...

      Delete
  3. Kürtler aryan mıdır?Böyle bir belge veya antropolojik çalışma var mıdır? Herodotun tarih kitabında medlerin aryan olduğu söyleniyor sizce?

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Aryan" bir DİL GRUBUNUN adıdır. Kurmanci, Zazaki, Lori dillerinin bu gruba dahil olduğunu anlamak için belge ya da antropolojik çalışma değil dil analizi yeterlidir.

      Eski Hintçe ve Eski İranca'nın atası olan Proto-İndo-Aryan dilinin sözlükleri M. Mayrhofer'in Etymologisches Wörterbuch des Altindoarischen ve daha yeni Lubotsky'nin Indo-Aryan Inherited Lexicon'u var.

      Eski İrancanın en önemli çalışması yüz küsur yıllık olduğu halde hala Bartholomae'nin Altiranisches Wörterbuch'u.

      Kürtçenin bunlarla ilişkisi konusunda tonlarca literatür var. Biraz araştırsanız kolayca bulursunuz.

      Delete
  4. Ankara Güdül mağaralarında bulunan beşinci yüzyıla ait Göktürk alfabesinde yazıtlar bulundu. Bunlar da Anadolu'daki kadim Türk varlığının delilidir.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Daha ziyade çağdaş Türk "akademya"sının kendini kandırma becerisinin delilidir.

      Delete
    2. 3000 yıllık Hakkari Balbalları, Şarhamhari metinleri, Mare tabletleri ya da Anadolu'da Türk varlığının diğer delili olan binlerce yıllık yazılar, resimler, eserler, taşlar vb. bulunmaktadır.

      Bu gerçeği görmezden gelmek kendini kandırmaktan başka bir şey değildir.

      Delete
  5. "Kavimlerin hiç biri diğerinden “daha eski” değil, olamaz da. İstediğin kadar geri git, kimliksiz ya da kavimsiz yaşayan..." demiş Nişanyan Üstat, çokça haklıdır.

    Aslında "kim daha eski derken" kastedilen "kim Tuvalet taşını yaşadığı Ormana daha erken koydu kavgasıdır Ve yahut taşı koyan Medeniyet sahibine, en çok sirayet edip kim kapı kulluğu yaptı gibisinden bir kavgadır bu ve sürer gider.

    ReplyDelete
  6. kurdistani inkar eden kendini kandirir.ama asil benim merak ettigim kurdistanin sinirlari nerededir? kurdlerin cogunluk oldugu illere kurdistan diyebilir miyiz? benim bildigim kadariyla kurd hareketinin bu konularda pek derin bilgisi yok.aksini de beklemezdim zaten.

    size bugun kurdistan haritasini ciz deseler,nasil bir harita cikarirsiniz?

    ReplyDelete
    Replies
    1. "Kürtlerin çoğunluk olduğu iller" ayrı, "Kürtçe konuşanların çoğunluk olduğu alanlar" ayrı, "Kürt siyasi hareketine taraftar olanların çoğunlukta olduğu iller" ayrı. "Uluslararsı politikanın üzerinde uzlaşacağı Kürdistan" apayrı.

      İkincisinin ve üçüncüsünün haritasını çizmek kolay, bana sormayın, her yerde bulabilirsiniz.

      Dördüncüsünün bir taslağı bundan iki üç ay önce İngiliz gazetelerinde çıkmıştı. Face'te paylaştığım için yemediğim küfür kalmadı.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
  7. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. genetikle kavimleri izlemek oyle "bu cocugun babasi kim?" sorusuna verilecek cevab bulmak kadar kesin kes br sey degil. hata siniri-yan belirsizlik miktari buyuk. bu meselede yeni bilgiler uretmeye epey katki sundugu dogru. "ama senin kokenin ermeni seninki kurd oglu kurd, bu xiyar da saf turk, sen epey karisiksin" boyle bir sonuc zor cikar.

      Delete
    2. This comment has been removed by the author.

      Delete
  8. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  9. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Önemli bir konuya değinmişsiniz ancak ermenilerin % şu kadarı gerçek ermeni veya kürtlerin % şu kadarı gerçek kürt demek yanlış olur. Çünki bu hablogrupların oluşumu çok daha eskidir. Atıyorum R1a'nın oluşumu 13.000 yıl önceydi, insanlar mağralarda yaşayan avcı toplayıcılardı. tarım yok, yazı yok, ortada büyük bir organizasyon yok ki millet olsun. Ermeni, Kürt, Türk bu milletleri ifade eden kavramlar çok daha sonraları belli coğrafyalarda belli dili konuşan kültürel benzerlik içerisindeki bazı insanların ortak bir amaç uğruna bir araya gelmesinden oluşmuştur. Konu güzel, açıklayıcı ama doğru kavramları kullanmak lazım. Bu arada ydna haplagrup gen testi sadece genetik soyağacınızdaki babaların soy seyrini verir. Genetik soyağacınızdaki Anne soyunu öğrenmek için mitokondrial dna testi yaptırmak gerekir. Birde ayŕıca otozomal dna testi vardır. Bu genetik testleri sizinde dediğiniz gibi kolayca yaptırıp 2 hafta içinde sonucunu öğrenebiliriz. internette türkçe siteler bile var tabi testler genellikle Amerika'da yapılıyor. Geçenlerde baktığımda indirim bile vardı. Ydna hablogrup testini 69$'a yapıyorlar. Tüm testler ise yaklaşık 400$ gibi bir rakama yapılabiliyor. Elim bollaşınca muhakkak yaptıracağım. Konuya değindiğiniz için teşekkür ederim, Önemli. Yazım hatası var ise mobilden yazdığım için özür dileyerek kusura bakmamanızı rica ediyorum. https://youtu.be/U0ytqUZ5AW8 konu hakkında pek bilgisi olmayan arkadaşlar için bu link bir ön fikir verecektir.

      Delete
  10. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sayın bétici; Aşağıda vereceğim bir link de buldum, Lazların ve Hemşinlilerin sonuçları birde Trabzondan kasıt Muhtemel Pontos Rumları şu tabloyu da zahmet olmazsa lütfen yorumlar mısınız? Teşekkürler.

      https://easternblackseadna.blogspot.com.tr/2017/12/y-dna-differences-and-similarities.html

      Delete
    2. @17 Ocak 2018 16:55'te yazan adsız

      Linkini verdiğiniz blog makalesini dikkatlice okursanız orada Trabzon'un Rum ve Türklerinin bir arada incelendiklerini görebilirsiniz. Zaten genetikte Trabzon Rum ve Türkleri arasında fark yok (Trabzon'un en batısındaki Şalpazarı ve Beşikdüzü'nün Çepni Türkleri hariç). Trabzon'un Türk ve Rumlarının genetikte farkı olmadığını görmeniz için aynı blogun şu makalesini okumanızı tavsiye ederim:

      https://easternblackseadna.blogspot.com.tr/2018/01/autosomal-dna-of-trabzon-and-its.html

      Bu da aynı makalenin Türkçesi:

      https://dogukaradenizdna.blogspot.com.tr/2018/01/trabzon-ve-ilcelerinin-otozomal-dnalar.html

      Delete
    3. This comment has been removed by the author.

      Delete
    4. Akıl ve saygı sınırları içinde olan her şeyi yayınlıyorum. Kısa ve öz olanları tercih ediyorum. Bence anlatacak çok şeyiniz varsa blog açın, burada tezi kısaca özetleyip link verin.

      "Biraz uzun olacak" diye başlayan ve Hantavrupa - Ural - "Altay" akrabalığına dair kırk yıldır cılkı çıkmış tezleri bir daha anlatan yazıyı ise, özür dilerim, yanlışlıkla sildim. Tekrar girerseniz sevinirim. (Lazımsa kopyası mail olarak var.) Ama KISA yazmayı deneyin.

      Delete
    5. @betici size fotoğraf yollasak, kökenimizi tahmin edebilir misiniz :)

      Delete
    6. Evrim konulu makaleye "irreducible complexity" mefhunu ya bilmediğiniz ya da esgeçtiğinizi belirten bir yorum yazmıştım. Uslubu "Değerli Hocam, ardınızı yerim" ayaklarında değildi ama "Ermeni dölü, kılıç artığı" falan dediğimi de hatırlamıyorum. Yayınlanmadı.
      Saygıdan kastınız nefsinizi okşayan reveranslarsa size niteliksiz yancılarınızla mutluluklar.
      Bu arada verecek cevabınız olduğu zaman çok da saygılı olmayan yorumları pekala yayınlıyorsunuz, Sevan Hocam (ardınızı yerim ;)

      Delete
    7. Saygısızlığı, laf arasına sokuşturulmuş hakareti tanırım. Bu sayfalarda kendimden başkasına o yetkiyi vermeye niyetim yok.

      Ardımı yiyenleri de genellikle yayınlamıyorum. Canımı sıkanları da, safsatayla puan kazanmayı marifet sayanları da. Yayın tercihlerimi fazla sorgulayanları da.

      Delete
    8. Rıza ben çoğunlukla elestiren ve karşı duran yazılar yazdım dürüst olalım yayınlıyor ekseriyetle. Cevap verdigi de oldu vermediği de.
      Ayrıca ermeni dölü demek ne kadar ayıpsa demediğinin altını çizmek de o kadar ayıp. Sevan bu toprakların cocugu değil sadece bu topraklara coğunluğun boyunu fersah fersah aşan hizmetler etmiş bir çocuğu. Tamam ben de sataşıyorum Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olan tavrından ötürü ama saygıyı hakeden bir insan. Ve saygısızlık yapılmadığında da sadaka verilmiş muamelesi yapılabilecek bir insan değil. Ermenilere ve ermeni kimliğine de daha terbiyeli olalım derim hepimiz. Ah ne güzel keske birlikte yasasaydik diyenlerden değilim yaşayamadık ne yazık ki. Ama bizim mirasçısı olduğumuz bu topraklara cok hizmet etmiş, çok emeği geçmiş adamlar. Ve bana sorarsan da bu toprağın kardeşleri. Yüzyıldır kök salmaya çalıştıkları yerlerde her saygın halk gibi hakettikleri muameleyi görürler umarım.
      Sevan Beyciğim sulh çağrısı değil bu, kavgayı severim ben. Atatürk ile ilgili yazılarında yine dengiyle yorumlarım olacak

      Delete
  11. sondaki paragrafta kendinize haksızlık ediyorsunuz. daha birkaç yıl öncesine kadar soykırımı reddeden, dersim katliamı'nı falan devletin feodal aşiretleri ezmesi olarak gören, kemalist olmasa da kemalizan bir adamdım. son yıllarda devletle olan münasebetlerim gözümü biraz açmıştı gerçi, ama boş zamanlarımda okuduğum yazılarınız fikren bu süreci çok daha hızlı aşmamı sağladı. yazmaya devam.

    ReplyDelete
  12. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Monogenesis ve polygenesis tartışması yüz küsur yıldan beri dilbilimde kabak tadı vermiş bir konudur. Tek-kökenciler (Swadesh, Ruhlen) 1950'lerde modaydı; daha sonra Dolgopolsky, Starostin vb. o geleneği sürdürdüler. Modern dönemde fazla ciddiye alınmayan bir ekoldür. Dil aileleri arasında ortak köken bulma çalışmalarından inandırıcı ve işe yarar bir sonuç alınamadı. F. de Saussure çok-kökencilerin en önemli teorik sözcüsüdür.

      Literatür hakkında fikir sahibi olmadan afaki tezler ileri sürmenin fazla bir anlamı yok.

      Delete
    2. @bétici

      Dil aileleri konusunda Sevan beyle hemfikirim. Genetik konusunda ise şunu belirtmem lazım: Bahsettiğiniz Y-DNA haplogruplarının yaşları yirmi bin ila kırkbeş bin yıl dolayları arasında değişiyor, Hint-Avrupa, Ural ve Türki dil aileleri ise son birkaç bin yıldan geriye gitmiyorlar, dolayısıyla bu dil ailelerinin proto-dillerini ya da bünyelerindeki çeşitli dilleri konuşan grupların haplogrupları hakkında anlamlı yorumlar yapabilmeniz için belirttiğiniz ve belirtmediğiniz ana haplogrupların son birkaç bin yıl içinde yayılan alt dallarına fokuslanmanız lazım, bu da ilgili genetik literatürüne hakim olmayı gerektiriyor. Mevcut en güncel ve doğru insan Y-DNA ağacını ve ağaçtaki haplogrupların hesaplanan yaşlarını bulabileceğiniz şu siteye de başvurmanızda büyük yarar var:

      https://www.yfull.com/tree/

      Delete
  13. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
  14. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete
    Replies
    1. bétici, bu platformu korsan bildiri için kullanmanız doğru değil. Makaledeki konuyla ilgili olan kısa yorumlarınızı yayınlayacağım. Aksi halde lütfen blog açın ve konuyla ilgili yorumlarınızı link olarak verin.

      Delete