Ortanca oğlum sordu, Liberalizm hakkında bir şey bilmiyormuş, ne okuyayım? Kırk dakikaya sığdırabildiğim kadar anlattım, cam arkasından.
Liberalizm son 250 yılda Batı düşüncesinin ana akımıdır. Liberalizm hakkında ne okuyayım demek, modern Batı medeniyeti hakkında ne okuyayım demekle bir. Ne yersen yarar.
Otoritenin ve geleneğin taleplerine karşı sırtını dayayacak bir yer bulma ihtiyacından doğmuştur. O dayanak, özgürlük fikrinde bulunmuştur. Der ki, bireyin aklı ve vicdanı özgürdür. Doğuştan gelen bir takım haklara sahiptir. O haklar kutsaldır. Devletin ve organize dinin taleplerine koz basar.
Mittir elbette, masaldır, ama çok kuvvetli bir mittir. İnsanlığın yüz küsur bin yıllık tarihinin en görkemli başarıları son 250 yılda o mit üzerinde inşa edildi.
Başka mitler ve onlar üzerine kurulu başka akımlar da var Batıda. Ama onlar derivatiftir, eşlik çalgısıdır. Ana akım olan Liberalizme tepkidir.
En önemlisi Konservatizmdir, yani Muhafazakarlık. Özetle “aman gemiyi sallama, ne güzel geçinip gidiyoruz işte” der. Her toplumda olduğu gibi Batı toplumunda da vardır, hatta bazen öne geçmiş görünür. Ama fikir akımı sayılabilir mi bilmem. Daha ziyade fren mekanizması. Akıl balatası. Yorgunluk kahvesi.
Öbürü Sosyalizmdir. Liberalizmin yan ürünü olarak ortaya çıkan sosyal ve ekonomik dengesizliklere cevaptır. “Özgürlük diyorsun ama, özgürlüğü kaldıramayanlara yazık değil mi” diye sorar. İlaçtır. Gerekli bir antidottur. Ama fazla alındı mı toplumu öldürür. Bak Sovyetler Birliğine. Bak 1980’ler öncesi dozu fazla kaçıran Batı Avrupa’ya.
Üçüncüsü Nasyonalizmdir. O da ilaçtır. Liberalizmin bireyci ve elitist eğilimlerine karşı bir milli birlik ve beraberlik çağrısıdır. Nasyonalizm olmasa devletler çil yavrusu gibi dağılırdı. Üstelik Konservatizmin düşünsel boşluğunu doldurmak için de faydalı bir çaredir Nasyonalizm. Sek alınırsa beyin ölümüne yol açar. Bak 1930’lar Türkiyesine.
Bir de İslamizm var. Onu meşru bir fikir akımı olarak değil Batı medeniyetine karşı topyekün bir saldırı olarak görmek daha doğru olacak gibi görünüyor. Liberalizmin belki en büyük sınavı olacak. Çünkü Liberalizmin temel ilkelerinden taviz vermeden bu tehditle nasıl başa çıkacağı belli değil.
Türkiye’de Liberalizmin namını kötüye çıkardılar. Sen kanma. Kâh Sosyalizm, kâh Nasyonalizm, kâh İslamizm kisvesi altında görünse de özünde aynı saldırıdır. Batı düşmanlığı, yani medeniyet düşmanlığı. Bildiğin, bin yıllık gâvur nefreti.
x
Hah, işte buldum sana okuyacak güzel bir kitap. V. S. Naipaul, Among the Believers. İlginçtir, Liberal Batı fikrini son zamanlarda en iyi anlatanlardan biri o dünyanın marjının marjından gelen bir adam. Naipaul Trinidad’lı bir Hintli. İslam dünyasının dört beş ülkesinde, Batıya ve özgürlük fikrine isyan eden insanlarla sohbet etmiş. Hintlilere özgü metodik ve monoton sesle tartışmış. Beyin yakan kitaplardandır. İlla bir yerden başlayacaksan oradan başla.
Okudum. Onlardan daha çok liberalizmin aşırılıklarını törpüleyen ideolojiler gibi bahsetmiş. Evet, o da oldu, ama liberalizme tamamen alternatif olarak da var oldular ve olmaktalar bu ideolojiler ya da derivatifleri." yorumuna cevaben:
Onur, "törpüleyen" demeyelim, Liberalizmin olumsuz etkilerine tepki ideolojileri diyelim. Bellibaşlı dört düşmanı var özgürlük sarhoşluğunun: tembelciler, garibancılar, birlikçiler ve yeminli düşmanlar. Yani konservatizm, sosyalizm, nasyonalizm ve islamizm.
http://whynationsfail.com
Bu arada Locke -> Hayek, Mises -> Rothbard -> Hoppe serisinin cutting edge'i Curt Doolittle. Klasik liberalizm / liberteryanizmin temel hatalarini giderdi, bati medeniyeti evrimsel stratejisini bilimsel dille ifade etti. Oneririm.
Bu arada Gentle Introduction ve Open Letter'ı koyalım da amme hizmeti yapalım.
http://atavisionary.com/wp-content/uploads/2015/08/A-gentle-introduction-to-unqualified-reservations.pdf
http://cnqzu.com/library/Philosophy/neoreaction/Mencius%20Moldbug/Open%20Letter.pdf
http://odatv.com/o-universitedeki-mescit-kapatildi-1502161200.html
http://www.hurriyet.com.tr/berlin-teknik-universitesindeki-50-yillik-mescit-kapatiliyor-40064413
Pek çok modern seküler ideoloji gibi Liberalizm de, Avrupa'da Fransız İhtilali ve Napoleon Savaşlarının akabinde hayat buldu. Dikkat edin ortaya çıktı demiyorum, çünkü ortaya çıkması İngiltere'deki "Şanlı Devrim"e(Glorious Revolution) ve belki ondan da çok önceki İngiliz İç Savaşı'na , hatta zorlarsak Martin Luther'e, Magna Carta'ya, Worms Konkordatosu'na, Charter of Liberties'e kadar gider. 1815'ten sonraki Liberalizmi kıta Avrupası(Fransız) ve Anglo-Sakson(İngiliz) orijinli olarak iki grupta incelemek lazım. İkincisi sadece irelijiyödür(ladini) zaten protestan memlekette neşvünema bulduğu için dine kategorik olarak karşı olmadı, birincisiyse dine mutlak karşıydı. Birincisi, ikincisinin çizgisine 20. yy'da geldi. Aslında Liberalizmin yalnızca seküler ortamda hayat bulabileceği fikri İngiltere'de de ta en başından kabul görmüş. Bunu David Hume ortaya atmış, arkadaşı Adam Smith de "The Wealth of Nations" kitabında buna değinmiş, alıntılıyorum:
"...The interested and active zeal of religious teachers can be dangerous and troublesome only where there is either but one sect tolerated in the society, or where the whole of a large society is divided into two or three great sects; the teachers of each acting by concert, and under a regular discipline and subordination. But that zeal must be altogether innocent, where the society is divided into two or three hundred, or, perhaps, into as many thousand small sects, of which no one could be considerable enough to disturb the public tranquillity. The teachers of each sect, seeing themselves surrounded on all sides with more adversaries than friends, would be obliged to learn that candour and moderation which are so seldom to be found among the teachers of those great sects..."
Eşitliğin olmadığı yerde özgürlükte "olamaz".
Türkiye'nin 1930'lardaki nasyonalizminin fazlalığı ise zaruriydi zira "geç kalınmıştı"...