Israrla söylüyorum ki belanın başı Tayyip değildir, TC devletinin kanserleşmiş yapısıdır. Tayyip, namus ve vicdan sahibi her insanın yapacağını yapıp o yapıyla mücadele etmeye çalıştı. Başaramadı. Başaramayacağını anlayınca, namuslu insanların hicap duyacağı (fakat belki başka çare kalmayınca mecburen sergileyeceği) bir kıvraklıkla, düşmanın elini sıkıp ona iltihak etti. Hatta görünüşe göre kendi liderliğini ona kabul ettirdi. Gerçekten ettirdi mi, bakın ondan emin değilim. Yeniçeriyi kendi iradesine ram edecek kadar usta bir oyuncu mudur? Yoksa, imkânsız bir siyasi pozisyonda kendini tüketmesini bekliyorlar, zamanı gelince yılanın gömleğini atması gibi buruşturup bir kenara mı atacaklar? Yaşayan görecek.
Darbe mekaniği
Türkiye 1990’lardan 2009/2010 yılına dek ciddi bir darbe hazırlığının ve darbe tehdidinin gölgesinde yaşadı. “Darbe” derken 15 Temmuz gibi bir operet darbesi düşünmeyin lütfen (gece vakti helikopterden on adam iner, TRT’yi işgal edip spiker kızı rehin alırlar, Malatya komutanı telefonda yanlış kişiden emir alır vb.). Kalıcı bir şekilde iktidarı ele geçirmeye kararlı, bu uğurda güç kullanmaktan ve oluk oluk kan akıtmaktan çekinmeyecek organize bir yapı düşünün.
Failleri devletin güvenlik organları içinde çöreklenmiş, vatan-millet ve atam-yatam edebiyatıyla beyni pelteleşmiş bir zümreydi. Değişen dünyada iktidarlarını ve sosyal ayrıcalıklarını kaybetme korkusu içindeydiler. Bu korkularında haksız da değildiler. Varlıklarına yönelik en büyük tehditler Batı kaynaklıydı. Avrupa Birliği projesi onlar için ölümcül tehlikeydi; ABD’nin özellikle Clinton ve Obama dönemlerinde benimsediği liberal söylem, iktidarları için çürütücü asitti. Bir müddet için Batı’nın yerel müttefiki ve sözcüsü rolünü üstlenen Erdoğan hükümetlerini, bu nedenle, iblisin yeryüzündeki temsilcisi olarak gördüler. Önderlerini asmayı, kazığa oturtmayı, cesetlerini köpeklere yedirmeyi düşlediler. Kürt, Ermeni, Kıbrıs meselelerindeki açılımlarını baltalamak için ellerinden geleni yaptılar.
ABD yönetiminin belki bir kanadının, akıl almaz bir basiretsizlikle, Türkiye’deki yapısal dönüşümün taşeronluğunu saçma sapan bir tarikate yüklemeye teşebbüs etmesi darbecilerin ABD’ye yönelik nefretinin bir nebze olsa meşruluk kazanmasına yardımcı oldu. Batı’ya sırtlarını dönmelerinde, Batı dünyasının gerileyiş ve çöküşüne ilişkin birtakım rasyonel ya da yarı-rasyonel hesaplar da rol oynamış mıdır? Kestiremiyorum. 1945 sonrasında kurulan ABD-merkezli dünya düzeninin yirmi yıl içinde altüst olacağını hesaplıyorsan Türkiye gemisinin rotasını nereye kırarsın? Düşünmek lazım.
Her halükârda amaçları, Türkiye’nin yüz seksen yıllık Batı macerasına son vermekti. Bu uğurda, bunca yılın düşmanı Rusya’ya yönelmekten çekinmediler. Çin’e, İran’a dair fanteziler kurdular. Kayda değer bir üretimi ve doğal kaynakları olmayan, kalifiye kadrolarının tamamı ilk fırsatta yurt dışına kaçmaya hazır, ordusu son üç yüz yılda girdiği hemen her savaşı kaybetmiş bir ülkenin tek başına dünyaya meydan okuyabileceğine kendilerini inandırdılar. Bürokratik alemin ucuz hamaseti ve ahlaki yozlaşmışlığı dışında herhangi bir entelektüel donanımları yoktu. Vatan mevzubahis ise hakikatin, bilginin, tutarlılığın teferruat olduğuna inanıyorlardı. Çok cahildiler.
Batılılığın ülkedeki psikolojik temellerini tahrip etmek için, Türk milletinin genetik koduna işlemiş olan gâvur nefretini ustaca kaşıdılar. Türkiye’yi, kısa zamanda, Amerika ve Avrupa düşmanlığının bütün dünyada en yoğun biçimde kamuoyuna yansıdığı ülke haline getirmeyi başardılar. Batı düşmandı. Karanlık komploların ve gizli emellerin diyarıydı. İblis-savar olarak dağlara, tepelere ve meydanlara kazık gibi bayraklar diktiler. Zavallı Atatürk’ü, kâfir Batı’ya karşı açtıkları kutsal cihadın ikonası ve muskası olarak kullandılar.
O cihadın ateşi içinde, kanlı ve bozkurtlu bir tür İslami hamasetin memleketin hastalıklı muhayyilesini ele geçirmesi sizce şaşırtıcı olmuş mudur?
Yetmedi, ama evet
Bunlara karşı girdiği mücadelede ben Erdoğan’ın en azından bir noktaya kadar samimi olduğuna inanıyorum. Baştan beri onların adamı mıydı? Hiç tahmin etmediğiniz bir yönde mi yaptı takiyeyi? Sanmam. Gerçek dünyada hiç kimse o kadar şeytani planlar yapamaz, yapsa da sürdüremez. Her halükârda o habislere karşı Batı ittifakının temsilcisi olarak öne çıktığı sürece desteklenmesi doğruydu ve gerekliydi. Ben destekledim, oyumu da verdim. Saati 2007’ye yahut 2009’a çevirirsen gene aynı şeyi yaparım. Memlekette uygarlık (= Batılılık) davasını ciddiye alan aklı başında insanların ezici çoğunluğu da benim gibi düşündü.
Risklerin farkında değil miydik? Elbette farkındaydık. Zihinsel donanımı yetersizdi, öbürlerinin milli ve hamasi önyargılarından arınmış değildi. İyi bir taktikçiydi fakat uzun vadeli vizyonu yoktu. Kadrosu üçüncü sınıf kasaba politikacılarından ve vurkaççı çakallardan (ve Davutoğlu gibi boş kafalı zevzeklerden) ibaretti. Avrupa Birliği politikasında samimi miydi bilmiyorum. Fakat Kürt, Kıbrıs ve Ermeni meselelerini çözmek için samimi bir çaba harcadığından eminim. Ta 2014’ün ilk aylarına dek, Kürt diyarına barışı getiren adam olarak tarihe geçmeyi hayal ettiğini biliyorum. Hayalini gerçekleştirecek ufku, cesareti, kadrosu ve gücü yoktu yazık ki.
Tarihi rövaşata
Devletin içinde çöreklenmiş olan kanserli yapıyı almak için 2007’den itibaren büyük bir kavgaya girişti. Yapamadı. Neden yapamadı? Belki iradesi yetersizdi. Belki kanserli yapının ameliyat kabul etmeyecek kadar bünyeyi sarmış olduğunu anladı. Belki müttefiklerine güvenemedi, kendisine ihanet edeceklerini gördü. Dönüm noktası sanırım Eylül 2010 referandumunun hemen sonrasıydı. Yaklaşık o günlerde Tayyip Erdoğan’ın ölüm uçuşu başladı.
Darbeyi Kemal muskalılardan beklerken, ilk darbe teşebbüsü Şubat 2012’de kendi müttefiklerinden geldi. Mayıs-Haziran 2013’te, muhtemelen spontane olarak gelişen, ama hükümet cephesinde büyük paniğe yol açan ve hükümetin siyasi geleceğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu inancını besleyen bir kalkışma yaşandı. Aralık 2013’te ve onu izleyen kasetler savaşında, normal olarak hiçbir demokratik hükümetin sağ kurtulamayacağı bir yaylım ateşi açıldı.
Aklı başında herkesin “bu oyun burada biter” dediği andı. Ben şahsen üç ay içinde düşeceğine dair kaç kişiyle bahse girdim. Ve kaybettim. Erdoğan pes etmedi. Futbol tarihinde eşine ender rastlanır bir rövaşata ile topu yüz seksen derece çevirdi; daha düne kadar kendisini ve ailesini yağlı kazığa oturtmayı düşleyenlerin kampına gitti ve onlara katıldı. Ergenekoncu generaller salıverildi. Hayatının projesi olan Kürt barışı terk edildi. Şehit ve vatan haini imalatına hız verildi, memleket sathı kan ve bayrakla donatıldı. Avrupa ile uzlaşmanın kilidi olan Kıbrıs barışı çıkmaz ayın son gününe ertelendi. Avrupa ve ardından Amerika düşman ilan edildi. En önemlisi, askeriyenin Fethullahçıları kökten tasfiye etme projesine yeşil ışık yakıldı. Karşılığında? Karşılığında Tayyip Erdoğan’ın iktidarını – ve muhtemelen yaşamını – sürdürmesine izin verildi.
Yapılan iş kepazeliktir. Ahlaki rezalettir. Siyasi bir intihar hamlesidir. Aynı zamanda siyasi deha eseridir. Nefesimiz kesilerek izliyoruz.
Yazının ilk bölümünde tarif ettiğimiz darbe bugün gerçekleşmiştir. Kadroları ve ideolojisi iktidardadır. Yıllardan beri tasarladığı kanlı tasfiye adım adım gerçekleşmiştir ve gerçekleştirilmektedir. Türkiye’nin uygar dünya ile ilişkileri, kuşaklar boyu bir daha düzelemeyecek şekilde tahrip edilmiştir. Kırk yıldan beri Türkiye’de uygarlığın ve Batılılığın sözcüsü konumunda olan herkes korkutulup kaçırılmış ya da zindana atılmıştır (ki bununla yetineceklerini de maalesef sanmıyorum). 2007-2008-2009’da darbe tehlikesine karşı halkı ve hükümeti uyaran fikir önderlerinin hepsi bugün müebbetle yargılanmaktadır. Devlet çetesinin ellerini bir nebze bağlayan tüm kurumsal ve hukuki bağlar çözülmüştür; sınırsız yağmanın ve katliamın kapıları ardına kadar açılmıştır.
Beklenmedik olan bir tek şey var: O darbenin hedefi ve kurbanı olması beklenen kişi, bugün darbenin lideri pozisyonundadır! Ve internetteki birtakım TC havhavlarının bannerlerini, Atatürk’le Tayyip Erdoğan (ve Osmanoğlu 2. Mehmed) yan yana süslemektedir.
Ufukta 1918
Bu gidişin sonu iyi görünmüyor. Tarihte benzer maceralara giren zorbaların hemen hepsi er veya geç savaşa sürüklenmişlerdir. Bunların da sonuçta o noktaya gelmesi kaçınılmazdır. Türkiye o savaşı kazanamaz. Hitler de kazanamazdı. Saddam da kazanamazdı. Enver de kazanamazdı. 1683’te can havliyle Viyana’ya saldıran Köprülüler rejimi de kazanamazdı. Yıkılmaya yüz tutunca Prusya’ya sataşan 3. Napolyon da kazanamazdı. Ülkeyi yönetemeyeceklerini anladıkları gün son ve canhıraş bir umutla savaşa girdiler. Kendileriyle beraber, ülkelerini yıkıma sürüklediler.
Maalesef ufukta yine aynı şeyler görünüyor.
Ergenekon'un varlığına sonuna kadar inanmış birinın, yanıldım kandırıldım diyemeyişini okuduk. Son 50 yılda ne kadar pis iş varsa hepsini bu dinci fetocular yaptığını bile anlayamamış olmanız çok üzücü.
ReplyDeleteHırant Dink'i bile bunlar öldürmüş.
hrant dink'i yok yere mahkum eden şişli asliye ceza hakiminden bylock mu çıktı da böyle hüküm verebiliyorsunuz? ya da o mahkemeyi basan kerinçsiz ve m.tekin'in fetö bağlantısı mı tespit edildi? boş ve ezber konuşuyorsunuz maalesef...
DeleteBizim memlekette Ergenekoncu'ya Ergenekoncu derler
DeleteUlusalcıların hem gücünü hem de kötülüğünü abartıyorsunuz bence. Ulusalcılar o kadar etkin olsalar Suriye'deki anti-Esadcı siyasete izin verirler miydi mesela? Davutoğlu gibi bir fanatiğin aklıyla nelere bulaştık. Anti-Esadcı Batı bile cihatçılara göz yumdunuz diye bizi suçlar oldu.
ReplyDeleteKürtler konusunda da, Erdoğan'dan bağımsız olarak, bu işin zaten mutlu sonu yok gibi geliyor bana. PKK ile öpüşüp koklaşmak milli iradenin yutamayacağı kadar büyük bir lokma, yandaş medya Öcalan övgülerine başladı diye millet ikna olmuyor işte. MHP gibi işe yaramaz ve radikal bir partiyi 99'da iktidar ortağı yapan tek şey "Öcalan'ı asacağız" söylemiydi unutmayın. Erdoğan da bu konuda seçmenin beş kardeş yaptığını hissetti, tokadı yemeden projeyi iptal etti. Belki PKK'nın çözülmesi veya 5-10 sene kendini unutturması aynı siyasi zeminin tekrar oluşmasına olanak sağlar, bilemiyorum.
Kürt barışına Tayyip'in hayatının projesi demek gibi garipler hariç, müttefiklerinin (tarikat) kendisine ihanet etmesi, sonrasında ise hayatı karşılığında Fettulahçıların temizlenmelerine yeşil ışık yakması senaryosu, B sınıfı Amerikan filmlerinde bile yok. "Seni öldürmek isteyenleri temizleyeceğiz, karşılığında seni öldürmeyeceğiz."
ReplyDeleteBu laf öcalan 'in destek bulma amaçlı bir sözünden esinlenilmiş.
DeleteO da ikide bir tayyip yapar tayyip yapar dedi; beklenen tavizler verilmeyince "devletle anlaştı" deyip topu ona atmaya kalktı.
Gercekten tam damak tadinda bir yazi olmus. TC bu MHP ve CHP den kurtulmadigi surece demokrasi goremez memleket. Zaten butun dunyayi karsisina alarak ozellikle Kurtlere acikca savas ilan etmenin ve otekileri de ayni kefeyle degerlendirmenin adida Turkculuk, Kemalizm olsa gerek. Bu zararli virusler zaten icinde radikal islami da besliyor. Tahminimce bunlardan kurtulmak cok zor, hatta imkansiz gorunuyor.En azindan birkac nesil daha yasarlar.Ozellikle Musluman ulkelerde propoganda ve beyin yikama konusunda cok basarili olduklarini tarih hep gosterdi. Ustelik taraftarlari da fazla ve azalmiyor serefsizlik. Yakinda Yunanistan krizinden beterini yasariz.
ReplyDeleteBatıyı,hristiyan klübü olarak gören,partisinin ve yobaz faaliyetlerinin engellenmesini önleyebilmek için AB'ye girmek istiyormuş gibi davranan yobaz,çihatcı zihniyetin, Batının(uygarlığın)temsilcisi olabileceğini/olduğunu sanmak aymazlığı,bazı tesbitlerin doğruluğuna rağmen analizin ayaklarının yere sağlam basmasını engelliyor.
ReplyDeleteÜstadım! Tayyip nasıl olduda bu kadar keskin dönüşler yaptı hala anlayamadım, 1990 lar dan başlayan 2002 den 2011 sene-i devriyesine kadar halkların, duruşların, kültürlerin ,görüşlerin tek umudu olan Recep Tayyip Erdoğan nasıl olduda azılı bir Kemalist gibi davranmaya başladı, Maalesef 28 şubatta Reha muhtarlı show haberli Kemalistlerin düzenci medyasının yerini artık 24 lü akit'li Erdoğancı medya aldı maalesef'ki Erdoğan sadece Çomar diye tarif edilen kitlenin lideri olarak kaldı.
ReplyDeleteEvet Kemalistler zalimdi; Irkçı hatta utanmazdılar fakat azda olsa eğitimliydiler,Ama Muhafazakar Çomarlar hem zalim hem cahil hemde her şeyleri ile ırkçı ve utanmazlar. kısacası al birini vur ötekine.Olan 2002 sonrası azda olsa elde edinilen siyasi kazançlara oldu.
Köprülülerin devleti yönetememeleri sonucu Viyana seferine girişmeleri gibi bir şey ilk defa duyuyorum. Bu konuda daha çok bilgilenmek isterdim.
ReplyDeleteM. Ali Küçük
Emir telakki ettim. Bkz. sonraki yazı, http://nisanyan1.blogspot.gr/2017/11/turk-ve-islam-tarihinden-sayfalar.html
DeleteAçılın ben öğretmenim, Sevan'ın karnesini veriyorum.
ReplyDeleteLiteratür hakimiyeti 3 (orta)
Filolojik kabiliyet 3,5'tan 4 (iyi) ( sakın daha iyi demesin kimse çoğu yerden kırmadım)
Din kültürü ve ahlak bilgisi:4,5'tan 5 (pekiyi)
Müzik: 5 (pekiyi)
Beden Eğitimi: 1 (başarısız) (bu fizikle geçirmem imkansız)
İnkılap tarihi: 1 (başarısız) (Yanlış cumhuriyet kitabı oldukça hatalı bilgiler ile dolu)
Textlerinin tutarlılığı 1,5'tan 2 (Geçer) (Gayretli bir çocuk geçiriyorum ama daha çok çalışmalısın)
Siyasi bilgi 2 ( Geçer)
Geleceğe dair projeksiyon kabiliyeti: 1 (başarısız) ( Tüm çabalarıma rağmen geçiremiyorum)
Velisine not: oğlunuzun özellikle siyasetle ilgili geleceğe dair hiçbir tahmini doğru çıkmıyor. Bu konulardan uzak tutun, aksi halde başarısızlık muhakkak.
Açıklama: Notlar en az 1 en çok 5 olacak şekilde derecelendirilmiştir
İşimiz yok, bir de öğretmenleri eğiteceğiz. İyi valla.
DeleteBeden Egitimi notunda hakli olabilir bak.
DeleteÇok fantastik yazı olmuş. Adada avrasya özlemi mi başladı?
ReplyDeleteSanki Doğu Perinçek'in beyninin öbur mahledeki dengi yazmış.
Sn nişanyan anlamadiginiz şu; kimse batılılaşma ya da entegre olmak zorunda deil. Bu düşünce yapısında olan biri inkılaplarin piri mustafa kemale karşı kitap yazmış. Bu da enteresan.
"Ve internetteki birtakım TC havhavlarının bannerlerini, Atatürk’le Tayyip Erdoğan (ve Osmanoğlu 2. Mehmed) yan yana süslemektedir."demişsin Sevan Beyciğim, Anadolu Türklüğü yaklaşık binyılda sadece 2 tane dahi devlet adamı çıkarabildi ne yazık ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk Paşa ve Fatih Sultan Mehmet. Insanların hataları vs ile bu iki deve sahip çıkması doğal değil mi?
ReplyDeleteSen bile vasat ürünlerin ile saygıyı hakeden birisisin bence. Ama dağın eteklerinde yol alabilmiş adamın dağın zirvesine çıkmışlara sahip çıkılmasını eleştirmek hatta hakaret etmek sağlıklı bir aklın davranışı değil söyleyeyim. Bir psikiatri uzmanı ile görüşme zamanının gelmiş.
"Ermenilerin bu verimli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketiniz sizindir, Türklerindir. Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır." sözünü hakaret etmeden yorumlamanızı isteyelim Sevan Bey,umarım başarırsınız
ReplyDeleteNeden, laf sokunca daha zevkli olmuyor mu yazı?
DeleteAtatürk'ün Adana nutkudur. Cumhuriyet'in temel ideolojisinin alışılmıştan daha açık bir dille formülasyonudur. "Nazizm" desem hakarete girer mi?
This comment has been removed by the author.
DeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteBastan asagi zirva! En buyuk zirva da Ulusalcilari Batili sanmak. Kemalistlerin Islamcilardan zerre farklari yok. Birebir ayni sarkli kafa, Kemalistler takiye yapar, Islamcilar dobra
DeleteThis comment has been removed by the author.
DeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteBu nasıl bir dünya algısı vede nasıl bir kafadır,kusura bakmayın da
DeleteTc nin yıkılması için Dünya daki düzenin bozulup yıkılmasına gerek yok.Yuh artık
Nasrettin Hoca hikâyesi gibi: Koyunlar geçecek. Tüyleri çalılara takılacak. Hoca o tüylerden kazak örecek. Pazarda satacak. Borcunu ödeyecek!) ölme eşeğim ölme!
1990 ların ortalarına değin görünür olup sonrası ölüm ve emekliklik hallerinden piyasadan çekilen özellikle Anadolu köy ve kasaba okulların da belirgin şekilde görülen Köy ve ilçe Enstitüsü mezunu muhtemel Arnavut Çerkez vb. kökenli olup orta yaşını geçip kırkını devirmiş kış geldimi Ataturk ve İttihatçı kalpağı takıp Anadolunun bir şehir lisesinde ve yahut ücra bir köyünde Öğrencilerine dönüp ağlamaklı ve sinirli bir tavırla "Müslüman Dacik kızını dansöz edip Avrupada Oynattılar" "Ey kafir Avrupa" "Medeniyet tek dişi kalmış" sloganları atan eski tüfek olup kendilerine Öğretmen ve Muallim denilen bu zevatın yetiştirdiği bir kuşağın 21.yy da acısını ve zulmünü çekiyoruz bu topraklarda. Kafalar duman.
Sevan Bey
ReplyDelete1- Dünya'da trilyonlarca dolara hükmeden bir "uluslararası finans-kapital" ya da "küreselciler" ya da adına ne derseniz deyin, ama rigid bir yapı, ama mozaik bir yapı, ama akışkan bir yapı, bir "powers that be" var mıdır? böle bir yapıdan, yapılardan söz edilebilirse bunların yazınızda ele aldığınız süreçlerde konumu, tavrı neler olmuştur?
2- Tayyip'in saf değiştirmesi ekseninde verdiğiniz kronolojiden emin misiniz?
3- O kadar adamı hapse tıktıktan, balyoz-ergenekon derken yüzlerce yıl hapis kararları, apolet sökme-rütbe tenzilleri kararları çıktıktan sonra mı Tayyip bu yapıyla baş edemeyeceğini anladı da tornistan yapıp bunlara iltisak etti yoksa kendisinin de batı tarafından tasfiye edilmek istenmesi mi bu insanlarla doğal müttefik konumuna itti onu?
1- Öyle bir tekli yapı var mı bilmiyorum. Tekli veya çoklu, Türkiye'deki politikaları nedir? İtiraf edeyim, anlamıyorum.
Delete2. Hemen hemen. 2010 referandumundan hemen sonra arıza sinyalleri başladı. 2012 Şubatında hastaneye giderken yüzünde ölümün gölgesi vardı. 2013 Fas-Cezayir gezisinden sonra sanki idamlık gömlekle gezmeye başladı.
3- 2008-2009 tutuklamaları örgütsel yapının sadece çok yüzeysel bir kısmına dokunabildi. Derine inemedi. Devlet mekanizmasının topyekün direnişe geçtiği ve kolay boyun eğmeyeceği görüldü. Orada Cemaatin de Batının da büyük hatası, Erdoğan'ı tasfiyeye hazırlandıklarını belli etmek oldu.
tespitler fena değil, öngörüler sıçış! kısır döngüdesin üstat.
ReplyDeleteDiğer tüm konularda fikirlerinizi beğenirim ama konu siyasete gelince ya aşırı idealistliğiniz, ya sürekli yankı odalarında bulunmanız veya tarihten gelen ittihatçı/kemalist düşmanlığınız sizi kör ediyor. Batılılaşmayı, film izlemeyi bile müritlerine yasaklamış olan bir mehdinin efsunlanmış havarilerinden ve tayyip'in imam hatipten arkadaşları olmaları sebebiyle haspelkader ülkeyi yönetir konuma gelmiş şark kurnazlarından mı bekliyordunuz? Sizin batılılık anlayışınız batının kuklası olmak ve abd'den yönetilmek, batının ortadoğudaki çıkarları için kan dökmek midir? Mehdi iktidarı ele geçirse olacak olan buydu. Batı için kullanışlı olmakla batılı olmayı karıştırıyorsunuz belki. En azılı "ergenekoncu" dediğiniz kişiler Pensilvanya'da yaşayan imamdan çok daha batılıdır.
ReplyDeleteKuvvetli tespitler. Böyle eleştiri gelsin elinizi öpeyim.
DeleteCevap? Veririm bir şeyler, ama ne gerek var?
Sevan Bey, makalenize tr724'de İskender Derviş Beyin "Siyahın Acımasız Tonları" makalesindeki atıfla geldim. O -anladığım kadarıyla- makalenizi sathi bulsa da, ben tespitlerinizi çok yerinde buldum. Biliyorsunuz biz Türkler, çok defa "genellemeci yaklaşımlar" sergiliyoruz. Erdoğan ya baştan beri iyiydi, şimdi de iyi; ya da baştan beri birilerinin ajanıydı, şimdi de kötü. Siz ikisi arasında bir yerde olabileceğini, baştaki iyiliklerinde samimi olabileceği gibi, şimdiki hatalarında da samimi ve siyaset gereği yapıyor olabileceğini yazıyorsunuz. Umarım sizi bu yazınızdan ötürü yine "kripto f.töcülükle" suçlamazlar. Çünkü Hocaefendi de, daha ayrılık süreci başlamadan, sevdiği birinin gördüğü rüyaya istinaden, hem de defalarca, Sayın Erdoğan'ın generallerle bir mağaraya girdiğini, çıktığında da sıfatı değişmiş, -bağışlayın- gorile benzemiş b bir halde çıktığını anlatmıştı. Darbe "oratoryasu" sonrasında da yine defalarca tekrarladı. Webde de duruyor. Sizin tespitleriniz de bununla büyük ölçüde örtüşüyor. Dilerim Etyen Mahcupyan Beyin yanında Sevan Bey de F..töcü ilan edilmez...
ReplyDeleteThis comment has been removed by the author.
ReplyDeleteYazar belki de bilmiyor. Zaten "ben matematikten anlamam" demişti, fizik ile belki arası daha iyidir. Fakat asıl mesele, senin de bahsetmiş olduğun gibi, Türkiye'nin içinde bulunduğu Ortadoğu-İslam coğrafyası ve Türkiye'nin buranın bir parçası olduğu gerçeği. Mesela Anadolu, Ortadoğu'nun geri kalanından(bilhassa Irak, Suriye, İran) geniş denizlerle coğrafi olarak ayrışmış olsaydı, işler gayet başka türlü olabilir, tarih çok farklı bir seyir izleyebilirdi. Ülkelerin ve dolayısıyla halkların kaderlerini belirleyen temel unsur, mukim oldukları coğrafyalarıdır. Yazar bunu ya anla(ya)mıyor, ya da muhtemelen anlamak istemiyor.
DeleteAyrıca şunu ilave edelim ki, Nişanyan (ve ben de dahil) çok kimseler Türkiye'yi her nedense Avrupalı addedip, Avrupa ülkesi kontekstinde ele alıyor. Esas sıkıntı işte bu !.. Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi olduğu kabullenilirse herkes rahatlayacak.
DeleteTayyip'in müttefikleri adam olaydılar bu büyük mücadele bir kaç sene evvel tamamlanmış olurdu.Böylece daha özgür daha demokrat daha batılı daha aydın bir ülkede yaşamaya başlıyor olurduk.Ama onlar bunu yaşatmak yerine Tayyip'i korkutup o köhne zorbalığın tarafına ittiler.Şimdi karanlık bir geleceğe doğru gidiyoruz.
ReplyDeleteZeki hatta çok zeki olduğunuz şüphe götürmez. Fakat olan biten ekseninde büyük resimde ağır abiyi dahil etmeden analiz yapmanız tuhaf kaçıyor.
ReplyDeleteSevan bey, 3 Mart 1924 yazınızda Türkiye'nin marazlarından biri olarak Garibancılık'tan bahsetmiştiniz ve ben de size "Garibancılık nedir?" diye sormuştum, henüz yanıt alamadım.
ReplyDeleteDavutoğlu hakkında sizinle aynı fikirdeyim, mamafih Türkiye'de ondan önce Dostoyevski okuyan kaç başbakan gelmiştir? Davutoğlu kifayetsiz ve omurgasız olabilir ancak özünde kötü bir insan değil belki de.
Malesef şunu kabul etmelisiniz ki iyi bi aydın olmanıza rağmen zamanında yılana sarıldınız.Hayır anlamadigim Erdoğan'a hangi gerekçeyle umut bağladınız böyle olacağı baştan belliydi açıkçası önünüzü görmekten acizsiniz yok efendim koklesmis yapıyla mücadele edecekmiş bunların amacı başından beri şeriatı getirmek bunda anlamayacak ne var ancak bunların dindarligi para hırsına yenik bu ortada .siz din ve akıl semineriyle onların duymak istemediği şeyleri söylediniz bu da sizin sonunuz oldu sahi hayatı sorgulayan felsefe okumuş dinlere inanmayan akılcı biri neden bunlara umut bağlar lütfen bi sonraki yazınızda buna değinin bunun hiç bi mantığı yok.Atatürk'e saydirmanız oldukça saçma onun devrimleri kalıcı olabilseydi Türkiye herhangi bir Avrupa ülkesinden farksız olurdu bu halkı yobazliktan kohnemislikten kurtardı 50 den sonra her ne yaptıysa bir bir geriledi ve bugün çağdaş akılcı insanlar türkiyede azınlık durumunda.koy enstutulerinde keman çalan çocuklar vardı bugün aynı yerde çocuklar keman eğitimi alsa aileleri onları günah işlemekele kafirlikle suçlar bunu öğreten müzik öğretmeniyse linç edilmezse kendini şanslı sayar.Siz zamanında bu iktidara-50den buyana siyasal islam düşüncesini savunan bunu dile getiren kisilere-destek vermekle ülkenin bu hale gelmesine katkıda bulundunuz bu da sizin için utanç vesilesi olsun
ReplyDelete"Bunlara karşı girdiği mücadelede ben Erdoğan’ın en azından bir noktaya kadar samimi olduğuna inanıyorum."
ReplyDeleteBilemiyorum. Simdi olanlar uzerinde gecmisi yorumlamaya calisinca, isler sanki daha cok "kanli mi kansiz mi" retorigi uzerinden gelismis gibi geliyor. Islama kamusal alanda yer acmanin en kolay yolu degil miydi topyekun ozgurlesme? Hem diger avatajlari da yok degil miydi: batiya guven verme, AKP'yi sevmese de olumlayan toplum kesimleri yaratma. Bu baglamda ozgurlesmeyle gelen daha yuksek moral/refah/ekonomi/ozguven. Sonra kurt meselesi de bu mantiga cuk diye oturmiyor mu? Mesele zaten ehli-sunnet birligi degil mi, o halde kurde kurd demenin, kurdistana kurdidtan demenin ne sakincasi var. Abdulhamid bie boyle demis. Bir tasla iki kus.
Sonra ne zarari var orduya polise ehli sunnet sizdiran adamlarla bir olmanin? Yillarca da yuksek egitmli ehli sunnet adamlar yetistirmediler mi, altyapiyi hazirlamadilar mi? BUnlari ben, bizim oglan biliyo da beyefendi mi bilmeyecek?
Belki de cok karmasik amerika cia mossad degildi olanlar akildan gecen. basit bir sark hesabiyla yapildi cok kurcuklamadan. yavas yavas ne acelesi vardi. Kervan yolda mi duzulurdu neydi...
Sonra ulu hakani yiktilar diye dagilmadi mi osmanli, baslamadi mi birinci dunya savasi?
Simdi is kanli olanina mi kaldi?
olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyorken bu kadar mutsuz ve umutsuzken, sizler kadar anlasam halim nice olur bilmem!
ReplyDeleteSezar elini indirirse ölür kaldırırsa yaşardınız. Amerika ve onun siyasetini dizayn eden Yahudi gücü elini kimin için indirdiyse onlar felç olup yok oluyorlar. Kapiş?
ReplyDeleteBu topraklarda Kemalizm ve İslamcılardan olmayan bir kitle mevcut.Çoğunluk değiller ama öyle çokta azınlıkta değiller. Bir ara yetmez ama evetçiler denilerek kah sevildiler kah düşmanlık gördüler bu kitlede her kesimden insan var sağcı özgürlükçü solcular alevi rum, kürt, ermeni, hatta türklerde var sünniler bile var evet bu kitle Tayyibi geldiği çevreden değil kişisel olarak azda olsa umut ışığı gördükleri için desteklediler.Ama sonu hüsran oldu.
ReplyDeleteVe bir de Davutoğlu, İslamcıların arasında en kaliteli entelektüellerindendir her şeye rağmen. N'olur bunu Tarık Çelenk'in geçen haftaki konuşmaşında Ahmet Davutoğlu hakkındaki anlatımını dinleyin 16:00'dan itibaren https://youtu.be/SSk7SN5KpA0
ReplyDeleteGötünü de yırtsa seviyor lan bu adam bu ülkeyi. Vazgeçmiyor. Rejim onu dinsizliğinden, ırkından dolayı her ne kadar ötekileştirmeye çalışmış olsa da adam ötekileşmemiş.
ReplyDeleteBu ülkede Sevan'ı sever.
DeleteBir de tavsiye: Dikkat etsin götüne, yırtmasın, yırtırtmasın; aman ha!!!
This comment has been removed by the author.
ReplyDelete"Türkiye 1990’lardan 2009/2010 yılına dek ciddi bir darbe hazırlığının ve darbe tehdidinin gölgesinde yaşadı. “Darbe” derken .... Kalıcı bir şekilde iktidarı ele geçirmeye kararlı, bu uğurda güç kullanmaktan ve oluk oluk kan akıtmaktan çekinmeyecek organize bir yapı düşünün."
ReplyDeleteÖcalan'ın yakalanmasıyla biten TSK-PKK savaşının yaklaşık 2005-6'dan (yani AKP'nin iktidar olmaya başlamasından) itibaren yeniden başladığını düşündüğümüzde, bu savaşın da darbe planlarının bir parçası olduğunu ve PKK'nın kullanıldığını, tıpkı 12 Eylül'cülerin koşulların olgunlaşmasını bekleyerek halkın her gün devam eden şiddete tepkisinden beslenmeleri gibi, halkın "terör"e ve "şehit haberleri"ne tepkisinden yararlanmak istediklerini söyleyebilir miyiz?
Bunun dışında, darbenin sivil ayakları olarak düşünülebilecek kesimleri de unutmamalı.
Yani o günlerde "türban", "imam-hatip", "laiklik" gibi şeyleri bahane ederek sesini yükselten YÖK, rektörler, üniversiteler, yargı (AKP'ye kapatma davasını da hatırlamalı), Cumhuriyet mitingleri, medya (Cumhuriyet gazetesinin "tehlikenin farkında mısınız?"ı, İ. Selçuk'un yazıları, T. Selçuk'un irtica karikatürleri, mesela "türbanlı domuz" karikatürü, Hürriyet'in E. Çölaşan ve onun yerine getirdiği Y. Özdil gibi militan Kemalist yazarları) vb.
‘Türbanlı domuz karikatürü tahrik için yayımlandı’
Deleteİkinci Ergenekon iddianamesinde, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan türbanlı domuz karikatürü, Danıştay saldırısının gerekçesi sayıldı. İddianamede bu karikatürün halkı bölmek ve birbirine düşürmek amacıyla özellikle yayımlandığı öne sürüldü.
İşte iddianamede yer alan o bölüm…
Ergenekon yöneticisi İlhan Selçuk’un başyazarı olduğu Cumhuriyet Gazetesinde “… Domuz’un başında türban örtüsü ile resmedildiği karikatür…” yayınlaması ardından 05, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde gazete binasına el bombası atılması eylemleri ile ülkedeki değişik inanç ve görüş farkı olan kesimler arasında kavga ortamı oluşturulması, 17 Mayıs 2006 tarihinde de önüne gelen bir davada türban örtüsü ile ilgili bir karar veren Danıştay 2. Dairesinde görevli Yüksek Yargıçlara silahlı saldırıda bulunulması eyleminin yine aynı örgüt amacı ile birlikte, halkı ve Türk Silahlı Kuvvetleri içinde var olduğunu düşündükleri resmi hiyerarşiye uymayan bir grubun yönetim aleyhine tahrik edilmesi amacı taşımaktadır.
http://t24.com.tr/haber/turbanli-domuz-karikaturu-tahrik-icin-yayimlandi,36773
Türkiye siyasetini bilmeyen birinin yazdığı yazı anca böyle olur işte :
ReplyDeleteSabırla madde madde anlatalım :
Türkiye nerdeyse 50 senedir AB yolculuğunda.
1995'te Gümrük Birliğine girdi.
1999'da tam adaylık müzakereleri başladı.
Bunların hepsi AKP'den önce olan şeylerdi.
AB süreci yazarın zannettiği gibi AKP ile başlamadı.
Hatta AKP kendisinden önce başlayan AB sürecini bitiren siyasi harekettir.
Yani yazar gibi yetmez ama evetçilerin siyasi desteğinin sonuçlarından biride Türkiye'nin AB ile baplarının kopması oldu.
Yazar gibiler AB'yi hiristiyan klübü olarak gören islamcılardan AB üyeliği beklediler :)
Bu nasıl bir aymazlıktı?
Yazar şimdide özeleştiri vermekten kaçmak için komplo teorilerine sığınıyor.
Yok AB sürecine tahammül edeemeyenler Erdoğan'ı kızağa oturtmuş.
AB sürecinde en önemli adım yani tam adaylık müzakerelerinin başlaması Ecevit döneminde oldu.
Peki aynı güçler neden Ecevit'i kızağa oturtmadı.
Yazar eminin engin hayal gücüyle Ecevit'in sağlığını kaybetmesinide ergenekona bağlar. :)
Valla yazıyı sanki Perinçek yazmış.
Bol bol "komplo teorisi"..........
Bol bol ne idüğü belirsiz "derrin güçlerrrrrrr".........
Yazar "türkleşmiş"......
Yazar yakında "ne mutlu türküm" diyene derse şaşırmam. :)
Ahmet Hakan son yazısında şöyle yazmış;
ReplyDelete"KES SESİNİ VE UZA
- ERGENEKON’un, Fetullahçıların orduyu ele geçirmek için uydurdukları kocaman bir yalan olduğu...
- Taraf gazetesinin bu zokayı yutanların en başında geldiği...
- Delil sokuşturmalarla, hilelerle, desiselerle ordudaki bir kısım subayın tasfiye edildiği...
- Tasfiye edilen subayların yerlerine Fetullahçı subayların yerleştirildiği...
Kabak gibi ortadayken...
Hâlâ bin türlü laf ebeliği yapıp “Ergenekon mergenekon” diye bik bik ötenlerin kulaklarına sadece dişlerimin arasından ve çok kalın bir sesle “kes sesini ve uza” diye fısıldamak istiyorum."
Merkez medyanın utangaç iktidar yanlısı (veya utanmaz orta yolcu) bir köşe yazarından başka bir şey beklenemez zaten. Kendisi sadece Ergenekoncuların değil, bir bütün olarak Kemal'in ve Kemalizm'in en ateşli ve yobaz savunucularından biri halinde gelmiştir.
"SSCB, İngiliz emperyalizmine karşı mücadele bağlamında Anadolu’da yürüyen milli mücadeleyi destekliyor, silah, mühimmat ve para yardımında bulunuyordu. Emperyalistler SSCB’nin etkisinde bir Türkiye istemediklerinden kendi kontrolleri altında bir kapitalist Türkiye’ye razı oldular ve önemli tavizler verdiler. Mustafa Kemal’den bu yönde güvenceler alan emperyalist devletler 1921 yılında Londra Konferansından sonra işgal ettikleri bölgelerden çekildiler."
ReplyDelete"Emperyalist güçler SSCB’nin burnunun dibinde kapitalist bir Türkiye’nin kurulmasına cevaz vermek zorunda kaldılar. Mustafa Kemal’in de bu yönde emperyalistlere güvence vermesiyle sürecin önü açıldı ve Lozan Antlaşması imzalandı. Yani Lozan Antlaşması emperyalist güçlerle Türkiye arasındaki bir uzlaşmadır. Lozan ne Kemalistlerin iddia ettiği gibi bir zafer, ne de Erdoğan’ın söylediği gibi bir hezimettir."
"Erdoğan’ın izlediği dış politika uluslararası arenada sıkışmışlığını arttırmaktadır. Dolayısıyla iç kamuoyunu oyalamak için yine bu tür beyanatlarda bulunmaya, milliyetçiliği besleyecek ve daha da kışkırtacak tarihsel efsanelere başvurmaya devam edecektir. Erdoğan’ın izlediği bu yöntem totaliter rejimlerin ortak yönlerinden birisidir. İtalya’da Mussolini’nin, Almanya’da Hitler’in kitleleri arkalarına yedeklemekte bu tür tarihsel efsanelerin, yalanların payı büyüktür. Emekçi kitlelerin bu yalanlara kanmasının geçmişte olduğu gibi bugün de felâketle sonuçlanması kaçınılmazdır."
Lozan’la Gündem Değiştirmek / Marksist Tutum
http://marksist.net/hakan-sonmez/lozanla-gundem-degistirmek.htm
sayın nişanyan 2007-2009 yılları arasında hükümeti olası darbe tehdidine karşı uyaran aydınlara ve yazılarına örnek verebilir misiniz acaba?
ReplyDeleteAhmet Altan, Alper Görmüş, Namık Çınar, Etyen Mahçupyan, Ferhat Kentel vb.
DeleteDemir Küçükaydın'ın şu yazdıkları ilginç;
ReplyDelete"Slavlar en geç uygarlığa geçen kavimdirler.
Rusya en son kurulmuş antik devlettir.
Türk devleti de, Rus Devleti de Bizans tohumudurlar, Bizans’ın ölümden sonraki dirilişidirler.
Ama Rus devleti daha geç ve daha “barbar” bir dünyada ve kapitalizm doğarken, modernizmin kıyısında kurulduğundan daha dinamiktir.
Türk devletine göre daha az şarklıdır.
Bu nedenle Rus devlet bürokrasisi çağı daha iyi okur.
Rus aydınları sürgünde Marks okur ve onunla yazışırken, Türk aydınları pozitivistlerden öteye gidemezler.
Ayrıca Ekim devrimini izleyen birkaç yılda tekrar ipleri eline almadan ve alabilmek için, Rus devlet bürokrasisi Aydınlanma’nın ve Marksizmin ateşinden geçmiştir. Bu ona daha geniş bir ufuk ve esneklik kazandırmıştır.
Rus edebiyatı, Rus müziği, Rus matematikçileri, biyologları, fizikçileri olmadan çağdaş bilim ve sanat düşünülemez.
Türkiye’den ise bir tek Allah’ın kulu bile bulunmaz bu alanlarda.
Bu farkı Erdoğan ve Putin karşılaştırmasında bile görebiliriz.
Putin istihbaratçı olarak bir temel ve yüksek öğrenim gördükten sonra Türkiye, Almanya gibi ülkelerde yetişmiştir. Birkaç dil bilir akıcı Almanca konuşur vs..
Erdoğan ise, futbolculuğu ve diploması bile düzmece, dayak yememek için babasının ayaklarına kapanan, Necip Fazıl gibi devlet yalakası soğuk savaş ve anti komünizm ideoloğu birinden nemalanmış biridir.
Şimdi bu ikisinin arasındaki kumarı kimin kazanacağı düşünülebilir.
Rusya’nın daha akıllıca davranacağı hemen görülebilir."