Söke Kapalı Cezaevi’nde bulunduğum sırada, 2016
başlarında, Edip Yüksel’den geldi öneri: Ateizm konusunda bir münazara metni
yazalım mı? 2013’te Edip Bey’le ODTÜ’de yapmayı tasarladığımız fakat
protestolar nedeniyle gerçekleşmeyen münazaranın yazılı biçimi olacaktı.
Fikir cazip geldi. Hemen oturup elinizdeki kitabın ilk
birkaç sayfasını yazdım, “Böyle bir şey mi düşünüyorsunuz” sorusuyla Edip Bey’e
gönderdim. Araya onun açısından başka uğraşlar, benim açımdan başka cezaevleri
girdi. Konu, unutulmasa da, küllendi.
2016’nın son aylarında, Menemen Kapalı Cezaevindeki
koğuşumda her gece hükümlü arkadaşlarla ilim sohbetleri yapmaya başladık.
Siyasetten astronomiye dek güneşin altındaki her konuya el attık. Ama favori
konularımız, şüphesiz, din, İslam, Kuran idi. Ben tavrımı ilk baştan net olarak
açıkladım. Onların inandıklarına inanmadığımı, koğuş ağamız ve arkadaşlar uygun
görürse o mevzulara hiç girmemenin daha hayırlı olacağını bildirdim. Olur
dendi, ama o söz tutulamadı. Sohbet derinleşip samimiyet ilerledikçe,
arkadaşların merakı galip geldi. “Hocam seni Müslüman edelim, sevap kazanalım”
ile başlayan açılım, bir süre sonra, koğuşa yeni gelen acemilere benim adıma
“hocanın fikirlerini” anlatıp, fazla sesli itiraz edenleri susturma raddesine
ulaştı.
Sabahları herkes uyurken ben kalkıp yazı yazma
alışkanlığındaydım. Gece derslerimizi Edip Yüksel’le tasarladığımız münazaraya
bağlama düşüncesi o sırada şekillendi. Halim ile Selim’in diyalogları 2016
Aralığı ile 2017 Ocağı arasında, iki aydan kısa bir sürede yazıldı.
Söyleşide değinilen konuların hemen hepsi, o gece
derslerinde konuştuğumuz konulardır. Daha iyi bir fikir edinmeniz için, belli
başlı katılımcılardan birkaçını size tanıtayım.
A.: Koğuş “ağası”, Diyarbakırlı bir mafya ailesinin ileri
gelenlerinden. İlkokula hiç gitmemiş, 40 yaşının üçte birini cezaevinde
geçirmiş. Uyuşturucu ticareti, cinayete azmettirme, silahlı çatışmadan mahkum.
Güçlü ve orijinal bir kişilik, iyi bir yönetici, kavgacı. Sözde dindar, fakat
namaz kılmaz. Beni önce kuşkuyla izledi, sonra benimle bir olup itibarımdan
yararlanmanın daha iyi olacağını sezdi. Cahilliğinden rahatsızdı; belki el
yordamıyla, içinde bulunduğu beyhude hayattan bir adım yukarıya taşınmayı
düşlüyordu. En büyük destekçim oldu. Her şeyi defalarca anlattırdı, samimi
olarak anlamaya çalıştı. Ben onun açısından dehşet verici şeyler söyledikçe
yüzünü sıvazlayıp salavat getirdi, sonra bir daha anlatmamı istedi.
Y.: Diyarbakır pavyonlarında türkücü ve fedai, lise
mezunu, görmüş geçirmiş, olgun, duyarlı bir adam. İyi aşçı. Uyuşturucu
kullanmak ve silah kaçakçılığından mahkum. Dindar değil, fakat ortama uyumlu.
Fazla ileri gittiğimde beni kenara çekip dostane uyardı, durmam için yalvardı.
Acemiler arasında aleyhime oluşan cereyanları yatıştırdı.
M.: Genç, kırık. Düzene karşı isyan duygusuyla dolu. PKK
sempatizanı. Müslüman ve en azından nominal olarak dindar olmayan biriyle
hayatında ilk kez karşılaşıyordu. Çok şaşırdı, sarsıldı. Fikirlerim aklına çok
yatmadıysa da temsil ettikleri isyan potansiyeli hoşuna gitti. “Hocasına”
saygısız davranan gençlerden birinin ağzını yüzünü dağıttı.
I.: Profesyonel hırsız, orta yaşlı, 150 küsur yıla
mahkum. Beş vakit namaz kılar, sabahları yarım saat Kuran okur. İyi bir mizah
anlayışına sahip, esprilere çok güler. Başlarda net bir şekilde bana düşmandı,
bir iki kez kavga çıkardı, sohbetlere katılmadı. Espriler sayesinde yumuşadı.
Kuran’ı ondan daha iyi bildiğimi fark edince yavaş yavaş cemaate sokuldu. Sert
itirazlarla yolumu kesmeyi denedi. Sonlara doğru büyük bir ilgiyle her şeyi
dinlemeye başladı, ara sıra yüksek sesli “la havle” ile kendini korumaya
çalıştı.
Halim ve Selim diyalogunun dili ve düzeyi, şüphesiz
cezaevi koğuşununkiler değildir. Sabahları defterimle baş başa kaldığım zaman
kendimi cezaevi arkadaşlarımın söyleminden arıtmak bana daha iyi geldi, kendi
kültür dünyama daha yakın birileriyle sohbeti düşledim. Fakat konuların hepsi
orada konuştuğumuz konulardır. Her şeyi olabildiğince yalın bir dille anlatma,
kolay anlaşılır örneklerle somutlama ve nüktelerle hafifletme gayreti de
oradaki sohbetlerde ilerlettiğim alışkanlıklardandır.
No comments:
Post a Comment