Sadece ABD’de 800 milyonun üzerinde park yeri varmış, 64,700
kilometre kare ediyormuş, Türkiye yüzölçümünün neredeyse onda biri.
Çılgınlık olduğu belli. Sürdürülemeyeceği de belli.
Los Angeles’ta
UCLA kampusu civarında ortalama park yeri arama süresi 3.3 dakikaymış.
Yılda bir buçuk milyon kilometre sürüş, 214.000 litre benzin, 66 ton karbon
diyoksit emisyonu diye hesaplıyorlar. En yakın serbest park yerini
gösteren aplikasyonlar yükü biraz hafifletiyor, ama çözüm değil.
Enteresan
bir şekilde, park yeri sayısını azaltıp park ücret ücretlerini
artırınca trafik yoğunluğu artmıyor, azalıyor. Park etmek zorlaştıkça
insanlar otomobil kullanmaktan vazgeçiyor. Zürich yeni park yeri açmayı
yasaklamış. Sao Paulo yeni konut projelerinde park alanına sınır
getirmiş.
x
İnsansız kara araçları (İKA’lar) yaygınlaştıkça
özel/kişisel otomobil fikri tarihe karışacak diyenlerin sayısı atıyor.
Uber gibi düşün. Lazım olduğunda cepten çağırıyorsun, işin bittiği yerde
bırakıyorsun; park mı edecek, başka müşteri mi bulacak, kendi karar
versin. Bu yöntemle sokağa park etmiş araba diye bir şey kalmaz, şehir
içi araç sayısı da yüzde doksana kadar azalır deniyor.
Taksicilik ve
kamyon şoförlüğü yakında tarihe karışacak mesleklerden. Britanya’da 400
bin kamyon şoförü, 2,5 milyon kamyonet sürücüsü ve kurye, 297 bin
lisanslı taksici varmış. Erkek nüfusun bu kadar büyük bir bölümü fuzuli
olursa sonuçları ne olur, bilen yok.
x
Almanya petrol türevi
akaryakıtla çalışan otomobilleri 2030 yılına kadar tasfiye etmeye karar
verdi. Alman oto üreticileri isyanlarda. Onları barındıran eyaletlerin
yönetimleri isyanlarda. Ucuz elektrikli araç üretiminde Uzak Doğu
ülkelerinin çok gerisindeyiz, rekabet etmemiz imkânsız diyorlar. Dört
büyük oto üreticisi ─ Mercedes, BMW, Opel, Vokswagen-Audi ─ Alman
ekonomisinin yüzde kaçını temsil ediyordu aklımda kalmamış, ama dehşetli
bir rakam olduğu muhakkak. Batarlarsa ne olur, onu da bilen yok.
Hadi bir süre Afrika’ya ya da Orta Doğu ülkelerine satarak idare ettiler diyelim. Ya sonra?
No comments:
Post a Comment