Listede Türkçe yer adlarında belli bir sıklıkla geçen ve güncel Türkçede anlamı herkes için açık olmayan sözcüklerden bir seçme verilmiştir. Yabancı kökenli sözcükler
ancak Türkçede yerlileşmiş ve Türkçe adlar üretiminde kullanılmışsa burada
gösterilmiş, aksi halde ilgili dil altında listelenmiştir.
Geleneksel Türkçe yer adlarının çoğunlukla iki kategoriden birine girer: 1) yerin belirgin, kalıcı ve ayırt edici bir özelliğini belirten adlar (Karapınar, Yukarıyayla, Kızılkilise, Yanıkcuma), 2) kurucu kişi, aile, soy veya topluluğu belirten adlar (Hacısüleymanlı, Fakıoğlu, Muhacirler). Az sayıda yer adı idari statü ile ilgilidir (Derbent, Kadışehri, Ovadivanı).
Kurucu topluluk adlarında sözlü tarih daima "aşiret, Oğuz boyu, Türkmen oymağı" gibi etnik ifadeleri tercih etse de, topluluk adlarının analizi genellikle bölgenin egemen kültürünün algısını yansıtan "çapulcular, gezginler, mülteciler, baldırıçıplaklar, karabudun" gibi işlevsel tanımlamaları düşündürür.
24 Oğuz "boyunun" adları Batı ve Orta Anadolu coğrafyasında yaygındır. Adı geçen yerlerin o boylarla ilgili olduğuna dair inandırıcı bir tarihi delil genellikle yoktur; isimlerin çoğunun Osmanlı döneminde idari kararla verilmiş olması muhtemeldir.
*
Abad: Tarım ve iskâna açılmış yer. Türkçe ‘ova’ Farsça kökenli
bu sözcükten evrilmiştir. Yalakabad > Yalağova > Yalova.
Abdal/Aptal: Gayri-Sünni bir cemaat adı. Çoğulu
Budala da kullanılır.
Ağın/Ağin: Ak in, beyaz mağara.
Ahi/Ahı/Aha: Birader. 13.-14. yy’da Ahi cemaati
önderi kişi unvanı.
Aligör/Alikalkan/Alikur/Alikulekan: Aliuşağı, Alevi.
Kürtçe Elîkurik “Ali soyu” deyiminden.
Alpağut/Alpavut/Alpat: Askeri bir unvan.
Muhtemelen soy adı.
Amarat: İmaret. Genellikle her türü hayrat ve vakıf yapı anlamında.
Argıt: Geçit. Arkamak/argamak fiilinden.
Asar: Hisar.
Atik: Osmanlı bürokratik dilinde “eski”, Arapça.
Atma/Atmalı/Adaman: Kürt veya Türkmen olduğu savunulan bir aşiret.
Aul/Avul: Türkçe “ağıl”. Kafkas dillerinde “köy” anlamında kullanılır.
Avlan: Ak alan > Ağlan.
Avşar/Afşar: Oğuz boyu. Bir bölümü Kürt veya Kürt kökenlidir.
Badıllı/Beğdilli/Beydilli/Bedil: Oğuz boyu. Bir bölümü Kürt veya Kürt kökenlidir.
Bahşayiş: İhsan, ödül. Bir üst makam tarafından karşılıksız verilmiş araziye denir.
Bakşı/Baxşı: Türkçe ve Kürtçe “ozan”.
Balâ: Osmanlı bürokrasi dilinde “yüksek, yukarı”, Farsça. Bazı yer adlarında
yanlış telaffuzla Ballı şeklini alır.
Balaban: Bir tür iri doğan, iri kişi. Çoğu örnekte muhtemelen soy veya cemaat adı.
Barak: Halep vilayeti kökenli aşiret/cemaat.
Bayat: Oğuz boyu. Belki “at zengini” anlamında.
Bayındır: Oğuz boyu.
Becene/Becenek/Peçenek: Oğuzlara katılmış bir boy.
Belen: Türkçe “dağ”.
Bolu: Yunanca pólis (“şehir”)
sözcüğünden. Eski yazıda daima Boli yazılır.
Buğur: Deve.
Bulak: Pınar.
Burgaz/Bergos/Birgi: Yunanca pyrgos
“kule, burç” adından.
Büget/Büvet: Türkçe bük sözcüğünden, “ırmakta su birikintisi, gölet”.
Büğdüz: Oğuz boyu.
Caber: Halep vilayeti kökenli Türkmen aşireti/cemaati.
Camuş/Camuz/Kömüş/Kömeş: Su sığırı. Arapçada ilk seste c, Kürtçe ve
Ermenicede g/k kullanılır.
Cankara/Conkara/Çongar: Aşiret/cemaat adı. Cenger maddesine bakınız.
Cebel: Arapça “dağ”.
Cedid: Osmanlı bürokratik dilinde “yeni”, Arapça.
Cenger/Çengel/Zengi/Zengan/ Zenger: Çingân/Çingen anlamında.
Cerit: Beğdili ulusuna bağlı Türkmen aşiret/cemaat adı. Ceyhan dolayından
yayılmışlardır.
Cırık/Cirik: Küçük akarsu. Birkaç örnekte Ermenice çırik (“küçük su”) adından, fakat
daha çok Türkçe çığrık “küçük akarsu”. Karş. Cırlayık/Çığrık.
Cırlayık/Çığrık: Şakırtılı akan su. Bkz. Gürleyik.
Cuma: Cami, cuma namazı kılınan mescit. Cumayanı, Cumalı, Eskicuma vb.
Çakal/Çakallı/Çakallar: Aşiret/cemaat adı. Bir bölümünün Kürt kökenli
olduğu söylenir.
Çal/Çaltı: Seyrek çalılık, maki.
Çandır/Çandar/Çavdar/Çavundur: Oğuz veya Moğol boyu.
Çanlı/Çengilli: Çanlı kilise. İslam hukukunda İslam nüfusun bulunduğu yerleşimlerde çan
yasak olduğundan ayırt edici sıfat vurgulanmıştır. Bazı örneklerde Çanlı adı
Cumhuriyet döneminde ‘Çamlı’ olarak düzeltildi.
Çat/Çatak: Kavşak, iki derenin birleştiği yer.
Çeçen/Çaçan/Şeşen: Kuzey Kafkasyalı bir
Müslüman halk. 1864’ten itibaren Rus baskısı altında Osmanlı ülkesine göçtüler.
Çeltik/Çeltek: Pirinç tarlası. Osmanlı döneminde özel bir vergi statüsüne sahipti.
Çepni/Çetmi: Oğuz boyu. Aşiret adı muhtemelen “çapulcu, vurguncu” anlamındadır. Çöplü,
Çaplı gibi deformasyonlar yaygındır.
Çerkes: Kuzey Kafkasyalı bir Müslüman halk. 1864’ten
itibaren Rus baskısı altında Osmanlı ülkesine göçtüler.
Çermik/Çermük: Ermenice “ılıca”.
Çevlik: Türkçe “etrafı çevrili yer, bostan”. Ancak Bingöl kentinin yerel adı olan
Colik/Cevlik Türkçe değildir.
Çıtak/Çitak: “Kavgacı, belalı” anlamında cemaat adı. Özellikle Balkan göçmeni bir
zümre.
Çok: Genellikle “sesli, gürültülü” anlamında. Çokçaabdal “bağıran deli”,
Çokdeğirmen “sesli değirmen”, Çokpınar “öten pınar”.
Çokran/Çokrak/Çokak/Çokradan: Gürültülü akan veya fışkıran su. Çokramak
fiilinden.
Çor/Şor: Tuz birikintisi, tarıma elverişsiz toprak.
Çorum: Bir aşiret veya konar göçer topluluk adı. Kökeni meçhuldür. İl adı topluluk
adından gelir.
Çöğürler/Çekür/Çekür/Çinğir/Çünğür: Cemaat adı. “Aşısız bitki, delice” anlamına geldiği kabul
edilse de muhtemelen “Çingene” demektir. Karş. Cenger.
Çörten: Su kanalı.
Danişment/Danışman/Tanışman: “Bilgin kişi, molla” anlamında kişi
unvanı.
Deliler/Deller: Genellikle “isyancılar” ya da
“Abdallar” anlamında.
Denek/Dinek: Orta Anadolu’da 9 yerde görülen
adın kökeni anlaşılamadı.
Der/Deyr: Kürtçe ve Arapça yer adlarında
“manastır”. Derik: “kilise, küçük manastır”.
Derbent/Dervent: Aslen “geçit”. Osmanlı’da karayollarını
ve dağ geçitlerini koruyan küçük hisar, karakol.
Diğin/Din/Tigin/Tekin: Türkçe tekin/tigin “soylu kişi,
hanedan mensubu, komutan”. Beydiğin, Çerdiğin (“çeri başı”), Eldiğin (“il
yöneticisi”), Gümüşdiğin, Karadin/Karadiğin/Karatekin (“kara prens”).
Divan: Birkaç köy veya mahalleden oluşan idari birim,
böyle bir birimin idari merkezi.
Dodurga/Todurga/Tödürge: Oğuz boyu.
Döngel: Trabzon hurması veya Ege’de muşmula adı
verilen ağaçtır. Yer adlarında muhtemelen “dönmeler” anlamında aşiret/cemaat adı.
Dulkadir/Zülkadir: 15.-18. yy’larda Maraş
sancağından gelen konar göçer toplulukları ifade eder.
Dumlu: Dumanlı, sisli.
Eğlence: Konak, durak.
Elemin/Elemli: Genellikle il emini (“bölge
yöneticisi”) deyiminden bozmadır. Ancak Ege Bölgesinde Elemen: Rumca “zeytinlik”.
Ellez: Genellikle İlyas.
Emiralem/Miralem: Sancak beyi.
Esb/Hesp: Farsça veya Kürtçe “at”.
Esbiyelü: Bir cemaat adı.
Eseli/Selli: Genellikle İsa’lı.
Eşme: Su çukuru, kuyu. Aşiret/cemaat adı olduğu
rivayet edilir.
Eymir/Eymür/İymir/İmir: Oğuz boyu.
Eyne/İne/İğne ve Ezine: Cuma hutbesi okunan cami. Cuma
gününün Farsça adıdır.
Fakı/Fakih: Din alimi, medreseli” anlamında
unvan.
Ferenk/Fernek: Rumca farángi “boğaz, koyak”
sözcüğünden Türkçeleşmiştir. Batı
Anadolu’da 8 yerde görülen Pöhrenk/Pörnek sözcüğü aynı sözcük ya da onun
Farsça/Ermenice bir eşdeğeri olmalıdır.
Fındık/Funduk: Çoğu yer adında Arapça “yol konağı,
han”. Bitki adı olan fındık enderdir.
Gencelli: Bir cemaat, belki Genç Ali.
Geren: Killi veya verimsiz toprak.
Geriş: Dağ sırtı.
Gir/Gır: Kürtçe “tepe”. Girik “tepecik”.
Göden: Su kaynağı. Ancak Antalya Gödene kasabası
antik Kotenná biçiminden bozmadır.
Gökçe/Göğce/Göce: “Yeşil” veya “güzel” anlamına
gelebilir. Modern dilde tercih edilen yeşil
sıfatı, eski yer adlarında çok ender görülür.
Göynük/Göynücek: Yanık yer, yangın yeri.
Gülabi: “Kudurmuş deli”, bir cemaat/aşiret adı.
Güme/Gümele: Kulübe, bağ evi.
Sözcüğün nihai kaynağı Rumca kymbalaíos
olabilir. Bizans çağında Şarkışla yöresinde bir ilçe adı olarak görülen bu isim
muhtemelen “tumba, höyük” anlamındadır.
Gürleyik/Gürlevik/Gürlek: Şelale.
Halı/Hali: Boş, metruk. “Yer yaygısı” anlamında halı, yer adlarında görülmez.
Harmandalı/Harbendeli: “Katırcı”, muhtemelen aşiret/cemaat adı.
Havas/Havsa: Haslar, hanedana veya üst vezirlere tahsis edilmiş kamu arazisi.
Hobyar/Hubyar: “Can dost” anlamında, Alevi ocaklarından biri.
Horzum: “Horezm’li”, cemaat/aşiret adı. Horezm bugünkü Özbekistan’da bir ülke ve
12.-13. yüzyıllarda bir devlet adıdır.
Iğdır/İğdir: Oğuz boyu. Ancak Antalya Kumluca yöresinin adı olan İğdir, Rumca akrotír
(“burun”) sözcüğünden uyarlanmış olmalıdır.
Işık/Işıklı/Işıklar: Eskiden “gezici derviş, tarikat mensubu”.
Muhtemelen Arapça şeyx’ten evrilmiştir. Cumhuriyet döneminde Şeyh içeren bazı
yer adları Işıklı/Işıklar olarak değiştirildi.
İnek: Genellikle “iniş, bayır” anlamında.
İregür/Üregil/Üregül/Yüregil/Yüregir: Oğuz boyu.
Kaçak: “Sığınma yeri, melce” anlamında. Ermenikaçağı “Ermenilerin sığınağı”.
Kantara: Taş köprü. Arapça.
Karadona: Bir cemaat adı. Mersin Bozyazı Tekeli yerleşiminde
cemaat adı Kıbtiyan (“Çingene”) olarak geçer, bir bölüğü Müslim Kıbtî olarak
nitelendirilir.
Kargın/Karkın: Oğuz boyu. Muhtemelen “karışık, melez” anlamında.
Karsak: Bir Türkmen cemaati. Ancak Bursa Orhangazi Karsak köyü 17. yüzyıldan beri
Ermeni yerleşimi idi.
Kayı: Oğuz boyu. Sözcük anlamı “dönme” demektir.
Keçi/Kiçi: Çoğu yer adında kiçi biçiminden evrilmiştir. “Küçük” demektir. Tersi
ulu’dur. Bkz. Keçiborlu - Uluborlu, Isparta.
Kent/kend: Türkçe yer adlarında daima “köy” anlamında kullanılır. İrani bir dilden
alıntı olup Kürtçe gund (“köy”) sözcüğüyle eş kökenlidir.
Kese/Kise: Kilise sözcüğünden uyarlanmıştır
(Akçakese, Akkise, Kızılkese, Belkese vb.). Ses değişimi çoğu örnekte 20.
yüzyıldan daha eskidir.
Kestel: Rumca kastéllos “hisar” adından.
Keşlik: Keşişlik. “Manastır” anlamında.
Kınık: Oğuz boyu.
Kıpti/Kıbti: Geç Osmanlı bürokratik dilinde “Çingene”. Bazıları ‘Müslim Kıbti’ olarak
nitelendirilir.
Kıran: Kenar, özellikle sarp kaya kenarı.
Kırka/Hırka: Ehl-i hırka, yani
derviş.
Kızık/Kısık: Oğuz boyu.
Kom/Gom: Ermenice ve Kürtçe “hayvan damı, hayvancılık yapılan mezra”. Doğu
illerinde yaygın.
Koz: Ceviz.
Köristan/Köyistan/Göristan: Farsça guristan
“mezarlık, özellikle gayrimüslim mezarlığı”.
Kuz: Gölge, dağın gölge tarafı. Kayıtlarda sıklıkla Koz (“ceviz”) ile
karıştırılır.
Küre: Arapça “maden ocağı”. Küreinuhas “bakır madeni”.
Mahmudiye/Mecidiye/Aziziye/Hamidiye/Reşadiye: Padişah adı taşıyan yerleşimler 1860-1918
aralığında tipiktir. Daha önceki dönemde görülmez.
Mamure/Mamuriye: Kasaba.
Manav: Marmara bölgesi Anadolu kesiminde
(Hüdavendigar vilayeti) Müslümanlaşmış yerli tarımcı halka verilen ad.
Mancılık/Manca/Mancar/Mancı: Anlaşılamadı.
Maşat/Maşatlık: Gayrimüslim mezarlığı, nekropol.
Memlaha: Tuzla.
Meşe: Eski yer adlarında genellikle “koruluk, sık çalılık” anlamında. Malum
ağacın adı olarak kullanımı yenidir.
Mezit/Mezgit: Mescit, cuma namazı kılınmayan ibadethane.
Mirza/Mirze/İmirze: Farsça ve Kürtçe “bey oğlu, prens”.
Muhacir/Macır/Macar: Hemen hepsi 1877-78 Rus
Harbi ertesinde Balkan veya Kafkasya
göçmenlerinin iskan edildiği yerleşimlerdir. Çoğu örnekte Rumeli muhacirleri
kastedilir , ancak Batum ve Ahıska muhacirleri de
sözkonusu olabilir. Kuzey Kafkasyalı yerleşimlerine ‘Muhacir’ adı verilmez.
Muslu: Musullu. Genellikle Musul vilayetinden gelen
konar göçer toplulukları ifade eder. Mus bazen Musa (öz.) anlamına da
gelebilir.
Mutaf: Kaba dikici, çuvalcı.
Müsellim: Vali vekili, yerel askeri birlik kumandanı. Özellikle Trakya’da.
Nacar: “Marangoz”, Arapçadan.
Oba: Göçebe bir topluluğun geçici veya kalıcı yerleşim alanı.
Okçular: Eski kayıtlarda çoğunlukla Akçiler. Olasılıkla başka bir addan
uyarlanmıştır.
Ören/Viran/Veran: Harabe. Eski yazıda telaffuz tayini güçtür.
Farsça olan viran biçimine karşılık,
Cumhuriyet döneminde Türkçe olduğu varsayılan ören tercih edilmiştir. Kürtçe yer adlarında aynı anlamda Xirbe
görülür.
Öz: Sulu
düzlük.
Palanduz/Balandız: Palan diken, semerci.
Palanga: İstihkam, bir tür savunma amaçlı kale.
Payam: Farsça kökenli ‘badem’ sözcüğünün alternatif yazımıdır.
Pelit: Meşe ağacı, meşe palamudu.
Perakende: “Dağınık aşiret” anlamında idari terim.
Pir: Dede.
Polat: Çelik.
Pomak: Bulgarca konuşan bir Müslüman topluluğu.
Çoğu 1912-13 Balkan Savaşında veya 1923-24 nüfus mübadelesinde Türkiye’ye
göçmüştür.
Pöhrenk/Pörnek: Yer altı su yolu, kanal.
Ermenice aynı anlamda poğrank’dan
alıntı olmalıdır, fakat sadece Orta ve Batı Anadolu yer adlarında görülür.
Rabat: Arapça “han, kervansaray” fakat Ermenice “manastır” (belki “menzil”
anlamında). Tümü Ermenice kökenli on iki kadar yer adında görülür.
Sal: Alüvyonlu düzlük, kumluk.
Salur: Oğuz boyu.
Samut/Şeyhsamut: Bir Bektaşi azizi.
Saray: Türkçe yer adlarında sözcüğün özgün Farsça anlamı olan “in, büyük oyuk”
görülür. Sarayönü “mağara önü”. Almanca Halle
aynı anlam evrimini gösterir.
Sarpun/Sarpın: Ambar.
Seki/Sökü: Dağ eşiğindeki düzlük, basamak. Eski yazıda ‘sekü’ tercih edilir.
Selimiye/Orhaniye/Ertuğrul: Sultan II. Abdülhamid’in şehzadelerinin adları
19. yy son çeyreğinde çeşitli yerleşimlere verilmiştir.
Senir/Sinir: Dağ burnu. Eski dilde geniz n’siyle söylenir ve kef harfiyle yazılır. Bir
iki örnekte yanlışlıkla siğir ve sığır biçimine dönüşmüştür.
Sepetçi: Çoğu yerde “Çingene” anlamında. ‘Kalaycı’ aynı anlama gelir. ‘Nalcı’ adı
Samsun-Ordu bölgesinde “Alevi” anlamında kullanılır.
Sığla/Suğla: Sulu alan, bataklık. Osmanlı döneminde İzmir sancağının idari adıdır.
Sorgun/Sorkun: Yaban söğüdü. Belki
“yutucu” anlamında aşiret/cemaat adı.
Suvat: Hayvan sulama yeri. “Sulamak” anlamına gelen
suvamak/suvarmak fiilinden. Yarsuvat “dik suvat”.
Şadı/Şadılı/Şadiyan: Aşiret/cemaat adı.
Şahkulu/Şahveled: “Şii” veya “Alevi” anlamında.
Şam/Şami/Şamlıoğlu: 15.-18. yy’larda Şam
vilayetinden gelen konar göçer toplulukları ifade eder. Bazı örneklerde Türkmen cemaat adıdır.
Şar: Farsça kökenli ‘şehir’ sözcüğünün alternatif biçimi. Akşar, Alaşar, Şarköyü
vb.
Şen: Ermenice ve Gürcücede ortak olan kelime “yerleşim, köy” anlamına gelir.
Umumiyetle bu dillerden aktarılmış olan yer adlarında görülür. Türkçede “yeni
yerleşim, koloni” anlamında ‘Şenlik’ daha geç döneme aittir.
Tabaklar: Daima debbağlar (“deri sepiciler”) anlamında.
Tat/Tatlar/Tatlı: “Yabancı” ve özellikle “İranlı, Acem”.
Tecer/Tacir: Aşiret/cemaat adı.
Tekfur: Ermenice takavor (“kral”)
sözcüğünden, “gayrimüslim derebeyi veya hükümdar”. Çoğu yer adında Tekir, bir
yerde Tayfur biçimine evrilmiştir. Tekirdağ < Tekfurdağı.
Tekkeşin/Tekkeşen: Tekkenişin “tekke şeyhi”.
Til/Tell: Süryanice, Arapça ve Kürtçe “höyük”. Büyük olasılıkla arkaik bir Yakındoğu
dilinden mirastır.
Tirkeş/Türkeş: Okçu. Bazı yerlerde bu isimli bir cemaat/aşiret adı. Orta Asya tarihinde
anılan Türgeş kavmiyle ilgi kurulamaz.
Tol: Konya-Ankara köylerinde “ağıl, hayvan barınağı”.
Türk: Eski yer adlarında genellikle eski bir İslam
yerleşimini aynı adı taşıyan komşu muhacir yerleşiminden ayırır (Türk Bakacak x
Çerkes Bakacak). Bazen Kürt zıddı olarak da görülür (Türk Taciri x Kürt
Taciri). 1913’ten sonra verilen adlarda ‘Rum’ sıfatı bazen ‘Türk’ olarak
düzeltilmiştir (Rumbükü > Türkbükü).
Uşak: Yer adlarında daima “oğlu” anlamında, aile ve soy adı: Çavdaruşağı,
Deliuşağı, Fatmauşağı vb. Ancak Uşak il adı belki Helence bir addan evrilmiş
olabilir. Kürtçe eşdeğeri, adın önüne gelen kur
veya kurik sözcüğüdür: Kurinevroz,
Kurikçeto.
Varsak: Aşiret/cemaat adı. Özgün biçimi Farsak “Güney İranlı” olabilir.
Yağıbasan/Yağısıyan/Yağıkesen: “Düşman basan/öldüren” anlamında kişi adı veya
unvanı.
Yavı/Yavu: “Yabani, yabancı” anlamında cemaat adı.
Yazı: Düzlük, ova. Yassı sözcüğünün eşdeğeridir.
Yazır: Oğuz boyu.
Yemişen/Yemişli: Çoğu zaman Yemişân, bir
cemaat adı. “Yemişler” anlamına gelen soy adının “rant yemek” fiiliyle alakası
düşünülebilir.
Yortan: “Akıncı, göçebe”, muhtemelen “saldırgan Yörük topluluğu”. Farsça Tazî ile
eş anlamlıdır.
Yozgad: Bir aşiret veya konar göçer topluluk adı. Kökeni meçhuldür. İl adı topluluk
adından gelir.
Yörük/Yürük: Konar göçer. Genellikle kadim
Osmanlı topraklarında, yani Kızılırmak-Adana hattının batısında bulunan konar
göçer topluluklarını ifade eder. 16. yy’dan itibaren bu hattın doğusundan
batıya göçenler ‘Türkmen’ olarak adlandırılır.
Yunak: Yıkama veya yıkanma yeri.
Yunt: At. Alayunt/Alayundlu bir Oğuz boyudur. Cunda adasının adı, ‘Yund Adaları’
adının Rumca telaffuzundan türemiş görünüyor.
Zaim: Zeamet sahibi. Zeamet bir tür tımarlıktır.
Zeyve/Zîve: Zaviye (“derviş konağı”) sözcüğüdür.
Zimmi/Zimmiyan: “Gâvur” anlamında idari terim.
Zir: Farsça “aşağı”. Bazı yer adlarında yanlış telaffuzla Zil şeklini almıştır.
Zilkale < Zirkale “aşağı kale”.
Sevan Bey, Mersin'deki yeni ismi Çağlarca olan Suntras/Santa Iras köyünün ismi nereden geliyor bir bilginiz var mı?
ReplyDeletenisanyanmap'a bakın. Orada varsa biliyorum demektir, yoksa bilmiyorum.
DeleteSevan bey 'Yortan' kelimesini sıfat olarak 'hızlı yürüyen' manasında kullanıldığını biliyordum.
ReplyDeleteBu durumda Yortan=Yurtan=Yurtal=Yurdal kelimesine evrilmiş veya çevrilmiş olabilir mi?Yoksa 50 yıl önce verilen ismim tamamen uydurma bir kelime mi?
Öyle bir ses evrimi makul değil. "Yurt almak" fiili kastedilmiş olmalı.
DeleteYordan ismi var, müslümanlarda değil. Aslı Jordan sanırım.
Delete"Döngel: Trabzon hurması veya Ege’de muşmula adı verilen ağaçtır. Ayrıca aşiret/cemaat adı"
ReplyDeletetrabzon hurması persimmon denilen döngel/muşmuladan farklı bir tür
İstanbul muşmulası Ege'de beşbıyık dedikleri meyvedir. İstanbul'da trabzonhurması denilen meyve, yani persimmon, Ege'de muşmula adını taşır.
DeleteHocam nisanyanmaps'da Kürt köylerinin hepsini Osmanlı kayıtlarına göre yazmışsınız ama, çoğu yanlış. X, w, q ve ê harflerinin kullanılmadığı nadir köy ismi vardır. Osmanlı kaynaklarını çevirenler ise bu harfleri kullanmadığından değişik isimler ortaya çıkmış. Mesela Qelender, Kelender olunca farklı anlamlar çıkıyor. Yada Xar, Har olunca.
ReplyDeleteŞikayet edeceğine gir düzelt.
DeleteSize mail olarak bildiğim tim köylerin isimlerini gönfereceğim. Selamlar.
DeleteKürtçede Tîr (ok)
ReplyDeleteKışandın: çekmek
Çeken kişi: kêş
Tîr-Kêş: okçeken
Kürtçede Zır: sonuncu
Kürtçede pîr: yaşlı
Doğu illerinde kom demezler. Gom derler. Gom Kürtçede koyun ahırıdır.
Kom ise Kürtçede grup demektir.
Türkçesi Tîrkêş değil kısa e ile Tîrkeş'tir. Kürtçeden değil Farsçadan alıntıdır. Keza Osmanlı resmi daire dilinde kullanılan Zîr ("aşağı") Farsça bir kelimedir. Yer adlarında Pîr ise yerine ve bölgesine göre Farsça veya Kürtçe olabilir.
DeleteKürtçesi Gom olabilir, Türkçesi ve Ermenicesi Kom'dur. Doğu Ermenicesi (Erivan ağzı) da Gom olur.
Sevan Bey, öz kelimesi Kastamonu'da dağ/tepe üzerlerinde sellerin oluşturduğu küçük vadiler anlamında kullanılır. Kastamonu sahil köylerinde öz yerine oy derler (d<y değişimi sanırım) ki muhtemelen oyuk kelimesiyle bağlantılıdır. Yukarılara çıkmak için bu oyuk vadiler kullanılır. Akıntılar nedeniyle ağaç da büyümez buralarda, o yüzden hayvanlar bu özlerde otlatılır.
ReplyDeletetekkeşin, "tekke şeyhi" değil, "tekke bakıcısı" demektir. anneannemin babası tekkeşindi oradan biliyorum.
ReplyDeleteDenek / Dinek
ReplyDeleteDeğnek / Diğnek
Bunu nasıl fark edemedin şaşırtıcı. .
Benden olsun bu da..