Edward Said'i otuz yıl aradan sonra önceki sene yeniden okumaya teşebbüs ettim. Otuz yıl önce sabun köpüğü tadında gelmişti, otuz yıl sonra da öyle geldi; Orientalism'i sonuna kadar okuyamadım.
Yakından tanıdığım bir insan çeşidi Said: Şark Hıristiyanlarının iyi eğitim almış çeşidi. Bir yandan Batı medeniyetine rafine bir düzeyde hakim, belki bunu biraz fazlaca vurgulama ihtiyacı hissediyor. Batıya büyük hayranlık duyuyor. Diğer yandan Şark hakkında kendi bildiklerini ve duyarlıklarını Batı'nın paylaşmamasına sinir oluyor. Filistin'den (yahut İstanbul'dan) bakınca Batılıların ufku yarı yarıya eksik durur. Altta müthiş bir hayranlık olduğu için, Said kendini ihanete uğramış hissediyor. Küskün aşık gibi, "ama biz sana neler neler yüklemiştik..." diye söyleniyor.
Dikkatle oku bak. Said'in Batı eleştirisinin altında yatan çerçeve Batı hayranlığıdır. Batının akademik geleneğine, müziğine, açık fikirlilik ve özgürlük idealine, New York'a, Columbia üniversitesine aşıktır. "Neden benim bildiklerimi bilmiyorsun, Şark gibi bir hayati konuyu neden benim tanıdığım kadar tanımıyorsun" diye sitem etmektedir.
Eleştirdiği ne peki? Batı Şark'a karşı önyargılıymış, üstünlük taslarmış, bilgisizmiş, kendi kafasındaki modele göre bir Şark karikatürü üretirmiş, vs. vs. Amerikalılar, "so, what is new" derler. Hangi kültür diğeri hakkında önyargılı / eksik bilgili / basitleştirici değil ki? Japonlar mı Çin'i daha iyi tahlil ediyormuş? Afrikalılar mı Hintlileri çözmüşler? Yoksa ─ tutmayın beni güleceğim ─ İslamlar mı Batı medeniyeti hakkında derin ve insani ve objektif ve empatik malumatla doluymuşlar?
Bütün kültürler diğerleri hakkında az veya çok önyargılı, bilgisiz ve küçümseyicidir. Fakat bu handikapı modern Batı kadar ciddiyetle ve samimiyetle aşmaya çalışmış başka uygarlık tanımıyorum. "Oryantalist" diye aşağıladıkları adamlar Klasik Arapça'nın, Bedevi lehçelerinin, Arapça denizci lisanının, Farsçanın, eski Farsçanın, orta Farsçanın, Talmud Aramicesinin, Sanskritçenin, Habeşistan lisanlarının, Osmanlı Türkçesinin, İstanbul argosunun, Kıpticenin nihai sözlüklerini yapmış. Her biri birer şaheserdir ve hayat boyu verilen eziyetli emeklerin ürünüdür. Türkiyat konusunda okumaya değer ne varsa Batılılar yazmış. Arap ve İslam klasiklerinin, ki her biri bin sene önce karınca yazısıyla yazılmış binlerce sayfalık eserlerdir, Batılı alimler eleştirel edisyonlarını yayımlamışlar. Yedi yüz seneden beri İslam dünyasında, İslam tarihine, diline, filolojisine, arkeolojisine, hukuk tarihine dair üretilmiş hiçbir şey yok. Sıfır. Hiç. Üç beş tane yarım yahut marjinal çalışma varsa onları da Batıda mektep okuyan birkaç kişi yapmıştır.
Peki Şarklıların Batı medeniyetine yaptıkları bir katkı var mı? Dante yahut Goethe hakkında, Allah için, sadece bilgi aşkıyla yazdıkları, okumaya değer bir tane doktora tezi, bir tane makale, bir tane broşür var mı acaba?
Tamamen parazitleşmiş bir kültürden gelen bir adamın kalkıp, bizzat kendi kültürü hakkındaki bilginin tamamını üretmiş olan bir medeniyeti "önyargı ve yüzeysellikle" suçlaması bana komik geliyor, doğrusunu istersen.
Önyargı ve yüzeysellik yok mu? Vardır elbette. Mesela eski Yunan kültüründe Şark unsurlarının sistemli olarak görmezden gelinmesine dair bir makale yazmayı düşünüyorum ben de, hazine gibi bir konu, deştikçe çıkıyor. Ama önyargı ve yüzeyselliğin yanında göz yaşartıcı bir dürüstlük, emek, bilgi, çaba var ki, Şarkta yüzyıllardır esamisi okunmayan şeyler.