Tuesday, April 11, 2017

Yeni sağ neyin sağı


Kubitschek in seinem Haus in Schnellroda
Götz Kubitschek, Spiegel dergisinden
Der Spiegel’de Alman yeni sağının başta gelen fikir önderlerinden Götz Kubitschek’le söyleşi/makale. Spiegel için ideolojik düşmandır. Ama Kubitschek’lerin köy evinde uzun bir yemek ve sohbetten sonra muhabir aleyhte ne diyeceğini pek bilememiş. 1920’lerde Nazilerin yolunu açan entelektüellerden Carl Schmidt ve Ernst Jünger’i anmış, yarım ağızla.

Tipik bir modern-sonrası aydın tablosu. Eşiyle birlikte şehirli yaşamdan gelip, Doğu Almanya’nın kör taşrasındaki bir küçük köyde 700 yıllık bir harap çiftlik binasına yerleşmişler. Yedikleri hemen her şeyi kendileri yetiştiriyorlar; ekmek pişiriyorlar, elma şarabı yapıyorlar. Yedi çocukları olmuş. Eşinin soyadı ayrı. Boynunda taşıdığı neo-medieval haç dışında tamamen modern, zayıf, alımlı.

Evin donanımı bizim Şirince’de ilk yıllarımızın anti-modern sadeliğini fena halde andırıyor. 90 cm eninde antika köknar yer lataları, elle zımparalanıp pinotekslenmiş. Çok sade bir antika yatak, köy işi kilimler, eskiciden alınmış hoş bir art deco ayaklı lamba, son model bir laptop. Ve binlerce kitap. Çok miktarda roman, tarih, siyasi düşünce tarihi. “Ciddi bir kitapseverin kütüphanesi” diyor muhabir.

Yıllar önce “ Konservativ-Subversiv Aksiyon” adlı bir grup başlatmışlar. Solun protest gündemlerini sağ perspektife uyarlamayı hedeflemişler. Sezession adlı bir dergi çıkarmışlar. Türkçesi zor bir kelime, “protesto edip bir kurumu topluca terk etme” anlamında. Önceleri evde toplanırlarmış; iş büyüyünce köyün birahanesinde toplanmaya başlamışlar. Şimdi Almanya’nın neresinde konuşsa büyük kalabalıklar geliyor. Eşiyle beraber İslam karşıtı Pegida hareketinin kuruluşunda rol oynamış. Ülke çapında siyasi sistemi sarsan AfD (Almanya için Alternatif) hareketinin ideolojik öncüsü.
Ana fikir: Kapitalizme karşı. Modernizme karşı. Tüketim ideolojisine ve globalizme karşı. Yerelci. Çevreci. Bu açılardan, 1980’lerde olsa Yeşil hareket içinde yer alacağı kesin. Belki de Yeşillerin ideolojik tükenişi onları başka arayışlara itmiş. Ulusal kimliği ve ulusal kültürü keşfetmişler. O kimliğin her ne pahasına olursa olsun korunmasına hayati önem atfediyor. Ona yönelik en büyük tehdit olarak gördüğü İslama, yabancı göçüne ve multi-kulti kimliksizlik ideolojisine bu nedenle şiddetle karşı.

Nazileri kesinlikle reddediyor; dejenere bir sol hareket olmakla suçluyor. Soyut ve idealize bir Alman ulusal geçmişini yüceltiyor. Öyle bir geçmiş gerçekten var mıydı? Muhabir haklı olarak buradan girişmiş. 18. yy Aydınlanmacılarının Almanya’sı mı? 19. yy sanayicilerin Almanyası mı? Bismarck’ın militarizmi mi? Var mı o hayallerdeki Almanya?

Almanya’da AfD devrimci bir hızla büyüyor. Sonbahardaki seçimlerde Hıristiyan Demokratları köşeye sıkıştırması, sosyal demokratları da darmadağın etmesi mümkün görünüyor. İşin enteresanı, oylarını artırması beklenen diğer parti, Sol (Die Linke), göz kamaştırıcı güzellikteki lideri Sahra Wagenknecht önderliğinde AfD’den neredeyse farksız bir yere doğru evrilmekte.

Kuzey Kutbu’nun eriyen buzları gibi, Avrupa’nın siyasi ve ideolojik kutupları da dehşet verici bir hızla eriyip parçalanıyor. Dün sağlam zannettiğimiz nirengi noktaları bugün bakıyoruz ki yok olmuşlar; kopan aysberglerle beraber denize gömülmüşler. Sonu hayırlı gelir mi? Yaşayan görecek.

Ertesi gün aklımıza gelenler
Kendilerini neden siyasi spektrumun “sağ”ına konumlandırıyorlar. Birkaç neden geliyor akla.

1- Multi-kulti kozmopolitizm 1968’den veya 80’lerden bu yana “ sol” pozisyonu işgal ettiği için, ona karşı tavır alıyorlar;

2-  “Sol” söylemin zayıfladığını hissediyorlar; boşluğu değerlendiriyorlar;

3-  Daha önemlisi bir siyasi ittifak stratejisi: ekonomik çöküntü içinde olan düşük ve orta gelirli, düşük ve orta eğitimli, kasabalı ve beyaz sınıfların doğal muhafazakârlığına hitap ediyorlar; onların oyları ile iktidara yürümeyi tasarlıyorlar.

Bana sorarsanız bu tabloda bir çatlak var.

Bir yanda şehirli ve üniversite eğitimli bir kesimin bağrından doğan bir isyan hareketi; öbür yanda, yeni çağın gerektirdiği teknik ve kültürel becerilerden yoksun, yaşı geçkin bir kitlenin yüreğinde biriken atavistik nefret. Bunlar bağdaşıp bir senteze varır mı? Zor görünüyor.

Birincilerin ciddiye alınmaya değer bir tezi ve geleceğe ilişkin söyleyecek sözü var; tükenmeye yüz tutmuş bir “solumsu” ideolojiden yorulan genç elitleri büyük bir hızla ikna etmeleri şaşırtıcı olmaz. Öbür taraf kaybedenlerin partisi. İletişim teknolojisinin ve yeni toplumsal yapılanmaların hızına ayak uyduramadılar; önümüzdeki dönemde büyük bir kırılma olmazsa yeniden adapte olmaları çok zor. Bu iki kanadı barındıracak bir iktidar bloku uzun ömürlü olabilir mi? Sulandırılmış bir Hıristiyan nostaljisi ile provokatif birtakım milliyetçi sloganlardan oluşan bir ideoloji insanları bir arada tutmaya yeter mi?

Buruşuk bir şortla TV panellerine katılan Steve Bannon ile sonradan görme zenginlerin ikonu Donald Trump (ve Trump’ın hayran olduğu birtakım manyak generaller) nereye kadar birlikte yürüyebilir?

Muhtemel cevap: En yakıcı konu olan İslam tehdidi gündemde kaldığı sürece.

8 yorum:

  1. Carl Schmitt'i Nazilerden sevmeyenler de varmış aslında; Hegelci, arivist falan demişler. Düşün ki adam Hitler'le ocak 1933'te şansölye olduğunda görüşünce, "Hegel artık öldü" demişti. Buna rağmen, Hermann Göring mani olmasa onu da tutukluyorlarmış.
    Yanıtla
  2. Mevzu-ı bahis röportajın fotoğraflarını verelim tam olsun▶
    http://tinyurl.com/l4atwuh
    http://tinyurl.com/nxh3hns
    http://tinyurl.com/lpesms5
    http://tinyurl.com/mtqslju
    Yanıtla
  3. Kneipe kafamı kurcaladı, aradım ben de, şöyleymiş.


    Herkunft:
    seit dem 18. Jahrhundert bezeugt; eine Abkürzung von Kneipschenke; Kompositum aus dem Substantiv Schenke und dem Stamm des Verbs kneipen = klemmen, zwicken hier mit der Bedeutung „enges Zusammensein“, verwandt mit kneifen[1][2]


    ↑ Dudenredaktion (Herausgeber): Duden, Das Herkunftswörterbuch. Etymologie der deutschen Sprache. In: Der Duden in zwölf Bänden. 4. Auflage. Band 7, Dudenverlag, Mannheim/Leipzig/Wien/Zürich 2006, ISBN 978-3-411-04074-2, Seite 419.
    ↑ Friedrich Kluge, bearbeitet von Elmar Seebold: Etymologisches Wörterbuch der deutschen Sprache. 24., durchgesehene und erweiterte Auflage. Walter de Gruyter, Berlin/New York 2001, ISBN 978-3-11-017473-1, DNB 965096742 Seite 503.
    Yanıtla
  4. Eğitim seviyesi yüksek gençler arasında multi-kulti'de bir sorun olacağını sanmıyorum. Ancak atavistik yaşlılarda problem olur. Fakat Pakistan'dan veya Türkiye'nin şehirleşmemiş bölgelerinden insanlarla Parisliyi yanyana getirirsen tabi ki kavga çıkar. Newyorklu ile Arkansaslının dahi multi-kulti'de problem yaşıyorlar, çatışıyorlar. 2015 yılından sonra Fransa'daki Bataclan katliamından itibaren insanlar biraz dengesizleşmeye başladılar. Bir anda atak yapmaları da bunun ideolojik veya atavistik değil, geçici bir durum olduğunu gösteriyor. Eğer İslam tehditi uzar daha yıllarca bu saldırılar devam ederse, o zaman sağ partilerin ivme kazandığı görürüz. Bu etno ve religio-centrik gibi gözüken sağ atağın alışkanlık haline dönüşmesi. Diğer türlü Multi-Kulti'nin ve küreselleşmenin durdurabileceğini sanmıyorum. Yoksa Avrupalı gencin öküz olmadıktan sonra, bireysel sorumluluk duygusu taşıdıktan sonra, müslüman popülasyonun çok olduğu ülkelerden gelenlerle bir problemi olduğunu sanmıyorum. Yoksa Türkiye'deki öküzlerle, Türkiye'deki Türkün de problemi var. Siz tabi giremiyorsunuz internete fakat sadece Türkçe İnternet değil, İngilizce internet ortamı da gözlem konusunda yanıltıcı. İngilizce ortamda da, aynı Türkçe ortam gibi sorunlu olanlar genelde yabancı haber sitelerinin yorum bölümlerindeler. Sonuç olarak bu iki grubun birlikte olamayacağına katılıyorum.
    Yanıtla

    Yanıtlar


    1. İyi de zaten sorun multi-kultiyi dayatan sol partilerin bu eğitim farkını ıskalaması: elbette ki alman ile fransızın kültürleri farklı, bundan kaynaklı bir uyuşmazlık olur. ancak bu uyuşmazlık, ortalama alman ile göçmen afgan arasındaki uyuşmazlığın yanında devede kulak kalır. bugün avrupada solun dayattığı multi-kulti ise ortalama (ya da eğitimli) alman ile afganı, suriyeliyi, nijeryalıyı aynı yatağa sokmanın ideolojisi (cinsellik anlamında kullanmadım, aşırı içiçe geçme anlamında kullandım bu ifadeyi).

      daha da ötesi, avrupalıya zorla dayatılan bir tahammül ideolojisi: "atalarının ve senin yarattığınız bu refahı ve yaşam standardını istesen de istemesen de paylaşacaksın aga!" dayatması bu.
    2. Evet yahu, aynı şehirde yaşadığımız çomarlara biz katlanamıyoruz, elin Londralısı, Parislisi iyi bile dayanıyor.
  5. Ragıb Cüneyd12 Nisan 2017 20:27
    "Buruşuk bir şortla Tv panellerine katılan Steve Bannon"

    Başına vajina kukuletası geçirmiş yeminli Trump düşmanı feminist Gloria Steinem ile Madonna, Nişanyana dağa iyi gelir.
    Yanıtla
  6. Bu yazıyı da buraya bırakıyorum, belki Sevan hocaya gönderirler▶

    ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye füze saldırısı, kendisini sert bir şekilde eleştiren Amerikalı liberallerin hatırı sayılır bir kesimi tarafından alkışlanmıştı. İngiltere’nin öne çıkan genç kuşak köşe yazarlarından Owen Jones, 9 nisan 2017’de Guardian’da bu durumu sert bir şekilde eleştirdi.

    Yalnızca üç ay içinde, Başkan’a muhalif kalmaya ant içmiş olanlar onun çekimine kapılmışa benziyor. Suriye’deki füze saldırısına alkış tutmak, onu daha da ileriye gitmeye teşvik edecektir.

    33 yaşında olmasına rağmen birçok kitabı bulunan Owen Jones, Guardian'dan önce Independent'ta yazıyordu.

    https://www.theguardian.com/commentisfree/2017/apr/09/liberals-donald-trump-syria-missile-strikes
    Yanıtla

1 comment:

  1. Buradaki sorun aslında solun yüz küsür yıldır içinde bulunduğu sıkıntı değil mi? Sayısız iyi eğitimli, kültürlü entellektüel, sanatçı kendisiyle alakası olmayan hatta taban tabana zıt işçi, fakir sınıfı için belki de sonucu kendi zararına olacağı halde çalışmadı mı, teori ve sanat eserleri üretmedi mi, sosyalizmi canhıraş savunmadı mı? Kendisinin maddi durumu gayet iyi olduğu halde onlar için çalışmadı mı, kendisi de gayet o sınıfın gerçek bir parçası olduğu halde burjuva sınıfına sövmedi mi, yıkmaya çalışmadı mı? Bir yere kadar devam edebilirdi sonra bunun devam edemeyeceği aşikardı, 60'ların karşıkültürü, hippiler,68 kuşağı sonra da 70'lerin ekonomik krizi derken bunun sonuna geldiler, şu anda da tükenme evresindeler. Bu arada şahsen 60'ların karşıkültürü, hippiler ve 68 kuşağının 45-80 arası sosyal, refah politikalarına bir başkaldırı olarak değerlendiriyorum ben. Öğrenci ve gençler ile işçi, köylü, fakir sınıfının isteklerinin farklı hatta taban tabana zıt olduğunu anlayamayan kimi sosyalistler 68'i sahiplendiler ama açıkçası bana göre sosyal devlet çağına en büyük darbeyi vuran ve bitiren olguların başında geliyor.

    ReplyDelete