Thursday, January 26, 2017

İfademe kim karışır?

İfade özgürlüğünün tek sınırı şiddet değildir. Bir, hakaret var: fiziksel şiddet içermese dahi kişilerin onuruna saldırıyı hak sayamazsın. İki, iftira var: bilerek ve kötü niyetle kişiler ve kurumlar hakkında yalan haber çıkarmak olmaz. Üç, kendini korumaktan aciz kişilerin istismarı var: çocuk pornosu, sanıkların teşhiri, hasta ve yaralıların teşhiri, artist frikikleri ve benzeri. Dört, kişisel bilgilerin ve kurumsal sırların korunması var. Beşincisi biraz farklı bir konu, sözleşmeye dayalı hakların korunması var: yani ifade özgürlüğü hakkını imzalı mühürlü taahhüdüne aykırı olarak ileri sürebilir misin? Nihayet altı, en belalısı, kamu güvenliğini ya da kamu huzurunu tehlikeye atan beyanlar meselesi var. Kalabalık salonda “yangın var” diye bağırabilir misin? Savaş sırasında halkın moralini bozan nutuklar atabilir misin? Savaş yoksa ama savaş tehdidi ya da savaş ihtimali varsa atabilir misin? Toplumsal birliğin ve uyumun temeli olan kutsal değerlere dil uzatabilir misin? Nereye kadar uzatabilirsin?
İntihar propagandası serbest olmalı mı? Liseli kızlara fuhuş propagandası serbest olmalı mı? Ortaokullarda uyuşturucu reklamı serbest olmalı mı? Ya sigara reklamı? Din reklamı?
Dikkat buyurun: Olmalı ya da olmamalı demiyorum, sadece belli bir sistematik içinde sorular soruyorum. Sınırı çizmenin kolay olmadığını hatırlatıyorum sadece.
Soyut düzeyde ilke basit. Her hakkın sınırı başkasının haklarıdır. Başkasının hakkı sadece şiddetten korunmak değil. Onurunu koruma hakkı var; malını, işini, evlat ve iyalini, özgürlüğünü koruma hakkı var. Güven ve huzur içinde yaşama hakkı var. Ve itiraf edelim ki, şahsi tercih, alışkanlık ve önyargılarını tehdit altında hissetmeden yaşama hakkı da var. Kıymeti kendinden menkul birtakım heriflerin durduk yerde benim yaşam tarzıma, çevreme, huzurlu düzenime tecavüz etmesine izin verilmeli mi? Mesela senin sevdiğin müziği dinlemek yasaklandı derlerse ne yaparım? Sizi bilmem ama ben dağa çıkmayı düşünürüm.
Bu denklemin matematiksel bir çözümü olduğunu sanmıyorum. Birbiriyle çatışan temel haklar arasında karar vermek bir tercih ve sağduyu sorunudur. İki soru sormak gerekir. Birinci soru: hangi tarafın hakkı toplumsal fayda açısından ağır basar? İkinci soru: hangi tarafın hakkı zedelenirse birey daha ağır ve kalıcı zarar görür? Bunların ilki siyasi, ikincisi felsefi bir karardır. İkisinin de objektif ya da "tarafsız" bir cevabı yoktur. Özetle söylemek gerekirse, toplumda kimin borusu ötüyorsa onun dediği olur.
Liberallerin 250 senedir söylediği şey, “ifade özgürlüğünü küçümsemeyin, vallahi billahi o da çok önemli”. Avamın kafasına kolay yatmayan bir konu olduğundan bazen abartmış, sanki ifade özgürlüğü mutlak bir hakmış, diğer her şeye koz basarmış gibi konuşmuş olabilirler. 1789’da öylesi doğruydu. Bugünün Türkiyesinde halâ yüzde yüz doğru. Ama batıda korkarım ki kantarın topuzu biraz kaçtı, bir miktar dengeleme gerekli görünüyor. Toplumlar istiyor bunu.
Bir de unutma ki ifade özgürlüğü öncelikle elitlerin sorunudur. Ezilme tehlikesini yaşamında hisseden çoğunluk açısından, doğal olarak, önce güvenlik, onun ardından da alışkanlık ve önyargıların korunması –- yani din -– gelir. İfade özgürlüğü savunuculuğu her zaman, az veya çok, elit taraftarlığı anlamına gelmiş ve öyle algılanmıştır. Buna karşılık özgürlükçü cephenin argümanı, fikir özgürlüğü olmadan keşif ve icatlar olmaz, yeni ufuklar ve yeni kıtalar bulunmaz, toplum yerinde sayar, ot gibi yaşamaya devam eder, o yüzden fikir özgürlüğü sadece o özgürlüğü kullanmaya meraklı olan seçkin azınlığa değil, dolaylı olarak tüm topluma faydalıdır demek olmuştur. Ki esaslı bir haklılık payı var sanırım.

8 yorum:

  1. Eğer özgürlüğü savunuyorlarsa, beraberinde gelecek sorunlara da katlanmak zorunda insanlar bence.
    Ayrıca özgürlüğü

    1. İfadede ve düşüncede özgürlük
    2. Eylemde özgürlük olarak iki türlü ayırmak gerekiyor bence.

    Freedom of speech, freedom of action.

    Bu ikisi aynı değil bence.

    Neyin yasaklanıp, neyin serbest olacağını toplumdaki dengeler belirliyor. Bu nedenle fikirlerin her türlüsü serbest, eylemlerde ise toplumun çoğunluğunun uygun gördükleri serbest olmalıdır. En rasyonel olan, insanlığa en faydalı olan olduğundan bir süre sonra dengeler rasyonel olana doğru değişecektir. Çünkü insan doğası çok yavaş da olsa irrasyonel olanı eliyor, kendine faydalı olanı alıyor, faydasız olanı atıyor. Bu şekilde gelişmeye devam ediyor.

    İfade özgürlüğü nedeniyle tartışmalar, saldırılar, toplum huzunu bozan durumlar olabilir. Bu riskleri de kabul etmeliler eğer özgürlüğü savunuyorlarsa.
    Yanıtla
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
    Yanıtla
  3. Bu arada;
    Konuşmak ve yazmak da birer eylem olduklarından, freedom of speech ve freedom of action sanki ikisi aynı şeymiş gibi bir karmaşa çıkıyor. Aksiyon hangi domain için ortaya çıkıyor?
    İletişim domaini için mi? Yoksa başka bir domain için mi?
    İnsanlar düşüncelerini ifade etmek için eylem gerçekleştirmek zorundalar. Konuşmak, yazmak zorundalar. Başka türlü iletişim kuramazlar.
    Ayrıca hakaretlerin birçoğu sıfatlar.
    Gerizekalı, aptal, goblin suratlı vs.
    Bu sıfatlar birer düşüncedir.
    Bazıları ise eylem grubuna giriyor.
    Birisine it herif dediğinizde, bir insan köpek olamayacağı için, iletişimi düşünce ifade etmek için değil şiddet için bir silah olarak kullanıp eyleme dökmüş oluyorsunuz.
    Eğer düşünce ifadesi nedeniyle birileri intihara sürükleniyorlarsa, liseli kızlar fuhuş yapıyorlarsa yapcak bir şey yok. Bunları kabul etcez. Öyle sonuçları da oluyor ifade özgürlüğünün.
    Belki yanlıştır veya eksiktir fakat böyle düşünüyorum.
    Yanıtla
  4. "Soyut düzeyde ilke basit. Her hakkın sınırı başkasını haklarıdır."
    Cümleyi söylemesi basit evet. Ama kasıt cümle değil ilkeyse - ki öyle - hiç basit değil maalesef. En iyi ihtimalle 'recursive' bir ilke ki karmaşıklığın daniskasına davetiye çıkarıyor. Aslına bakacak olursanız da boş bir laf. Benim haklarımın sınırı başkalarının haklarıyla belirleniyormuş. Peki başkalarının haklarının sınırı neyle belirleniyor? Onlar da başka-başkalarının haklarının sınırlarıyla belirleniyor heralde. Oldu gülüm... İçi boş yaldızlı bir laf. Sevan Bey'in matematiği niye anlayamayıp "deli saçması" dediği* anlaşılıyor biraz :)
    * Ali Nesin'in 100 Güzel Kelime'ye yazdığı önsoze referans veriliyor
    Yanıtla
  5. Şuraya on satır yazsam beni öldürmeye çalışmayacak on adam yok dünyada.Çıkmışsınız ifade özgürlüğünden bahsediyorsunuz.Eğer Rab Teala hazretleri peygamberlerinin eliyle mucizeler zuhur ettirmeseydi kesinlikle hiçbir peygamber seslerini çıkartamadan ahirete irtihal ederlerdi.Hakikat hep susturulmaya çalışılır.Sesi çıkandan,borusunu öttürenden,ben hakikatim yahut o yoldayım diyenler duyarsan,suratlarına gönül rahatlığıyla tükürebilirsin.
    Yanıtla

  6. İfade özgürlüğü, ardına kadar açık olmalı,
    fakat, insanın, daha ağzını açarken,
    “Bakın, ben ne çok şey biliyorum!”
    der gibi konuşması ayıplanmalı;

    “Bakın, ben her şeyi biliyorum
    ve bildiklerimi, nasıl da müthiş,
    nasıl da herkesten güzel, herkesten süslü
    ifade edebiliyorum!

    Çünkü ben ‘özel’im, ben başkayım,
    ben sizin hepinizden akıllıyım,
    hepinizden beyazım!” der gibi konuşması
    yuhalanmalı, ıslıklanmalı.

    Cahit Koytak
    - Bir Özgürlük Şarkısı
    Yanıtla
  7. Hakaret neden ifade ozgurlugu sayilmasin efendim? Hakaret nedir? Siniri kim cizer? Ornegin birinin cok onemsedigi bir sahsi elestireceksem, kullandigim herhangi bir olumsuz kelime hakaret olarak algilanirsa ne olacak?

    Amerikalilarin 1st amendment'ini ornek almaliyiz; iftira, yalan ve siddete dogrudan tesvik haric hodri meydan.

    Ifade ozgurlugunun yol actigi sorunlar nedir batida? Bana ifade ozgurlugunu benimsemeyen etmenler sorunun kaynagi gibi gozukuyor.
    Yanıtla
  8. http://bianet.org/bianet/insan-haklari/171085-universite-ve-ozgurluk-edward-said-ve-columbia-rektoru
    Yanıtla

No comments:

Post a Comment