Yuval Noah Harari, Sapiens. Son yılların en etkileyici kitabıydı galiba. Her okuyanın ufku açıldı, beyni sarsıldı. Konu şu: Afrika’nın bir köşesindeki önemsiz bir maymun türü nasıl oldu da yetmiş bin yıllık süreçte dünyayı ele geçirdi; evrene, evrime, biyolojiye meydan okuyacak duruma geldi? Bugün geldiği nokta nedir? Ufukta neler görünüyor? Parıltılı bir kitap, okumadıysanız okuyun bence. Hemen her sayfası çarpıcı tespitlerle, beklenmedik kontrataklarla dolu.
Yeni kitabı da iki-üç ay önce çıktı. İngilizcesine Homo Deus diye afili bir ad koymuşlar; [ben bu yazıyı yazarken Türkçesi de çıktı diye haber verdiler] halbuki İbranice orijinalinin adı daha mütevazı, Yarının Tarihi. İlki kadar güçlü bir eser değil. Daha ziyade oradaki bazı temaları geliştirmiş. Geleceğe ilişin öngörülerini ete kemiğe büründürmüş. Yayın evleri bazen böyledir, insana zorla kitap yazdırırlar.
Özetleyelim. İnsan evladının tarih boyunca üç temel varoluş sorunu vardı diyor: açlık, salgın hastalık, savaş. Bunlar 21. yy başı itibariyle hikâye olmuştur. Bugün obezlikten ölenler açlıktan ölenlerin bilmem kaç katı. İntihar edenlerin sayısı, savaş, cinayet, terörizm dahil şiddet kurbanı olanların iki katından fazla. Yeni bir çağa girdik mi? Girdik.
Yeni çağın ufkunda neler görünüyor? Üç ana konuya değinmiş Harari. Bir, ölüm problemini muhtemelen çözeriz diyor, otuz, elli yahut bilemedin yüz yıl içinde. Akla ziyan gelişmeler var o cephede; çözüm ufukta görünmeye başladı. İki, nöroloji ve psikiyatrideki atılımlar sayesinde mutluluk da artık problem olmaktan çıkacak. Derdin mi var? Attır bir hap geçsin. Üç, insan davranışlarını belirleyen algoritmalar konusunda akıl almaz ölçüde bilgi sahibi olduk. Google ile Facebook bugün seni senden daha iyi tanıyor, yarın neler yapacağını senden daha iyi tahmin edebiliyor. Dolayısıyla bireysel bilinç ne işe yarar diye sorgulayabiliriz artık. İnsan aklını ve insan duygularını insandan daha iyi taklit eden algoritmalar üretmek mümkünse, bilinç sahibi olmuş ya da olmamış ne fark eder?
Yo, hayır, hayal jimnastiği değil sadece. Bunların arkasından gelen soru çarpıcı. Eski dinlerin çöküşünden bu yana, insanlığın – daha doğrusu insanlığın öncü kesiminin – dini hümanizmdi, diyor Harari; “her şeyin ölçüsü insandır” diyen Batı icadı inanış. Peki, insan hayatını, insan mutluluğunu, insan bilincini, insanın özgür iradesini en üstün değer sayan bu anlayış, yukarıda sayılan gelişmeler karşısında ayakta kalabilir mi? Öngörülenler gerçek olur mu olmaz mı, bırak bir kenara. Bunların ihtimalinin belirmesi dahi yeterli değil midir, değerler sisteminde muazzam bir devrime?
Hümanizm bitti, insanlık yeniden eski dinlere dönecek gibi ham hayallere prim veren biri değil Harari. Neo-islami akımları birkaç cümlede harcamış. Komünizmin de çoktan denenip tükenmiş bir hümanizm varyantı olduğunu düşünüyor. Yeni çağın değerler sistemi ne olur? Bilme iddiasında değil, birkaç taslak düşünceyle yetiniyor. İnsan hayatına verilen değer düşecektir. Bireysel tercih fikri önemini kaybedecektir. Özgürlük? Çağ dışı bir kavram!
Çok karamsar oldu diyorsan o da problem değil. Attır bir hap, geçer.
5 yorum: