Sonu +iye ile biten 934 eski yer
adından 75 kadarı Hatay, Urfa, Antep, Adana ve Maraş’ta Arapça isimler. Dersim
ve civarında kaydetmeyi başardığım on beş kadar Zazaca yer adı, yine +iye’li. Diğer
otuz tane kadarının aslı +iya, Rumcadan alıntı, eski yazıda +iya ile +iye
ayırt edilmediğinden +iye diye yerleşmiş (İskefiye < Skáphia, Bademiye
< Potámia, Kirasiye < Kerásia, Lazkiye < Laodikeía...). Üç
beş tane Osmanlı resmi dilinde Arapça dişil eki almış sıfat var (Kal’a-i
Sultaniye, Beynevit-i Şarkiye). İki üç tane de Zaviye, ama orijinal zaviyelerin
çoğu Türkçe kullanımda Zeyve olmuşlar.
Geriye kalıyor 792 tane.
Bunların hepsinin belli bir çağ ve belli bir siyasi atmosferin ürünü
olduklarını kolayca görebiliyoruz.
Osmanlı’nın eski tahrir
defterlerinde tek tük Süleymaniye ile belki bir tane Selimiye dışında +iye’li köy
ve kasaba adı gördüğümü hatırlamıyorum. +iye çılgınlığı 1850 ve 1860’lı
yıllarda başlamış görünüyor. O yüzden mesela en az 17 tane Aziziye’miz
var. Bu rakam eskiden muhtemel ki daha yüksekti, ancak Sultan Aziz devri
geçince bazıları yeni döneme ayak uydurmuş olsa gerek. Bildiğim en eskisi 1864’te
Çerkes mülteciler için kurulan Kayseri Aziziye, şimdiki Pınarbaşı ilçesi. Buna
karşılık 27 tane Mahmudiye ile yine 27 tane Mecidiye’nin kaçı Sultan Aziz’in
pederi ile büyük biraderi zamanında öyle adlandırılmış, kaçı sonradan
onurlandırılmış, tespit edemedim.
Rekor tabii Hamidiye’lerin:
benim sayabildiğim 58 tane. Ki bunlar sadece yerleşim yeri olarak bugün
müstakil birim olan yerler, kim bilir daha kaç tane mahalle, mevki, çiftlik,
köprü, pınar, kışla, yayla vb. vardır şimdi veya eskiden o adı taşıyan. 1909’dan
sonra yeni rejime intibak ettiği için gözümden kaçmış olanlar da cabası. İhsanıhamid,
Eserihamid, Lütfihamid, Bünyanıhamid, Umranıhamid, Kemerihamid, Bahşayişihamid,
Mamuretülhamid ve Hamidabad’ları da burada saymıyoruz.
Sekiz Muradiye’nin kaçı
Sultan Murat-ı Hamis’in üç aylık saltanatının anısıdır bilmiyorum. Reşadiye’ler
25 tane, buna karşılık Afyon Emridağ’daki Vahdetiye en talihsiz
padişahın adını mı sürdürüyor, başka bir şey mi, emin olamadım. 19 Sultaniye
ile 43 Osmaniye, ailenin belli bir üyesine angaje olmayıp, olası
saltanat değişikliğinde isim değiştirme külfetine karşı kendilerini korumuşlar.
Sadece sultanlar değil, onların
evlad ü iyalinin isimleri de çeşitli köy ve kasabalarda ölümsüzleştirilmiş. 25 Selimiye’nin
çoğu ile 20 Burhaniye’nin hepsi Sultan Abdülhamid’in iki büyük oğlunun
adını taşıyor. Sekiz Kadiriye ile
bir Abidiye onların küçük kardeşleridir sanıyorum ama emin değilim.
Abdülaziz’in büyük oğlu Yusuf İzzeddin Yusufeli’nde, kızı Nazıme Sultan
Dersim Nazımiye’de anılmışlardır, bu kesin bilgi. Padişah evladının öne
çıkarılması Osmanlı ve İslam geleneğinde olmayan bir şey; İngiltere’den (veya
Rusya’dan) ithal bir modernleşme özentisidir desek yanılır mıyız?
Saltanatın sarsıldığı devrin
siyasileri de haritamızda boy gösteriyorlar. On Şevketiye’nin tamamı
Rumeli muhaciri yerleşkesi olduğuna göre, 1913’te Balkan Harbi mültecilerinin
iskanına girişildiği günlerin sadrazamı Mahmut Şevket Paşa’nın adını hatırlamak
yanlış olmaz. Aynı günlerde ya da kısa bir süre sonra adlandırılmış, Alanya’da
bir Talatiye’miz, Konya’da bir İttihadiye’miz var. On tane Kemaliye
ile üç tane İsmetiye sonraki saltanatın ürünleri.
On adet Fethiye’nin birkaçı, 1913 bozgununun ardından muhacir iskânı için yerli Rum ve Ermeniden
zaptedilen yerler. Dokuz Cihadiye belki Birinci Dünya Harbi
başlangıcında Sultan Reşad’ın ilan ettiği Cihad-ı ekberi, bir Sulhiye ile
üç Zaferiye ise kim bilir hangi boşa çıkmış zafer ve barış umudunu
anımsatıyor.
Listedekilerin büyükçe bir kısmı
ihsan, lütuf, nimet ve minnet belirten adlar: İhsaniye (25), Lütfiye
(12), Şükriye ve Şükraniye (10), Hayriye (10), İnamiye
(3), Rıfatiye (2), Şefkatiye (1), Erhamiye (1), vs. Bir
kısmı yeni imarı vurgulamış: Umraniye (6), İcadiye (6), Mamuriye
(3), İmariye (1), Cedidiye (1). İki Küşadiye çekilişte
çıkmış yerleri, 7 Tevfikiye “şanslı geldi” diye sevinenleri, bir İbkaiye
“kaldık burada” diye üzülenleri (ya da mahkeme kararıyla teyit edilmiş bir hakkı), 1 İcbariye “mecbursak kalacağız” diye
lanet okuyanları, 1 Yaveriye ise ya “şansımız yaver gitti” diye
oynayanları, ya da belki yaver paşanın yaptığı bir kıyağı akla getiriyor.
Hemen hepsi, imparatorluğun çöküş
sürecinde elden giden ülkelerden ser ü sefil Anadolu’ya gelen mültecilerin
iskanı için yeni kurulan, ya da eski sahiplerinden zaptedilen yerler. Çoğunluğu Fırat’ın batısı ile, kuzeyde Sivas ve Tokat’tan Erzurum’a uzanan hat üzerinde.
Çok büyük bölümü İstanbul’un güney ve doğusunda 300 kilometrelik dairenin
içinde -- Adapazarı, İzmit, Bursa, Balıkesir. Birçoğu 1880’lerin, 1890’ların haritalarında henüz isimsiz, Çerkesköy, Abaza
köyü, Arnavutköy, Pomakköy, ya da kısaca Muhacir Köyü adıyla gösterilmiş. Kiepert
haritalarında (ki 1890-1913 arası basıldıkları halde 1890’dan önce derlenmiş
görünüyor) üçte ikisinin adı henüz yok. Sanırım bir muhacir iskanının kalıcı bir isme kavuşması yirmi otuz yılı bulan bir süreç.
Cumhuriyet’e zemin hazırlayan
büyük ulusal travmayı kavramak açısından ilginç detaylar bunlar.
--------------------
(ertesi gün)
--------------------
(ertesi gün)
Doktora olmaz ama nefis master
tezi konusu: "Türkiye'de Mahmudiye ve Mecidiye Yer Adlarının Orijini"
Gerekçe: Aziziye, Hamidiye ve
Reşadiye adlı yerlerin neredeyse tümünün, imparatorluğun çöküş sürecinde Rumeli
ve Kafkasya'dan gelen mültecilerin iskanı için kurulmuş ya da bu amaçla işlev
değiştirmiş yerler olduğu bilinir. Bu durumda II. Mahmut (1808-1839) ve
Abdülmecit (1839-1861) adını taşıyan yerler ilginç bir istisna teşkil
etmektedir. İmparatorluğun çöküş dönemindeki büyük demografik değişim gerçekte
1860'lardaki Kafkas göçünden önce mi başlamıştır? Yoksa padişah adıyla
onurlandırılan yerleşimler 1860-öncesinde farklı bir sembolik işleve mi
sahipti? Bu yerler ilgili padişahların vefatından sonra, belki Sultan Abdülhamid'in
babası ile büyükbabasını anmak amacıyla adlandırılmış olabilir mi?
Mahmudiye ve Mecidiye adını
taşıyan 50 dolayında yerleşimin adlandırılış tarihini ve -- kaynakların izin
verdiği ölçüde -- gerekçelerini incelemek bu açılardan 19. yy Osmanlı toplumsal
tarihine ilişkin ilginç ipuçları sağlayabilir.
"On adet Fethiye’nin galiba hepsi, 1913 bozgununun ardından muhacir iskânı için yerli Rum ve Ermenilerden zaptedilen yerler."
ReplyDeleteAgir bir ithamda bulunmussunuz. Kaynaginiz nedir?
"Bazısı" daha doğru olurmuş. Muğla Makri, Ankara Girindos, Bursa-Yenişehir Ermeniçiftliği öyle. Çumra ve İzmit Fethiye'ye 1880-90'larda muhacir iskan edilmiş. Öbür beşi daha eski.
DeleteHellenistik ve Roma dönemine geri dönmüş topraklar. Bir ara yazı yazmaya epey ara vermiştiniz hocam katınız açıldı. Güzel tespitler, ben sayıların bu kadar çok olduğunu bilmiyordum.
ReplyDeleteCumhuriyette olan sanki işin bu kısmı ile alakalı değil artık Kuzey Kore boyutu gibi. Histerik bir şekilde sürekli olarak onun adının silineceğini hatta silinebileceğini zanneden insanlar ve sürekli sokak, cadde, mahalle,stad, hastane,otopark,köprü,okul, otoyol, gişeler,insanların üzerlerine yaptıkları dövmeler. Her yerde poster ve resimler.
Seküler dünya görüşüne sahip insanların başka bir dünya bilmedikleri için sarıldıkları ve sükreli bir yerlere dikmek zorunda oldukları bir imge olmuş gibi.
Travmadan bahsetmişken, İzmir yangınının tertibi 1917 Selanik yangınının yarattığı travma ve rövanş hissiyatının sonucu olabilir mi?
ReplyDeleteAşikâr.
DeleteNeye gore asikar? Iki tarafi da suclayan kaynaklar var. Taraflarin birbirini suclamasi da gayet dogal. Yangini kacarken malini Turklere yar etmek ismeyen Rumlar cikarmis olabilir. Yunan ordusu intikam hisleriyle yangin cikartmis olavilir. Rumlari kovmak isteyen Turkler de olabilir. Kacarken sondurulmemis bir ates ya da oynayan cocuklar da olabilir. Sizin kaynaginiz nedir?
DeleteOlayın nasıl geliştiğinden bağımsız Türk milliyetçiliği üstü kapalı da olsa sahiplenmiştir. Rumları denize döktük veya İzmirden kovaladık apar topar kaçtılar gibi anlatılar olmazdı o zaman. Evleri yanmasa denize dökmek o kadar da kolay olmazdı değil mi
Deletehttp://chuvashlar.blogspot.com/2012/10/back-to-turkic-languages-in-nutshell.html?m=1
ReplyDeletehttp://chuvashlar.blogspot.com/2012/10/the-origins-of-bulgaro-turkic-languages.html?m=1
http://chuvashlar.blogspot.com/2012/10/the-internal-classification-migration.html?m=1
Tüm okuyuculara merhaba.
Bu yazılar bulgaro-türk dil ailesinin kökeni ve yayılımları ile ilgili.Yazar daha önceden türki diller hakkında yayınlanan birçok makaleyi değerlendirmiş ve cografya,tarih,dilbilim ve diğer bilimsel yontemleri kullanarak çok ilgi çekici bir makale dizisi oluşturmuş.Ben bu makalelerin savları beni ikna etti ve sizinle de paylaşmak istedim.İlginizi çekerse daha başka bilgi ve teorilerde paylaşırım.
İyi günler.
artvinli olmam dolayısıyla ilgimi çekti uzak ve yusuf izzeddin ile alakasız bi kasabaya yusufeli adının verilmesi garip olmuş :) eğin/kemaliye örneğindeki gibi hiç bir somut yatırım olmadan mı isim değişikliği yapılmış yoksa bi dandik te olsa köprü vesaire yaptırmış mı yusuf izzeddin? :)
ReplyDeleteBursa'daki semt olan Muradiye, Sultan II. Murad Külliyesi'nden alıyor adını, şuuru muhtel V. Murad'dan değil.
ReplyDeletebursa gemlik haydariyenin adı birileri tarafından uydurulmamıştır. oranın köylülerini kafkasyadan getiren 3 kardeşten birinin adı haydardır. isim ona ithafen konmuştur. diğer iki kardeş te başka köylere isim vermişlerdir.
ReplyDelete