Showing posts with label Zanzibar. Show all posts
Showing posts with label Zanzibar. Show all posts

Saturday, February 9, 2013

Tanzanya Notları 3: Zanzibar Soykırımı


1960 itibariyle Zanzibar ve Pemba nüfusu kabaca 400.000 yerli/zenci, 100.000 Arap, 20.000 Hintli ile 150 kadar Avrupalı imiş. Arazinin (ve karanfil gelirinin) tamamına yakını Araplarınmış. Rehavet içinde yavaş yavaş fakirleşen, Hintli tefecilere boğazına kadar borçlu, geçmişin anılarıyla yaşayan, nazik ve cömert insanlar olarak anlatıyorlar. Hintliler dükkâncıymış. Bütün bakkal dükkânları onlarınmış. Tüketici kredisi işine de onlar bakarmış.
İngilizler 1959’da giderayak parlamento seçimi yaptırmışlar. Pemba halkı Zanzibarlılara gıcık kaptığından, hem üstelik Zanzibar’dan daha dinibütün Müslüman olduklarından, Arap partisini (ZNP) desteklemişler. Kıl farkıyla Arap partisi kazanmış, Zenci partisi (ASP) kaybetmiş. 1963'teki ikinci seçimde de aynı sonuç çıkmış. Kaybedenler bu işe bozulmuş, huzursuzluk çıkarmışlar, o devirde pek moda olan ulusçu-Marksist söylemlere meyletmişler. Sultan Cemşid bin Abdullah’ın hükümeti paniğe kapılıp ciddi bir yanlış yapmış, İngilizlerin zencilerden kurmuş olduğu polis gücünü dağıtmış. Yerine başka şey kurmayı da “bukra inşallah” deyip ihmal etmiş.
10 Aralık 1963’te İngilizler törenle bayrağı devredip adadan çekilmişler. Aslında çekilmeleri için ada kaynaklı bir talep yok görünüyor. “Bütün Afrika’dan çekilirken burada kalmamızın bir anlamı yok” deyip gitmişler sanırım. Zanzibar hükümetinin bir tabur İngiliz askeri konuşlandırma talebini de resmen reddetmişler.
12 Ocak 1964’te işinden atılmış polislerden Ugandalı John Okello isimli bir serserinin önderliğinde 600 kişilik bir kalabalık polis haklarının iadesi için gösteri yapmış. Akşama doğru iş çığırından çıkmış, göstericiler polis karakollarını basıp silah depolarını ele geçirmişler. Halk bu işi sevip onlara katılmış. Sonraki birkaç gün boyunca adadaki Arap ve Hint mallarının tamamı yağmalanmış. Muhafazakâr tahminlere göre 20.000 (kimi kaynaklara göre 50.000 veya daha fazla) Arap ve Hintli öldürülmüş. Bütün kadınların ırzına geçilmiş. Kalanlar da varını yoğunu bırakıp Umman’a veya Hindistan’a kaçmış.
Halen Umman’da anadili Swahili olan 50-60.000 Zanzibar muhaciri Arap yaşar diyorlar. Hint kökenlilerden, öz adı Ferruh Bulsara olan Freddy Mercury ile ailesi de 1964 mültecilerindenmiş. Sersefil İngiltere’ye kapağı atmışlar.
Zanzibar'da Arap cesetleri, Ocak 1964

Bugün Zanzibar’da Arap ve Hintli yok. (Pemba’da az bir miktar kalmış.) Adada “devrimci-sosyalist tek parti rejimi” adı altında çapul ve talan düzeni 1980’lere dek sürmüş. Karanfil çiftlikleri yüzüstü bırakılmış. Altyapı çürümüş. Sefalet ve rüşvette dünya rekorları kırılmış. Sonra yavaş yavaş işler normale dönmüş. Adaların toprağı öyle bereketli, havası öyle latif, insanları öyle sevimli, öyle şeker ki, geçmişi bilmezsen sanırsın cennet bahçesi.
12 Ocağı halâ “Devrim Günü” olarak coşkuyla kutluyorlar maamafih. Bizde en azından 24 Nisan milli bayram değil. Henüz.
*
Kıssadan hisseleri de çıkaralım ki eksik kalmasın.

1. Avrupalıları kesmeye gücün yetmiyorsa onların himaye ettiği yerli azınlıkları kesmekle kendini tatmin edebilirsin.

2. Soykırım yapmak için ideal zaman İngilizlerin sırtını döndüğü zamandır (bizde Dünya Savaşını fırsat bilmişlerdi).

3. Ulusal bağımsızlıkçılık ve sosyalistlikle soykırımcılık arasında yapısal bir bağ vardır.

4. İngilizlerin kolonileri terk etmesi fena olmuştur.

7 yorum:

  1. 5 gerisinde soykırım olanın komplosu gani olur ..
    6 ama iflah etmez. Nereye gitsen, hamama deli gelmiş gibi, herkesin bildiği gerçeği iftira sanıp öfkelenirsin.
    7 herkesi düşman sanıp, herkese düşman olursun vesselâm. .
    Yanıtla
  2. Bir düzeltme: Freddie Mercury'nin gerçek adı Ferruh değil Farrokh Bulsara'dır ve Hint kökenli değil, İran'a Müslümanlık geldiği zaman Hindistan'a göç eden Zerdüştlerin soyundan gelmektedir.
    Yanıtla
  3. "Düzeltme"nin düzeltmesi: Ferruh'la Farrokh aynı isimdir; Türkçe'deki telaffuzu Ferruh olduğundan Nişanyan Ferruh diye yazmış. Nişanyan'ın Hint kökenli tabirinde de bir yanlışlık yok, zira Hintli (=Indian) kimliği tüm Hindistan vatandaşlarını kapsayan gayri-etnik ve gayri-dini bir kimliktir (bizdeki Türkiyeli kimliği gibi), dolayısıyla Hindistan Zerdüştileri yani Parsiler de Hintlidir.
    Yanıtla
  4. "3)Ulusal bağımsızlıkçılık ve sosyalistlikle soykırımcılık arasında yapısal bir bağlantı vardır."
    Ulusal bağımsızlıkçı sosyalizm olmaz, bu tartışmalar geride kaldı artık, üstteki genelleme ile Ermeni soykırımından sosyalistler de sorumludur sonucunu çıkarabiliriz. Ama bu çıkarsama yanlış olacaktır...
    Yanıtla
  5. şu Tanzanya yazılarındaki üsluptan anladığım Almanlar açıkgöz ve çıkarcı ama İngilizler kültürlü ve istemeden de olsa burayı almak zorunda kalıyorlar. Ugandalı bir serseri ama tefeci Pemba halkı dini bütün müslüman. Ne kadar ucuz bir anlatım.
    Ayrıca 17. yy sonlarından beri köle ticareti yapıyorlardı Araplar diye ilk başta siz yazmışsınız, sonuçta önce köle ardından da vasıfsız işgücü olan bir halkın marksist ve bağımsızlıkçı bir siyaseti sahiplenmesi de pek yadırganacak bir şey olmasa gerek. Sen adamı satarak tehcir etmişsin toprağından. 300 sene adamın bedenini sat sonra da İngiliz'le birlik olup bir de tepesine çök sonra vay efendim neden kestiler de. Bir de hala zenci diyorsun, bu önce kendi aklını küçümsemektir sonra bizim. Bu zenci lafını bu yazıyı ingilizceye çevirsen nasıl yazacaktın, bir söyle, merak ediyorum.
    Yanıtla
  6. Yukariya bakarsak okuduğunu anlamayanlar var. Oysa niyetin pek aşikar....Yazındaki altta vurmaları, vaktiyle ceddin sirtimizdan vurarak yapmisti.. sizinkiler arşivlere pek hevesli değil belliki gerçeklerden korkuyorlar...... bende seni adam gibi adam sanirdim
    Yanıtla
  7. Yukariya bakarsak okuduğunu anlamayanlar var. Oysa niyetin pek aşikar....Yazındaki altta vurmaları, vaktiyle ceddin sirtimizdan vurarak yapmisti.. sizinkiler arşivlere pek hevesli değil belliki gerçeklerden korkuyorlar...... bende seni adam gibi adam sanirdim
    Yanıtla

Thursday, February 7, 2013

Tanzanya Notları I: Araplar Afrika’da

İslamın ilk yüzyıllarında, Araplar Afrika’nın Doğu kıyısında bir dizi koloni kurmuş. Kıtanın içlerine yayılan bir ticaret ağı oluşturmuşlar. Fildişi, altın vs. de alıp satmışlar, ama esasen köle ticareti yapmışlar. Bağdatlı Cahiz’in zenci kölelerin cinslerine ve kalitelerine dair bir risalesi vardır, bir tür tüketici rehberi, M 9. yy, okumaya değer. Yanılmıyorsam Türkçe çevirisi de var.
Swahili dili o ticaretin “çarşı dili”. 9. yy’dan itibaren kullanılmış. Şimdi Tanzanya ile Kenya’nın resmi dili, Uganda’da da ikinci dil. Tanıdık epey kelime çıkıyor. Kalamu, kitabu, daftaru bizdeki gibi. Safari yolculuk, uhuru özgürlük, uwasila havaalanında “geliş” (vasıl olmak’tan). Habaru “merhaba” demek, herhalde aslı habaru keyfa gibi bir şey olmalı; salam da kullanıyorlar. Duka la dawa “deva dükkânı”, yani eczane. Baba ya Taifa “ulusun babası”, Ulu Önder Mwalimu (muallim) Julius Nyerere’nin unvanı. Her resmi dairede ve çoğu dükkânlarda portresi baş köşede. Wizara ya Usalama wa Taifa da tabiatiyle “Ulusal Selamet (Güvenlik) Bakanlığı”. İkinci günden başladık tabelaları çatır çatır okumaya.
*
Umman’ın Afrika’daki imparatorluğunu bilmiyordum, onu da öğrenmek nasip oldu.
17. yy sonlarında Umman’lılar Portekizlileri Hint Okyanusu kıyılarından temizleyip Zanzibar adasına üslenmişler. 1820’lerde Umman Sultanı Said el-Busaid başkentini oraya taşımış. Afrika'nın doğusunda ta Kongo’nun içlerine uzanan alanı egemenliği altına almış. Dünya piyasalarına yılda otuz kırk bin köle sevk etmeye başlamış. Bir kısmını Bağdat üzerinden Osmanlı ve İran’a yollamışlar; daha çoğunu İspanyol ve Amerikalılara satmışlar. Zanzibar yolu Amerika için sapa gelince, Kongo Nehri havzasını ele geçirip Atlantik sahiline çıkış yapmayı denemişler. Zanzibar şehri büyüyüp serpilmiş, Afrika’nın en güzel kenti olmuş.
1840’larda İngilizler uluslararası sularda köle ticaretini etkili bir şekilde yasaklayınca, Sultan Said ürün çeşitlendirme yoluna gitmiş. Zanzibar ve Pemba adalarını karanfil plantasyonlarıyla donatmış. Afrikalı köleleri de bu işe sürmüş. Kısa zamanda iki ada dünya karanfil üretiminin %85 kadarını karşılamaya başlamış. Halen Zanzibar ve Pemba baştan başa karanfil ağaçlarıyla dolu. Mis gibi kokuyorlar. (Çiçek olan karanfil değil, baharat karanfil.)
*
Tanzanya’da bugünkü Müslüman topluluklarının dağılımına bakınca Umman İmparatorluğunun yayılım şemasını da aşağı yukarı anlıyorsun. Zanzibar ve Pemba’nın tamamı Müslüman. Kıtada sahil şehirleri elli elli. Sahili içeriye bağlayan bellibaşlı karayolları – eskinin kervan yolları – boyunca Müslüman yerleşimleri dizili. Tanganika Gölü kıyıları ile Kongo Nehri güzergâhı da öyleymiş. Ulaşım rotaları üzerinde olmayan yerlerde pek Müslüman yok.
Bugün bile nakliyat ve otobüsçülükle uğraşanların hemen hepsi Müslüman. Her kamyonun üstünde heybetli bir slogan: Allah wakil, Ya Razzaq, Ya Sattar, Ya Rasulallah, Mashallah…
*  
Carl Peters'i de anlatayım. "Emperyalizm" denilen hadiseye belki başka bir bakış açısı getirir.
Peters üniversitede felsefe ve tarih okumuş. Büyük tarihçi von Treitschke'nin sevgili talebesiymiş. Schopenhauer üzerine tez yazmış. Mezun olduğunda akademik kariyerden vazgeçip, bir şekerleme firmasının temsilcisi olarak Londra'ya gitmiş. Orada Afrika romansına kapılmış. 1884’te 28 yaşındayken kalkıp buralara gelmiş.
Bakmış ki kıtadaki Arap egemenliğinin bir üfürüklük canı var; yerli halk Araplardan hazzetmiyor. Derhal uyduruk bir sözleşme hazırlayıp karşılaştığı bütün yerli şeflere imzalatmış. Almanya’ya dönüp bir şirket kurmuş. İnanılmaz bir gayretle her gazeteye makaleler yazıp, “istikbal Afrika’dadır, biz almazsak İngilizler alacak, vah halimize” diye yaygara koparmış. Başbakan Bismarck’ın kapısını aşındırmış. Bismarck önce yüz vermemiş. Sonunda “gene mi bu aptal adam” deyip (aynen bu kelimelerle), görüşmeyi kabul etmiş. Muhalefetteki Liberal milletvekilleri “Afrika’yı İngilizler kapacak, yöneticilerimiz uyuyor mu,” diye isteri yapınca, kerhen Tanganika kolonisi işine yeşil ışık yakmış.
Peters 1888’de Tanganika’ya dönüp işi büyütmüş. Kilimancaro eteğindeki Moşi kasabasını karargâh edinmiş. Bir yerden sonra “bu Afrikalılara kibarlık sökmez” kanısına varıp, eli kanlı bir manyağa dönüşmüş. Sıkı bir harem kurmuş. 1890’da Mısırlı Emin Paşa ile bir olup Uganda ve Güney Sudan’ı fetih seferine çıkmış.
Bu esnada İngilizler “eyvah Almanlar Afrika’yı kapacak, yöneticilerimiz uyuyor mu” paniğine kapılmışlar. 1888’de eski bir bakkaliye toptancısı olan William Mackinnon’u gönderip Mombasa-Nairobi hattını hain Alman emellerine karşı güvenceye almışlar.  90’da Uganda kralını Almanlara karşı kahramanca savunmuşlar. Nihayet aynı yıl iki ülke hükümet düzeyinde anlaşıp işi tatlıya bağlamış. Victoria Gölünden Mombasa güneyine kadar cetvelle bir çizgi çekip güneyini Almanya’ya, kuzeyini İngiltere’ye vermişler. Bugünkü Tanzanya ile Kenya böyle ayrılmış. 
Zanzibar’daki Arap sultanlığının bağımsız kalması için prensip kararına varmışlar. Ama 96’da Almanlar açıkgözlük edip kendi adamlarını sultan ilan ettirince İngiltere mecburen müdahale edip Zanzibar sultanlığını himayesi altına almış. 1964’e dek İngiliz koruması altında saltanat devam etmiş.
*
Oradaki İngiliz Baş Temsilcisinin 1920’de Zanzibar hakkında yazdığı kitabı okudum.[1] Son zamanlarda en çok keyif alarak okuduğum kitaplardan biri oldu. Adam belli ki kültürlü ve geniş ufuklu biriymiş, kalemi de kuvvetli. Adayı ve insanlarını sevmiş. Hamisi olduğu sultanla esaslı bir dostluk kurmuş. Ada Araplarının törelerini, soyluluğunu, cömertliğini, finansman yöntemlerini, modern hayata intibak etmekteki zorluklarını – espriyi de ihmal etmeden – çok güzel anlatmış.
Sonraki trajediyi bilmezsen, sanırsın cennet bahçesi.
[1] F. B. Pearce, Zanzibar: The Island Metropolis of Eastern Africa, London 1920, 422 sayfa.