Spiegel dergisi son 27 yılın en önemli romanlarını bir yazı konusu yapmış. Çağın ruhunu yansıtan eserlermiş. Bir kısmı Alman’ın kasvetli ruhunu yansıtıyor gerçi, ama çoğu ilginç, her eve lazım şeyler.
Elli kitap saymışlar. Sekizini okumuşum:
Salman Rushdie, Şeytan Ayetleri (1988). Duruşu doğru olabilir, ama romancı olarak tahammül edemediğim biri Rushdie. Şeytan Ayetleri’ni yarıya kadar okuyabilmiştim. Joseph Anton adlı otobiyografisi daha ilginç.
Arundhati Roy, Küçük Şeylerin Tanrısı (1997). Nefis ve sarsıcı bir roman.
Amitav Ghosh, Cam Saray (2000). Bunu da çok beğenmiştim. İktidar düşkünlerinin hikâyesi hep ilgimi çeker.
Zadie Smith, İnci Gibi Dişler (2000). Duyarlı bir yazar Smith, zekâsı ve esprisi keskin.
Orhan Pamuk, Kar (2002). Hayır, kötü.
Khaled Hosseini, Uçurtma Avcısı (2003). İz bırakmamış aklımda nedense.
Hilary Mantel, Wolf Hall (2009). Konu ilginç, 8. Henry çağında sanat mertebesine yükseltilmiş iktidar kavgası. Yazar kasmış. “Sanat” yapmaya çalışmış.
Chimamanda Ngozi Adichie, Half of a Yellow Sun (2006) adlı öbür romanını okudum, Biafra iç savaşı hakkında. Aşık olunacak kadar güzel bir kadın, Nijeryalı. Romancılığı amatör.
Yirmi kadar kitap ilgimi çekmedi. Bir kısmı önyargıdır mutlaka. Ama ne yalan söyleyeyim, Holocaust’un insan ruhundaki etkileri (Sebald), Amerikalı Vietnam gazisinin evlilik sorunları (Philip Roth), ikiz kulelerden sonra yaşamın anlamını sorgulayan Amerikalıların bunalımları (Franzen, Foer, deLillo), alkolik Norveçlinin sıkıntıları (Knausgård), bütün tabuları yıkmaya kararlı Alman kadının cinsel fantezileri (Charlotte Roche) bayar beni diye tahmin ediyorum. Kazuo Ishiguro’yu iki kez denedim, açmadı. Elfriede Jelinek ile Herta Müller “uzak dur” diye uyarıyorlar. Bu saatten sonra Harry Potter de okuyamam.
Geriye kalan 22 kitabı arkadaşlardan rica ettim, gönderecekler. Okuduktan sonra size anlatırım.
Bret Easton Ellis, American Psycho (1991). Eski bir klasik. Yatırım bankacısı seri katil olur.
Tim Parks, Europe (1997). AB zihniyetine dair İngiliz mizahı. Gaddarmış.
Michel Houellebecq, Elementary Particles (1998) ve Submission (2015). Houellebecq Fransa adlı ölü ülkenin son yıllardaki tek ilginç fenomeni diyorlar. İkinci roman yakın gelecekte islam egemenliğine giren Fransa hakkında.
Christian Kracht, 1979 (2001). Batı uygarlığının çürümesine dairmiş. İran ve Çin’e gidiyorlar, o yüzden ilgimi çekti.
Amos Oz, Aşk ve Karanlığa Dair Bir Öykü (2002). Şimdi filmi yapıldı, duyulacaktır. Oz sevdiğim bir adam, kitap annesinin intiharına dair.
Roberto Bolaño, 2666 (2004). ABD-Meksika sınırına Meksika tarafından bakan manik bir başyapıt diyorlar.
Ian McEwan, Saturday (2005). McEwan mızmız bir sesle modern toplumun kalbindeki dehşet verici şeyleri deşen biridir, severim. Bunu okumamıştım.
Don Winslow, Power of the Dog (2005). Meksika’daki uyuşturucu savaşına dair. Kriminal roman, ama müthiş gerçekçiymiş.
Patrick Modiano, Şecere (2005). Bireysel ve kolektif kimlikler hakkında bundan daha ilginç bir şey yazılmadı diyen de var, sıkıcı bulan da. Bakalım.
Cormack McCarthy, Yol (2006). İnsanlık ölmüş, baba oğul yol ararlar.
Junot Diaz, Oscar Wao’nun Kısa Yaşamı (2007). Bu da Meksikalı. Dil sihirbazıymış.
Uwe Tellkamp, Der Turm (2008). Entelektüel bir karı koca Doğu Almanya’nın yalan rejimi altında dürüst bir yaşam sürebilir mi?
Liao Yiwu, Bayan Hallo ve Köylü İmparator (2009). Çin’de toplumun en alt tabakalarında yaşam. Yazarını hapse attılar.
Alexis Jenni, Fransızların Savaş Sanatı (2011). Ortadoğu savaşlarının Fransa varoşlarında Müslüman azınlık üzerindeki etkisi.
Svetlana Aleksiyeviç, Secondhand Time (2013). Türkçe çevirisi var yanılmıyorsam. Belaruslu yazar, geçen sene Nobel ödülü aldı. Tarihin tekmelediği küçük insanlara dair müthiş etkileyici röportajlar yazmış.
Dave Eggers, The Circle (2013). Herkes bu kitaptan söz ediyor. Evreni esir alan internet şirketi hakkındaymış.
Leif Randt, Planet Magnon (2015). Refah içinde boğulan bir toplumun geleceğine dair.
Henning Ahrens, Glantz und Gloria (2015). Almanya’nın karanlık yüzünde uyuşturucu ve seks. Övülüyor.
Dergi kitap adlarını Almanca vermiş, ben kafadan çevirdim. İngilizcelerini bulursam onları okurum, yoksa Almancaya razı olacağım. Bazılarının Türkçesi de vardır eminim. Gugıl yardımcınız olsun.
Geçenlerde eve New Yorker aboneliği aldık, aklıma siz geldiniz; sanıyorum sizden aldığım hikmet incilerinden en değerlilerinden biri budur. Bir de bana daha çok Bach dinle demiştiniz. İkisi için de müteşekkirim.
Listenizden Sebald'i dışlamanıza da üzüldüm. Birkaç sene önce Austerlitz'i okumuştum; bana sorarsanız bir şaheser. Bu sene sırf bu roman yüzünden Antwerp tren istasyonunu ikinci defa ziyaret etmeyi planlıyorum. Açıkçası bu romandan benim kadar keyif alabilecek bir sizi tanıyorum; belki bir de 3-5 seneye Arsen. Şiddetle tavsiye ederim, 'Holocaust’un insan ruhundaki etkileri' bana sorarsanız adamın oeuvre'ünün olabilecek en sığ özeti.
Bu blog ile tekrar düzenli ilgilenme imkanı bulmanıza da sevindim; siz tekrar yazmaya başlayınca fark ettik ki özlemişiz.
Sinan