Arapça ḤRR, İbranice ve Aramca ḤWR kökü “yanmak, akkor haline gelmek”. Ayrışma normal, Ön-Samice iki harfli kök (ḤR) iki ayrı yöntemle telafi edilmiş. Latincesi candere (candela, incandescent vb.). Türkçesi asıl kızmak olmalı.
Arapça ḥārr “ateş, alev ışığı”, bizde ateşi harlamak gibi deyimlerde geçer. Ḥarāret “ateşlenme, ısınma”. Ḥarīr esasen “yanan, alevli” ve dolayısıyla “ipek (kumaş)”. İpek Ortadoğu dünyasına geç Antikitede gelmiş, biliyorsunuz, yani Milattan sonra. Adı da doğal olarak sonradan takma bir ad.
Aramice ve İbranice ḥawar “akkor, beyaz”. Birçok dilde böyledir, “beyaz” anlamına gelen sözcük “yanma, ateş gibi ışıma” fiilinden gelir. Ḥūr “ak giysili”. Tevrat’ta “soylu kişi” anlamında; unutmayın ki ağartılmış keten giymek o devirde her babayiğidin harcı değil, seçkinlik belirtisi (henüz pamuk yok, ipek de duyulmamış). Tevrat’ın Aramice tefsirlerinde ise “köle olmayan kişi” ve “salınmış köle, azatlı” anlamı ağır basıyor. Latince eşdeğeri candidatus “ak giysili”. Latince sözcük daha çok “kamu görevine aday kişi” ve erken Hıristiyanlık döneminde “henüz vaftiz edilmemiş Hıristiyanlık adayı” anlamında görülüyor.
Arapça ḥurr “köle olmayan kişi” ve “salınmış köle, azatlı”. Hürriyet gazetesinden bildiğimiz hür. Aramiceden alıntı ya da adaptasyon olduğunu tahmin ediyorum, ama ısrar etmem.
Arapça taḥrīr “azat etme, özgür kılma”, modern kullanımda kısaca “özgürlük”. Kahire’deki meydanın adı oradan. Sözlüklerde görülen marjinal ikinci anlam “(bir yazıyı) yayınlamak” ya da “(birine veya kamuya) yazmak”. Yunanca ek-dōsis ve Latince e-ditio “dışarı-vermek, yayınlamak” kavramlarının tam karşılığı. Türkçede bu anlam başat hale gelmiş. Tahririn esas kullanım alanı bürokratik yazışma, fakat uygulamada her çeşit yazı için kullanılır. Etken sıfatı muḥarrir “yazar”, edilgen sıfatı emre muharrer senet’teki muḥarrer “yazılı”.
Arapça ḤWR kökü “dönmek” anlamında ayrı bir fiil, bunlarla alakasız. Ancak bu kökten türemiş görünen birkaç Arapça sözcükte “beyaz” veya “ak kumaş” anlamı bulunuyor. Bunlar Arapçanın ayrı bir lehçesinden mi gelme, yoksa Aramice veya ona yakın bir Suriye dilinden mi alıntı bilmiyorum. Mesela ḥawārī “kumaş ağartıcı, bleacher” anlamında, bir meslekmiş. Ayrıca “gönlü ve giysisi temiz, safderun, pure and unsullied” anlamına da gelirmiş. İsa’nın havarilerinin adı buradan mı geliyor, yoksa Nöldeke’nin belirttiği gibi eski Habeşçe “görevli kişi, elçi” anlamına gelen ḥɘwar sözcüğünden mi, yüz senede binlerce defa tartışılmış bir konudur, kesin cevabı yok.
(6 Şubat ilave)
“Yok havarinin anlamı şu değildir budur” diyen çok sayıda yorum geldi. Kimse de düşünmedi ki bu kelimenin Yunancası apóstolos, ἀποστέλλειν “göndermek” fiilinden “gönderilmiş kişi, elçi”. Ermenice çevirisi arakeal առագեալ tam aynı anlamda, “gönderilmiş kişi, elçi”. Arapçası neden farklı olsun? Neden “çamaşırcı”, ya da “temiz yürekli”, ya da “sevgili”, ya da “etrafta dolanan” gibi acayip endirekt isimler versinler?
Yukarıdaki yazının son cümlesi yanlış. Nöldeke'nin yorumu açık farkla galip gelir.
(6 Şubat ilave)
“Yok havarinin anlamı şu değildir budur” diyen çok sayıda yorum geldi. Kimse de düşünmedi ki bu kelimenin Yunancası apóstolos, ἀποστέλλειν “göndermek” fiilinden “gönderilmiş kişi, elçi”. Ermenice çevirisi arakeal առագեալ tam aynı anlamda, “gönderilmiş kişi, elçi”. Arapçası neden farklı olsun? Neden “çamaşırcı”, ya da “temiz yürekli”, ya da “sevgili”, ya da “etrafta dolanan” gibi acayip endirekt isimler versinler?
Yukarıdaki yazının son cümlesi yanlış. Nöldeke'nin yorumu açık farkla galip gelir.
No comments:
Post a Comment